EK SAYFA – 1617-2
DEVAM: 38. HAYBER GAZVESİ
حدثنا يحيى
بن بكير:
حدثنا الليث،
عن عقيل، عن
ابن شهاب، عن
عروة، عن
عائشة:
أن
فاطمة عليها
السلام، بنت
النبي صلى
الله عليه
وسلم، أرسلت
إلى أبي بكر
تسأله
ميراثها من
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم، مما
أفاء الله
عليه بالمدينة
وفدك، وما بقي
من خمس خبير،
فقال أبو بكر:
إن رسول الله
صلى الله عليه
وسلم قال: (لا
نورث، ما
تركنا صدقة،
انما يأكل آل
محمد - صلى الله
عليه وسلم - في
هذا المال).
وإني والله لا
أغير شيئا من
صدقة رسول
الله صلى الله
عليه وسلم عن
حالها التي
كانت عليها في
عهد رسول الله
صلى الله عليه
وسلم،
ولأعملن فيها
بما عمل به
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. فأبى
أبو بكر أن
يدفع إلى
فاطمة منها
شيئا، فوجدت
فاطمة على أبي
بكر في ذلك،
فهجرته فلم
تكلمه حتى
توفيت، وعاشت
بعد النبي صلى
الله عليه
وسلم ستة
أشهر، فلما
توفيت دفنها
زوجها علي
ليلا، ولم
يؤذن بها أبا
بكر وصلى
عليها، وكان
لعلي من الناس
وجه حياة
فاطمة، فلما
توفيت استنكر
علي وجوه
الناس،
فالتمس
مصالحة أبي بكر
ومبايعته،
ولم يكن يبايع
تلك الأشهر،
فأرسل إلى أبي
بكر: أن ائتنا
ولا يأتنا أحد
معك، كراهية
لمحضر عمر،
فقال عمر: لا
والله لا تدخل
عليهم وحدك،
فقال أبو بكر:
وما عسيتهم أن
يفعلوا بي،
والله
لآتيهم، فدخل
عليهم أبو بكر،
فتشهد علي،
فقال: إنا قد عرفنا
فضلك وما
أعطاك الله،
ولم ننفس عليك
خيرا ساقه
الله إليك،
ولكنك
استبددت
علينا بالأمر،
وكنا نرى
لقرابتنا من
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم نصيبا،
حتى فاضت عينا
أبي بكر، فلما
تكلم أبو بكر
قال: والذي
نفسي بيده،
لقرابة رسول
الله صلى الله
عليه أحب إلي
أن أصل من
قرابتي، وأما
الذي شجر بيني
وبينكم من هذه
الأموال، فلم
آل فيها عن
الخير، ولم
أترك أمرا
رأيت رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
يصنعه فيها
إلا صنعته.
فقال علي لأبي
بكر: موعدك
العشية
للبيعة. فلما
صلى أبو بكر
الظهر رقي على
المنبر،
فتشهد، وذكر
شأن علي
وتخلفه عن
البيعة،
وعذره بالذي
اعتذر إليه،
ثم استغفر
وتشهد علي،
فعظم حق أبي
بكر، وحدث:
أنه لم يحمله
على الذي صنع
نفاسة على أبي
بكر، ولا
إنكارا للذي
فضله الله به،
ولكنا نرى لنا
في هذا الأمر
نصيبا، فاستبد
علينا،
فوجدنا في
أنفسنا. فسر
بذلك المسلمون
وقالوا: أصبت،
وكان
المسلمون
إلى علي
قريبا، حين
راجع الأمر
المعروف.
[-4240 - 4241-] Aişe r.anha'dan rivayete göre "Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in kızı Fatıma aleyhesselam Ebu Bekr'e haber göndererek yüce
Allah'ın, Medine ve Fedek'te Resulüne fey" olarak verdiğinden kendisine
düşen mirası ve Hayber'in beşte birinden kalanları ondan istedi.
Ebu Bekr dedi ki: Resulullah: 'Bize mirasçı olunmaz. Geriye neyi
bırakırsak o bir Sadakadır. Muhammed'in ailesi ise bu maldan (ihtiyacı olanı)
yer' diye buyurmuştur. Ben de Allah'a yemin ederim, Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in Sadakası olan bir şeyi Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in dönemindeki haliyle bırakıp değişikliğe uğratmayacağım. Onlar
hakkında Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem neyi yaptıysa andolsun ben de
aynısını yapacağım.
Bu sebeple Ebu Bekr ondan (bıraktığı Sadakadan) Fatıma'ya bir şey
ödemeyi kabul etmedi. Bundan dolayı Fatıma, Ebu Bekr'e kızdı, ona darıldı.
Vefat edinceye kadar da onunla konuşmadı. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den
sonra altı ay yaşadı. Vefat edince kocası Ali geceleyin onu defnetti ve onun
vefat ettiğini Ebu Bekr'e haber vermedi. Onun cenaze namazını da o kıldı.
Fatıma hayatta olduğu sürece Ali insanlar nezdinde itibarlı idi
ama Fatıma'nın vefatından sonra Ali insanların yüzlerinin kendisine karşı
değiştiğini fark etti. Bu sebeple Ebu Bekr ile barışmanın ve ona bey'at etmenin
yollarını aradı. Geçen o aylar zarfında henüz bey'at etmemişti. Ebu Bekr'e:
Bize gel ve seninle birlikte de kimse gelmesin, diye haber gönderdi. Çünkü
Ömer'in de hazır bulunmasını istemiyordu.
Bu sefer Ömer: Hayır, Allah'a yemin ederim tek başına onların yanına
gitmeyeceksin, dedi. Ancak Ebu Bekr:
Size göre onlar bana ne yapabilirler ki! Allah'a yemin ederim
onların yanına gideceğim, dedi. Ebu Bekr gidip onların yanına girdi. Ali
şehadet getirerek dedi ki:
Şüphesiz biz senin faziletini ve Allah'ın sana verdiklerini
biliyoruz. Allah'ın sana sunduğu bir hayır dolayısıyla da seni kıskanmıyoruz.
Fakat sen bu işi bizi dışarıda tutarak tek başına elinde tuttun. Bizler ise
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e olan yakınlığımız dolayısıyla (bu
işte) bir pay sahibi olduğumuz görüşünde idik.
Nihayet Ebu Bekr'in gözleri yaşardı. Ebu Bekr konuşunca şunları
söyledi:
Nefsim elinde olana yemin ederim ki Resulullah Sallallahu Aleyhi
ve Sellem'in akrabaları(nı görüp gözetmeyi) kendi akrabalarımı görüp
gözetmekten daha çok severim. Fakat bu mallar ile ilgili olarak benimle sizin
aranızda ortaya çıkan anlaşmazlık hususunda da hayırlı olanı yapmaktan geri
durmadım. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bunlar hakkında ne
yaptığını gördüysem mutlaka ben de onu yapmışımdır.
.
Bunun üzerine Ali, Ebu Bekr'e: Yarın öğleden sonra bey'atleşmek
üzere seninle sözleşiyoruz, dedi. Ebu Bekr ögle namazını kıl(dır)dıktan sonra
minbere çıktı, şehadet kelimesini getirdikten sonra Ali'nin durumunu, onun bey'at
etmekten geri kalışını ve kendisine mazeret olarak belirttiklerini bu hususta
onun mazereti olarak zikretti. Sonra da Allah'tan yardım diledi.
Ali de şehadet kelimesini getirdi. Ebu Bekr'in hakkının
büyüklüğünü ifade etti. Bu şekilde davranmaya kendisini itenin Ebu Bekr'i
kıskanmak olmadığını, Allah'ın kendisine vermiş olduğu fazileti de reddetmek
için yapmadığını anlattı. Fakat biz bu işte bir payımızın olduğu görüşünde
idik. Ancak o bizi dışarıda tutarak bu işi tekeline aldı. Bundan dolayı içimizde
bir şeyler hissettik, diye ekledi.
Müslümanlar buna sevinerek: İsabet ettin dediler. Ali bu hususta
bariz olana (Müslümanların hilafet ile ilgili genel tutumlarına) uygun olanı
yapınca Müslümanlar da Ali'ye daha bir yakınlaştılar."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Nebi s.a.v.'den sonra altı ay yaşadı." Hz. Fatıma'nın
Nebiden sonra hayatta kaldığı süre ile ilgili olarak sahih olan budur.
"Kocası Ali onu geceleyin defnetti ve vefatını Ebu Bekr'e
bildirmedi." İbn Sa'd, Abdurrahman kızı Amre yoluyla el-Abbas'ın onun
cenaze namazını kıldığını rivayet etmektedir. Değişik rivayet yolları ile de
geceleyin defnedildiğini zikretmektedir. Bu ise onun vasiyeti dolayısıyla böyle
olmuştu. Çünkü böylelikle tesettüre daha fazla uyulsun istemişti.
Belki de Ebu Bekr'e vefat ettiğini bildirmeyişinin sebebi onun
vefatının Ebu Bekr'e saklı kalmayacağını zannedişinden dolayıdır.
Müslim, Nesai ve Ebu Davud'un, Cabir yoluyla rivayet ettiği
geceleyin defin işinin yasaklandığına dair hadis ise, durumun tercihe elverişli
olma halleri hakkındadır. Çünkü bu hadisin bir kısmında: "Kişinin bu işi
çaresizlikten yapması hali müstesna" denilmektedir.
"Fatıma hayatta olduğu sürece Ali insanlar nezdinde itibar
görüyordu." Yani insanlar Fatıma'ya ikram olmak üzere ona saygı
gösteriyarlardı. Fatıma vefat edip, Ali'nin Ebu Bekr'in huzuruna gelmeyişi
sürüp gidince bu sefer onun da diğer insanların kabul ettiğini kabul etmesini
istediklerinden gösterdikleri o saygıyı azaltmaya başladılar. Bundan dolayı
Aişe hadisin sonlarında şöyle demiştir: "Gelip bey'at edince bu sefer
insanlar onun da maruf olana dönmesi üzerine ona yakınlık göstermeye
başladılar." Anlaşıldığı kadarıyla Fatıma hayatta olduğu sürece onun Ebu
Bekr'e bey'atten geri kalması hususunda mazur olduğu görüşünde idiler. Çünkü
onunla meşguloluyor, hastalığında ona bakıyor ve babası sallallahu aleyhi ve
sellem'in vefatı dolayısıyla üzüntüsüne karşı onu teselli etmeye çalışıyordu.
Ayrıca Ebu Bekr'den babasının mirasını isteyişini reddetmesi üzerine ona
kızdığından ötürü Ali de ondan ilişkiyi kesmek hususunda ona muvafık davranmayı
uygun görmüştü. (Müslümanlar da bütün bu sebepler dolayısıyla onu mazur
görüyordu.)
"Fakat Fatıma vefat edince Ali insanların yüzlerinin
kendisine karşı değiştiğini gördü. O da bu sebeple Ebu Bekr ile barış ip ona
beyrat etmenin yollarını aradı. Çünkü o aylar boyunca ona beyrat
etmemişti." Kasıt Fatıma'nın hayatta olduğu sürece bey'at etmediğidir.
el-Mazeri der ki: Ali r.a.'ın gösterdiği mazeretlerle birlikte
bey'at etmekten geri kalışındaki bir başka mazeret şudur: İmama bey'atin hal ve
akd ehli tarafından yapılması yeterli görülmüştür. Herkesin bey'atte bulunması
vacip değildir. Herkesin onun huzuruna gelmesi ve onun elini tutması da
gerekmez. Aksine ona muhalefet etmemek ve ona karşı baş kaldırmamak suretiyle
ona itaate bağlı kalıp, ona boyun eğmek yeterlidir. Nitekim Ali'nin de durumu
bundan ibaretti. O Sadece Ebu Bekr'in huzuruna gelmekte gecikmişti. Bunun
sebebini de zikretmiş bulunuyoruz.
"Ömer'in bulunmasını istemediğinden" Buna sebep ise
Ömer'in söz ve uygulamalarında alışageldikleri güçlü ve kararlı tutumudur. Ebu
Bekr ise ince ve yumuşaktı. Onlar Ömer'in hazır bulunması halinde kendilerinin
maksat olarak gözettiği işin tatlıya bağlanmasına aykırı bir görüş ayrılığına
sebep olabilecek çokça sitemin yapılmasından çekinmiş gibi görünüyorlar.
"Onların yanlarına girme" ki sana karşı gösterilmesi
gereken tazimi terk etmesinler.
"Allah'ın sana takdim ettiği bir hayır dolayısıyla seni
kıskanmadık." Yani hilafet dolayısıyla seni kıskanmadık
"Seninle öğleden" zevalden "sonra
sözleşiyoruz."
"Müslümanlar Ali'ye yakınlık göstermeye başladılar."
Yani ona sevgi duymaya başladılar.
"İşe maruf olan şekilde dönünce" yani diğer insanların
girdikleri gibi o da itaatin kapsamına girince.
Kurtubi der ki: Ebu Bekr ile Ali arasında cereyan eden sitem,
mazeret gösterme ve bunun anlamı üzerinde insaf ile düşünen bir kimse, onların
her birisinin diğerinin faziletini kabul ettiğini, kalplerinin karşılıklı saygı
ve sevgi hususunda ittifak etmiş olduğunu görecektir. Her ne kadar beşer
tabiatı bazen bunlara yenik düşse de dine bağlılık böyle bir hali
reddetmektedir. Tevfik Allah'tandır.
حدثني محمد
بن بشار:
حدثنا حرمي:
حدثنا شعبة قال:
أخبرني
عمارة، عن
عكرمة،
عن
عائشة رضي
الله عنها
قالت: لما
فتحت خيبر قلنا:
الآن نشبع
التمر.
[-4242-] Aişe r.anha dedi ki: "Hayber fethedilince,
şimdi karnımız hurmaya doyacak, dedik."
حدثنا الحسن:
حدثنا قرة بن
حبيب: حدثنا
عبد الرحمن بن
عبد الله بن
دينار، عن
أبيه، عن ابن
عمر رضي الله
عنهما قال: ما
شبعنا حتى
فتحنا خيبر.
[-4243-] İbn Ömer r.a. dedi ki: "Hayber'i
fethedinceye kadar karnımız doymadı."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Artık hurmaya doyacağız, dedik.". Çünkü Hayber'deki
hurma ağaçları pek çoktu. Bu hadiste onların Hayber fethinden önce geçim
darlığı çektiklerine bir işaret vardır.