AHZAB SURESİ
وقال مجاهد:
{صياصيهم} /26/:
قصورهم.
Mücahid, " صياصيهم sayasihim" (Ahzab 36) kelimesi "kalelerinden"
anlamına gelir, demiştir .
باب: {النبي
أولى
بالمؤمنين من
أنفسهم} /6/.
1. "NEBİ, MU'MİNLERE KENDİ CANLARINDAN DAHA YAKINDIR,
"(Ahzab 6) AYETİNİN TEFSİRİ
حدثني
إبراهيم بن
المنذر: حدثنا
محمد بن فليح:
حدثنا أبي، عن
هلال بن علي،
عن عبد الرحمن
بن أبي عمرة،
عن أبي هريرة
رضي الله عنه،
عن النبي صلى
الله عليه
وسلم قال:
(ما
من مؤمن إلا وأنا
أولى الناس به
في الدنيا
والآخرة،
اقرؤوا إن
شئتم: {النبي
أولى
بالمؤمنين من
أنفسهم}. فأيما
مؤمن ترك مالا
فليرثه عصبته
من كانوا، فإن
ترك دينا، أو
ضياعا
فليأتني وأنا
مولاه).
[-4781-] Ebu Hureyre'den Hz. Nebi'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Ne kadar mu’min varsa hepsine dünya ve
ahirette en yakın insan benim.
İsterseniz 'Nebi, mu’minlere kendi canlarından daha yakındır,
(Ahzab 6) ayetini okuyun! O halde, kim geride miras olarak bir mal bırakırsa,
asabesi kimlerse, o ma/z onlar paylaşsın. Kim de geride bir borç veya bakıma
muhtaç kimseler bırakırsa, onlar bana gelsin. Zira onların koruyucusu
benim!"
Fethu'l-Bari Açıklaması:
.........Ma'ruf kelimesi ise "Allah'ın kitabına uygun"
anlamına gelir, şeklindeki açıklamasadece Nesefı tarafından yapılmıştır.
Abdurrezzak İbn Hemmam, Ma'mer ve Katade kanalıyla İbn
Cüreyc'den, onun şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Ancak dostlarımza uygun
bir vasiyyet yapmamz müstesna, "(Ahzab 6) ayetinin yorumunu Ata'ya sordum,
o da şöyle cevap verdi:
Burada, Müslüman olan birinin, akrabalık bağı olan kafir birine
sıla-İ rahim için malından vermesi kastedilmiştir.
"Nebi, müminlere kendi canlarından daha yakındır,"
ayetinin yorumu hakkında İmam Buhari, Ebu Hureyre'den nakledilen "Bütün 'müminIere
dünya ve ahirette en yakın insan benim," hadisini nakletti.
"Kitabu'l-feraiz" konusunda bu hadisin açıklaması yapılacaktır.
باب: {ادعوهم
لآبائهم هو
اقسط عند
الله} /5/.
2. "ONLARI (EVLAT EDİNDİKLERİNİZİ) BABALARINA NİSPET EDEREK
ÇAĞIRIN! ALLAH KATINDA EN DOĞRUSU BUDUR, "(Ahzab 5) AYETİNİN TEFSİRİ
حدثنا معلى
بن أسد: حدثنا
عبد العزيز بن
المختار:
حدثنا موسى
ابن عقبة قال:
حدثني سالم،
عن عبد الله
بن عمر رضي
الله عنهما:
أن
زيد بن حارثة،
مولى رسول
الله صلى الله
عليه وسلم، ما
كنا ندعوه إلا
زيد ابن محمد،
حتى نزل
القرآن:
{ادعوهم
لآبائهم هو
أقسط عند الله}.
[-4782-] Abdullah İbn Ömer'den şöyle dediği rivayet edilmiştir:
"Zeyd İbn Harise Hz. Nebi'in azadlı
kölesi idi. Bu yüzden onu sadece Zeyd İbn Muhammed diye çağırırdık. Bu durum
'Onları (evlatlık edindiklerinizi) babalarına nispet ederek çağırın. Allah
yanında en doğrusu budur,' ayeti nazil oluncaya kadar devam etti."
باب: {فمنهم
من قضى نحبه
ومنهم من
ينتظر وما بدلوا
تبديلا} /23/.
3. "İŞTE ONLARDAN KİMİ, SÖZÜNÜ YERİNE GETİRİP O YOLDA
CANINI VERMİŞTİR. KİMİ DE ŞEHİTLİĞİ BEKLEMEKTEDİR. ONLAR HİÇBİR ŞEKİLDE
SÖZLERİNİ DEĞİŞTİRMEDİLER, "(Ahzab 23) AYETİNİN TEFSİRİ
نحبه: عهده.
{أقطارها} /14/:
جوانبها.
{الفتنة لآتوها}
/14/: لأعطوها.
نحبه Nahbehu (Ahzab 23)
"sözünü" أقطارها ektaruha "onun etrafı" فتنة
لآتوها fitnete le aİevha (Ahzab 14) "fitne çıkarırlar"
anlamına gelir.
حدثني محمد
بن بشار:
حدثنا محمد بن
عبد الله الأنصاري
قال: حدثني
أبي، عن
ثمامة، عن أنس
بن مالك رضي
الله عنه قال:
نرى
هذه الآية
نزلت في أنس
بن النضر: {من
المؤمنين
رجال صدقوا ما
عاهدوا الله
عليه}.
[-4783-] Enes İbn Malik'ten şöyle dediği rivayet edilmiştir:
"Mürninler içinde Allah'a verdiği sözde
duran nice erler var!" ayetinin Enes İbn Nadr hakkında nazil olduğunu
biliyoruz.
حدثنا أبو
اليمان:
أخبرنا شعيب،
عن الزهري قال:
أخبرني خارجة
بن زيد بن
ثابت: أن زيد
بن ثابت قال:
لما
نسخنا الصحف
في المصاحف،
فقدت آية من
سورة
الأحزاب، كنت
أسمع رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
يقرؤها، لم
أجدها مع أحد
إلا مع خزيمة
الأنصاري،
الذي جعل رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
شهادته شهادة
رجلين: {من
المؤمنين
رجال صدقوا ما
عاهدوا الله
عليه}.
[-4784-] Zeyd İbn Sabit'ten şöyle dediği rivayet edilmiştir:
"Mushafı çoğaltınca, Nebi'in sallallahu
aleyhi ve sellem çok sık okuduğunu işittiğim Ahzab suresinden bir ayeti,
Ensar'dan Huzeyme'nin dışında hiç kimsenin yanında bulamadım. Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem onun şahitliğini iki kişinin şahitliğine denk
tutmuştu. Bahsi geçen ayet şuydu: "Müminler içinde Allah'a verdikleri
sözde duran nice erler var. "(Ahzab 23)
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Ebu Ubeyde bu ayetin [Ahzab 33/23J tefsiri hakkında şöyle
demiştir: .......Nahbehu kelimesi "adak" anlamına gelir. Buna göre
ayet "kimileri adağını yerine getirmiştir," manası taşır. Ayrıca bu
kelime, "can tehlikesi" ve "tehlike" manalarına da gelir.
Başka bir müfessir ise şöyle demiştir: .....Nahbe kelimesi asıl itibariyle
"adak" anlamına gelir. Ancak daha sonraları herşeyin sonu hakkında
kullanılmaya başlanmıştır.
Abdurrezzak İbn Hemmam, Ma'mer kanalıyla Hasan-ı Basri'nin
".......kada nahbehu" ayetini 'imanına ve ahdine vefa gösterip canını
verenler,' şeklinde tefsır ettiğini rivayet etmiştir. Bu yorum, diğer
müfessirlerin yorumlarına aykırıdır. Hatta Hz. Aişe'den buna aykırı olarak şu
rivayet nakledilmiştir: "Talha, Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in huzuruna geldi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona .........ente ya
Talha, min men akada nahbehu ('Sen ey Talha! Ahdini yerine getirenlerdensin')
buyurdu." Bu rivayeti, İbn Mace ve Hakim' tahriç etmiştir. Ancak Hz.
Aişe'den nakledilen hadisi mecaı ile izah edebiliriz. Buna göre geçmiş zaman
kipinde olan ......kada fiili, geniş zaman" kipinde olan ........yakdi
fiili manasına kullanılmıştır. İbn Ebı Hatim'in tefsirinde Ammar ıbn Yasir;
Yahya ıbn Sellam'ın tefsirinde de Hamza ve arkadaşları ah de vefa gösterenler
arasında sayılmıştır. Nitekim daha önce Enes İbn Nadr'ın olayı anlatılırken
Enes İbn Malik'in onun hakkında söyledikleri aktarılmıştı. Enes İbn Nadr da bu
grup içinde yer alır. Hakim'in Ebu Hureyre'den naklettiği hadise göre, Mus'ab
İbn Umeyr de bu gruba dahildir.
........Fitnetu le atevha fitne çıkarırlar anlamına gelir. İmam
Buhari kelime açıklamasını yaptıktan sonra, daha önce
"Kitabu'l-cihad" bölümünün başlarında ayrıntılı biçimde açıkladığımız
Enes İbn Nadir olayıyla ilgili olarak Enes İbn Malik'in sözünü nakletti.
Hz. Nebi'in çok sık okuduğunu işittiğim Ahzab suresinden bir
ayeti, Ensar'dan Huzeyme'nin dışında hiç kimsenin yanında bulamadım. Bu rivayet
Zeyd'in Kur'an'ı toplarken sadece kendi bilgisine güvenmediğini, sadece kendi
ezberi ile yetinmediğini gösterir. Ancak yine de, bu konuda problem olabilecek
bir husus vardır. Şöyle ki; bu hadisin zahiri, Zeyd'in söz konusu ayeti
Kur'an'dan kabul ederken sadece Huzeyme ile yetindiğini gösterir. Halbuki bir
sözün Kur'an olduğu, ancak tevatür yoluyla sabit olur. Bu itiraza en güzel şu
şekilde cevap verilir: Zeyd bu sözü ile bu ayetin yazılı olduğu materyali
bulamadığım ifade etmek istemiştir. Yoksa onun ezberlerde de olmadığını
kastetmemiştir. Zira hem kendisi, hem de başkaları bu ayeti ezbere bilmekteydi.
Nitekim "Kur'an'ın Cem'i" bahsinde gelecek hadiste geçen
"Kur'an'ı deri parçalarından ve hurma dallarından araştırmaya
başladım," sözü de bunu destekler niteliktedir. Bu hadis,
"Fezailu'lKur'an" bölümünde ayrıntılı biçimde ele alınacaktır. Ayrıca
yine onun Huzeyme hakkındaki "Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onun
şahitliğini iki kişinin şahitliğine denk tutmuştu," sözü de bunu
destekler. Rivayette adı geçen Huzeyme, Huzeyme İbn Sabit'tir. Onun şehadeti
ile ilgili hadis, Ebu Davo.d ve Nesaı tarafından şu şekilde tahriç edilmiştir:
"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bedevinin birinden bir at
satın aldı. Bedeviden atın parasını alması için kendisini takip etmesini
istedi. Sonra Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem hızlı, bedevi ise yavaş
yürüyerek yola koyuldu. Yolda bazı insanlar bedevinin önünü kesip atın fiyatı
konusunda pazarlığa başladılar. [Ancak Hz. Nebi'in atı aldığından haberleri
yoktu. Bedevi, onlar alıcı olunca Hz. Nebi'e 'Bu atı alıyor musun? Yoksa onu
satacağım,' diye seslendi. Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem onun sözünü
işitir işitmez, 'Ben bunu senden satın almadım mı?' diye çıkıştı. Bedevi, 'Ne
münasebet, Allah'a yemin ederim ki, ben atımı sana satmadım,' dedi. Bunun
üzerine Hz. Nebi 'Tam tersine! Ben onu senden satın aldım,' dedi.poBo Bu defa
Bedevi, 'O halde bu atı sana sattığıma dair bir şahit getir,' demeye başladı.
Onun yanına gelen Müslümanlar, 'Yazıklar olsun sana! Allah Resulü Sallallahu
Aleyhi ve Sellem hiç doğrudan başka bir şey söyler mi?' diyerek tepkilerini
gösteriyorIardı. Nihayet Huzeyme İbn Sabit geldi. Bir müddet konuşulanları
dinledi. Sonra 'Ben, senin bu atı ona sattığına şahidim,' dedi. Bunun üzerine
Allah Resulü ona 'Ne ile şahitlik edersin?' diye sordu. O da, 'Seni tasdik
ederek' diye cevap verdi. Böylece Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Huzeyme'nin
şahitliğini iki kişinin şahitliğine denk saydı."
Hattabı şöyle demiştir: "Birçok kimse bu hadisi yanlış
yorumlamıştır. Bid'at ehli bazı çevreler, bu hadisi kullanarak, doğrulukla
tanıdıkları kimselerin iddia ettikleri her şeye şahitlik etmelerinin meşru
olduğunu ileri sürmüşlerdir. Halbuki Hz. Nebi bedevinin aleyhine hüküm verirken
kendi bilgisine dayanmıştır. Huzeyme'nin şahitliği onun sözünü destekler
mahiyettedir ve tartıştığı kimseye karşı ona destek olma niteliğindedir.
Böylece bu olay, diğer mahkemelik durumlar açısından bakılınca iki kişinin
şahiHiği takdirinde olur."
Bu olayda kıvrak zekalı olmanın kazandırdığı üstünlük ortaya
çıkmıştır. Kıvrak zekaya sahip olmak, kişinin derecesini yükseltir. Çünkü
burada Huzeyme'nin ileri sürdüğü gerekçe, diğer sahabiler tarafından da
biliniyordu. Son derece açık olmasına rağmen sadece o, kıvrak zekasıyla bunu
ileri sürmüş ve bundan dolayı ödüllendirilmişti. Artık bu olaydan sonra Huzeyme
kimin lehine veya aleyhine şahimk ederse, bu, o kimse hakkında yeterli
olacaktı.
باب: قوله: {يا
أيها النبي قل
لأزواجك إن
كنتن تردن
الحياة
الدنيا
وزينتها
فتعالين
أمتعكن وأسرحكن
سراحا جميلا} /28/.
4. "EŞLERİNE ŞÖYLE SÖYLE: EĞER DÜNYA HAYATINI VE ONUN SÜSÜNÜ
İSTİYORSANIZ, GELİN SİZE BOŞANMA BEDELLERİNİZİ VEREYİM DE, SİZİ GÜZELLİKLE
SALIVEREYİM," (Ahzab 28) AYETİNİN TEFSİRİ
وقال معمر:
التبرج: أن
تخرج محاسنها.
{سنة الله} /62/:
استنها جعلها.
Ma'mer şöyle demiştir: تبرج Teberruc (Ahzab 33) "Kadının güzelliklerini
göstermesi" anlamına, سنة
الله sünnetullah (Ahzab 38)
kavramı ise, "sünnet haline dönüştürmek" manasına gelir.
حدثنا أبو
اليمان:
أخبرنا شعيب،
عن الزهري قال:
أخبرني أبو
سلمة بن عبد
الرحمن: أن
عائشة رضي
الله عنها،
زوج النبي صلى
الله عليه
وسلم أخبرته:
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم جاءها
حين أمر الله
أن يخير
أزواجه، فبدأ
بي رسول الله
صلى الله عليه
وسلم فقال:
(إني ذاكر لك
أمرا، فلا عليك
أن لا تستعجلي
حتى تستأمري
أبويك). وقد علم
أن أبوي لم
يكونا
يأمراني
بفراقه، قالت:
ثم قال: (إن
الله قال: {يا
أيها النبي قل
لأزواجك}): إلى
تمام الآيتين،
فقلت له: ففي
أي هذا أستأمر
أبوي؟ فإني أريد
الله ورسوله
والدار
الآخرة.
[-4785-] Nebi s.a.v.'in eşi Aişe r.anha validemizden
rivayet edildiğine göre, Allah Teala Hz. Nebi'e, eşlerine dünya ve ahiret
arasında seçimde bulunmalarını teklif etmeyi emrettiği sırada, Hz. Nebi onun
yanına gelmiştir.
[Olayın bundan sonraki kısmını Hz. Aişe şöyle anlatır:] ilk olarak
Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem benim yanıma geldi. Bana "Sana
bir şey söyleyeceğim. Acele etmene gerek yok. Hatta anne-babanın görüşüne
müracaat edebilirsin," dedi. Halbuki anne-babamın ondan ayrılmama razı
olmayacağını çok iyi biliyordu. Sonra sözlerini "Allah Teala şöyle
buyurdu:
Ey Nebi! Eşlerine. söyle ... " diyerek sürdürdü ve iki ayeti
de tamamen okudu. Ben de ona, 'Bunun neyini anne-babama danışacağım ki! Elbette
Allah'ı, 'Nebii'ni ve ahiret yurdunu istiyorum,' dedim."
Hadisin geçtiği diğer yer: 4786.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
تبرج teberruc
"kadının güzelliklerini göstermesi" anlamına gelir. İbn Ebi Hatim,
Şeyban kanalıyla bu kelimenin izahı hakkında Katade'nin şöyle dediğini
nakletmiştir: "Kadınların, kırıta kırıta, işve yapa yapa yürüme şekilleri
vardır. Evden dışarı çıktıklarında, işte bu şekilde yürümeleri yasaklandı."
İkrime kanalıyla İbn Abbas'tan şöyle nakledilmiştir: "Hz.
Ömer 'Ancak, bir Cahiliyye vardır,' dedi." İbn Abbas ona, "Sen, bir
şeyin ilki varsa arkası da vardır, sözünü işitmedin mi?" diye karşı çıktı.
Başka bir kanalla İbn Abbas'ın şöyle dediği nakledilmiştir:
"Başka bir Cahiliyye daha olacaktır." Bir başka kanalla ise şöyle
söylediği rivayet edilmiştir:
"İlk Cahiliyye dönemi bin yıl sürdü. Bu dönem, Nuh Nebi ile
İdris Nebi zamanları arasında yaşanmıştır." Bu rivayetin senedi
kuwetlidir.
باب: {وإن
كنتن تردن
الله ورسوله
والدار
الآخرة فإن
الله أعد
للمحسنات
منكن أجرا
عظيما} /29/.
5. "EĞER ALLAH'I, NEBİİNİ VE AHİRET YURDUNU İSTİYORSANIZ,
BİLİN Kİ; ALLAH, İÇİNİZDEN GÜZEL DAVRANANLAR İÇİN BÜYÜK BİR MÜKAFAAT
HAZIRLAMIŞTIR, "(Ahzab 29) AYETİNİN TEFSİRİ
وقال قتادة:
{واذكرن ما
يتلى في
بيوتكن من
آيات الله والحكمة}
/34/: القرآن
والسنة.
Katade şöyle demiştir: "Evlerinizde okunan Allah'ın
ayetlerini ve hikmeti hatırlayın!" ayetinde geçen "Allah'ın
ayetlerilinden maksat Kur'an-ı Kerim, "hikmet"ten maksat ise
sünnettir.
وقال الليث:
حدثني يونس،
عن ابن شهاب
قال: أخبرني
أبو سلمة بن
عبد الرحمن:
أن عائشة زوج
النبي صلى
الله عليه
وسلم قالت:
لما
أمر رسول الله
صلى الله عليه
وسلم بتخيير أزواجه
بدأ بي فقال:
(إني ذاكرا لك
أمرا، فلا عليك
أن لا تعجلي
حتى تستأمري
أبويك). قالت:
وقد علم أن
أبوي لم يكونا
يأمراني
بفراقه، قالت
: ثم قال: إن
الله جل ثناؤه
قال: {يا أيها
النبي قل لأزواجك
إن كنتن تردن
الحياة الدنيا
وزينتها - إلى -
أجرا عظيما}).
قالت: فقلت: ففي
أي هذا أستأمر
أبوي، فإني
أريد الله
ورسوله
والدار
الآخرة. قالت:
ثم فعل أزواج
النبي صلى اله
عليه وسلم مثل
ما فعلت.
تابعه موسى
بن أعين، عن
معمر، عن
الزهري قال: أخبرني
أبو سلمة.
وقال عبد
الرزاق وأبو
سفيان المعمري،
عن معمر، عن
الزهري، عن
عروة، عن عائشة.
[-4786-] Aişe r.anha'dan rivayet edildiğine göre, o şöyle
demiştir:
"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem eşlerine tahyırde
bulunmakla emredildiği zaman buna, ilk önce benimle başladı. Bana, 'Sana bir
şey söyleyeceğim. Acele etmene gerek yok. Hatta anne-babanın görüşüne müracaat
edebilirsin.' dedi. Halbuki anne-babamın bana, ondan ayrılmarnı emretmeyeceğini
gayet iyi biliyordu."
Hz. Aişe olayı anlatmaya şöyle devam etti:
"Sonra bana, Allah Teala 'Ey Nebi! Eşlerine söyle: Eğer dünya
ve dünya süsünü istiyorsanız [gelin size boşama bedellerinizi vereyim de, sizi
güzellikle salıveriyim. Eğer Allah'ı, Nebiini ve ahiret yurdunu istiyorsanız,
bilin ki, Allah, içinizden güzel davrananlar için] büyük mükCi!Cit
[hazırlamıştır,)' buyuruyor, dedi. Ben de dedim ki: Bunun neyini anne-babama
danışacağım ki! Elbette Allah'ı, Nebii'ni ve ahiret yurdunu istiyorum."
Sonra Hz. Aişe şöyle dedi:
" Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in diğer hanımları da benim gibi
yaptı."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Hz. Nebi'in, eşlerine tahyırde bulunmakla emredildiği zaman,
neden bu şekilde tahyırde bulunduğu hakkında İmam Müslim, Cabir'den şu rivayeti
nakletmiştir:
"Hz. Nebi'in huzuruna çıkmak için izin isternek üzere Ebu
Bekir geldi. [İnsanların Hz. Nebi'in kapısında beklediğini, onlardan hiçbirine
içeri girme konusunda izin verilmediğini fark etti. Ancak Hz. Ebu Bekir'e izin
verildi ve o içeri girdi. Daha sonra Hz. Ömer geldi ve içeri girmek için izin
istedi. Ona da izin verildi. Hz. Nebi'in oturduğunu fark etti. Etrafında
üzüntüden dudakları kımıidamayan hanımları vardı. Derken Ebu Bekir 'Bir şey
söyleyeceğim ve Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e güldüreceğim,' dedi.
Sonra (eşini kastederek) 'Ey Allah'ın Elçisi! Harice'nin kızı benden nafaka
istedi, ben de kalkıp boynuna vurdum,' diye devam etti. Bunun üzerine Allah
Resulü güldü ve], (eşlerini kastederek) gördüğün gibi onlar da benim baıma
toplanmış nafaka isterler' buyurdu. [Bu söz üzerine Ebu Bekir kalkıp Hz.
Aişe'nin yanına gelir ve onun boynuna vurur. Aynı şekilde Hz. Ömer de kalkıp
Hafsa'nın yanına gider ve onun boynuna vurur. Her ikisi de vururken 'Allah
Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den imkanı olmayan bir şey istersiniz ha!'
diyordu. Bu esnada Hz. Nebi'in eşleri 'Biz asla onun imkanı dışında bir şey
istemiyoruz,' diye karşılık veriyorlardı.
Sonra Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir ay ya da yirmi dokuz
gün hanımlarından ayrı kaldı. Daha sonra "Ey Nebi! Eşlerine söyle ...
" şeklinde başlayıp, "İçinizden güzel davrananlar için büyük mükafaat
hazırlamıştır," şeklinde sona eren ayetler nazil oldu ... " Bundan
sonra İmam Müslim, İmam Buharl'nin bu konuda zikrettiği hadise yakın bir
rivayet nakletmiştir.
Bu hadis "Kitabu'l-mezalim" bölümünde Ukayl kanalıyla
geçmişti. "Kitabu'nnikah" bölümünde ise, Şuayb kanalıyla gelecektir.
Her iki rivayet de, İbn Şihab, Ubeydullah İbn Abdillah İbn Ebi Sevr ve İbn
Abbas kanalıyla Hz. Ömer'den nakledilmiştir. Söz konusu rivayet, Hz. Nebi'e
karşı işbirliği yapan iki hanım i hakkındadır. Uzun olan bu rivayet in sonunda
şöyle geçmektedir: "Hz. Aişe (Allah Resulü'nün sırrını) Hz. Hafsa'ya ifşa
edince, Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara çok kızdığı için 'Bir
ay boyunca asla onların yanına gitmeyeceğim,' dedi. Hatta bu yüzden o, Allah
tarafından uyarılmıştı. Aradan yirmi dokuz gün geçince ilk olarak Hz. Aişe'nin
yanına gitti ve (eşleriyle konuşmaya) ondan başladı. Bu durum karşısında Hz.
Aişe ona, 'Bir ay boyunca bizim yanımıza gelmernek üzere yemin etmemiş miydin?
Bugün daha yirmi dokuzuncu gün. Her bir günü tek tek saydım,' dedi. Bunun
üzerine Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem 'Ay yirmi dokuz gündür,'
buyurdu.
O ay, yirmi dokuz gün çekmişti.
Hz. Aişe dedi ki: Bunun üzerine tahyir ayeti indi. Allah Resulü
ilk olarak benim yanima gelip evliliği sürdürmem ya da boşanmam arasında
tercihte bulunmam için beni serbest bıraktı ve bana şöyle dedi: Sana bir şey
diyeceğim. Ama karar vermek için acele etme! .. "
Maverdi şöyle demiştir: "Tahyır'in dünya ile ahiret
arasında mı, yoksa evliliği sürdürmek ile boşanmak arasında mı olduğu hususunda
ihtilaf edilmiştir. Söz konusu tahyirin evliliği sürdürmek ile boşanmak arasında
serbest bırakma olduğu görüşü İmam Şafil'nin görüşüne daha yakındır. Doğru olan
da budur."
Kurtubi de şöyle demiştir: "Tahyırin evliliği sürdürmekle
boşanmak arasında mı, yoksa dünya ile ahiret arasında mı olduğu hususunda
ihtilaf edilmiştir."
Aslında daha doğru olan, bu iki görüşü uzlaştırmaktır. Çünkü
bunlardan biri, diğerinin kaçınılmaz neticesidir. Öyle anlaşılıyor ki, Hz.
Nebi'in hanımları dünyayı tercih edip Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in kendilerini boşaması ile ahireti tercih edip Allah Resulü Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in nikahı altında kalmaya devam etmek arasında serbest
bırakılmışlardır. Bu yorum, ayetin siyakının bir gereğidir. Benim düşüncerne
göre, bu iki görüşün açıklaması, Hz. Nebi'in sallallahu aleyhi ve sellem
eşlerine boşama yetkisinin bırakılıp bırakılmamasıyla da alakalıdır. Bundan
dolayı Ahmed İbn Hanbel Hz. Ali'den şu rivayet i nakletmiştir: "Allah
Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem eşlerini sadece dünya ile ahiret arasında
bir seçim yapmak üzere serbest bırakmıştır.
"Acele etmene gerek yok," ifadesi şu anlama g.elir:
Acele etmeyip teenni ile hareket etmende bir sakınca yok Hatta anne-babana bile
danışabilirsin.
"Hatta anne-babanın görüşüne müracaat edebilirsin,"
ifadesi şu anlama gelir: Onlardan, bu konu hakkında sana düşüncelerini
açıklamalarını iste. Cabir hadisinde bu ifade "Hatta anne-babanla istişare
edebilirsin," şeklinde nakledilmiştir.
Hadisten Çıkan Sonuçlar:
1 - Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem hanımlarına karşı son
derece lütufkar ve nazik davranmıştır. Onların kıskanmalarına sebebiyet veren
nazlarına ve buna benzer diğer davranışlarına karşı sabır göstermiştir.
2- Hz. Aişe'nin fazileti ortaya çıkmıştır. Çünkü Allah Resutü
sallallahu aleyhi ve sellem ilk defa ondan başlamıştır. İmam Nevevı bu şekilde
açıklamıştır.
3- Yaşın küçük olması, kişinin bir meseleyi iyice düşünemeyeceği
zannını uyandırır. Hz. Nebi Hz. Aişe'ye, anne-babasına danışmasını emretmişti.
Çünkü Hz. Aişe'nin, küçük olduğu için seçeneklerden diğerini seçmesinden endişe
etmişti. Zira onun kendisine arız olan diğer seçeneği seçme düşüncesini
reddetmesini sağlayacak yetenekten yoksun olması ihtimali vardı. Bu nedenle
anne-babasıyla istişare etseydi, onlar kendisine tercihlerin birinde bulunan
hayrı ve diğerinde bulunan şerri açıklardı. Bunu bildiği için Hz. Aişe,
"Halbuki annebabamın bana, ondan ayrılmarnı emretmeyeceğini gayet iyi
biliyordu," demiştir.
4- Hz. Aişe'nin büyük bir menkıbesi ortaya çıkmıştır. Ayrıca
onun ne kadar kamil bir akla sahip olduğu, genç yaşta olmasına rağmen ne kadar
isabetli düşündüğü belli olmuştur.
5- Kıskançlık, doğru düşünebilen ve akıl sahibi olan bir
kadının, kendisine yakışmayan davranışlar sergilemesine neden olur. Çünkü Hz.
Aişe Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den kendisinin yaptıklarını diğer
eşlerine anlatmamasını istemişti. Ancak Hz. Nebi onun bu şekilde davranmasının,
kumalarının bulunmasından değil de, kadınların fıtratında bulunan kıskançlık ve
otorite kurma arzusundan kaynaklandığını öğrenince, onun bu talebine olumlu
cevap vermedi.
باب: {وتخفي
في نفسك ما
الله مبديه
وتخشى الناس
والله أحق أن
تخشاه} /37/.
6. "ALLAH'IN ORTAYA ÇlKARACAĞI ŞEYİ, İNSANLARDAN ÇEKİNEREK
İÇİNDE GİZLİYORDUN. OYSA ASIL KORKMANA LAYIK OLAN ALLAH'TIR, "(Ahzab 37)
AYETİNİN TEFSİRİ
حدثنا محمد
بن عبد
الرحيم: حدثنا
معلى بن
منصور، عن
حماد ابن زيد:
حدثنا ثابت، عن
أنس بن مالك
رضي الله عنه:
أن
هذه الآية:
{وتخفي في
نفسك ما الله
مبديه}. نزلت
في شأن زينب
بنت جحش وزيد
بن حارثه.
[-4787-] Enes İbn Malik'ten şöyle dediği rivayet
edilmiştir:
"Allah'ın ortaya çıkaracağı şeyi, insanlardan çekinerek
içinde gizliyordun," ayeti Zeyneb bint Cahş ile Zeyd İbn Harise hakkında
indi."
Hadisin geçtiği diğer yer: 7420.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Bu ayet in Zeyd İbn Harise ile Zeyneb bint Cahş hakkında nazil
olduğu husunda rivayetler ittifak halindedir.
"Allah'ın ortaya çıkaracağı şeyi, insanlardan çekinerek
içinde gizliyordun," ayeti Zeyneb bint Cahş ile Zeyd İbn Harise hakkında
indi. Burada İmam Buhari olayın sadece bu kısmını anlatmakla yetindi. Fakat
"Kitabu't-tevhid"de başka bir kanalla, Hammad İbn Zeyd ve Sabit
vasıtasıyla Enes'ten onun şöyle söylediğini nakletmiştir: "Zeyd İbn Harise
Hz. Nebi'e durumunu şikayet için geldi. Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve
Sellem ona 'Allah'tan kork! Eşinle eu/iliğini sürdür!' diye öğüt verdi."
Enes daha sonra şöyle dedi: "Eğer Hz. Nebi Kur'an'dan bir ayeti gizleyecek
olsaydı, kuşkusuz bu ayeti gizlerdi. .. Hz. Zeynep, Allah Resulü Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in diğer eşlerine karşı böbürlenirdi ... " Bu olayı Ahmed
İbn Hanbel şöyle nakletmiştir:
"Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem Zeyd İbn
Harise'nin evine geldi. Zeyd onun yanına gelip hanımını ona şikayet etti. Allah
Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem 'Eşinle euliliğini sürdür ue Allah'tan
kork!' dedi. Bu olay üzerine '[(Resulüm!) hani Allah'ın nimet uerdiği, senin de
kendisine iyilik ettiğin kimseye: Eşini yanında tut! Allah'tan kork! diyordun.
Allah'ın açığa çıkaracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde giz/iyordun. Oysa
asıl korkmana layık olan Allah'tır. Zeyd o kadından ilişiğini kesince] biz onu
sana nikahladık,'(Ahzab 37) ayeti nazil oldu. Burada "onu" lafzı ile
Zeyneb bint Cahş kastedilmiştir."
İbn Ebi Hatim, Süddi kanalıyla daha açık ve net lafızlarla bu
kıssayı şu şekilde nakletmiştir: "Belağ yoluyla bana iletildiğine göre, bu
ayet, Zeyneb bint Cahş hakkında inmiştir. Zeyneb, Rasulullah'ın sallallahu
aleyhi ve selle m halasının kızı Ümeyye bint Abdilmuttalib'in kızıydl. Allah
Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem onu, evlatlık edindiği Zeyd İbn Harise ile
evlendirrnek istemişti. Ne var ki Zeyneb, buna rıza göstermedi. Sonra Allah
Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yaptığına razı oldu. Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem de onu Zeyd ile evlendirdi. Daha sonra Allah Teala, Nebii'ne
Zeyneb'in, eşlerinden biri olacağını bildirdi. Ancak Hz. Nebi, Zeyd'e karısını
boşamasını emretmekten utanıyordu. Bu esnada Zeyd ile Zeyneb arasında; diğer
insanlar arasında görülen bir takım huzursuzluklar çıkmaya devam ediyordu. Bu
durum karşısında Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem Zeyd'e hanımıyla evli
kalmasını ve Allah'tan korkmasını emrediyordu. İnsanların, 'Oğlunun hanımı ile
evlendi,' diyerek kendisini ayıplamalarından çekiniyordu. Zira o, Zeyd'i
evlatlık edinmişti.
Özetle ifade edecek olursak; Hz. Nebi'in gizlediği, Allah
Teala'nın kendisine, Zeyneb'in, hanımlarından biri olacağına dair verdiği
haberdir. "Oğlunun eşiyle evlendi," şeklinde ileri geri
konuşmalarından çekinmesi, bu haberi gizlemesine neden olmuştur. Allah Teala
Cahiliyye dönemi insanlarının uydukları evlatlık hükümlerini en güçlü şekilde
ortadan kaldırmak istemişti. Bu da ancak evlat olarak kabul edilen birinin
hanımı ile evlenmekle olurdu. Bu olay, insanların daha kolay kabul etmesini
sağlamak için Müslümanların Önderi vasıtasıyla gerçekleşmişti.
Hz. Nebi'in neden çekindiğini yorumlayanlar ihtilaf
eetmişlerdir. Ahmed İbn Hanbel, Müslim ve Nesaı, Süleyman İbn Mugıra ve Sabit
kanalıyla Enes'ten şöyle rivayet etmişlerdir: "Zeyneb'in iddeti bitince,
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Zeyd'e 'Onu bana iste,' dedi. Olayın bundan sonrasını
Zeyd şöyle anlattı: Zeyneb'in yanına gittim. Ona 'Ey Zeyneb! Gözün aydın.
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem beni sana gönderdi. Niyeti seninle
evlenmek,' dedim. O da 'Rabbim'e danışmadan bir şey yapacak değilim,' diye
karşılık verdi. Sonra kalkıp secde ettiği yere gitti. Derken ayet indi. Allah
Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem geldi ve izni olmadan onun yanına
girdi."
Bu, söz konusu adetin kaldırılması hakkında olabilecek en etkili
yöntem di.
Bu olayda Zeyneb'i Hz. Nebi'e (bizzat eski kocası) istemiştir.
Böylece Hz. Nebi'in Zeyneb'le, Zeyd'in rızası olmadan, baskı yaparak evlendiği
şeklinde meydana gelebilecek zanlara sed çekilmiştir. Aynı zamanda bu
uygulamada, Hz. Nebi'in, Zeyd'in gönlünde Hz. Zeyneb'e karşı bir duygunun kalıp
kalmadığını test etmesi de söz konusudur.
Bu hadisten çıkarılan bir başka sonuç ise, kendisine talip çıkan
kadının, cevap vermeden önce istihare yapmasının ve isteme sırasında dua
etmesinin müstehap olduğudur. Her kim işini Allah'a havale ederse, Allah Teala
dünya ve ahirette kendisi için daha yararlı ve güzel şeyleri onun için
kolaylaştırır.