SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’T-TEFSİR

<< 1690 >>

NİSA SURESİ

قال ابن عباس: {يستنكف} /172/: يستكبر. قواما: قوامكم من معايشكم. {لهن سبيلا} /15/: يعني الرجم للثيب والجلد للبكر.

وقال غيره: {مثنى وثلاث} /3/: يعني اثنتين وثلاثا وأربعا، ولا تجاوز العرب رباع.

İbn Abbas şöyle demiştir: " يستنكف Yestenkifu (çekinir), "büyüklenmek" anlamına gelir. قواما Kivamen kelimesinin [•mudafun ileyhi hazfedilmiş olup söz konusu muzafun ileyh takdir edildiğinde] anlamı "geçiminize dayanak kıldığı" şeklinde olur. لهن سبيلا Lehunne sebilen, "Allah'ın, zina eden kadınlar için açtığı yol;" evli olanlar'için recm, bekar olanlar için ise celde cezasıdıL"

 

İbn Abbas'ın dışında bir başka müfessir ise şöyle demiştir: مثنىMesna, وثلاث ve sulase,.....ve ruba lafızları iki, üç, dört [olarak sıra sayısı değil de, sayma sayısı] anlamında kullanılır. Araplar bu kullanımda dördü geçmezler.

 

AÇiKLAMA : يستنكف yestenkifu (çekinir) "büyüklenmek" anlamına gelir, tefsirini İbn Ebı Hatim, 'İbn Cüreyc ve Ata kanalıyla ve sahıh bir senetle İbn Abbas'tan nakl etmiştir. .......ve men yestenkif an ibadetihi ayetinin tefsirinde bu yorumu yapmıştır. Ancak bu yorum biraz gariptir. Çünkü aynı ayette büyüklenmek çekinmeye atfedilmiştir. Ön plana çıkan anlama göre, bu iki kelimenin birbirinden farklı olması gerekir. Ancak tekit bakımından büyüklenmek anlamına gelen يستكبر yestekbir lafzının, aynı manada kullanılan ...yestenkifu lafzına' atfedilmiş olması ihtimali de vardır. İmam Taberı, يستنكف yestenkifu fiilinin uzaklaşmak, geri durmak manalarında kullanıldığını belirtmiştir.

 

İbn Ebı Hatim, قواما kıvamen kelimesinin [muzafun ileyhi hazfedilmiştir. Söz konusu muzafun ileyh 'takdir edildiğinde] anlamı "geçiminize dayanak kıldığı" şeklinde olur tefsirini, Ali İbn Ebı Talha kanalıyla İbn Abbas'tan senedli olarak rivayet etmiştir. Taberı ise söz konusu tefsiri yine bu kanaldan şu şekilde nakletmiştir:.......... ayeti şu anlama gelir. "Allah'ın geçiminize dayanak kıldığı mallarınızı aklı ermezlere (reşit olmayanlara) vermeyin!" Yüce Allah bu ayette şöyle buyurmuştur: "Allah'ın sana bir geçim vesilesi kıldığı malını eşine vs. verme!"

 

Allah'ın zina eden kadınlar için açtığı yol; evli olanlar için recm, bekar olanlar için ise celde cezasıdır, tefsıri de İbn Abbas'a aittir. Abd İbn Humeyd bu rivayeti sahıh bir senedIe İbn Abbas'tan nakletmiştir.

 

İmam Müslim ile Sünen musannıfları, Ubade İbn Samit'ten şu hadisi rivayet etmişlerdir: "Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Benden öğrenin! Kuşkusuz Allah, zina eden kadınlar için bir yol açmıştır. Şöyle ki; bekarların birbiri ile zinasının cezası yüz celde ve bir yıl sürgündür. Evlilerin birbiriyle zinasının cezası ise yüz celde ve recmdir." Hz. Nebi bu hadisinde şu ayete işaret etmiştir: "Yahut Allah onlara bir yol açıncaya kadar {onları} evlerde hapsedin. "[Nisa 15]

 

Taberani, İbn Abbas'tan şu hadisi nakletmiştir: Nisa suresi nazil olunca Nebi Sallallahu Alyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Nisa suresi indikten sonra hapis cezası kalkmıştır. "

 

Zina eden evli kadınların hem celde, hem de recm cezasına çarptırılıp çarptırılamayacağı konusundaki ayrıntılı açıklamalar "Kitabu'l-hudCid" bölümünde yapılacaktır.

 

باب: {وان خفتم أن لا تقسطوا في اليتامى} /3/.

1. "HİMAYENİZ ALTINDAKİ YETİM KIZLARLA EVLENİNCE HAKLARINI GÖZETEMEYECEĞİNİZDEN ENDİŞE EDERSENİZ ... "[Nisa 3] AYETİNİN TEFSİRİ

 

حدثنا إبراهيم بن موسى: أخبرنا هشام، عن ابن جريج قال: أخبرني هشام بن عروة، عن أبيه، عن عائشة رضي الله عنها:

 أن رجلا كانت له يتيمة فنكحها، وكان لها عذق، وكان يمسكها عليه، ولم يكن لها في نفسه شي، فنزلت فيه: {وإن خفتم أن لا تقسطوا في اليتامى}. أحسبه قال: كانت شريكته في ذلك العذق وفي ماله.

 

[-4573-] Hz. Aişe'den rivayet edildiğine göre, bir adamın himayesinde yetim bir kız vardı. Adam onunla evlendi. Kızın da bir hurmalığı vardı.

 

Adamın kız ile evlenmesinin asıl gayesi bu hurmalıktı. Kalbinde kıza karşı en ufak bir sevgi taşımıyordu. İşte bunun üzerine "(Kendileriyle evlendiğiniz takdirde) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız," ayeti indi.

 

[Hadisin ravilerinden Hişam İbn Yusuf] öyle zannediyorum ki [Urve] şöyle demişti: "Bu yetim kız, hurmalıkta ve adamın diğer mallarında ona ortaktı."

 

 

حدثنا عبد العزيز بن عبد الله: حدثنا إبراهيم بن سعد، عن صالح بن كيسان، عن ابن شهاب قال: أخبرني عروة بن الزبير: أنه سأل عائشة عن قول الله تعالى:

 {وإن خفتم أن لا تقسطوا في اليتامى}. فقالت: يا ابن أختي، هذه اليتيمة تكون في حجر وليها، تشركه في ماله، ويعجبه مالها وجمالها، فيريد وليها أن يتزوجها بغير أن يقسط في صداقها، فيعطيها مثل ما يعطيها غيره، فنهوا عن أن ينكحوهن إلا أن يقسطوا لهن ويبلغوا لهن أعلى سنتهن في الصداق، فأمروا أن ينكحوا ما طاب لهم من النساء سواهن. قال عروة: قال عائشة: وإن الناس استفتوا رسول الله صلى الله عليه وسلم بعد هذه الآية، فأنزل الله: {ويستفتونك في النساء}. قالت عائشة: وقول الله تعالى في آية أخرى: {وترغبون أن تنكحوهن}. رغبة أحدكم عن يتيمته، حين تكون قليلة المال والجمال، قالت: فنهوا - أن ينكحوا - عمن رغبوا في ماله وجماله في يتامى النساء إلا بالقسط، من أجل رغبتهم عنهن إذا كن قليلات المال والجمال.

 

[-4574-] Urve İbnü'z-Zübeyr'den rivayet edildiğine göre, o, Hz. Aişe'ye "(Kendileriyle evlendiğiniz takdirde) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız," ayetinin tefsirini sormuş. Hz. Aişe de şöyle cevap vermiş:

 

"Bak yeğenim!9 Bu ayette bahsi geçen yetim kız, velisinin himayesindedir. Ayrıca onun malına ortaktır. Hem güzelliği, hem de malı velisinin hoşuna gitmektedir. Ancak velisi, onun mehrini adil olarak ya da başkalarının vereceği kadar vermeden onunla evlenmek istemektedir. İşte böylesi velilerin, himayelerindeki yetim kızlarla evlenmeleri yasaklanmıştır. Ancak onlarla, mehirleri konusunda adil davranarak ve emsallerinin aldığı mehirlerin en yükseği üzerinden onların mehirlerini vererek evlenebilirler. Aksi takdirde, kendilerine helalolan diğer kadınlarla evlenmeleri emredilmiştir. "

 

Urve Hz. Aişe'nin şunları da söylediğini nakletmiştir: "Bu ayetten sonra insanlar, Hz. Nebi'den kadınlar hakkında fetva istediler. Bunun üzerine Allah Teala"Senden kadınlar hakkında fetva istiyorlar, '[Nisa 127] ayetini indirdi."

 

Hz. Aişe sözlerine şöyle devam etti: "Bu ikinci ayette bulunan .....ve terğabune en tenkihuhunne ifadesi 'herhangi birinizin, [himayesi altında bulunan] malı az olan ve güzelliği de yerinde olmayan bir yetim ile evlenme arzusunun olmaması' anlamına gelir. Erkeklerin, himayeleri altında bulunan, güzellikten ve maldan nasibi az olan yetim kızlarla evlenme isteği taşımamalarından dolayı, yine himayeleri altında bulunan, güzellikleri ve mallarından etkilendikleri yetim kızlar ile evlenmeleri de yasaklanmıştır. Ancak adaletli olmaları durumunda onlarla evlenmelerine izin verilmiştir."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

İmam Buharı'nin ........ ([Kendileriyle evlendiğiniz takdirde] yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız,) başlığında kullandığı ayette geçen ...hiftum (korkarsanız) fiili, ,"zannederseniz," ....tuksidu fiili ise "adaletli davranmak" anlamına gelir....Tuksidu if'al babından gelir . ......Kaseda "haksızlık yapmak,"....akseda "adaletli olmak" anlamında kullanılır.

 

Kendilerine helalolan diğer kadınlarla evlenmeleri emredilmiştir, ifadesine göre, erkekler, anlaştıkları bir mehir ile kendilerine helalolan diğer kadınlarla evlenebilirler. Hz. Aişe'nin bu yorumunun bir benzeri İbn Abbas'tan nakledilmiştir. Taberi bu rivayeti tefsirinde zikretmiştir.

 

Mücahid'den de, "Beğendiğiniz (veya size helalolan) kadınların ikisi, üçü, dördü ile evlenin" ifadesinin "(Kendileriyle evlendiğiniz takdirde). yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız," ifadesine bağlanması konusunda, ayeti şu şekilde yorumladığı nakledilmiştir: "Ye,timlerin malları konusunda adaletli davranamayacağınızdan çekinir ve bu yüzden onların ve lay etini üstlenmez, bir de zinaya düşmekten korkarsanız, o zaman hoşunuza giden ve size helalolan kadınlarla evlenin!"

 

Hz. Aişe'nin yorumuna göre, ayette geçen "korkarsanız" şartı yetimlerin nikahlanması ile bağlantılıdır. Bu durumda ayetin anlamı "(Kendileriyle evlendiğiniz takdirde) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız," şeklinde olur.

 

Erkeklerin, himayeleri altında bulunan, güzellikten ve maldan nasibi az olan yetim kızlarla evlenine isteği taşımamalarından dolayı, yine himayeleri altında bulunan, güzellikleri ve mallarından etkilendikleri yetim kızlar ile evlenmeleri de yasaklanmıştır. Himayeleri altında bulunan çirkin ve fakir yetim kızlarla evlenmek istemedikleri için, erkeklerin, güzellikleri ve mallarından dolayı onlarla evlenmeleri de yasaklanmıştır. Hem güzel, hem de çirkin yetimlerin nikahlanması ancak adaletle olur.

 

Yukarıdaki hadisten, himaye altında olan yetimler için misli mehrin esas alındığı anlaşılır. Ancak diğer kadınlarla misli mehrin altında tespit edilmiş bir mehirle de evlenilebilir.

 

Bu hadisten anlaşıldığına göre; veliler, himayeleri altında bulunan ve bülCığ çağına ermemiş olan yetim kızlarla evlenebilirler. Çünkü bülCığ çağına ermiş babasız çocuklara yetim denmez. Ancak istishab yoluyla denebilir. Bu konudaki . ayrıntılı açıklamalar "Kitabu'n-nikah / Nikah Bölümü"nde yapılacaktır.

 

باب: {ومن كان غنيا فليستعفف ومن كان فقيرا فليأكل بالمعروف فإذا دفعتم إليهم أموالهم فأشهدوا عليهم وكفى بالله حسيبا} /6/.

2. "YOKSUL OLAN DA (İHTİYAÇ VE EMEĞİNE) UYGUN OLARAK YESİN. MALLARINI KENDİLERİNE VERDİĞİNİZ ZAMAN, YANLARINDA ŞAHİT BULUNDURUN. HESAP SORUCU OLARAK DA ALLAH YETER,"Nisa 6 AYETİNİN TEFSİRİ

 

{وبدارا} /6/: مبادرة. {أعتدنا} /18/: أعددنا، أفعلنا من العتاد

بدارا Bidaran, "tez elden" anlamına gelir. أعتدنا A'tedna [Nisa 18] kelimesi ise, أعتدنا a'dedna ile aynı anlamdadır. Bu kelime, "hazırlamak" anlamına gelen العتاد el-atad kökünden if'al babında türetilmiş olup "hazırladık" manasına gelir.

 

حدثني إسحاق: أخبرنا عبد الله بن نمير: حدثنا هشام، عن أبيه، عن عائشة رضي الله عنها:

 في قوله تعالى: {ومن كان غنيا فليستعفف ومن كان فقيرا فليأكل بالمعروف}. أنها نزلت في والي اليتيم إذا كان فقيرا: أنه يأكل منه مكان قيامه عليه بمعروف.

 

[-4575-] Hz. Aişe'den rivayet edildiğine göre, o, "İhtiyacı olmayan veli, yetim malına tenezzül etmesin. Muhtaç olan ise meşru surette, ihtiyaç ve emeğine uygun olarak yararlansın, "[Nisa 6] ayeti hakkında şöyle demiştir:

 

Bu ayet, yetimlerin malı / hakkında inmiştir. Eğer yetimin velisi fakir ise, onun malından emeği karşılığında uygun ölçüde istifade eder.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

Ebu Ubeyde ......(O malları israf ile ve tez elden yemeyin) ayetinde geçen ....israfen (israf) kelimesini "aşırı biçimde" şeklinde tefsir etmiştir. Bu ayette geçen ....bidaren kelimesinin anlamı hakkında Taberi, Ali İbn Ebi Talha kanalıyla İbn Abbas'tan şu rivayeti nakletmiştir: "Veli, himayesi altındaki yetimin malını yer. Yetim bülCığ çağına erip malı üzerinde onun tasarruf yetkisini sona erdirmeden önce, yiyebileceği kadar yemeye çalışır."

 

(....A'tedna kelimesi ise, .....a'dedna ile aynı manaya gelir. Bu kelime, "hazırlamak" anlamına gelen.....el-atad kökünden ifal babında türetilmiş olup "hazırladık" manasına gelir. Bu ifadeye göre .....a'tedna ile ......a'dedna aynı anlamı ifade eder. Çünkü ilel-atld kelimesi,.....el-muad (hazırlanmış) manasına gelir.

 

Hadisin metninde geçen .........fi mali'l-yetim (yetimin malı konusunda) ifadesi, Küşmiheni nüshasında ...... vali'l-yetim şeklinde nakledilmiştir. Buna göre hadisin anlamı şu şekilde olur: "Bu ayet, yetimlerin malı hakkında vasiyyet vs. gibi yetkileri taşıyan veliler hakkında inmiştir."

 

"Kitabu'l-buyCı"'da Osman İbn Ferkad kanalıyla Hişam İbn Urve'den bu rivayet şu lafızlarla aktarılmıştır: "Bu ayet, yetimi koruyup gözeten ve onun malını değerlendiren veliler hakkında inmiştir. Eğer yetimin velisi fakir ise, onun malından uygun ölçüde yer."

 

Bu konuda Ebu Davud, Nesaı, İbn Mace ve İbn Huzeyme'nin rivayet ettiği mertCı bir hadis vardır. Bu hadis Amr İbn Şuayb, onun babası ve dedesi kanalıyla nakledilmiştir. Söz konusu hadis şöyledir: "Hz. Nebi'e bir adam geldi ve 'Himaye m altında, malı olan bir yetim var. Benim de hiç malım-mülküm yok. Onun malından yiyebilir miyim?' diye sordu. Nebi Sallallahu Alyhi ve Sellem de ona 'Uygun ölçüde yiyebilirsin,' cevabını verdi." Bu rivayet in senedi kavidir.

 

Eğer yetimin velisi fakir ise ifadesi, yetim malından ücret alacak kimselerin fakir olmaları gerektiğini gösterir. Bu konuda ayrıntılı bilgiyi "Kitabu'l-vasaya" da vermiştik.

 

باب: {وإذا حضر القسمة أولو القربى واليتامى والمساكين} /8/. الآية.

3. "(MİRASTAN PAYI OLMAYAN) YAKINLAR, YETİMLER VE YOKSULLAR MİRAS TAKSİMİNDE HAZIR BULUNURSA,"[Nisa 8] AYETİNİN TEFSİRİ

 

حدثنا أحمد بن حميد: أخبرنا عبيد الله الأشجعي، عن سفيان، عن الشيباني، عن عكرمة، عن ابن عباس رضي الله عنهما: {وإذا حضر القسمة أولو القربى واليتامى والمساكين}. قال: هي محكمة، وليست بمنسوخة.     تابعه سعيد، عن ابن عباس.

 

[-4576-] İbn Abbas'ın şöyle söylediği rivayet edilmiştir: "(Mirastan payı olmayan) yakınlar, yetimler ve yoksullar miras taksiminde hazır bulunursa ... " ayeti muhkemdir, neshedilmemiştir.

 

Bu hadisi İbn Abbas'tan nakletmede Saıd İbn Cübeyr İkrime'ye mutabaat etmiştir.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"(Mirastan payı olmayan) yakınlar, yetimler ve yoksullar miras taksiminde hazır bulunursa ... " ayet i muhkemdir, neshedilmemiştir. İsmalll başka bir senetle Eşcaı'den bu rivayeti şu ziyade ile nakletmiştir: İbn Abbas miras paylaştırmaya oturduğu zaman, mirasçı olmayan yakınlara, yetimlere ve yoksullara hediye kabilinden bir şeyler verirdi. Mal az olursa, bu kimselere kendisini mazur görmelerini söylerdi. İşte ayette geçen 'güzel söz'den maksat budur.

 

Bu hadisi İbn Abbas'tan nakletmede Saıd İbn Cübeyr İkrime'ye mutabaat etmiştir. İmam Buhari bu rivayeti, "Kitabu'l-vasaya"da senedi ile birlikte şu şekilde zikretmişti: Bazı insanlar bu ayetin mensuh olduğunu iddia ediyor. Kesinlikle böyle bir şey yoktur. Allah'c{ yemin ederimki, bu ayet neshedilmemiştir. Ama bu, insanların içeriği ile amel etme konusunda gevşek davrandığı bir ayettir. Burada iki akraba vardır. Bunlardan biri mirasçı olur ve mirastan payını alır. Diğeri ise mirasçı olmaz. İşte bu tür'akrabalara "Sana bir şey veremiyoruz" vb. güzel sözler söylenir.

 

İbn Abbas'tan gelen bu rivayetlerin senetleri sahihtir. Her ikisi de mutemeddir. İbn Ebi Hatim ve İbn Merdliye tarafından yine İbn Abbas'tan zçı.yıf senetlerle çeşitli rivayetler nakledilmiştir. Bunlara göre, söz konusu ayet mensuhtur. Miras ayeti onu neshetmiştir. Bu konuda Said İbn Müseyyeb'den sahih bir rivayet aktarılmıştır. Kasım İbn Muhammed, İkrime ve daha başka alimler de bu görüştedir. Dört mezhep imamı ve onlara tabi olan alimler de bu kanaattedir. Bu konuda İbn Abbas'tan üçüncü bir görüş daha aktarılmıştır. Abdurrezzak İbn Hemmam, Kasım İbn Muhammed kanalıyla ve sahih bir senetle şu rivayeti nakletmiştir: Abdullah İbn Abdirrahman İbn Ebi Bekir, Hz. Aişe hayatta iken, babası Abdurrahman'ın mirasını paylaştırdı. Evdeki yakınlara ve yoksullara babasından kalan mirastan pay vermedEm mirası böıüştürmedi. Sonra da bu ayet i okudu. Kasım olayı anlatmaya şöyle devam etti: "Bu olayı İbn Abbas'a anlattığım zaman o, şöyle dedi: Hata etmiş. Onun böyle bir yetkisi yoktur. Bu yetki, vasiye aittir. Malın dağıtılması, ölenin erkek akrabalarının görevidir. Çünkü ölen kişinin, erkek akrabalarına vasiyyette bulunması müstehaptır."

 

Kanaatime göre bu rivayet yukarıdaki başlık altında zikredilen ve söz konusu ayetin mensuh olmadığını, aksine muhkem olduğunu gösteren hadis ile çelişmez.

 

Bu ayetin anlamı şu şekilde izah edilmiştir: Miras paylaştırılınca, ölünün mirasçı olmayan akrabaları ile yetim ve yoksul kimseler hazır bulunabilirler. Bu insanlar, özellikle de paylaştırılan mal çok ise, mirastan bir payalmayı umarlar. Bu yüzden Allah Teala onlara iyilik yapma ve güzel davranma adına hediye kabili nden bir şeylerin verilmesini emretmiştir. Ancak bu görüşte olanlar da, "ayetteki emrin vüclib mu, yoksa nedb mi ifade ettiği konusunda" ihtilafa dÜşmüşlerdir. Mücahid ve bir grup alime göre ayetteki emir, vüclib ifade eder. İbn Hazm da bu kanaattedir. Onlara göre mirasçı kimseler, bu gruplara gönüllerinden koptuğu kadar pay vermek zorundadır.

 

İbnu'l-Cevzi, alimlerin çoğuna göre ayette geçen "yakınlar" ifadesi ile mirasçı olmayanların, "onları da rızıklandırın" ifadesi ile ise "onlara verin" anlamının kastedildiğini nakletmiştir. Başka alimler ise "onları da rızıklandırın" ifadesinin "onlara yedirin" anlamına geldiğini söylemiştir.

 

Ayetteki emir, bunun mübah olduğunu belirtmek içindir. Güçlü olan görüş de budur. Eğer ayetteki emir bu hükmün farz olduğuna delalet etmiş olsaydı, bu, ayette adı geçen kimseler için miras malında insanlar arasında anlaşmazlığa yol açacak biçimde bir hak doğururdu.

 

İbn Sirin ve bazı alimler şöyle demiştir: "Bundan, onları da rızıklandırın" ifadesi ile, "Miras malından onlara bir yemek yapın," anlamı kastediimiştir. Bu ayet, mahcCır ve diğer kimselerin malları hakkında genel bir hüküm taşımaktadır.