SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-ENBİYA

<< 1371 >>

EK SAYFA – 1371-4

باب: قول الله تعالى: {وإلى عاد أخاهم هودا قال يا قوم اعبدوا الله} /الأعراف: 65/.

6. YÜCE ALLAH'IN: "AD KAVMİNE DE KARDEŞLERİ HUD'U GÖNDERDİK. EY KAVMİM, ALLAH'A İBADET EDİN DEDİ."[Hud, 50] BUYRUĞU

 

وقوله: {إذ أنذر قومه بالأحقاف - إلى قوله - كذلك نجزي القوم المجرمين} /الأحقاف: 21 - 25/.

فيه: عن عطاء وسليمان، عن عائشة، عن النبي صلى الله عليه وسلم.

{وأما عاد فأهلكوا بريح صرصر} شديدة {عاتية} قال ابن عيينة: عتت على الخزان {سخرها عليهم سبع ليال وثمانية أيام حسوما} متتابعة {فترى القوم فيها صرعى كأنهم أعجاز نخل خاوية} أصولها {فهل ترى لهم باقية} بقية /الحاقة: 6 - 8/.

Ve yüce Allah'ın şu buyrukları: "Ad kavminin kardeşini (Hud'u) de an. Hani o kavmini Ahkaf denilen yerde uyarıp korkutmuştu ... Biz günahkarlar topluluğunu işte böyle cezalandırırız. "[Ahkaf,21-25]  Bu hususta Ata ve Süleyman'ın, Aişe'den, onun Nebi s.a.v.'den naklettiği bir rivayet de vardır.

 

Yüce Allah bir başka yerde şöyle buyurmaktadır: "Ad kavmine gelince, onlar aşırı şiddetli olan bir rüzgar ile helak edildiler. "

 

İbn Uyeyne dedi ki: Bu rüzgar, üzerinde görevli olan meleklere karşı şiddetle direniyordu.

"O rüzgarı onlara yedi gece ve sekiz gün peşpeşe musallat kıldı. O süre içinde içleri boşalmış hurma kütükleri imişler gibi yere yıkılmış görürdün. Şimdi onlardan geriye kalanı görüyor musun?" [Hakka, 6-8]

 

حدثني محمد بن عرعرة: حدثنا شعبة، عن الحكم، عن مجاهد، عن ابن عباس رضي الله عنهما،

 عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (نصرت بالصبا، وأهلكت عاد بالدبور).

 

[-3343-] İbn Abbas r.a.'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Ben (doğudan esen) saba rüzgarı ile yardıma mazhar oldum. Ad kavmi ise (batıdan esen) debur rüzgarı ile helak edildi. "

 

 

قال: وقال ابن كثير، عن سفيان، عن أبيه، عن ابن أبي نعم، عن أبي سعيد رضي الله عنه قال: بعث علي رضي الله عنه إلى النبي صلى الله عليه وسلم بذهبية، فقسمها بين الأربعة: الأقرع بن حابس الحنظلي ثم المجاشعي، وعيينة بن بدر الفزاري، وزيد الطائي ثم أحد بني نبهان، وعلقمة بن علاثة العامري، ثم أحد بني كلاب، فغضبت قريش والأنصار، قالوا: يعطي صناديد أهل نجد ويدعنا، قال: (إنما أتألفهم). فأقبل رجل غائر العينين مشرف الوجنتين، ناتئ الجبين، كث اللحية محلوق، فقال: اتق الله يا محمد، فقال: (من يطع الله إذا عصيت؟ أيأمنني الله على أهل الأرض فلا تأمنونني). فسأل رجل قتله - أحسبه خالد بن الوليد - فمنعه، فلما ولى قال: (إن من ضئضئ هذا، أو: في عقب هذا قوم يقرؤون القرآن لا يجاوز حناجرهم، يمرقون من الدين مروق السهم من الومية، يقتلون أهل الإسلام ويدعون أهل الأوثان، لئن أنا أدركتهم لأقتلنهم قتل عاد).

 

[-3344-] Ebu Said r.a. dedi ki: Ali r.a. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bir parçacık altın gönderdi. O da bunu şu dört kişi arasında paylaştırdı: el-Akra b. Habis el-Hanzali el-Mücaşi, Uyeyne b. Bedr el-Fezari, Nebhan oğullarından birisi olarak da sayılan Zeyd et-Tai ve Kilab oğullarından birisi olan Alkame b. Ulase el-Amiri. Kureyşlilerle, Ensar buna kızdılar ve: Necid'in ileri gelenlerine bir şeyler veriyor, buna karşılık bizi terk ediyor, dediler.

 

Allah Resulü şöyle buyurdu: "Ben sadece onların kalplerini ısındırmaya çalışıyorum. "

 

Gözleri içeri doğru çökmüş, yanakları kalkık, alnı çıkık, sakalı sık, (başını) traş etmiş birisi gelerek: Allah'tan kork ey Muhammed, dedi.

 

Şöyle buyurdu: "Ben ona karşı gelecek olursam Allah'a kim itaat eder ki? Allah yeryüzündekilere karşı bana güveniyor da, siz mi bana güvenmiyorsunuz?" Bir adam -zannederim Halid b. el-Velid idi- bu adamı öldürmek için ondan izin istedi, fakat engelledi.

 

Adam gidince, şöyle buyurdu: "Bunun soyundan Kur'an'ı okudukları halde hançerelerinden aşağıya inmeyen, okun hedefi delip geçtiği gibi dinden çıkan, Müslümanları öldüren fakat putperestleri hallerine terk eden kimseler gelecektir. Andolsun onlara yetişecek olursam Ad kavminin öldürüldüğü gibi onları öldüreceğim. "

 

Tekrar: 3610, 4351, 4667, 5058, 6163, 6931, 6933, 7432, 5762

 

 

حدثنا خالد بن يزيد: حدثنا إسرائيل، عن أبي إسحاق، عن الأسود قال: سمعت عبد الله قال:

 سمعت النبي صلى الله عليه وسلم يقرأ: {فهل من مدكر}.

 

[-3345-] Abdullah (b. Mes'ud)'dan dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i: "O halde var mı ibret alıp, düşünen ?"[Kamer, 15] buyruğunu okurken dinledim.

 

 

AÇIKLAMA:     "Ad kavmine de kardeşleri Hud'u gönderdik" buyruğunda yüce Allah'ın ondan "kardeşleri" diye söz etmesi, onların kabilesinden oluşundan dolayı idi. Yoksa din kardeşliği cihetiyle böyle buyurmamıştır.

 

"Hani o kavmini Ahkaf denilen yerde ... Biz günahkarlar topluluğunu işte böyle cezalandırırız."[Ahkaf,21-25] buyruğunda geçen "el-Ahkaf' kelimesi "hıkf"in çoğulu olup, eğriliği bulunan kum yığınları demektir. Burada kasıt, Ad kavminin meskenleridir.

 

İkinci hadis, Ebu Saıd el-Hudri'nin rivayet ettiği ve Haricileri söz konusu eden bir hadistir.

 

(Hadisin senedinin başında yer alan) "İbn Kesir, Süfyan'dan naklen dedi ki ... " ile ilgili olarak, yüce Allah'ın izniyle Meğazi bölümünde yeteri kadar açıklamalar gelecektir. Burada hadisin konu ile ilgili olan kısmı: "Eğer onlara yetişecek olursam andolsun onları A.d'ın öldürüldüğü gibi öldürürüm" bölümüdür. Yani onlardan kimse geri kalmayacak şekilde öldürürüm. Bununla yüce Allah'ın: "Şimdi onlardan geriye kalanı görüyor musun?"[Hakka, 8] buyruğudur. Yoksa onları Ad' ın öldürüldüğü aracın aynısıyla onları öldüreceğini kastetmiş değildir.

 

 

SONRAKİ