EK SAYFA – 1718-2
ŞUARA SURESİ
وقال مجاهد:
{تعبثون} /128/:
تبنون. {هضيم} /148/:
يتفتت إذا مس.
مسحرين:
المسحورين.
{ليكة} /176/:
والأيكة جمع
أيكة، وهي جمع
الشجر. {يوم
الظلة} /189/: إظلال
العذاب إياهم.
{موزون} /الحجر: 19/:
معلوم.
{كالطود} /63/:
الجبل.
Mücahid şöyle demiştir: تعبثون Ta'besun (Şuara 128) "bina
edersiniz," هضيم hedim (Şuara 147-148)
"dokunulduğu zaman ufalanan şey" anlamına gelir. مسحرين Müsehharin (Şuara
153) "büyülenmi( demektir.
ليكة Leyke
ve أيكة eyke (Şuara 176) ağaç tapluluğu/orman anlamına gelen eyke
kelimesi,nin çoğuludur. يوم
الظلة
Yevmi'z-zulle (Şuara 189)
"azabın onlara gölge olduğu gün," موزون mevzun (Şuara 19) "bilinen," كالطود
ke'ttevdi (Şuara 63) "dağ gibi" anlamına
gelir .
وقال غيره: {لشرذمة}
/54/: طائفة قليلة. {في
الساجدين} /219/:
المصلين.
Başka bir müfessir ise şöyle demiştir: لشرذمة Şirzime (Şuara 54) "sayısı az
grup" ve d في
الساجدين
fi's-sacidin (Şuara 219)
"namaz kılanların araıo'da" anlamına gelir.
-,
قال ابن عباس:
{لعلكم تخلدون}
/129/: كأنكم.
الريع:
الأيفاع من
الأرض، وجمعه
ريعة وأرياع،
واحده ريعة.
{مصانع} /129/: كل
بناء فهو مصنعة.
{فرهين} /149/:
مرحين،
{فارهين}
بمعناه، ويقال:
{فارهين}
حاذقين.
{تعثوا} /183/: هو
أشد الفساد،
وعاث يعيث
عيثا. {الجبلة}
/184/: الخلق،
جبل خلق، ومنه
جبلا وجبلا
وجبلا يعني
الخلق، قاله
ابن عباس.
İbn Abbas ise şöyle demiştir: لعلكم
تخلدون
Leallekum tehludun (Şuara
129) [ayetinde geçen lealle kelimesi] sanki"
anlamına gelir. ريع Ri '."yüksek
yer" demektir. Çoğulu ريعة
وأرياع riyea ve erya' şeklinde gelir. Tekili ise ريعة
ria'dır. مصانع Mesani' (Şuara 129) (yapılar)
"yapılan her şeye masna' denir, [mesi'mi' de onun çoğuludur]. فرهين Ferihin "şımaranlar" anlamına gelir. فارهين
Farihin (Şuara 149) de aynı anlamı ifade eder. فارهين
Farihin "bir şeyi ustaca yapanlar,;' 'şeklinde
de izah edilmiştir. تعثوا te'sev (Şuara 183) "fe'sadın ileri noktasıdı(' [Mazi,
muzari ve masdan] ث يعيث عيثا ase,
yeisu ve aysen
şeklinde gelir. جبلة Cibille (Şuara 184)
"yaratma" demektir. جبل Cubile "yaratıldı" anlamına
gelir. Yaratma anlamına gelen جبلا
وجبلا وجبلا cubul, cibil've
cubl kelimeleri de bu kökten türemiştir. Bu yorumu İbn Abbas yapmıştır.
AÇiKLAMA : Firyabi .......İnnema ente mine'-musahharin ayetinde geçen ......musahharin
kelimesinin "büyülenmiş" şeklinde izah edildiğini senedli
olarak nakletmiştir. Bu konuda Ebu Ubeyde de şöyle demiştir: "Yiyen herkes müsahhardır. Çünkü onun, yiyeceklerini yiyip bitirdiği bir
vakti vardır."
es-Sahru "ciğer" anlamına
gelir. Ferra ise ayetin manasını şu şekilde izah
etmiştir. "Ey Muhammed! Sen de yemek yer, su içersin. Yiyecek ve
içeceklerle beslenirsin. Sen de bizim gibi bir insansın. Bize• karşı bir
üstünlüğün yok!" .......Şirzime
(Şuara 54) kelimesi Ebu Ubeyde
tarafından "sayısı az grup" şeklinde açıklamıştır. Firyabi ve diğerleri Mücahid'in ..........inne haulai
leşirzimetun kalilun ayeti
hakkında şöyle söyledigini 'mikletmiştir:
"O gün Hz. Musa'ya iman edenlerin sayısı 600 bin idi. Firavun'un adamlan ise sayılamaya cak kadar
çoktu."
Abdurrezzak İbn Hemmam, Ma'mer kanalıyla Katade'nin şöyle söylediğini rivayet etmiştir: "Bize
anlatıldığına göre, Hz. Musa'nın denizi geçirdiği İsrailoğu.ı lan içinde yirmi
yaş ve üzerinde 600 bin savaşçı vardı." .........Mesani' kelimesi hakında Abdurrezzak İbn Hemmam, Ma'mer kanalıyla Katade'nin şöyle söylediğini nakletmiştir: ........Mesani', "saray" ve "kale" anlamına
gelir. Abdurrezzak da şöyle demiştir: Bize göre, yani
Yemen yöresindeki kullanıma göre, normal saraylara ........mesani' denir. .........Te'sev "fesadın ileri noktasıdır." [Mazi, muzari ve masdarı] ...ase......yeisu
ve ......aysen şeklinde gelir. Bu açıklama ile her
iki kelimenin de aynı anlama geldiği ifade edilmiştir. İbn
Ebı Hatim, Said kanalıyla Katade'nin .........la ta 'sev
ifadesini şöyle açıkladığını nakletmiştir: "Yeryüzünde fesat çıkararak
dolaşmayın!"
باب: {ولا
تخزني يوم
يبعثون} /87/.
1. "(İNSANLARIN) DİRİLECEKLERİ GÜN, BENİ MAHCUP ETME,
"(Şuara 87) AYETİNİN TEFSİRİ
وقال
إبراهيم بن
طهمان، عن ابن
أبي ذئب، عن
سعيد ابن أبي
سعيد
المقبري، عن
أبيه، عن أبي
هريرة رضي
الله عنه، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال:
(إن
إبراهيم عليه
الصلاة
والسلام يرى
أباه يوم
القيامة عليه
الغبرة
والقترة).
الغبرة هي القترة.
[-4768-] Ebu Hureyre'den,
Hz. Nebi'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
Kuşkusuz İbrahim aleyhisseldm kıyamet günü babasını,
üzerinde toz ve siyahlığın bulunduğu bir halde görecek. Toz, siyahlıktan
ibarettir.
حدثنا
إسماعيل:
حدثنا أخي، عن
ابن أبي ذئب،
عن سعيد
المقبري، عن
أبي هريرة رضي
الله عنه، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال: (يلقى
إبراهيم
أباه، فيقول:
يا رب، إنك
وعدتني أن لا
تخزني يوم
يبعثون،
فيقول الله:
إني حرمت الجنة
على الكافرين).
[-4769-] Ebu Hureyre'den, Hz. Nebi'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: İbrahim aleyhisseldm [ahirette] babası
ile karşılaşır. Bunun üzerine "Ya Rabbi! İnsanların diriltileceği günde
beni mahçup etmeyeceğini vaad
etmiştin," der. Allah Teala da şu şekilde
karşılık verir: Ben Cenneti kafirlere haram kıldım.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
İbnu't-Tin şöyle demiştir: "Toz, siyahIıktan
ibarettir," açıklamasına göre .........ve vucuhun yevmeizin aleyha ğaberah terhekuha katerah (Abese 40-41)
ayetinde geçen ......katera kelimesi te'kıd-i laMdir. Sanki burada
şöyle buyurulmuştur: Yüzlerde toz üstüne toz vardır.
Başka alimler ise şöyle demişlerdir: ........Katera üzüntünün yüze yansımasıdır. .......Ğabera ise yüzü kaplayan toz temektir. Bunlardan biri
somut, diğeri soyuttur.
Bir başka yoruma göre ise gatera, gaberanın ileri noktası olup yüzü kapkara kaplayan tozdur.
Bir diğer yoruma göre ise, gatera siyah dumandır.
Burada istiare sanatı için kullanılmıştır.
Hz. İbrahim'in babasını bu halde görmesi, (Abese 40-41);) ............ ayetinin zahirine
uygundur. Ağır basan görüşe göre buradaki gabera;
-"toprağın tozu," gatera ise "üzüntü
yüzünden yüze yansıyan siyahIık"tır.
[Bu rivayet Buhari'de daha önce şu
şekilde geçmişti:] Hz. İbrahim şöyle der:
Ey Rabbim! Kuşkusuz Sen, insanların diriltileceği gün beni mahçup etmemeyi vaad etmiştin.
Uzak olan bu kimsenin babasından ayrı düşmesinden daha büyük hangi mahcubiyet
vardır/Uzak düşen babamdan dolayı duyacağım mahcubiyetten daha büyük hangi
mahcubiyet var?
Hz. İbrahim, ........ebi'l-eb'ad ifadesindeki
..........eb'ad kelimesi ile kendisini tavsif
etmiştir. Babası hakkında yapacağı şefaatin kabul edilmeyeceği takdirine göre,
bu kelime ile kendisini vasıflandırmıştır. Bir görüşe göre ise bu kelime, onun
babasının sıfatıdır. Yani Hz. İbrahim'in babası Allah'ın rahmetinden çok
uzaktadır. Çünkü fasık olan kimse Allah'ın
rahmetinden uzak, kafir olan kimse ise daha çok uzaktır.
Buradaki ...........eb'ad
kelimesinin "helak olmuş" anlamına gelen .......baıd
manasını ifade ettiği de söylenmiştir. Ancak İbrahim İbn
Tahman rivayetinde bulunan şu ifade birinci görüşü
desteklemektedir: "Şayet babamı rezil edersen, kuşkusuz en uzak olanı mahçup etmiş olursun." Eyyub
rivayetinde ise şöyle bir ifade yer almaktadır: "Kıyamet günü biri babası
ile karşılaşır. Ona; 'Ben senin için nasıl bir evlat oldum?' diye sorar. O da
'Hayırlı bir oğuloldun,' der. Bunun üzerine; 'Bugün
bana itaat edecek misin?' diye sorar. Babası: 'Evet,' şeklinde cevap verince,
'Öyleyse elbisemden tut!' der. Sonunda babası oğlunun elbisesinden tutar ve
insanları hesaba çeken Allah Teala'nın huzuruna
varırlar. Allah Teala ona; 'Ey Kulum! Cennetin hangikapısından dilersen oradan gir!' der. Kul da şöyle
söyler: Ya Rabbı! Babam da benimle
birlikte. Kuşkusuz Sen, beni mahçup etmemeyi vaad etmiştin."
Hadisin "Ben Cenneti kafir/ere
haram kıldım," bölümü Ebu Said
rivayetinde şöyle geçmiştir: O vakit şöyle seslenilir: Hiçbir müşrik Cennete
giremez!
باب: {وأنذر
عشيرتك
الأقربين.
واخفض جناحك}
/214، 215/: ألن جانبك
2. "(ÖNCE) EN YAKIN AKRABANI UYAR,"(Şuara 214)
AYETİNİN TEFSİRİ
واخفض vahfid
cenahake (Şuara 215) ifadesi "kol-kanat
ger," anlamına gelir. '
حدثنا عمر بن
حفص بن غياث:
حدثنا أبي:
حدثنا الأعمش
قال:حدثني
عمرو بن مرة،
عن سعيد بن
جبير، عن ابن
عباسرضي الله
عنهماقال: لما
نزلت: {وأنذر
عشيرتك
الأقربين}.
صعد النبي صلى
الله عليه
وسلم على
الصفا، فجعل
ينادي: يا بني
فهر، يا بني
عدي، لبطون
قريش، حتى
اجتمعوا،
فجعل الرجل
إذا لم يستطع
أن يخرج أرسل
رسولا لينظر
ما هو، فجاء أبو
لهب وقريش،
فقال:
(أرأيتكم لو
أخبرتكم أن خيلا
بالوادي تريد
أن تغير عليكم
أكنتم مصدقي).
قالوا: نعم،
ما جربنا عليك
إلا صدقا،
قال: (فإني
نذير لكم بين
يدي عذاب
شديد). فقال
أبو لهب: تبا
لك سائر
اليوم، ألهذا
جمعتنا،
فنزلت: {تبت
يدا أبي لهب
وتب. ما أغنى
عنه ماله وما
كسب}.
[-4770-] İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre, o şöyle
demiştir: "(Önce) en yakın akrabanı uyar, "(Şuara 214) ayeti nazil
olunca Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem
Safa tepesine çıktı.
"Fihroğulları,
Adiyoğulları ... " diye Kureyşin
boylarını çağırdı. Nihayet hepsi toplandı. Hatta kendisi gelemeyen kimseler,
olup biteni araştırması için bir temsilci gönderdi. Kureyşlebirlikte
Ebu Leheb de geldi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Vadide
size baskın yapmak isteyen bir süvari birliğinin olduğunu söylesem, bana inanır
mısınız?" diye sordu. Orada bulunanlar:
"Evet. Senin hep doğru söylediğini gördük," şeklinde
cevap verdiler. Bunun üzerine Allah Resulü Sallallahu
Aleyhi ve Sellem:
"Ben sizi, şiddetli bir azaba karşı uyaran bir
uyarıcıyım!" buyurdu. Ebu Leheb
hemen atılıp:
"Artık bundan sonra ellerin kurusun! Bunun için mi bizi
topladın!" dedi. İşte bunun üzerine;
"Ebu Leheb'in
iki eli kurusun! Kurudu da. Malı ve kazandıkları ona fayda vermedi. .. "(Tebbet 1-2) ayetleri nazil oldu.
حدثنا أبو
اليمان:
أخبرنا شعيب،
عن الزهري قال:
أخبرني سعيد
ابن المسيب
وأبو سلمة بن
عبد الرحمن:
أن أبا هريرة
قال:
قام
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم حين أنزل
الله: {وأنذر
عشيرتك
الأقربين}.
قال: (يا معشر
قريش، أو كلمة
نحوها،
اشتروا
أنفسكم، لا
أغني عنكم من
الله شيئا، يا
بني عبد مناف
لا أغني عنكم
من الله شيئا،
يا عباس ابن
عبد المطلب لا
أغني عنك من
الله شيئا،
ويا صفية عمة رسول
الله لا أغني
عنك من الله
شيئا، ويا
فاطمة بنت
محمد صلى الله
عليه وسلم،
سليني ما شئت من
مالي، لا أغني
عنك من الله
شيئا).
تابعه أصبغ،
عن ابن وهب،
عن يونس، عن
ابن شهاب.
[-4771-] Ebu Hureyre'den rivayet
edildiğine göre, o şöyle demiştir: "(Önce) en yakın akrabanı uyar,
"(Şuara 214) ayeti nazil olunca, Allah Resulü Sallallahu
Aleyhi ve Sellem kalkıp bir konuşma yaptı:
"Ey Kureyş
topluluğu!" dedi veya buna benzer bir ifade kullandı. Akabinde şöyle devam
etti: "Nefislerinizi satın alın (Kendinizi kurtarın!) Allah'a karşı size
hiçbir fayda sağlayamam!
Ey Abdumenaf oğulları! Allah'a karşı
size hiçbir fayda sağlayamam! Ey Abdulmuttalib'in
oğlu Abbas! Allah'a karşı sana hiçbir fayda sağlayamam! Ey Allah'ın elçisinin
halası Safiyye! Allah'a karşı sana hiçbir fayda
sağlayamam! Ey Muhammed'in kızı Fatıma! Malımdan ne
istersen iste. Ama Allah'a karşı sana hiçbir fayda sağlayamam!"
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Ebu Hureyre'den rivayet edilen hadiste
geçen "Nefislerinizi satın alın" ifadesi, nefislerin Cehennemden
kurtulması itibari ile söylenmiştir. Sanki burada şöyle buyurulmuştur:
Müslüman olun, azapdan kurtulun! Bu, alış-veriş e
benzemektedir. Böyle yapanlar adeta Allah'a itaati kurtuluşun ücreti
yapmışlardır. ...........Allah muminlerden,
canlarım satın almıştır,(Tevbe 111) ayetindd ıse mümin, satıcı
konumundadır. "Allah'a itaat" satılan mal, "Cennet" de
bedeli gibi görülmüştür.
Bu hadiste bütün canların Allah'ın mülkü olduğuna bir işaret
vardır. Kim, Allah'a, emirlerini yerine getirmek, yasaklarından sakınmak
hususunda gerektiği gibi itaat ederse, vermesi gereken ücreti ödemiş olur.
Başarı Allah'ın yardımı iledir.
Bu hadise göre; kişinin akrabası, aynı dedeye mensup
kimselerdir. Aynı dedenin torunları diğer hısımlara göre akrabalık bakımından
birbirlerine daha yakındırlar. "Akraba" kelimesi ile kimlerin kastedildiğini
"Kitabu'l-vasaya"
bölümünde açıklamıştık.
Önce yakın akrabaların uyarılmasının emredilmesinin hikmeti
şöyle izah edilir: Akrabalar bir şeyi kabul ederse, başkaları da kabul eder.
Eğer kişinin akrabası anlattıklarını kabul etmezse, bu durum, diğer insanların
anlatılanları kabul etmemeleri için bir gerekçe olur. Bir diğer hikmet de;
hakka davet ve azabdan uyarma konusunda akrabalara
ayrıcalık tanınamaz. İşte bu nedenlerden dolayı Allah Teala
yakın akrabalarını uyarmasını kesin bir ifade ile belirtmiştir.
Bu hadise göre, kafir kimselere künye
verilebilir.