DEVAM: 5. Nebi S.A.V.'İN: "EĞER HALİL EDiNECEK OLSAYDıM ...
" SÖZÜ -Kİ BUNU EBU SAİD (AZ ÖNCE GEÇEN 3654. HADİSTE) SÖYLEMİŞTİR
حدثني
الوليد بن
صالح: حدثنا
عيسى بن يونس:
حدثنا عمر بن
سعيد بن أبي
الحسين
المكي، عن ابن
أبي ملكية، عن
ابن عباس رضي
الله عنهما قال: إني
لواقف في قوم،
فدعوا لعمر بن
الخطاب، وقد وضع
على سريره،
إذا رجل من
خلفي قد وضع
مرفقه على
منكبي يقول:
رحمك الله،
إني كنت لأرجو
أن يجعلك الله
مع صاحبيك،
لأني كثيرا
مما كنت أسمع
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يقول:
(كنت وأبو بكر
وعمر، وفعلت
وأبو بكر وعمر،
وانطلقت وأبو
بكر وعمر). فإن
كنت لأرجو أن
يجعلك الله
معهما،
فالتفت، فإذا
هو علي بن أبي طالب.
[-3677-] İbn Abbas r.a. dedi ki: "Ben bir topluluk arasında ayakta
duruyorken Ömer b. el-Hattab'a -teneşiri üzerine yerleştirilmiş iken- dua
ettiler. Bir de ne göreyim, arkamdan bir adam dirseğini omzumun üzerine koymuş
şöyle diyordu: Allah sana rahmet eylesin. Gerçekten ben Allah'ın seni iki
arkadaşın ile birlikte kılacağını ümit ediyorum. Çünkü Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'i:
Ben, Ebu Bekir ve Ömer ile şöyle idik. Ben, Ebu Bekir ve Ömer şunu
yaptık. Ben, Ebu Bekir ve Ömer gittik dediğini çokça işitirdim. Gerçekten ben
Allah'ın seni onlarla birlikte bir araya getireceğini ümit ederim. Dönüp
baktığımda onun Ali b. Ebi Talib olduğunu gördüm."
حدثني محمد
بن يزيد
الكوفي: حدثنا
الوليد، عن الأوزاعي،
عن يحيى بن
أبي كثير، عن
محمد بن إبراهيم،
عن عروة بن
الزبير قال:
سألت
عبد الله بن
عمرو عن أشد
ما صنع
المشركون
برسول الله
صلى الله عليه
وسلم، قال:
رأيت عقبة بن
أبي معيط، جاء
إلى النبي صلى
الله عليه
وسلم وهو
يصلي، فوضع رداءه
في عنقه فخنقه
به خنقا
شديدا، فجاء
أبو بكر حتى
دفعه عنه،
فقال: أتقتلون
رجلا أن يقول
ربي الله، وقد جاءكم
بالبينات من
ربكم.
[-3678-] Urve b. ez-Zubeyr dedi ki: "Ben Abdullah b. Amr'a müşriklerin
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e yaptıkları en ağır muamelenin ne
oIduğunu sordum. Dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem namaz kılarken Ukbe
b. Ebi Muayt'ın yanına geldiğini gördüm. Ridasını onun boynuna doladı ve
boğazını o ridası ile alabildiğine sıktı. Ebu Bekir geldi ve onu Allah
Resulünün üzerinden itip uzaklaştırarak: "Sizler -Rabbinizden size apaçık
deliller getirmiş oIduğu haIde- Rabbim Allah'tır dediği için bir adamı mı
öIdüreceksiniz?"[Mu'min, 28] dedi."
Tekrar: 3856 ve 3815
AÇIKLAMALAR: 3659- "ÖIümü
kastedercesine: Gelir de seni bulamazsam" hadisinden, Nebi sallAllahu
aleyhi ve sellem'in vermiş oIduğu sözlerin kendisinden sonra halifelik makamına
gelenler tarafından yerine getirilmesinin bir görev oIduğu anlaşılmaktadır.
Ayrıca bu hadis, Şia'nın Nebi efendimizin Ali ile Abbas'ın
halife tayin edilmesine dair açık nassının ve ifadelerinin bulunduğu şeklindeki
iddiaları da reddetmektedir. İleride yüce Allah'ın izniyle Ahkam bahsinde
İstihlaf (halifenin tayini) başlığında buna dair bir kısım açıklamalar
gelecektir.
3660- "Beş köle, iki kadın ve Ebu Bekir" ifadelerinde
sözü geçen köleler: BilaI, Zeyd b. Harise, Ebu Bekir'in azatlısı Amir b.
Fuheyre bunlar arasındadır. Amir ilk zamanlarda, Ebu Bekir ile Müslüman
oImuştur. Taberani'nin Urve yoluyla naklettiği rivayetine göre Allah için azaba
uğratılanlardan idi. Ebu Bekir onu satın alıp azad etmişti.
(Dördüncüleri) Safvan b. Umeyye b. Halef'in kölesi Ebu
Fukeyhe'dir. İbn İshak'ın naklettiğine göre o da Bilal Müslüman olunca Müslüman
oImuş, Umeyye ona işkence etmiş, Ebu Bekir onu satın alarak hürriyetine
kavuşturmuştur. Beşinci kölenin de Şukran diye açıklanması ihtimali vardır.
İki kadının biri Hatice, diğeri ise Ümmü Eymen ya da
Sumeyye'dir.
Bu hadisten anlaşıldığına göre, Ebu Bekir kayıtsız ve şartsız
olarak Müslüman olan ilk hür kişidir. Fakat Ammar'ın bundan maksadı
Müslümanlığını açığa vuranlar arasındakileri saymaktır. Yoksa o dönemde İslam'a
girmiş bir topluluk vardı. Fakat akrabalarından Müslüman olduklarını
gizliyorlardı.
3661- "Yüzünün rengi değişti" öfkeden yüzünün
parlaklığı gitti.
"Nihayet Ebu Bekir korktu." Muhammed b. el-Mubarek
"Resulullah (s.a.v.)'in Ömer'e hoşuna gitmeyecek bir şey yapacağından korktu"
ibaresini ilave etmektedir.
"Dizleri üzerine çöktü."
Hadisten Çıkarılan Sonuçlar
1.Ebu Bekir bütün ashabtan daha faziletlidir.
2. Fazilet sahibinin kendisinden daha faziletli olan kimseyi
öfkelendirmemesi gerekir.
3. Kişiyi yüzüne karşı övmek caizdir. Ancak onun fitneye
düşmesinden ve gurura kapılmasından emin olmak gerekir.
4. Beşeri tabiatı gereği olarak öfke bazen insanı daha uygun
olanın dışında bir işi işlemeye itebilir. Fakat dinde fazilet sahibi olan
kimsenin daha uygun olana dönmekte de elini çabuk tutması gerekir. Nitekim yüce
Allah şöyle buyurmaktadır: "Takva sahiplerine şeytandan bir vesvese
geldiğinde iyice düşünürler. Bakarsın ki onlar görüp bilmişler
bile."[A'raf 201]
5. Nebi (s.a.v.)'in dışındaki bir kimse faziletin en ileri
derecesine ulaşsa dahi masum değildir.
6.Zulmedilen kimseden bağışlanma ve helallık dilemek
müstehaptır.
7. Arkadaşına kızıp öfkelenerek onu babasına ya da dedesine
nispet edip kendi adını anmayabilir. Çünkü Ebu Bekir, Ömer'den kızarak
geldiğinde: "Benimle Hattab'ın oğlu arasında bir şeyler oldu" demiş
ve ondan adı ile sözetmemiştir. Bunun bir benzeri de Nebi (s.a.v.)'in:
"Şunu bilin ki Ebu Talib'in oğlu eğer onların kızlarını nikahlamayı
istiyorsa ... " sözü de buna benzemektedir.
8. Diz kapağı, avret değildir.
3663- "Seb' (tercümede kıyamet) günü" maksat, bilinen
hayvandır (arslan). İbnu'l-Cevzı der ki: Yani arslan koyunu yakaladığı takdirde
onu arslandan kimse kurtaramaz. İşte o vakit benden başkası da ona çobanlık
yapmaz. Yani sen ondan kaçarsın, fakat ben ona yakın olurum, ondan artanı da
ben yerim.
ed-Davudi der ki: Yani arslanın onu kapacağı gün onun yardımına
kim koşabilir? Sen o arslandan kaçar gidersin, o da koyundan istediğini alır.
Ben de geri kalırım. İşte'o vakit onun benden başka çobanı olmaz.
Bir diğer açıklamaya göre bu, fitneler ile meşgulolunacağı vakit
olacaktır. O zaman koyunlar ihmal edilecek, yırtıcı hayvanlar onları kapıp
gidecek, kurt da onlarla baş başa kalacağından ötürü koyunların çobanı gibi görülecek.
"Bir adam bir inek sürerken" buna dair açıklamalar
daha önce Muzaraa bölümünde geçmiş bulunmaktadır. (2324 nolu hadiste)
3666- "Senin onlardan olacağını ümit ederim." İlim
adamları derler ki: Allah tarafından ve Nebii tarafından kullanılan "ümit
etmek", o şeyin fiilen tahakkuk edecek olması demektir. Bu açıklama ile
hadis, Ebu Bekir'in faziletlerini zikreden hadisler arasına girmektedir.
Hadisten Çıkarılan Bazı Sonuçlar
1. Herhangi bir işi çokça yapan bir kimse onunla tanınır. İyilik
amellerinin bütün çeşitleriyle aynı kişide aynı seviyede bulunması pek
nadirdir. Melekler, Adem oğulları arasındaki salih insanları sever ve onlardan
dolayı memnun olurlar.
2. İnfak ne kadar çok olursa fazileti o kadar çoktur.
3. Dünya da da, ahirette de hayr temenni etmek istenen bir
şeydir.
3667- "Allah sana iki ölüm tattırmayacaktır." Buna
dair açıklamalar Cenazeler bahsinin baş taraflarında geçmiş bulunmaktadır.
Kabirde hayatın olduğunu kabul etmeyenler buna delil diye
yapışmışlardır.
Ancak kabir hayatını kabul eden ehl-i sünnet adına bunlara şöyle
cevap verilmiştir: Maksat, Ömer'in şu sözleriyle ifade ettiği ve kaçınılmaz
olan ölümün ikinci bir defa sözkonusu olmayacağını vurgulamaktır: "Allah,
dünyada onun öldüğünü söyleyenlerin ellerini kessin diye gönderecektir."
Halbuki bunda berzahda meydana gelecekler ile alakalı bir ifade
bulunmamaktadır.
Bundan daha güzel bir cevap şudur: Nebi (s.a.v.)'in kabirdeki
hayatından sonra ölüm sözkonusu olmayacaktır. Aksine o hayatta kalmaya devam
edecektir. Nebiler de kabirlerinde diridirler. "İki ölüm" anlamındaki
lafzın tarif harfiyle zikredilmesindeki hikmet de muhtemelen budur.
Ebu Bekir r.a.'ın: "Allah sana iki ölümü (el-meyteteyn)
tattırmayacaktır" sözü, Nebiler dışında sözkonusu olan, bilinen ve meşhur
olan iki ölümü tattırmayacaktır.
Hadisten anlaşıldığına göre Ebu Bekir'in ilmi Ömer'den ve ondan
daha aşağıdaki mertebede bulunanlardan daha fazla idi. Aynı şekilde böyle büyük
bir hadise karşısındaki sebatı dolayısıyla onlardan üstündür.
"Ey yemin eden kişi yavaş ol!" Acele etme (dedi).
Cenazeler bölümündeki rivayet yolunda, "Ebu Bekir'in dışarı çıktığında
Ömer'in insanlar ile konuşmakta olduğu, bunun üzerine ona: Otur dediği halde
oturmadığı, Ebu Bekir'in şahadet getirmesi üzerine insanların Ömer'i terk
ederek ona yöneldikleri" belirtilmektedir ..
3668- "Herkes hıçkırarak ağladı." Ses çıkarmadan
ağladı, diye de açıklanmıştır.
"Ömer dedi ki: Hayır, sana bey'at ediyoruz. Çünkü sen bizim
efendimiz, bizim en hayırlımızsın, aramızda Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in en sevdiği kişi sensin." Bazı raviler bu hadisin bu kadarını
münferid olarak rivayet etmişlerdir. Bunu da Tirmizi rivayet etmiştir. Ömer,
Ebu Bekir'e: "Sen bizim efendimizsin ... dedi." Bunu da İbn Hibban rivayet
etmiş olup, bu konuda bu hadisten daha açık bir delildir.
"Birisi: Sa'd b. Ubade'yi öldürdünüz, dedi." Az kalsın
onu öldürecektiniz, demektir. Yüz çevirmekten ve onu desteklememekten kinaye
olduğu da söylenmektedir. Ancak Musa b. Ukbe'nin, İbn Şihab yoluyla naklettiği
rivayetteki ifadeler bu açıklamayı reddetmektedir: "Ensardan birisi: Sa'd
b. Ubade'ye dikkat ediniz, onu ezmeyiniz, deyince Ömer: Onu öldürün, Allah onun
canını alsın, dedi." Evet, Ömer gerçek manasıyla onun öldürülmesini
kastetmemiştir. "Allah onun canını alsın" ifadesi de ona bir
bedduadır. Birinci açıklamaya göre ise bu onun ihmal edilmesi ve ondan yüz
çevirilmesine dair haber vermek anlamındadır.
Malik'in rivayet ettiği hadiste şöyle denilmektedir: "Ben
öfkeli halimle: Allah Sa'd'ın canını alsın, çünkü o bir şerre ve fitneye sebep
olan bir kişidir, dedim."
İbnu't-Tin der ki: Ensarın: "Bizden bir emir, sizden bir
emir olsun" demeleri, Araplar arasında herhangi bir kabilenin başına
kendisinden olmayan bir kimsenin emir olmadığı şeklindeki adeti bildiklerinden
dolayıdır. Fakat onlar: "İmamlar Kureyş'tendir" hadisini işitince bu
kanaatlerinden vazgeçtiler ve boyun eğdiler.
Derim ki: "İmamlar Kureyş'tendir" hadisinin bu lafızla
kimin tarafından rivayet edildiğine dair açıklamalar ileride Ahkam bölümünde
gelecektir.
Ensarın: "Bizden bir emir, sizden bir emir olsun" sözü
Nebi (s.a.v.)'in bir halife tayin etmediğine delil gösterilmiştir. İleride
geleceği üzere Ömer de bunu açıkça ifade etmiştir.
Kurtubi, el-Müfhim adlı eserinde şöyle demektedir: Eğer
Muhacirlerden ve Ensardan herhangi bir kimse, Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in muayyen bir kimsenin halifeliğine dair açık bir ifade kullandığını
bilen olsaydı, hiç şüphesiz bu hususta anlaşmazlığa düşülmez ve bu konu
üzerinde görüşme yapmazlardı. Devamla der ki: Ehl-i sünnetin cumhurunun görüşü
budur. Bunun Ebu Bekir'in halifeliğini açıkça bildirdiğini söyleyenler ise bu
hususta onun imamlığı daha bir hak ettiği, halifelik makamına getirilmeye daha
bir layık olduğu anlamının çıkartılmasını gerektiren genel bir takım usullere
ve halden çıkartılan bir takım karinelere dayanırlar.
Derim ki: Ebu Bekir'in hayatı ile ilgili açıklamalar yapılırken
bunların bir kısmı geçmiş bulunmaktadır. Bunların bir diğer kısmı da Yüce
Allah'ın izniyle Meğazi bölümünün sonlarında Nebi Efendimizin vefatı
anlatılırken gelecektir.(4445 nolu hadiste)
3671- "Babama insanların en hayırlısı kimdir, diye
sordum." Muhammed b. Suka'nın Münzir'den, onun Muhammed b. Ali'den
naklettiği rivayetinde şöyle denilmektedir: "Babama: Babacığım Resulullah
(s.a.v.)'den sonra insanların en hayırlısı kimdir, diye sordum. O, bilmiyor
musun oğlum, dedi. Ben, hayır deyince, Ebu Bekir'dir dedi." Bunu Darakutnı
rivayet etmiştir. el-Hasen b. Muhammed b. el-Hanefiyye'nin babasından
rivayetinde de: "Subhanallah, evladım Ebu Bekir'dir, dedi"
şeklindedir.
Kurtubi, el-Mufhim adlı eserinde özetle şunları söylemektedir:
"el-Fedail" lafzı fadile'nin çoğulu olup, kendisi sebebiyle ona sahip
olanın şerefinin ve mevkiinin yükseldiği güzel haslet demektir. İster hak,
ister halk nezdinde olsun. (Fazilet) birincisine ulaştırmadığı takdirde,
ikincisine itibar edilmez. Filan kişi faziletlidir dediğimiz takdirde, bu onun
Allah nezdinde belli bir yeri vardır demektir. Böyle bir bilgiye ancak
Resulullah'tan gelen bir nakil ile ulaşılabilir. Ondan gelen bu nakil eğer
kat'i ise biz de bu hususta bunu kat'i olarak biliriz. Zanni ise gereğince amel
ederiz. Eğer bu hususta bir haber bulamayacak olursak Yüce Allah'ın hayır
işlemek hususunda yardımcı olduğunu ve hayır işlemenin sebeplerini
kolaylaştırdığını gördüğümüz kimse için şeriatte bu hususta varid olmuş
deliller dolayısı ile onun böyle bir mevkiye kavuşacağını da ümit ederiz.
(Kurtubi devamla) dedi ki: Bu husus böylece anlaşıldığına göre, ehl-i sünnet
arasında kat'i olarak bilinen husus Ebu Bekir'in fazilette ilk sırada olduğu,
ondan sonra da Ömer'in geldiğidir. Ama ikisinden sonra kimin geldiği hususunda
ihtilaf etmişlerdir. Cumhur Osman'ın önceleneceği kanaatindedir. Malik'ten bu
hususta kanaat belirttiği nakledilmemiştir. Mesele ictihadi bir meseledir.
Dayanağına gelince; bu dört kişiyi yüce Allah Nebiine halifelik etsinler ve
dinini dosdoğru uygulasınlar diye seçmiştir. Bu sebeple onun nezdinde onların
konumu halifelik sıralarına göredir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
3673- "Eğer sizden herhangi bir kimse ... " hadisinde
ilk olarak "ashabım" sözü ile özel bir takım ashabı olduğu
hissettirilmektedir. Yoksa hitap zaten ashaba idi. Ayrıca "sizden biriniz
... infak etse" diye buyurmuştur. Bu da yüce Allah'ın:
"Aranızdan fetihten önce infak edip savaşanlar
(diğerleriyle) bir olmaz."[Hadid, 10] buyruğunu hatırlatmaktadır. Bununla
birlikte Nebi (s.a.v.)'e yetişmiş ve bu şekilde ona hitap etmiş bazı kimselere,
kendilerinden önce gelenlere ağır sözler sarfetmelerinin yasaklanmış olması,
Nebi (s.a.v.)'e yetişmeyip, onunla muhatap olmamış kimselerin kendilerinden öne
geçmiş olanlara ağır sözler söylemelerinin yasaklanmış olmasının öncelikli
olmasını gerektirmektedir.
Burada hitab, ashabtan başkasınadır. Maksat sadece
zihinselolarak var olacakları sayılan Müslümanlardır. Böylelikle ileride var
olacaklar fiilen var olmuş gibi sözkonusu edilerek bunun gerçekleşeceğinin
kesin olarak ifade edilmesi cihetine gidilmiştir, diyen kimseler yanılmaktadır.
Bu görüşe yapılan itiraz şöylece açıklanır: Aynı rivayette açıkça muhatap
olanın Halid b. el-Velid olduğu da ifade edilmektedir. O ise ittifakla o
dönemde fiilen var olan ashab-ı kiram'dan idi.
Beydavi der ki: Hadisin anlamı şudur: Sizden herhangi bir kimse
Uhud kadar altın infak etse, onlardan herhangi birisinin bir mud ya da onun
yarısı kadar buğday infak etmesinin faziletine ve ecrine erişemez. Bu
farklılığın sebebi ise, infakı daha faziletli olanın daha ihlaslı ve niyetinin daha
samimi oluşudur.
Derim ki: Daha faziletli oluşta bundan da daha büyük bir sebep,
o infaka duyulan ileri derecedeki ihtiyaçtır. İnfak sebebiyle daha faziletli
oluşa işaret etmek suretiyle savaş sebebiyle de daha faziletli oluşa işaret
etmiş olmaktadır. Nitekim ayet-i kerime'de: "Fetihten önce infak edenler
ve savaşanlar" [Hadid, 10] diye bu" yurulmaktadır. Burada da sözünü
ettiğim sebebin önemine işaret edilmektedir. Çünkü Mekke'nin fethinden önce
infak ve kıtal pek büyük bir işti. Buna sebep ise ona olan ileri derecedeki
ihtiyaç ile buna önem verenlerin azlığı idi. Oysa bundan sonra ortaya çıkan
durum böyle değildir. Çünkü Müslümanlar Mekke'nin fethinden sonra çoğaldılar ve
insanlar Allah'ın dinine büyük kalabalıklar halinde girmeye başladılar. Elbetteki
bu dönemde yapılanlar öncekilerin değerine ulaşamaz. Doğrusunu en iyi bilen
Allah'tır.
Tamamlayıcı Bir Bilgi:
Ashaba Küfreden Kimsenin Durumu
Sahabeye küfreden kimsenin durumu hakkında görüş ayrılığı
vardır. Iyad der ki: Cumhurun kanaatine göre tazir edilir. Bazı Maliki
alimlerine göre ise öldürülür. Şafiiler ise bu cezayı Ebu Bekir ve Ömer ile
Hasan ve Hüseyin'e sövenler hakkında özelleştirmişlerdir. Kadı Hüseyn bu
hususta iki görüş olduğunu nakletmiştir. es-Sübki ise Ebu Bekir ve Ömer'i tekfir
eden kimseler hakkında bunun kuvvetli bir görüş olduğunu belirtmiştir. Aynı
şekilde Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in, iman sahibi olduğunu açıkça ifade
ettiği ya da cennet ile müjdelediği kimseleri -buna dair haber Nebiden tevatür
yoluyla nakledilmiş olması halinde- tekfir edenlerin durumu da böyledir. Çünkü
böyle bir davranış Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i yalanlamayı ihtiva
eder.
3674- "Eris kuyusu (bahçesine) girinceye kadar." Eris,
Medine'de bilinen bir bahçedir. Kuba'ya yakın bir yerdedir. Buradaki kuyuya
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in mührü Osman r.a.'ın parmağından düşmüş idi.
"Kuyunun ağzının ortasına oturdu." Ağzın ortası ise
kuyunun etrafında yapılan tümsektir.
"Kardeşimi (evde) abdest alsın ve bana yetişsin diye
bırakmıştım." Ebu Musa (el-Eş'ari)'nin Ebu Ruhm ve Ebu Burde adında iki
kardeşi vardı. Onun Muhammed adında bir başka kardeşinin olduğu da
söylenmiştir. En meşhurları ise Ebu Burde olup, adı Amir'dir.
"Bir kişinin kapıyı hareket ettirdiğini gördüm."
Burada izin istemek hususunda güzel bir edebe işaret vardır. İleride Ömer'in
Menkıbeleri başlığının sonlarında Ebu Osman en-Nehdi yoluyla Ebu Musa'dan diye
şu lafızla rivayeti gelecektir:
"Bir adam gelerek kapının açılmasını istedi."
Böylelikle "kapıyı hareket ettirme" ifadesinin, izinsiz olarak girmek
amacıyla ittiğini değil, izin istemek üzere kapıyı hareket ettirdiği anlamında
olduğu anlaşılmaktadır.
3676- "Kuyudan su çekiyordum." Yani kuyudan suyun
kovaya dolmasını sağlayarak çekiyordum.
"Bir ya da iki kova çekti." Kova (delv, içinde su
bulunan büyük kova için kullanılır. Bu hadisi şerhedenler sözü geçen kova
sayısının onun halifelik müddetine işaret olduğu hususunda görüş birliği
etmişlerdir. Ancak bu kanaat tartışılır. Çünkü onun halifeliği iki küsur yıl
sürmüştür. Eğer kas ıt bu olsaydı, iki ya da üç kova çekti, demesi gerekirdi.
Benim anladığıma göre bu, onun döneminde yapılmış büyük fetihlere bir
işarettir. Bunlar da üç fetih idi. Bundan dolayı Ömer hakkında çektiği
kovaların sayısıyla ilgili bir şey sözkonusu etmemiştir. Sadece onun su
çekişini azametli olmakla nitelendirmiştir. Bu da onun halifeliği döneminde
meydana gelmiş olan fetihlere bir işarettir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Şafii bu hadisi açıklarken, el-Umm adlı eserinde hadisi
zikrettikten sonra şunları söylemektedir: "Onun su çekişinde bir parça
zayıflık vardı" sözü (halifelik) müddetinin kısalığına, erken öldüğü ne ve
mürtedler ile savaşmakla fetihlerle uğraşamadığına, buna karşılık Ömer'in uzun
halifelik döneminde fetihlerinin arttığına işaret vardır.
"Su çekişinde bir parça zayıflık vardı." O, ağır ve
yumuşaklıkla bu işi yapıyordu, demektir.
"Allah ona mağfiret etsin" buyruğu ile ilgili olarak
derim ki: Bunun, onun herhangi bir kusuru olmaksızın döneminde gerçekleşecek fütuhatın
azlığına işaret olma ihtimali vardır. Çünkü fütuhatın azlığının sebebi,
halifelik süresinin kısalığıdır. Ona mağfiret dilemenin anlamı ise, bundan
dolayı kınanmayacağıdır.
"Onun (Ömer'in) elinde o kova büyük bir kovaya dönüştü.
Onun gibi su çeken" yaptığı ileri derecedeki büyük işler seviyesinde iş
yapan "bir dahi görmedim." Dahi (abkari), her hususta en ileri
dereceye ulaşmış olan şey demektir.
"Nihayet insanlar etrafında konakladı." el-Atan
(etrafında konaklamak), lafzı develerin su içtikten sonra gidip çöktükleri yer
demektir.
Ek Bir Bilgi:
Ebu Bekir (r.a.)'ın Vefatı Ebu Bekir r.a., ezcZubeyr b.
Bekkar'ın dediğine göre verem hastalığından vefat etmiştir. el-Vakidı'den
rivayete göre o, soğuk bir günde yıkanmış ve onbeş gün süre ile yüksek
ateşlerde kalmıştır. Yahudilerin bir çorba ya da başka bir yemeğe attıkları
zehir ile öldüğü de söylenmiştir. Sahih rivayete göre o, h. 22
Cumade'lahire'nin, 13. gününde vefat etmiştir. Halifelik süresi iki yıl, üç ay
ve birkaç gün sürmüştür. Başka görüşler de vardır. Bununla birlikte onun Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yaşı olan 63 yaşını tamamlayıp, vefat ettiği
hususunda görüş ayrılığı yoktur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.