20. AMMAR VE HUZEYFE (R.A.)'IN MENKIBELERİ
حدثنا مالك
بن إسماعيل:
حدثنا
إسرائيل، عن
المغيرة، عن
إبراهيم، عن
علقمة قال:
قدمت
الشأم فصليت
ركعتين، ثم
قلت: اللهم
يسر لي جليسا
صالحا، فأتيت
قوما فجلست
إليهم، فإذا
شيخ قد جاء
حتى جلس إلى
جنبي، قلت: من
هذا؟ قالوا:
أبو الدرداء، فقلت:
إني دعوت الله
أن ييسر لي
جليسا صالحا، فيسرك
لي، قال: ممن
أنت؟ قلت: من
أهل الكوفة، قال:
أو ليس عندكم
ابن أم عبد،
صاحب النعلين
والوساد
والمطهرة،
وفيكم الذي
أجاره الله من
الشيطان -
يعني على لسان
نبيه صلى الله
عليه وسلم - أو
ليس فيكم صاحب
سر النبي صلى
الله عليه
وسلم الذي لا
يعلمه أحد
غيره، ثم قال:
كيف يقرأ عبد
الله: {والليل
إذا يغشى}.
فقرأت عليه:
{والليل إذا
يغشى. والنهار
إذا تجلى.
والذكر والأنثى}.
قال: والله
لقد أقرأنيها
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم من فيه
إلى في.
[-3742-] Alkame'den dedi ki: Şam'a geldim. İki rekat
namaz kıldıktan sonra dedim ki: Allah'ım, bana yanımda oturacak salih bir kimseyi nasip et. Sonra bir topluluğun yanına
gittim, onların yanında oturdum. Derken yaşlıca bir adam çıkageldi ve nihayet
yanımda oturuverdi. Bu kimdir, diye sordum. Onlar: Ebu'd-Derda'dır dediler ..
Ona: Ben yüce Allah'a salih bir insanın
yanıma gelip oturması için dua etmiştim ve senin yanıma oturmanı nasip etti,
dedim. Kimlerdensin dedi. Ben: Kufe ahalisindenim
dedim.
O,şöyle dedi: Yanınızda (Nebi efendimizin) nalınlarının,
yastığının ve taharet suyunun görevlisi Ümmü Abd'in oğlu yok mu? Yüce Allah'ın şeytandan koruduğu -Nebiinin dili ile (ifade ettiği üzere) demek istemektedir-
kişi aranızda yok mu? Aranızda Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
sır sahibi -ki o sırları ondan başkası bilmez- olan yok mu? (Devamla): Abdullah
(b. Mes'ud), "Velleyli
iza yağşa: Örtüp bürüdüğü
zaman geceye andolsun" buyruğunu nasıl okur?
Diye sordu.
Ben de ona: "Ve'l-leyli iza yağşa, ve'n-nehari
iza tecella, vezzekeri ve'l-unsa: Örtüp
bürüdüğü zaman geceye, aydınlandığı zaman gündüze, erkeğe ve dişiye andolsun" diye okudum.
Dedi ki: Allah'a yemin ederim Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem
bunu bana kendi ağzından, benim ağzıma (vasıtasız olarak) okutmuştur."
حدثنا
سليمان بن
حرب: حدثنا
شعبة، عن
مغيرة، عن
إبراهيم قال:
ذهب
علقمة إلى
الشأم، فلما
دخل المسجد قال:
اللهم يسر لي
جليسا صالحا،
فجلس إلى أبي الدرداء،
فقال أبو
الدرداء: ممن
أنت؟ قال: من أهل
الكوفة، قال:
أليس فيكم، أو
منكم، صاحب السر
الذي لا يعلمه
غيره، يعني
حذيفة، قال:
قلت: بلى، قال:
أليس فيكم، أو
منكم، الذي
أجاره الله
على لسان نبيه
صلى الله عليه
وسلم، يعني من
الشيطان،
يعني عمارا،
قلت: بلى، قال: أليس
فيكم، أو
منكم، صاحب
السواك، أو
السرار؟ قال:
بلى، قال: كيف
كان عبد الله
يقرأ: {والليل إذا
يغشى. والنهار
إذا تجلى}. قلت:
{والذكر والأنثى}.
قال: ما زال بي
هؤلاء حتى
كادوا يستنزلونني
عن شيء سمعته
من رسول الله
صلى الله عليه
وسلم.
[-3743-] Muğire dedi ki: "Alkame
Şam'a gitti. Mescide girdi. Allah'ım, bana beraber oturacağım salih bir arkadaş nasip et, diye dua etti ve Ebu'd-Derda'nın yanına oturdu.
Ebu'd-Derda: Sen kimlerdensin diye sordu. Ben
Kufe halkındanım, dedi. Peki
başkasının bilmediği (Nebi efendimize ait sırları bilen şahıs olan) sır sahibi
aranızda yok mu -yahut sizden değil mi-? Bununla Huzeyfe'yi kastediyordu.
Ben: Evet vardır, dedim. Peki aranızda
-yahut sizden- Allah'ın Nebiinin dili (ifade ettiği
üzere) ile ateşten koruduğu kimse yok mu, dedi. -Kastettiği
şeytandan koruduğu kimse olan Ammar'dır.-
Ben: Evet dedim. Peki aranızda -yahut
sizden- misvak ve yastığın -yahut da sirarin- sahibi
(görevlisi) yok mu? Ben evet dedim. Peki, Abdullah (b. Mes'ud)
"velleyli iza yağşa ve'n-nehari iza tecella ... : Örtüp bürüdüğü zaman geceye, aydınlattığı zaman gündüze ... andolsun"u nasıl
okurdu? Ben: Ve'z-zekeri ve'l-unsa:
Erkeğe ve dişiye (andolsun)" dedim.
Dedi ki: Bunlar az kalsın beni Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'den dinlemiş olduğum bir şeyden
vazgeçirecek noktaya gelinceye kadar üzerime gelip durdular."
AÇIKLAMA: "Ammar ve Huzeyfe'nin menkıbeleri" Ammar,
Yasirlin oğludur. Künyesi Ebu.'l-Yakzan olup, el-Ansi nispetlidir.
Annesi ise Sumeyye'dir. Erken dönemde kendisi ve
babası İslama girmiş, Müslüman oldukları için
işkenceye uğratılmışlardır. Ebu Cehil annesini öldürmüştü.
O bakımdan İslamda ilk şehit kadın odur. Babası da
erken bir dönemde vefat etmiştir. Kendisi ise Ali r.a. ile birlikte Sıffln'de öld,ürülünceye kadar yaşamıştır. Ömer
tarafından Kufe'nin bazı işlerinin başına emir olarak
tayin edilmişti. Bundan dolayı Ebu.'d-Derda onu ("aranızda" ve "sizden"
diyerek) Kufe halkına.nispet
etmiştir.
Huzeyfe'nin babasının adı el-Yeman'dır,
o Cabir'in oğlu, o Amrlın oğluolup
Abs oğullarındandır. Ensardan
Abdu'l-Eşhel oğulları ile
antlaşmalı idi. Kendisi ve babası .el-Yeman ileride geleceği üzere İslama
girmiştir. Huzeyfe de Kufe'nin bazı görevleri için
Ömer tarafından tayin edilmiş idi. Ayrıca Medain
emirliği de yapmıştır. Osman'ın öldürülmesinden kısa bir süre sonra o da Medain'de öldürülmüştür.
Ammar ilk Müslüman olanlardandır. Huzeyfe de aynı şekilde İslama ilk girenler arasındadır. Ancak onun Müslüman oluşu Ammar'dan sonradır. Musannıf (Buhari)'ın onları bir arada
başlıkta sözkonusu etmesi Ebu.'d-Derda'nın aynı hadiste her ikisinden övgüyle sözetmiş olmasıdır ..
"Peki yanınızda Ümmü Abd'ın oğlu yok mu?"
ifadesi ile kastedilen kişi Abdullah b. Mes'ud'dur.
Bu sözleriyle onların Şam'a ilim öğrenmek için gelmiş olduklarını anlamış
olduğunu kastetmektedir. Böylelikle onlara, yanlarında (Kufe'de
başkalarına gerek duymayacakları kadar) ilim adamlarının bulunduğunu açıklamak
istemiştir.
Bu hadisten, muhaddis bir kimsenin, bulunduğu şehirdeki hadis alimlerinin bildiklerini bütünüyle öğrenmedikçe rihleye (yolculuğa) çıkmayacağı anlaşılmaktadır.
"Nalinlerin görevlisi" Resulullah (s.a.v.)'in nalinleri
kastedilmektedir ki İbn Mes'ud
bunları taşır ve bunlara gerektiği gibi dikkat ederdi.
"Yastık (el-visad}"
Müslim'in rivayetine göre İbn Mes'ud,
Nebi (s.a.v.)'den şöyle buyurmuş olduğunu nakletmiştir: "Kulağın, benim
perdeyi kaldırmama ve benim karartımın çıkardığı seste olsun." İşte bu, İbn Mes'ud'un bir özelliğidir.
Bundan maksat da onun Nebi (s.a.v.)'e hizmeti dolayısıyla onu övmek .ve bu işler dolayısıyla Nebi ile birlikteliğinin
ileri derecede olduğunu ifade etmektir. Bu sebepler dolayısıyla da onda pek çok
ilim bulunduğundan ötürü ilim tahsil eden bir kimsenin ondaki ilmi öğrendiği
takdirde başkasına ihtiyaç duymayacağını anlatmaktır.
"Yüce Allah'ın şeytandan -yani Nebiinin
dili ile- koruduğu kimse" İbnu't-Tin'in iddia ettiğine
göre "Nebiinin dili ile" sözünden kasıt,
Nebi (s.a.v.)'in şu buyruğudur: "Vay Ammar,
onları cennete davet ederken onlar kendisini cehenneme davet edecekler."
Bu açıklaması ihtimal dahilindedir.
Aynı şekilde bununla Aişe radiyallahu anha'dan gelen merfu hadisin kastedilmiş olma ihtimali de vardır: "Ammar iki işten birisini seçmekte muhayyer bırakılırsa
mutlaka onların en doğru olanını seçer." Bu hadisi Tirmizi
rivayet etmiştir. Onun her zaman için iki işten en doğru olanını seçmesi,
batılı emretmek vasfına sahip . olan
şeytandan korunmuş olmasını gerektirmektedir. el-Bezzar da Aişe r.anha'dan şu hadisirivayet
etmektedir: Resulullah (s.a.v.)'i şöyle buyururken
dinledim: "O parmak uçlarına kadar iman ile doldurulmuştur."
Kastettiği kişi Ammar olup, hadisin senedi sahihtir.
İbn Sa'd, Tabakat'ında
Hasen yoluyla şöyle dediğini zikretmektedir: Ammar dedi ki: Bir yerde konakladık. Ben de su çekmek üzere
kırbamı ve kovamı aldım. Nebi (s.a.v.): Seni, sudan engelleyecek kimseler,
yanına gelecektir, diye buyurdu. Ben su başında iken
deneyimli bir savaşçıyı andıran siyah bir adam ile karşılaştım, onu yere
yıktım, deyip hadisin geri kalan kısmını zikretmektedir. Bu hadiste Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in:
"İşte o şeytandı" dediği de zikredilmektedir. Muhtemelen İbn Mes'ud bu kıssaya işaret
etmiştir.
Muhtasar'da da Fethu'j-Bari'de de
böyle olmakla birlikte, buna işaret ettiği ihtimalinden sözedilmesi
gereken kişi İbn Mes'ud
değil, Ebu'd-Derda'dır.
Aynı şekilde sözü geçen korunmak ile onun müşriklerin küfrü
gerektiren sözü söylemesi için kendisini zorladıkları vakit, iman üzere sebat
etmesine de işaret edilmiş olabilir. Bunun üzerine hakkında: "Kalbi iman
ile mutmain olduğu halde zorlanan kimse müstesna"[Nahl,
106] buyruğu nazil olmuştur. Bir başka hadiste de: "Ammar
parmak uçlarına kadar iman ile doludur" denilmektedir. Bu hadisi Nesai sahih bir senedle rivayet
etmiştir.
"Aranızda ondan başka kimsenin bilmediği Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sır
sahibi yok mudur?" ibaresinde geçen "sır"dan kasıt, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
kendisine bildirdiği münafıklar ile ilgili hallerdir.