باب: ما
قيل في العمرى
والرقبى.
31. UMRA VE RUKBA HAKKINDAKİ GÖRÜŞLER
أعمرته
الدار فهي
عمرى، جعلتها
له. {استعمركم فيها}
/هود: 61/: جعلكم
عمارا.
"Bu evi ona ömrünün sonuna kadar kullanması için verdim. Bu
ev onun için umradır (Kaydı hayat şartıyla! hayat boyu kullanmak üzere yapılan
bağış) denir. Allah Teala, "Ve sizi orada yaşattı" [Hud 6]
buyurmuştur.
حدثنا
أبو نعيم:
حدثنا شيبان،
عن يحيى، عن
أبي سلمة، عن
جابر رضي الله
عنه قال: قضى
النبي صلى الله
عليه وسلم
بالعمرى،
أنها لمن وهبت
له.
[-2625-] Cabir r.a.'den rivayet edilmiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem umra'nın, ömür boyu kullanmak üzere kendisine bağış yapılan kişiye ait
olduğuna hükmetti.
حدثنا
حفص بن عمر:
حدثنا همام:
حدثنا قتادة
قال: حدثني
النضر بن أنس،
عن بشير بن
نهيك، عن أبي هريرة
رضي الله عنه، عن النبي
صلى الله عليه
وسلم قال:
(العمرى جائزة).
وقال عطاء:حدثني
جابر، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم: نحوه.
[-2626-] Ebu Hureyre r.a.'den rivayet edilmiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem "Umra caizdir" buyurmuştur.
AÇIKLAMA: Umra,
"ömür" kelimesinden türetilmiştir. Rukba ise gözetme ve bekleme
anlamına gelen "murakabe" kökünden türetilmiştir.
İslam öncesinde insanlar böyle yapıyorlardı. Kişi evini
başkasına veriyor ve ona "Bu evi sana umra yaptım" yani yaşadığın
sürece burada oturmanı sana mübah kıldım, diyordu. Bu işleme "rukba"
da denilmiştir. Çünkü taraflardan her biri evin mülkiyeti kendisine dönsün diye
diğerinin ölmesini bekliyordu. Mirasçıları da bu konuda onun yerine geçiyordu.
Bu sözcüklerin sözlük anlamları bu şekildedir.
Hukuk dilinde ise alimlerin çoğunluğuna göre, umra, bağışı kabul
eden kişinin mülkiyetine girer ve sözleşmede açıkça şart koşulmadığı sürece ilk
sahibine dönmez. Alimlerin geneli, umranın geçerli olduğu görüşünü
benimsemiştir. Ancak Ebu't-Tayyib et-Taberı bazı alimlerden ve Maverdı, Oavud
ez-Zahirı ile bazı alimlerden umranın geçerli olmadığı görüşünü
nakletmişlerdir. Fakat Zahirı mezhebinin öncüsü olan İbn Hazm bunun geçerli
olduğu görüşündedir.
Umrada malik kılmanın neye yönelik olduğu konusunda alimler
farklı görüşler ortaya atmışlardır. Alimlerin geneli (cumhur), bunun diğer
bağışlarda olduğu gibi malın kendisine (rakabe) yönelik olduğu görüşündedir.
Bundan dolayı umra yoluyla malik kılınan mal bir köle olsa ve kölenin
bağışlandığı kişi onu azat etse bu azat etme geçerli olur. Bağışlayan kişi azat
ettiğinde ise geçerli olmaz.
Malik kılma malın kendisine değil, menfaatine yöneliktir, diyen alimler
de vardır. Malik'in ve kavl-i kadımde Şafii'nin görüşü böyledir.
Peki umra, ariyet (ödünç) hükmünde mi, yoksa vakıf malı hükmünde
midir?
Bu konuda Malikllerden iki ayrı kanaat vardır.
Hanefilerden umrada mülkiyetin malın kendisine yönelik olduğu;
rukbada ise intifa' hakkınalkullanım ve yararlanma hakkına yönelik olduğu
yolunda bir görüş naklediimiştir. Bunun batıl (yok hükmünde) olduğu görüşü de
naklediImiştir.
" Nebi s.a.v. umra'nın, kendisine bağış yapılan kişiye ait
olduğuna hükmetti": Zührı'nin Ebu Seleme'den yaptığı rivayet Müslim de şu
şekildedir: "Bir kimse bir malı birine ve onun soyuna ömürlük olarak
verirse bu mal, verdiği kişiye ait olur. Verene geri dönmez. Çünkü o, miras
hükümlerinin uygulandığı bir bağışta bulunmuştur."
Bu, Müslim'in Zühri'den Malik yoluyla zikrettiği rivayettir. Bu
hadisi, Zühri'den Ma'mer yoluyla şu şekilde de rivayet etmiştir: Hz. Nebi'in
onayladığı umra, kişinin "Bu mal sana ve senin soyuna aittir"
demesidir. "Bu mal, yaşadığın sürece sana aittir" demesi durumunda
ise malın mülkiyeti ilk sahibine geri döner.
Ma'mer "Zühri böyle fetva verirdi" demiştir.
Müslim, bu hadisi Cabir'den Ebu'z-Zübeyr yoluyla şu şekilde de
rivayet etmiştir: Medine'li Müslümanlar, evlerini muhacirlere ömürlüğüne
vermeye başlamışlardı. Bunun üzerine Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem
"Mallarınızın mülkiyetini kendi elinizde tutun ve bozmayın. Çünkü bir
kimse, malını diğerine ömürlüğüne bağışladığı (umra yaptığı/ömür boyu kullanmak
üzere verdiği) zaman malı hayatta iken ve öldükten sonra ona ve onun soyundan
gelenlere ait olur" buyurdu.
Bütün bu rivayetlerden üç durum ortaya çıkar:
1."Bu mal sana ve senin soyuna ait olsun" denilmesi.
Bu söz, bağışlanan malın kendisine bağışlanan kişiye ve onun soyuna ait olduğu
konusunda açıktır.
2."Bu mal, yaşadığın sürece sana aittir. Öldüğün" zaman bana geri döner"
denilmesi. Bu, zamanla sınırlı bir ariyettir ve geçerlidir. Kendisine
bağışlanan kişi öldüğü zaman malın mülkiyeti verene döner. Bunu ve bundan
öncekini Zührı'nin rivayeti açıklamıştır. Alimlerin genelinin görüşü de
böyledir. Şafiilerden bir grup da bu görüşü tercih etmiştir. Şafiilerin
çoğunluğundan nakledilen sahih rivayete göre ise bu malın mülkiyeti bağışlayana
geri dönmez. Onlar, bu şartın fasit bir şart olduğunu ve dolayısıyla geçersiz
olduğunu savunmuşlardır. Konunun sonunda bunun delilini zikredeceğim.
3. Herhangi bir şartla kayıtlamadan .... "Bunu sana
ömürlüğüne verdim" denilmesi. Ebu'z-Zübeyr rivayeti bunun hükmünün
birincinin hükmü ile aynı olduğunu ve mülkiyetin bağışlayana geri dönmediğini
gösterir. Şafii'nin kavl-i cedidi ve alimlerin genelinin görüşü de budur.
Şafii'nin kavl-i kadımi ise bu sözleşmenin esastan geçersiz (batıl) olduğu
yolundadır.
Tesbih: Buhari, başlıkta "rukba"yı da zikretmiş, ama
yalnızca um ra konusundaki iki hadisi rivayet etmiştir. Herhalde Buhari, bu
ikisini aynı anlamda kabul etmiştir. Nitekim alimlerin çoğunluğunun görüşü
böyledir.
Malik, Ebu Hanife ve Muhammed rukbayı caiz görmemişler; Ebu
Yusuf ise alimlerin genelinin görüşüne katılmıştır.