MUNAFİKUN SURESİ
باب: قوله:
{إذا جاءك
المنافقون
قالوا نشهد إنك
لرسول الله}.
الآية /1/.
1. "MÜNAFIKLAR SANA GELDİKLERİNDE: ŞAHİTLİK EDERİZ Kİ, SEN
ALLAH'IN NEBİSİSİN, DERLER. ALLAH DA BİLİR Kİ, SEN ELBETTE O'NUN NEBiSİSİN.
ALLAH, MÜNAFIKLARIN KESİNLİKLE YALANCı OLDUKLARINI BİLMEKTEDİR,
"(Münafıkun 1) AYETİNİN TEFSİRİ
حدثنا عبد
الله بن رجاء:
حدثنا
إسرائيل، عن
أبي إسحاق، عن
زيد بن أرقم
قال:
كنت
في غزاة،
فسمعت عبد
الله بن أبي
يقول: لا تنفقوا
على من عند
رسول الله حتى
ينفضوا من
حوله، ولئن
رجعنا إلى
المدينة
ليخرجن الأعز
منها الأذل.
فذكرت ذلك
لعمي أو لعمر،
فذكره للنبي
صلى الله عليه
وسلم، فدعاني
فحدثته، فأرسل
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم إلى عبد
الله بن أبي
وأصحابه،
فحلفوا ما
قالوا، فكذبني
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم وصدقه،
فأصابني هم لم
يصبني مثله
قط، فجلست في
البيت، فقال
لي عمي: ما
أردت إلى أن
كذبك رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
ومقتك؟ فأنزل
الله تعالى:
{إذا جاءك
المنافقون}.
فبعث إلي
النبي صلى
الله عليه
وسلم فقرأ
فقال: (إن الله
قد صدقك يا
زيد).
[-4900-] Zeyd İbn Erkam r.a.'ın şöyle söylediği rivayet
edilmiştir:
Bir gazvede idim. Abdullah İbn Ubey'in "Allah Resıılü'nün
yanında bulunanlara, onun etrafından dağılıncaya kadar maddi yardımda
bulunmayın. Eğer buradan Medine'ye dönersek, güçlü ve şerefli olan zayıf ve
zelil olanı elbette oradan çıkartacaktır," dediğini işittim. Hemen bu
sözleri amcama veya Hz. Ömer'e anlattım. O da gidip bunları Hz. Nebi'e anlattı.
Bunun üzerine Allah Resıılü Sallallahu Aleyhi ve Sellem beni çağırdı. Ben de
duyduklarımı ona anlattım. Allah Resıılü Sallallahu Aleyhi ve Sellem Abdullah
İbn Ubey ve adamlarına haber gönderip onları çağırttı. Onlar, bu sözleri
söylemediklerine dair yemin ettiler. Hz. Nebi beni yalanlayıp onu doğruladı.
Bunun üzerine, daha önce hiç yaşamadığım derin bir üzüntüye kapıldım ve eve
kapandım. Amcam bana
"Sen bu davranışınla olsa olsa Hz. Nebi'in seni yalanlamasını
ve sana kızmasını istemişsindir," dedi. Bunun üzerine Allah Teala:
"Münafıklar sana geldiklerinde ... "(Münafikun 1)
ayetini indirdi. Hz. Nebi de bana haber gönderdi. Yanına vardığım zaman bu
ayeti okuyup:
"Ey Zeyd! Allah Teala seni doğruladı," dedi.
Hadisin geçtiği diğer yerler: 4901, 4902, 4903, 4904.
Diğer tahric edenler: Tirmizî, Tefsir-ül Kur’ân; Müslim,
Sıfat-ül Münafıkîn
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Hadisin "amcama veya Hz. Ömer'e" kısmı şek ile rivayet
edilmiştir. Ancak bu bölüm, h.adisin diğer rivayetlerinde "anica"
k!inde şeksiz nakledilmişti. Taberani ve ıbn Merdııye'nin rivayetlerine göre
Zeyd ıbn Erkam'ın amcası Sa 'd İbn Ubade'dir. Sa'd, slında onun gerçek amcas
eğildi, Hazreç kabilesinin reisiydi. Zeyd İbn Erkam'ın gerçek amcası ise sahabı
Sabit İbn Kays'tır. Bir diğer amcası ise annesinin kocası Abdullah İbn
Revaha'dır.
Zeyd'in Hz. Nebi tarafından doğrulanmaması Nesaı'nin İbn Ebı
Leyla kanalıyla Zeyd İbn Erkam'dan naklettiği rivayette şu şekilde ifade
edilmiştir: "İnsanlar 'Zeyd, Hz. Nebi'e yalan söyledi,' demeye
başladılar."
Bu rivayetten şu sonucu çıkartmak mümkündür: Bağlılarının
nefretini uyandırmamak için, sürçmelerinden dolayı toplumun ileri gelenlerini
cezalandırmayı terk edip onlara sitemde bulunmak, özürlerini kabul etmek ve
yeminlerine inanmakla yetinmek gerekir. Her ne kadar deliller onların yalan
söylediklerini gösterse de, onları İslam'a ısındırmak ve toplumun bireylerini
birbirine yaklaştırmak için böyle davranmak icab eder. Yine bu hadise göre,
biri hakkındaki gerçek dışı sözleri iletmek caizdir. Bu iletme, yerilen laf
taşıma olarak da sayılmaz. Ancak bununla fesat çıkarma hedeflenirse, o zaman
böyle bir şey caiz olmaz. Eğer elde edilecek yarar, ortaya çıkacak zarardan
büyükse, bu durumda söylenen sözlerin iletilmesi laf taşıma olarak nitelenmez.
باب: {اتخذوا
أيمانهم جنة} /2/:
يجتنون بها.
2. "YEMİNLERİNİ KALKAN YAPIP"(Münafikun 2) AYETİNİN
TEFSİRİ
Ayette geçen جنة cünne kelimesinin mahzuf bir sıfatı vardır. Bu sıfatın takdiri
şu şekildedir: يجتنون
بها Yectennune biha. [Bu
durumda ayetin manası şu şekilde olur: Yeminlerini korunacakları bir kalkan
yapıp ... ]
حدثنا آدم بن
أبي إياس:
حدثنا
إسرائيل، عن
أبي إسحاق، عن
زيد بن أرقم
رضي الله عنه
قال: كنت مع
عمي، فسمعت
عبد الله بن
أبي ابن سلول
يقول:
لا
تنفقوا على من
عند رسول الله
حتى ينفضوا. وقال
أيضا: لئن
رجعنا إلى
المدينة
ليخرجن الأعز
منها الأذل،
فذكرت ذلك
لعمي، فذكر
عمي لرسول
الله صلى الله
عليه وسلم
فأرسل رسول
الله صلى الله
عليه وسلم إلى
عبد الله بن
أبي وأصحابه،
فحلفوا ما
قالوا، فصدقهم
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم وكذبني، فأصابني
هم لم يصبني
مثله، فجلست
في بيتي، فأنزل
الله عز وجل:
{إذا جاءك
المنافقون -
إلى قوله - هم
الذين يقولون
لا تنفقوا على
من عند رسول الله
- إلى قوله -
ليخرجن الأعز
منها الأذل}.
فأرسل إلي
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
فقرأها علي، ثم
قال: (إن الله
قد صدقك).
[-4901-] Zeyd İbn Erkam'ın şöyle söylediği rivayet
edilmiştir:
Amcamla birlikte idim. Abdullah İbn Ubey İbn Selul'ün şunları
söylediğini işittim:
"Allah Resulü'nün yanında bulunanlara, onun etrafından
dağılıncaya kadar maddı yardımda bulunmayın." Şunları da ekledi:
"Şayet Medıne'ye dönersek, güçlü ve aziz olan zayıf ve zelil olanı oradan
elbette çıkartacaktır."
Bu sözleri amcama anlattım. O da gidip bunları Hz. Nebi'e anlattı.
Bunun üzerine Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem beni çağırdı. Ben de
duyduklarımı ona anlattım. Allah Rest1lü Sallallahu Aleyhi ve Sellem Abdullah
İbn Ubey ve adamlarına haber gönderip onları çağırttı. Onlar, bu sözleri
söylemediklerine dair yemin ettiler. Hz. Nebi beni yalanlayıp onu doğruladı.
Bundan dolayı, daha önce hiç yaşamadığım derin bi.r üzüntüye kapıldım ve eve
kapandım. Bunun üzerine Allah Teala:
"Münafıklar sana geldiklerinde ... Onlar: Andolsun, eğer
Medine'ye dönersek, üstün olan zayıf olanı oradan mutlaka çıkaracaktır,
diyorlardı, " ayetlerini indirdi. Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem
de bana haber gönderdi. Yanına vardığım zaman bu ayeti okuyup:
"Ey Zeyd! Allah Teala seni doğruladı," dedi.
Bir önceki başlık altında bu rivayetin açıklaması yapıldı.
باب: {ذلك
بأنهم آمنوا
ثم كفروا فطبع
على قلوبهم
فهم لا
يفقهون} /3/.
3."BUNUN SEBEBİ, ONLARıN ÖNCE İMAN EDİP SONRA İNKAR
ETMELERİDİR. BU YÜZDEN KALPLERİ MÜHÜRLENMİŞTİR. ARTIK ONLAR ANLAMAZLAR,
"(Münafikun 3) AYETİNİN TEFSİRİ
حدثنا آدم:
حدثنا شعبة،
عن الحكم قال:
سمعت محمد بن
كعب القرظي
قال: سمعت زيد
بن أرقم رضي
الله عنه قال:
لما
قال عبد الله
بن أبي: لا
تنفقوا على من
عند رسول
الله، وقال
أيضا: لئن
رجعنا إلى
المدينة،
أخبرت به
النبي صلى
الله عليه
وسلم فلامني
الأنصار،
وحلف عبد الله
بن أبي ما قال
ذلك، فرجعت
إلى المنزل
فنمت، فدعاني
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم فأتيته،
فقال: (إن الله قد
صدقك). ونزل: {هم
الذين يقولون
لا تنفقوا}.
الآية. وقال
ابن أبي
زائدة، عن
الأعمش، عن
عمرو، عن ابن
أبي ليلى، عن
زيد، عن النبي
صلى الله عليه
وسلم.
[-4902-] Zeyd İbn Erkam'ın şöyle söylediği rivayet
edilmiştir:
Abdullah İbn Ubey "Allah'ın elçisinin yanında bulunanlara
maddı yardımda bulunmayın! Şayet Medıne'ye dönersek. .. " dediği zaman,
onun bu sözlerini Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e haber vermiştim. Bunun
üzerine ensar beni ayıplamıştı. Abdullah İbn Ubey de bu sözleri söylemediğine
dair yemin etmişti. Ben de evime döndüm ve uyudum. Sonra Allah Resulü
Sallallahu Aleyhi ve Sellem beni çağırdı. Onun yanına gittim. Allah ResLılü
şöyle buyurdu: "Kuşkusuz Allah Teala seni doğruladı ve şu dyeti indirdi:
Fakat münafıklar bunu anlamazlar ... "
باب: {وإذا
رأيتهم تعجبك
أجسامهم وإن
يقولوا تسمع
لقولهم كأنهم
خشب مسندة
يحسبون كل
صيحة عليهم هم
العدو
فاحذرهم
قاتلهم الله
أنى يؤفكون} /4/.
"ONLARI GÖRDÜĞÜN ZAMAN KALIPLARI HOŞUNA GİDER, KONUŞURLARSA
SÖZLERİNİ DİNLERSİN. ONLAR SANKİ DUVARA DAYANMIŞ KÜTÜKLER GİBİDİR. HER
GÜRÜLTÜYÜ KENDİ ALEYHLERİNE SANıRLAR. DÜŞMAN ONLARDIR. ONLARDAN SAKIN! ALLAH ONLARIN CANLARINI ALSIN. NASIL BU HALE
GELİYORLAR?" (Münmikun 4) AYETİNİN TEFSİRİ
حدثنا عمرو
بن خالد:
حدثنا زهير بن
معاوية: حدثنا
أبو إسحاق
قال: سمعت زيد
بن أرقم قال:
خرجنا
مع النبي صلى
الله عليه
وسلم في سفر
أصاب الناس
فيه شدة، فقال
عبد الله بن
أبي لأصحابه:
لا تنفقوا على
من عند رسول
الله حتى
ينفضوا من
حوله. وقال:
لئن رجعنا إلى
المدينة
ليخرجن الأعز
منها الأذل،
فأتيت النبي
صلى الله عليه
وسلم
فأخبرته،
فأرسل إلى عبد
الله بن أبي
فسأله،
فاجتهد يمينه
ما فعل،
قالوا: كذب
زيد رسول الله
صلى الله عليه
وسلم، فوقع في
نفسي مما قالوا
شدة، حتى أنزل
الله عز وجل
تصديقي في:
{إذا جاءك
المنافقون}.
فدعاهم النبي
صلى الله عليه
وسلم ليستغفر
لهم فلووا
رؤوسهم. وقوله:
{خشب مسندة}.
قال: كانوا
رجالا أجمل
شيء.
[-4903-] Zeyd İbn Erkam'ın şöyle söylediği rivayet
edilmiştir:
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte bir sefere katıldım.
Bu seferde insanlar zorlukla karşılaştılar. Abdullah İbn Ubey adamlarına:
"Allah Resıllü'nün yanında bulunanlara, onun etrafından
dağılıncaya kadar maddı yardımda bulunmayın," dedi ve şunları da ekledi:
"Şayet Medıne'ye dönersek, güçlü ve aziz olan, zayıf ve zelil
olanı oradan elbette çıkartacaktır." Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi
ve Sellem'e gidip bu sözleri ilettim. Allah Resıllü sallaııahu aleyhi ve sellem
de Abdullah İbn Ubey'e yanına gelmesi için haber gönderdi. Abdullah gelince ona
bu durumu sordu. O da bu sözleri söylemediğine dair güçlü yemin etti. İnsanlar
"Zeyd, Allah Resıllü'ne yalan söyledi,' dediler. Onların bu sözü beni
derinden etkiledi. Nihayet Allah Teala beni doğrulayan ifadeleri içeren
"Münafıklar sana geldiklerinde ... " şeklinde başlayan ayetleri
indirdi. Bunun üzerine Allah Resıllü sallaııahu aleyhi ve sellem kendileri için
bağışlanma dilemek üzere onları yanına çağırdı. Fakat onlar yönlerini
çevirdiler ...
خشب
مسندة Huşubun musennede ifadesi hakkında Zeyd şöyle demiştir: Münafıklar
güzel görünümlü kimselerdi.
باب: قوله:
{وإذا قيل لهم
تعالوا
يستغفر لكم رسول
الله لووا
رؤوسهم
ورأيتهم
يصدون وهم
مستكبرون} /5/.
4. "ONLARA: GELİN, ALLAH'IN NEBİİ SİZİN İÇİN MAĞFİRET
DİLESİN DENİLDİĞİ ZAMAN BAŞLARINI ÇEVİRİRLER VE SEN ONLARıN BÜYÜKLÜK TASLAYARAK
UZAKLAŞTIKLARINI GÖRÜRSÜN,"(Münafikun 5) AYETİNİN TEFSİRİ
حركوا،
استهزؤوا
بالنبي صلى
الله عليه
وسلم، ويقرأ
بالتخفيف من:
لويت.
لووا lewev "hareket
ettirdiler" anlamına gelir. Onlar bu davranışlarıyla Nebi Sallallahu Aleyhi
ve Sellem ile alayetmişlerdir. Bu kelime şeddesiz olarak ....... levev şeklinde
de okunmuştur.
حدثنا عبيد
الله بن موسى:
عن إسرائيل،
عن أبي إسحاق،
عن زيد بن
أرقم قال: كنت
مع عمي، فسمعت
عبد الله بن
أبي ابن سلول
يقول:
لا
تنفقوا على من
عند رسول الله
حتى ينفضوا،
ولئن رجعنا
إلى المدينة
ليخرجن الأعز
منها الأذل،
فذكرت ذلك
لعمي، فذكر
عمي للنبي صلى
الله عليه
وسلم، فدعاني
فحدثته،
فأرسل إلى عبد
الله بن أبي
وأصحابه،
فحلفوا ما
قالوا،
وكذبني النبي
صلى الله عليه
وسلم وصدقهم، فأصابني
غم لم يصبني
مثله قط،
فجلست في
بيتي، وقال
عمي: ما أردت
إلى أن كذبك
النبي صلى
الله عليه
وسلم ومقتك؟
فأنزل الله
تعالى: {إذا
جاءك
المنافقون
قالوا نشهد
إنك لرسول
الله}. فأرسل
إلي النبي صلى
الله عليه
وسلم فقرأها
وقال: (إن الله
قد صدقك).
[-4904-] Zeyd İbn Erkam'ın şöyle söylediği rviayet
edilmiştir:
Amcamla birlikte idim. Abdullah İbn Ubey İbn SelOI'ün "Allah
Resulü'nün yanında bulunanlara, onun etrafından dağılıncaya kadar maddi'
yardımda bulunmayın. Şayet Medi'ne'ye dönersek, güçlü ve aziz olan zayıf ve
zelil olanı oradan elbette çıkartacaktır," dediğini işittim. Bu sözleri
amcama anlattım. O da gidip bunları Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e anlattı.
Bunun üzerine Allah Resulü beni çağırdı. Ben de duyduklarımı ona anlattım.
Allah Resulü, Abdullah İbn Ubey ve adamlarına haber gönderip onları çağırttı.
Onlar, bu sözleri söylemediklerine dair yemin ettiler. Hz. Nebi beni yalanlayıp
onları doğruladı. Bundan 'dolayı, daha önce hiç yaşamadığım derin bir üzüntüye
kapıldım ve eve kapandım. Amcam bana "Sen bu davranışınla olsa olsa Hz.
Nebi'in seni yalanlamasını ve sana kızmasını istemişsindir," dedi. Bunun
üzepne Allah Teala:
"Münafıklar sana
geldiklerinde ... "(Münafikun 1) ayetini indirdi. Nebi Sallallahu Aleyhi
ve Sellem de bana haber gönderdi. Yanına vardığım zaman bu ayeti oAllah Teala
seni doğruladı," dedi. .
باب: قوله:
{سواء عليهم
أستغفرت لهم
أم لم تستغفر
لهم لن يغفر
الله لهم إن
الله لا يهدي
القوم
الفاسقين} /6/.
5. "ONLARA MAĞFİRET DİLESEN DE, DİLEMESEN DE BİRDİR. ALLAH
ONLARI KESİNLİKLE BAĞIŞLAMAYACAKTIR. ÇÜNKÜ ALLAH, YOLDAN ÇIKMIŞ TOPLULUĞU DOĞRU
YOLA İLETMEZ,"(Münafikun 6) AYETİNİN TEFSİRİ
حدثنا علي:
حدثنا سفيان:
قال عمرو:
سمعت جابر بن
عبد الله رضي
الله عنهما
قال:
كنا
في غزاة - قال
سفيان مرة: في
جيش - فكسع رجل
من المهاجرين
رجلا من
الأنصار،
فقال
الأنصاري: يا
للأنصار،
وقال
المهاجري: يا
للمهاجرين،
فسمع ذاك رسول
الله صلى الله
عليه وسلم فقال:
(ما بال دعوى
جاهلية).
قالوا: يا
رسول الله،
كسع رجل من
المهاجرين
رجلا من
الأنصار، فقال:
(دعوها فإنها
منتنة). فسمع
بذلك عبد الله
بن أبي فقال:
فعلوها، أما
والله لئن
رجعنا إلى المدينة
ليخرجن الأعز
منها الأذل، فبلغ
النبي صلى
الله عليه
وسلم، فقام
عمر فقال: يا
رسول الله،
دعني أضرب عنق
هذا المنافق،
فقال النبي
صلى الله عليه
وسلم: (دعه، لا
يتحدث الناس
أن محمدا يقتل
أصحابه).
وكانت
الأنصار أكثر
من المهاجرين
حين قدموا
المدينة، ثم
إن المهاجرين
كثروا بعد.
قال سفيان:
فحفظته من
عمرو: قال
عمرو: سمعت
جابرا: كنا مع
النبي صلى
الله عليه
وسلم.
[-4905-] Cabir İbn Abdiılah r.a.'ın şöyle söylediği
rivayet edilmiştir:
Bir gazvede idik. -Süfyan bir defasında "Ordudaydık"
demiştir.- Muhacirlerden biri ensardan birine bir tekme attı. Ensardan olan
sahabi "Yetiş ey Ensari" Muhacir olan sahabi de:
"Yetişin ey Muhacirler!" diye bağırdı. Bu sözleri Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem işitti ve "Bu dıhiliye davası nereden çıktı?
Bu dava elbette kokuşmuş bir davadır," dedi. Bu sözü Abdullah İbn Ubey
işitti ve:
"Bunu da mı yaptılar? Andalsun Medine'ye döndüğümüz zaman,
güçlü ve aziz olan zayıf ve zelil olanı oradan çıkartacaktır," dedi. Bu
sözler Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e ulaşır ulaşmaz Hz. Ömer:
"Ey Allah'ın elçisi! Müsaade et, şu münafığın boynunu
vurayım!" dedi. Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem ise şöyle
buyurdu: "Ona ilişme! İnsanlar Muhammed kendi ashabını öla'!rüyor
demesinler." Müslümanlar Medine'ye geldikleri zaman Ensarın nüfusu
mu:mcirlerin nüfusundan daha fazla idi. Daha sonra muhacirlerin sayısı
artmıştı.
باب: قوله: {هم
الذين يقولون
لا تنفقوا على
من عند رسول
الله حتى
ينفضوا ولله
خزائن
السماوات
والأرض ولكن
المنافقين لا
يفقهون} /7/.
6. "ONLAR: ALLAH'IN ELÇİSİNİN YANINDA BULUNANLAR İÇİN
HİÇBİR ŞEY HARCAMAYIN Kİ DAĞILIP GİTSİNLER, DİYENLERDİR. OYSA GÖKLERİN VE YERİN
HAZİNELERİ ALLAH'INDIR. FAKAT MÜNAFIKLAR BUNU ANLAMAZLAR, "(Münafikun 7)
AYETİNİN TEFSİRİ
ينفضوا Yenfaddu "dağılıp
giderler" anlamına gelir.
حدثنا
إسماعيل بن
عبد الله قال:
حدثني إسماعيل
بن إبراهيم بن
عقبة، عن موسى
بن عقبة قال:
حدثني عبد
الله بن الفضل:
أنه سمع أنس
ابن مالك يقول:
حزنت
على من أصيب
بالحرة، فكتب
إلي زيد بن
أرقم، وبلغه
شدة حزني،
يذكر: أنه سمع
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يقول:
(اللهم اغفر
للأنصار،
ولأبناء
الأنصار). وشك
ابن الفضل في :
(أبناء أبناء
الأنصار).
فسأل أنسا بعض
من كان عنده، فقال:
هو الذي يقول
رسول الله صلى
الله عليه وسلم:
(هذا الذي
أوفى الله له
بإذنه).
[-4906-] Enes İbn Malik r.a.'in şöyle söylediği rivayet
edilmiştir:
Harre olayında öldürülen insanlara üzülmüştüm. Derin üzüntümün
ulaştığı Zeyd İbn Erkam bana bir mektup yazıp Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in şöyle söylediğini işittiğini bildirdi:
"Ey Allahım! Ensarı ve ensarın çocuklarını bağışla!"
İbnu'l-Fadl, Hz. Nebi'in ensarın torunlarına dua edip etmediği
konusunda tereddüt etmiştir.
Enes'in yanında bulunanlardan biri Zeyd'in kim olduğunu ona sordu.
O da şöyle cevap verdi: O, Allah Reslilü'nün Sallallahu Aleyhi ve Sellem
hakkında "Bu, Allah'ın, işittikleri konusunda kendisini tasdik ettiği
kimsedir," buyurduğu kişidir.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Harre olayı hicretin 63. yılında meydana gelmiştir. Bu olayın
sebebi şu şekilde açıklanır: Yezid İbn Muaviye'nin kastettiği fesat haberi
kendilerine ulaşınca Medıne halkı ona yaptıkları biatten vazgeçti. Ensar,
Abdullah İbn Hanzala İbn Ebı Amir'i; muhacirler de Abdullah İbn Muti'
el-Adevı'yi kendilerine reis seçti. Bunun üzerine Yezid İbn Muaviye onların
üzerine Müslim İbn Ukbe el-Murrı komutasında büyük bir ordu gönderdi. Bu ordu
Medinelileri mağlup etti. Askerler Medıne'de savaşmayı ve öldürmeyi mubah
saydılar, İbn Hanzala ile çok sayıda ensarı öldürdüler. O esnada Enes Basra'da
idi. Bu haber kendisine ulaşınca, öldürülen ensara çok üzülmüştü. Bu
münasebetle o dönemde Klife'de bulunan Zeyd İbn Erkam mektup yazıp onu teselli
etmiştir. Onun mektubu "Allah'ın bağışlamasına vesile olan olaylar için
çok fazla üzülmeye gerek yoktur," şeklinde özetlenebilir. Bu mektup,
Enes'in öldürülen ensar hakkında taşıdığı üzüntüleri hafifletmiştir.
Cabir'den nakledilen hadisin açıklaması yapılırken Hasan-ı
BasrI'nin mürsel olarak naklettiği rivayette şöyle geçtiği ifade edilmişti: Hz.
Nebi onun kulağını tuttu ve şöyle buyurdu: "Ey delikanlı! Allah Teala
senin duyduklarını doğruladı!"
Muhammed İbn Füleyc'in Musa İbn Ukbe'den naklettiği İsmam
rivayetinde hadisin sonunda şu ifade bulunmaktadır: İbn Şihab şöyle dedi:
"Zeyd İbn Erkam Hz. Nebi hutbe okurken münafıklardan birinin 'Eğer bu
sözler doğru ise biz eşeklerden daha kötüyüz!' dediğini işitmiş ve hemen
'Allah'a yemin ederim ki, Hz. Nebi doğru söylemiştir. Sen de eşekten daha
kötüsün!' demiş, sonra olanları Hz. Nebi'e anlatmıştı. Ancak bu sözü söyleyen
söylediklerini inkar etti. Bunun üzerine Allah Teala Nebiine '(Ey Muhammed! O
sözleri) söylemediklerine dair Allah'a yemin ediyorlar, '(Tevbe 74) ayetini
indirdi. Allah'ın bu ayette indirdikleri Zeyd'i doğrular niteliktedir."
Bu, iyi bir mÜrseldir.
باب: قوله:
{يقولون لئن
رجعنا إلى
المدينة ليخرجن
الأعز منها
الأذل ولله
العزة
ولرسوله وللمؤمنين
ولكن
المنافقين لا
يعلمون} /8/.
7. "ONLAR: ANDOLSUN, EĞER MEDİNE'YE DÖNERSEK, ÜSTÜN OLAN
ZAYıF OLANI ORADAN MUTLAKA ÇIKARACAKTıR, DİYORLARDI. HALBUKİ ASIL ÜSTÜNLÜK
ANCAK ALLAH'IN, NEBİİNİN VE MU'MİNLERİNDİR. FAKAT MÜNAFIKLAR BUNU BİLMEZLER,
"(Münafikun 8) AYETİNİN TEFSİRİ
حدثنا
الحميدي:
حدثنا سفيان
قال: حفظناه
من عمرو بن
دينار قال:
سمعت جابر بن
عبد الله رضي
الله عنهما
يقول:
كنا
في غزاة، فكسع
رجل من
المهاجرين
رجلا من الأنصار،
فقال
الأنصاري: يا
للأنصار،
وقال المهاجري:
يا
للمهاجرين،
فسمعها الله
رسوله صلى
الله عليه
وسلم، قال: (ما
هذا). فقالوا:
كسع رجل من
المهاجرين
رجلا من
الأنصار،
فقال
الأنصاري: يا
للأنصار،
وقال
المهاجري: يا
للمهاجرين،
فقال النبي
صلى الله عليه
وسلم: (دعوها
فإنها منتنة).
قال جابر:
وكانت
الأنصار حين
قدم النبي صلى
الله عليه
وسلم أكثر، ثم
كثر
المهاجرون
بعد. فقال عبد
الله بن أبي:
أو قد فعلوا،
والله لئن
رجعنا إلى
المدينة
ليخرجن الأعز
منها الأذل،
فقال عمر بن
الخطاب رضي الله
عنه: دعني يا
رسول الله
أضرب عنق هذا
المنافق، قال
النبي صلى
الله عليه
وسلم (دعه، لا يتحدث
الناس أن
محمدا يقتل
أصحابه).
[-4907-] Cabir İbn Abdillah'dan rivayet edildiği ne göre,
o şöyle demiştir:
Bir gazvede idik. Muhacirlerden biri ensardan birine bir tekme
attı. Ensardan olan adam "Yetiş ey ensar!" diye bağırdı. Muhcirlerden
olan adam da
"Yetişin ey muhcirler!" diye bağırdı. Allah Teala bu
sözleri Nebiine işittirdi. Bunun üzerine Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve
Sellem "Bu nedir?" diye sordu. Orada bulunan sahabıler
"Muhacirlerden biri ensardan birine bir tekme atmış, ensardan olan 'yetiş
ey ensar!'; muhcirlerden olan da 'yetişin ey muhacirler' diye bağırmış,"
dediler. Bunun üzerine Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem; "Bırakın
bu tür dav;anışları. Çünkü bunlar kokuşmuş adetlerdir," dedi. -Cabir şöyle
dedi:
Hz. Nebi Medıne'ye gel:liğiı:e ensarın nüfusu fazla idi. Daha
sonra muhcirlerin sayısı arttı.- Abdullah Ibn Ubeyy "Bunu da mı yaptılar?
Eğer Medıne'ye dönersek, güçlü ve aziz olan zayıf ve zelil olanı elbette oradan
çıkartacaktır," dedi. Onun bu sözleri üzerine Ömer İbn Hattab:
"Ey Allah'ın elçisi! İzin ver de, şu münafığın boynunu
vurayım!" dedi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de şöyle buyurdu:
"Ona ilişme! İnsanlar Muhammed kendi adamlarını öldürüyor demesin ...
"
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Amr dışındakiler şöyle demiştir: Abdullah İbn Ubey İbn Sellil'ün
oğlu Abdullah Hz. Nebi'e "Allah'a yemin ederim ki, sen babama 'Kuşkusuz
sen zelil olansın; Allah'ın elçisi de aziz alandır' demediğin süre babam
Medıne'ye dönmeyecektir, " demiş ve böyle de olmuştur.
Bu ziyadeyi İbn İshak "Megazı" adlı eserinde
hocalarından aktarmıştır. Taberı de bu rivayeti İkrime kanalıyla nakletmiştir.