SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’T-TEFSİR

<< 1675 >>

BAKARA SURESİ

باب: {وإذ قلنا ادخلوا هذه القرية فكلوا منها حيث شئتم رغدا وادخلوا الباب سجدا وقولوا حطة نغفر لكم خطاياكم وسنزيد المحسنين} /58/

5. "(İSRAİLOĞULLARINA) 'BU ŞEHRE GİRİN, ORADA BULUNANLARDAN DİLEDİĞİNİZ ŞEKİLDE BOL BOL YİYİN! KAPISINDAN EĞİLEREK GİRİN, (GİRERKEN DE) 'HITIA!' 'YA RABBİ BİZİ AFFET!' DEVİN Kİ, SİZİN HATALARINIZI BAĞIŞLAYALIM; ZİRA BİZ, İYİ DAVRANANLARA KARŞILIĞINI FAZLASIYLA VERECEĞİZ', DEMİŞTİK,"[Bakara 58] AYETİNİN TEFSiRİ

 

رغدا: واسعا كثيرا

Ayette geçen رغدا ragaden kelimesi bol ve çok anlamına gelir.

 

حدثني محمد: حدثنا عبد الرحمن بن مهدي، عن ابن المبارك، عن معمر، عن همام بن منبه، عن أبي هريرة رضي الله عنه،

 عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (قيل لبني إسرائيل: {ادخلوا الباب سجدا وقولوا حطة}. فدخلوا يزحفون على أستاههم، فبدلوا، وقالوا: حطة، حبة في شعرة).

 

[-4479-] Ebu Hureyre'den Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

 

ادخلوا الباب سجدا وقولوا حطة  "İsrailoğullarına şehrin kapısından eğilerek girin! Girerken de 'hıtta!' deyin" denildi. Fakat onlar kıçları üzerinde sekerek girdiler. Böylece kendilerine verilen emri değiştirdiler. Hıtta demek yerine de, 'habbe .. şeara - dane kıl çuvalda' dediler."

 

 

AÇIKLAMA:

 

"Ayette geçen رغدا  ragaden kelimesi bol ve çok anlamına gelir." Bu tefsır Ebu Ubeyde'ye aittir. 0, bu konuda şöyle demiştir: "Ragad, insanın çalışıp yorulmasına ihtiyaç bırakmayacak çokluğu ifade eder.

 

باب: قوله: {من كان عدوا لجبريل}.

6. "DE Ki: CEBRAiL'E KiM DÜŞMAN İse… [Bakara 97] AYETİNİN TEFSiRİ

 

وقال عكرمة: جبر وميك وسراف: عبد، إيل: الله

İkrime şöyle demiştir: جبر Cebr, ميك mik ve سراف seraf kelimeleri kul, إيل il kelimesi ise الله Allah anlamına gelir.

 

حدثنا عبد الله بن منير: سمع عبد الله بن بكر: حدثنا حميد، عن أنس قال:

 سمع عبد الله بن سلام بقدوم رسول الله صلى الله عليه وسلم وهو في أرض يحترف، فأتى النبي صلى الله عليه وسلم فقال: إني سائلك عن ثلاث لا يعلمهن إلا نبي: فما أول شرط الساعة، وما أول طعام أهل الجنة، وما ينزع الولد إلى أبيه أو إلى أمه؟ قال: (أخبرني جبريل آنفا). قال: جبريل؟ قال: (نعم). قال: ذاك عدو اليهود من الملائكة، فقرأ هذه الآية: ({من كان عدوا لجبريل فإنه نزله على قلبك بإذن الله}. أما أول أشراط الساعة فنار تحشر الناس من المشرق إلى المغرب، وأما أول طعام أهل الجنة فزيادة كبد حوت، وإذا سبق ماء الرجل ماء المرأة نزع الولد، وإذا سبق ماء المرأة نزعت). قال: أشهد أن لا إله إلا الله، وأشهد أنك رسول الله، يا رسول الله، أن اليهود قوم بهت، وإنهم إن يعلموا بإسلامي قبل أن تسألهم يبهتوني، فجاءت اليهود، فقال النبي صلى الله عليه وسلم: (أي رجل عبد الله فيكم). قالوا: خيرنا وابن خيرنا، وسيدنا وابن سيدنا. قال: (أرأيتم إن أسلم عبد الله بن سلام). فقالوا: أعاذه الله من ذلك، فخرج عبد الله فقال: أشهد أن لا إله إلا الله، وأن محمدا رسول الله. فقالوا: شرنا وابن شرنا، وانتقصوه، قال: فهذا الذي كنت أخاف يا رسول الله.

 

[-4480-] Enes İbn Malik'ten rivayet edildiği ne göre, o şöyle demiştir:

 

"Bir bahçede meyve devşiren Abdullah İbn Selam Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in  Medıne'ye geldiğini haber aldı. Bu yüzden hiç vakit kaybetmeden Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına gitti. Ona, 'Sana üç mesele hakkında soru soracağım. Bunları ancak bir Nebi bilebilir' dedi. Sonra

 

'Kıyamet alametlerinin ilki nedir?', 'Cennet ehlinin ilk yiyeceği nedir?',

'çocuğun babasına veya annesine çekmesine ne neden olur?' diyerek sorularını sıraladı. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem

 

'Biraz önce Cebrail bunların cevabını bana haber verdi' buyurdu. Bunun üzerine Abdullah 'Cebrail mil' diyerek hayretini ifade etti. Hz. Nebi 'evet' diye karşılık verince 'o, melekler içinde Yahudilerin düşmanıdır' dedi. Bunun üzerine Allah Resulü sallallShu aleyhi ve sellem 'Kim Cebrail'e aleyhisselam düşman ise, şunu iyi bilsin ki; Allah'ın izniyle Kur'an'ı senin kalbine o indirdi. .. ' ayetini okudu ve şöyle buyurdu: Kıyametin ilk alameti büyük bir yangındır. Bu yangın insanları doğudan batıya sürecektir. Cennet ehlinin ilk yiyeceği balina gibi büyük bir balığın karaciğerine bitişik olan fazlalıktır. Erkeğin suyu kadının suyundan önce gelirse, çocuk babaya çeker. Eğer kadının suyu önce gelirse, çocuk anaya çeker.

 

Bu cevaplar karşısında Abdullah İbn Selam 'Şehadet ederim ki; Allah'tan başka ilah yoktur. Muhammed de onun elçisidir.

 

Ey Allah'ın Elçisi! Yahudiler çok iftira atan bir millettir. Eğer onlara benim nasıl biri olduğumu sormadan önce Müslüman olduğumu öğrenecek olurlarsa bana iftira atarlar' dedi.

 

Bir müddet sonra Yahudiler geldi. Hz. Nebi s.a.v. onlara 'Abdullah'ı aranızda nasıl bilirsiniz?' diye sordu. Onlar da, 'Bizim en hayırlımızdır. Babası da kavmimizin en hayırlısı idi. İçimizde söz sahibi bir kimsedir. Babası da öyleydi' diye cevap verdiler. Bunun üzerine Allah Resulü s.a.v. 'Abdullah İbn Selam Müslüman olursa ne düşünürsünüz?' diye sordu. Onlar da 'Allah onu Müslüman olmaktan korusun' diye karşılık verdiler. Bunun üzerine Abdullah İbn Selam çıkıp 'Şahitlik ederim ki, Allah'tan başka ilah yoktur! Muhammed de onun elçisidir' diye haykırdı. Bu defa Yahudiler, 'Abdullah bizim en şerlimizdir. Babası da içimizdeki en kötü insandı' deyip onu karaladılar. Bunun üzerine Abdullah,

 

'Ey Allah'ın Elçisi! Benim de endişe ettiğim husus buydu,' dedi."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Cebrail'e kim düşman ise şunu iyi bilsin ki." Bir yoruma göre, Yahudilerin Cebrail A.S.'a düşmanlığı şu nedenden ileri gelir:

 

Cebrail'e Nebiliğin Yahudiler arasında devam ettirmesi emredilmişti. Fakat o, Nebiliği onlardan başkasına aktarmıştır.

 

Bir başka yoruma göre ise, Yahudiler kendi sırlarını ortaya çıkardığı için Cebrail a.s.'a düşman olmuşlardır.

 

"İkrime şöyle demiştir: Cebr, mık ve seraf kelimeleri kul, il kelimesi ise Allah anlamına gelir." Taberi, Asım kanalıyla bu rivayeti ondan, muttasıl bir senetle şöyle zikretmiştir:

 

"Cibrll (Cebrail) ve Mikail, Allah'ın kulu manasına gelir. iı, Allah demektir." Başka bir senetle İkrime'den şöyle nakledilmiştir: "Cebr ve Mık kul anlamına gelir, iI ise Allah demektir."

 

Taberi ve diğer bazı müfessirler şöyle demişlerdir: "Cibrll lafzı değişik şekillerde okunur. Mesela Hicaz ehli bu kelimeyi; clcim harfinin kesresiyle hemzesiz biçimde Cibril şeklinde okur. Kıraat alimlerinin geneli bu okuyuşu benimsemiştir. Esedoğulları da bu şekilde okur. Yalnız onlar, bu kelimenin sonunu Jnun harfi ile tamamlayarak Cibrın şeklinde telaffuz ederler. Necidlilerin bir kısmı ile Temim ve Kays kabileleri ise, clcim ve ;Ira harflerinin fethası ve J (ra)'dan sonra hemze ile Cebrail şeklinde okurlar. Aynı zamanda bu, Hamza, Kisaı, Ebu Bekir ve Halerin kıraatidir. Ebu Ubeyd de bunu tercih etmiştir.

 

İmam Buhari İkrime'nin görüşünü zikrettikten sonra Enes'ten gelen ve biraz önce "Megazı Bölümü"nde geçen Abdullah İbn Selam'ın kıssasına yer verdi. Bu rivayetin açıklaması daha önce geçmiştir.

 

Taberi Şa'bı kanalıyla şu rivayet i nakletmiştir: "Hz. Ömer Yahudilere gidip

 

Tevrat dinlerdi. Dinlediklerinin Kur'an'ı doğrulamasından dolayı hayret ederdi. Onun anlattığına göre bir defasında Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de Yahudilerin yanına gitmişti. Bu esnada Hz. Ömer, Yahudilere 'Allah hakkı için doğru söyleyin! Onun s.a.v. Allah'ın elçisi olduğunu biliyor musunuz?' diye sordu. Alir.ıleri 'evet, onun Sallallahu Aleyhi ve Sellem Allah'ın elçisi olduğunu biliyoruz' diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Ömer, 'O halde neden ona tabi olmuyorsunuz?' diye sordu. Yahudiler şöyle cevap verdi: Melekler arasında düşmanımız ve dostumuz vardır. Ona Sallallahu Aleyhi ve Sellem Nebiliği melekler arasında bize düşman olan getirdi."

 

Hz. Ömer daha sonra hadisin devamını anlattı. Yahudilerle olan konuşması bitince daha önce oradan ayrılan Hz. Nebi s.a.v.'e yetişti. [Daha bu olayı haber vermeden] Allah Resulü bu ayeti ona okudu.