SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’T-TEFSİR

<< 1687 >>

AL-İ İMRAN SURESİ

باب: {ولتسمعن من الذين أتوا الكتاب من قبلكم ومن الذين أشركوا أذى كثيرا} /186/.

15. "ANDOLSUN Kİ, SİZDEN ÖNCE KENDİLERİNE KİTAP VERİLENLERDEN VE MÜŞRİKLERDEN BİRÇOK ÜZÜCÜ SÖZ İŞİTECEKSİNİZ,"[AI-i İmdın 186] AYETİNİN TEFSİRİ

 

حدثنا أبو اليمان: أخبرنا شعيب، عن الزهري قال: أخبرني عروة بن الزبير: أن أسامة بن زيد رضي الله عنهما أخبره:

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم ركب على حمار، على قطيفة فدكية، وأردف أسامة بن زيد وراءه، يعود سعد بن عبادة في بني الحارث بن الخزرج، قبل وقعة بدر. قال: حتى مر بمجلس فيه عبد الله بن أبي ابن سلول، وذلك قبل أن يسلم عبد الله بن أبي، فإذا في المجلس أخلاط من المسلمين والمشركين عبدة الأوثان، واليهود والمسلمين، وفي المجلس عبد الله بن رواحة، فلما غشيت المجلس عجاجة الدابة، خمر عبد الله بن أبي أنفه بردائه، ثم قال: لا تغبروا علينا، فسلم رسول الله صلى الله عليه وسلم عليهم ثم وقف، فنزل فدعاهم إلى الله، وقرأ عليهم القرآن، فقال عبد الله بن أبي ابن سلول: أيها المرء، إنه لا أحسن مما تقول إن كان حقا، فلا تؤذنا به في مجالسنا، ارجع إلى رحلك، فمن جاءك فاقصص عليه. فقال عبد الله ابن رواحة: بلى يا رسول الله، فاغشنا به في مجالسنا، فإنا نحب ذلك. فاستب المسلمون والمشركون واليهود حتى كادوا يتثاورون، فلم يزل النبي صلى الله عليه وسلم يخفضهم حتى سكنوا، ثم ركب النبي صلى الله عليه وسلم دابته، فسار حتى دخل على سعد بن عبادة، فقال له النبي صلى الله عليه وسلم: (يا سعد، ألم تسمع ما قال أبو حباب - يريد عبد الله بن أبي - قال: كذا وكذا). قال سعد بن عبادة: يا رسول الله، اعف عنه، واصفح عنه، فوالذي أنزل عليك الكتاب، لقد جاء الله بالحق الذي أنزل عليك ولقد اصطلح أهل هذه البحيرة على أن يتوجوه فيعصبوه بالعصابة، فلما أبي الله ذلك بالحق الذي أعطاك الله شرق بذلك، فذلك فعل به ما رأيت. فعفا عنه رسول الله صلى الله عليه وسلم، وكان النبي صلى الله عليه وسلم وأصحابه يعفون عن المشركين وأهل الكتاب كما أمرهم الله، ويصبرون على الأذى، قال الله عز وجل:{ولتسمعن من الذين أوتوا الكتاب من قبلكم ومن الذين أشركوا أذى كثيرا}. الآية، وقال الله: {ود كثير من أهل الكتاب لو يردونكم من بعد إيمانكم كفارا حسدا من عند أنفسهم}. إلى آخر الآية، وكان النبي صلى الله عليه وسلم يتأول العفو ما أمره الله به، حتى أذن الله فيهم، فلما غزا رسول الله صلى الله عليه وسلم بدرا، فقتل الله به صناديد كفار قريش، قال ابن أبي سلول ومن معه من المشركين وعبدة الأوثان: هذا أمر قد توجه، فيايعوا الرسول صلى الله عليه وسلم على الإسلام فأسلموا.

 

[-4566-] Usame İbn Zeyd'den şöyle nakledilmiştir: "nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Fedek yapımı palan vurulmuş bir merkebe bindi. Usame İbn Zeyd'i de terkine aldı. Benu Haris İbn Hazrec'in arasında oturan ve hasta olan Sa'd İbn Ubade'yi ziyarete gidiyordu. Bu olay, Bedir savaşından önce meydana gelmişti.

 

Usame olayın bundan sonrasını şu şekilde anlattı: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ilerlerken Abdullah İbn Übey İbn Selul'ün bulunduğu bir meclise geldi. O vakitler Abdullah henüz müslüman olmamıştı. Birden fark ettik ki, meclis farklı kesimlerden oluşuyordu. Müslümanlarla puta tapan müşrikler ve yahudiler bu mecliste bir arada bulunuyordu. Bu mecliste Abdullah İbn Revaha da vardı. Merkep ortalığı tozutunca Abdullah İbn Übey ridası ile burnunu kapattı ve:

 

 - Bizim üzerimize tozutmayın! dedi.

 

Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara selam verdi. Sonra durup merkepten indi ve onları Allah'a imana davet etti. Onlara Kur'an okudu. Bunun üzerine Abdullah İbn Übey şöyle dedi:

 

- Be adam! Eğer bu söylediklerin doğruysa bundan daha güzel bir söz yoktur. Ama bunları bizim meclisimizde anlatıp bizi rahatsız etme! Kendi bölgene git! Sana kim gelirse bunları onlara anlat!   .,"

 

Bunun üzerine Abdullah İbn Revaha şöyle dedi:

 

-[Bu adamın söylediklerini boş ver!] Ey Allah'ın Elçisi! Şu meclisimizde Kur'an ile bizi sar! Onun nuru ile bizi bürü! Bu bizim hoşumuza gidiyor.

 

[Birden ortam gerildi.] Müslümanlar, müşrikler ve yahudiler birbirlerine hakaret etmeye başladılar. Neredeyse birbirlerini boğazlayacaklardı. Allah Resutü Sallallahu Aleyhi ve Sellem ise sakinleşene kadar onları teskin etmeye devam etmişti.

 

Sonra Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bineğine binip yoluna devam etti.

Nihayet Sa'd İbn Ubade'nin yanına vardı. Ona,

 

- Ey Sa'd! Ebu Hubab'ın söylediklerini duymadın mı? Şöyle şöyle dedi [buyurarak biraz önce kendisi hakkında Abdullah'ın söylediklerini anlattı.]

 

Bunun üzerine Sa'd İbn Ubade şöyle dedi:

 

- Ey Allah'ın Elçisi! Onu hoşgörüp bağışla! Sana Kitab'ı indiren [Rabbime] yemin ederim ki; Allah Teala sana hakkı vermiştir. Bu şehir halkı, onu taçlandırıp başlarına kral yapmak üzere anlaşmıştı. Allah Teala'nın sana lutfettiği hak sayesinde onun liderliği gerçekleşmeyince kıskançlık krizine girdi. Bu yüzden biraz önce gördüğün davranışları sergilemiştir.

 

Bu söz üzerine Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem onu affetmişti. Zaten Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve ashab-ı kiram Allah'ın kendilerine emrettiği gibi müşrikleri ve ehl-i kitabı hoşgörürlerdi. Onların rahatsız edici söz ve davranışlarına karşı sabrederlerdi. Nitekim Allah Teala şöyle buyurmuştur:

 

Andalsun ki, sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve müşriklerden birçok üzücü söz işiteceksiniz. Eğer sabreder ve takva gösterirseniz, muhakkak ki bu, (yapılacak) işlerin en değerlisidir. "[AI-i İmran 186], "Ehl-i kitaptan çoğu hakikat kendilerine apaçık belli olduktan sonra, sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü, sizi imanınızdan vazgeçirip küfre döndürmek istediler. Yine de siz, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar onları affedip bağışlayın. Şüphesiz Allah herşeye kadirdir. "[Bakara 109]

 

nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Allah'ın [bu ayetteki[AI-i İmran 186]] emrini hoşgörü olarak yorumlamıştır. Onun bu tavrı Allah Teala'nın onlarla savaşma konusunda kendisine izin vermesine kadar sürmüştür.

 

nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Bedir savaşına çıkmıştı. Bu savaşta Allah Teala Kureyşli ileri gelen kafirlerin ölmesine hükmetmişti. Bunun üzerine İbn Übey İbn Sellıl ile onun yanında bulunan müşrikler ve puta tapan insanlar

 

- Artık koşullar değişti, deyip Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e İslam üzere beyat edip Müslüman olmuşlardır.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:  

 

"Andolsun ki, sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve müşriklerden birçok üz ücü söz işiteceksiniz. "[AI-i İmran 186] ayetinin tefsiriri." Abdurrezzak İbn Hemmam bu ayetin şiirleriyle Nebi s.a.v.'i ve müslümanları yeren Ka'b İbn Eşref hakkında indiğini nakletmiştir. "Meğazı Bölümü"ünde Ka'b'ın hikayesi anlatılmıştı. Yine o bölümde "Ka'b İbn Eşrefin hakkından kim gelecek. Çünkü o, Allah'z ve onun Nebiini incitti," hadisinin açıklaması da yapılmıştı.

 

İbn Ebı Hatim ve İbnu'l-Münzir'in hasen senetle İbn Abbas'tan nakletlikleri rivayete göre bu ayet, Ebu Bekir ile Yahudi FinhS.s'ın arasında "Allah fakirdir, biz ise zenginiz," ayeti hakkında geçen tartışma üzerine inmişti. Ebu Bekir yahudinin bu sözünü işitince sinirlenmişti. Çünkü Allah Teala Yahudilerin bu tür sözlerinden münezzehtir.

 

"Fedek." Medıne'ye iki konak mesafede bulunan meşhur bir beldenin adıdır.

 

"Hasta olan Sa'd İbn Ubade'yi ziyarete gidiyordu." Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hasta olan Sa'd'ı ziyarete gitmesi, lider birinin kendisine tabi olan bazı insanları evlerinde ziyaret edebileceğini gösterir.

 

"Bence Haris İbn Hazrec'in arasında oturan." SaId'ın evi Harisoğullarının evleri arasında idi. Çünkü o, bu boydandI.

 

"O vakitler Abdullah henüz müslüman olmamıştı." Bu ifade o vakitler Abdullah'ın henüz Müslümanlığını ilan etmediği anlamına gelir. [Yoksa onun tamamen Müslüman olduğunu göstermez. Çünkü o, münafıkların başı idi.]

 

"Allah ResCtlü Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara selam verdi." Bu ifade, kafirlerle birlikte bulunan müslümanlara selam verilebileceğini gösterir. Ancak bu durumda sadece müslümanlara selam vermeye niyet edilir. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in onlara verdiği selam, "Hidayete tabi olanlara selam olsun!" örneğinde olduğu gibi tahs!se uğramış bir genel ifadeden ibaret de olabilir.

 

"Ebu Hubab." Abdullah İbn Übey İbn SelCtl'un künyesidir. O an Allah ResCtlü Sallallahu Aleyhi ve Sellem ya Abdullah bu künye ile tanındığı için veya onun kalbini İslam'a ısındırmak için bu şekilde ondan bahsetmiştir.

 

".......el-Buhayretü." Bu ifade bazı Buhar! ravileri tarafından .....el-Bahrati şeklinde rivayet edilmiştir. Bu kelime hem köy, hem de belde anlamına gelir. Burada ise Med!ne-i Münevvere için kullanılmıştır. YakCtt el-Hamev! bu kelimenin Med!ne-i Münevvere'nin isimlerinden biri olduğunu nakletmiştir.

 

.......FeyuassibCthü." Araplar lidere ......el-Muassab derler. Ya başlarına sardıkları şeylerden dolayı ya da sadece kendilerinin başlarına doladıkları sarıkvari bir kıyafetten dolayı liderlere bu ismi vermişlerdir.

 

İbn İshak'ın rivayetine göre Medinelilerin Abdullah İbn Übey'e taç giydirmek için hazırlık yaptığı bir sırada Yüce Allah Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i onlara göndermiştir.

 

"Onun bu tavrı, Allah Teala'nın onlarla savaşma konusunda kendisine izin vermesine kadar sürmüştür." Bu ifade Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in onlarla savaşma iznini aldıktan sonra asla onları hoşgörmediği anlamına gelmez. Ancak önceleri savaş bakımından onlara karşı hoşgörülü davranıyordu. Sonraları da bu hoşgörüsü devam etmiştir. Nitekim Allah ResCtlü'nün Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir çok müşrik ve yahudiyi, kendiliğinden veya bir fidye karşılığında serbest bıraktığı bilinmektedir. Yine aynı şekilde münafıklara karşı hoşgörülü davrandığı da malumdur. Bu konuda çok sayıda hadis ve siyer malumatı vardır.