SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’T-TEFSİR

<< 1708 >>

EK SAYFA – 1708-3

RA’D SURESİ

وقال ابن عباس: {كباسط كفيه} /14/: مثل المشرك الذي عبد مع الله إلها غيره، كمثل العطشان الذي ينظر إلى خياله في الماء من بعيد، وهو يريد أن يتناوله ولا يقدر.

İbn Abbas şöyle demiştir: كباسط كفيه Kebasitı keffeyhi (İki avucunu açan kimse) (Ra'd 14) ifadesi Allah ile birlikte'başka'bir tanrıya tapan müşrik kimsenin durumu için verilmiş bir örnektir. Müşrik kimse, uzaktan, sudaki hayalinin gölgesine bakan susuz kimseye benzer. Bu kimse suyu almak ister, ancak buna güç yetiremez.

 

وقال غيره: {سخر} /2/: ذلل. {متجاورات} /4/: متدانيات. {المثلات} /6/: واحدها مثلة، وهي الأشباه والأمثال.

İbn Abbas'ın dışında bir müfessir de şöyle demiştir: سخر Sehhara "boyun eğdirdi,"(Ra'd 2) متجاورات mutecavirat "birbirine yakınll (Ra'd 4) anlamına; مثلات mesulat (Ra'd 6) kelimesinin müfredi ise مثلة mesule olup "birbirine bel)zer" birbirjne yakın" anlamına gelir.

 

وقال: {إلا مثل أيام الذين خلوا} /يونس: 102/. {بمقدار} /8/: بقدر. {معقبات} /11/: ملائكة حفظة، تعقب الأولى منها الأخرى، ومنه قيل العقيب، يقال: عقبت في إثره. {المحال} /13/: العقوبة.

Allah Teala şöyle buyurmuştur: إلا مثل أيام الذين خلوا illa misle eyyamillezıne halev "kendilerinden önce gelip geçmiş toplumların (acıktı) günlerinin benzerlerinden ... "(Yunus 102) بمقدار bimikdar "bir ölçüyle"(Ra'd 8) معقبات muakkıbat "birbiri ardı sıra gelen hafaza elkıeri,"(Ra'd 11) محال mihal "ceza"(Ra'd 13) anlamına gelir.

 

{كباسط كفيه إلى الماء} /14/: ليقبض على الماء. {رابيا} /17/: من ربا يربو. {أو متاع زبد مثله} /17/: المتاع ما تمتعت به. {جفاء} /17/: أجفأت القدر، إذا غلت فعلاها الزبد، ثم تسكن فيذهب الزبد بلا منفعة، فكذلك يميز الحق من الباطل.

كباسط كفيه إلى الماء  Kebasiti keffeyhi ile'l-mai (suya doğru iki avucunu açan kimse

gibidir.) 'ifadesinden sonra hazfedilmiş ليقبض liyakbida ale'l-mai (avucuyla su almak için) ifadei vardır. رابيا Rabiyen ' (üste çıkan) ربا raba يربو yerbu fiilinden türemiştir. أو متاع زبد مثله Ev metain zebedun mislhü  ayetinde geçen متاع meta' kelimesi "istifade'edilen eşya" anlamına gelir. جفاء Cufaen" köpük" anlamına gelir. Arapçada أجفأت ecfeet kıdru denir. Tencere kaynar, köpükler üste çıkar, sonra tencere durulur ve köpükler bir fayda olmadan gider. İşte bu ifade bunun için kullanılır. Bunun gibi Allah Teala da hak ile batılı bir birinden ayırt eder.

 

{المهاد} /18/: الفراش. {يدرؤون} /22/: يدفعون، درأته عني دفعته. {سلام عليكم} /24/: أي يقولون: سلام عليكم. {وإليه متاب} /30/: توبتي. {أفلم ييأس} /31/: أفلم يتبين. {قارعة} /31/: داهية. {فأمليت} /32/: أطلت، من الملي والملاوة، ومنه {مليا} /مريم: 46/: ويقال للواسع الطويل من الأرض: ملى من الأرض. {أشق} /34/: أشد من المشقة. {معقب} /41/: مغير.

 

مهاد Mihad "yatak,"(Ra'd, 18) يدرؤون yedraune "savarlar,"(Ra'd, 22) سلام عليكم selamun aleykum "size selam olsun derler,"(Ra'd, 24) ' وإليه متاب ve ileyhi metab "dönüş sadece O'nadır,"(Ra'd, 30) قارعة karia "büyük bir musibettir (Ra'd, 31)  anlamına gelir. فأمليت Feemleytu ise ملي meliyy ve. ملاوة milave kökünden türetİlmiş olup "mühlet verdim"(Ra'd, 32) anıa-rri;na gelir. مليا Meliyye (uzun bir zaman) (Meryem 46) kelimesi de bu kökten türetilmiştir. Yeryüzünün uzun ve geniş kısmına da. ملى melen denir. أشق Eşekku meşakkat kökünden gelip "daha şiddetli" anlamını ifade eder.(Ra'd, 34) معقب  Muakkibe "değiştiren"(Ra'd, 41) anlamına gelir.

 

وقال مجاهد: {متجاورات} /4/: طيبها عذبها، وخبيثها السباخ. {صنوان} النخلتان أو أكثر في أصل واحد. {وغير صنوان} /4/: وحدها. {بماء واحد} /4/: كصالح بني آدم وخبيثهم، أبوهم واحد. {السحاب الثقال} /12/: الذي فيه الماء. {كباسط كفيه} /14/: يدعو الماء بلسانه، ويشير إليه بيده، فلا يأتيه أبدا. {فَسَالَتْ أَوْدِيَةٌ بِقَدَرِهَا} /17/: تملأ بطن كل واد بحسبه. {زبدا رابيا} /17/: الزبد زبد السيل. {زبد مثله} /17/: خبث الحديد والحلية.

Mücahid de şöyle demiştir: متجاورات Mütecavirat "yeryüzünün iyi ve üzerinde hiçbir şey bitmeyen çorak topraklarının birbirine komşu olduğunu"(Ra'd 4) ifade eder. صنوان Sinvanun "bir kökten çıkmış iki veya daha fazla hurma ağacl,"(Ra'd 4) : غير صنوان ğayu sinvanin ise "tek kökten çıkan tek hurma ağacl"(Ra'd 4) anlamına gelir. بماء واحد Bi main vahid "bir su ile" (Ra'd 4) manasını ifade eder. [Aynı su ile beslenen bitkilerin farklı olması] ataları bir olan iyi ve kötü insanlara benzer. السحاب الثقال es-Sehabu's-sikal "yağmur yüklü bulutlar," (Ra'd, 12) anlamına gelir. كباسط كفيه Kebasiti keffeyhi ile'l-mai (Ra'd, 14) ifadesi kişinin diliyle suyu istemesini, eliyle de ona işaret etmesini ama asla suya ulaşamamasını ifade eder." فَسَالَتْ أَوْدِيَةٌ بِقَدَرِهَا Fesalet eydiyetun bi kaderiha "vadiler kendi hacimlerince selolup' aktı, "(Ra'd, 17) زبدا رابيا zebeden rabiyen "üste çıkan bir köpük,"(Ra'd, 17) زبد مثله zebedun misluhu (benzeri kopük) "süs eşyaları yapılan madenler ile demirin kiri"(Ra'd, 17) anlamına gelir.

 

AÇIKLAMA: Sadece Ebu Zerr nüshasında .........muakkibat ifadesinden önce ......yukalu fiili vardır. Diğer nüshalarda ise yoktur. Evla olan bu fiilin söz konusu ifadenin önünde olmamasıdır. Çünkü bu tefsır de Ebu Ubeyde'ye aittir. Nitekim Ebu Ubeyde .........lehu muakkıbatun min beyni yedeyhi ve min halfihr ayet( hakkında şunları söylemiştir: Melekler meleklerin peşi sıra gelir. Gece görevli hafaza melekleri gündüz görevli hafaza meleklerinin; gündüz görevli hafaza melekleri de gece görevli hafaza meleklerinin peşinden gelir.

 

Arapların .......fulanun akıbeni sözü "Falanca peşimden geldi," anlamını; .....akibtu fi eserihı sözü de "Onun izini sürdüm," anlamını ifade eder.

 

İmam Taberı hasen bir senetle İbn Abbas'ın .........lehu muakkıbatun min beyni yedeyhi ve min hafflhı ayeti'hakkında şöyfe dediğini nakletmiştir: ........Muakkıbat (birbirinin ardı sıra gelenler) meleklerdir. Önünden ve ardından insanı korurlar. Nöbeti biten ondan uzaklaşır."

Ali İbn Ebı Talha kanalıyla da İbn Abbs'ın .....min emrillah ifadesi hakkında şöyle söylediğini aktarmıştır: ..........min emrillah "Allah'ın izni ile" anlamına gelir. Birbirini takip edenler, Allan'ın emri ile hareket ederler. Onlar da meleklerdir.

 

Saıd İbn Cübeyr'in şöyle söylediğini nakletmiştir: Melekler insanları, Allah'ın emri ile korurlar.

 

İbrahim en-Nehaı'nin ise şöyle söylediğini rivayet etmiştir: Melekler, insanı cinlerden korur.

Ka'bu'l-Ahbar'ın da şöyle dediğini aktarmıştır: Eğer Allah Teala sizin için, sizi koruyan melekleri görevlendirmeseydi yemenizden, içmenizden ve gizliliklerinizden olurdunuz.

 

Ebu Ubeyde ........tusıbuhum bima saneu karia- ayetini şu şekilde açıklamıştır: ........Karia "helak eden büyük musibet" anlamına gelir. ........Kara'tu azmehu cümlesi, "Onun kemiğini kırdım," manasını ifade eder.

 

Ebu Ubeyde'nin dışındaki bazı müfessirler bu kelimeyi daha dar manada tefsır etmişlerdir. Mesela Tabr1 hsen bir senetle İbn Abbas'ın .......... ayetini yorumlarken şöyle söylediğini nakletmiştir: .....Karia "seriyye" anlamına gelir...........Tehullu fiilinin faili ise Hz. Muhammed'dir. Allah'ın vaadinden maksat ise Mekke'nin fethidir.

 

Mücahid de şöyle demiştir: ........Mütecavirat "yeryüzünün iyi ve üzerinde hiçbir şey bitmeyen çorak topraklarının birbirine komşu olduğunu" ifade eder. Bu rivayeti Firyabı, İbn Ebı Nedh kanalı ile Mücahid'den senedi ile birlikte nakletmiştir.

 

Başka bir senetle de bu yorum İbn Abbas'a kadar uzanmıştır. O, bu konuda şöyle demiştir: Hepsi aynı su ile beslenmesine rağmen şu meyve tatlı, şu meyve

ekşi. İşte .........mütecavirat'ın anlamıbudur.

 

باب: قوله: {الله يعلم ما تحمل كل أنثى وما تغيض الأرحام} /8/.

1. "HER DİŞİNİN NEYE GEBEK ALACAĞINI, RAHİMLERİN NEYİ EKSİK, NEYİ ZİYADE EDECEĞİNİ ALLAH BİLİR. ONUN KATINDA HER ŞEV ÖLÇÜ İLEDİR,"(Ra'd, 8) AYETİNİN TEFSİRİ

 

{غيض} /هود:44/: نقص.

غيض  ğida "eksildi"(Hud 44) anlamına gelir.

 

حدثني إبراهيم بن المنذر: حدثنا معن قال: حدثني مالك، عن عبد الله بن دينار، عن ابن عمر رضي الله عنهما:

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: (مفاتيح الغيب خمس لا يعلمها إلا الله: لا يعلم ما في غد إلا الله، ولا يعلم ما تغيض الأرحام إلا الله، ولا يعلم متى يأتي المطر أحد إلا الله، ولا تدري نفس بأي أرض تموت، ولا يعلم متى تقوم الساعة إلا الله).

 

[-4697-] İbn Ömer'den Hz. Nebi'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

Gaybın anahtarları beştir. Onları Allah'tan başkası bilemez. Yarın ne olacağını ancak Allah bilir. Rahimlerin neyi eksilteceğini yalnız Allah bilir. Yağmurun ne zaman yağacağını Allah'tan başkası bilemez. Hiçbir insan nerede öleceğini bilemez. Kıyametin ne zaman kopacağını sadece Allah bilir.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

Ebu Ubeyde ........ve ilda'l-mau(Hud 44) ayetini yorumlarken ......ğıda fiilinin "gitti, çekildi" anlamına geldiğini söy,lemiştir. Bu açıklama Hud suresinin tef-

 

sirine dairdir. İmam Buhari bunu, ........vema teğidu'l-erham ayetinin tefsiri için zikretmiştir. Her iki kelime de aynı kökten türemiştir.

 

Abd İbn Humeyd Ebu Bişr kanalıyla Mücahid'in, "Her dişinin neye gebe kalacağını, rahimlerin neyi eksik, neyi ziyade edeceğini Allah bilir. Onun katında her şey ölçü iledir, "(Ra'd, 8) ayeti hakkında şöyle dediğini nakletmiştir: Kadın hamile iken hayız olursa, bu çocuk için eksiklik olur. Eğer hamileliği dokuz ayı geçerse, çocuğundan eksilenler tamamlanır.

 

Mansur kanalıyla Hasan-ı Basri'nin şöyle söylediği nakledilmiştir: "Rahimlerin eksiltmesi, dokuz aydan önce meydana gelen doğumlar; rahimlerin ziyadesi ise dokuz ayda n sonra gerçekleşen doğumlar anlamına gelir."

 

İmam Buhari bu kelimenin açıklamasından sonra "gaybın anahtarları" konusunda İbn Ömer'den nakledilen hadisi aktardı. Bu hadis, En'am suresinin tefsirinde geçmişti. Lokman suresinin te fs irinde tekrar gelecektir. Açıklaması da orada yapılacaktır.