SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-MEĞAZİ

<< 1617 >>

DEVAM: 38. HAYBER GAZVESİ

 

حدثني إسحاق بن إبراهيم: سمع حفص بن غياث: حدثنا بريد ابن عبد الله، عن أبي بردة، عن أبي موسى قال:

 قدمنا على النبي صلى الله عليه وسلم بعد أن افتتح خيبر فقسم لنا، ولم يقسم لأحد لم يشهد الفتح غيرنا.

 

[-4233-] Ebu Musa dedi ki: "Hayber'i fethettikten sonra Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına vardık. O da bize (ganimetten) pay verdi. Bizim dışımızda fetihte hazır bulunmamış kimseye pay vermedi."

 

 

حدثنا عبد الله بن محمد: حدثنا معاوية بن عمرو: حدثنا أبو إسحاق، عن مالك بن أنس قال: حدثني ثور قال: حدثني سالم مولى بن مطيع: أنه سمع أبا هريرة رضي الله عنه يقول:

 افتتحنا خيبر، ولم نغنم ذهبا أو فضة، انما غنمنا البقر والإبل والمتاع والحوائط، ثم انصرفنا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم إلى وادي القرى، ومعه عبد له يقال له مدعم، أهداه له أحد بني الضباب، فبينما هو يحط رحل رسول الله صلى الله عليه وسلم إذ جاءه سهم عائر، حتى أصاب ذلك العبد، فقال الناس: هنيئا له الشهادة، فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (بل، والذي نفسي بيده، إن الشملة التي أصابها يوم خيبر من المغانم، لم تصبها المقاسم، لتشتعل عليه نارا) فجاء رجل حين سمع ذلك من النبي صلى الله عليه وسلم بشراك أو بشراكين، فقال: هذا شيء كنت أصبته، فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (شراك، - أو شراكان - من نار).

 

[-4234-] Ebu Hureyre r.a. dedi ki: "Biz Hayber'i fethettik ama ganimet olarak ne altın ne de gümüş aldık. Biz ganimet olarak sığır, deve, eşya ve bahçeleri aldık. Daha sonra Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte Vadi'l-Kura'ya gittik. Beraberinde de kendisine Dibab oğullarına mensup birisinin hediye ettiği Mid'am adında da bir köle vardı. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yükünü indirirken kim tarafından atıldığı bilinmeyen bir ok gelip, o köleye isabet etti. Herkes:

 

"Ne mutlu ona! Şehit oldu, dedi.

 

Fakat Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: Hayır, nefsim elinde olana yemin ederim ki paylaştırılmadan önce Hayber günü ganimetierden aldığı o maşlah onun üzerinde ateş olarak alevlenmiş bulunuyor.

 

Bir adam Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den bu sözlerini işitince bir ya da iki ayakkabı bağı getirip geldi ve: Bu benim (ganimetin payedilmesinden önce) aldığım bir şeydi, dedi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem da:

 

(Bunlar) Cehennem ateşinden bir ya da iki ayakkabı bağıdır, diye buyurdu."

 

Bu Hadis 6707 numara ile gelecektir.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Kim tarafından atıldığı belli olmayan bir ok" hedefinden sapan bir ok diye de açıklanmıştır.

 

"Ateş olmuş üzerinde yanıyar" buyruğundaki ifadenin bizzat o maşlahın ateşe dönüşmesiyle birlikte ve onunla azaplandınlması suretiyle hakikat anlamında kullanılmış olma ihtimali olduğu gibi, onun cehennem ateşinde azap edilmesine sebep olacağının kastedilmiş olması ihtimali de vardır. Bundan sonra gelen ayakkabı bağları ile ilgili olarak söylenenler hakkında da aynı şey sözkonusudur.

 

"Bir ya da iki ayakkabı bağı" Ayakkabının üst tarafında bağcık olarak kullanılanlarıdır.

 

Hadis-i şerifte ganimetten haksızca bir şeyler almanın ne kadar büyük bir vebal olduğu ifade edilmektedir. Cihad bölümünün sonlarında "az şev dahi olsa ganimetten çalmak" başlığında buna dair açıklamalar geçmiş bulunmaktadır.

 

Hadisten imamın hediyeyi kabul edebileceği de anlaşılmaktadır. Eğer bu hediye sırf kendisine has bir iş dolayısı ile olup, kendisi kamu görevlisi olduğu için verilmiş değilse o hediye de dilediği şekilde tasarruf edebilir. Aksi takdirde o hediyede ancak Müslümanların lehine olacak şekilde tasarrufta bulunabilir. "Umedmın (kamu yöneticilerinin) aldıkları hediyeler ganimetten bir hırsızlıktır" hadisi de bu ayırıma göre açıklanır ve böylelikle böyle bir hediyeyi alıp, sırf ken-

disi adına kullanan kimse hakkında özel bir hüküm olarak değerlendirilebilir. \

 

Fakat bazı Hanefi alimleri bu hususta muhalefet ederek şöyle demişlerdir:

 

Yönetici böyle bir hediyeyi kayıtsız ve şartsız olarak kendisi için kullanabilir. Bunun delili ise böyle bir hediyeyi hediye verene geri vermesinin caiz oluşudur.' Eğer böyle bir hediye Müslümanlar için bir fey" (savaş olmadan alınmış ganimet) olsaydı, onu geri çeviremezdi.

 

Ancak böyle bir delillendirmenin tartışılabileceği açıkça ortadadır. Hibe bölümünün sonlarında buna dair bazı açıklamalar da geçmiş bulunmaktadır.

 

 

حدثنا سعيد بن أبي مريم: أخبرنا محمد بن جعفر قال: أخبرني زيد، عن أبيه: أنه سمع عمر بن الخطاب رضي الله عنه يقول:

 أما والذي نفسي بيده، لولا أن أترك آخر الناس ببانا ليس لهم شيء، ما فتحت علي قرية إلا قسمتها، كما قسم النبي صلى الله عليه وسلم خيبر، ولكني أتركها خزانة لهم يقتسمونها.

 

[-4235-] Ömer b. el-Hattab r.a. dedi ki: "Nefsim elinde olana yemin ederim ki, eğer sonradan gelecek insanları büsbütün yoksul bırakmayacak olsaydım fethi nasip olan her bir kasabayı mutlaka Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Hayber'i paylaştırdığı gibi paylaştırırdım. Fakat ben onu (fethettiğim yerleri) Müslümanlara, aralarında paylaştıracakları bir hazine olarak bırakacağım."

 

 

حدثني محمد بن المثنى: حدثنا ابن مهدي، عن مالك بن أنس، عن زيد بن أسلم، عن أبيه، عن عمر رضي الله عنه قال:

 لولا آخر المسلمين، ما فتحت عليهم قرية إلا قسمتها، كما قسم النبي صلى الله صلى الله عليه وسلم خيبر.

 

[-4236-] Ömer r.a. dedi ki: "Eğer sonradan gelecek Müslümanlar olmasaydı, onlara bir kasabanın fethi nasip oldukça mutlaka onu da Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Hayber'i paylaştırdığı gibi paylaştıracaktım."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Sonradan gelecek olan insanları büsbütün yoksul bırakmayacak olsaydım." el-Ezheri'nin açıklamasına göre, (yoksul diye anlamı verilen "bebbun") hiçbir şeyleri bulunmayan varlıksız kimseler demektir.

 

Taberi dedi ki: Bu lafız (el-bebbs'n) hiçbir şeyi bulunmayan yoksul demektir.

 

Buna göre anlam şöyle olur: Eğer ben onları hiçbir şeyi bulunmayan, tamamıyla yoksul ve fakir olarak yani fakirlik bakımından birbirine eşit seviyede terk etmiş olmayacak olsaydım ... demek olur.

 

"Fakat ben bunları kendileri için paylaştıracakları bir hazine olarak bırakıyorum." Yani bu gibi yerlerin haraçlarını kendi aralarında paylaştıracaklar.

 

 

حدثنا علي بن عبد الله: حدثنا سفيان قال: سمعت الزهري، وسأله إسماعيل بن أمية، قال: أخبرني عنبسة بن سعيد:

 أن أبا هريرة رضي الله عنه أتى النبي صلى الله عليه وسلم فسأله، قال له بعض بني سعيد بن العاص: لا تعطه، فقال أبو هريرة: هذا قاتل ابن قوقل، فقال: واعجباه لوبر، تدلى من قدوم الضأن.

 

[-4237-] Ebu Hureyre r.a.'dan rivayete göre o Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gidip bir şeyler vermesini istedi. Said b. el-As oğullarından birisi ona:

 

"Ona bir şey verme dedi. Bu sefer Ebu Hureyre: Bu İbn Kavkal'in katilidir deyince, o adam: Kadum ed-da'n'dan sarkıp gelmiş böyle bir yaban kedisine hayret doğrusu, dedi."

 

 

ويذكر الزبيدي، عن الزهري قال: أخبرني عنبية بن سعيد:

 أنه سمع أبا هريرة يخبر سعيد بن العاص قال: بعث رسول الله صلى الله عليه وسلم أبان على سرية من المدينة قبل نجد، قال أبو هريرة: فقدم أبان وأصحابه على النبي صلى الله عليه وسلم بخيبر بعد ما افتتحها، وإن حزم خيلهم، وإن حزم خيلهم لليف. قال أبو هريرة: قلت: يا رسول الله، لاتقسم لهم، قال أبان: وأنت بهذا يا وبر، تحدر من رأس ضأن. فقال النبي صلى الله عليه وسلم: (يا أبان اجلس). فلم يقسم لهم.

 

[-4238-] Ebu Hureyre, Said b. el-As'a haber vererek dedi ki:

 

"Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Eban'ı Medine'den Necid taraflarına doğru bir seriyenin başında kumandan olarak gönderdi. Ebu Hureyre dedi ki:

 

Eban ve arkadaşları Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına Hayber'i fethettikten sonra Hayber'de kavuştu. Atlarının yularları liften yapılmıştı.

 

Ebu Hureyre dedi ki: Ey Allah'ın Resulü, onlara pay verme, dedim. Eban dedi ki: Bu sözü sen mi söylüyorsun, ey Da'n'ın tepesinden yuvarlanıp gelmiş yabani kedi! Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunun üzerine: Ey Eban otur, dedi ve onlara ganimetten pay ayırmad1."

 

 

حدثنا موسى بن إسماعيل: حدثنا عمرو بن يحيى بن سعيد قال: أخبرني جدي،

 أن أبان بن سعيد أقبل إلى النبي صلى الله عليه وسلم فسلم عليه، فقال أبو هريرة: يا رسول الله، هذا قاتل ابن قوقل، فقال أبان لأبي هريرة: واعجبا لك، وبر تدأدأ من قدوم ضأن، ينعى علي امرأ أكرمه الله بيدي، ومنعه أن يهينني بيده.

 

[-4239-] Yahya b. Said dedi ki: Bana dedem haber verdi: "Eban b. Said, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzuruna geldi, ona selam verdi. Ebu Hureyre:

 

Bu İbn Kavkal'ın katilidir dedi. Eban da Ebu Hureyre'ye: Hayret sana ey Kadum-ı Da'n'dan yuvarlanıp gelmiş yabani kedi! Allah'ın ellerimle kendisini şereflendirdiği elleriyle de beni hakir düşürmesine engel olduğu bir adam dolayısıyla mı beni ayıplıyorsun?"

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Da'n Kadumu'ndan sarkıp gelmiş bir dağ kedisi" Hadisi burada böylece ihtisar etmiş bulunmaktadır. Daha önce Cihad bölümünde (2827. hadiste) geçmiş bulunmaktadır. Bundan sonraki hadisle açıklaması gelecektir.

 

"Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Eban'ı Medine'den Necid taraflarına gönderdiği bir seriyenin başında kumandan olarak gönderdi." Bu seriyenin durumu ile ilgili bir şey bilmiyorum. Eban'a gelince, o Eban b. Said b. el-As b. Umeyye'dir. Ebu Hureyre'nin kendisine hadisi naklettiği Said b. el-As'ın da amcasıdır. Eban Hudeybiye gazvesinden sonra Müslüman olmuştu. Daha önce Hudybiye'nin şartları ile ilgili olayları ve diğer hususları anlatırken burada sözü geçen Eban'ın Hudeybiye'de Osman b. Affan'a himaye verdiğini, böylelikle Mekke'ye girebildiğini ve Resulullah s.a.v.'in mesajını tebliğ etmesini sağladığını belirtmiş idik. Bu gazve ile ilgili anlatılanlarda da Hayber gazvesinin Hudeybiye dönüşünden sonra gerçekleştiğini belirtmiş idik. İşte bu durum Eban'ın Hudeybiye'nin akabinde Müslüman olduğu intibaını vermektedir. Böylelikle Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in de onu bir seriye ile birlikte göndermesi mümkün olmuştur.

 

"Bunu sen mi söylüyorsun?" Yani sen aslında onun yakınlarından, kavminden ve şehrinden olmamakla birlikte Resulullah'ın yanında böyle bir konum ve böyle bir mevkide nasılolabilirsin?

 

"Ey yabani kedi" Bu yırtıcı ve kediye benzer küçük bir hayvandır. el-Hattabi der ki: Eban bu sözleriyle Ebu Hureyre'yi tahkir etmek istemiştir.

 

Onun Allah Resulüne bir şeyler vermesi ya da vermemesi ile ilgili görüş belirtecek kadar bir değere sahip olmadığını, savaşabilme gücünün de çok az olduğunu anlatmak istemiştir.

 

"(Dağdan) inip gelmiş." Birinci rivayette bu anlamdaki lafız "tedella" şeklindedir. (Burada ise tehaddera şeklindedir.) Bu da aynı anlamdadır. Yani o, bizim aramıza aniden hücum edercesine gelmiştir, demektir.

 

"Dal tepesinden" Bu rivayette "Dal" şeklindedir. Bundan önceki rivayette ise nun (Da'n) şeklindedir. Kadam ise kenar, kıyı demektir. Da'n'ın da bir dağın tepesi olduğu söylenmiştir. Çünkü çoğunlukla koyunların otladığı yerler arasıdır. Ebu Hureyre'nin kavmi olan Devsıilerin bir dağıdır.

 

Hadisin geri kalan kısımlarına dair açıklamalar Cihad bölümünde geçmiş bulunmaktadır.