SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’T-TEFSİR

<< 1740 >>

TUR SURESİ

 

وقال قتادة: {مسطور} /2/: مكتوب.

Katade şöyle demiştir: مسطور Mestur  (Tur 2) "yazılı" anlamına gelir.

 

وقال مجاهد: الطور: الجبل بالسرياينية. {رق منشور} /3/: صحيفة. {والسقف المرفوع} /5/: سماء. {المسجور} /6/: الموقد، وقال الحسن: تسجر حتى يذهب ماؤها فلا يبقى فيها قطرة.

Mücahid şöyle demiştir: طور tur (Tur 1) Süryanice "dağ" anlamına gelir. رق منشور Rakkin menşur [ifadesindeki rakk] kelimesi "sayfa" demektir. السقف المرفوع es-Sakfu'l-merfu.'(Tur 5) ile "sema" kastedilmiştir. مسجور Mescur (Tur 6) " tutuşturulmuş" anlamına gelir. Hasan-ı Basrı şöyle demiştir: Deniz, suyu bitene kadar yanar. Neticede onda bir damla bile su kalmaz.

 

وقال مجاهد: {ألتناهم} /21/: نقصناهم.

Mücahid şöyle demiştir: ألتناهم Eletnahum (Tur 21) [ifadesindeki eletna fiili] "Biz eksiltlik" anlamına gelir.

 

وقال غيره: {تمور} /9/: تدور. {أحلامهم} /32/: العقول.

Bir başka müfessir ise şöyle demiştir: تمور temuru (Tur 9) "döner" anlamına gelir. أحلامهم Ahlamuhum (Tur 32) [ifadesinde geçen ahlam kelimesi] "akıllar" anlamındadır.

 

وقال ابن عباس: {البر} /28/: اللطيف. {كسفا} /44/: قطعا. {المنون} /30/: الموت.

İbn Abbas şöyle demiştir: البر el-Berru (Tur 28) "LatWiyilik eden" demektir. كسفا Kisefen (Tur 44) "parça," ......menun (Tur 30) "ölüm" anlamına gelir.

 

وقال غيره: {يتنازعون} /23/: يتعاطون.

Bir başka müfessir ise şöyle demiştir: يتنازعون Yetenazeune (Tur 23) "birbirlerine verirler" manasındadır.

 

AÇIKLAMA: İmam Taberı'nin Saıd İbn Cübeyr kanalıyla naklettiği rivayete göre, Hz. Ali Yahudilerden birine "Cehennem nerede?" diye sormuştur. O da "Cehennem denizdir" şeklinde cevap vermiştir. Bu cevap üzerine "Bana öyle geliyor ki, bu adam kesinlikle doğru söylüyor," demiş ve şu ayetleri okumuştur: "Tutuşturulacak denize andalsun, "(Tur 6) "Denizler tutuşturulduğu zaman. "(Tekvır 6)

 

İmam Taberi bu ayette [et-Tur 52/6] geçen mescur kelimesini "tutuşturulacak," .......ve ize'l-biharu succirat ayetinde (Tekvır 6) geçen succirat ifadesini ise "tutuşfuruldugu" şeklinde açıklamıştır.

 

 

1. BAB

 

حدثنا عبد الله بن يوسف: أخبرنا مالك، عن محمد بن عبد الرحمن بن نوفل، عن عروة، عن زينب بنت أبي سلمة، عن أم سلمة قالت:

 شكوت إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم أني أشتكي، فقال: (طوفي من وراء الناس وأنت راكبة). فطفت ورسول الله صلى الله عليه وسلم يصلي إلى جنب البيت، يقرأ بالطور وكتاب مسطور.

 

[-4853-] Ümmü Seleme'nin şöyle söylediği rivayet edilmiştir:

 

[Hac esnasında] Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem dermansızlığımdan dert yandım. Bunun üzerine Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

 

"Bir deveye binerek insanların arkasından tavaf et," dedi. Ben de Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem Ka'be'nin yanı başında namaz kılarken ve "ve't-Tur ve kitabin mestur" suresini okurken tavaf yaptım.

 

 

حدثنا الحميدي: حدثنا سفيان قال: حدثوني عن الزهري، عن محمد بن جبير بن مطعم، عن أبيه رضي الله عنه قال:

 سمعت النبي صلى الله عليه وسلم يقرأ في المغرب بالطور، فلما بلغ هذه الآية: {أم خلقوا من غير شيء أم هم الخالقون. أم خلقوا السماوات والأرض بل لا يوقنون. أم عندهم خزائن ربك أم هم المسيطرون}. كاد قلبي أن يطير.

قال سفيان: فأما أنا، فإنما سمعت الزهري يحدث عن محمد بن جبير بن مطعم، عن أبيه: سمعت النبي صلى الله عليه وسلم يقرأ في المغرب بالطور. لم أسمعه زاد الذي قالوا لي.

 

[-4854-] Muhammed ibn Cübeyr ibn Mut'im babasından, onun şöyle dediğini rivayet etmiştir:

 

Akşam namazını kıldırırken Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Tur suresini okuduğunu işittim.

 

"Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar? Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattııar? Hayır! Onlar bir türlü anlayıp inanmazlar. Yahut Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da her şeye hakim olan kendileri midir?"(Tur 36-37) ayetlerine gelince neredeyse kalbim yerinden fırlayacaktl.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması

 

Ümmü Seleme zayıf yapılı biri idi. Bu yüzden yürüyerek tavaf edecek gücü yoktu. Bu rivayetin ayrıntılı açıklaması "Kitabu'l-Hacc"da geçmişti (Hadis no: 1632)

 

Yukarıdaki ikinci rivayetin son cümlesi hakkında Hattabi şöyle demiştir:

"Öyle anlaşılıyor ki, Muhammed'in babası Cübeyr bu ayetler in manasını anlayıp içeriğini idrak ettiği için irkilmiştir. Bu ayetin neye delil olduğunu tabiatının güzelliğinden kaynaklanan özelliği ile anlamıştı. Şöyle ki;

 

a) 'Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattııar?' ifadesi insanların yaratılmasının yer ve göklerin yaratılmasından daha zor olmadığı anlamına gelir. Çünkü yer ile gök her hangi bir şeyden değil, doğrudan yaratılmışlardı. Bu durumda ayette şu mesaj vardır: İnsanlar kendilerine herhangi bir emir verilmeden ve hiçbir yasak getirilmeden başıboş mu yaratıldılar?

 

b) 'Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar?' Böyle bir şey mümkün değildir. Mutlaka onların bir yaratıcısının bulunması gerekir. İnsanlar yaratıcıyı inkar ettikleri zaman, kendi kendilerini yarattıklarını iddia ederler. .. Bu da hem çok yanlış, hem de aşırı derecede batıl bir iddia olur. Çünkü kendi varlığı olmayan biri nasıl yaratabilir.

 

Her iki durumda da, bir yaratıcılarının bulunduğu konusunda inanmayanların aleyhine bir delil sabit olur. Ayetlerin devamında Allah Teala şöyle buyurmuştur: 'Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattııar?' Şayet onların kendilerini yaratması mümkünse, onlar gökleri ve yeryüzünü yarattıklarını da iddia etsinler. Ancak bu, onlar için imkansızdır. Böylece onlara yönelik bir başka delil daha sabit oldu.

 

Sonra Allah Teala şöyle buyurdu: 'Onlar bir türlü anlayıp inanmazlar.' Böylece onların iman etmelerini engelleyen nedeni açıkladı. Söz konusu neden, Allah'ın bir lütfu olan Ve sadece O'nun tevfiki ile elde edilebilen yakinden/anlayıp inanmadan onların yoksun olmalarıdır.

 

İşte bu nedenlerden dolayı Cübeyr irkilmiş, neredeyse kalbi yerinden fırlayacak hale gelmiş ve İslam'a yönelmişti.