SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’T-TEFSİR

<< 1715 >>

EK SAYFA – 1715-4

HAC SURESİ

وقال ابن عيينة: {المخبتين} /34/: المطمئنين.

İbn Uyeyne şöyle demiştir: مخبتين Muhbitin (Hacc 34) "mutmain olanlar" anlamına gelir,

 

وقال ابن عباس: {في أمنيته} /52/: إذا حدث ألقى الشيطان في حديثه، فيبطل الله ما يلقي الشيطان ويحكم آياته، ويقال: أمنيته قراءته، {إلا أماني} /البقرة: 78/: يقرؤون ولا يكتبون.

İbn Abbas في أمنيته  iza temenna elka'ş-şeytanu fl ümniyyetih "(Hacc 52) ayeti hakkında şöyle demiştir: Konuştuğu zaman şeytan onun konuşmasına bir şeyler karıştırır karıştırmaz Allah Teala şeytan ın karıştırdıklarını iptal etti ve ayetlerini sapasağlam yaptı. أمنيته  Umniyyetuhu ifadesi "okuyuşu" şeklinde izah edilmiştir. إلا أماني İlla emaniyye (Bakara 78) ifadesi "okuyan fakat yazamayan insanlar" hakkında söYIenmlştir.

 

وقال مجاهد: {مشيد} /45/: بالقصة.

Mücahid şöyle demiştir: مشيد Meşidun bi'l-kassati (Hacc 45) "kireçlenmiş" anlamına gelir.

 

وقال غيره: {يسطون} /72/: يفرطون، من السطوة، ويقال: {يسطون} يبطشون.         {وهدوا إلى الطيب من القول} /24/: ألهموا.

Bir başka müfessir de şöyle demiştir. يسطون yestune (Hacc 72) "saldırmak kökünden türemiş olup "saldırıda aşırı giderler," anlamına gelir." يسطون yestune (Hacc 72) "şiddetle saldırmak," وهدوا إلى الطيب من القول ve hudu ile'ttayyib mine'l-kavI (Hacc 24) de "kendilerine güzel ilham edildi" şeklinde izah edilmiştir. İbn Ebi Halid ise Tayyib kelimesini "Kur'an," Sırat-ı hamid'i ise "İslam" olarak açıklamıştır.

 

AÇiKLAMA : ......Umniyyetuhu ifadesi "okuyuşu" şeklinde izah edilmiştir. ........İlla emaniyye ifadesi "okuyan fakat yazamayan insanlar" hakkında söyıenmiştfr. Bu yorumlar Ferra'ya aittir. O bu konuda şöyle demiştir: "Ayette (Hacc 52) geçen.........temenna fiil'i 'tilavet etmek' anlamına gelir. ................ (İçlerinde bir takım ümmfler vardır ki, Kitab'ı (Tevrat'l) bilmezler.' Bütun bildikleri kulaktan dolrr:a şeylerdir. Onlar sadece zan ve tahminde bulunuyorlar,) ayetinde geçen .....emaniyye kelimesi 'uyduruk sözler' anlamına gelir. Ümmi kimseler bu tür sederi büyüklerinden dinlerlerdi, Allah'ın kitabından okumazlardı. ......Temenna fiilinin bu anlama geldiğini gösteren delillerden biri de şu beyittir: ........Gecenin başında Allah'ın kitabını okudu DavD.d'un Zebur'u elçilere okuduğu gibi."

 

Ayrıca Ferra şöyle de demiştir: "Temenna kelimesi, kişinin içinden geçirdiği söZ/düşünceler anlamına da gelir."

 

Ebu Ca'fer en-Nuhhas "Maani'l-Kur'an" adlı eserinde Ali İbn Talha kanalıyla İbn Abbas'tan gelen rivayeti verdikten sonra "Bu izah, ayetin yorumu hakkında yapılan en güzel, en iyi ve en ideal açıklamadır," demiş, ardından da senetli olarak Ahmed İbn Hanbel'in şöyle söylediğini aktarmıştır: "Mısır'da Ali İbn Ebi' . Talha'nın naklettiği tefsirle ilgili bir sahi'fe var. Şayet biri bu sahife için kalkıp Mısır'a gitse, bu çok görülmez."

 

Bu nüsha (sahife) Leys'in katibi Ebu Salih'in yanında idi. Ebu salih bu sahifeyi Muaviye İbn Salih ve Ali İbn Ebi' Talha kanalıyla İbn Abbas'tan nakletmiştir. İmam Buhari', Ebu Salih nüshasını kullanmıştır. Yeri geldikçe işaret ettiğimiz gibi kitabının bir çok yerinde buna itimat etmiştir. İmam Taberi', İbn Ebi' Hatim ve İbnu'l-Münzir ise bu nüshayı Ebu Salih'ten sonra gelen raviler aracılığı ile nakletmişlerdir.

 

Sai'd İbn Cübeyr'den gelen açıklama, İbn Abbas'ın bu yorumuna göre değerlendirilir. İbn Ebi' Hatim, Taberi' ve İbnu'l-Münzir, Şu'be ve Ebu Bişr kanalıyla onun şöyle söylediğini nakletmişlerdir: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Mekke'de iken 'Necm' suresini okudu. 'Şimdi baksanıza şu Lat'a, Uzza'ya. Ve bir de şu geride o/an üçüncü/eri Menat'a, '(Necm 19-20) ayetini okuduğu zaman, şeytan onun sözlerine 'Onlar yüce garanikler / kuğulardır. Elbette onların şefaati umulur,' ifadelerini karıştırdı. Bunun üzerine müşrikler, 'Muhammed, bugünden önce ilahlarımızı hiç iyilikle anmamıştı, i dediler. Sonra Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem secde etti. Müşrikler de onunla birlikte secdeye vardı. İşte bunun üzerine bu ayet indi."

 

[ĞARANİK OLAYI]

 

Alimler bu konuda çeşitli görüşler benimsemişlerdir:

 

1- Bir görüşe göre, Hz. Nebi uyuklama esnasında farkında olmadan bu sözleri söylemiştir. Bunu öğrenince ise, Allah Teala ayetlerini sağlamlaştırmıştır. Bu yorumu Taberi' Katade'den nakletmiştir. Kadı Iyaz bunu reddetmiştir. Gerekçe olarak da Hz. Nebi'den böyle bir şeyin asla sadır olamayacağını ve uykuda bile şeytanın ona musallat olmasının mümkün olmadığını göstermiştir.

 

2- Bir başka görüşe göre, şeytan, Hz. Nebi'in kendi isteği olmadan ona bu sözleri söyletmiştir. İbnu'l-Arabi', Allah Teala'nın şeytandan aktardığı "Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu, "(İbrahim 22) sözünü gerekçe göstererek bunu reddetmiş ve şöyle demiştir: "Eğer şeytanın buna gücü yetseydi, hiç kimsenin itaat edecek kuvveti kalmazdı."

 

3- Bir diğer görüşe göre ise, müşrikler ilahlarından bahsettikleri zaman bu şekilde söz ediyorlardı. Bu ifadeler Hz. Nebi'in bilincine yerleşmişti. Bundan dolayıdır ki, ayette onların tanrılarından bahsederken, sehven dilinden bu ifadeler dökülmüştü. Kadı Iyaz bu görüşü gayet güzel biçimde reddetmiştir.

 

4- Bu konudaki bir başka görüşe göre ise, Hz. Nebi bu sözleri kafirleri paylamak için söylemiştir. Bu konuda Kadı lyaz şöyle demiştir. Hz. Nebi'in bunu kastettiğine dair bir karinenin bulunması durumunda, bu yorum doğru olabilir. Özellikle o dönemde namazda konuşmanın caiz olduğu da göz önünde bulundurulmalıdır." Bakıllani, bu görüşe meyletmiştir.

 

5- Bu konudaki bir diğer görüşe göre ise, müşrikler, ayette isimleri geçen ilahlarının ardından onları kötüleyen bir ifadenin gelmesinden endişe ettiler ve hemen bunların peşinden bu sözü söyleyip Hz. Nebi'in insanlara okuduğu ayetlerin arasına bu sözü karıştırdılar. Çünkü onlar, "Bu Kur'an'ı dinlemeyin, okunurken gürültü yapın. Umulur ki bastırırsınızf" diyorlardı. Böyle bir şey yapmaya onları şeytan sevkettiği için de bu durum, şeytana nispet edilmiştir. Ya da buradaki "şeytan" ile şeytanlaşmış insanlar kastedilmiştir.

 

6- "Yüce garanik / kuğular" ifadesi ile "melekler"in kastedildiği söylenmiştir.

Çünkü Mekkeli müşrikler: "Melekler, Allah'ın kızlarıdır," deyip onlara ibadet ediyordu. "Erkek evlatlar size, kızlar O'na olsun, öyle mi?" (Necm 21) ayeti ile onların bu inançlarını yıkmak için meleklerin tamamından bahsedildi. Müşrikler bu ayeti işitince bu hükmü, ilahlarının tamamına şamil kıldılar ve "Muhammed ilahlarımızı yüceltti," deyip bundan dolayı memnun oldular. Bunun akabinde Allah Teala bu iki ayeti [Onlar yüce garanik / kuğulardır. Elbette onların şefaati umulur.] neshetti ve diğer ayetlerini muhkem olarak bıraktı.

 

7 - Nebi s.a.v. Kur'an okurdu. Şeytan ise okuyuşu esnasında onun duracağı yerleri kollardı. [Hz. Nebi okuyuşu esnasında durduğu bir sırada] şeytan, sesini onun sesine benzeterek bu ifadeleri telaffuz etti. Bunun üzerine Hz. Nebi'in yakınında bulunan kimseler bu sözlerin Hz. Nebi'den çıktığını zannedip etrafa bunu yaydılar.

 

Bu son görüş, bu konudaki en güzel yorumdur. Konunun başında İbn Abbas'tan "........temenna 'okudu' demektir," şeklinde yapılan nakil de bunu desteklemektedir. İbnu'l-Arabi de bu yorumu güzel bulmuş, bu görüşünü belirtmeden önce de şöyle demiştir: "Bu ayet, Hz. Nebi'in kendisine nispet edilen şeylerden beri olduğu konusunda bizim görüşümüz için bir nastır ... Ayette geçen .......fi ümniyyetihi "ok'uyuşuna" anlamına gelir. Bu ayette Allah Teala, Nebileri hakkındaki şu sünnetini açıklamıştır: Nebiler bir şey söyledikleri zaman şeytan o söze kendi kafasına göre ilave de bulunur. Bu da gayet açık biçimde göstermektedir ki, şeytan, bu sözü Hz. Nebi'in kelamına eklemiştir. Hz. Nebi asla bu sözü söylememiştir ... Bizden daha önce kadri yüce, ilmi pek derin ve araştırmacı yönü çok güçlü olan İmam Taberi bu görüşü tercih etmiştir. Bu yorumun doğru olduğunu belirtip bunun üzerinde yorumlar yapmıştır.

 

Ebu Ubeyde " ........yekadune yestune" ayeti hakkında şöyle demiştir: ......Yestune "saldırmak" kökünden türemiş olup "saldırıda aşırı giderler" anlamına gelir. Ferra ise şöyle demiştir: Kureyşli müşrikler bir Müslümanın Kur'an okuduğunu işittikleri zaman neredeyse onlara saldıracak hale gelirlerdi. Bu açıklama Taha suresinde geçmişti.

 

İbnu'l-Münzir, Ali İbn Ebi' Talha kanalıyla İbn Abbas'ın ......yestune fiilini "şiddetle saldırmak' şeklinde izah ettiğini nakletmiştir.

 

Abd İbn Humeyd, Ebu İshak ve Temi'mi kanalıyla İbn Abbas'ın Hac suresinin 15. ayeti hakkında şöyle söylediğini senetli olarak nakletmıştir: "Her kim Allah'ın Muhammed'e dünya ve ahirette yardım etmeyeceğini düşünüyorsa, evinin tavanına bir ip bağlasın ve kendini assın!"

 

"...........ve hüdu ile't-tayyib mine'l-kavl (Hacc 24) "kendilerine güzel ilham edildi" anlamına gelir ifadesi, Nesefi' nüshasında ........ve hudu ile't-tayyib "kendilerine güzel ilham edildi" anlamına gelir, şeklinde geçmiştir. İbn Ebi' Halid'in "güzel sözü" "Kur'an," "sırat-ı hamidili de "İslam" olarak açıklaması gerçek bir araştırmanın sonucudur.

 

İmam Taberi', Ali İbn Ebi' Talha kanalıyla İbn Abbas'ın .........ve hudu ile't tayyib mine'l-kavl [ayetinde geçen hudu kelimesini] "kendilerine ilham edildi" şeklinde izah ettiğini nakletmiştir. İbnu'l-Münzir ise Süfyan ve İsmail kanalıyla İbn Ebi' Halid'in "güzel sözü" "Kur'an," "sırat-ı hami'd"i de "İslam" olarak açıkladığını nakletmiştir.

 

Ebu Ubeyde ........tezhelu kullu murdia (Hacc 2) [ayetinde geçen .......tezhelu fiilini] "umitrnak" şeklinde açıklamıştır. ZühCılün korku yüzünden bir şey ile meşgulolmayı bırakmak anlamına geldiği de ileri sürülmüştür.

 

باب: {وترى الناس سكارى} /2/.

1."İNSANLARı DA SARHOŞ BİR HALDE GÖRÜRSÜN," (Hacc 2) AYETİNİN TEFSİRİ

 

حدثنا عمر بن حفص: حدثنا أبي: حدثنا الأعمش: حدثنا أبو صالح، عن أبي سعيد الخدري قال: قال النبي صلى الله عليه وسلم:

 (يقول الله عز وجل يوم القيامة: يا آدم، يقول: لبيك ربنا وسعديك، فينادى بصوت: إن الله يأمرك أن تخرج من ذريتك بعثا إلى النار، قال: يارب وما بعث النار؟ قال: من كل ألف - أراه قال - تسعمائة وتسعة وتسعين، فحينئذ تضع الحامل حملها، ويشيب الوليد، وترى الناس سكارى وما هم بسكارى ولكن عذاب الله شديد). فشق ذلك على الناس حتى تغيرت وجوههم. فقال النبي صلى الله عليه وسلم: (من يأجوج ومأجوج تسعمائة وتسعة وتسعين ومنكم واحد، ثم أنتم في الناس كالشعرة السوداء في جنب الثور الأبيض، أو كالشعرة البيضاء في جنب الثور الأسود، وإني لأرجو أن تكونوا ربع أهل الجنة). فكبرنا، ثم قال: (ثلث أهل الجنة). فكبرنا، ثم قال: (شطر أهل الجنة). فكبرنا.

قال أبو أسامة، عن الأعمش: {ترى الناس سكارى وماهم بسكارى}. وقال: (من كل ألف تسعمائة وتسعة وتسعين).

وقال جرير وعيسى بن يونس وأبو معاوية: {سكرى وماهم بسكرى}.

 

[-4741-] Ebu Said Hudrı'den rivayet edildiğine göre, o, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu, demiştir:

 

Kıyamet günü Allah Teala: "Ey Adem!" diye seslenecek. Adem:

 

"Ey Rabbimiz buyur, emrine amadeyim," diye karşılık verecek. Sonra yüksek bir sesle

 

"Allah Teala sana, zürriyetinden bir bölümü Cehennem için çıkarmanı emrediyor," diye seslenenilecek. Bunun üzerine Adem:

 

"Ey Rabbim! Cehenneme ne kadarı gidecek?" diye soracak. Allah Teala da; "Her bin kişiden -öyle zannediyorum ki- dokuzyüz doksan dokuzu" buyuracak. İşte o vakit hamile kadın bebeğini düşürecek, çocuğun da saçı ağaracak. İnsanları da sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir.

 

Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bu sözleri insanlara ağır geldi. Yüzlerinin rengi değişti. Bundan dolayı Hz. Nebi şöyle buyurdu:

 

O dokuzyüz doksan dokuz Ye'cuc ve Me'cucdan, bir kişi ise sizdendir. Sonra siz, insanlar arasında beyaz öküzün bir tarafındaki siyah tüy gibi veya siyah öküzün bir tarafındaki beyaz tüy gibisiniz. Ben, Cennet ehlinin 4'te birinin sizlerden oluşmasını umarım."

 

Bunun üzerine biz tekbir getirdik. Sonra Hz. Nebi Cennet ehlinin 3'te birinin bizlerden olmasını temenni etti. Biz yine tekbir getirdik. Sonra Hz. Nebi Cennet ehlinin yarısının bizlerden olmasını temenni etti. Biz yine tekbir getirdik.

 

 

Bu hadisin açıklaması "Kitabu'r-rikak"ta yapılacaktır inşaallah

 

باب: {ومن الناس من يعبد الله على حرف فإن أصابه خير اطمأن به وإن أصابته فتنة انقلب على وجهه خسر الدنيا والآخرة}.      إلى قوله: {ذلك هو الضلال البعيد} /11، 12/. {أترفناهم} /المؤمنون: 33/: وسعناهم.

2. "İNSANLARDAN KİMİ ALLAH'A YALNıZ BİR YÖNDEN KULLUK EDER, (Hacc 11)" AYETİNİN TEFSİRİ

 

Bu ayette geçen حرف  harf, "şüphe" anlamına gelir. Ayetin devamı ise şöyledir: "Kendisine bir iyilik dokunursa, buna pek memnun olur, bir musibete de uğrarsa, çehresi değişir (dinden yüz çevirir). o, dünyasını da, ahiretini de kaybetmiştir. İşte bu, apaçık ziyanın ta kendisidir. o, Allah'ı bırakıp, kendisine ne faydası, ne de zararı dokunacak olan şeylere yalvanr. Bu, (haktan) büsbütün uzak olan sapıklığın ta kendisidir." أترفناهم  Etrafnahum (Mu'minun 33) "onlara geniş imkanlar verdik," anlamına gelir.

 

حدثني إبراهيم بن الحارث: حدثنا بن أبي بكير: حدثنا إسرائيل، عن أبي حصين، عن سعيد بن جبير، عن ابن عباس رضي الله عنهما قال:

 {ومن الناس من يعبد الله على حرف}. قال: كان الرجل يقدم المدينة، فإن ولدت امرأته غلاما، ونتجت خيله، قال: هذا دين صالح، وإن لم تلد امرأته ولم تنتج خيله، قال: هذا دين سوء.

 

[-4742-] Said İbn Cübeyr'den İbn Abbas'ın "İnsanlardan kimi Allah'a yalnız bir yönden kul/uk eder," ayeti hakkında şöyle dediği rivayet edilmiştir:

 

Birisi, Medıne'ye gelir, şayet hanımı erkek evlat doğurur ve atları yavrularsa 'Bu, iyi bir dindir,' yok eğer hanımı doğurmaz ve atları yavrulamazsa, "Bu, kötü bir dindir,' derdi.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Bu ayette geçen ......harf, 'şüphe' anlamına gelir," şeklindeki açıklama Mücahid tarafından yapılmıştır. İbn Ebi Hatim senedi ile birlikte bu yorumu ondan nakletmiştir. Ebu Ubeyde ise bu konuda şöyle demiştir: "Birkonuda şüphe içinde olan herkes, bir harf üzereredirlbir şeyin kıyısındadır. Ne sağlam durur, ne de Herler."

 

Ebu Zerr nüshası dışındaki Buhari nüshalarında şu ziyade yer almaktadır:

"Kendisine bir iyilik dokunursa, buna pekmemnun olur, bir musibete de uğrar- . sa, çehresi değişir (dinden yüz çevirir). O, dünyasını da, ahiretini de kaybetmiştir. İşte bu, apaçık ziyanın ta kendisidir."

 

........Etrafnahum 'onlara geniş irı;kanlar. verdik,' anlamına gelir," şeklindeki yorum Ebu Ubeyde'ye aittir. ........... (dünya hayatında kendilerine refah verdiğimiz varlıklı kişiler)"(Mu'minun 33) ayet i hakkında şöyle demiştir:

 

"Bunun mecazı/yorumu, "onlara geniş imkanlar verdik" şeklindedir. .......Utrifu fiili, "azgınlık yaptılar, inkar ettiler," anlamına gelir."

 

Hadisin "Birisi, Medıne'ye gelir," bölümü Ca'fer rivayetinde şöyle geçmektedir: "Bazı bedeviler Hz. Nebi'e gelip Müslüman olurdu."

 

Hadisin "yok eğer ... " şeklinde başlayan kısmı, Ca'fer rivayetinde şöyle nakledilmiştir: "Yok eğer verimsizlikle, kıtlıkla ve hoşa gitmeyen doğumun olduğu bir yılla karşılaşırlarsa, 'Bizim bu dinimizde hayır yok, i derlerdi."

 

Ferdı bu ayetin Esedoğullarına mensup bedeviler hakkında indiğini söylemiştir. Anlattığına göre Esedoğullarına mensup bedeviler, Medıne'ye aileleri ile birlikte göç etmişlerdi. Zaman zaman bununla Hz. Nebi'i minnet altında bırakmaya çalışmışlardı. Ferra daha sonra yukarıdaki rivayete benzer bir olayı anlatmıştır.

 

باب: {هذان خصمان اختصموا في ربهم} /19/.

3. "ŞU İKİ GURUP, RABLERİ HAKKINDA ÇEKİŞEN İKİ HASIMDIR,'' (Hacc 19) AYETİNİN TEFSİRİ

 

حدثنا حجاج بن منهال: حدثنا هشيم: أخبرنا أبو هاشم، عن أبي مجلز، عن قيس بن عباد، عن أبي ذر رضي الله عنه:

 أنه كان يقسم فيها: إن هذه الآية: {هذان خصمان اختصموا في ربهم}. نزلت في: حمزة وصاحبيه، وعتبة وصاحبيه، يوم برزوا في يوم بدر.

رواه سفيان، عن أبي هاشم. وقال عثمان: عن جرير، عن منصور، عن أبي هاشم، عن أبي مجلز: قوله.

 

[-4743-] Ebu Zerr'den rivayet edildiğine göre, o, "Şu iki gurup, Rableri hakkında çekişen iki hasımdır," ayeti hakkında yemin ederek şöyle söylemiştir: Bu ayet, Bedir savaşında karşılıklı düelloya çıktıkları zaman Hamza ve onun iki arkadaşı ile Utbe ve onun iki arkadaşı hakkında inmiştir.

 

 

حدثنا حجاج بن منهال: حدثنا معتمر بن سليمان قال: سمعت أبي قال: حدثنا أبو مجلز، عن قيس بن عباد، عن علي بن أبي طالب رضي الله عنه قال:

 أنا أول من يجثو بين يدي الرحمن للخصومة يوم القيامة. قال قيس: وفيهم نزلت: {هذان خصمان اختصموا في ربهم}. قال هم الذين بارزوا يوم بدر: علي وحمزة وعبيدة، وشيبة بن ربيعة وعتبة بن ربيعة والوليد بن عتبة.

 

[-4744-] Ali İbn Ebi Talib'in şöyle söylediği rivayet edilmiştir: Kıyamet günü Rahman'ın huzurunda [müşriklerle] muhakeme olmak üzere ilk diz çöken ben olacağım.

 

Kays şöyle demiştir: "Şu iki grup, Rab/eri hakkında çekişen iki hasımdır," ayeti onlar hakkında nazil olmuştur. Onlar, Bedir savaşında birbirleri ile düelloya çıkan, Ali, Hamza, Ubeyd ile Şeybe İbn Rabia, Utbe İbn Rabia ve Velit İbn Utbe'dir.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

........Hasmani,.........hasm kelimesinin tesniyesidir. Hasm ise "tartışan insan" anlamına gelir.

 

Bu ayetin Hz. Hamza hakkında indiğini gösteren yukarıdaki rivayet, "Bedir Savaşı" başlığı altında ayrıntılı biçimde açıklanmışt1.

 

İmam Taberi, Hasan-ı Basri'nin şöyle söylediğini nakletmiştir: "Bu ayette bahsi geçen gruplar, müminlerle kafirlerdir." Mücahid'in de şöyle söylediğini aktarmıştır: "Burada bahsi geçen iki gruptan maksat, yeniden dirilme konusunda tartışan mümin ile kafirdir." İmam Taberi ayetin genel anlamından dolayı bu görüşleri tercih edip şöyle demiştir: "Ayetin bu şekilde yorumlanması, Hz. Ali ve Ebu Zerr'den nakledilen rivayetlerle çelişmez. Çünkü Bedir savaşında düelloya çıkan insanlar, aslında mümin ve kafir olmak üzere iki gruptu. Zaten bir ayetin belirli bir sebep üzerine inmesi, o sebebin benzeri olaylar hakkında da aynen geçerli olmasına mani değildir.