SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-MEĞAZİ

<< 1563 >>

EK SAYFA – 1563-3

8. EBU CEHİL'İN ÖLDÜRÜLMESİ

 

حدثنا ابن نمير: حدثنا أبو أسامة: حدثنا إسماعيل: أخبرنا قيس، عن عبد الله رضي الله عنه:

 أنه أتى أبا جهل وبه رمق يوم بدر، فقال أبو جهل: هل أعمد من رجل قتلتموه.

 

[-3961-] Abdullah r.a.'dan rivayete göre o, Bedir günü Ebu Cehil can çekişirken yanından geçti. Ebu Cehil: "Sizin böyle bir adamı öldürmenizden daha hayret verici bir şey var mıdır, dedi."

 

 

حدثنا أحمد بن يونس: حدثنا زهير: حدثنا سليمان التيمي: أن أنسا حدثهم قال: قال النبي صلى الله عليه وسلم.

وحدثني عمرو بن خالد: حدثنا زهير، عن سليمان التيمي، عن أنس رضي الله عنه قال: قال النبي صلى الله عليه وسلم:

 (من ينظر ما صنع أبو جهل). فانطلق ابن مسعود فوجده قد ضربه ابنا عفراء حتى برد. قال: أأنت أبو جهل؟ قال: فأخذ بلحيته، قال: وهل فوق رجل قتلتموه، أو رجل قتله قومه. قال أحمد بن يونس: أنت أبو جهل.

 

[-3962-] Enes r.a.'den rivayetle Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Ebu Cehil ne yaptı diye kim bakacak? İbn Mes'ud kalkıp gitti ve Afra'nın iki oğlunun, yere hareketsiz yıkılıncaya kadar onu vurmuş olduklarını gördü. İbn Mes'ud: Sen misin Ebu Cehil, dedi.

 

(Enes) dedi ki: Onun sakalını tuttu. (Ebu Cehil) dedi ki: Bir adamı öldürmenizden yahut bir adamın kavmi tarafından öldürülmesinden daha başka ne olabilir?"

 

Tekrarı 3963 ve 4020

 

 

[-3963-] Enes r.a. dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Bedir günü, Ebu Cehil'in ne yaptığına kim bakacak, diye buyurdu. İbn Mes'ud gitti. Ebu Afra'nın iki oğlunun hareketsiz yere yıkılıncaya kadar vurmuş olduklarını gördü. Sakalından tutarak, sen ha, ey Ebu Cehil, dedi. Ebu Cehil: Kavmi tarafından öldürülen --yahut sizin kendisini öldürdüğünüz, dedi-- bir adamdan daha başka ne olabilir, dedi."

 

 

حدثنا علي بن عبد الله قال: كتبت عن يوسف بن الماجشون، عن صالح بن إبراهيم، عن أبيه، عن جده: في بدر - يعني - حديث ابني عفراء.

 

[-3964-] Salih b. İbrahim'in, Bedir ile ilgili rivayetini yani Afra'nın iki oğluyla ilgili hadisi nakletti.

 

 

AÇIKLAMA:    

 

3961- "Abdullah'tan" kasıt Abdullah b. Mesud'dur.

 

"Ebu Cehil'in yanına can çekişirken vardı." Muhtemelen Ebu Cehil savaş esnasında kılıç darbelerine maruz kalmış ve ileride açıklanacağı gibi yere yıkılmıştı.

 

"Ebu Cehil: Sizin böyle bir adamı öldürmenizden daha hayret verici bir şey var mıdır?" sözünün şu anlamda olduğu söylenmiştir: Kavmi tarafından öldürülen bir efendiden daha ileri ne olabilir? Bu açıklamayı Ebu Ubeyde yapmış bulunmaktadır. Bundan sonra gelecek olan Enes yoluyla rivayet edilmiş hadisteki ifade olan: "Öldürdüğünüz bir adamdan daha başka ne olabilir?" sözü bunu desteklemektedir.

 

3962- "Sen ha, ey Ebu Cehil" çoğu nüshada böyledir. Yalnızca el-MüstemlI'nin rivayetinde: "Bu sensin, Ebu Cehil" şeklindedir. İbn İshak ve Hakim'in rivayet ettiği İbn Abbas yoluyla gelen hadiste şöyle denilmektedir: "İbn Mesud dedi ki: Onu son nefeslerini verirken buldum. Ayağımı boynuna koyarak, ey Allah'ın düşmanı, Allah seni rüsvay etti, dedim. O da beni ne ile rüsvay etti? Sizin tarafınızdan öldürülen bir adamdan başka ne olabilirim, dedi." (İbn İshak) dedi ki:

 

Mahzum oğullarından bazılarının iddiasına göre Ebu Cehil ona şöyle demiştir: "Ey koyun çobancığı, gerçekten çıkılması zor bir yere çıktın." İbn Mesud dedi ki: "Sonra kafasını kestim ve onu Resulullah (s.a.v.)'e getirerek, bu Allah'ın düşmanı Ebu Cehil'in başıdır dedim. Allah Resulü: Kendisinden başka hiçbir ilah olmayan Allah hakkı için mi diye sordu, o da ona (o olduğuna) dair yemin etti."

 

Ziyadetu'I-Meğful'de şu ifadeler de yer almaktadır: "O da ona yemin edince, Resulullah (s.a.v.) onun elinden tuttu, sonra da Ebu Cehil'in bulunduğu yere kadar gitti. Yanında durarak üç defa İslam'ı ve Müslümanları aziz kılan Allah'a hamdolsun dedi."

 

 

حدثني محمد بن عبد الله الرقاشي: حدثنا معتمر قال: سمعت أبي يقول: حدثنا أبو مجلز، عن قيس بن عباد، عن علي بن أبي طالب رضي الله عنه أنه قال:

 أنا أول من يجثو بين يدي الرحمن للخصومة يوم القيامة. وقال قيس بن عباد: وفيهم أنزلت: {هذان خصمان اختصموا في ربهم}. قال هم الذين تبارزوا يوم بدر: حمزة وعلي وعبيدة، أو أبو عبيدة بن الحارث، وشيبة بن ربيعة وعتبة بن ربيعة والوليد بن عتبة.

 

[-3965-] Ali b. Ebi Talib r.a.'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir:"Kıyamet gününde davalaşmak için Rahman'ın huzurunda dizleri üzerine çökecek ilk kişi benim."

 

(Ravilerden) Kays b. Ubad dedi ki: Yüce Allah'ın: "Bu ikisi Rableri hakkında davalaşan iki hasımdırlar."[Hacc,19 ] buyruğu onlar hakkında inmiştir.

 

(Devamla) dedi ki: "Bunlar Bedir günü teke tek çarpışanlar (mübareze edenler)dır. Hamza, Ali ve Ubeyde --yahut da Ebu Ubeyde b. el-Haris-- ile onlara karşı çıkan Şeybe b. Rabia, Utbe b. Rabia ve el-Velid b. Utbe'dirler."

 

Tekrarı: 3967 ve 4744

 

 

حدثنا قبيضة: حدثنا سفيان، عن أبي هاشم، عن أبي مجلز، عن قيس بن عباد، عن أبي ذر رضي الله عنه قال:

 نزلت: {هذان خصمان اختصموا في ربهم}. في ستة من قريش: علي وحمزة وعبيدة بن الحارث، وشيبة بن ربيعة وعتبة بن ربيعة والوليد بن عتبة.

 

[-3966-] Ebu Zer' r.a. dedi ki: "Bu ikisi Rableri hakkında davalaşan iki hasımdırlar." [Hacc,19] buyruğu Kureyş'ten şu altı kişi hakkında inmiştir: Ali, Hamza ve Ubeyde b. el-Haris ile karşılarına çıkan Şeybe b. Rabia, Utbe b. Rabia ve el-Velid b. Utbe'dirler."

 

Tekrarı: 3968, 3969, 4743

 

 

حدثنا إسحاق بن إبراهيم الصواف: حدثنا يوسف بن يعقوب، كان ينزل في بني ضبيعة، وهو مولى لبني سدوس، حدثنا سليمان التيمي، عن أبي مجلز، عن قيس بن عباد قال: قال علي رضي الله عنه:

 فينا نزلت هذه الآية: {هذان خصمان اختصموا في ربهم}.

 

[-3967-] Kays b. Ubad'dan rivayetle: Ali r.a. dedi ki: Şu: "Bu ikisi Rableri hakkında davalaşan iki hasımdır. "[Hacc 19] ayeti bizim hakkımızda inmiştir.

 

 

حدثنا يحيى بن جعفر: أخبرنا وكيع، عن سفيان، عن أبي هاشم، عن أبي مجلز، عن قيس بن عباد قال:

 سمعت أبا ذر رضي الله عنه يقسم: لنزلت هؤلاء الآيات، في هؤلاء الرهط الستة يوم بدر، نحوه.

 

[-3968-] Kays b. Ubad dedi ki: "Ebu Zer' r.a.'i şuna dair yemin ederken dinledim: Andolsun şu ayetler Bedir günü şu altı kişi hakkında inmiştir ... " diyerek hadisi buna yakın zikretmiştir.

 

 

حدثنا يعقوب بن إبراهيم الدورقي: حدثنا هشيم: أخبرنا أبو هاشم، عن أبي مجلز، عن قيس بن عباد قال:

 سمعت أبا ذر يقسم قسما: أن هذه الإية: {هذان خصمان اختصموا في ربهم}. نزلت في الذين برزوا يوم بدر: حمزة وعلي وعبيدة بن الحارث، وعتبة وشيبة ابني ربيعة والوليد بن عتبة.

 

[-3969-] Kays b. Ubad dedi ki: "Ben Ebu Zer'i yemin ederek (şöyle dediğini) dinledim: Şüphesiz şu: "Bu ikisi Rableri hakkında davalaşan iki hasımdırlar."[Hacc, 19] ayeti Bedir günü teke tek çarpışan şu kimseler hakkında inmiştir: Hamza, Ali ve Ubeyde b. Haris ile (karşılarındaki) Rabia'nın oğulları Utbe ve Şeybe ile el-Velid b. Utbe."

 

 

حدثني أحمد بن سعيد أبو عبد الله: حدثنا إسحاق بن منصور السلولي: حدثنا إبراهيم بن يوسف، عن أبيه، عن أبي إسحاق:

 سأل رجل البراء، وأنا أسمع، قال: أشهد علي بدرا؟ قال بارز وظاهر.

 

[-3970-] Ebu İshak'dan rivayete göre bir adam Bera'ya --ben de dinlerken şunu sordu: "Ali Bedir'de bulundu mu? Bera: Hem mübareze etti (teke tek çarpıştı), hem de üst üste zırhlar da giyindi."

 

 

AÇIKLAMA:     "Diz üstü çökecek." Davalaşmak üzere dizleri üstüne çökecek demektir. Bu ilk oluş, bu ümmet arasındaki mücahidler ile kayıtlıdır.. Çünkü sözü geçen bu mübareze (teke tek çarpışma) İslam tarihinde gerçekleşen ilk mübarezedir.

 

"Kureyş'ten altı kişi" yani Müslüman olup ikisi Haşim oğullarından, biri de Muttalib oğullarından olmak üzere Abdi Menaf oğullarından üç kişi ile müşriklerden Abdu Şems b. Abdi Menaf oğullarından olan üç kişi hakkında inmiştir.

 

"Ali ve Hamza" b. Abdulmuttalib b. Haşim olup, diğeri de Ubeyde b. el-Haris b. Abdulmuttalib'tir.

 

"Şeybe b. Rabia" b. Abdi Şems onun kardeşi Utbe ve Utbe'nin de oğlu elVelid b. Utbe'dirler.

 

İbn İshak'ın naklettiğine göre Ubeyde b. el-Haris ile Utbe b. Rabia bu kişilerin en yaşlıları idi. Ubeyde, Utbe ile Hamza, Şeybe ile Ali de el-Velid ile karşılaştı. Her ikisi ittifakla dediler ki: Ali, el-Velid'i, Hamza da kendisine karşı çıkanı öldürdü. Ubeyde ve onunla karşılaşan karşılıklı iki darbe indirdiler. Darbenin birisi Ubeyde'nin dizi üzerine düştü. Geri döndüklerinde es-Safra denilen yerde bu darbeden ötürü öldü. Hamza ve Ali de Ubeyde ile çarpışan ın üzerine giderek onu öldürmekte Ubeyde'ye yardımcı oldular.

 

Hadisten anlaşıldığına göre, mübareze (teke tek çarpışmak) -Hasan-ı Basri gibi bunu kabul etmeyen kimselerin görüşünün aksine- caizdir. el-Evzai, es-Sevrı, Ahmed ve İshak da bunun caiz olması için ordu kumandanının iznini şart koşmuşlardır.

 

Aynı şekilde mübarezeye katılan kimsenin arkadaşına yardımcı olmasının caiz olduğu da anlaşılmaktadır.

 

Diğer taraftan bu hadiste Hamza'nın, Ali'nin ve Ubeyde b. el-Haris'in (r.a.)'ın faziletleri açıkça görülmektedir.

 

 

حدثنا عبد العزيز بن عبد الله: حدثني يوسف بن الماجشون، عن صالح بن إبراهيم بن عبد الرحمن بن عوف، عن أبيه، عن جده عبد الرحمن قال:

 كاتبت أمية بن خلف، فلما كان يوم بدر، فذكر قتله وقتل ابنه، فقال بلال: لا نجوت إن نجا أمية.

 

[-3971-] Salih b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf, babasının, o da dedesi Abdurrahman b. Avfın şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Umeyye b. Halef ile yazıştım. Bedir günü olunca -onun ve oğlunun öldürülüşünü sözkonusu ederekdedi ki: Bilal: Eğer Umeyye kurtulursa ben kurtulmayayım, dedi."

 

 

 حدثنا عبدان بن عثمان قال: أخبرني أبي، عن شعبة، عن أبي إسحاق، عن الأسود، عن عبد الله رضي الله عنه، عن النبي صلى الله عليه وسلم:

 أنه قرأ والنجم فسجد بها، وسجد من معه، غير أن شيخا أخذ كفا من تراب فرفعه إلى جبهته، فقال: يكفني هذا، قال عبد الله: فلقد رأيته بعد قتل كافرا.

 

[-3972-] Abdullah r.a.'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Ve'n-necmi" (suresin)i okudu ve surenin sonunda o da, onunla beraber olanlar da secde etti. Ancak yaşlıca birisi bir avuç toprak alıp onu alnına doğru kaldırdı ve: Bu benim için yeter, dedi."

 

Abdullah (b. Mes'ud) dedi ki: "Andolsun daha sonra onun kafir olarak öldürülmüş olduğunu gördüm."

 

 

أخبرني إبراهيم بن موسى: حدثنا هشام بن يوسف، عن معمر، عن هشام، عن عروة قال:

 كان في الزبير ثلاث ضربات بالسيف، احداهن في عاتقه، قال إن كنت لأدخل أصابعي فيها. قال ضرب ثنتين يوم بدر، وواحدة يوم اليرموك. قال عروة وقال لي عبد الملك بن مروان، حين قتل عبد الله بن الزبير: يا عروة، هل تعرف سيف الزبير؟ قلت: نعم، قال: فما فيه؟ قلت: فيه فلة فلها يوم بدر، قال: صدقت، بهن فلول من قراع الكتائب. ثم رده على عروة. قال هشام فأقمناه بيننا ثلاثة آلاف، وأخذه بعضنا، ولوددت أني كنت أخذته.

 

[-3973-] Urve dedi ki: Zübeyr'in vücudunda biri omzunda olmak üzere üç kılıç darbesi (izi) vardı. Andolsun ben onların içine parmaklarımı sokuyordum.

 

İki darbeyi Bedir günü, birini de Yermuk günü almıştı. Abdulmelik b. Mervan da Abdullah b. Zübeyr öldürüldüğünde bana şunları demişti: Ey Urve, sen Zübeyr'in kılıcını tanıyor musun? Ben, evet dedim. Onda ne var, diye sordu. Ben, Bedir günü keskin tarafında meydana gelen bir pürüz, diye cevap verdini: Doğru söyledin dedi. "Kılıçlarında birliklerle çarpışmalarından ötürü pürüzler .... , vardır." Sonra o kılıcı Urve'ye geri verdi.

 

Hişam dedi ki: Biz ona kendi aramızda üçbin kıymet biçtik. Onu birimiz (o bedele) aldı, keşke onu ben almış olsaydım, diye temenni ediyorum.

 

 

حدثنا فروة، عن علي، عن هشام، عن أبيه قال: كان سيف الزبير بن العوام محلى بفضة، قال هشام: وكان سيف عروة محلى بفضة.

 

[-3974-] Hişam, o babasından rivayetle dedi ki: "Zübeyr'in kılıcı gümüş ile bezenmiş idi."

 

Hişam dedi ki: "Urve'nin kılıcı gümüş ile bezenmiş idi."

 

 

حدثنا أحمد بن محمد: حدثنا عبد الله: أخبرنا هشام بن عروة، عن أبيه:

 أن أصحاب الرسول صلى الله عليه وسلم قالوا للزبير يوم اليرموك: ألا تشد فنشد معك؟ فقال إني إن شددت كذبتم، فقالوا: لا نفعل، فحمل عليهم حتى شق صفوفهم، فجاوزهم وما معه أحد، ثم رجع مقبلا، فأخذوا بلجامه، فضربوه ضربتين على عاتقه، بينهما ضربة ضربها يوم بدر. قال عروة: كنت أدخل أصابعي في تلك الضربات ألعب وأنا صغير. قال عروة: وكان معه عبد الله بن الزبير يومئذ، وهو ابن عشر سنين، فحمله على فرس، ووكل به رجلا.

 

[-3975-] Hişam b. Urve'nin, babasından rivayetine göre "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ashabı Yermuk günü Zubeyr'e: Sen bir hamle yapsan da biz de seninle birlikte hamle yapsak olmaz mı, dediler. O da gerçek şU ki ben bir hamle yapacak olursam, siz yalancı çıkarsınız, dedi. Hayır, böyle bir şey yapmayız, dediler. Onlara (Rumlar üzerine) saflarını yarıncaya kadar bir hamle yaptı. Beraberinde hiç kimse olmadığı halde onları geride bırak(ıp bu hamleyi yapmış)tı. Daha sonra geri dönüp geldi. (Rumlar) bineğinin yularını yakaladılar ve omzu arasına iki darbe indirdiler. Bu iki darbe arasında ise Bedir günü aldığı bir darbe(nin izi) vardı.

 

Urve dedi ki: Ben küçükken parmaklarımı o darbelerin izlerine sokarak oynardım. O gün henüz on yaşında bulunan (oğlu) Abdullah b. ez-Zubeyr de onunla birlikte idi. Onu bir ata bindirmiş ve onu gözetsin diye de birisini görevlendirmişti. "

 

 

AÇIKLAMA:     "Bedir günü iki darbe, Yermük günü de bir darbe almıştı." Yermuk vakası Ömer r.a.'ın halifeliğinin ilk dönemlerinde 13 h. yılında -15 h. yılında da denilmiştir- Müslümanlarla Rumlar (Bizanslılar) arasında Şam'da meydana gelmiştir. Yermuk Filistin yakınlarında bir yerdir. Oranın nehir olduğu da söylenir. Ancak araştırma sonucu oranın Ezriat ile Dımaşk arası bir yer olduğu tespit edilmiştir. Burada o meşhur vakıa meydana gelmiştir. Bu vakada Bizanslılardan aynı yerde yetmişbin kişi öldürülmüştür .. Çünkü Bizanslılar yerlerinden kaçmamak amacıyla kendilerini zincire bağlamışlardı. Yenilmeleri sonucunda onların birçoğu öldürülmüştü. Bizanslıların Hirakl'ın (Heraklieus) tarafından tayin edilen ordu kumandanının adı Bahan idi. O gün Müslümanların kumandanlığını Ebu Ubeyde yapıyordu. Bedir'e katılanlardan yüz kişinin Yermuk vakasında da bulunduğu söylenir.

Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

"Ve onu (korusun diye) bir adamı görevlendirmişti." Bu adamın adını tespit edemedim. Görüldüğü kadarıyla ez-Zübeyr oğlu Abdullah'ın kahramanlığını ve iyi ata biniciliğini fark etmiş, bu sebeple onu ata bindirmekle birlikte o at üzerinde altından kalkamayacağı bir hücuma kalkışmasından korkmuştu. Bundan dolayı kendisi, oğlu, ile ilgilenmeyecek şekilde savaşla uğraştığı sırada, düşmanın ona bir zarar vereceğinden yana emin olmak amacıyla oğlunun yanında kalmak üzere bir adamı görevlendirmişti.

 

İbnu'l-Mübarek'in el-Cihad adlı eserinde Hişam b. Urve'den, onun babasından, onun Abdullah b. ez-Zübeyr'den rivayet ettiğine göre o Yermuk günü babası ile birlikte idi. Müşrikler yenilip geri kaçınca ileriye atılıp hamle yaptı ve yaralılarının işlerini bitirmeye koyuldu. Bu ise onun küçüklüğünden itibaren metin bir kalbe sahip olduğunu ve kahraman olduğunu göstermektedir.

 

 

حدثني عبد الله بن محمد: سمع روح بن عبادة: حدثنا سعيد بن أبي عروبة، عن قتادة قال: ذكر لنا أنس بن مالك، عن أبي طلحة:

أن نبي الله صلى الله عليه وسلم أمر يوم بدر بأربعة وعشرين رجلا من صناديد قريش، فقذفوا في طوى من أطواء بدر خبيث مخبث، وكان إذا ظهر على قوم أقام العرصة ثلاث ليال، فلما كان ببدر اليوم الثالث أمر براحلته فشد عليها رحلها، ثم مشى واتبعه أصحابه وقالوا: ما نرى ينطلق إلا لبعض حاجته، حتى قام على شفة الركي، فجعل يناديهم بأسماء آبائهم: (يا فلان بن فلان، ويا فلان بن فلان، أيسركم أنكم أطعتم الله ورسوله، فانا قد وجدنا ما وعدنا ربنا حقا، فهل وجدتم ما وعد ربكم حقا). قال عمر: يا رسول الله، ما تكلم من أجساد لا أرواح لها؟ فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (والذي نفس محمد بيده، ما أنتم بأسمع لما أقول منهم).

قال قتادة: أحياهم الله حتى أسمعهم قوله، توبيخا وتصغيرا ونقمة وحسرة وندما.

 

[-3976-] Katade dedi ki: "Enes b. Malik'in bize Ebu Talha'dan naklettiğine göre Allah'ın Nebii Sallallahu Aleyhi ve Sellem Bedir günü verdiği emir ile Kureyş'in ileri gelenlerinden yirmi dört kişi Bedir'deki suyu çekilmiş kuyulardan berbat mı berbat, kötü mü kötü bir kuyuya atıldılar. Allah Resulü bir topluluğa karşı zafer kazandı mı meydanda üç gün ikamet ederdi. Bedir'de üçüncü gün olunca de vesinin hazırlanmasını emretti ve devesi üzerine koşu takımları bağlandı. Daha sonra yürüdü. Ashabı da onun arkasından gidip şöyle dediler: Görüşümüze göre bir ihtiyacını karşılamak için gidiyor. Nihayet o kuyunun ağzında durdu. Kuyudakilere kendilerinin ve babalarının isimlerini söyleyerek seslenmeye başladı: Ey filan oğlu filan, ey filan oğlu filan (keşke) Allah'a ve Resulüne itaat etmiş olsaydınız. Bu hal sizi sevindirmez miydi? Şüphesiz biz Rabbimizin bize vaad ettiğinin bir hak olduğunu gördük. Siz de Rabbinizin size vaad ettiğinin bir hak olduğunu gördünüz mü?

 

(Ebu Talha) dedi ki: Bunun üzerine Ömer, ey Allah'ın Resulü, sen ancak ruhları olmayan bir takım cesetlere sesleniyorsun, dedi. Allah Resulü şöyle buyurdu: Muhammed'in canı elinde olana yemin ederim ki, sizler benim bu söylediklerimi onlardan daha iyi işitmiyorsunuz."

 

Katade dedi ki: Allah onlara azar olsun, onları küçültsün, azap olsun, hasret ve pişmanlık sebebi olsun diye Allah Resulünün sözlerini onlara işittirmek üzere kendilerini diriltmişti.

 

 

حدثنا الحميدي: حدثنا سفيان: حدثنا عمرو، عن عطاء، عن ابن عباس رضي الله عنهما.

 {الذين بدلوا نعمة الله كفرا} . قال هم والله كفار قريش. قال عمرو هم قريش، ومحمد صلى الله عليه وسلم نعمة الله. {وأحلو قومهم دار البوار} قال: النار، يوم بدر.

 

[-3977-] İbn Abbas r.a.: "Küfür olmak üzere Allah'ın nimetini değiştirenler."[İbrahim,28] buyruğu hakkında dedi ki: Bunlar Allah'a andolsun ki Kureyş kafirleridir. Amr dedi ki: Bunlar Kureyşlilerdir. Allah'ın nimeti ise Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'dir. "Ve kendi kavimlerini de helak yurduna sokanları görmez misin?" [İbrahim, 28] Dedi ki: Bedir günü kavimlerini ateşe sokanlar diye açıklamıştır.

 

Tekrarı 4700

 

 

حدثني عبيد بن إسماعيل: حدثنا أبو أسامة، عن هشام، عن أبيه قال:

 ذكر عند عائشة رضي الله عنها: أن ابن عمر رفع إلى النبي صلى الله عليه وسلم: (أن الميت ليعذب في قبره ببكاء أهله). فقالت: وهل ابن عمر رحمه الله، إنما قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (أنه ليعذب بخطيئته وذنبه، وان أهله ليبكون عليه الآن). قالت: وذاك مثل قوله: إن رسول الله صلى الله عليه وسلم قام على القليب وفيه قتلى بدر من المشركين، فقال لهم مثل ما قال: أنهم ليسمعون ما أقول). أنما قال: (إنهم الآن ليعلمون أن ما كنت أقول لهم حق). ثم قرأت: {إنك لا تسمع الموتى} {وما أنت بمسمع من في القبور}. تقول حين تبوؤوا مقاعدهم من النار.

 

[-3978-] Hişam, Urve'den rivayetle dedi ki: "Aişe r.anha'nın huzurunda Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in: Ölü kabrinde yakınlarının ağlaması sebebiyle azap edilir dediğini söylediği zikredilince Aişe: Bu hususta yanlışlık var. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in söyledikleri şunlardan ibarettir: Şüphesiz ki o, günahı ve vebali dolayısıyla azap görmektedir. Onun yakınları ise şu anda ona ağlamaktadır."

 

 

[-3979-] (Aişe) dedi ki: "Bu da onun şöyle demesi gibidir: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem içinde Bedir'de öldürülen müşriklerin bulunduğu kuyunun başında durdu ve onlara şunları söyledi. ...

 

Fakat, onlar benim söylediklerimi işitiyorlar, demedi. O Sadece şunları söyledi: Şüphesiz onlar şu anda benim daha önce kendilerine söylediklerimin hak olduğunu artık biliyorlar. Daha sonra Aişe r.anha: "Şüphesiz ki sen ölülere işittireme'zsin. "[Neml, 80]; "Sen kabirdekilere işittiremezsin. "

 

(Urve) diyor ki: Ateşteki yerlerini aldıktan sonra (işittiremezsin) demektir."

 

 

حدثني عثمان: حدثنا عبدة، عن هشام، عن أبيه، عن ابن عمر رضي الله عنهما قال:

 وقف النبي صلى الله عليه وسلم على قليب بدر، فقال: (هل وجدتم ما وعد ربكم حقا. ثم قال: إنهم الآن يسمعون ما أقول). فذكر لعائشة، فقالت: إنما قال النبي صلى الله عليه وسلم: (إنهم الآن ليعلمون أن الذي كنت أقول لهم هو الحق). ثم قرأت: {إنك لا تسمع الوتى}. حتى قرأت الآية.

 

[-3980 - 3981-] İbn Ömer r.a. dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Bedir kuyusunun başında durarak dedi ki: Rabbinizin vaat ettiğinin hak olduğunu gördünüz mü? Daha sonra şöyle buyurdu: Şu anda onlar benim söylediklerimi işitiyorlar. Bu Aişe r.anha'ya söylenince dedi ki: Hayır, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem sadece şunları söyledi: Onlar şu anda kendilerine daha önce söylediklerimin hakkın kendisi olduğunu biliyorlar. Sonra da Aişe: "Şüphesiz sen ölülere işittiremezsin. "[Neml, 80] ayetini tamamen okudu.

 

 

AÇIKLAMA:     "Kureyş'in ileri gelenlerinden yirmi dört adam" (tekil olan) sındıd, (çoğulu hadisteki gibi: sanadıd olarak gelir) kahraman ve efendi olan kimse anlamındadır.

 

"Şüphesiz ölüye kabrinde azap edilir." Hadisin açıklaması daha önce Cenazeler bahsinde (1288. hadiste) geçmiş bulunmaktadır.

 

"Ateşteki yerlerini aldıktan sonra demektir." Bu sözleri söyleyen kişi Urve'dir.

 

O bu sözleriyle Aişe'nin maksadını açıklamak istemiş ve yüce Allah'ın: "Sen ölülere işittiremezsin" buyruğundaki mutlak nefyedici ifadenin, onların ateşte yerlerini almaları ile kayıtlı olduğuna işaret etmiştir. Bu açıklamaya göre Aişe'nin böyle bir şeyi kabul etmeyişi ile İbn Ömer'in bunu kabul etmesi arasında daha önce Cenazeler bölümünde açıklandığı gibi bir çelişki yoktur.. Fakat bundan sonraki rivayet Aişe'nin bunu mutlak olarak kabul etmediğine delil teşkil etmektedir .. Çünkü o, hadis: "Andolsun onlar biliyorlar" lafzı iledir, demiştir. İbn Ömer de "onlar işitiyorlar" diyerek vehmetmiştir, yanılmıştır demiştir.

 

Beyhaki der ki: Bilmek, işitmeye engel değildir. Delilolarak gösterilen ayet ile ilgili cevaba gelince: Onlar ölü oldukları halde onlara söz işittirilmez. Fakat Allah Katade'nin de dediği gibi, Allah onları diriltti ve söylenenleri işittiler.

 

el-İsmaili dedi ki: Aişe oldukça kavrayışlı, zeki, çok rivayet bilen ve ilmin inceliklerine daha ilerisi düşünülemeyecek derecede dalabilen birisi idi.. Fakat güvenilir (sika) birisinin naklettiği bir rivayet, ancak onun gibi birisinin naklettiği ve neshine, tahsisine yahut da imkansızlığına delil teşkil eden bir başka nas ile reddedilebilir. Durum böyle olduğuna göre ve onun reddettiği ile başkasının olumlu olarak zikrettiği bir husus bir arada telif edilebilirken nasıl reddedilebilir? Çünkü yüce Allah'ın: "Sen ölülere işittiremezsin." [Neml, 80] buyruğu ile Nebi efendimizin: "Şu anda onlar işitiyorlar" demesi birbirine aykırı değildir.. Çünkü işittirmek, sesin işittiren tarafından işitenin kulaklarına ulaştırılması demektir. Nebi (s.a.v.)'in bu sözlerini onlara ulaştırmak suretiyle onlara işittiren yüce Allah'ın kendisidir.

 

Aişe'nin: Allah Resulü sadece onlar biliyorlar dediği şeklindeki cevabına gelince, eğer o bu sözü bizzat işitmişse bu da "işitirler, işitiyorlar" şeklindeki rivayete aykırı değildir, aksine onu teyit etmektedir. es-Süheyli de özetle şu anlama gelecek açıklamalarda bulunmaktadır: Aynı haberde bu yolla Nebi (s.a.v.)'in olağanüstü bir iş yaptığının delili vardır.. Çünkü ashab-ı kiram ona: Sen leş haline gelmiş bir takım kimselere mi hitap ediyorsun demişler, o da onlara cevap vermişti. (es-Süheyli) der ki: Bu halde iken onların bilen kimseler olmaları mümkün olduğuna göre, işiten kimseler olmaları da mümkündür. Bu da ya çoğunluğun kabul ettiği görüş olan baş kulaklarıyla ya da kalp kulaklarıyla olmuştur. Kabir suali ruh ve bedene yöneliktir, diyenler bu hadise sarılmışlardır.

 

Ancak kabir suali sadece ruha yöneliktir diyen kimseler bu görüşü reddederek işittirmenin baş kulağı hakkında da, kalp kulağı hakkında da sözkonusu olabileceğine dikkat çekmiş ve dolayısıyla bunun delilolacak tarafının kalmadığını söylemişlerdir.

 

Derim ki: O sırada Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem için gerçekleştirilen olağanüstü halin kabir suali meselesinde esas bir delilolarak alınması güzel bir tutum değildir.

 

 

SONRAKİ