SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-ENBİYA

<< 1393 >>

باب: قول الله تعالى: {آتينا داود زبورا} /النساء: 163/.

37. YÜCE ALLAH'IN: "VE BİZ DAVUD'A ZEBUR'U VERDİK."[Nisa, 163 ve el-İsra, 55] AYETİ

 

الزبر الكتب، واحدها زبور، زبرت كتبت. {ولقد آتينا داود منا فضلا يا جبال أوبي معه}. قال مجاهد: سبحي معه {والطير وألنا له الحديد. أن اعمل سابغات} الدروع {وقدر في السرد} المسامير والحلق، ولا تدق المسمار فيتسلسل، ولا تعظم فيفصم {واعملوا صالحا إني بما تعملون بصير} /سبأ: 10 - 11/.

"ez-Zubur" kitaplar demek olup, tekili Zebur'dur. "Zebertu" yazdım, anlamındadır.

"Andolsun biz nezdimizden Davud'a bir üstünlük verdik. Ey dağlar siz de onunla tesbih edin ve ey kuşlar siz de. Ona demiri de yumuşatmıştık. Uzun, geniş zırhlar yap. Dokumada işini sağlam tut. "[Sebe',10-11] Çivileri ve halkaları (birbirine sağlam bir şekilde geçir), demektir. Çivi kırılacak şekilde ince olmasın, halkaları delecek şekilde de büyük olmasın.

 

"Ve salih amel işleyin. Çünkü ben yaptıklarınızı çok iyi görenim, diye emretti. "[Sebe, 11] buyruğu

 

حدثنا عبد الله بن محمد: حدثنا عبد الرزاق: أخبرنا معمر، عن همام، عن أبي هريرة رضي الله عنه،  عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (خفف على داود عليه السلام القرآن، فكان يأمر بدوابه فتسرج، فيقرأ القرآن قبل أن تسرج دوابه، ولا يأكل إلا من عمل يده).

رواه موسى بن عقبة، عن صفوان، عن عطاء بن يسار، عن أبي هريرة، عن النبي صلى الله عليه وسلم.

 

[-3417-] Ebu Hureyre r.a.'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Davud aleyhisselam'a (Zebur'u) okumak kolaylaştırılmış idi. O atlarının eğerlenmesini emrederdi, atları eğerlenirdi. Fakat atları eğerlenmeden önce (Zebur'u) okur bitirirdi. O, ancak kendi el emeğinden yerdi."

 

 

حدثنا يحيى بن بكير: حدثنا الليث، عن عقيل، عن ابن شهاب: أن سعيد بن المسيب أخبره، وأبا سلمة بن عبد الرحمن: أن عبد الله بن عمرو رضي الله عنهما قال:

 أخبر رسول الله صلى الله عليه وسلم إني أقول: واله لأصومن النهار، ولأقومن الليل ما عشت، فقال له رسول الله صلى الله عليه وسلم: (أنت الذي تقول: والله لأصومن النهار، ولأقومن الليل ما عشت). قلت: قد قلته، قال: (إنك لا تستطيع ذلك، فصم وأفطر، وقم ونم، وصم من الشهر ثلاثة أيام، فإن الحسنة بعشر أمثالها، وذلك مثل صيام الدهر). فقلت: إني أطيق أفضل من ذلك يا رسول الله، قال: (فصم يوما وأفطر يومين). قال: قلت: إني أطيق أفضل من ذلك، قال: (فصم يوما وأفطر يوما، وذلك صيام داود، وهو عدل الصيام). قلت: إني أطيق أفضل منه يا رسول الله، قال: (لا أفضل من ذلك).

 

[-3418-] Abdullah b. Amr r.a. dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e benim şunları söylediğim haberi ulaştırıldı: Allah'a yemin ederim, hayatta kaldığım sürece gündüzleri oruç tutacak, geceleri namaz kılacağım. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona sordu: Allah'a yemin ederim, hayatta kaldığım sürece gündüzleri oruç tutacak, geceleri namaz kılacağım, diyen sen misin?

 

Ben: Evet, bu sözü söyledim, dedim. Şöyle buyurdu: Senin buna gücün yetmez. (Bazen) oruç tut, (bazen) iftar et. (Bazen) namaz kıl, (bazen) uyu. Her aydan üç gün oruç tut. Çünkü. hasene on misli iledir. Bu da bütün sene oruç tutmak gibidir.

 

Ben: Ey Allah'ın Resulü, bundan daha fazlasına gücüm yeter, dedim. O: O halde bir gün oruç tut, iki gün oruç tutma, dedi. Ben: Benim bundan daha fazlasına gücüm yeter, dedim. O halde bir gün oruç tut, bir gün tutma. İşte bu Davud'un oruç tutma şekli idi. Bu oruçların en mutedilidir, diye buyurdu. Ben: Ey Allah'ın Resulü bundan fazlasına gücüm yeter, dedim. O: Bundan daha faziletlisi olmaz, diye buyurdu."

 

 

حدثنا خلاد بن يحيى: حدثنا مسعر: حدثنا حبيب بن أبي ثابت، عن أبي العباس، عن عبد الله بن عمرو بن العاص قال: قال لي رسول الله صلى الله عليه وسلم: (ألم أنبأ أنك تقوم الليل وتصوم النهار). فقلت: نعم، فقال: (فإنك إذا فعلت ذلك هجمت العين، ونفهت النفس، صم من كل شهر ثلاثة أيام، فذلك صوم الدهر، أو كصوم الدهر). قلت: إني أجد بي - قال مسعر: يعني قوة - قال: (فصم صوم داود عليه السلام، وكان يصوم يوما ويفطر يوما، ولا يفر إذا لاقى).

 

[-3419-] Abdullah b. Amr b. el-As dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana dedi ki: Bana senin gece boyunca namaz kıldığın, gündüzleri de oruç tuttuğun haberi ulaştırılmadı mı sanıyorsun? Ben: Evet (durum) böyledir, dedim. Şöyle buyurdu: Sen bunu yapacak olursan göz, çukurlarına gömülür, nefis bitkinleşir. Her aydan üç gün oruç tut. İşte sene boyunca oruç tutmak budur. -Yahut: Bu sene boyunca oruç tutmak gibidir.

 

Ben: Ben, kendimde -Mis'ar: Ben kendimde güç buluyorum, dedim. Şöyle buyurdu: O halde Da.vud aleyhisselam orucu tut, o bir gün oruç tutuyor, bir gün tutmuyordu. Düşmanla karşılaştığı vakit de kaçmıyordu."

 

 

Hadislerden Çıkan Sonuçlar

 

1. (3417 no'lu) hadisten anlaşıldığına göre bazen zaman bereketlenir ve bu (kısa) zamanda pek çok amel işlenebilir.  "O ancak kendi el emeğinden yerdi" buyruğuna dair açıklamalar Buyu' (alışverişler) bölümünün baş taraflarında geçmiş bulunmaktadır.

 

2. Hadiste el emeğinin, kazançların en faziletli olduğuna delil vardır. Yine bu hadis icare akdinin meşruiyetine de delil gösterilmiştir. Çünkü el emeğinin, başkasına ya da sadece kişinin kendislhe faydalı olmaktan öte bir anlam ifade eder.

 

3. Görülen o ki Davud'un eliyle yaptığı zırh dokumaktı. Allah ona demiri yumuşatmıştı. O zırhları dokur ve bunları satardı. Hükümdarların büyüklerinden olmakla birlikte ancak onlardan kazandıklarından yer idi. Çünkü yüce Allah: "Ve onun mülkünü pekiştirdik. "[Sad,20] diye buyurmaktadır.

 

Bu başlığın birinci hadisinde de buna delilolacak ifadeler bulunmaktadır.

Çünkü o, bineklerine binmek istediği zaman onların eğerlenmesini emredecek ve bu hizmetleri başkaları görecek şekilde bolluk içerisinde bulunmakla birlikte, vera'a uygun hareket eder ve ancak eliyle yaptıklarından yerdi.

 

باب: أحب الصلاة إلى اله صلاة داود، وأحب الصيام إلى الله صيام داود: كان ينام نصف الليل ويقوم ثلثه، وينام سدسه. ويصوم يوما ويفطر يوما.

قال علي: وهو قول عائشة: ما ألفاه السحر عندي إلا نائما.

38. ALLAH'IN EN SEVDİĞİ NAMAZ DAVUD'UN NAMAZIDIR.

 

Allah'ın en sevdiği oruç da Davud'un orucudur: Gecenin yarısını uyur, üçte birinde namaz kılar, altıda birinde uyurdu. Bir gün oruç tutar, bir gün tutmazdı.

 

Ali  dedi ki: Aişe de böyle demiştir: "(Nebi) yanımda iken seher vaktinde o mutlaka uykuda olurdu."

 

Muhtemelen Buhari'nin hocası Ali İbnu'l-Medini'dir. (Fethu'l-Barf)

 

حدثنا قتيبة بن سعيد: حدثنا سفيان، عن عمرو بن دينار، عن عمرو بن أوس الثقفي: سمع عبد الله بن عمرو قال: قال لي رسول الله صلى الله عليه وسلم: (أحب الصيام إلى الله صيام داود: كان يصوم يوما ويفطر يوما، وأحب الصلاة إلى الله صلاة داود: كان ينام نصف الليل ويقوم ثلثه، وينام سدسه).

 

[-3420-] Abdullah b. Amr dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana dedi ki: Allah'ın en sevdiği oruç Davud'un orucudur. O, bir gün oruç tutar, bir gün oruç tutmazdı. Allah'ın en sevdiği namaz, Davud'un namazıdır. Gecenin yarısmı uyur, üçte birini namaz kılar, geri kalan altıda birini de uyurdu."

 

 

باب: {واذكر عبدنا داود ذا الأيد إنه أواب}.إلى قوله: {وفصل الخطاب} /ص: 17 - 20/.

39. Şimdi sen onların dediklerine sabret de kuvvetli kulumuz Davud'u hatırla. Çünkü o, zikir ve tesbih ile bize yönelmişti. Biz, dağları onun emrine vermiştik. Akşam-sabah onunla birlikte tesbih ederlerdi. Kuşları da toplu olarak onun emrine vermiştik. Hepsi de ona uyarak zikir ve tesbih ederlerdi. Biz onun mülkünü kuvvetlendirmiş ve kendisine hikmet ve hakkı batıldan ayırt etme kabiliyeti vermiştik. [Sad, 17,18,19,20]. ayetler

 

قال مجاهد: الفهم في القضاء. {ولا تشطط} لا تسرف {واهدنا إلى سواء الصراط. إن هذا أخي له تسع وتسعون نعجة} يقال للمرأة نعجة، ويقال لها أيضا شاة {ولي نعجة واحدة فقال أكفلنيها} مثل {وكفلها زكرياء} /آل عمران: 37/: ضمنها {وعزني} غلبني، صار أعز مني، أعززته جعلته عزيزا {في الخطاب} يقال: المحاورة {قال لقد ظلمك بسؤال نعجتك إلى نعاجه وإن كثيرا من الخلطاء} الشركاء {ليبغي - إلى قوله - أنما فتناه}. قال ابن عباس: اختبرناه، وقرأ عمر: فتناه، بتشديد التاء {فاستغفر ربه وخر راكعا وأناب} /ص: 22 - 24/.

Mücahid: Davalar arasında hüküm vermekte anlayış verdik, diye açıklamış_. "Zulmetme" aşırıya gitme "ve bizi doğru yola ilet, dediler. Bu benim kardeşimdir. Onun doksandokuz koyunu vardır." Kadına koyun denilebilir. "Benim ise bir koyunum var. O koyunu bana ver dedi ve söz söylemede" karşılıklı konuşmada ''ve beni yendi." Benden daha güçlü çıktı. "Dedi ki: Andolsun ki o senin bir koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana zulmetmiş. Muhakkak ortakların çoğu şüphesiz birbirlerine haksızlık ederler ... Davud bizim kendisini fitneye maruz bıraktığımızı sandı." İbn Abbas: Onu sınadığımızı sandı, diye açıklamıştır. "Bundan dolayı o hemen Rabbinden mağfiret istedi, rüku ederek yere kapanıp (Allah'a) döndü. "[Sad, 22-26] buyrukları

 

حدثنا محمد: حدثنا سهل بن يوسف قال: سمعت العوام، عن مجاهد قال: قلت لابن عباس:

 أسجد في {ص}؟ فقرأ: {ومن ذريته داود وسليمان - حتى أتي - فبهداهم اقتده}. فقال: نبيكم صلى الله عليه وسلم ممن أمر أن يقتدي بهم.

 

[-3421-] Mücahid dedi ki: "İbn Abbas'a sordum: Sad Suresinde secde edelim mi? O: "Onun zürriyetinden Davud'a, Süleyman'a ... O halde sen de onların hidayetlerine uy. "[En'am, 84-90] buyruklarını okudu. İbn Abbas r.a. dedi ki: Sizin Nebiiniz Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara uymakla emrolunmuş kimselerdendir."

 

Tekrar: 4632,4806 ve 4807

 

 

حدثنا موسى بن إسماعيل: حدثنا وهيب: حدثنا أيوب، عن عكرمة، عن ابن عباس رضي الله عنهما قال:

 ليس {ص} من عزائم السجود، ورأيت النبي صلى الله عليه وسلم يسجد فيها.

 

[-3422-] İbn Abbas r.a. dedi ki: "Sad (Suresindeki secde) secde edilmesi kesin olarak istenmişlerden değildir. Bununla birlikte Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ondan dolayı secde ettiğini de gördüm."

 

 

AÇIKLAMA:     "Yüce Allah'ın: "Güçlü kulumuz Davud'u hatırla. Çünkü o (Allah'a) çokça dönen birisi idi ... Ve ona fasle'l-hitabı verdik." (Sad, 17-20) buyruğu." Davud aleyhisselam ileri derecede kahramanlık vasfına sahip birisi idi. el-Evvab lafzının tefsiri biraz sonra gelecektir.

 

Bu hadise dair geniş açıklamalar yüce Allah'ın izniyle Tefsir bölümünde gelecektir.

 

 

40. Allah Teala dediki: Bir de Davud'a Süleyman'ı bahşettik. Süleyman ne güzel kuldu. Çünkü o seslice tesbih edip Allah'a yönelirdi. [Sad,30] ayeti.

 

" ... Benden sonra hiç kimseye nasip olmayacak bir mülk ver banaf"(Sad, 35) "Şeytanların Süleyman'ın mülkü üzere okuduklarına tabi oldular. "[Bakara, 102] "Süleyman'ın emrine de rüzgarı verdik. Sabah esişinde bir aylık yol alırdı, akşam da bir aylık yol giderdi. Biz ona erimiş bakır pınarını sel gibi akıttık. Cinden bir kesim de Rabbinin emri ile eli altında iş görürlerdi. .. Kendisine köşkler" Mücahid dedi ki: Saraylardan daha aşağı binalar "dan, heykellerden, büyük havuzları andıran çanaklardan ve yerlerinde sabit kazanlardan istediğini yaparlardı. .. Kullarımdan şükreden ise pek azdır. Biz ölümüne hükmedince asasını yiyen ağaç kurdundan başkası onlara ölümünü göstermedi. Nihayet yere düşünce ... bu horlayıcı azap içinde devam etmezlerdi. "[Sebe',12-14] "Ben ancak hayırsevgisi ile meşgul iken Rabbimi anmaktan uzak kaldım ... Boyunlarını ve ayaklarını sıvazlamaya başlamıştı. "[Sad, 32-33] _ Atların yelelerini ve ayaklarını sıvazladı, demektir- buyrukları

 

"es-Esfad" zincirler demektir. Mücahid dedi ki: "es-Safinat" atın, ayaklarından birisini toynağının ucu üzerinde dayayıp durmasıdır.

 

"el-Ciyad" hızlı giden atlar demektir. "Cesed" şeytan anlamındadır. "Ruhaen" hoş ve rahat; "haysu esab" dilediği yerde, "hesabsız" herhangi bir harec, vebal olmadan, demektir.

 

 

حدثنا محمد بن بشار: حدثنا محمد بن جعفر: حدثنا شعبة، عن محمد بن زياد، عن أبي هريرة رضي الله عنه،

 عن النبي صلى الله عليه وسلم: (إن عفريتا من الجن تفلت البارحة ليقطع علي صلاتي، فأمكنني الله منه فأخذته، فأردت أن أربطه على سارية من سواري المسجد حتى تنظروا إليه كلكم، فذكرت دعوة أخي سليمان: {رب اغفر لي وهب لي ملكا لا ينبغي لأحد من بعدي}. فرددته خاسئا).

{عفريت} متمرد من إنس أو جان، مثل زبنية جماعتها الزبانية.

 

[-3423-] Ebu Hureyre'den rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Dün cinlerden bir ifrit ansızın namazımı kesmek üzere ileri atıldı. Ancak Allah'ın yardımı ile gücüm ona yetti, onu yakaladım. Hepinizin onu görmesi için mescidin direklerinden birisine onu bağlamak istedim. Fakat kardeşim Süleyman'ın: "Rabbim benden sonra kimseye vermeyeceğin bir mülk bağışlaf" dediğini hatırlayınca ben de o ifriti hor ve hakir olarak geri çevirdim."

 

 

AÇIKLAMA:     "ifrit" insan ya da cinlerden azgın olan demektir. Tekil olan "zibniyyetun" lafzının çoğulunun ez-zebaniye diye gelmesi gibi.

 

 

حدثنا خالد بن مخلد: حدثنا مغيرة بن عبد الرحمن، عن أبي الزناد، عن الأعرج، عن أبي هريرة،

 عن النبي صلى الله عليه وسلم قال:

 قال سليمان بن داود: لأطوفن الليلة على سبعين امرأة، تحمل كل امرأة فارسا يجاهد في سبيل الله، فقال له صاحبه: إن شاء الله، فلم يقل، ولم تحمل شيئا إلا واحدا، ساقطا أحد شقيه. فقال النبي صلى الله عليه وسلم: (لو قالها لجاهدوا في سبيل الله). قال شعيب وابن أبي ازناد: (تسعين). وهو الأصح.

 

[-3424-] Ebu Hureyre'den rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Davud oğlu Süleyman dedi ki: Bu gece yetmiş hanımı(mı) dolaşacağım. Bunların her birisi de Allah yolunda cihad edecek bir suvari doğuracaktır. Yanındaki arkadaşı ona: inşallah de, dedi. Fakat Süleyman demedi. Kadınlar -yarısı bulunmayan bir tek evlat dışında- hiçbir şekilde hamile kalmadılar. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Eğer o sözü (inşaallah'ı) demiş olsaydı, bunlar Allah yolunda cihad edeceklerdi."

 

Şuayb ile ibn Ebi'z-Zinad "(yetmiş yerine) doksan" demişlerdir ki, bu daha sahihtir.

 

 

حدثني عمر بن حفص: حدثنا أبي: حدثنا الأعمش: حدثنا إبراهيم التيمي، عن أبيه، عن أبي ذر رضي الله عنه قال:

 قلت: يا رسول الله، أي مسجد وضع أول؟ قال: (المسجد الحرام). قلت: ثم أي؟ قال: (ثم المسجد الأقصى). قلت: كم كان بينهما؟ قال: (أربعون، ثم قال: حيثما أدركتك الصلاة فصل، والأرض لك مسجد).

 

[-3425-] Ebu Zer' r.a'dan dedi ki: "Ey Allah'ın Resulü dedim. Hangi mescid daha önce bina edildi? O: Mescid-i Haram, diye buyurdu. Sonra hangisi, diye sordum. Sonra Mescid-i Aksa diye buyurdu. ikisi arasında ne kadar süre vardı, diye sordum. Kırk (yıl) diye buyurdu. Sonra şöyle buyurdu: Sen neredeyken namaz vakti girerse, orada namaz kıl. Yeryüzü de senin için bir mesciddir."

 

 

SONRAKİ