HUD SURESİ
باب: قوله:
{وكذلك أخذ
ربك إذ أخذ
القرى وهي ظالمة
إن أخذه أليم
شديد} /102/.
5. "İşte Rabbin, zalim memleketleri cezalandırdığı zaman
böyle cezalandırır. Çünkü O'nun cezası çok acı, çok çetindir."(Hud 102) AYETİNİN
TEFSİRİ
{الرفد
المرفود} /99/:
العون
المعين،
رفدته أعنته. {تركنوا}
/113/: تميلوا.
{فلولا كان} /116/:
فهلا كان.
{أترفوا} /116/:
أهلكوا.
الرفد
المرفود er-Rifdu'l-merfud, "destek veren
yardım" anlamına gelir.(Hud 99) Nitekim رفدته rafedtuhu "Ona yardım
ettim," manasını ifade eder. تركنوا Terkenu "meyledersiniz,"(Hud 113) 015 فلولا كان felevla kane "bulunsaydı ya"(Hud 116) ve أترفوا utrifu "helak edildiler, "(Hud 116)
anlamına gelir. '
وقال ابن
عباس: {زفير
وشهيق} /106/: شديد
وصوت ضعيف.
İbn Abbas زفير zeflr "şiddetli
ses," شهيق şehik "cılız ses" anlamına gelir, demiştir. (Hud 106j
,
حدثنا صدقة
بن الفضل:
أخبرنا أبو
معاوية: حدثنا
بريد بن أبي
بردة، عن أبي
بردة، عن أبي
موسى رضي الله
عنه قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: (إن الله
ليملي للظالم،
حتى إذا أخذه
لم يفلته). قال:
ثم قرأ: {وكذلك
أخذ ربك إذا
أخذ القرى وهي
ظالمة إن أخذه
أليم شديد}.
[-4686-] Ebu Musa el-Eş'ari'den rivayet edildiğine göre,
Nebi Sallallahu Alyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: Allah Teala zalime süre
tanır. Nihayet onu yakalar. [Yakaladığı zaman da] elinden kaçırmaz. Ardından da
şu ayeti okumuştur:
Rabbin, haksızlık eden memleketleri (onların halkını)
yakaladığında, onun yakalayışı işte böyle (şiddetlidir). Şüphesiz onun
yakalaması pek elem vericidir, pek çetindir!
Fethu'l-Bari Açıklaması:
أترفوا Utrifu kelimesinin "helak edildiler," şeklinde
açıklanması, lafzın lazımı ile yapı1an bir tefsirdir. Bir başka ifade ile refah
yaşam yüzünden azmala!ı, onların ,h;lak olmalarına neden olmuştur. Ebu Ubeyde
ayetin ........ve't-tebeallezine zalemu ma utrifU fihi kısmını şu şekilde
tefsır etmiştir: Zulmedenler, Allah'ın emrine karşı büyüklenmelerinin ve O'ndan
uzaklaşmanın peşine düştüler.
Hz. Nebi'in "[Yakaladığı zaman da] elinden kaçırmaz,"
ifadesi ise şu anlama gelir: Allah Teala onu helak ettiği zaman, ondan helakı
uzaklaştırmaz. Bu yorum, zulmün "şirk" olarak açıklanmasına dayanır.
Eğer buradaki zulüm daha geniş bir manada değerlendirilirse, bu ifade
(kaçırmaz) de ona göre tefsir edilir.
باب: قوله:
{وأقم الصلاة
طرفي النهار
وزلفا من
الليل إن
الحسنات
يذهبن السيئات
ذلك ذكرى
للذاكرين} /114/.
6. "Gündüzün her iki tarafında ve gecenin saçaklarında
(gündüze yakın olan saatlerinde) namaz kıl! Muhakkak ki, iyilik kötülükleri
giderir. Bu ise, düşünebilenlere bir öğüttür."(Hud 114) AYETİNİN TEFSİRİ
وزلفا: ساعات
بعد ساعات،
ومنه سميت
المزدلفة،
الزلف: منزلة
بعد منزلة،
وأما {زلفى}
/الزمر: 3/: فمصدر
من القربى،
ازدلفوا:
اجتمعوا،
{أزلفنا} /الشعراء:
64/: جمعنا.
زلفا Zulef,
"anlardan sonra gelen anlara" denir. Müzdelife ismi de bu kökten türetilmiştir.(Hud
114) زلف
Zulef, bir konaklama yerinden sonra gelen konaklama yeri için kullanılır.
زلفى Zulfa ise
"yakınlık" anlamına gelen masdardır.(Sebe 37) ازدلفوا İzdelefu "toplandılar,"
أزلفنا
Ezlafna (Şuara 64) "topladık" anlamına gelir.
حدثنا مسدد:
حدثنا يزيد،
هو ابن زريع:
حدثنا سليمان التيمي،
عن أبي عثمان،
عن ابن مسعود
رضي الله عنه:
أن
رجلا أصاب من
امرأة قبلة،
فأتى رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
فذكر ذلك له،
فأنزلت عليه: {وأقم
الصلاة طرفي
النهار وزلفا
من الليل إن الحسنات
يذهبن
السيئات ذلك
ذكرى
للذاكرين}.
قال الرجل:
ألي هذه؟ قال:
(لمن عمل بها
من أمتي).
[-4687-] İbn Mes'ud'dan rivayet edildiğine göre, bir adam kadının birini
öpmüş, sonra da Hz. Nebi'e gelip bu durumu haber vermişti. Bunun üzerine şu
ayet indi: Gündüzün iki ucunda, gecenin de ilk saatlerinde namaz kıl. Çünkü
iyilikler kötülükleri (günahları) giderir. Bu, öğÜt almak isteyenlere bir
hatırlatmadır. Adam: "Bu hüküm, yalnız benim için mi geçerlidir?"
diye sordu. Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Ümmetimden kötülük
işleyenler için geçerlidir," cevabını verdi.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Ayette geçen "Gündüzün iki ucunda" ifadesi ile neyin
kastedildiği hakkında farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bir yoruma göre
gündüzün iki ucu ile sabah ve akşam, bir başka yoruma göre ise sabah ve ikindi
vakitleri kastedilmiştir. İmam Malik ve İbn Habıb'e göre ise sabah günün bir
ucu, öğle ve ikindi ise günün diğer ucudur.
Ayette geçen .....zulef kelimesi ile neyin kastedildiği
konusunda da farklı yorumlar yapılmıştır. Mesela; İmam Malik'e göre akşam ve
yatsı vakitleri kastedilmiştir. Bazı Hanefı alimleri bu ayetten vitir namazının
vacib olduğunu çıkarmıştır. Çünkü .....zulef çoğuldur. Çoğulun en azı da üçtür.
Bu yüzden, akşam ve yatsı vakitlerine vitir de eklenir. Hanefilerin bu
çıkarımının pek isabetli olmadığı açıktır.
İsmam nüshası ile Müslim'de Mutemir İbn Süleyman et-Teymi'nin
babasından aktardığı rivayete göre bir adam, bir kadını öpmüş veya eliyle ona
dokunmuştu. Ya da buna benzer bir şey yapmıştı. Öyle anlaşılıyor ki o adam,
yaptığı bu işin keffaretini soruyordu. Abdurrezzak'm senediyle birlikte Ma'mer
kanalıyla Süleyman et-Teymı'den aktardığı rivayete göre ise adam, kadının
kalçasına vurmuştu. İmam Müslim ve Sünen sahipleri, Simak İbn Harb, İbrahim
en-Nehaı ve Nkame-Esved kanalıyla İbn Mes'ud'dan şöyle nakletmişlerdir: Hz.
Nebi'e bir adam geldi ve şöyle dedi: "Bahçenin birinde bir kadın gördüm.
Onunla her şeyi yaptım. Ancak cinsel ilişkiye girmedim. Onu öptüm ve ona iyice
sarıldım. Nasıl diliyorsan hakkımda öyle karar ver!" Taberı, A'meş
kanalıyla İbrahim enNehaı'den şunu nakletmiştir: "Ensardan Mu'teb'in oğlu
falancagelip 'Ey Allah'ın elçisi! Yanıma bir kadın geldi. Bir adamın karısıyla
yaptığı her şeyi onunla yaptım. Ancak onunla cinsel ilişkiye girmedim,"
dedi.
Adam, "Bu hüküm yalnız benim için mi geçerli?"
sorusunu, namazın günahı gidermesi konusunun sadece kendisine ait olup
olmadığını öğrenmek için sormuştur. Bundan, olayın kahramanının bunu sorduğu
anlaşılmaktadır.
"Ümmetimden kötülük işleyenleriçin geçerlidir,"
ifadesi "Kitabu's-salat"ta yine bu senetle "Ümmetimden kötülük
işleyen herkes için geçerlidir," şeklinde geçmişti.
Mürcie fırkası ayetin "İyilikler kötülükleri (günahları)
giderir," kısmının zahirine tutunmuştur. Bu yüzden; "İyilikler ister
büyük olsun, ister küçük, bütün günahlara keffaret olur," demişlerdir.
Çoğunluk ise ayetteki bu mutlak kullanımı "Büyük
günahlardan kaçındığın sürece, her namaz bir önceki ile arasındaki günahlara
keffdret olur," hadisindeki mukayyede hamletmiştir.
Bir grup da; "Eğer büyük günahlardan sakınırsan, iyilikler
büyük günahların dışındaki diğer günahlara keffaret olur. Şayet büyük
günahlardan sakınmazsan, küçük iyilikler hiçbir kötülüğü silmez,"
demiştir.
Diğer bazı alimler ise şöyle demiştir: "Eğer büyük
günahlardan sakınmazsan, iyilikler hiçbir büyük günahı yok etmez. Ancak küçük
günahları yok eder." demiştir.
Bu hadis, öpme, dokunma ve buna benzer durumlarda haddin
gerekmediğine ve tevbe edip pişman olarak gelerek bu tür fiillerden birini
işleyenkimseden tazir cezasının düştüğüne delilolarak sunulmuştur. Ayrıca
İbnu'l-Münzir bu hadise dayanarak namahrem bir kadın il aynı örtü altında
bulunan kimseye had cezasının verilerneyeceği hükmünü çıkartmıştır.