SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’T-TEFSİR

<< 1718 >>

EK SAYFA – 1718-4

KASAS SURESİ

{كل شيء هالك إلا وجهه} /88/: إلا ملكه، ويقال: إلا ما أريد به وجه الله. وقال مجاهد: {الأنباء} /66/: الحجج.

كل شيء هالك إلا وجهه  Kullu şey'in halikun illa vecheh (Kasas 88) [ayetinde geçen vech kelimesi] 'mülk, anlamına gelir......illa edatı ile Allah'ın vechinin/yüzünün kastedildiği de söylenmiştir. Mücahid de şöyle demiştir: الأنباء el-enbau (Kasas 66) [ayetinden geçen أنباء enba'/haberler kelimesi] "deliller" anlamında kullanılmıştır.

 

باب: {إنك لا تهدي من أحببت ولكن الله يهدي من يشاء} /56/.

1. "(RESULÜM!) SEN SEVDİĞİNİ HİDAYETE ERDİREMEZSİN. BİLAKİS, ALLAH DİLEDİĞİNE HİDAYET VERİR, " (Kasas 56) AYETİNİN TEFSİRİ

 

حدثنا أبو اليمان: أخبرنا شعيب، عن الزهري قال: أخبرني سعيد ابن المسيب، عن أبيه قال:

 لما حضرت أبا طالب الوفاة، جاءه رسول الله صلى الله عليه وسلم، فوجد عنده أبا جهل وعبد الله بن أبي أمية بن المغيرة، فقال: (أي عم، قل لا إله إلا الله، كلمة أحاج لك بها عند الله). فقال أبو جهل وعبد الله بن أبي أمية: أترغب عن ملة عبد المطلب، فلم يزل رسول الله صلى الله عليه وسلم يعرضها عليه، ويعيدانه بتلك المقالة، حتى قال أبو طالب آخر ما كلمهم: على ملة عبد المطلب، وأبى أن يقول: لا إله إلا الله، قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (والله لأستغفرن لك ما لم أنه عنك). فأنزل الله: {ما كان للنبي والذين آمنوا أن يستغفروا للمشركين}. وأنزل الله في أبي طالب، فقال لرسول الله صلى الله عليه وسلم: {إنك لا تهدي من أحببت ولكن الله يهدي من يشاء}.

 

[-4772-] Said İbnu'l-Müseyyeb'den, babasının şöyle söylediği rivayet edilmiştir:

 

Ebu Talib'in ölümü yaklaşınca Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onun yanına geldi. Etrafında Ebu Cehil'i ve Abdullah İbn Ebı Ümeyye İbni'l-Muğıre'nin bulunduğunu gördü. Sonra

 

"Ey amca! Bir tek la ilahe illallah cümlesini söyle, onunla Allah. katında seni savunayım ... " dedi. Ebu Cehil ve Abdullah İbn Ebı Ümeyye hemen ona;

 

"Abdulmuttalib'in dininden vaz mı geçiyorsun?" diye sordular. Hz. Nebi ona kelime-i tevhidi söylemesini teklif etmeye devam etti. Onlar da aynı cümleyi tekrarlamayı sürdürdüler. Nihayet Ebu Talib onlara son olarak Abdulmuttalib'in dini üzere olduğunu söyledi ve kelime-i tevhidi söylemeye yanaşmadı.

 

Hz. Nebi, "Yasaklanmadığım sürece senin bağışlanmanı dileyeceğim," buyurdu. Bunun üzerine Allah Teala, "(Allah'a) ortak koşanlar için af dilemek ne Nebie yaraşır ne de inananlara,"(Tevbe 113) ayetini indirdi. Yine Ebu Talib hakkında ayet indirip Hz. Nebi'e şöyle buyurdu:

 

"(Resulüm!) Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin. Bilakis, Allah dilediğine hidayet verir. " (Kasas 56)

 

 

قال ابن عباس: {أولي القوة} /76/: لا يرفعها العصبة من الرجال. {لتنوء} /76/: لتثقل. {فارغا} /10/: إلا من ذكر موسى. {الفرحين} /76/: المرحين. {قصيه} /11/: اتبعي أثره، وقد يكون: أن يقص الكلام. {نحن نقص عليك} /يوسف: 3/. {عن جنب} /11/: عن بعد، عن جنابة واحد، وعن اجتناب أيضا. {يبطش} /19/: ويبطش. {يأتمرون} /20/: يتشاورون. العدوان والعداء والتعدي واحد. {آنس} /29/: أبصر. الجذوة قطعة غليظة من الخشب ليس فيها لهب، والشهاب فيه لهب. {كأنها جان} /31/: وهي في آية أخرى: كأنها {حية تسعى} /طه: 20/. والحيات أجناس: الجان، والأفاعي، والأساود. {ردأ} /34/: معينا،

İbn Abbas şöyle demiştir: أولي القوة Uli'l-kuwe (Kasas 76) [ifadesi Karun'un anahtarlarını] güçlü kuwetli bir grup e'rkeği; kaldıramayacağı anlamını ifade eder. لتنوء Letenuu (Kasas 76) "ağır gelirdi," anlamına gelir. فارغا Fariğa (Kasas 10) [kelimesi annesinin kalbinde] sadece Hz. Musa'nın düşüncesinin olduğu anlamına gelir. فرحين Ferihin (Kasas 76) "şımarıklar" manasını ifade eder. قصيه Kussihi "onun peşinden git" anlamına gelir. Bu kelime "bir sözü anlatmak'i anlamını da ifade edebilir. Nitekim şu ayette bu manada kullanılmıştır: نحن نقص عليك Sana en güzel kıssaları anlatıyoruz."(Yusuf 3)" عن جنب An cunub "uzaktan" anlamına gelir. Bunun gibi عن جنابة واحد، وعن اجتناب أيضا an cenabetin ve an ictinabin ibareleri de aynı anlamı ifade eder. ........ Betaşe fiilinin muzarisi] يبطش yebtışu (Kasas 19) ve يبطش yebtuşu şeklinde gelir' يأتمرون Ye'temirune "görüş alış-verişinde bulunuyorlar" demektir. عدوان Udvan, (Kasas 28) عداء ada ve تعدي teaddi aynı anlama gelir. آنس Anese (Kasas 29) "gördü" demektir. جذوة Cezve "yalımı olmayan kalın odun parçası," شهاب şihab ise "yalımlı ateş"tir. ' Yılanlar çeşit çeşittir. Kimi جان cann,(Kasas 31) kimi أفاعي efai, kimi de أساود esaviddir. ردأ Rid'en (Kasas 34) "yardımcı" anlamına gelir.

 

قال ابن عباس: لكي {يصدقني}.

İbn Abbas ayeti يصدقني yusaddikuni şeklinde okumuştur. (Kasas 34)

 

وقال غيره: {سنشد} /35/: سنعينك، كلما عززت شيئا فقد جعلت له عضدا. مقبوحين: مهلكين. {وصلنا} /51/: بيناه وأتممناه. {يجبى} /57/: يجلب. {بطرت} /58/: أشرت. {في أمها رسولا} /59/: أم القرى مكة وما حولها. {تكن} /69/: تخفي، أكننت الشيء أخفيته، وكننته أخفيته وأظهرته. {ويكأن الله} /82/: مثل: ألم تر أن الله يبسط الزق لمن يشاء ويقدر: يوسع عليه، ويضيق عليه.

Başka bir müfessir ise şöyle demiştir: سنشد Seneşuddu (Kasas 35) "sana yardım edeceğim" demektir. Bir şeyi desteklersen, onun için pazu yaparsın. مقبوحين Makbuhın (Kasas 42) "helak edilmişler" anlamına gelir. وصلنا vessalna(Kasas 51) "açıkladık, tamamladık" demektir. " يجبى Yucba(Kasas 57) "celb edilir" بطرت batirat (Kasas 58) "şımardı" anlamına gelir. في أمها رسولا Fi ummiha rasula (Kasas 59) [ifadesinde geçen ümm kelimesi şöyle izah edilir:] Şehiririp anası, Mekke ve çevresidir. تكن tukinnu (Kasas 69) "gizler" anlamına gelir. أكننت الشيء Eknentu'ş-şey'e cümlesi "O şeyi gizledim," demektir. كننتهKenentuhu i;e hem "onu gizledim" hem de "onu açığa çıkardım" anlamına gelir. {ويكأن الله veyke ennalIahe (Kasas 82) ifadesi ألم تر أن الله elem tera ennallahe ifadesi gibidir. يبسط الرزق لمن يشاء ويقدر yebsutu'r-rizka Iimen yeşau ve yekdir ifadesi "Allah dilediği kimsenin rızkını genişletir, dilediğininkini ise daraltır," (Kasas 82) anlamlPa gelir.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

Rivayet alimleri bu ayetin [l\asas 28/56) Ebu Talib hakkında indiği konusunda ihtilaf etmemiştir. Ancak ,........ahbebte fiilinin mutaallakı konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bir görüşe göre, bu fiilin mutaallakı hidayettir. Diğer bir görüşe göre ise, Hz. Nebi'e yakınlığından dolayı bizzat Ebu Talib'in 'kendisidir.

 

Kirmanı şöyle demiştir: "Ebu Talib'in ölümü yaklaşınca" ifadesi ile ölümün belirtilerinin ortaya çıktığı kastediimiştir. Şayet gerçekten ölüm anı olsaydı, Ebu Talib, hakikati anlayacağı ve iman etse bile imanın kendisine bir yarar sağlamayacağı merhaleye gelmiş olurdu. Onunla etrafında bulunanlar arasında geçen konuşmalar da, ilk görüşün doğruluğunu göstermektedir.

 

Muhtemelen Ebu Talib hakikatleri anlayacağı merhaleye de gelmiştir. Hz. Nebi, o merhalede bile olsa, tevhidi kabul ettiği zaman sadece onun için imanın fayda vereceğini ve onun yanında yer almasından dolayı kendisine şefaat edebileceğini ummuş olabilir. Bundan dolayı da "Onunla Allah katında seni savunayım ve senin için şefaatçi olayım!" buyurmuştur. Bu konunun açıklaması ileride gelecektir.

 

Ebu Talib'in "özel bir konumunun" bulunduğunu şu husus desteklemektedir: Ebu Talib, tevhidi kabul etmekten kaçınıp "O Abdulmuttalib'in dini üzeredir," demiş ve öylece ölmüştü. Ancak Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onun için şefaat etmekten vazgeçmemiştir. Aksine ona şefaat etmiş, bunun neticesinde diğerlerine göre azabı hafiflemiştir. Bu, ona tanınan ayrıcalıklardan biridir. Bu konuda siyer rivayetlerinde birçok haber anlatılmaktadır. (Hadis no: 3883)

 

Muhtemelen hadisin ravilerinden Müseyyeb bu olaya şahit olmuştur. Çünkü burada bahsi geçen kimseler Mahzumoğullarındandır. Müseyyeb de bu kabiledendir. Bu üç kişi o gün kafir idi. İçlerinden Ebu Cehil kafir olarak öldü, diğer ikisi ise Müslüman oldu.

 

......ala mllleti Abdilmuttalib ifadesi mahfuz olan bir haberin mübtedasıd(r. Takdiri ise şu şekildedir: ...........Huve ala milleti Abdilmuttalib. Hadis, Ma'mer rivayetinde'bu şekllde '8eçmektedir. Ebu Talib burada "O" zamiri ile kendisini kastetmiştir. Belki de o "Gilene (ben)" demiştir. Ravi, onun bu sözünü çirkin gördüğü için nakletmekten sakın ip değiştirmiş olabilir. Bu tür değişiklikler, güzel tasarruflar kabilindendir.

 

Ebu Hazim'in Ebu Hureyre'den aktardığı ve Müslim, Tirmizı ve Taberi'de geçen rivayete göre ise, Ebu Talib şöyle demiştir: "Eğer Kureyşliler 'ölüm korkusu onun böyle söylemesine neden oldu,' diyerek, beni ayıplayacak olmasalardı, kelime-i tevhidi söyler, seni mutlu ederdim."

 

ez-Zeyn İbnu'l-Müneyyir şöyle demiştir: "Hz. Nebi'in Ebu Talib için bağışlanma dilernesinden maksat, genelolarak bağışlanmasını ve şirk suçundan dolayı sorumlu tutulmamasını isternek değildir. Doğrusu bununla, başka bir hadiste açıklandığı gibi, azabın hafifletilmesi kastedilmiştir." Kanaatime göre bu sözler, onun büyük gafletinin sonucudur. Çünkü Hz. Nebi'in, azabının hafifletilmesi için Ebu Talib'e yapacağı şefaat reddedilmemiş, böyle bir şefaat talebinde bulunması da yasaklanmamıştır. Şu kadarı var ki, onun genel bir bağışlanmaya tabi tutulmasını istemesi yasaklanmıştır. Hz. Nebi'in, Hz. İbrahim'e- tabi olarak böyle bir bağışlama talebinde bulunması normaldir. Ancak bu tür taleblerde bulunmak, ileride açıklanacağı gibi, nesh edilmiştir.

 

Bu hadisten anlaşıldığına göre, son nefesini la ilahe ilallah diyerek veren kimse, her ne kadar hiçbir surette salih amel işlemese de, Müslüman olarak kabul edilir ve Müslümanlarla aynı muameleye tabi tutulur. Sözleri kalbindeki düşüncelerle uyuşuyor ve hayattan ümidini kesme aşamasına gelmemiş, kendisine söyleneni anlayacak ve bunlara cevap verecek konumda ise, kişini ettiği iman

 

Allah katında kendisine fayda verir. Eğer kişi, hayattan ümidini kesmiş, kendisine söylenenleri anlayamıyar ve bunlara cevap veremiyorsa, içinde bulunduğu zamana "muayene/hakikatleri n ayan beyan artaya çıkma vakti" denir. Nitekim şu ayet-i kerımede buna işaret edilmiştir: "Yoksa kötülükleri yapıp yapıp da içlerinden birine ölüm gelip çatınca "Benşimdi tevbe ettim" diyenler ile kdfir olarak ölenler için (kabul edilecek) tevbe yoktur. "(Nisa 18)

 

.........Batırat kelimesinin "şırnardı" şeklinde tefsır edilmesi Ebu Ubeyde'ye aittir. O bu kelimeyi şu şekilde izah etmiştir: "...........Batırat, şımardı, azdı, taşkınlık yaptı gibi anlamlara gelir. Ayetin anlamı .......- geçimi konusunda şımarnp azan ve taşkınlık yapan ... şeklindedir. Buradaki .......maışe kelimesi harf-i cerrin düşürülmesi ile manso.b olmuştur."

 

Ferra ise şöyle demiştir: "Ayetin anlamı şu şekildedir: Yaşam standartlarının şımarttığı ... "

 

..........veyke ennallahe ifadesi .......elem tera ennallahe ifadesi gibidir. ...........Yebsudu'r-rızka limen yeşau ve yekdir ifadesi "Allah dilediği kimsenin rızkını genişletir, dilediğin in kin i ise daraltır," yorumu Ebu

 

Ubeyde'ye aittir. O şöyle demiştir: .......veyke ennallahe ifadesi 'Görmedin mi Allah ... ' anlamına gelir."

 

Abdurrezzak İbn Hemmam Ma'mer kanalıyla Katade'nin ......veyke ennallahe" ayetini şöyle açıkladığını nakletmiştir: "Bilmiyor mu Allah ... "

 

باب: {إن الذي فرض عليك القرآن}. الآية /85/.

2. "KUR'AN'I (OKUMAYI, TEBLİĞ ETMEYİ VE ONA UYMAYI) SANA FARZ KILAN,"(Kasas 85) AYETİNİN TEFSİRİ

 

حدثنا محمد بن مقاتل: أخبرنا يعلى: حدثنا سفيان العصفري، عن عكرمة، عن ابن عباس:

 {لرادك إلى معاد}. قال: إلى مكة.

 

[-4773-] İkrime, İbn Abbas'ın لرادك إلى معاد eradduke ila mead ayetinde geçen mead - dönülecek yer kelimesini مكة Mekke' olarak izah ettiğini nakletmiştir.