SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’T-TEFSİR

<< 1684 >>

AL-İ İMRAN SURESİ

تقاة وتقية واحدة. {صر} /117/: برد. {شفا حفرة} /103/: مثل شفا الركية، وهو حرفها. {تبوئ} /121/: تتخذ معسكرا. المسوم: الذي له سيماء بعلامة أو بصوفة أو بما كان. {ربيون} /146/: الجموع، واحدها ربي. {تحسونهم} /152/: تستأصلونهم قتلا. {غزا} /156/. واحدها غاز. {سنكتب} /181/. سنحفظ. {نزلا} /198/: ثوابا، ويجوز: ومنزل من عند الله، كقولك: أنزلته.

تقاة  tukatun ve تقية tekiyyetün kelimeleri aynı anlama gelir. صر sirrun soğuk manasınadır. شفا şefa hufratin çukurun kenan anlamına gelir. Tıpkı kuyunun kenarına benzer. تبوئ tubevviu savaş yeri ediniyordun; المسوم el-musevvemu bir alametle veya bir yün ile ya da belirti olabilecek bir başka şey ile ayırt edeci bir yönü olan anlamına gelir . ربيون  ribbiyyun çoğul bir kelimedir. Tekili ربي ribbiyyun şeklinde gelir. تحسونهم tehussunehüm öldürerek onların kökünü kazıyordunuz manasını ifade eder. غزا ğuzzen Bu kelimenin tekili, غاز ğazin şeklinde gelir. سنكتب senektübü Muhafaza ederiz manasını ifade eder. نزلا  nuzulen sevap anlamına gelir. Ancak أنزلته enzeltuhu (ona ikram ettim) ifadesinde olduğu gibi, Allah tarafından yapılan ikramlar manasına da gelebilir.

 

وقال مجاهد: {والخيل المسومة} /14/: المطهمة الحسان.

Mücahid şöyle demiştir: والخيل المسومة vel-haylü'l-müsevvemeti insanı büyüleyen ve son derece güzel at anlamına gelir.

 

وقال سعيد بن جبير وعبد الله بن عبد الرحمن بن أبزى: الرعية : المسومة.     وقال ابن جبير: {وحصورا} /39/: لا يأتي النساء.

İbn Cübeyr şöyle demiştir: وحصورا ve husuran kadınlarla birlikte olmayan anlamına gelir.

 

وقال عكرمة: {من فورهم} /125/: من غضبهم يوم بدر.

İkrime şöyle demiştir: من فورهم minfevrihim "Bedir savaşındaki öfkelerinden" anlamına gelir.

 

وقال مجاهد: يخرج الحي من الميت: النطفة تخرج ميتة، ويخرج منها الحي. {الابكار} /41/: أو الفجر، {والعشي} /41/: ميل الشمس - أراه - إلى أن تغرب.

Mücahid şöyle demiştir: يخرج الحي من الميت yuhricu'l-hayye mine'l-meyyiti (Diriyi ölüden çıkarır) ifadesindeki ölüden maksat nutfedir. Nutfe cansız olarak çıkar, sonra ondan canlı varlık meydana gelir. الابكار lIel-ibkar fecrin ilk anlarına denir. والعشي ve'l-aşiyyu Güneşin meyletmesi anlamına gelir. Kanaatime göre bu kelime güneşin [tam tepe noktasına geldikten sonra] batıncaya kadar ki meyli manasını ifade eder.

 

AÇiKLAMA : Said İbn Cübeyr'in .......hasura kelimesine ilişkin izahı .......müsevveme kelimesinden sonra gelmiştir. İmam Servi tefsirinde bu açıklamayı, Ata İbn es-

 

Saib kanalıyla ondan nakletmiştir. ........hasr kelimesi asıl itibariyle "engellemek", "hapsetmek" anlamına gelir. Kadınlara yaklaşmayan kimse için kullanılır. Bu itibarla "iktidarsızlık" veya "nefisle cihad etmek" kavramlarından daha genel bir kullanıma sahiptir. Hasur kelimesi bir övgü sıfatı olup Hz. Yahya için kullanılmıştır.

 

باب: {منه أيات محكمات} /7/.

1. "ONUN (KUR'AN'IN) BAZI AYETLERİ MUHKEMDİR,"[AI-i İmran 7] A.VETİNİN TEFSİRİ

 

وقال مجاهد: الحلال والحرام. {وأخر متشابهات} /7/: يصدق بعضه بعضا، كقوله تعالى: {وما يضل به إلا الفاسقين} /البقرة:26/. وكقوله جل ذكره: {ويجعل الرجس على الذين لا يعقلون} /يونس: 100/. وكقوله: {والذين اهتدوا زادهم هدى وآتاهم تقواهم} /محمد: 17/. {زيغ} شك.. {ابتغاء الفتنة} المشتبهات.. {والراسخون في العلم}. يعلمون {يقولون آمنا به} /7/.

Mücahid şöyle demiştir: [Muhkem ayetler] hela! ve haram [bildiren ayetlerdir]. Diğer ayetler ise müteşabihtir. Yani şu ayetlerde olduğu gibi birbirini doğrular:

 

"Ancak Allah verdiği misal ile fasıklardan başkasını şaşırtmaz. "[Bakara 26]

 

"Fakat akıllarını çalıştırmayanlara ise şeytanı musallat eder, o pislikte bırakır. "[Yunus 100]

 

"Doğru yolu bulanlara gelince, Allah onların hidayetlerini arttırır ve sakınmalarını sağlar. "[Muhammed 17]

 

زيغ  zeyğun kuşku ve ........ibtiğae'l-fitneti müteşabihlerin peşine düşmek anlamlarına gelir.

 

İlimde yüksek payeye erişenler ise bu ayetleri bilirler ve "Ona inandık. Hepsi Rabbimiz tarafındandır," derler. (Bu inceliği) ancak aklıselim sahipleri düşünüp anlar. [Al-i İmran 7]

 

حدثنا عبد الله بن مسلمة: حدثنا يزيد بن إبراهيم التستري، عن ابن أبي مليكة، عن القاسم بن محمد، عن عائشة رضي الله عنها قال:

 تلا رسول الله صلى الله عليه وسلم هذه الآية: {هو الذي أنزل عليك الكتاب منه آيات محكمات هن أم الكتاب وأخر متشابهات فأما الذين في قلوبهم زيغ فيتبعون ما تشابه منه ابتغاء الفتنة وابتغاء تأويله وما يعلم تأويله إلا الله والراسخون في العلم يقولون آمنا به كل من عند ربنا وما يذكر إلا أولو الألباب}. قالت: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (فإذا رأيت الذين يتبعون ما تشابه منه، فأولئك الذين سمى الله، فاحذروهم).

 

[-4547-] Aişe r.anha'dan şöyle dediği nakledilmiştir:

 

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, "Sana Kitab'ı indiren O'dur. Onun (Kur'an'ın) bazı ayetleri muhkemdir ki, bunlar Kitab'ın esasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar fitne çıkarmak ve onu te'vil etmek için ondaki müteşabih ayetlerin peşine düşerler. Halbuki Onun tevilini ancak Allah bilir. İlimde yüksek payeye erişenler ise: Ona inandık. Hepsi Rabbimiz tarafındandır, derler. (Bu inceliği) ancak aklıselim sahipleri düşünüp anlar," ayetini okudu sonra şöyle buyurdu:

 

[Ey Aişe!] Kur'an'ın müteşabih ayetlerine uyanlan gördüğün zaman, bil ki onlar, Allah'ın kitabında bahsedip yerdiği kimselerdir. O halde onlardan sakının!

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:  

 

[Abd İbn Humeyd senediyle birlikte Mücahid'in] ilimde yüksek payeye erişenlerin müteşabih ayetlerin yorumunu bildiğini söylediğini nakletmiştir. Katade kanalıyla da onun şöyle söylediğini rivayet etmiştir: "İlimde yüksek payeye erişenler işittikleri gibi 'Biz Kur'an'a iman ettik. Muhkem ayetleri de müteşabih ayetleri de Allah göndermiştir,' derler. Sonra müteşabih ayetlere iman edip muhkem ayetlerle amelederler. Böylece doğru yolu bulurlar."

 

Mücahid'in bu ayetin yorumu hakkında izlediği yola göre ........ve'r-rasihun'daki .......vav harfi, bu kelimeyi istisnanın ma'mulüne atfetmektedir.

 

Abdurrezzak'ın senedi ile birlikte naklettiği rivayete göre .İbn Abbas bu ayeti şu şekilde okurmuş: ....... (Halbuki Onun tevilini ancak Allah bilir. ilimde yüksek payeye erişenler ise şöyle der: Biz ona iman ettik.) Bu okuyuş, .......vav harfinin istinat - başlangıç vavı olduğunu gösterir. Çünkü İbn Abbas'tan nakledilen bu rivayet her ne kadar kıraatın tespiti açısından yeterli olmasa da, en azından sahıh bir senetle Kur'an'ın tercümanından gelen bir haber değerindedir. Bu konuda onun görüşü, başkasının görüşünden önce gelir. Ayrıca ayeti kerimenin müteşabih ayetlerin ardına düşenleri sapıklık ve fitne çıkarma gayesi taşımakla yermesi de bu onun görüşünü desteklemektedir. Bab başlığının altında zikredilen hadis de bunu uygundur. Ayet, müteşabih ayetlerin bilinmesini Allah'a havale edenleri, gayba iman edenleri övdüğü gibi medhetmektedir.

 

Ferra da Übey İbn Ka'b'dan bu kıraatı nakletmiştir. Yani Übey bu ayeti ........ve yekulu'r-rasihune fi'I-ilmi amenna bihi şelinde okumuştur.

 

Ebu'l-Beka şöyle demiştir: "Müteşabih iki nesne arasında olur. Müteşabih nesneler yan yana geldiği zaman birbirlerine benzerler. Bu yüzden ayetlerin müteşabih olarak nitelendirilmesi uygun olmuştur. Yoksa tek bir ayetin müteşabih olduğu kastedilmemiştir. Özetleyecek olursak; çoğullar için kullanılan bir sıfatın, tekiller için de kullanılabilir olma zorunluluğu yoktur. Her ne kadar bu konuda esas bu şekilde olsa bile."

 

Taberi bu ayet hakkında şöyle demiştir: "Bu ayetin Hz. İsa'nın durumu hakkında Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile tartışan kimseler hakkında indiği ileri sürülmüştür. Bir diğer görüşe göre ise bu ayet, Muhammed ve onun ümmetinin ömrü hakkında nazil olmuştur. Ancak bu görüşlerden ikincisi daha evladır. Çünkü Allah Teala Hz. İsa'nın durumunu Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e açıklamıştl. Dolayısıyla bu konu Muhammed ümmeti için bilinir hale gelmişti. Halbuki bu ümmetin ne kadar yaşayacağı belli değildi. Kullara bunun bilgisi verilmemişti. "

 

Muhkem, anlamı açık olan ayetlere denir. Müteşabih ise bunun zıddıdır.

 

Anlamı açık olan ayetlere, terkibinin sağlamlığı ve kelimelerinin açık olmasından dolayı muhkem denmiştir. Müteşabih ayetler ise böyle değildir. Muhkem, kendisinden ne kastedildiği açık olduğu için veya yorum yoluyla anlaşılan şeklinde; müteşabih ise, Allah'ın sadece kendisinin bildiği konular olarak tarif edilmiştir. Mesela kıyametin ne zaman kopacağı, deccalin ne vakit çıkacağı ve sure başlarında bulunan hece harfleri ile neyin kastedildİğİ gibi konular müteşabİhin kapsamına girer.

 

Muhkem ve müteşabihin açıklaması konusunda bunların dışında ona yakın başka görüşler de mevcuttur. Ancak konumuz, bütün bu görüşleri tek tek ele almaya izin vermemektedir. Burada sadece en çok yaygın olan ve doğruya en yakın tarifleri zikrettim. Büyük Alim Ebu Mansur el-Bağdadı, bize ve İbn Semanı'ye göre doğru olan son görüşü, en güzel ve ehl-i sünnetin çizgisine en uygun görüş olarak görmüştür. İlk görüşü ise müteahhir ulema  son dönem alimleri benimsemiştir.

 

Her şeyin doğrusunu en iyi Allah bilir.

 

"Bil ki onlar, Allah'ın kitabında bahsedip yerdiği kimselerdir. O halde onlardan sakının!} Bu hadiste geçen sakınmaktan maksat müteşabih ayetlere uyanlara kulak vermemektir.

 

Müteşabih ifadelerin peşine ilk olarak Yahudiler düşmüştür. Nitekim İbn İshak'ın anlattıklarına göre surelerin başlarında bulunan hece harflerinin - huruf-u mukatta'nın yorumunu yapıp cümel hesabı ile İslam ümmetinin ömrünü tespit etmeye çalışmışlardır.

 

Müslümanlardan ise ilk olarak Hariciler müteşabih ayetlerin peşine düşmüştür. Nitekim İbn Abbas bu ayeti söz konusu ifade ile haricilerin kastedildiğini söyleyerek tefsır etmiştir. Hz. Ömer de Subayğ'ın yaptıklarını onaylamamıştır. Onun müteşabih ayetterin peşine düştüğünü öğrenince kanatıncaya kadar kafasına vurmuştu. Bu rivayeti Darimı ve daha başka hadis imamları tahriç etmiştir.

 

Hattabı şöyle demiştir: "Müteşabih ayetler iki türlüdür:

 

1-Muhkem ayetlere müracaat edilip onlara göre düşünüldüğü zaman anlamı anlaşılan ayetler.

 

2-Hiçbir şekilde manasının bilinemeyeceği ayetler. Sapık insanlar bu ayetlerin peşine düşüp yorumlarını araştırırlar. Ama bir türlü hakikatlerini öğrenemezler. Sonra ayetler hakkında kuşkulanmaya başlarlar. Bu şekilde fitneye sürüklenirler."

 

Her şeyin doğrusunu en iyi Allah bilir.

 

باب: {واني أعيذها بك وذريتها من الشيطان الرجيم} /36/.

2. "KOVULMUŞ ŞEVTANA KARŞI ONU VE SOYUNU SENİN KORUMANI DİLİYORUM"[Al-i İmran 36] AYETİNİN TEFSİRİ

 

حدثني عبد الله بن محمد: حدثنا عبد الرزاق: أخبرنا معمر، عن الزهري، عن سعيد بن المسيب، عن أبي هريرة رضي الله عنه:

 أن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (ما من مولود يولد إلا والشيطان يمسه حين يولد، فيستهل صارخا من مس الشيطان إياه، إلا مريم وابنها). ثم يقول أبو هريرة: واقرؤوا إن شئتم: {وإني أعيذها بك وذريتها من الشيطان الرجيم}.

 

[-4548-] Ebu Hureyre'den rivayet edildiğine göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

 

"Bütün çocuklara doğdukları esnada şeytan dokunur. Kendilerine şeytan dokunduğu için ağlayarak doğarlar. Ancak Hz. Meryem ve onun oğluna şeytan dokunmamıştır."

Ebu Hureyre şöyle demiştir:

 

"Dilerseniz, 'Kovulmuş şeytana karşı onu ve soyunu senin korumanı diliyorum,' ayetini okuyun."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:  

 

"Kovulmuş şeytana karşı onu ve soyunu senin korumanı diliyorum"Al-i İmran 36] Ayetinin Tefsiri" İmam Buhar! bu konuda Ebu Hureyre'den nakledilen hadisi verdi. Bu hadisin açıklaması ve farklı lafızlarına işaret "Kitabu'i-enbiya" bölümünde geçmişti.

 

Zemahşeri bu hadisin anlamını eleştirmiştir. Sıhhati hakkında ise tevakkuf etmiştir. Bu konuda şunları sCiylemiştir: "Eğer bu hadis sahih ise manası şu şekildedir: Dpğan her çocuğu şeytan saptırmak ister. Onun bu isteğinden Hz. Meryem ve oğlu kurtulmuştur. Çünkü onlar günahsızdı. Bu özelliği taşıyan diğer insanlar da aynı şekilde bundan kurtulmuştur. Zira Allah Teala şöyle buyurmuştur: "İblis dedi ki: Ya Rabbi! Beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki ben de dünyada onlara günahları süsleyeceğim ve ancak senin ihlasa erdirdiğin kulların müstesna, onların hepsini azdıracağım. "Hicr 39-40 Çocuğun ağlayarak doğması, şeytanın onun üzerindeki emellerini akla getirir. Sanki şeytan ona dokunup eliyle vurup 'Bu benim azdıracağım kullardan, , demiş olur. Bu hadisi Haşeviyye gibi şeytan ın insana dürtmesi olarak anlamak imkansızdır. Eğer İblis insanlara dürtme gücüne sahip olsaydı yeryüzü çığlıktan geçilmez olurdu."

 

Zemahşerı'nin bu itirazı birkaç açıdan çürütüıür. Şöyle ki; hadisin lafızlarının gerektirdiği anlamda bir problem yoktur. Hadisten ortaya çıkan anlam, Nebilerin masumluğuna aykırı değildir. İlk etapta anlaşılan manaya göre şeytan, doğan her çocuğa doğumu esnasında dokunabilir. Ona bu imkan verilmiştir. Ancak Allah'ın ihlaslı kıldığı kullarına bu dokunma kesinlikle zarar vermez. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu hadisinde bu ihlaslı kullardan sadece Hz. Meryem ve onun oğlunu zikretmiştir. Şeytan adeti gereği onlara dokunmak istemiştir. Fakat ona engelolunmuştur. Bu yüzden burada sadece Hz. Meryem ve oğlu zikrediimiştir. Bu durum şeytanın diğer ihlaslı kılınmış kullara musallat olacağı anlamına gelmez.

 

Zemahşerl'nin "Eğer İblis insanlara dürtme gücüne sahip olsaydı, yeryüzü çığlıktan geçilmez olurdu," sözüne gelince, şunu deriz: İblis'e çocukların doğumu esnasında onlara dokunma imkanının tanınması, onun sürekli bu hakka sahip olduğu anlamına gelmez.