SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’T-TEFSİR

<< 1682 >>

BAKARA SURESİ

باب: {نساؤكم حرث لكم فأتوا حرثكم أنى شئتم وقدموا لأنفسكم}. الآية /223/

39. "KADINLARlNIZ SİZİN İÇİN BİR TARLADIR. TARLANIZA NASIL DİLERSENİZ ÖYLE VARIN. KENDİNİZ İÇİN ÖNCEDEN HAZıRLIK VAPIN." AYETİNİN TEFSİRİ [Bakara 223]

 

حدثني إسحاق: أخبرنا النضر بن شميل: أخبرنا ابن عون، عن نافع قال: كان ابن عمر رضي الله عنهما إذا قرأ القرآن لم يتكلم حتى يفرغ منه، فأخذت عليه يوما، فقرأ سورة البقرة، حتى انتهى إلى مكان قال: تدري فيم أنزلت؟ قلت: لا، قال: أنزلت في كذا وكذا، ثم مضى.

 

[-4526-] Nafi' şöyle demiştir: İbn Ömer Kur'an okuduğu zaman, okuyuşunu bitirene kadar konuşmazdı. Bir gün Mushaftan onu takip ediyordum. Ezbere Bakara suresini okumaya başladı. Bir ayete gelince: "Bu ayetin kim ve hangi konu hakkında indiğini biliyor musun?" diye sordu. Ben de: "Hayır.ır diye cevap verdim. Bunun üzerine: "Şu şu hususta indi," deyip okumaya devam etti.

 

 

وعن عبد الصمد: حدثني أبي: حدثني أيوب، عن نافع، عن ابن عمر: {فأتوا حرثكم أنى شئتم}. قال يأتيها في.وراه محمد بن يحيى بن سعيد، عن أبيه، عن عبيد الله، عن نافع، عن ابن عمر.

 

[-4527-] Nafi' İbn Ömer'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Kadınlarınız sizin için bir tarladır. Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın," ayeti, erkeğin karısı ile [anal} ilişki kurması hakkındadır

 

Bu rivayeti Muhammed İbn Yahya İbn Said, babası, Ubeydullah ve Nafi' kanalıyla İbn Ömer'den nakletmiştir.

 

 

حدثنا أبو نعيم: حدثنا سفيان، عن المنكدر: سمعت جابرا رضي الله عنه قال: كانت اليهود تقول: إذا جامعها من ورائها جاء الولد أحول، فنزلت: {نساؤكم حرث لكم فأتوا حرثكم أنى شئتم}]

 

[-4528-] İbnu'l-Münkedir'den Cabir'in şöyle dediği nakledilmiştir: Yahudiler "Bir erkek kadın ile arka tarafından yaklaşarak ilişkiye girerse, çocuk şaşı dünyaya gelir," derdi. Bunun üzerine "Kadınlarımz sizin için bir tarladır. Tarlamza nasıl dilerseniz öyle varın," ayeti nazil oldu.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:  

 

Ayette geçen ...enna edatı hakkında farklı görüşler vardır. Bir görüşe göre bu edat, "nasıl", bir diğer görüşe göre, "nereden", bir başka görüşe göre ise, "ne zaman" anlamına gelir. Bu farklılıklara göre ayetin yorumu da farklılık arz etmektedir.

Muhammed İbn Yahya İbn Said el-Kattan'ın rivayetini Taberani, "el-Evsat"ta Ebu Bekir A'yun, Muhammed İbn Yahya kanalı ile yukarıdaki senetle İbn Ömer'den nakletmiştir. Bu rivayete göre İbn Ömer şöyle demiştir: "Allah Teala, 'Kadınlar sizin için bir tarladır,' ayetini anal ilişkiye izin vermek için indirmiştir." Taberani bu rivayet hakkında şöyle demiştir: "Bunu, Abdullah İbn Ömer'den sadece Yahya İbn Said nakletmiştir. Ondan da yalnızca oğlu Muhammed aktarmıştır." Ancak bunu Abdullah İbn Ömer'den sadece Yahya İbn Said nakletmemiştir. Abdulaziz ed-Deraverdi de Ubeydullah İbn Ömer'den bunu rivayet etmiştir. Ayrıca bu hadisi Nafi'den, bizim isimlerini verdiğimiz ravilerden daha başka bir grup da nakletmiştir. Bu kimselerin rivayetleri, İbn Merdliye'nin tefsirinde bulunmaktadır.

 

İsmam Buharı'nin tasarrufunu eleştirmiştir. Bu konuda şunları söylemiştir: "İbn Ömer'den naklettiği bütün rivayetler kapalıdır. Herhangi bir yarar taşıma- . maktadır. Biz, Abdulaziz ed-Deraverdi kanalıyla Malik, UbeydulIah İbnÖmer ve İbn Ebı Zi'b'den bu konuda rivayette bulunduk. Her üçü de, bu konudaki tefsiri Nafi"den aktarmıştır. Malik'ten de çeşitli yollarla bu bilgi aktarılmıştır."

 

Bahsi geçen ed-Deraverdı'nin rivayetini Darekutnı, "Garaibu Malik" adlı eserinde Nafi"den nakleden üç farklı ravi kanalıyla aktarmıştır. Bu rivayet İbn Avn'ın ondan aktardığı rivayete benzemektedir. Söz konusu rivayet sözleri şu şekildedir: "Bu ayet eşi ile arkadan ilişkiye giren ensardan bir adam hakkında nazil oldu. İnsanlar onun bu yaptığını büyüttüler. Bunun üzerine ayet indi." Hadisi aktaran ravi, İbn Ömer'e "O kişi, hanımının arkasından yaklaşıp ön tarafıyla mı ilişkiye girmişti," diye sormuş. İbn Ömer de: "Hayır, onunla sadece anal ilişkiye girmişti," cevabını vermiştir.

 

Zeyd İbn Eslem İbn Ömer'den aktardığı rivayet ile, bu konuda Nafi"ye mutabaatta bulunmuştur. Zeyd'in bu rivayet i sahıh bir senet ile Nesaı tarafından nakledilmiştir.

 

Ezdi bu rivayetin bazı ravilerini eleştirmiştir. Ancak İbn Abdilberr buna karşı çıkmıştır. Gerçekten İbn Abdilberr bu konuda haklıdır. O bu hususta şöyle demiştir: "Bu konudaki İbn Ömer rivayeti, sahıh ve meşhurdur. Bunu, ondan Nafi' nakletmiştir. Dolayısıyla Zeyd İbn Eslem'in İbn Ömer'den bunu nakletmiş ol!li}sı yadırganamaz."

 

Abdullah İbn Ömer'den oğlu Abdullah da bu rivayeti aktarmıştır. Söz konusu bu rivayet de Nesaı tarafından tahriç edilmiştir. Saıd İbn Yesar ile Salim İbn Abdillah İbn Ömer babasından Nafi"nin sözlerine benzer sözler aktarmıştır. Saıd ve Salim'in rivayetleri de Nesaı ve İbn Cerır et-Taberı tarafından tahriç edilmiştir. Söz konusu rivayet şu şekildedir: "Abdurrahman İbn Kasım'dan şöyle nakledilmiştir: İmam Malik'e: Bazı insanlar Salim'in, 'Köle babama iftira attı' dediğini haber verdi. Bunun üzerine İmam Malik: 'Şunu kesinlikle ifade edeyim ki, Zeyd ibn Ruman bana, Salim İbn Abdillah İbn Ömer'in babasından Nafi"nin sözlerine benzer sözler aktardı,' dedi. Ben de şöyle karşılık verdim: 'Haris İbn Yakup, Saıd İbn Yesar kanalıyla İbn Ömer'in şöyle dediğini nakletmiştir: yazıklar olsun! Müslüman biri hiç böyle söyler mi? Malik de şöyle dedi: 'Şunu kesinlikle belirteyim ki, Rabia bana, Saıd İbn Yesar kanalıyla İbn Ömer'in Nafi"nin sözlerine benzer sözler söyled!ğini haber vermişti." Bu rivayeti Darekutnı, Abdurraman ıbn Kasım kanalıyla Imam Malik'ten nakletmiştir. Sonra da şöyle demiştir: Imam Malik'in böyle söylediği kaydedilmiştir. Bu rivayet de sahihtir.

 

Hatıb "Ruva.tı Ma.lik" kitabında İsrall İbn Ravh'tan şunu nakletmiştir: İmam Malik'e bunu [kadına arkadan yaklaşma meselesini] sordum. O da şöyle cevap verdi: Siz Arap değil misiniz? Tarla, sadece ekine müsait yer değil midir?

 

Müteahhir Malikller bu olaya dayanmışlardır.

 

Muhtemelen İmam Malik ilk görüşünden vazgeçmiştir. Ya da kendi kuralına gi2re rivayet sahıh olsa bile amelin, İbn Ömer hadisinin zıddına olduğunu düşünmüş ve bu hadisle amel etmemiştir.

 

Bu ayetin arkadan ilişkiye izin verme konusunda indiği hususunda İbn Ömer yalnız değildir. Ebu Ya'la, İbn Merduye, İbn Cerır ve Tahavı, Zeyd İbn Eslem ve Ata İbn Yesar kanalıyla Ebu Saıd el-Hudri'den şöyle nakletmişlerdir: "Ensardan bir adam hanımıyla anal ilişkiye girdi. İnsanlar bundan dolayı onu kınadılar ve 'Hanımını da ayıplıyoruz,' dediler. Bunun üzerine Allah Teala bu ayeti indirdi." Nesaı, Hişam İbn Saıd kanalıyla Zeyd'den bu rivayeti senetsiz olarak zikretmiştir. Ayetin iniş sebebi olarak anlatılan bu olay meşhurdur. Öyle anlaşılıyor ki, Ebu Saıd'den gelen rivayet İbn Abbas'a ulaşmamıştır. Ona, İbn Ömer'den gelen rivayet ulaşmıştır. Bu yüzden İbn Abbas, İbn Ömer'in yanıldığını belirtmiştir. Nitekim Ebu Davud Mücahid kanalıyla İbn Abbas'tan şöyle nakletmiştir: Allah affetsin, İbn Ömer yanılmıştır. Putperest olan ensarın bu kanadı, ehli kitap olan Yahudilerin şu kanadı ile birlikte yaşıyordu. Araplar Yahudilerin bir çok uygulamasını benimsemişlerdi. Onlar, kadınlarla tek bir şekilde ilişki kurarlardı. Onların ilişki tarzı, kadının her tarafının görülmesine müsait değildi. Ensar da bu adeti onlardan alıp uygulamaya başlamıştı. Kureyşliler ise kadınların keyfini çıkarırlardı. Onlarla yüzyüze, arkalarını çevirerek ve sırt üstü yatırarak ilişki kurarlardı. Muhacirlerden biri ensardan bir hanım ile evlenmişti. Adam bu şekilde hanımıyla ilişki kurmak istemiş ama kadın buna razı olmamıştı. İkisi arasında yaşanan bu olay yayılmış ve Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e kadar ulaşmıştı. Bunun üzerine Allah Teala, "Kadınlarınız sizin için bir tarladır. Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın," ayetini indirdi. Bu ayet, erkeklerin onlarla yüzyüze, arkalarını çevirerek ve sırt üstü yatırarak ilişki kurabileceklerini gösterir.

 

Bu rivayeti Ahmed İbn Hanbel de rivayet etmiştir. Tirmizı de sahıh bir senetle İbn Abbas'tan şu rivayeti nakletmiştir: "Hz. Ömer gelip: 'Ey Allah'ın Elçisi! Ben bittim. Dün gece yolumu değiştirdim,' dedi. Bunun üzerine; 'Kadınlarınız sizin için bir tarladır. Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın,' ayeti nazil oldu. Ayet şu anlama gelir: Önden olduğu sürece kadınla ister yüzyüze, ister ters çevirerek ilişki kurabilirsiniz. Yalnız arkadan ve hayızlı durumda her iki taraftan da sakının!

 

Mazirı şöyle demiştir: "İnsanlar, arkadan ilişki konusunda farklı görüşler benimsemişlerdir. Bunun helal olduğunu söyleyenler bu ayete sarılmışlardır. Haram olduğunu söyleyenler ise ayeti kerıme hakkında şu izahı yapmışlardır: Bu ayet, Cabir hadisinde belirtildiği üzere Yahudileri reddetmek için inmiştir.

 

Bazı Fıkıh Usulü alimlerine göre bir sebeb e binaen gelen umumi hükümler, sadece o sebebi bağlar. Ancak çoğunluğa göre sebebin hususlliği değil, lafzın umumlliği esas alınır. Bu durum, ayetin arkadan ilişkinin caiz oluşu konusunda delilolduğu anlamına gelir. Ancak bunu yasaklayan birçok hadis rivayet edilmiştir. Bu hadisler, ayetin umumlliğini hüküm ifade etmesini tahsis etmiştir. Kur'an'daki umumı ifadelerin ahad haberlerle tahsis edilmesi konusu da ihtilaflıdır."

 

Aralarından Buharı, Zühll, Bezzar, Nesaı ve Nısaburı'nin de bulunduğu bazı hadis alimleri, arkadan ilişkiyi yasaklayan sahıh herhangi bir rivayetin olmadığı kanaatindedirler. Kanaatime göre, bu rivayetler çok farklı yollarla nakledildiği için, delil olarak kullanılmaya müsaittir. Arkadan ilişkinin haram olduğuna dair görüşü şu husus da desteklemektedir: Eğer arkadan iliş.kivi caiz kabul eden görüşleri tercih etsek, bu durumda haram kılınan bir şeyin sonradan helal kılınması gerekir. Halbuki aslolan bunun tersidir.

 

Senet bakımından uygun olan hadislerden bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz:

 

a) Ahmed İbn Hanbel, Nesaı, İbn Mace ve İbn Hibban'ın Huzeyme İbn Sabit'ten naklettikleri hadis. İbn Hibban bu hadisin sahıh olduğunu belirtmiştir.

 

b) Ahmed İbn Hanbel ile Tirmizı'nin Ebu Hureyre'den rivayet ettikleri hadis.

İbn Hibban bu hadisin de sahıh olduğunu belirtmiştir.

 

c) İbn Abbas'tan gelen hadis. Biraz önce buna işaret edilmişti.

 

d) Tirmizı'nin şu rivayeti: "Allah Teala, bir erkekle veya bir kadınla arkadan ilişki kuran kimseye (rahmet nazarıyla) bakmaz." İbn Hibban bu rivayetin de sahıh olduğunu belirtmiştir.

 

Hal böyle olunca, şunu söylemek mümkün olur: Ayetin umumlliği tahsis edilir. Ayette geçen .....enna edatı, "yer" anlamına gelirse, bahsi geçen ilişki arkadan ilişkinin dışında anlaşılır. Zaten ayetin akışından da bu mana ortaya çıkmaktadır. Bu da, ayeti anlamını ilk etapta akla gelen mananın dışına çıkarmaya ihtiyaç bırakmamaktadır.

 

 

باب: {واذا طلقتم النساء فبلغن أجلهن فلا تعضلوهن أن ينكحن أزواجهن} /232/.

40. "KADINLARı BOŞADIĞINIZ VE ONLAR DA BEKLEME MÜDDETLERİNİ BİTİRDİKLERİ VAKİT, ONLARIN KOCALARIVLA EVLENMELERİNE ENGEL OLMAVIN."[Bakara 232] AYETİNİN TEFSİRİ

 

حدثنا عبيد الله بن سعيد: حدثنا أبو عامر العقدي: حدثنا عباد بن راشد: حدثنا الحسن قال: حدثني معقل بن يسار قال:

 كانت لي أخت تخطب إلي. وقال إبراهيم، عن يونس، عن الحسن: حدثني معقل بن يسار.

حدثنا أبو معمر: حدثنا عبد الوارث: حدثنا يونس، عن الحسن: أن أخت معقل بن يسار طلقها زوجها، فتركها حتى انقضت عدتها فخطبها، فأبى معقل، فنزلت: {فلا تعضلوهن أن ينكحن أزواجهن}.

 

[-4529-] Hasan'dan şöyle nakledilmiştir: "Kocası, Ma'kıl İbn Yesar'ın kızkardeşini boşamıştı. İddeti doluncaya kadar da ona dönmemişti. Sonra tekrar ona talip olmuştu. Ma'kil onun eski kocası ile evlenmesine karşı çıktı. Bunun üzerine "Onlann (eski) kocalanyla eulenmelerine engelolmayın!" ayeti indi.

 

Hadisin geçtiği diğer yerler: 5130, 5330, 5331.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:   

 

Tefsır alimleri bu ayet ile kadınların velilerine hitap edildiği konusunda fikir birliği içindedirler. İbn Cerır et-Taberı ve daha başka müfessirler bunu belirtmişlerdir. İbnu'I-Münzir, Ali İbn Ebı Talha kanalıyla İbn Abbas'tan şöyle nakletmiştir:

 

Bir adam düşünün ki hanımını boşamış. Hanımı iddedini dolduruyor. O esnada onunla yeniden evlenmeyi düşünüyor. Kadın da buna sıcak bakıyor. Ama kadının velisi bunu istemiyor. İşte bu ayet bu durumla ilgilidir.

 

İmam Buharı bu rivayeti yukarıdaki ayetin iniş nedeni olarak kısaca verdi.

 

Ancak "Kitabu'n-nikah"da bu hadisi tam olarak aktaracaktır. Hadisin açıklaması da orada yapllacaktır. (Kitabu'n-nikah, 36)

 

باب: {والذين يتوفون منكم ويذرون أزواجا يتربصن بأنفسهن أربعة أشهر وعشرا فإذا بلغن أجلهن فلا جناح عليكم فيما فعلن في أنفسهن بالمعروف والله بما تعملون خبير} /234/.

41. "SİZDEN ÖLENLERİN, GERİDE BIRAKTIKLARI EŞLERİ, KENDİ BAŞLARINA DÖRT AY ON GÜN BEKLERLER. BEKLEME MÜDDETLERİNİ BİTİRDİKLERİ VAKiT KENDiLERi HAKKINDA YAPTIKLARI MEŞRU İŞLERDE SİZE BİR GÜNAH YOKTUR. ALLAH YAPMAKTA OLDUKLARINIZI BİLİR,"[Bakara 234] AYETiNiN TEFSİRİ

 

{يعفون} /237/: يهبن.

يعفون  ya'fune yehebne يعفون ya'fune "[Bayanlar için] hıbe ederler," anlamına gelir.

 

حدثني أمية بن بسطام: حدثنا يزيد بن زريع، عن حبيب، عن ابن أبي مليكة: قال ابن الزبير: قلت لعثمان بن عفان: {والذين يتوفون منكم ويذرون أزواجا}. قال: قد نسختها الآية الأخرى، فلم تكتبها؟ أو: تدعها؟ قال: يا ابن أخي لا أغير شيئا منه من مكانه.

 

[-4530-] İbnu'z-Zübeyr Osman İbn Affan'a; "Sizden ölüp de (dul) eşler bırakan kimseler.. "[Bakara 240] ayetini başka bir ayet neshetmişti. O halde neden onu Mushaf'a yazdın veya olduğu gibi Mushaf'ta bıraktın?" diye sormuş. O da şu şekilde cevap vermiş:

 

Ey yeğenim! Bu Mushaf'ta bir harfin bile yerini değiştirmemi

 

 

حدثنا إسحاق: حدثنا روح: حدثنا شبل، عن ابن أبي نجيح، عن مجاهد:

 {والذين يتوفون منكم ويذرون أزواجا}. قال: كانت هذه العدة، تعتد عند أهل زوجها واجب، فأنزل الله: {والذين يتوفون منكم ويذرون أزواجا وصية لأزواجهم متاعا إلى الحول غير إخراج فإن خرجن فلا جناح عليكم فيما فعلن في أنفسهن من معروف}. قال: جعل الله لها تمام السنة سبعة أشهر وعشرين ليلة وصية، إن شاءت سكنت في وصيتها، وإن شاءت خرجت، وهو قول الله تعالى: {غير أخراج فإن خرجن فلا جناح عليكم}. فالعدة كما هي واجب عليها. زعم ذلك مجاهد.

وقال عطاء: قال ابن عباس: نسخت هذه الآية عدتها عند أهلها، فتعتد حيث شاءت، وهو قول الله تعالى: {غير إخراج}. قال عطاء: إن شاءت اعتدت عند أهله وسكنت في وصيتها، وإن شاءت خرجت، لقول الله تعالى: {فلا جناح عليكم فيما فعلن}. قال عطاء: ثم جاء الميراث، فنسخ السكنى، فتعتد حيث شاءت، ولا سكنى لها.

وعن محمد بن يوسف: حدثنا ورقاء، عن ابن أبي نجيح، عن مجاهد: بهذا.

وعن ابن أبي نجيح، عن عطاء، عن ابن عباس قال: نسخت هذه الآية عدتها في أهلها، فتعتد حيث شاءت، لقول الله: {غير إخراج}. نحوه.

 

[-4531-] "Sizden ölüp de (dul) eşler bırakan kimseler. .. "[Bakara 234] ayeti hakkında Mücahid şöyle demiştir:

 

Kadınlar, ölen kocalarının ailesinin yanında bu iddeti beklerlerdi. Bu şekilde iddet beklemeleri farzdır. Sonra Allah Teala, "Sizden ölüp de (dul) eşler bırakan kimseler, zevcelerinin, evlerinden çıkarılmadan, bir yıla kadar bıraktıkları maldan faydalanmaları hususunda (sağlıklarında) vasiyet etsinler. Eğer o kadınlar, (kendiliklerinden) çıkıp giderlerse, kendileri hakkında yaptıkları meşru şeylerden size bir günah yoktur," ayetini indirdi. Allah Teala, vasiyet olarak iddete yedi ay yirmi gün daha ekleyerek onu, tam bir seneye Çıkardı. Kadın dilerse vasiyete uygun olarak evde kalır, dilerse çıkar. İşte bu, Allah TealS'nın "Zeveelerinin, evlerinden çıkarılmadan, bir yıla kadar bıraktıkları maldan faydalanmaları hususunda (sağlıklarında) vasiyet etsinler. Eğer o kadınlar, (kendiliklerinden) çıkıp giderlerse, kendileri hakkında yaptıkları meşru şeylerden size bir günah yoktur," ifadesinin açıklamasıdır. Dört ay on gün iddet beklemek ise, kadına farzdır.

 

Bu sözleri İbn Ebı Nüceyh Mücahid'den aktarmıştır.

 

Ata, İbn Abbas'ın şöyle dediğini nakletmiştir: Bu ayet, kadının ailesi yanında iddet bekleme hükmünü neshetti. Bundan böyle kadın, dilediği yerde iddetini bekler. Nesheden ise ayetin .......gayra ihracin (evlerinden çıkarılmadan) bölümüdür.    '

 

Ata, İbn Abbas'tan aktardığı bu sözü şu şekilde açıklamıştır: Kadın, dilerse kocasının ailesinin yanında kalır ve kendisi için yapılan vasiyyet çerçevesinde mesken hakkını kullanır. Dilerse evden çıkar. Çünkü Allah Teala "Kendileri hakkında yaptıkları meşru şeylerden size bir günah yoktur," buyurmuştur.

 

Ata son olarak şöyle demiştir: Sonra miras ayeti indi ve boşanmış kadınların mesken hakkını kaldırdı. Bundan böyle kadınlar, diledikleri yerde iddetlerini beklerler. Artık onların mesken hakkı yoktur.

 

Hadisin geçtiği diğer yer: 5344.

 

 

حدثنا حبان: حدثنا عبد الله: أخبرنا عبد الله بن عون، عن محمد بن سيرين قال:

 جلست إلى مجلس فيه عظم من الأنصار، وفيهم عبد الرحمن بن أبي ليلى، فذكرت حديث عبد الله بن عتبة في شأن سبيعة بنت الحارث، فقال عبد الرحمن: ولكن عمه كان يقول ذلك، فقلت: إني لجريء إن كذبت على رجل في جانب الكوفة، ورفع صوته، قال: ثم خرجت فلقيت مالك بن عامر، أو مالك بن عوف، قلت: كيف كان قول ابن مسعود في المتوفى عنها زوجها وهي حامل؟ فقال: قال ابن مسعود: أتجعلون عليها التغليظ، ولا تجعلون لها الرخصة؟ أنزلت سورة النساء القصرى بعد الطولى.

وقال أيوب، عن محمد: لقيت أبا عطية مالك بن عامر.

 

[-4532-] Muhammed İbn Sirin'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Ensarın ileri gelenlerinin oluşturduğu bir mecliste bulundum. Aralarında Abdurrahman İbn Ebı Leyla da vardı. Şubey'a bintu'l-Haris hakkında Abdullah İbn Utbe'den nakledilen hadisi okudum. Bunun üzerine Abdurrahman:

 

"Fakat onun amcasl buna hükmetmezdi," dedi. Ben de:

 

"Eğer Küfe civarında bulunan bir adama karşı yalan isnat ettiyse m kuşkusuz çizmeyi aşmışımdır," dedim.

 

[Ravilerden İbn Avn'ın anlattığına göre] İbn Sırın sesini yükseltti. Sonra olayı anlatmaya şu şekilde devam etti: O meclisten ayrıldım. Derken Malik İbn Amir veya Malik İbn Avf ile karşılaştım. Ona;

 

"Hamile iken kocası ölüp dul kalan kadının iddeti hakkında İbn Mes'lid'un görüşü neydi?" diye sordum. O da İbn Mes'lid'un şöyle dediğini aktararak cevap verdi: Siz, kadın için öngörülen ruhsatı bırakıp ağır hükmü mü uyguluyorsunuz? Yemin ederim ki kadınlardan bahseden kısa sure, yine onlardan bahseden uzun sureden sonra inmiştir.

 

Hadisin geçtiği diğer yer: 4910 .

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:  

 

İbnu'z-Zübeyr'in Hz. Osman'a yönelttiği; "O halde neden onu Mushafa yazdın veya olduğu gibi Mushafta bıraktın?" sorusu, istifham-i inkarldir. İbnu'zZübeyr aslında şöyle demek istemiştir: "Bu ayet in mensuh olduğunu bildiğin halden neden onu Mushafa yazdın?" Ya da "Neden bu ayetin Mushaf'ta yazılı kalmasına izin verdin?"

 

باب: {حافظوا على الصلوات والصلاة الوسطى} /238/.

42. "NAMAZLARA VE ORTA NAMAZA DEVAM EDİN."[Bakara 238] AYETİNİN TEFSİRİ

 

حدثنا عبد الله بن محمد: حدثنا يزيد: أخبرنا هشام، عن محمد، عن عبيدة، عن علي رضي الله عنه: قال النبي صلى الله عليه وسلم.

حدثني عبد الرحمن: حدثنا يحيى بن سعيد: حدثنا هشام قال: حدثنا محمد، عن عبيدة، عن علي رضي الله عنه:

 أن النبي صلى الله عليه وسلم قال يوم الخندق: (حبسونا عن الصلاة الوسطى حتى غابت الشمس، ملأ الله قبورهم وبيوتهم، أو: أجوافهم - شك يحيى - نارا).

 

[-4533-] Hz. Ali'den rivayet edildiğine göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hendek savaşının yapıldığı gün şöyle buyurmuştur:

 

"Onlar güneş batana kadar orta namazı kılmamıza engeloldular. Yüce Allah onların kabirlerini ve evlerini veya karınıarını ateş ile doldursun."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:  

 

"Onlar güneş batana kadar orta namazı kılmamıza engeloldular." Bu hadis İmam Müslim'in rivayetinde "orta namazı, yani ikindi namazını. .. " şeklinde geçmektedir. Sonunda da şu ilave vardır: "Daha sonra Nebi ikindi namazını akşam ile yatsı arasında kıldı."

 

"Orta namaz" ile neyin kast edildiği konusunda selef alimleri arasında görüş farklılığı bulunmaktadır. Hatta Dimyatı bu konuda meşhur bir kitap telif etmiştir. İsmini de "Keşfu'l-gltCi ani's-salati'l-uüsta" koymuştur. Bu konuda tam on dokuz görüş tespit etmiştir. Bunlardan ilk beşini şu şekilde sıralayabiliriz:

 

I-Sabah Namazı. 2-Öğle Namazı. 3-İkindi Namazı. 4-Akşam Namazı. S-Bütün Namazıar.

Hz. Aliye göre "orta namaz" ikindi namazıdır. Bu konuda Tirmizı ve Nesai Zirr İbn Hubeyş'ten şu rivayeti nakletmişlerdir: "Ubeyde'ye, 'Hz. Ali'ye orta namazın hangisi olduğunu sor!' dedik. O da gidip ona sordu. Hz. Ali de şu cevabı vermiş: Biz, önceleri orta namazın sabah namazı olduğunu zannediyorduk. Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hendek savaşında 'Bizim orta namazı, yani ikindi namazım kılmamıza engeloldular,' buyuruncaya kadar bu düşüncemiz sürmüştü."

 

Bu rivayet, "ikindi namazı" ifadesinin tefsir kabilinden bazı raviler tarafından hadise eklendiği iddiasını çürütmektedir. Dolayısıyla bu ifade, orta namazın ikindi namazı olduğu konusunda Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den sadır olmuş bir nastır.

 

Orta namazın sabah namazı olduğu görüşünde olanların delilleri de güçlüdür. Ancak bu namazın ikindi namazı ile açıklanması daha doğrudur. Nitekim İbn Mes'Od ve Ebu Hureyre de bu görüştedir. Ebu Hanife'nin görüşü de bu doğrultudadır. Ahmed İbn Hanbel ve Şafi1lerin çoğunluğu da bu kanaattedirler. Çünkü bu konuda sahıh hadis vardır. Bu hususta Tirmizı şunları söylemiştir:

 

"Alim sahabılerin çoğu bu görüştedir." Maverdı de şöyle demiştir: "TabiOnun çoğu bu kanaattedir." İbn Abdilberr ise hadis ehlinin çoğunluğunun bu görüşte olduğunu söylemiştir.

 

باب: {وقوموا لله قانتين} /238/: مطيعين.

43. "ALLAH'A İTAAT EDEREK NAMAZ KILIN," [Bakara 238] AYETİNİN TEFSİRİ

 

قانتين  kanitine kelimesi itaat ederek anlamına gelir.

 

حدثنا مسدد: حدثنا يحيى، عن إسماعيل بن أبي خالد، عن الحارث بن شبيل، عن أبي عمرو الشيباني، عن زيد بن أرقم قال:

 كنا نتكلم في الصلاة، يكلم أحدنا أخاه في حاجته، حتى نزلت هذه الآية: {حافظوا على الصلوات والصلاة الوسطى وقوموا لله قانتين} فأمرنا بالسكوت.

 

[-4534-] Zeyd İbn Erkam'dan rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir:

 

"Önceleri namaz kılarken konuşurduk. İçimizden biri bir ihtiyacı hususunda kardeşi ile konuşurdu. Sonra "Namazlara ve orta namaza devam edin' AIlah'a itaat ederek namaz kılın!" ayeti indi ve bize konuşmamamız emrediidi.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:  

 

" قانتين kanitine itaat ederek anlamına gelir." Bu tefsir İbn Mes'ud'a aittir. İbn Ebi Hatim sahih bir senetle bu rivayeti nakletmiştir. Ayrıca aynı tefsiri İbn Abbas'tan ve bir grup tabiun tabakasından müfessirden de rivayet etmiştir. Yine İbn Abbas'tan bir başka senetle, " قانتين kanitine namaz kılanlar anlamına gelir," yorumunu aktarmıştır.

 

Bu konuda Mücahid ise şöyle demiştir: القنوت el-Kunut rukuya gitmek, secde etmek, kıyamı uzatmak, bakışları düşürmek, varlığımızla Allah'a teslim olup O'ndan sakınmaktır."

 

Bu başlık altında verilen hadisin delalet ettiği en kuvvetli manaya göre ayette geçen القنوت el-kunut susmak anlamına gelir. Nitekim bu rivayetin açıklaması

 

"Kitabu's-salat"ın sonlarına doğru namaz kılarken başka işlerle meşgulolmanın işlendiği başlıklar altında yapılmıştı. Susmaktan maksat, insanlarla konuşmamaktır. Yoksa mutlak manada susmak kastedilmemiştir. Çünkü namazda susmak olmaz. Namazın tamamı Kur'an ve dua okuyup Allah'ı anmaktan ibarettir.

 

Her şeyi en iyi Allah Teala bilir.

 

باب: {فإن خفتم فرجالا أو ركبانا فإذا أمنتم فاذكروا الله كما علمكم ما لم تكونوا تعلمون} /239/.

44. "EĞER KORKARSANIZ (NAMAZLARıNIZI) YÜRÜYEREK YAHUT BİNMİŞ OLARAK (KILIN). GÜVENE KAVUŞTUĞUNUZ ZAMAN, SİZ BİLMEZKEN ALLAH'IN SİZE ÖĞRETTİĞİ ŞEKİLDE O'NU ANIN (NAMAZ KILIN), "[Bakara 239] AYETİNİN TEFSİRİ

 

وقال ابن جبير: {كرسيه} /255/: علمه. يقال: {بسطة} /247/: زيادة وفضلا. {أفرغ} /250/: أنزل. {ولا يؤوده} /255/: لا يثقله، آدني أثقلني، والآد والأيد القوة. السنة: نعاس. {لم يتسنه}/259/: لم يتغير. (فبهت)/258/: ذهبت حجته. {خاوية} /295/: لا أنيس فيها. {عروشها} /259/: أبنيتها. {ننشرها} /259/: نخرجها. {إعصار} /266/: ريح عاصف تهب من الأرض إلى السماء، كعمود فيه نار.

İbn Cübeyr, }!kürsiyyuhu Allah'ın ilmi anlamına gelir .. بسطة  Besdaten kelimesi ziyade, fazlalık; أفرغ efriğ kelimesi yağdır, ولا يؤوده ve la yeuduhu ona ağırlık vermez anlamına gelir. [Arapçada] آدني adeni ifadesi "Bana ağırlık verdi," manasında kullanılır. والأيد ve'l-eydu الآد el-adu kelimeleri kuvvet; السنة esenetu uyuklama; لم يتسنه lem yetesenneh değişmemiş [bozulmamış]; فبهت fe buhite delilleri çurutülmüş; خاوية haviyetun ıssız; عروشها uruşiha binalar; ننشرها nunşiriha çıkartırız; عصار i'sarun içinde ateş olan sütun gibi yerden göğe doğru şiddetle esen rüzgar (şiddetli hortum) anlamına gelir.

 

وقال ابن عباس: {صلدا} /264/: ليس عليه شيء.

İbn Abbas şöyle demiştir: صلدا salden, üzerinde hiçbir şeyolmayan manasını ifade eder .

 

وقال عكرمة: {وابل} /264/ و/265/: مطر شديد. الطل: الندى، وهو مثل عمل المؤمن. {يتسنه} /259/. يتغير.

Ikrime şöyle demiştir: وابل vabilun, şiddetli yağmur; الطل et-tallu çiğ anlamına gelir. Müslümanın ameli için örnek verilmiştir.

 

حدثنا عبد الله بن يوسف: حدثنا مالك، عن نافع: أن عبد الله بن عمر رضي الله عنهما:

 كان إذا سئل عن صلاة الخوف، قال: يتقدم الإمام وطائفة من الناس، فيصلي بهم الإمام ركعة، وتكون طائفة منهم بينهم وبني العدو لم يصلوا، فإذا صلى الذين معه ركعة استأخروا مكان الذين لم يصلوا، ولا يسلمون، ويتقدم الذين لم يصلوا فيصلون معه ركعة، ثم ينصرف الإمام وقد صلى ركعتين، فيقوم كل واحد من الطائفتين فيصلون لأنفسهم ركعة بعد أن ينصرف الإمام، فيكون كل واحد من الطائفتين قد صلى ركعتين، فإن كان خوف هو أشد من ذلك، صلوا رجالا وقياما على أقدامهم أو ركبانا، مستقبلي القبلة أو غير مستقبليها.

قال مالك: قال نافع: لا أرى عبد الله بن عمر ذكر ذلك إلا عن رسول الله صلى الله عليه وسلم.

 

[-4535-] Abdullah İbn Ömer radiyallahu anh kendisine korku namazı sorulduğu zaman şu cevabı verirdi:

 

"İmam ile birlikte bir grup öne çıkar. İmam onlara bir rekat kıldım. Bu esnada diğer grup onlar ile düşman arasında namaz kılmadan beklerler. İmam arkasında namaza duranlara bir rekat kıldırdıktan sonra, cemaat geri çekilir ve namaz kılmayanların yerine gider. Bu esnada selam vermezler. Sonra namaz kılmayanlar gelir ve imam ile birlikte bir rekat kılarlar. Sonra imam namazı bitirir. Çünkü iki rekatı tamamlamıştır. İmam ayrıldıktan sonra her •iki guruptaki insanlar kalkarlar, kendi başlarına bir rekat daha kılarlar. Böylece her grup iki rekatı tamamlamış olur. Eğer korkuları bundan daha büyükse, bu durumda yürüyerek, ayakta durarak veya binek üstünde kılarlar. Bu esnada kıbleye yönelebilirler de yönelmeyebilirler de."

 

İmam Malik Nafi'nin şöyle dediğini nakletmiştir: "Kanaatime göre Abdullah İbn Ömer korku namazının nasıl kılınacağını olsa olsa Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den nakletmiştir."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:  

 

"İbn Cübeyr .......kursiyyühü Allah'ın ilmi anlamına gelir demiştir." Süfyan es-Sevrı tefsirinde Ebu Huzeyfe kanalıyla bu rivayeti senediyle birlikte zikretmiştir. Rivayetin senedi sahihtir.

 

Abd İbn Humeyd ve İbn Ebı Hatim başka bir senedie bu rivayeti Saıd İbn Cübeyr kanalıyla İbn Abbas'tan nakletmiştir. Ayrıca bu rivayet Taberanı'nin "Kitabu's-sünne" adlı eserinde bu senetle merfU' olarak nakledilmiştir. "Fevaidi Ebi'lHasen Ali İbn Ömer el-Harbf' adlı eserde de merfU' olduğu bize rivayet edilmiştir. Ancak bu rivayetin mevkUf olması daha doğrudur. Bu konuda Ukayli şöyle demiştir: "Bu rivayetin ref' edilmesi yanlıştır." Ayrıca bu tefsır garlbdir. Çünkü İbn Ebı Hatim bir başka senetle İbn Abbas'tan kürsü kelimesinin, iki ayağın konduğu yer anlamına geldiğini nakletmiştir. İbnu'l-Münzir de sahıh bir senetle Ebu Musa el-Eş'arı'den buna benzer bir tefsır nakletmiştir.

 

.....ve la yeuduhu ona ağırlık vermez anlamına gelir." Bu tefsır İbn Abbas'a aittir. Bu yorumu İbn Ebı Hatim Ali bin Ebı Talha kanalıyla İbn Abbas'tan nakletmiştir.

 

".......es-sinetu uyuklama." Bu yorumu İbn Ebı Hatim, Ali İbn Ebı Talha kanalıyla İbn Abbas'tan nakletmiştir.

 

......lem yetesenneh değişmemiş [bozulmamış]." Bu yorumu İbn Ebı Hatim iki farklı senet ile ıbn Abbas'tan rivayet etmiştir. Yakup kıraatinde bu kelime .....Iem yetesenne şeklinde okunur ve yıllanmamış, sanki akşamdan sabaha kalmış anlamına gelir.

 

ÖNEMLİ AÇiKLAMA

 

Bazı usul alimleri bu ayeti, kıyasın meşru olduğuna delilolarak getirmişlerdir. Çünkü bu ayette bir kı yas söz konusudur. Şehir halkının diriltilmesi, şehrin yeniden imarlı hale gelmesi, yok olduktan sonra rızıkların tekrar var edilmesi, bu şehirden geçen kimsenin ve eşeğinin öldükten sonra yiyecekleri yanlarında olduğu halde diriltilmelerine kıyas edilmiştir.

 

"İbn Abbas şöyle demiştir: .........salden üzerinde hiçbir şeyolmayan manasına gelir." İbn Ebı Hatim bu kelimenin açıklaması hakkında başka bir senetle İbn Abbas'ın şöyle dediğini nakletmiştir: ......salden üzerinde hiçbir şeyin bitmediği kuru yer anlamındadır."

 

باب: {والذين يتوفون منكم ويذرون أزواجا} /240/.

45. "SİZDEN ÖLÜP DE EŞLER BıRAKAN KİMSELER ... "[Bakara 240] AYETİNİN TEFSİRİ

 

حدثني عبد الله بن أبي الأسود: حدثنا حميد بن الأسود ويزيد بن زريع قالا: حدثنا حبيب بن الشهيد، عن ابن أبي مليكة قال: قال ابن الزبير: قلت لعثمان هذه الآية التي في البقرة: {والذين يتوفون منكم ويذرون أزواجا - إلى قوله - غير إخراج}. قد نسختها الآية الأخرى، فلم تكتبها؟ قال: تدعها يا ابن أخي، لا أغير شيئا منه من مكانه. قال حميد: أو نحو هذا.

 

[-4536-] İbn Zübeyr'den şöyle dediği nakledilmiştir: "Osman radiyallahu anh'a Bakara suresindeki

 

'Sizden ölüp de (dul) eşler bırakan kimseler, zevcelerinin, evlerinden çıkarılmadan, bir yıla kadar bıraktıkları maldan faydalanmaları hususunda (sağlıklarında) vasiyet etsinler,' ayetinin bir başka ayet ile neshedildiğini söyledim ve buna rağmen neden mushafta bunu yazdırdığını sordum. O da şöyle cevap verdi:

 

Ey Yeğenim! Sen de ona dokunma! Ben mushaftaki hiçbir ayetin yerini değiştirmeyeceğim.

 

باب: {وإذ قال إبراهيم رب أرني كيف تحيي الموتى} /260/.

46. "İBRAHİM RABBİNE: EY RABBİM! 'ÖLÜYÜ NASIL DİRİLTTİĞİNİ BANA GÖSTER.' DEMİŞTİ."[Bakara 260] AYETİNİN TEFSİRİ

 

{فصرهن} /260/: قطعهن

قطعهن فصرهن  fesurhunne-katti'ne فصرهن fesurhunne onları parçala anlamına gelir. 

 

حدثنا أحمد بن صالح: حدثنا ابن وهب: أخبرني يونس، عن ابن شهاب، عن أبي سلمة وسعيد، عن أبي هريرة رضي الله عنه قال:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (نحن أحق بالشك من إبراهيم إذ قال: {رب أرني كيف تحيي الموتى قال أو لم تؤمن قال بلى ولكن ليطمئن قلبي}).

 

[-4537-] Ebu Hureyre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

 

Biz kuşkulanma konusunda İbrahim Nebie göre daha haklıyız. Hani o, "Ey Rabbim! Ölüyü nasıl dirilttiğini bana göster," demişti. Rabbi or:ıa: "Yoksa inanmadın mı?" dedi. İbrahim: "Hayır! İnandım, fakat kalbimin mutmain olması için (görmek istedim)" dedi.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:  

 

فصرهن  fesurhünne onları parçala anlamına gelir." İbn Ebı Hatim iki farklı senetle İbn Abbas'tan ve çeşitli yollarla bir grup tabiundan bu yorumu nakletmiştir. Ayrıca bir başka senet ile İbn Abbas'tan şu rivayeti nakletmiştir: فصرهن fesurhunne kuşları bağla ve sonra onları boğazIa anlamına geliL"

 

Kıraat ravileri İbn Abbas'ın فصرهن fesurhünne kelimesini nasılokuduğu hakkında farklı rivayetler nakletmişlerdir. Bazısına göre Hamza kıraatinde olduğu gibi ......sad harfini kesre ile okumuştur. Bazısına göre ise çoğunluğun kıraatinde olduğu gibi ........sad harfini damme ile okumuştur.

 

İmam Buhar! bu ifadenin açıklamasından sonra Ebu Hureyre'nin r.a. rivayet ettiği hadisi nakletti. Bu hadisin ayrıntılı açıklaması, "Kitabu'l-enbiya"da yapılmıştı.

 

باب: قوله: {أيود أحدكم أن تكون له جنة من نخيل وأعناب}   إلى قوله: {لعلكم تتفكرون} /266/.

47. "Hiç biriniz ister mi ki, kendisinin hurmalık ve üzümlüklerden bir bahçesi olsun, altında ırmaklar aksın, içinde her türlü ürünü bulunsun da, kendi üzerine de ihtiyarlık çökmüş ve elleri ermez, güçleri yetmez küçük, zayıf çocukları olsun. Derken ona ateşli bir bora isabet ediversin de o bahçe yanıversin. İşte Allah, ayetlerini size böylece açıklıyor. Umulur ki, düşünürsünüz." AYETİNİN TEFSİRİ [Bakara 266]

 

حدثنا إبراهيم: أخبرنا هشام، عن ابن جريج: سمعت عبد الله بن أبي مليكة يحدث، عن ابن عباس قال، سمعت أخاه أبا بكر بن أبي مليكة يحدث، عن عبيد بن عمير قال:

 قال عمر رضي الله عنه يوما لأصحاب النبي صلى الله عليه وسلم: فيم ترون هذه الآية نزلت: {أيود أحدكم أن تكون له جنة}؟ قالوا: الله أعلم، فغضب عمر، فقال: قولوا: نعلم أو لا نعلم، فقال ابن عباس: في نفسي منها شيء يا أمير المؤمنين، قال عمر: يا أخي قل ولا تحقر نفسك، قال ابن عباس: ضربت مثلا لعمل، قال عمر: أي عمل؟ قال ابن عباس: لعمل، قال عمر: لرجل غني يعلم بطاعة الله عز وجل، ثم بعث الله له الشيطان، فعمل بالمعاصي حتى أغرق أعماله.

 

[-4538-] Ubeyd İbn Umeyr'den naklettiğine göre "Ömer r.a. bir gün Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ashabına,

 

- Sizden biriniz arzu eder mi ki, kendisinin bir bahçesi olsun ... ayetinin kimin hakkında indiğini sanıyorsunuz? diye sordu. Onlar:

 

- Allah daha iyi bilir diye cevap verdiler. Bunun üzerine Ömer r.a. kızdı ve

 

- Ya biliyoruz deyin, ya da bilmiyoruz, dedi. Bunun üzerine [İbn Abbas ile Ömer arasında şu konuşma geçti:]

 

İbn Abbas: Ey mu'minlerin emiri! Bu ayet hakkında aklımda bir düşünce var.

 

Ömer: Yeğenim o halde söyle! Kendini küçük görme!

 

İbn Abbas: Bu ayette bir amel örnekle anlatıldı.

 

Ömer: Hangi amel?

 

İbn Abbas: Bir amelin işte ...

 

Ömer: Bu ayette Allah'a itaat eden, sonra Allah'ın kendisine şeytanı musallat ettiği ve bu yüzden isyan fiilleri işleyerek yaptığı iyilikleri boşa çıkaran zengin bir adamın durumuna örnek verilmiştir.