SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’T-TEFSİR

<< 1703 >>

EN-AM SURESİ

باب: قوله: {ولا تقربوا الفواحش ما ظهر منها وما بطن} /151/.

7. "KÖTÜLÜKLERİN AÇiğINA DA, GİZLİSİNE DE YAKLAŞMAYIN!"(En'am 151) AYETİNİN TEFSİRİ

 

حدثنا حفص بن عمر: حدثنا شعبة، عن عمرو، عن أبي وائل، عن عبد الله رضي الله عنه قال:

 (لا أحد أغير من الله، ولذلك حرم الفواحش ما ظهر منها وما بطن، ولا شيء أحب إليه المدح من الله، ولذلك مدح نفسه). قلت: سمعته من عبد الله؟ قال: نعم، قلت: ورفعه؟ قال: نعم.

 

[-4634-] Abdullah şöyle demiştir: "Mu'minieri Allah'tan daha çok kötülüklerden koruyan yoktur. İşte bu yüzden O, kötülüklerin açığını da gizlisini de haram kılmıştır. Bir de Allah'tan daha çok Övülmeyi seven kimse yoktur. Bu yüzden O, kendisini övmüştür.

 

[Hadisin ravilerinden Amr İbn Mürre'den şöyle dediği nakledilmiştir]: Ebu Vail'e "Sen bu sözü Abdullah'tan işittin mi?" diye sordum. O da, "Evet," cevabını verdi. Bunun üzerine "Peki bu sözü Hz. Nebi'e nispet etti mi?" diye sordum. O da yine, "Evet," cevabını verdi.

 

Hadisin geçtiği diğer yerler: 4637, 7403. 

 

 

8. BAB

 

{وكيل} /102/: حفيظ ومحيط به. {قبلا} /111/: جمع قبيل، والمعنى: أنه ضروب للعذاب، كل ضرب منها قبيل. {زخرف القول} /112/: كحل شيء حسنته ووشيته، وهو باطل، فهو زخرف. {وحرث حجر} /138/: حرام، وكل ممنوع فهو حجر محجور، والحجر كل بناء بنيته، ويقال للأنثى من الخيل: حجر، ويقال للعقل: حجر وحجى، وأما الحجر فموضع ثمود، وما حجرت عليه من الأرض فهو حجر، ومنه سمي حطيم البيت حجرا، كأنه مشتق من محطوم، مثل: قتيل من مقتول، وأما حجر اليمامة فهو منزل.

 

{وكيل  vekll, "koruyan", "bir şeyin etrafını çepeçevre kuşatan" anlamına gelir.(En'am 102) قبلا  Kabula ise, قبيل kabll kelimesinin çoğulu olup "azap çeşitleri" anlamını ifade eder.(En'am 11 I) Azabin' her çeşidine "kabil" denir. زخرف القول Zuhrufe'l-kavl (asılsız ya Id ızlı sözler)(En'am 112) batıl olduğu halde süslenip alfanıp pullanan her şeye "zuhruf" denir. حرث حجر harsun hicrun, Haram ekin demektir.

 

Yasaklanan her şeye حجر hicr've محجور mahcur denir. Yapılan her binaya ve atın dişisine de .... hicru denir. Akıl için حجر hicr ve حجى hicen ifadeleri kullanılır. Ayrıca ....hıcr, Semud kavminin yaşadığı bölgenin adıdır. Taş ile çevrIten toprağa da ....hıcr denir. Ka'be'nin "Hatim" bölgesinin plhıcr olarak isimlendirilmesi de bundan dolayıdır. Öyle anlaşılıyo,r ki, ...hadim kelimesi, i ..mahdum kelimesinden türemiştir. Tıpkı .....katil kelimesinin ....makul kelimesinden türediği gibi. .....Hacru'l-Yemame ise bir konaklama yeridir.

 

AÇIKLAMA: ......Kubula ise, ....kabll kelimesinin çoğulu olup "azap çeşitleri" anlamını ifade eder. Azabın her çeşidine de "kabil" denir, ifadesi, lafız olarak değil de, mana olarak Ebu Ubeyde'nin açıklamaları arasında yer alır. Nitekim o, .......Her şeyi toplayıp karşılarına getirseydik" ayeti hakkında şöyle demiştir: .....Haşarna, "topladık" anlamına gelir. .....Kubulen ise, "tür" anlamına gelen.....kabıl kelimesinin çoğuludur."

 

İbn Cerir Mücahid'in "....kubulen, 'grup' anlamına gelir," dediğini naklettikten sonra şöyle söylemiştir: "Bu durumda ayetin anlamı şu şekilde olur: Biz onların aleyhine her şeyi tür tür, sınıf sınıf, grup grup çıkaracağız."

 

.....Kubul,.....kabile kelimesinin çoğulu olan ....kabil sözcüğünün çoğuludur. O halde ...kubul, çoğulun çoğuludur.

 

İbn Ebı Hatim ve İbn Cerır, Ali İbn Ebı Talha kanalıyla İbn Abbas'ın " ....kulle şeyin kubule" ayetinde geçen /kubulen kelimesini "gözlerinin' Önüne sermek" şeklinde açıkladığını aktarmıştır.

 

İbn Cerır şöyle demiştir: "....Kubul kelimesi "kefil" anlamına gelen .....kabll sözcüğünden de türemiş olabilir. Bu durumda ayetin anlamı şu şekilde olur: Onlar için hazırladığımız şeylerin hak olduğuna dair kendilerine kefil olacak herkesi onların aleyhine toplarız. Bu ma na başka bir ayette de mevcuttur: T   ii iG J\

 

....... (Yahut, iddia ettiğin gibi, üzerimize gökten parçalar' yiiğdırmaIısın veya Allah'ı ve melekleri kefil getirmelisin). "(İsra 929

 

Bu kelimeyi "azap çeşitleri" şeklinde tefsır eden birine rastlamadım. Dolayısıyla bu tefsır araştırılmalıdır.

 

باب: {هلم شهداءكم} /150/.

9. "ŞAHİTLERİNİZİ GETİRİN!"(En'am 150) AYETİNİN TEFSİRİ

 

لغة أهل الحجاز هلم للواحد والاثنين والجميع.

Hicazlıların lehçesine göre tekil, tesniye (ikili) ve çoğul için هلم helumme formu kullanılır.

 

حدثنا موسى بن إسماعيل: حدثنا عبد الواحد: حدثنا عمارة: حدثنا أبقو زرعة: حدثنا أبو هريرة رضي الله عنه قال:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (لا تقوم الساعة حتى تطلع الشمس من مغربها، فإذا رآها الناس آمن من عليها، فذاك حين: {لا ينفع نفسا إيمانها لم تكن آمنت من قبل}).

 

[-4635-] Ebu Hureyre'den rivayet edildiğine göre, o, Nebi Sallallahu Alyhi ve Sellem şöyle buyurdu demiştir:

 

"Güneş battığı noktadan doğuncaya kadar kıyamet kapmayacak. Güneşin batıdan doğduğunu görünce yeryüzündeki herkes iman edecek. İşte o vakit şu ayetin anlamı gerçekleşecektir:

 

Önceden inanmamış kimseye artık imanı bir fayda sağlamaz. (En'am 158)

 

 

باب: {لا ينفع نفسا إيمانها} /158/.

10. "KİMSEYE ARTIK İMANI BİR FAYDA SAĞLAMAZ,"[En-Am 158] AYETİNİN TEFSİRİ

 

حدثني إسحاق: أخبرنا عبد الرزاق: أخبرنا معمر، عن همام، عن أبي هريرة رضي الله عنه قال:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (لا تقوم الساعة حتى تطلع الشمس من مغربها، فإذا طلعت ورآها الناس آمنوا أجمعون، وذلك حين لا ينفع نفسا إيمانها). ثم قرأ الآية.

 

[-4636-] Ebu Hureyre'den Hz. Nebi'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

"Güneş battığı yerden doğuncaya kadar kıyamet kopmayacak. Güneş battığı yerden doğar ve insanlar da bunu görürse, herkes iman eder. İşte o vakit, hiçkimseye imanı bir fayda sağlamaz."

 

[Ebu Hureyre şöyle demiştir: Nebi Sallallahu Alyhi ve Sellem bunu söyledikten sonra] ayet i [En'am 158] okudu.

 

 

 

İmam Buhari burada Ebu Hureyre'den gelen ve güneşin batıdan doğacağını bildiren hadisi zikretti. Bu hadisin ayrıntılı açıklaması "Kitabu'r-rikak"ta yapılacaktır.