EK SAYFA – 1287-2
1- GANİMET MALLARININ BEŞTE BİRİNi (HUMUSU) DEVLETE VERMENİN
FARZ KILINMASI
حدثنا
عبدان: أخبرنا
عبد الله:
أخبرنا يونس،
عن الزهري
قال: أخبرني
علي بن
الحسين: أن
حسين بن علي
عليهما
السلام أخبره:
أن عليا قال:
كانت لي شارف
من نصيبي من
الغنم يوم
بدر، وكان
النبي صلى
الله عليه
وسلم أعطاني
شارفا من الخمس،
فلما أردت أن
أبتني بفاطمة
بنت رسول الله
صلى الله عليه
وسلم، واعدت
رجلا صواغا من
بني قينقاع أن
يرتحل معي،
فنأتي بإذخر
أردت أن أبيعه
الصواغين،
وأستعين به في
وليمة عرسي،
فبينا أنا
أجمع لشارفي
متاعا من
الأقتاب
والغرائر
والحبال،
وشارفاي
مناخان إلى جنب
حجرة رجل من
الأنصار،
رجعت حين جمعت
ما جمعت، فإذا
شارفاي قد
اجتب
أسنمتهما،
وبقرت خواصرهما
وأخذ من
أكبادهما،
فلم أملك عيني
حين رأيت ذلك
المنظر
منهما، فقلت:
من فعل هذا؟
فقالوا: فعل
حمزة بن عبد
المطلب، وهو
في هذا البيت
في شرب من
الأنصار،
فانطلقت حتى
أدخل على النبي
صلى الله عليه
وسلم وعنده
زيد ابن
حارثة، فعرف
النبي صلى
الله عليه
وسلم الذي
لقيت، فقال
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (ما لك).
فقلت: يا رسول
الله، ما رأيت
كاليوم قط،
عدا حمزة على
ناقتي فأجب
أسنمتهما،
وبقر خواصرهما،
وها هو ذا في
بيت
معه
شرب، فدعا
النبي صلى
الله عليه
وسلم بردائه
فارتدى، ثم
انطلق يمشي،
واتبعته أنا
وزيد بن حارثة
حتى جاء البيت
الذي فيه
حمزة، فاستأذن
فأذنوا لهم،
فإذا هم شرب،
فطفق رسول
الله صلى الله
عليه وسلم يلوم
حمزة فيما
فعل، فإذا
حمزة قد ثمل،
محمرة عيناه،
فنظر حمزة إلى
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
ثم صعد النظر،
فنظر إلى
ركبته، ثم صعد
النظر، فنظر
إلى سرته، ثم
صعد النظر
فنظر إلى وجهه،
ثم قال حمزة:
هل أنتم إلا
عبيد لأبي،
فعرف رسول
الله صلى الله
عليه وسلم أنه
قد ثمل، فنكص
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم على عقبيه
القهقرى،
وخرجنا معه.
[-3091-] Hz. Ali şöyle anlatmıştı: "Bedir savaşı ganimetIerinden benim
payıma yaşlı bir erkek deve düşmüştü. Ayrıca Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem
bana beşte birlik paydan da yaşlı bir erkek deve vermişti. Ben Resul-i Ekrem
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kızı Fatıma ile evleneceğim için hazırlık
yapmakla meşguldüm. Kaynuka oğullarından bir kuyumcu ile sözleştim. Birlikte gidip
izhır toplayacaktık. Maksadım ise topladığımız izhırları satarak, vereceğim
düğün yemeğini rahatça hazırlayabilmekti. Ben devemin sırtına yükleyeceğim
semer, çuval ve ip gibi malzemeleri tedarik etmekle uğraşırken sahip olduğum
iki deve Ensar'dan birisinin evinin yanına çökmüş bekliyordu. Ben içerde
hazırlıklarımı tamamlayıp dışarı çıktığımda gördüklerim beni şaşkına çevirdi:
Develerimin hörgüçleri kesilip koparılmış, karınları boydan boya deşilmiş ve
ciğerleri, iç organları çıkarılıp alınmıştı. Bu manzara karşısında gözlerime
inanamadım. Şaşkınlığımı biraz üzerimden atınca: "Kim yaptı bunu?"
diye sordum. Oradakiler: "Hamza İbn Abdülmuttalib yaptı. Şu anda da işte
şu evde Ensar'dan birileriyle birlikte içki içiyorlar." Bunun üzerine
hemen ResuI-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına gittim. O sırada Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanında Zeyd İbn Harise de vardı. Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem yüzümdeki ifadeden sıkıntımı ve ciddi bir problemle
karşılaştığımı anlamıştı. Bana: "Ne oldu sana böyle?!" diye sordu.
Ben: "Ey Allah'ın Resulü, benim başıma daha önce böylesine kötü bir olay
hiç gelmedi; yaşadığım en kötü günlerden biri bugün! Hamza benim develerime
saldırıp hörgüçlerini kesmiş ve karınlarını deşip iç organlarını çıkarmış. Şu
anda da işte orada Ensar'dan birisine ait bir evde içki alemindeler!"
Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ridasını istedi ve boynuna
atıp dışarı çıktı. Ben de Zeyd İbn Harise ile birlikte arkasına düşüp O'nu
takip ettim. Oraya varınca Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Hamza'ya,
yaptıklarının çok yanlış olduğunu, bunu ona yakıştıramadığını söyledi. Hamza
kör kütük sarhoştu; gözleri kan çanağına dönmüştü. Hamza Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'e şöyle bir baktı ve O'nu s.a.v.'e aşağıdan yukarıya doğru
süzerek önce gözlerini ayaklarına dikti, sonra dizlerine, sonra başını yavaş
yavaş kaldırarak göbek kısmına sonrada başını biraz daha kaldırarak yüzüne
bakıp şöyle dedi: "Siz hepiniz babamın köleleri değil misiniz!?" Bu
söz üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onun ne dediğini bilmeyecek kadar
sarhoş olduğunu anladı ve gerisin geri dönüp çıktı. Biz de onunla birlikte
dışarı çıktık."
AÇIKLAMA: Alimlerin
çoğunluğuna göre ganimet mallarının beşte birinin devlet hazinesine bırakılması
ilk olarak "Ganimet olarak elde ettiğiniz malların beşte biri Allah'a ve
Resulüne aittir"[Enfal,41] ayetiyle farz kılınmıştır. Buna göre ganimetler
beş paya ayrılır ve beşte birlik kısmı ayrılarak ayette sayılan kesimlere
harcanır. Devlet hazinesine bırakılan bu beşte birlik pay üzerinde hak sahibi
olan kesimlerin kimler olduğu ileride açıklanacaktır. Söz konusu beşte birlik
payın beşte biri Resuluılah'a (s.a.v.) aittir. Ancak beşte birlik paydan geriye
kalan beşte dörtlük kısmı kimlerin alacağı konusunda farklı görüşler
bulunmaktadır. İmam Şafii'ye göre bu kısım kamu yararı için (mesalih) harcanır.
Bununla birlikte İmam Şafii'den söz konusu beşte dörtlük kısmın ayette sayılan
sekiz kategoriye harcanacağına dair bir görüş de nakledilmiştir. Hanefilerin
görüşü de İmam Şafil'den nakledilen ikinci görüş gibidir. Ancak onlar arasında
ileride de ele alınacağı gibi ayrıntılarda bazı görüş ayrılıkları
bulunmaktadır. Bu kısmın ne şekilde harcanacağı konusuna devlet başkanının
karar vereceğini söyleyenler de olmuştur.
Ganimetin beşte dörtlük kısmı savaşçılara dağıtılır. Sadece
seleb (öldürülen düşmanın üzerinde bulunan eşyası) ganimetiere dahil edilmez.
Çünkü yine ileride açıklanacağı gibi tercih edilen görüşe göre seleb, düşmanı
öldüren kişiye aittir.
(Ayrıca Hz. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem bana beşte birlik
paydan da yaşlı bir erkek deve vermişti) İbn Battal bu ifadeyle ilgili olarak
şöyle demiştir: "Bu ifadeden ilk bakışta anlaşılan anlam ganimetin beşte
birlik kısmını devlet hazinesine bırakma hükmünün Bedir savaşında konduğunu
göstermektedir. Fakat siyer alimleri söz konusu hükmün Bedir savaşında iken
konmadığı konusunda hem fikirdir."
Hz. Ali'nin, Hz. Fatıma ile evlenip gerdeğe girdiği vakit
konusunda görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Ancak bu rivayet gerdek zamanının
Bedir savaşından sonra olduğunu göstermektedir. Buna göre belki de söz konusu
evlilik hicretin ikinci senesi Şewal ayında olmuştur. Çünkü Bedir savaşı
hicretin ikinci yılı Ramazan ayında meydana gelmiştir. Bazıları da bu evliliğin
hicretin birinci yılında olduğunu söylemişlerdir. Ancak bu görüşü söyleyenler
belki de evlilik ile gerdeği değil nikah akdinin yapıldığı zamanı
kasdetmişlerdir.
Bazı rivayetlerde Hamza içki meclisinde iken orada şarkı
söyleyen bir cariyenin bulunduğu, devenin etini pişirip oradakilerle birlikte
yedikleri nakledilmiştir. Hatta bu şarkıcı cariye: "Ey Hamza, dışarıda
bağlı duran iki semiz deveden haberin var mı?!" diyerek onu galeyana
getirecek bir şiir okumuştu.
"Hamza bıçağını develerin boynuna dayadı, Develeri al kanlara
boyad!.
Sonra da en iyi yerlerinden etleri Pişirip içki içenlere
sundu."
Bu şiirin Ebu Saib el-Mahzumı el Medenı'nin dedesi olan Abdullah
İbn Saib İbn Ebi Saib'e ait olduğu söylenir.
(Gözlerime inanamadım diye tercüme ettiğimiz) .... ifadesi
"Bu manzarayı görünce o kadar üzüldüm ki, göz yaşlarıma hakim
olamadım" anlamına da gelir. Hz. Ali bu olay sebebiyle hayatındaki en
mutlu günlerinden birisinin kendisine zehir olacağını ve düğününü yapabilmek
için ihtiyaç duyduğu develerin öldürülmesi dolayısıyla gerdeğin gecikeceğini
düşündüğü için çok üzülmüştür. Bununla birlikte sırf develerini kaybettiği için
değil eşinin hakkına da bir bakıma riayetsizlik ettiğini düşündüğü için de
üzülmüş olabilir.
Nebi (s.a.v.)'in, Hamza'yı uyardıktan sonra aldığı tepki üzerine
gerisin geriye çekilmesinin sebebi şudur: "Resulullah s.a.v., Hamza'nın
daha da ileri gidebileceğini, sözlü tepkiyi bırakıp fiili saldırıya da
geçebileceğini düşündüğü için bu şekilde hareket etmiştir. Böylece Hamza'nın ne
yaptığını daha rahat görebilecek ve herhangi bir saldırı durumunda onu etkisiz
hale getirebilmek için tetikte olacaktır."
İbn Cüreyc tarafından nakledilen bir rivayette bu olayın içki
haram kılınmadan önce yaşandığı kayıtlıdır. Zaten Nebi s.a.v.'in Hamzaya daha
fazla ısrar etmeyip geri çekilmesinin nedeni de budur.
Ebu Davud şöyle demiştir: "Ahmed İbn Salih'in şunları
söylediğini duydum: Bu hadiste yirmi dört ayrı sünnet vardır."
Hadisten Çıkarılan Dersler
1. Ganimet mallarından pay dağıtmak iki şekilde olur: a) Ganimetin
beşte dörtlük kısmından savaşçılara düşen pay. b) Allah ve Resulü'ne ait olduğu
kabul edilen (ayette sayılan kesimlere ve kamu harcamalarına ayrılan) beşte
birlik kısımdan hak edenlere düşen pay.
2. Bir kimse bineğini başka birisinin kapısının önüne
bağlayabilir, çökertebilir. Ancak bu durumda ev sahibinin rızası ve zarar
görmemesi şartı aranır.
3. Üzüntü sebebiyle ağlamak yerilen bir davranış değildir. Hatta
öfke yüzünden gözyaşlarına hakim olamamak da mümkündür.
4. Kendisinden yararlanılan ve ihtiyaçların giderilmesi için
kullanılan eşya veya malların helak olması dolayısıyla üzüntü duymak insanın
tabiatına, doğasına yerleştirilmiştir.
5. Zulme uğrayan bir kimsenin kendisine zulmeden kişiye karşı
yardım istemesi ve yapılan zulmü anlatıp zulmeden kişiyi haber vermesi dedikodu
(giybet) ve koğuculuk (nemıme) kapsamına girmez.
6.Tek kişinin verdiği haber (haber-i vahid) kabul edilir.
7.Düğün yemeği vermek güzel bir davranıştır.
8.İzhir gibi mübah malların toplanması ve bu yolla kazanç
sağlanması caizdir.
9. Hangi iş ve meslek olursa olsun bu işin ustasına ve erbabına
başvurmak daha iyidir.
10. el-Mühelleb bu rivayete dayanarak yakın akrabaların
(zevi'r-rahim) birbirlerinin malına zarar vermesi durumunda tazmin
yükümlülüğünün doğmayacağını söylemiştir. Ancak bu görüş tartışmaya açıktır.
Çünkü İbn Ebu Şeybe'nin Ebu Bekir İbn Ayyaş'tan naklettiğine göre Resulullah
(s.a.v.) söz konusu iki devenin değerini Hz. Hamza'ya tazmin ettirmiştir.
11. Bu rivayet içkinin niçin haram kılındığını, haram kılmasının
gerekçesini (illet) açıklar.
12. Devlet başkanı veya görevlisi çirkin işler yapıldığını
duyduğu evlere giderek bu durumu önleme yetkisine sahiptir.
13. Bu rivayete dayanarak herhangi bir hayvanı gasbederek boğazlayan
ve usulüne uygun olarak kesen kimsenin kestiği bu hayvanın etinden yemek
helaldir. Çünkü rivayetten anlaşıldığı kadarıyla Hz. Hamza develeri önce
boğazlamış sonra sırtlarındaki hörgüçlerini kesip koparmış ve karınlarını
yarmıştır.
14. Herhangi bir yere girerken önce izin almak gerekir. Başkanın
izin alması kendisiyle birlikte gelenlere de izin verildiğini gösterir. Çünkü
bu rivayette açıklandığı gibi Hz. Ali ve Zeyd İbn Harise, Resulullah sallallahu
aleyhi ve sellem ile birlikte içeriye girmişlerdir. Halbuki burada içeri girmek
için izin isteyen ve kendisine izin verilen kişi Hz. Nebi'dir sallallahu aleyhi
ve sellem.
15. Öfkeli bir kimsenin sarhoşlarla muhatap olmaması gerekir.
16. Aklı başında olmayan bir kimsenin yanından veya önünden geçen
bir kimsenin ona arkasını dönmemesi gerekir.