SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’T-TEFSİR

<< 1707 >>

HUD SURESİ

وقال أبو ميسرة: الأواه الرحيم بالحبشية.

Ebu Meysere şöyle demiştir: أواه Evvah, Habeş dilinde "çok merhamet eden" anlamına gelir. (Hud 75)

 

وقال ابن عباس: {بادي الرأي} /27/: ما ظهر لنا.

İbn Abbas şöyle demiştir: بادي الرأي Badie'r-ra'yi ifadesi "bize göründüğüne göre" anlamına gelir.(Hud 27)

 

وقال مجاهد: {الجودي} /44/: جبل بالجزيرة.

Mücahid şöyle demiştir: جودي Cudi, Cezıre'deki bir dağdır.(Hud 44). 

 

وقال الحسن: {إنك لأنت الحليم} /87/: يستهزئون به.

Hasan-ı Basrı şöyle demiştir: [İnkarcılar Şuayb Nebie] "Oysa sen yumuşak huylu ve çok akıllzszn!"(Hud 87) diyerek onunla alayediyorlardı.

 

وقال ابن عباس: {أقلعي} /44/: أمسكي.         {عصيب} /77/: شديد. {لاجرم} /22/: بلى.    {وفار التنور} /40/: نبع الماء،

İbn Abbas şöyle ,dem!ştir: أقلعي Aklii  "tut,"(ltIud 44) عصيب asib "zor,"(Hud 77) لاجرم la cerame "evet"(Hud 22) ve وفار التنور ve fare't-tennur "su fışkırdl" (Hud 40) anlamına gelir.

 

وقال عكرمة: وجه الأرض

İkrime, .......tennur'un "yeryüzü" olduğunu söylemiştir.

 

باب: {ألا إنهم يثنون صدورهم ليستخفوا منه ألا حين يستغشون ثيابهم يعلم ما يسرون وما يعلنون إنه عليم بذات الصدور} /5/.

1. "Dikkat edin! Görmüyor musunuz, onlar düşmanlıklarını gizlemek için göğüslerini çeviriyorlar. İyi bilin ki, onlar örtülerine bürünürlerken, neyi gizleyip, neyi açığa vurduklarını Allah biliyor. Muhakkak ki Allah, gönülde gizlenenleri de bilir."(Hud 5) AYETİNİN TEFSİRİ

 

وقال غيره: {وحاق} /8/: نزل، {يحيق} /فاطر: 43/: ينزل. {يؤوس} /9/: فعول من يئست

Bir müfessir şöyle demiştir: وحاق Vehaka "indi", يحيق yehiku "iniyor - iner"(Hud 8) anlamına gelir. يؤوس Yeusu (Hud 9) ise يئست yeisetten ....faul vezninde türetilmiş bir kelimedir.

 

وقال مجاهد: {تبتئس} /36/: تحزن. {يثنون صدورهم} شك وامتراء في الحق {ليستخفوا منه} /5/: من الله إن استطاعوا.

Mücahid şöyle demiştir: تبتئس la tebteis, "üzülme,"(Hud 36) يثنون صدورهم yesnunesudurahum (göğüslerini çevirirler), "hakkonusundaşüphevetartışmak, "(Hud 5) ليستخفوا منه li yestahfu minhu (gizlemek),(Hud 5) "Eğer Allah'tan gizleyebilmeye güç yetirebiliyorlarsa, gizlemek isterler," anlamına gelir.

 

حدثنا الحسن بن محمد بن صباح: حدثنا حجاج قال: قال ابن جريج: أخبرني محمد بن عباد بن جعفر: أنه سمع ابن عباس يقرأ:

 {ألا إنهم تثنوني صدورهم}. قال: سألته عنها. فقال: أناس كانوا يستحيون أن يتخلوا فيفضوا إلى السماء، وأن يجامعوا نساءهم فيفضوا إلى السماء، فنزل ذلك فيهم.

 

[-4681-] Muhammed İbn Abbad İbn Ca'fer'den, İbn Abbas'ın bu ayeti (Hud 5) ...ela innehum tesnevni  suduruhum şeklinde okuduğunu işittiğini rivayet edilmiştir. Muhammed olayın geri kalan kısmını şöyle anlattı:

 

İbn Abbas'a bunun anlamını sordum O da şu şekilde cevap verdi: Bazı insanlar tuvalete gidip açık bir yerde ihtiyaçlarını gidermekten ve hanımları ile üstü açık yerlerde birlikte olmaktan utanıyordu. İşte bu ayet onlar hakkında inmiştir.

 

 

حدثني إبراهيم بن موسى: أخبرنا هشام، عن ابن جريج. وأخبرني محمد بن عباد بن جعفر: أن ابن عباس قرأ:

 {ألا إنهم تثنوني صدورهم}. قلت: يا أبا العباس ما تثنوني صدورهم؟ قال: كان الرجل يجامع امرأته فيستحي، أو يتخلى فيستحي، فنزلت: {ألا إنهم تثنوني صدورهم}.

 

[-4682-] Muhammed İbn Abbad İbn Ca'fer'den rivayet edildiğine göre, İbn Abbas bu ayeti (Hud 5) {ألا إنهم تثنوني صدورهم ela innehum tesnevni suduruhum şeklinde okumuş. [Bundan sonrasını Muhammed şöyle anlatmıştır: İbn Abbasa;

 

"Ey Abbas'ın babası! تثنوني صدورهم Tesnevni suduruhum ne demek?" diye sordum. O da şöyle cevap verdi: Erkek, karısıyla cinsel ilişkiye girer, bu vesileyle avret yeri açıldığında veya tuvalete gider, avret yeri açıldığı zaman utanırdI. İşte bu insanlar hakkında ألا إنهم تثنوني صدورهم ela innehum tesnevni ayeti inmiştir.

 

 

حدثنا الحميدي: حدثنا سفيان: حدثنا عمرو قال: قرأ ابن عباس: {ألا إنهم يثنون صدورهم ليستخفوا منه ألا حين يستغشون ثيابهم}. وقال غيره: عن ابن عباس: {يستغشون} يغطون رؤوسهم.

{سيئ بهم} ساء ظنه بقومه {وضاق بهم} /77/: بأضيافه. {بقطع من الليل} /81/: بسواد. وقال مجاهد: {أنيب} /88/: أرجع.

 

[-4683-] Amr'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: İbn Abbas [bu ayeti (Hud 5)] ألا إنهم يثنون صدورهم ليستخفوا منه ألا حين يستغشون ثيابهم ela innehum yesnune sudurahum li yestehfu minh ela hine yesteğşune siyabehum, şeklinde okumuştur.

 

Amr'ın dışında başka bir ravi İbn Abbas'ın, يستغشون yestağşune ifadesini "başlarını kapatıyorlar," سيئ بهم sie bihim ifadesini (Hud 77) "kavmi hakkındaki zannı kötü oldu," وضاق بهم ve daka bihim ifadesindeki  (Hud 77) .....hum zamirini "misafirleri" ve بقطع من الليل bi kit'in mine'l-leyl ifadesindeki ......kıt' kelimesini "karanlık" olarak ıefsır ettiğini nakletmiştir.(Hud 81)

 

Mücahid de أنيب ileyhi unib ifadesindeki........unıb fiili "dönüyorum" anlamına gelir, demiştir. "

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

İbn Abbas'ın ........ve daka bihim ifadesindeki ....hım. zamirini "Lut Nebiin misafirferi" şeklinde izah ettiğini gösteren rivayeti, ıbn Ebı Hatim Dahhak kanalıyla senedi olarak zikretmiştir. O şöyle demiştir: Misafirlerinin güzelliğini görünce, onların adına endişe etti.

 

İbn Abbas'ın ......bi kit'in mine'l-leyl ifadesindeki .....kit' kelimesini

 

"karanlık" olarak açıkladığını gösteren rivayeti ise, yine İbn Ebı Hatim, Ali İbn Ebı Talha kanalıyla senetli olarak ondan nakletmiştir. Ebu Ubeyde ise bu kelimeyi, "gecenin bir bölümü" olarak tefsır etmiştir. Abdurrezzak İbn Hemmam da Ma'mer İbn Raşid kanalıyla Katade'nin bu ifadeyi "gecenin bir kısmı" şeklinde izah ettiğini nakletmiştir.

 

باب: قوله: {وكان عرشه على الماء} /7/.

2. "O'NUN ARŞ'I SU ÜZERİNDE İDİ, "(Hud 7) AYETİNİN TEFSİRİ

 

حدثنا أبو اليمان: أخبرنا شعيب: حدثنا أبو الزناد، عن الأعرج، عن أبي هريرة رضي الله عنه:

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: (قال الله عز وجل: أنفق أنفق عليك، وقال: يد الله ملائ لا تغيضها نفقة، سحاء الليل والنهار. وقال:

أرأيتم ما أنفق منذ خلق السماء والأرض فإنه لم يغض ما في يده، وكان عرشه على الماء، وبيده الميزان يخفض ويرفع).

 

[-4684-] Ebu Hureyrelden rivayet edildiğine göre, Nebi Sallallahu Alyhi ve Sellem Allah Teala'nın şöyle buyurduğunu bildirmiştir:

 

Sen infak et ki, Ben de sana infak edeyim!

 

Kendisi de şöyle buyurmuştur: Allah'ın eli doludur. Harcamak onu boşaltmaz. Gece gündüz infakta bulunur. Daha sonra şu soruyu sorarak, şu şekilde devam etmiştir:

 

Göğü ve yeri yarattığı andan itibaren infak ettiklerini hiç düşündünüz mü? Allah'ın elindekiler hiç tükenmedi. O'nun arşı suyun üzerindedir. Terazi de elindedir. Dilediği kefesini yükseltir, dilediği kefesini alçaltır.

 

Hadisin geçtiği diğer yerler: 5352. 7411, 7419, 7496. 

 

 

{اعتراك} /54/: افتعلك، من عروته أي أصبته، ومنه يعروه واعتراني. {آخذ بناصيتها} /56/: أي في ملكه وسلطانه. {عنيد} /59/: وعنود وعاند واحد، هو تأكيد التجبر. {استعمركم}:61/: جعلكم عمارا، أعمرته الدار فهي عمرى جعلتها له. {نكرهم} /70/: وأنكرهم واستنكرهم واحد. {حميد مجيد} /73/: كأنه فعيل من ماجد، محمود من حمد. {سجيل} /82/: الشديد الكبير، سجيل وسجين، واللام والنون أختان، وقال تميم بن مقبل:

ورجلة يضربون البيض ضاحية - ضربا تواصى به الأبطال سجينا

اعتراك  İ'terake (Hud 54) "ona isabet ettim" anlamına gelen عروته aravtuhu kökünden iftial vezninde bir kelimedir.........ya'ruhu (Falanca ona çarptı.) ve .......i'terani (Bir şey beni sardı, kapladı) ifadeleri de aynı kök ve vezindedir. آخذ بناصيتها  Ahizun bi ma'siyetiha (perçeminden tutmuş) (Hud 56) ifadesi "hakimiyeti ve otoritesı altına almak" anlamına gelir. عنيد Anid (Hud 59), عنود anud ve عاند anid kelimeleri aynı anlama gelir ve "ileri derecede' büyüklenmeyi" ifade eder. استعمركم İste'merakum (Hud 61) ifadesi, "Sizi yeryüzünü imar eden kimseler yaptı" anlamına gelir. أعمرته الدار A'martuhu ed-dara cümlesi, "Ömrü boyunca evi ona verdim," anlamına gelir. Bu durumda eve de عمرى umra denir. نكرهم Nekirahum, (Hud 70) أنكرهم enkerahum ve استنكرهم istenkerahum ifadeleri aynı anlamdadır. حميد مجيد Hamidun Mecid, (Hud 73) öyle anlaşılıyor.....Mecidun kelimesi fail sigasında ...macid anlamında, ...Hamid kelimesi de ....hamide fiilinin ism-i mef'ulü manasında kullanılmıştır. سجيل  Siccil (Hud 82-83), "sert ve büyük" anlamına gelir. سجيل وسجين Siccil ile siccin aynı manayı ifade eder. Çünkü nun harfi ile lam harfi Kardeştir. Nitekim 'Temım İbn Mukbil şu beyti söylemiştir: Nice piyadeler kuşluk vakti indirmişkılıçları boyunlara, Kahraman erler birbirlerine tavsiye eder bunu hararetle.

 

{وإلى مدين أخاهم شعيبا} /84/

3. "MEDYEN'E DE KARDEŞLERİ ŞUAVB'I (GÖNDERDİK)," (Hud 84) AYETİNİN TEFSİRİ

 

{وإلى مدين أخاهم شعيبا} /84/: إلى أهل مدين، لأن مدين بلد، ومثله {واسأل القرية} /يوسف: 82/: واسأل العير، يعني أهل القرية وأصحاب العير.

"Medyen'e" ifadesi "Medyen halkına" anlamına gelir. Çünkü Medyen, bir bölgenin ,adıdır. Buna benzer bir durum da, واسأل القرية ve's'eli'l-karye (Köye sor) ve ....ve's-eli'I-i'r (Kervana sor) ifadelerinde görülmektedir. Bu ifadeler, "Köy'halkına sor" ve "Kervandaki yolculara sor" anlamına gelir.

 

{وراءكم ظهريا} /92/: يقول: لم تلتفتوا إليه، ويقال إذا لم يقض الرجل حاجته: ظهرت بحاجتي وجعلتني ظهريا، والظهري هاهنا: أن تأخذ معك دابة أو وعاء تستظهر به. {أرذالنا} /27/: سقاطنا. {إجرامي} /35/: هو مصدر من أجرمت، وبعضهم يقول: جرمت. {الفلك} /37/: والفلك واحد، وهي السفينة والسفن. {مجرها} /41/: مدفعها، وهو مصدر أجريت، وأرسيت: حبست، ويقرأ: {مرساها} من رست هي، و{مجراها} من جرت هي. {ومجريها ومرسيها} من فعل بها. {راسيات} /سبأ: 13/: ثابتات.

{وراءكم ظهريا  Veraekum zlhriyya (Hud 92) ifadesi "Allah'ın emirlerine yönelmediniz, anlamına gelir. Nitekim Araplar, ihtiyacını karşılamayan kimseye " ظهرت بحاجتي وجعلتني ظهريا zaherte bi haceti' ve cealteni' zıhriyya" (ihtiyacımı arkana' attın. Bana sırt çerdin) der. Bir de ظهري zlhriyy kelimesi, "kişinin ihtiyaç anında kullanmak üzere yanına binek veya kap alması" anlamına gelir. أرذالنا  Eraziluna (Hud 27) "alt tabakamız!basit insanlarımız" manasını ifade eder. إجرامي  icrami (Hud 35) kelimesi, أجرمت ecramtu fiilinin masdarıdır. Bazıları bunun ...iceramtu'nun masdarı olduğunu söylemiştir. فلك Fulk ve فلك felek kelimelerinin anlamı birdir. [Hem tekil, hem de çoğul olarak kullanıldıkları için] "gemi ve gemiler" manasına gelirler. مجرها Mücraha. kelimesi "geminin hareket ettirilmesi" anlamına gelir. أجريت Ecraytu fiilinin masdandır. أرسيت Erseytu ise "Hapsettimlengel oldum," manasına gelir. Ayet مرساها mersaha ve مجراها mecraha şeklinde de okunmuştur. Bu durumda ....mersaha .....rasa; .....mecraha de ....cera fiilinden türetilmiştir. Ayet ...mücriha ve ....mürsiha şeklinde de okunmuştur. Bu durumda bu kelimeler, ....ucriye'den .....ecra'nın meçhul sigasından) türemiştir.(Hud 41) ....Rasiyat "sabit" anlamına gelir.(Sebe' 13)

 

 

باب: {ويقول الأشهاد هؤلاء الذين كذبوا على ربهم ألا لعنة الله على الظالمين} /18/.

4. "RABLERİNE KARŞI YALAN SÖYLEYENLERDİR, DİYECEKLER. BİLİN Kİ, ALLAH'IN LANETİ ZALİMLERİN ÜZERİNEDİR!" (Hud 18) AYETİNİN TEFSİRİ

 

واحد الأشهاد شاهد، مثل: صاحب وأصحاب.

ويقول الأشهاد  ve yekulu'l-eşhad (şahitler der) ifadesindeki الأشهاد eşhad kelimesi, شاهد şahid kelimesinin çoğuludur. Tekillik-çoğulluk bakımından صاحب وأصحاب sahib ve ashab kelimelerine benzer.(Hud 18)

 

حدثنا مسدد: حدثنا يزيد بن زريع: حدثنا سعيد وهشام قالا: حدثنا قتادة، عن صفوان بن محرز قال: بينا ابن عمر يطوف، إذ عرض رجل فقال: يا أبا عبد الرحمن، أو قال: يا ابن عمر:

 سمعت النبي صلى الله عليه وسلم في النجوى؟ فقال: سمعت النبي صلى الله عليه وسلم يقول: (يدنى المؤمن من ربه - وقال هشام: يدنو المؤمن - حتى يضع عليه كنفه، فيقرره بذنوبه، تعرف ذنب كذا؟ يقول: أعرف، يقول: رب أعرف، مرتين، فيقول: سترتها في الدنيا، وأغفرها لك اليوم، ثم تطوى صحيفة حسناته. وأما الآخرون أو الكفار، فينادى على رؤوس الأشهاد: {هؤلاء الذين كذبوا على ربهم ألا لعنة الله على الظالمين}).

وقال شيبان، عن قتادة: حدثنا صفوان.

 

[-4685-] Safvan İbn Muhriz'den rivayet edildiğine göre, o şöyle demiştir: İbn Ömer Ka'be'yi tavaf ederken bir adam onun önünü kesip;

 

"Ey Abdurrahman'ın babası!" veya "Ey Ömer'in oğlu" diyerek söze başladı ve "Kıyamet günü Allah'ın kulu ile konuşması konusunda Hz. Nebi'den bir şey duydun mu?" diye sordu. İbn Ömer de şu şekilde cevap verdi:

 

Bu konuda Hz. Nebi'in şöyle buyurduğunu işitim:

 

Mümin kul Rabbine yaklaştırılır, [Hadisin ravilerinden Hişam bu kısmı "Mümin kul Rabbine yaklaşır," şeklinde rivayet etmiştir] Nihayet Allah Tedld onun üzerine örtüsünü örter. Sonra günahlarını ona ikrar ettirir. "Şu günahı biliyor musun?" diye sorar. O da; "Evet biliyorum," diye cevap verir. Ardından iki kez;

 

"Ey Rabbim! Biliyorum," der. Bunun üzerine Allah Tedld şöyle buyurur:

 

"Onları dünyada iken gizledim. Bugün ise senin için bağışlıyorum!" Bundan sonra kulun iyiliklerinin yazıldığı defter dürüıür. Diğerlerine veya kafirlere gelince; şahitlerin huzurunda onlara; "İşte bunlar Rablerine karşı yalan söyleyenlerdir," diye seslenilecek.