SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-MEĞAZİ

<< 1563 >>

EK SAYFA – 1563-4

9. BEDİR'DE BULUNAN KİMSELERİN FAZİLETİ

 

حدثني عبد الله بن محمد: حدثنا معاوية بن عمر: حدثنا أبو إسحاق عن حميد قال: سمعت أنسا رضي الله عنه يقول:

 أصيب الحارثة يوم بدر وهو غلام، فجاءت أمه إلى النبي صلى الله عليه وسلم فقالت: يا رسول الله، قد عرفت منزلة حارثة مني، فإن يكن في الجنة أصبر وأحتسب، وإن تكن الأخرى تر ما أصنع، فقال: (ويحك، أو هبلت، أو جنة واحدة هي، إنها جنان كثيرة، وإنه في جنة الفردوس).

 

[-3982-] Humeyd dedi ki: Enes (r.a.)'i şöyle derken dinledim: "Harise, Bedir günü genç bir delikanlı olduğu halde isabet aldı (şehit oldu). Annesi Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelerek dedi ki: Ey Allah'ın Resulü, Harise'nin benim için ne kadar değerli olduğunu biliyorsun. Eğer cennette ise sabreder ve ecrini ümit ederim. Eğer başka türlü ise ne yapacağımı göreceksin. Allah Resulü şöyle buyurdu: Vay sana -yahut aklın başında değil mi?- O cennet tek bir cennet midir (sanıyorsun)? Pek çok cennetler vardır ve şüphesiz ki o Firdevs cennetindedir"

 

 

حدثني إسحاق بن إبراهيم: أخبرنا عبد الله بن ادريس قال: سمعت حصين بن عبد الرحمن، عن سعد بن عبيدة، عن أبي عبد الرحمن السلمي، عن علي رضي الله عنه قال: بعثني الرسول الله صلى الله عليه وسلم وأبا مرثد الغنوي والزبير بن العوام، وكلنا فارس، قال: (انطلقوا حتى تأتو روضة خاخ، فإن بها امرأة من المشركين، معها كتاب من حاطب بن أبي بلتعة إلى المشركين). فأدركناها تسير على بعير لها حيث قال رسول الله صلى الله عليه وسلم، فقلنا: الكتاب، فقالت: ما معنا كتاب، فأنخناها فالتمسنا فلم نر كتابا، فقلنا: ما كذب رسول الله صلى الله عليه وسلم، لتخرجن الكتاب أو لنجردنك، فلما رأت الجد أهوت إلى حجزتها، وهي محتجزة بكساء، فأخرجته، فانطلقنا بها إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم، فقال عمر: يا رسول الله، قد خان الله ورسوله والمؤمنين، فدعني فلأضرب عنقه. فقال النبي صلى الله عليه وسلم: (ما حملك على ما صنعت). قال حاطب: والله ما بي أن لا أكون مؤمنا بالله ورسوله صلى الله عليه وسلم، أردت أن يكون لي عند القوم يد يدفع الله بها عن أهلي ومالي، وليس أحد من أصحابك إلا له هناك من عشيرته من يدفع الله به عن أهله وماله. فقال النبي صلى الله عليه وسلم: (صدق، ولا تقولوا له إلا خيرا). فقال عمر إنه قد خان الله ورسوله والمؤمنين، فدعني فلأضرب عنقه. فقال: (أليس من أهل بدر؟ فقال: لعل الله اطلع إلى أهل بدر فقال: اعملوا ما شئتم، فقد وجبت لكم الجنة، أو فقد غفرت لكم). فدمعت عينا عمر، وقال: الله ورسوله أعلم.

 

[-3983-] Ali r.a. dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem beni ve Ebu Mersed'i ve Zubeyr'i --ki üçümüz de atlı idik- gönderdi ve bize dedi ki:  Ravdatuhah denilen yere varıncaya kadar gidiniz. Orada beraberinde Hatıb b. Ebi Beltaa'dan, müşriklere yazılmış bir mektup bulunan müşrik bir kadın olacaktır.

 

Biz o kadını devesi üzerinde yol alırken Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in dediği yerde yetiştik. Ona, mektubu ver, dedik. Beraberimizde mektup diye bir şey yoktur, dedi. Devesini çöktürdük, araştırdık,. Fakat mektup diye bir şey görmedik. Bunun üzerine: Resulullah asla yalan söylememiştir. Andolsun ya mektubu çıkartırsın yahut da seni çırılçıplak soyacağız, dedik. Bizim kararlı olduğumuzu görünce -beline bağlamış olduğu bir kuşağı vardı- elini beline uzattı ve mektubu çıkardı. Biz de onu alıp Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e götürdük.

 

Ömer: Ey Allah'ın Resulü bu Allah'a, Resulüne ve mu'minlere hainlik etti. Beni bırak da bunun boynunu vurayım, dedi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem (Hatıb'a): Bu işi yapmana seni iten nedir, diye sordu.

 

Hatıb: Allah'a yemin ederim ben ancak Allah'a ve Resulüne iman eden bir kişiyim. Onlara bir iyilik yapayım da böylelikle onlar bana minnettar kalarak Allah'ın bu yolla ailemi ve malımı himaye etmesini istedim. Senin ashabından herkesin orada mutlaka Allah'ın o kimseler vasıtası ile ailesini ve malını koruyacağı aşiretinden kimseler vardır.

 

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Doğru söylüyor, ona hayırdan başka bir şey söylemeyin, dedi.

 

Ömer: Şüphesiz ki o Allah'a ve mu'minlere hainlik etti. Bırak beni de boynunu vurayım deyince, Allah Resulü: O Bedir'e katılanlardan değil midir, diye sordu ve: Belki de Allah, Bedir'e katılanlara muttali olarak: İstediğiniz ameli işleyiniz. Size cennet vacip olmuştur -yahut da size mağfiret buyurdum- demiştir, diye ekledi.

 

Bunun üzerine Ömer'in gözlerinden yaş aktı ve: Allah ve Resulü en iyi bilir, dedi."

 

 

AÇIKLAMA:     "Bedir'e" yani müşriklere karşı savaşmak üzere Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte "Bedir'de bulunanların fazileti" Maksat onların mutlak olarak faziletlerini değil, daha faziletli oluşlarını beyan etmek gibi görünüyor.

 

"Bedir günü Harise isabet aldı." Babası Suraka b. el-Haris b. Adiy el-Ensarı'dir. O da Adiy b. en-Neccar'ın oğludur. Babası Suraka ashabdandır ve Huneyn günü şehit düşmüştür. (Hatıb ile ilgili) kıssanın açıklamaları yeterli bir şekilde Mekke Fethinde gelecektir.

 

 

10. BAB

 

حدثني عبد الله بن محمد الجعفي: حدثنا أبو أحمد الزبيري: حدثنا عبد الرحمن بن الغسيل، عن حمزة بن أبي أسيد، والزبير بن المنذر ابن أبي أسيد، عن أبي أسيد رضي الله عنه قال:

 قال لنا رسول الله صلى الله عليه وسلم يوم بدر: (إذا أكثبوكم فارموهم، واستبقوا نبلكم).

 

[-3984-] Ebu Esid r.a. dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Bedir günü bize: Size yaklaştıklarında onlara atınız ve oklarınızı rastgele atıp bitirmeyiniz, dedi."

 

 

حدثني محمد بن عبد الرحيم، حدثنا أبو أحمد الزبيري: حدثنا عبد الرحمن ابن الغسيل، عن حمزة بن أبي أسيد والمنذر بن أبي أسيد، عن أبي أسيد رضي الله عنه قال:

 قال لنا رسول الله صلى الله عليه وسلم يوم بدر: (إذا أكثبوكم - يعني أكثروكم - فارموهم، واستبقوا نبلكم).

 

[-3985-] Ebu Esid r.a. dedi ki: "Bedir günü Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bize, size çokça yaklaştıkları vakit -yani yanınıza çok yakın geldiklerinde- onlara atınız ve oklarınızı rastgele atarak bitirmeyiniz, diye buyurdu."

 

 

AÇIKLAMA:     "Onlara atınız ve oklarınızı rastgele atarak bitirmeyiniz." ed-Davudi dedi ki: "Onlara atınız" buyruğu, onlara taş atınız demektir .. Çünkü bir topluluğa taş atıldığı takdirde hemen hemen hiçbir taş boşa gitmez. Allah Resulünün: "Oklarınızı rastgele kullanıp, bitirmeyiniz" buyruğu da şu demektir: Yani karşılıklı çatışma oluncaya kadar ok atmayınız. ed-Davudi böyle derken başkası da: Yani onlara oklarınızın bir kısmını atınız. Hepsini kullanmayınız, demiştir.

 

Bana görede kuvvetli olan görüşAllah Resulünün: "OklarınlZı rastgele atarak bitirmeyiniz" sözünün anlamı "onlara atınız" buyruğu ile alakalı değildir. Bu ifade sanki emirden maksadının ne olduğunu açıklıyor gibidir. Yani size yaklaşıncaya kadar ok atma işini geciktiriniz. Bu da şu demektir: Onlar uzak oldukları takdirde atılan oklar çoğunlukla onlara isabet etmeyecektir. Yani sizler çoğunlukla isabet etme ihtimali olmayan hallerde boşuna oklarınızı israf etmeyiniz .. Fakat oklarınızın onlara isabet etmesi ihtimalinin yüksek olduğu hallerde onlara ok atınız.

 

 

حدثني عمرو بن خالد: حدثنا زهير: حدثنا أبو إسحاق قال: سمعت البراء بن عازب رضي الله عنهما قال:

 جعل النبي صلى الله عليه وسلم على الرماة يوم أحد عبد الله بن جبير، فأصابوا منا سبعين، وكان النبي صلى الله عليه وسلم وأصحابه أصابوا من المشركين يوم بدر أربعين ومائة، سبعين أسير وسبعين قتيلا، قال أبو سفيان: يوم بيوم بدر، والحرب سجال.

 

[-3986-] Ebu İshak dedi ki: Bera' b. Azib (r.a.)'ı şöyle derken dinledim: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Uhud günü okçuların başına Abdullah b. Cubeyr'i kumandan tayin etti. Müşrikler bizden yetmiş kişiyi şehit ettiler. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve ashabı da Bedir günü müşriklerden yetmişi esir, yetmişi de maktulolmak üzere yüz kırk kişiyi musibete uğratmışlardı.

 

Ebu Süfyan: Bugün Bedir gününe karşılıktır. Zaten savaş değişkendir, dedi."

 

 

حدثني محمد بن العلاء: حدثنا أبو أسامة، عن بريد، عن جده أبي بردة، عن أبي موسى - أراه - عن النبي صلى الله عليه وسلم قال:

 (وإذا الخير ما جاء الله به من الخير بعد، وثواب الصدق الذي آتانا بعد يوم بدر).

 

[-3987-] Ebu Musa -zannederim, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den, dedi- dedi ki: "Meğer hayır ondan sonra Allah'ın bize getireceği hayır ve Bedir gününden sonra da bize gelen doğruluğun sevabı imiş."

 

 

حدثني يعقوب بن إبراهيم: حدثنا إبراهيم بن سعد، عن أبيه، عن جده قال: قال عبد الرحمن بن عوف:

 إني لفي الصف يوم بدر، إذ التفت فإذا عن يميني وعن يساري فتيان حديثا السن، فكأني لم آمن بمكانهما، إذ قال لي أحدهما سرا من صاحبه: يا عم أرني أبا جهل، فقلت: يا ابن أخي، وما تصنع به؟ قال: عاهدت الله إن رأيته أن أقتله أو أموت دونه، فقال لي الآخر سرا من صاحبه مثله، قال: فما سرني أني بين رجلين مكانهما، فأشرت لهما اليه، فشدا عليه مثل الصقرين حتى ضرباه، وهما ابنا عفراء.

 

[-3988-] Abdurrahman b. Avf dedi ki: "Bedir günü ben safta duruyor iken yanıma baktığımda sağımda ve solumda iki taze genç delikanlının durduğunu gördüm. Onların durdukları yer bana kendileri için güvenli gelmedi. Aniden onlardan birisi diğerinden gizlice bana: Amcacığım, bana Ebu Cehil'i gösterebilir misin, dedi. Kardeşimin oğlu onu ne yapacaksın, dedim. O, onu gördüğüm takdirde ya onu öldüreceğim yada bu uğurda ben öleceğim, diye Allah'a söz verdim dedi. Bu sefer diğeri de ondan gizlice onun söylediği gibi bana söyledi.

 

(Abdurrahman b. Avf) dedi ki: Onların yerine daha başka iki kişinin arasında olmak beni bu kadar sevindiremezdi. Her ikisine de Ebu Cehil'i işaret ederek gösterdim. İkisi de onun üzerine birer kartal gibi hücum ettiler ve nihayet ona darbelerini indirdiler. Bu ikisi Afra'nın oğulları idi."

 

 

حدثنا موسى بن إسماعيل: حدثنا إبراهيم: أخبرنا ابن شهاب قال: أخبرني عمرو بن أبي أسيد بن جارية الثقفي، حليف بني زهرة، وكان

من أصحاب أبي هريرة، عن أبي هريرة رضي الله عنه قال:

 بعث رسول الله صلى الله عليه وسلم عشرة عينا، وأمر عليهم عاصم ابن ثابت الأنصاري جد عاصم بن عمر بن الخطاب، حتى إذا كانوا بالهدأة بين عسفان ومكة، ذكروا لحي من هذيل يقال له بنو لحيان، فنفروا لهم بقريب مائة رجل رام، فاقتصوا آثارهم حتى وجدوا مأكلهم التمر في منزل نزلوه، فقالوا: تمر يثرب، فاتبعوا آثارهم، فلما حس بهم عاصم وأصحابه لجؤوا إلى موضع فأحاط بهم القوم، فقالوا لهم: انزلوا فأعطوا بأيديكم، ولكم العهد والميثاق: أن لا نقتل منكم أحدا. فقال عاصم بن ثابت: أيها القوم أما أنا فلا أنزل في ذمة كافر، ثم قال: اللهم أخبر عنا نبيك صلى الله عليه وسلم، فرموه بالنبل فقتلوا عاصما، ونزل ثلاثة نفر على العهد والميثاق، منهم خبيب وزيد بن الدثنة ورجل آخر، فلما استمكنوا منهم أطلقوا أوتار قسيهم فربطوهم بها. قال الرجل الثالث: هذا أول الغدر، والله لا أصحبكم،

إن لي بهؤلاء أسوة، يريد القتلى، فجرروه وعالجوه فأبى أن يصحبهم، فانطلق بخبيب وزيد بن الدثنة حتى باعوهما بعد وقعة بدر، فابتاع الحارث ابن عامر بن نوفل خبيبا، وكان خبيب هو قتل الحارث بن عامر يوم بدر، فلبث خبيب عندهم أسير حتى أجمعوا قتله، فاستعار من بعض بنات الحارث موسى يستحد بها فأعارته، فدرج بني لها وهي غافلة حتى أتاه، فوجدته مجلسه على فخذه والموسى بيده، قالت: ففزعت فزعة عرفها خبيب، فقال: أتخشين أن أقتله؟ ما كنت لأفعل ذلك، قالت: والله ما رأيت أسيرا قط خيرا من خبيب، والله لقد وجدته يوما يأكل قطفا من عنب في يده، وإنه لموثق بالحديد، وما بمكة من ثمرة، وكانت تقول: إنه لرزق رزقه الله خبيبا، فلما خرجوا به من الحرم، ليقتلوه في الحل، قال لهم خبيب: دعوني أصلي ركعتين، فتركوه فركع ركعتين، فقال: والله لولا أن تحسبوا أن بي جزع لزدت، ثم قال: اللهم أحصهم عددا، واقتلهم بددا ولا تبق منهم أحدا، ثم أنشأ يقول:

فلست أبالي حين أقتل مسلما - على أي جنب كان لله مصرعي

وذلك في ذات الإله وإن يشأ - يبارك على أوصال شلو ممزع

ثم قام اليه أبو سروعة عقبة بن الحارث فقتله، وكان خبيب هو سن لكل مسلم قتل صبرا الصلاة، وأخبر - يعني النبي صلى الله عليه وسلم - أصحابه يوم أصيبوا خبرهم، وبعث ناس من قريش إلى عاصم بن ثابت - حين حدثوا أنه قتل - أن يؤتوا بشيء منه يعرف، وكان قتل رجلا عظيما من عظمائهم، فبعث الله لعاصم مثل الظلة من الدبر فحمته من رسلهم، فلم يقدروا أن يقطعوا منه شيئا.

 

وقال كعب بن مالك: ذكروا مرارة بن الربيع العمري، وهلال بن أمية الواقفي، رجلين صالحين، قد شهدا بدرا.

 

[-3989-] Ebu Hureyre r.a. dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem on kişiyi düşmana casusluk etmek üzere gönderdi. Başlarına da Ömer b. el-Hattab'ın oğlu Asım'ın dedesi olan Ensardan Asım b. Sabit'i kumandan tayin etti. Nihayet onlar Usfan ile Mekke arasındaki el-Hed'e denilen yerden Lihyan oğulları diye anılan Huzeyl'li bir kabile kolundan onlara söz edildi. Bunlar da yaklaşık yüz okçu adam ile birlikte onların üzerine gitmek üzere yola çıktılar. İzlerini takip ettiler, nihayet onların konaklamış oldukları bir yerde yedikleri hurma çekirdeklerini buldular.

 

Bu Yesrib hurması deyip, izlerini takip ettiler. Asım ve arkadaşları onları fark edince bir yere sığındılar. Onları takip edenler etraftarını kuşatarak onlara: İniniz ve teslim olunuz, sizden kimseyi öldürmeyeceğimize dair de size söz veriyoruz, dediler. Asım b. Sabit: Ey arkadaşlarım, ben hiçbir zaman bir kafir'in verdiği bir himaye üzerine inmem, dedi. Sonra: Allah'ım, sen Nebi'in Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bizim durumumuzu bildir, diye ekledi.

 

Onlara ok attılar. Asım'ı öldürdüler. Sonra onlardan üç kişi, verilen yemin ve sözlere güvenerek indi. Bunlar Hubeyb ile Zeyd b. ed-Desine ve bir başka adamdı. Onları tam ele geçirdikten sonra yaylarının kirişlerini çözerek onları o kirişlerle bağladılar.

 

Üçüncü adam: Bu sözde durmamanın başlangıcıdır. Allah'a yemin ederim sizinle birlikte gelmeyeceğim. -Öldürülmüş olan arkadaşlarını kastederek-- bunlar da bana örnektir, dedi. Onu çekiştirmeye ve onunla uğraşmaya koyuldularsa da onlarla beraber gitmeyi kabul etmedi. Hubeyb ile Zeyd b. ed-Desine'yi götürerek Bedir vakasından sonra onları sattılar. el-Haris b. Amir b. Nevfel oğulları Hubeyb'i satın aldı. -Hubeyb ise Bedir günü el-Haris b. Amir'i öldürmüştü.-- Hubeyb onların yanında bir süre esir kaldı. Sonra onu öldürmeyi kararlaştırdılar. el-Haris'in kızlarından birisinden etek traşı olmak üzere bir ustura istedi. O da ona ustura verdi. Haris'in kızının küçük oğlu, o fark etmeksizin sıvışıp Hubeyb'in yanına gidiverdi. Hubeyb'in, elinde ustura bulunduğu halde çocuğu uyluğu üzerine oturtmuş olduğunu görünce (el-Haris'in kızı) dedi ki: Ben öyle bir dehşete kapıldım ki, Hubeyb de benim bu halimi fark edince şunları söyledi:

 

Onu öldüreceğimden mi korktun? Böyle bir şey yapacak değilim.

 

el-Haris'in kızı der ki: Allah'a yemin ederim Hubeyb'den daha hayırlı bir esir asla görmüş değilim. Allah'a yemin ederim bir gün o zincirlere bağlı bulunduğu halde elinde bir üzüm salkımı bulunduğunu ve ondan yemekte olduğunu gördüm. Halbuki Mekke'de meyve namına da bir şey yoktu. (el-Haris'in kızı) şöyle derdi: Şüphesiz ki o, Allah'ın Hubeyb'e verdiği bir rızık idi.

 

Hubeyb'i hill {haremin dışın)da öldürmek üzere alıp haremin dışına çıktıklarında Hubeyb onlara: Beni bırakın da iki rekat namaz kılayım, dedi. Onlar da ona izin verince iki rekat namaz kıldı ve şunları söyledi: Allah'a yemin ederim, eğer benim korktuğumu zannetmeyecek olsaydınız daha da kılardım. Sonra şöyle dua etti: Allah'ım, tek tek onları helak et. Onları paramparça et, onlardan kimseyi sağ bırakma.

 

Daha sonra şu beyitleri söylemeye koyuldu: "Ne önemi vardır, yere her nasıl yıkıldığım Allah için öldürülmek değil mi aradığım Dilerse mübarek kılar elbet uğrunda Rabbim Parçalanmış bir vücudu olsa da darmadağın."

 

Daha sonra Ebu Sirvaa, Ukbe b. el-Haris kalkıp onu öldürdü.

 

Hubeyb bu şekilde davranarak idam edilecek müslümanın idamından önce namaz kılması adetini ilk başlatan olmuştur.

 

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de öldürüldükleri günü ashabına onlara dair haberleri bildirdi. Asım b. Sabit'in öldürüldüğü haberi kendilerine anlatılan Kureyşlilerden bazı kimseler, onun tanınmasına yarayacak bir şeyler getirsinler diye bir takım kişileri gönderdiler .. Çünkü Asım onların büyüklerinden birisini öldürmüştü. Allah ise Asım'ı Kureyş'in elçilerine karşı koruyan bulut gibi bir arı sürüsü gönderdi. Ondan hiçbir şey koparma imkanını bulamadılar."

 

Ka'b b. Malik dedi ki: "Bana her ikisi de Bedir'e katılmış salih iki kişi olan Murare b. er-Rabi el-Amri ile Hilal b. Umeyye el-Vakıfi'nin adını verdiler."

 

 

حدثنا قتيبة بن سعيد: حدثنا ليث، عن يحيى، عن نافع: أن ابن عمر رضي الله عنهما ذكر له:

 أن سعيد بن زيد بن عمر بن نفيل، وكان بدريا، مرض في يوم الجمعة، فركب إليه بعد أن تعإلى النهار، واقترب الجمعة، وترك الجمعة.

 

[-3990-] Nafi'den rivayete göre İbn Ömer (r.a.)'a Bedir'e katılmışlardan olan Said b. Zeyd b. Amr b. Nufeyl'in bir Cuma günü hastalanmış olduğunu söylediler. O da gün iyice yükseldikten sonra ve Cuma vakti de yaklaşmış olduğu halde bineğine binip ona gitti ve cumayı kılamadı."

 

 

وقال الليث: حدثني يونس، عن ابن شهاب قال: حدثني عبيد الله ابن عبد الله بن عتبة:

 أن أباه كتب إلى عمر بن عبد الله بن الأرقم الزهري: يأمره أن يدخل على سبيعة بنت الحارث الأسلمية، فيسألها عن حديثها، وعما قال لها رسول الله صلى الله عليه وسلم حين استفتته. فكتب عمر بن عبد الله بن الأرقم، إلى عبد الله بن عتبة بخبره: أن سبيعة بنت الحارث أخبرته: أنها كانت تحت سعد بن خولة، وهو من بني عامر بن لؤي، وكان ممن شهد بدرا، فتوفي عنها في حجة الوداع وهي حامل، فلم تنشب أن وضعت حملها بعد وفاته، فلما تعلت من نفاسها تجملت للخطاب، فدخل عليها أبو السنابل

ابن بعكك، رجل من بني عبد الدار، فقال لها: ما لي أراك تجملت للخطاب، ترجين النكاح، فإنك والله ما أنت بناكح حتى تمر عليك أربعة أشهر وعشر. قالت سبيعة: فلما قال لي ذلك جمعت علي ثيابي حين أمسيت، وأتنت رسول الله صلى الله عليه وسلم فسألته عن ذلك، فأفتاني بأني قد حللت حين وضعت حملي، وأمرني بالتزوج إن بدا لي.

تابعه أصبغ، عن ابن وهب، عن يونس. قال الليث: حدثني يونس، عن ابن شهاب: وسألناه فقال أخبرني محمد بن عبد الرحمن بن ثوبان، مولى بني عامر بن لؤي: أن محمد بن إياس بن البكير، وكان أبوه شهيد بدرا، أخبره.

 

[-3991-] Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe'den rivayete göre (babası) Ömer b. Abdullah b. el-Erkam Zühri'ye mektup yazarak ona Eslemli Haris kızı Subey'a'nın yanına gitmesini ve ona kendisi ile ilgili hadisi ve Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den fetva istemesi üzerine kendisine neler söylediğini sormasını emretti.

 

Bunun üzerine Ömer b, Abdullah b. el-Erkam, Abdullah b. Utbe'ye mektup yazarak şunu haber verdi: el-Haris'in kızı Subey'a'nın kendisine haber verdiğine göre o Sad b. Havle'nin nikahı altında idi. -O da Amir b. Luey oğullarından olup Bedir'e katılanlardandı.-

 

Veda Haccında kendisi hamile iken kocası vefat etmişti. Vefatının akabinde fazla zaman geçmeden doğum yaptı. Loğusalığı bitince kendisine talip olacaklar için süslenmeye başladı. Abdu'd-Dar oğullarından bir adam olan Ebli's-Senabil b. Ba'kek de onun yanına gitti ve ona: Bu halin ne oluyor, nikahlanmayı ümit ederek sana talip olanlara süslendiğini görüyorum. Şüphesiz sen Allah'a yemin ederim ki üzerinden dört ay on gün geçmedikçe nikahlanamazsın.

 

Subey'a dedi ki: O bana bunları söyleyince, akşam olur oImaz elbiselerimi giyindim, Resulullah (s.a.v.)'e gidip ona durumu sordum. O da bana doğum yapınca (evlenmemin) helal olduğunu bana fetva verdi ve uygun gördüğüm takdirde evlenebileceğimi söyledi."

 

Tekrarı 5319

 

 

AÇIKLAMA:     Bu başlıktaki beşinci (3989.) Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği Bi'ri Maune'de şehit edilenlerin kıssası ile ilgili hadisin tamamının açıklaması ileride er-Red' gazvesinde gelecektir. Burada bu hadisin zikredilmesinden maksat hadiste geçen: "Onların büyüklerinden birisini öldürmüştü" ifadesinin yer almasıdır. İleride bunun Bedir günü olduğuna dair açık ifadeler gelecektir.

 

 

SONRAKİ