SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’Ş-ŞEHADAT

<< 1152 >>

باب: إذا زكى رجل رجلا كفاه.

16. BİR ERKEĞİN DİĞERİNİ TEZKİYE ETMESİ YETERLiDiR

 

وقال أبو جميلة: وجدت منبوذا، فلما رآني عمر قال: عسى الغوير أبؤسا، كأنه يتهمني، قال عريفي: إنه رجل صالح، قال: كذاك، اذهب وعلينا نفقته.

Ebu Cemile şöyle demiştir: Terkedilmiş bir çocuk bulmuştum. Ömer beni görünce suçlayıcı bir eda ile "Küçük bir mağaranın başa ne dert açacağı bilinmez" dedi. Beni tanıyan birisi "Bu iyi bir adamdır" dedi. Bunun üzerine Ömer "Tamam, al götür. Masraflarını biz karşılarız" dedi.

 

حدثنا ابن سلام: أخبرنا عبد الوهاب: حدثنا خالد الحذاء، عن عبد الرحمن بن أبي بكرة، عن أبيه قال: أثنى رجل على رجل عند النبي صلى الله عليه وسلم، فقال: (ويلك، قطعت عنق صاحبك، قطعت عنق صاحبك). مرارا، ثم قال: (من كان منكم مادحا أخاه لا محالة، فليقل: أحسب فلانا، والله حسيبه، ولا أزكي على الله أحدا، أحسبه كذا وكذا، إن كان يعلم ذلك منه).

 

[-2662-] Abdurrahman b. Ebu Bekre r.a.'den rivayet edilmiştir: Ebu Bekre şöyle anlatmıştır: Birisi Hz. Nebi'in huzurunda bir başkasını övmüştü. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Arkadaşının boynunu vurdun Arkadaşının boynunu vurdun" dedi. (Bunu birkaç kez tekrarladı.) Sonra şöyle devam etti: "Birini illa ki övecekseniz bari "Falanca hakkında şöyle düşünüyorum Ama onun gerçekte nasıl biri olduğunu Allah bilir. Ben Allah'a rağmen kimseyi temize çıkaramam Ama onun iyi bir kişi olduğunu düşünüyorum" deyin Tabii onu öyle biliyorsanız!"

 

Tekrar: 6061, 6162

 

 

AÇIKLAMA:     Şahitlik konusunun başlarında Buhari "Kaç kişinin tadili yeterli olur?" diye bir başlık açmış ve orada bir sayı belirtmekten kaçınmıştı. Burada ise bir kişinin yeteceğini kesin bir dille ifade etti. Bunun gerekçesi yukarıda açıklanmıştı.

 

Selef alimleri şahitlerin tezkiyesinde birden çok kişinin şart olup olmadığı konusunda görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Şafii ve Malikllere göre -ki Muhammed b. Hasen'in görüşü de budur- şahitlikte olduğu gibi, tezkiyede de iki kişi şartı aranır. Tahavi de bunu tercih etmiştir.

 

Ancak bu alimlerin çoğu hakimin yardımcısını bu hükmün dışında tutmuşlardır. Çünkü o, hakimin vekili sayılır. Dolayısıyla sözü mahkeme kararı yerine konur.

 

Alimlerin çoğunluğu bir kişinin cerh ve tadilinin kabul edilmesini caiz görmüşlerdir. Çünkü o, hakem yerindedir. Hakemde ise sayı şartı yoktur.

 

Ebu Ubeyd "Üçten az kişinin tezkiyesi kabul edilmez" diyerek Müslim'in rivayet ettiği, aklı başında üç kişi, birinin fakirliğine şahitlik etmediği sürece dilencilik etmesinin helal olmayacağı konusundaki Kubeysa hadisini delil getirmiştir. Ebu Ubeyd diyor ki: "İhtiyaç konusunda hüküm böyle olduğuna göre diğer konular haydi haydi böyledir."

 

Bütün bunlar şahitlik konusundadır. Hadis rivayetinde ise bir kişinin sözü sahih olan görüşe göre kabul edilir. Çünkü hadisi, başka birinden naklettiği zaman bu, haber verme niteliği taşır. Haber vermede ise sayı şartı yoktur. Kendine ait bir haberi vermesi durumunda ise hakim konumunda olur ve yine sayı şartı aranmaz.

 

"Küçük bir mağaranın başa ne dert açacağı bilinmez": Bu söz, güvenilir görünmekle birlikte öldürme tehlikesi bulunan şeyler için kullanılan bir deyimdir. Bu deyimin ilk kullanıldığı olay şudur: Birkaç kişi geceyi geçirmek için bir mağaraya girmişler. Mağara üzerlerine yıkılmış ve ölmüşler.

 

"Al götür, masraflarını biz karşılarız": İbn Battal şöyle demiştir: Bu olaydan şu hüküm anlaşılır: Hakim mahkemede biri hakkında soru sorduğu zaman bir kişinin cevabıyla yetinir. Hz. Ömer böyle yapmıştır. Lehine şahitlik edilen kişiden şahitlerinin adil olduğunu ispatlaması istendiğinde ise en az iki kişinin tezkiyesi gerekir.

 

Ben derim ki: İbn Battal bu olayı muhtemel anlamlardan birine yormuştur. Lehine şahitlik edilen kişiyi şahitlerini tezkiye ettirmekle yükümlü tutmak için başka bir delil gerekir.

 

Bu olay, bir kişi sahipsiz bir çocuk bulduğunda şahit tutmasa bile onu alabileceğini, bu çocuğun nesebi bilinmediği zaman masraflarının devlet hazinesinden karşılanacağını ve vela hakkının bulana ait olduğunu gösterir. Ancak bu (vela hakkının bulana ait olması hususu) tartışmalıdır. Feraiz (miras taksimi) bölümünde buna ayrıca değinilecektir.

 

Not: e/-Meta/i'de geçtiğine göre, Hz. Ömer Ebu Cemile'nin çocuğa sahip olup olmadığı konusunda kuşku duyunca birkaç kişi gizlice onun lehinde şahitlik ettiler.

 

Bu nakle göre, şahitlik eden yalnızca Hz. Ömer'in tanıdığı bir kişi değildi.

 

Yine bu olay, Hz. Ömer'in hüküm verirken iyi araştırma yaptığını göstermektedir. Yine hakim, bir kişi hakkında hüküm vermekte duraksadığında bunun, o kişinin şahitlik yetkisine zarar vermediği ve böyle durumlarda hakimin güvendiği kişilere sorması gerektiği anlaşılmaktadır. Yine bu olay, ihtiyaç olduğunda bir kişiyi yüzüne karşı övmenin mekruh olmadığını, ancak uzun methiyeler dizmenin mekruh olduğunu göstermektedir.

 

 

باب: ما يكره من الإطناب في المدح، وليقل ما يعلم.

17. BİR KİŞİYE METHİYELER DiZMEK MEKRUHTUR BiLDİĞİ KADARINI SÖYLEMESİ YETER

 

حدثنا محمد بن صباح: حدثنا إسماعيل بن زكرياء: حدثنا بريد ابن عبد الله، عن أبي بردة، عن أبي موسى رضي الله عنه قال: سمع النبي صلى الله عليه وسلم رجلا يثني على رجل، ويطريه في مدحه، فقال: (أهلكتم - أو: قطعتم ظهر الرجل).

 

[-2663-] Ebu Musa r.a.'dan rivayet edilmiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem birini öven veya onun hakkında methiyeler dizen birini duymuştu. "Adamın omurgasını kırdınız" buyurdu.

 

Tekrar: 6060

 

 

SONRAKİ