AHKAF SURESİ
وقال مجاهد:
{تفيضون} /8/:
تقولون.
Mücahid şöyle demiştir: تفيضون tufidune (Ahkaf 8)
"söylersiniz" demektir .
وقال بعضهم:
أثرة وأثرة و:
{أثارة} /4/: بقية.
Bir başka müfessir de şöyle demiştir: أثرة
Esera, أثرة usra ve أثارة esara (Ahkaf 47) kelimeleri "bilgi kalıntısı"
anlamına gelir.
وقال ابن
عباس: {بدعا من
الرسل} /9/: لست
بأول الرسل.
İbn Abbas şöyle demiştir: بدعا
من الرسل
Bid'an mine'r-rusul, "Nebilerin ilki değilim," anlamına gelir. ,
وقال غيره: {أرأيتم}
/4/: هذه الألف
إنما هي توعد،
إن صح ما تدعون
لا يستحق أن
يعبد، وليس
قوله: {أرأيتم}
برؤية العين،
إنما هو:
أتعلمون،
أبلغكم أن ما
تدعون من دون
الله خلقوا
شيئا؟
Bir diğer müfessir ise şöyle demiştir: أرأيتم
Eraeytum ifadesindeki elif tehdit
içindir: "Sizin iddia ettiğini? şey doğru olsa bile, ibadet edilmeyi hak
etmez ... " anlamına gelir. Buradaki أرأيتم eraeytum ifadesi göz ile görmeyi ifade etmez, aksine
"Biliyor musunuz?" manasındadır ve "Allah'ın dışında
taptıklarınızın her hangi bir şeyi yarattıkları size ulaştı mı?" anlamına
gelir.
باب: {والذي
قال لوالديه
أف لكما
أتعدانني أن أخرج
وقد خلت
القرون من
قبلي وهما
يستغيثان الله
ويلك آمن إن
وعد الله حق
فيقول ما هذا
إلا أساطير
الأولين} /17/.
1. "Ana ve babasına: "Öf size! siz bana öldükten sonra
tekrar dirilip kabrimden çıkarılacağımı mı vaad ediyorsunuz? Oysa benden önce
nice nesiller gelip geçmiştir." diyen kimseye ana ve babası Allah'a
sığınarak "Yazıklar olsun sana! Gel iman et, şüphesiz ki, Allah'ın vaadi
gerçektir." dediklerinde o: "Bu Kur'an öncekilerin masallarından
başka bir şey değildir" diyordu.",
(Ahkaf 17) AYETİNİN TEFSİRİ
حدثنا موسى
بن إسماعيل:
حدثنا أبو
عوانة، عن أبي
بشر، عن يوسف
بن ماهك قال:
كان
مروان على
الحجاز،
استعمله
معاوية، فخطب
فجعل يذكر
يزيد بن
معاوية لكي
يبايع له بعد أبيه،
فقال له عبد
الرحمن بن أبي
بكر شيئا،
فقال: خذوه،
فدخل بيت
عائشة فلم
يقدروا، فقال
مروان: إن هذا الذي
أنزل الله
فيه: {والذي
قال لوالديه
أف لكما
أتعدانني}.
فقالت عائشة من
وراء الحجاب:
ما أنزل الله
فينا شيئا من
القرآن، إلا
أن الله أنزل
عذري.
[-4827-] Yusuf İbn Mahek'in şöyle söylediği rivayet
edilmiştir:
Mervan, Hicaz bölgesinin yöneticisi idi. Onu, Muaviye vali
yapmıştı. Mervan, hutbe okuyup babasından sonra Yezid İbn Muaviye'ye biat
edilmesi için ondan bahsetti. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir'in oğlu Abdurrahman
ona [itiraz edip] bir şeyler söyledi. O da "yakalayın onu!" diye emir
verdi. Abdurrahman hemen Hz. Aişe'nin evine sığındı, Mervan'ın adamları onu
yakalayamadı. Bunun üzerine Mervan: "Bu adam, Allah'ın hakkında şöyle
buyurduğu kimsedir:
'Anne ve babasına: Öf be size! Benden önce
nice nesiller gelip geçmişken, beni mi tekrar dirilmekle tehdit ediyorsunuz?
diyen.'(Ahkaf 17) Hz. Aişe örtünün arkasından ona şu şekilde cevap verdi: Allah
Teala, benim masum olduğumu bildirdiği ayetlerin dışında hakkımızda hiçbir ayet
indirmemiştir!
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Mervan, Muaviye tarafından Medine'ye vali yapılmıştı.
İsmaill rivayetinde "Abdurrahman ona [itiraz edip] bir
şeyler söyledi," ifadesi şu şekilde'ihakledilmiştir: "Bu söylediğin krallıktan
başka bir şey değildir!" Yine Isma1ll rivayetinde Şu'be'nin Muhammed ibn
Ziyad kanalıyla naklettiği rivayete göre, Mervan: "Bu, Ebu Bekir ve
Ömer'in sünnetidir," demiş, Abdurrahman da. "Bu, Heraklious ve
Kayser'in adetidir," şeklinde karşılık vermiştir. Bu senetle İbn Münzir,
Abdurrahman'ın şöyle söylediğini nakletmiştir: "Çocuklarınıza biat almak
suretiyle onları krallığı mı getiriyorsunuz?"
Ebu Ya'la ve İbn Ebi Hatim, İsmail İbn Ebi Halid kanalıyla şu
rivayeti nakletmişlerdir: Abdullah Medeni bana şunu tahdis etti: "Mervan
hutbe okurken mescidde idim. O şöyle hitap etmişti: "Allah Teala
müminlerin emirinin Yezid hakkında güzel bir düşünceye sahip olmasını nasip
etti. Eğer onu yerine halife tayin ederse, bilin ki, Ebu Bekir ve Ömer de kendi
yerlerine birini halife tayin etmişlerdir." Bunun üzerine Abdurrahman
şöyle demişti: "Bu, krallıktır! Ebu Bekir ne çocuklarından birini, ne de
ailesinden bir başka ferdi halife yapmıştır. Muaviye bunu, sadece evladını
düşündüğü için yapmıştır."
Abdurrahman Hz. Aişe'nin evine sığınmıştl. Mervan'ın adamları
Hz. Aişe'ye saygıdan dolayı onun peşinden eve girmemişlerdi.
Mervan'ın "Bu adam, Allah'ın hakkında şöyle buyurduğu
kimsedir: 'Anne ve babasına: Öj be size! Benden önce nice nesil1er gelip
geçmişken, beni mi tekrar dirilmekle tehdit ediyorsunuz?' diyen,"(Ahkaf
17) sözü, Ebu Ya'la rivayetinde şöyle geçmiştir: Mervan "Sus! Sen Allah'ın
hakkında şöyle buyurduğu kimse değil misin?" dedi ve ayeti okudu.
Abdurrahman da "Sen, Hz. Nebi'in Ianetlediği kim- . senin oğlu değil
misin?" diye karşılık verdi.
Muhammed İbn Ziyad rivayetinde Hz. Aişe Mervan'ın yalan
söylediğini ifade etmiştir.
Hz. Aişe "Allah Teala, benim masum olduğumu bildirdiği
ayetlerin dışında hakkımızda hiçbir ayet indirmemiştir!" sözü ile Nur
Suresi'nde yer alan ifk hadisesini ve kendisinin bu iftiradan masum olduğunu
gösteren ayetleri kastetmiştir.
باب: قوله:
{فلما رأوه
عارضا مستقبل
أوديتهم قالوا
هذا عارض
ممطرنا بل هو
ما استعجلتم
به ريح فيها
عذاب أليم} /24/.
2. "NİHAYET ONU, VADİLERİNE DOĞRU YAYILAN BİR BULUT
ŞEKLİNDE GÖRÜNCE: BU, BİzE YAĞMUR YAĞDlRACAK YAYGIN BİR BULUTIUR, DEDİLER.
HAYIR! O, SİZİN ACELE GELMESİNİ İSTEDİĞİNİZ ŞEYDİR. İÇİNDE ACI AZAP BULUNAN BİR
RÜZGARDIR!"(Ahkaf 24) AYETİNİN TEFSİRİ
قال ابن عباس:
عارض: السحاب.
İbn Abbas şöyle demiştir: عارض Arıd "bulut"
demektir.
حدثنا أحمد:
حدثنا ابن
وهب: أخبرنا
عمرو: أن أبا
النضر حدثه،
عن سليمان بن
يسار، عن
عائشة رضي
الله عنها،
زوج النبي صلى
الله عليه
وسلم، قالت:
ما
رأيت رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
ضاحكا حتى أرى
منه لهواته،
إنما كان
يبتسم. قالت: وكان
إذا رأى غيما
أو ريحا عرف
في وجهه،
قالت: يا رسول
الله، إن
الناس إذا
رأوا الغيم
فرحوا، رجاء
أن يكون فيه
المطر، وأراك
إذا رأيته عرف
في وجهك
الكراهية؟
فقال: (يا
عائشة، ما
يؤمنني أن
يكون فيه
عذاب؟ عذب قوم
بالريح، وقد
رأى قوم
العذاب،
فقالوا: هذا
عارض ممطرنا).
[-4828-] Aişe r.anha'dan şöyle söylediği rivayet
edilmiştir:
Ben Hz. Nebi'in küçük dilini göreceğim şekilde güldüğünü görmedim.
Zira o, tebessüm ederdi.
Hadisin geçtiği diğer yer: 6092
[-4829-] Aişe r.anha'dan şöyle söylediği rivayet edilmiştir:
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bir bulut veya rüzgar görünce
endişesi yüzünden okunurdu. Bunun üzerine Hz. Aişe ona;
"Ey Allah'ın Elçisi! İnsanlar bulut gördükleri zaman yağmurun
yağmasını umarak sevinirler. Bakıyorum da, bulut gördüğün zaman hoşnutsuzluğun
yüzüne yansıyor," demiş. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de şöyle
buyurmuş: Ey Aişe! Bulutta, rüzgar ile azaba çarptınlan kavmin azabının
olmadığına dair bir garantim yok! O insanlar bulutu gördükleri zaman "Bu
bize yağmur yağdıracak yaygın bir buluttur," demişlerdi.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Hz. Aişe, Hz. Nebi'in yüzüne yansıyan ifadeyi
"hoşnutsuzluk" kelimesiyle anlatmıştır. Çünkü onun yüz ifadesi
hoşnutsuzluğun sonucunda meydana gelmiştir.
Ata'nın Hz. Aişe'den naklettiği bu hadisin baş tarafı şu
şekildedir: Hz. Nebi rüzgar estiğinde "Allahım! Sen'den bu rüzgarın
hayrını ve onunla gönderilenler içinde hayırlı olanları isterim. Bu rüzgarın
şerrinden, onda bulunan kötülüklerden ve onunla gönderilen kötülüklerden de
Sana sığınırım." Gök gürleyip şimşek çaktığı zaman Hz. Nebi'in yüzünün
rengi atar, bir dışarı çıkar, bir içeri girer, bir ileri, bir geri giderdi.
Yağmur yağınca onun bu hali de sona ererdi. Bu rivayeti İmam Müslim
nakletmiştir.