باب: أين ركز
النبي صلى
الله عليه
وسلم الراية
يوم الفتح.
48. FETİH GÜNÜ NEBİ S.A.V. SANCAĞI NEREDE
DiKTi?
حدثنا عبيد
الله بن
إسماعيل:
حدثنا أبو
أسامة، عن
هشام، عن أبيه
قال:
لما
سار النبي صلى
الله عليه
وسلم عام
الفتح، فبلغ
ذلك قريشا،
خرج أبو سفيان
بن حرب، وحكيم
بن حزام،
وبديل بن
ورقاء،
يلتمسون الخبر
عن رسول الله
صلى الله عليه
وسلم، فأقبلوا
يسيرون حتى
أتوا مر
الظهران،
فإذا هم بنيران
كأنها نيران
عرفة، فقال
أبو سفيان:
ماهذه،
لكأنها نيران
عرفة؟ فقال
بديل بن
ورقاء: نيران
بني عمرو،
فقال أبو
سفيان: عمرو
أقل من ذلك،
فرآهم ناس من
حرس رسول الله
صلى الله عليه
وسلم
فأدركوهم
فأخذوهم،
فأتوا بهم
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم فأسلم
أبو سفيان،
فلما سار قال
للعباس: (احبس
أبا سفيان عند
خطم الجبل، حتى
ينظر إلى
المسلمين).
فحبسه
العباس،
فجعلت القبائل
تمر مع النبي
صلى الله عليه
وسلم، تمر
كتيبة كتيبة
على أبي
سفيان، فمرت كتيبة،
قال: يا عباس
من هذه؟ قال:
هذه غفار،
قال: مالي
ولغفار، ثم
مرت جهينة،
قال مثل ذلك،
ثم مرت سعد بن
هذيم، فقال
مثل ذلك، ومرت
سليم، فقال
مثل ذلك، حتى
أقبلت كتيبة
لم ير مثلها،
قال: من هذه؟
قال: هؤلاء
الأنصار،
عليهم سعد بن
عبادة معه
الراية، فقال
سعد بن عبادة:
يا أبا سفيان،
اليوم يوم
الملحمة،
اليوم تستحل
الكبعة. فقال
أبو سفيان: يا
عباس حبذا يوم
الدمار. ثم
جاءت كتيبة
وهي أقل
الكتائب،
فيهم رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
وأصحابه،
وراية النبي
صلى الله عليه
وسلم مع
الزبير بن
العوام، فلما
مر رسول الله
صلى الله عليه
وسلم بأبي
سفيان قال:
ألم تعلم ما
قال سعد بن
عبادة؟ قال:
(ما قال). قال:
كذا وكذا،
فقال: (كذب
سعد، ولكن هذا
يوم يعظم الله
فيه الكعبة،
يوم تكسى فيه
الكعبة). قال:
وأمر رسول
الله صلى الله
عليه وسلم أن
تركز رايته
بالحجون.
قال عروة:
وأخبرني نافع
بن جبير بن
مطعم قال: سمعت
العباس يقول
للزبير بن
العوام: يا
أبا عبد الله،
ها هنا أمرك
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
أن تركز
الراية؟
قال: وأمر
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يومئذ
خالد بن
الوليد أن
يدخل من أعلى
مكة من كداء، ودخل
النبي صلى
الله عليه
وسلم من كدا،
فقتل من خيل
الوليد رضي
الله عنه
يومئذ رجلان:
حبيش بن
الأشعر، وكرز
بن جابر
الفهري.
[-4280-] Hişam, babasından rivayetle dedi ki: "Fetih yılı Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem yola çıkınca durum Kureyş'e ulaştı. Bu sefer Ebu
Süfyan b. Harb ile Hakım b. Hizam ve Budeyl b. Verka, Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'e dair haberleri öğrenmek üzere çıktılar. Yola koyuldular ve
nihayet Merru'z-Zahran denilen yere vardılar. Orada Arafafta (hacılar
tarafından) yakılan ateşleri andıran ateşler gördüler.
Ebu Süfyan: Bunlar da ne? Sanki Arafat'ta yakılan ateşleri
andırıyor, dedi.
Budeyl b. Verka: Bunlar Amr oğullarının ateşleridir, dedi. Ebu
Süfyan: Amr (oğulları) bundan daha azdır, dedi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in nöbetçilerinden bir takım kimseler onları görüp arkalarından
yetiştiler ve onları yakalayarak ResuluIlah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
huzuruna getirdiler. Ebu Süfyan Müslüman oldu.
Yola çıkınca (Allah Resulü) Abbas'a: Ebu Süfyan'ı dağ geçidinin
daraldığı bir yerde alıkoy ki Müslümanları görsün, dedi. Abbas da onu orada
alıkoydu. Kabileler Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte geçmeye
başladı. Ebu Süfyan'ın yanından birlikler teker teker geçiyordu. Bir birlik
geçince: Ey Abbas, bunlar kim diye sordu. Bunlar Gıfarlılardır dedi. Gıfar'dan
bana ne, diye cevap verdi.
Daha sonra Cuheyneliler geçti, yine bunun gibisini söyledi.
Arkasından Sa'd b. Huzeym geçti, daha önce söylediğini tekrarladı. Suleym
geçti, önce dediğini tekrarladı.
Nihayet benzerini görmediği bir birlik geçince, bunlar kim dedi.
Abbas:
Bunlar ensardır. Başlarında da elinde sancağı tutan Sa'd b. Ubade
vardır dedi.
Sa'd b. Ubade: Ey Ebu Süfyan, bugün savaş günüdür, bugün Kabe('de
kan dökmek) helalolacaktır, dedi.
Ebu Süfyan: Ey Abbas bugün helak olacağımız gündür desene, dedi.
Sonra bir başka birlik geldi. Bu, birliklerin sayıca en az olanıydı. Aralarında
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve ashabı da bulunuyordu. Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sancağı da Zubeyr b. el-Awam tarafından
taşınıyordu. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Ebu Süfyan'ın yanından
geçince: Sa'd b. Ubade'nin ne dediğini bilmiyor musun, diye sordu. Allah
Resulü: Ne dedi diye sorunca, Ebu Süfyan şunları şunları söyledi, dedi.
Allah Resulü: Sa'd doğru söylemiyor dedi. Aksine bugün Allah'ın
Kabe'yi tazim edeceği bir gündür. Kabe'nin üstünün örtülerle kapatılacağı bir
gündür."
(Urve) dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem
sancağının el-Hacun'a dikilmesini emretti."
Urve dedi ki: "Bana Nafi' b. Cubeyr b. Mut'im de haber
vererek dedi ki:, elAbbas'ın, Zubeyr b. el-Awam'a şöyle dediğini dinledim: Ey
Abdullah'ın babası, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem sana sancağı tam
buraya mı dikmeni emretti?"
(Urve) dedi ki: "O gün Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem, Halid b. Velid'e Mekke'nin üst tarafından Keda'dan girmesini emretti.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem da Kuda'dan girdi. Halid b. Velid r.a.-'ın
atlılarından o gün Hubeyş b. el-Eş'ar ile Kurz b. Cabir el-Fihri adında iki
adam öldürüldü."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Fetih günü Nebi s.a.v. sancağı nereye dikti?" Yani
Nebi s.a.v.'in emriyle sancağın dikildiği yere dair açıklama.
"Arafe'de yakılan ateşler" ifadesi ile Arapların
Arafat'ta vakfe yapılacağı gece çokça ateş yakmak şeklindeki adetlerine işaret
edilmektedir. İbn Sa'd'daki rivayete göre, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
O gece ashabına emir vermesi üzerine onbin tane ateş yaktılar.
"Resulullah'ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem gece
koruyucularından bazı kimseler onları yetişip, yakaladı." İbn Aiz'deki
rivayette: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem önünden casusları yakalayacak
atlılar göndermişti. Huzaalılar da kimseyi yoldan geçirmiyorlardı. Ebu Süfyan
ve arkadaşları Müslümanların karargahına girince gece karanlığında süvariler
onları yakaladı, denilmektedir.
"Ebu Süfyan'ı alıkoy." Musa b. Ukbe'nin rivayetinde
belirtildiğine göre elAbbas, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e: Ebu
Süfyan'ın geri dönüp de kafir olmayacağından emin değilim. Bu sebeple onu
Allah'ın askerlerini görsün diye alıkoy, dedi. Allah Resulü de bunu yaptı.
Bunun üzerine Ebu Süfyan dedi ki: Ey Haşim oğulları, ahdi mi bozuyorsunuz?
el-Abbas: Hayır. Fakat benim sana bir ihtiyacım var. Sabah olsun, Allah'ın
müşrikler üzerine gidecek ordusunu ve Allah'ın müşrikler için neler
hazırladığını görmeni istiyorum. Bu sebeple onu sabah oluncaya kadar Erak
(denilen misvak ağacı)nın berisindeki dar geçitte tuttu.
"Dağ geçidin yakınında" yani dağ yolunun daraldığı
yerde. Onu orada tutmasının sebebi, bütün askerleri görebileceği ve onlardan
görmedik hiçbir kimsenin kalmayacağı bir dar geçit oluşundan dolayıdır.
"Beraberinde" ensarın "sancağı vardı."
"Sa'd b. Ubade: Ey Ebu Süfyan, bugün savaş günüdür,
dedi." Yani bugün hiçbir şekilde (kimsenin) kurtulmayacağı bir savaş
günüdür. Yani ölüm günüdür.
"Bugün Kabe'nin (hürmeti) helal kılınacak. Bunun üzerine
Ebu Süfyan: Ey Abbas, bugün helak olacağımız bir gündür desene, dedi."
Sa'd'ın "savaş günü (yevmu'l-melhama)" demekten kastı pek çok
kimsenin öldürüleceği büyük gün olacağıdır. Ebu Süfyan'ın da: Desene bugün
helak olacağımız gündür sözlerinden kastettiğiyle ilgili olarak da el-Hattabi
şöyle demektedir: Ebu Süfyan bu sözünün kavmini koruyabileceği ve onlara gelecek
zararı bertaraf edebileceği bir durumda olmayı temenni etmişti. Bundan kastın:
Bugün namus için, aile için öfkelenilecek ve gücü yeten kimse için onlar adına
intikam alınacak bir gündür.
İbn İshak der ki: Sa'dlın: Bugün savaş günüdür, bugün Kabe'nin hürmetinin
helal görüleceği gündür, demesini muhacirIerden birisi işitince: Ey Allah'ın
Resulü, Said'in Kureyşlilere hücum etmeyeceğinden emin değilim, dedi. Allah
Resulü bunun üzerine Ali'ye: Ona yetiş ve sancağı ondan aL. Sancakla (Mekke'ye)
sen gir, diye buyurdu.
İbn Hişam der ki: Sözü geçen adam Ömer'dir.
Derim ki: Bu uzak bir ihtimaldir. Çünkü zaten Ömer'in de onlara
karşı ileri derecede acımasız olduğu bilinen bir husustur.
el-Umevl'nin el-Me gazi adlı eserinde rivayet ettiğine göre Ebu
Süfyan Nebi s.a.v. hizaasına gelince, ona: Sen kavminin öldürülmesini mi
emrettin, diye sordu. Allah Resulü: Hayır deyince, Said b. Ubade'nin
söylediklerini ona aktardı. Sonra da Allah'ı ve akrabalıklarını hatırlattı.
Allah Resulü: Ey Ebu Süfyan, bugün merhamet günüdür. Bugün Allah'ın Kureyş'i
aziz edeceği gündür, diye buyurdu. Sa'd'a haber göndererek ondan sancağı aldı
ve sancağı oğlu Kays'a teslim etti.
"Bugün Allah'ın Kabe'yi tazim edeceği bir gündür."
Bununla İslamın açıkça ilan edilmesine Bilal r.a.'ın Kabe'nin damında ezan
okumasına ve buna benzer Kabe'deki putların kaldırılarak içindeki suretlerin
silinmesine ve daha başka diğer hususlara işaret etmektedir.
"Kabeiye örtülerin giydirileceği bir gündür."
Denildiğine göre Kureyşliler Kabe'nin örtülerini Ramazan ayında
değiştiriyorIardı. F!Ztih de örtülerin değiştirilme gününe denk geldi yahut da
günden kasıt zamandır. "Fetih günü" denildiği gibi. Nebi s.a.v. bu
sözleriyle bu sene Kabe'yi kendisinin örteceğini işaret etmiş olmaktadır ve
nitekim dediği gerçekleşmiştir.
"Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem sancağının eI-Hacun
denilen yere dikilmesini emretti." eI-Hacun Mekke'ye yakın bilinen bir
yerdir.
"Nebi s.a.v. O gün Halid b. Velid 'e Mekke'nin üst
taraflarından Keda denilen yerden girmesini emretti." Nebi s.a.v. da
Küda'dan girdLAncak bu ileride gelecek olan sahih hadislere muhaliftir. Çünkü
orada belirtildiğine göre Halid, Mekke'nin aşağı tarafından, Nebi s.a.v. de üst
tarafından girmiştir. İbn İshak da kesin bir ifade ile Halid'in Mekke'nin alt
tarafından, Nebi s.a.v.'in de üst tarafından girdiğini ve orada ona bir çadır
kurulmuş olduğunu ifade etmiştir.
"Halid b. Velid radıyaIlilhu anh'ın süvarilerinden o gün
iki adam öldürüldü."
İbn İshak'ın zikrettiğine göre bu iki adam Halid'in
askerlerinden ayrılarak tek başlarına ayrı bir yoldan gidince o gün müşrikler
onları öldürdü. Yine İbn İshak'ın zikrettiğine göre Halid'in askerleri
Kureyş'ten bir takım kimselerle karşılaştılar. Suheyl b. Amr ve Safvan b.
Umeyye bunlar arasında idi. Bunlar Mekke'nin alt tarafında Müslümanlarla
çarpışmak üzere el-Handeme denilen bir yerde toplanmışlardı. Bunlarla bir parça
çarpıştılar ve Halid'in atlılarından Mesleme b. el-Meyla el-Cuhenı öldürüldü.
Müşriklerden ise oniki ya da onüç kişi öldürüldükten sonra yenik düştüler. İşte
bununla ilgili olarak Hamas b. Kays b. Halid el-Bekri -ki İbn Hişam der ki: Bu
beyitler el-Mer'aş el-Huzll'ye aittir, denilmektedir.- Müslümanların önünden
kaçışı dolayısıyla onu kınayan hanımına hitaben şöyle demiştir:
"Eğer sen Handerne gününü görmüş olsaydın,
O zaman Safvan da kaçmıştı, İkrime de kaçmıştı. ' Karşımıza
Müslümanların kılıçları çıkmıştı
Her bir kolu ve kelleyi koparıyorlardı Darbeleriyle, geriye
sadece bir hırıltı duyuluyordu
O vakit bizi kınamak için tek kelime dahi söylemezdin."
Musa b. Ukbe'de de şöyle denilmektedir: Halid b. Velid yoluna
devam etti ve Mekke'nin alt tarafından girdi. Orada Bekr oğulları Haris b. Abdi
Menat oğulları ile Huzeylilerden ve Kureyşlilerin yardımlarını istedikleri
Ehabiş'den bir takım kimseler toplanmıştı. Bunlar Halid ile çarpışınca o da
onlarla çarpıştı. Yenik düşüp geri çekildiler. Bekir oğullarından yirmi kişi
kadar, Huzeylilerden üç ya da dört kişi kadar öldürüldü. Nihayet çarpışma
neticesinde mescidin kapısına yakın el-Cezura'ya kadar varıldı ve hatta evlerin
içine girdiler. Onlardan bazıları da dağlara çıkmıştı.
Ebu Süfyan ise yüksek sesle: Kim evinin kapısını kapatır, elini
savaştan çekerse o güvenlik altındadır, diye seslendi. Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem kılıç parıltılarını görünce: Bu da ne? Ben savaşmayı
yasaklamamış mıydım, diye buyutunca, ona şu cevabı verdiler: Zannederiz Halid
ile savaşıldı ve onlar tarafından savaş başlatıldı. O da onlarla çarpışmaktan
başka bir çare bulamadı, diye cevap verdiler.
(Musa b. Ukbe) daha sonra şunları söylemektedir: Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem güvenlik büsbütün sağlandıktan sonra Halid b.
Velid'e: Ben sana savaşmayı yasakladığım halde niçin savaştın, diye sordu.
Halid: Önce onlar bizimle savaşa başladılar ve bize silahları ile hücum
ettiler. Ben de elimden geldiği kadarıyla silahlı çarpışmaya girmekten uzak
kalmaya çalıştım, dedi. Bunun üzerine Allah Resulü: Allah'ın takdiri hayırlı
olandır, diye buyurdu.
Mekke Fethi'nde Kanı Heder Edilenler
Taberani de İbn Abbas'ın şöyle dediğini rivayet etmektedir:
Resulullah s.a.v. kumandanıarına kendileri ile savaşanlar dışında kimseyi
öldürmemelerini emretmişti. Ancak o -isimlerini verdiği- bir kaç kişinin de
kanını heder etmişti.
Ben bu kimselerin isimlerini çeşitli yerlerde dağınık olarak
bulunan haberlerden toplayıp bir araya getirdim. Bu kimselerin isimleri
şöyledir: Abdurrahman b. Hatal, Abdullah b. Sa'd b. Ebi Serh, İkrime b. Ebi
Cehil, el-Huveyris b. Lukayt, Mikyes b. Subabe, Hebbar b. el-Esved, İbn Hatal'a
ait Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i hicveden şarkıcı iki cariye, Muttalib
oğullarının azatlısı Sare -ki Hatıb b. Ebi Beltea'nın mektubu onunla
yakalanmıştı-.
İbn Ebi Serh önce Müslüman olmuş, sonra irtidad etmişti. Daha
sonra Mekke'nin fethi günü Osman Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzurunda
ona şefaatte bulunmuş, Allah Resuıü de kanını heder etmeyip, Müslüman oluşunu
da kabul etmişti.
İkrime Yemen'e kaçıp gitmişti. Hanımı el-Haris b. Hişam'ın kızı
Üm mü Ha. kim arkasından giderek Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
verdiği em an ile hanımıyla geri dönmüştü.
Huveyris ise Resulullaha Mekke'de çokça eziyet etmiş birisi idi.
Mekke'nin fethedildiği günü onu Ali r.a. öldürdü.
Mikyas b. Subabe önce Müslüman olmuş, sonra da ensardan bir
adamın üzerine hücum edip onu öldürmüştü. Ensardan olan bu kişi de daha önce
kardeşi Hişam'ı hata yoluyla öldürmüştü. Mikyas gelip diyetini aldıktan sonra
ensardan olan o zatı öldürmüş, arkasından da irtidad etmişti. Onu Mekke'nin fethi
günü Numeyleb. Abdullah kovdurdu.
Hebbar da Müslümanlara çokça eziyet etmiş birisi idi. Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kızı Zeynep hicret edince onun karşısına çıkmış,
devesini dürtmüş, bu sebeple Zeynep de karnındaki cenini düşürmüştü. Vefat
edinceye kadar da bu hastalık onun yakasım bırakmamışt!. Mekke fethedilip, Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem, kanının heder olduğunu bildirdikten sonra o da
Müslüman olduğunu ilan etmişti. Allah Resuıü de onun Müslüman olduğunu kabul
ederek onu affetti.
Şarkıcı iki cariyeninisimleri Ferteni ve Kureyne'dir. Bunlardan
birisi için eman istenmiş, o da Müslüman olmuş, diğeri de öldürülmüştü.
Sare de Müslüman olmuş ve Ömer r.a.'ın halifeliği dönemine kadar
ayakta kalmıştı.
Hakim yine kanı heder edilenler arasında Ka'b b. Zuheyr'i de
zikretmektedir.
Onun başından geçen olay meşhurdur. Bundan sonra (Nebiin
huzuruna) gelmiş, Müslüman olmuş ve övücü sözler söylemişti.
Vahşi b. Harb'in durumu ise daha önce Uhud gazvesinde geçmiş
bulunmaktadır.
Ebu Süfyan'ın hanım ı Utbe'nin kızı Hind İslama girmiş idi. İbn
Hatal'ın kölesi Erneb ise öldürülmüştü. Ümmü Said da -İbn İshak'ın naklettiğine
göreöldürülmüştü. Böylelikle öldürülenlerin sayısı sekiz erkek ve altı kadını
bulmuş olmaktadır.
Ahmed, Müslim ve Nesai, Abdullah b. Rebah yolunda Ebu
Hureyre'nin şöyle dediğini rivayet etmektedirler: "Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem geldi. İki cenahtan birisinin başına Halid b. Velid, diğerinin
başına da Zubeyr'i kumandan olarak tayin etmişti. Ebu Ubeyde ise silahsızların
başında idi. Bana: Ey Ebu Hureyre, bana ensarı çağır, dedi. Ben de onları
çağırdım. Ensar gelip etrafını kuşattılar. Onlara: Bugün Kureyşlilerin çeşitli
kabilelerden topladıkları ile onların peşinden gelenler hakkındaki görüşün üz
nedir? Daha sonra bir elini diğerinin üzerine koyarak Safa'da benimle
buluşuncaya kadar onları ekin kırpanlar gibi biçiniz, diye buyurdu. Ebu Hureyre
dedi ki: Biz de yola koyulduk. Onlardan istediğimiz herkesi öldürdük. Ebu
Süfyan gelerek: Ey Allah'ın Resulü dedi. KureyşIilerin hayatta alanlarının
kanları mubah kılındı. Bu durumda bugünden sonra Kureyş kalmayacak. (Ebu
Hureyre) dedi ki: Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem,
kapısını kapatan güven altındadır diye buyurdu.
Mekke anvetan (savaşılarak) fethedilmiştir diyenler, bu olayı
delil göstermişlerdir. Çoğunluğun görüşü de budur. Şafil'den ve Ahmed'den
nakledilen bir rivayete göre Mekke böyle bir em an (güvence) verildiğinden
ötürü evler de sahiplerine izafe edildiğinden barış yoluyla fethedilmiştir;
ayrıca Mekke paylaştırılmamıştır. Bir diğer gerekçe de ganimet alan savaşçılar
Mekke'nin evlerine malik olmadılar. Aksi takdirde ev sahiplerinin evlerinden
çıkarılması caiz olurdu.
Birinci görüşü savunanların delilleri açıkça savaşma emrinin
verilmiş olması, Halid b. Velid'in fiilen savaşmış olması, Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in de açıkça bir günün bir saati kadar bir sürenin
helal kılınmış olmasını, bu hususta kendisine uyulmasını da yasaklamış olmasını
gösterirler.
Mekke'nin evlrinin paylaştırılmamasına da şöyle karşılık
verirler: Evlerin paylaştırılmamış olması oranın savaş yoluyla alınmamış
olmasını gerektirmez.
Çünkü bir şehir fethedilmekle birlikte şehir halkı serbest
bırakılır, evleri ve ganimetıeri de onlara terk edilebilir. Çünkü ganimet
alınan arazinin paylaştırılması üzerinde ittifak olunmuş bir husus değildir.
Hatta ashab-ı kiramın ve onlardan sonra gelenlerin bu hususta farklı görüşlere
sahip oldukları sabittir. Şehirlerin bir çoğu savaş yoluyla fethedilmiş olduğu
halde şehirler paylaştırılmamıştır. Bu Ömer ve Osman zamanında böyle olmuştur.
Üstelik ashab-ı kiramın çoğunluğu da mevcuttu. Diğer taraftan Mekke bundan ayrı
olarak diğer şehirler arasından kendisine ait bir özelliğe de sahip kabul
edilebilir. Çünkü Mekke hac ibadetinin yapıldığı yer ve insanların ibadet
mekanlarıdır. Yüce Allah orayı orada ibadete çekilenler için de, dışarıdan
gelenler için de eşit olarak bir harem bölge kılmıştır.
Ebu Hureyre'nin Nebi s.a.v.'in savaş emrini vermesine dair
hadisi ile Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in onlara eman vermiş
olduğuna dair hadisi şöyle ce telif edilebilir: Verilen eman bir şarta bağlı
idi. O da Kureyşlilerin açıkça savaşmaya kalkışrrıamalarıdır. Kureyşliler kendi
evlerine dağılınca ve sözü geçen emanı kabul edince, artık bunu kabul etmeyen
Kureyşlilerin etrafında çeşitli yerlerden toplanmış olanlar bu emana uymadılar.
Şehrin savaş yoluyla fethedilmiş olduğu anlamına gelecek şekilde Halid b. Velid
ile ve beraberindekilerle savaşa giriştiler. O da onlarla çarpıştı. Nihayet
onları (kimilerini) öldürdü ve onları yenik düşürdü. Ancak asıl muteber olan
şehrin asıl halkını teşkil edenlerdir. Onlara uyanlar değildir. Muteber olan
çoğunluktur, azınlık değildir. Fakat bununla birlikte Mekke'de ganimet
paylaştırmanın ve fiilen savaşa katılan Mekke halkından herhangi bir kimsenin
esir alınmadığı ittifakla kabul edilmiştir.
İşte bu da Mekke anveten (savaşılarak) fethedilmemiştir
diyenlerin görüşlerini destekleyen hususlardandır.