باب: زكاة
الغنم.
38.Davar Ve Koyunların Zekatı
حدثنا
محمد بن عبد
الله بن
المثنى
الأنصاري قال:
حدثني أبي
قال: حدثني
ثمامة بن عبد
الله بن أنس:
أن أنسا حدثه: أن
أبا بكر رضي
الله عنه، كتب
له هذا الكتاب،
لما وجهه إلى
البحرين:بسم
الله الرحمن
الرحيمهذه
فريضة
الصدقة، التي
فرض رسول الله
صلى الله عليه
وسلم على المسلمين،
والتي أمر
الله بها
رسوله، فمن
سألها من
المسلمين على
وجهها
فليعطها، ومن
سئل فوقها فلا
يعط:(في
أربع وعشرين
من الإبل فما
دونها، من
الغنم، من كل
خمس شاة، فإذا
بلغت خمسا
وعشرين إلى
خمس وثلاثين
ففيها بنت
مخاض أنثى،
فإذا بلغت ستا
وثلاثين إلى
خمس وأربعين
ففيها بنت
لبون أنثى، فإذا
بلغت ستا
وأربعين إلى
ستين ففيها
حقة طروقة
الجمل، فإذا
بلغت واحد
وستين إلى خمس
وسبعين ففيها
جذعة، فإذا
بلغت - يعني -
ستا و سبعين
إلى تسعين
ففيها بنتا
لبون، فإذا
بلغت إحدى
وتسعين إلى
عشرين ومائة
ففيها حقتان
طروقتا
الجمل، فإذا
زادت على
عشرين ومائة
ففي كل أربعين
بنت لبون، وفي
كل خمسين حقة،
ومن لم يكن
معه إلا أربع
من الإبل فليس
فيها صدقة، إلا
أن يشاء ربها،
فإذا بلغت
خمسا من الإبل
ففيها شاة.وفي
صدقة الغنم:
في سائمتها
إذا كانت
أربعين إلى
عشرين ومائة
شاة، فإذا
زادت على
عشرين ومائة
إلى مائتين
شاتان، فإذا
زادت على
مائتين إلى
ثلاثمائة
ففيها ثلاث
شياه، فإذا
زادت على ثلاثمائة
ففي كل مائة
شاة، فإذا
كانت سائمة الرجل
ناقصة من
أربعين شاة
واحدة، فليس
فيها صدقة إلا
أن يشاء ربها.وفي
الرقة ربع
العشر، فإن لم
تكن إلا تسعين
ومائة فليس
فيها شيء إلا
أن يشاء ربها).
[-1454-] Abdullah İbn Enes'in naklettiğine göre, Ebu Bekir r.a. Bahreyn'e
gönderdiği zaman, Enes r.a.'e şöyle bir mektup yazmıştır: Rahman ve Rahîm olan
Allah'ın adıyla.
Bu, Allah Resulü'nün Müslümanlara farz kıldığı, Allah'ın da
Resulüne emrettiği zekattır. Müslümanlardan, burada belirtilen ölçülere göre
zekat vermeleri İstenirse hemen versin. Daha fazlası istenirse kimse vermesin.
Ölçüler şöyledir:
Develerin Zekat. 1 -24 arası deve için - Her beş deve için davar
cinsinden bir koyun 25-35 arası deve için - Bir yaşını doldurmuş bir dişi deve
36-45 arasıdeve için - İki yaşını ,doldurmuş bir dişi deve
46-60 arası deve için - Üç yaşını doldurmuş bir dişi deve
61-75 arası deve için - Dört yaşını doldurmuş bir dişi deve
76-90 arası deve için - İki adet iki yaşını doldurmuş deve
91-120 arası deve için - Üç yaşını doldurmuş iki adet dişi deve
120 deveden sonra her kırk deve için iki yaşını doldurmuş bir dişi
deve; her elli deve için üç yaşını doldurmuş bir dişi deve zekat verilir.
Sadece dört devesi bulunan kimseye zekat vacip değildir. Fakat
isterse verebilir.
5 deveye ulaşınca bir koyun vermesi gerekir.
Koyunların Zekat. Senenin çoğunluğunu otlaklarda geçiren
koyunların zekatı şöyledir: 40- 120 arası koyun için - Bir koyun
120-200 arası koyun için - İki koyun
200-300 arası koyun için - Üç koyun 300'den sonrası için her yüz
koyunda bir koyun zekat vermek gerekir.
Kırk koyundan daha azı için zekat vermek gerekmez. Fakat sahibi
isterse verebilir.
Gümüşün Zekat. (İster basılmış isterse basılmamış olsun) Gümü§te
kırkta bir zekat verilmesi gerekir. Kişide, sadece 190 dirhem gümü§ varsa zekat
vermesi gerekmez. Fakat kişi isterse verebilir.
AÇIKLAMA: Zeyn
İbnü'I-Müneyyir şöyle demiştir: Davarların, senenin çoğunu otlakta geçirme
özelliği, hadiste geçtiği için başlıkta zikredilmemiştir, Buharî belki bu
özelliği dikkate almıyordu, belki de ona göre, bu, tartışmalı bir konu olduğu
İçin böyle yapmayı tercih etmiştir. Tercihe şayan olan görüşe göre, bir
nitelik, illet olmaya elverişli ise ona itibar edilir, aksi halde itibar
edilmez. Hiç şüphesiz, otlakta beslenen hayvanların masrafı ve meşakkati daha
azdır. Besili hayvanlar ise böyle değildir. Bundan dolayı "otlakta
beslenme" (saime) özelliğine itibar edilmesi tercihe daha layıktır. Allah
(c.c) en iyisini bilir.
Hz. Ebu Bekir, Enes'i Bahreyn'e zekat memuru olarak göndermişti.
Maverdî şöyle der: Bu hadis, mektuba yazarken besmele ve Allah'a
hamd ile başlamanın şart olmadığını gösterir.
Her ne kadar Hanefîler aksi görüşte olsa bile,
"Sadaka" sözcüğü, zekat anlamında kullanılabilir.
Resulullah'ın (s.a.v.) Müslümanlara farz kılması", Allah'ın
emri ile farz kılma anlamındadır. Bir görüşe göre, miktarlarını takdir
etti" anlamındadır. Çünkü zekatın farz olduğu Kur'an'da zaten
bildirilmiştir. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem İse, değişik cinslere göre ne kadar zekat
verileceği hususunu açıklamıştır.
Farz kıldı" kelimesi şu ayette "beyan" anlamında
kullanılmıştır: "Allah, yeminlerinizi bozmanızı size beyan etmiştir.
[Tahrîm 2]
Şu ayette ise "İndirme" (İnzal) anlamında
kullanılmıştır: "Resul'üm! Kur'an'ı sana indiren Allah, elbette seni
(yine) dönülecek yere döndürecektir.[Kasas 85]
Şu ayette "helal kılma" anlamında kullanılmıştır:
"Allah'ın helal kıldığı şeyde peygambere herhangi bir vebal yoktur.[Ahzab 38]
Bunların hiçbiri "takdir etme" anlamı dışında
değildir, Farz" kelimesi luzum (gereklilik) anlamında da kullanılmıştır.
Hatta en çok bu anlamda kullanılır olmuştur. Bu anlam da yine "takdir
etme" anlamından farklı değildir.
Rağıb el-İsfehani şöyle der: Kur'an'da, "Falana farz
kılındı" şeklindeki kullanımların tamamı "ilzam" anlamındadır.
"Sana Kur'an'ı indiren [Kasas 85] ayeti, "Sana Kur'an İle amel etmeyi
vacip kıldı" anlamındadır.
Bu sözler, fakihler çoğunluğunun, "farz ile vacip aynı
anlamdadır" şeklindeki görüşünü desteklemektedir. Hanefîler, farz ile
vacip kavramını, hükmü koyan açısından birbirinden ayrı anlamda kullanmıştır
ki, terimlerde tartışma yapmaya gerek yoktur. Tartışma sadece, sahih hadislerde
yer alan ifadelerin yorumlanmasındadır. Çünkü bir söz, ondan daha sonra ortaya
çıkmış olan bir terimle yorumlanamaz. Allah (c.c) en iyisini bilir.
Hadiste, "Müslümanlara" ifadesi geçtiği için, bu
hadisten, kafirlerin zekatla mükellef olmadığı görüşü çıkarılmıştır. Bu görüş
şu şekilde eleştirilmiştir: Burada kasdedilen, kafirlerin zekat vermesinin
sahih olmayacağıdır. Yoksa bundan dolayı cezalandırılmayacağı değildir ki,
tartışma konusu da zaten budur.
Hadis, zahir (altın-gümüş dışındaki) malların zekatının devlete
verilmesi gerektiğine bir delil teşkil etmektedir.
Davar cinsinden" ifadesi, söz konusu durumda mutlaka
zekatın bu cins ile ödenmesi gerektiğini göstermektedir. İmam Malik ve Ahmed
İbn Hanbel bu görüştedir. Eğer mükellef, yirmi dört deve İçin bir deve zekat
verse zekat yükümü sona ermez.
Şafii ve fakihler çoğunluğu ise şöyle der: Zekat borcu düşer.
Çünkü bir deve, yirmi beş devenin zekatı olarak verilir. Yirmi beş deveden daha
azı için bir deve verilirse bu, evleviyetle caiz olur. Diğer yandan aslolan,
zekatın, zekat konusu mal cinsinden verilmesidir. Başka bir cinsten verilmesi,
mal sahibine olan merhametten dolayıdır. Eğer kişi, kendi seçimi İle, asıl
hükmü uygulayarak deve verirse, zekat borcu üzerinden düşer."
Devenin değeri, örneğin, dört koyundan daha düşük olursa bu
durumda Şafiîler'e ve diğer alimlere göre görüş ayrılıkları bulunmaktadır.
Kıyasa göre bu, vacip olan zekatın yerine geçmez. Delil, "her yirmi dört
devede" sözüdür. Her ne kadar yirmiyi aşan dört deve, iki matrah arasında
kalan bölüm olsa bile, dört koyun, develerin tamamı İçin alınmıştır. Şafiî'nin
Büveytî'deki görüşü böyledir. Başka bir yerde ise "Bu fazlalıktır"
demektedir.
Bu görüş ayrılığının neticesi şu örnekte ortaya çıkmaktadır; Bir
kimsenin yedi devesi bulunsa, üzerinden bir yıl geçtikten sonra ve henüz zekat
verme İmkanına sahip olmadan (temekkün) önce dört tanesi telef olsa, -ki bu,
vucubiyet şartıdır- o kimsenin bir koyun zekat vermesi konusunda hiç bir
ihtilaf İktur. Temekkünün tazminat için şart olduğunu, iki matrah arasındaki
kısmın zekattan muaf tutulduğunu söylememiz halinde de durum aynıdır. Eğer
farziyetin bununla ilgili olduğunu söylersek beş koyun vermek gerekir.
İbnü'l-Münzîr'in naklettiği gibi, birincisi, fakihler çoğunluğunun benimsediği
görüştür.
Not: Vaks: Fakihlerin
çoğunluğuna göre vaks, zekat miktarlarında iki matrah arasında kalan bölümdür.
Şafiiler, ilk nisab’ın altında kalan kısım için de ‘‘vaks" terimini
kullanmıştır. Allah (c.c) en iyisini bilir.
"Bir yaşını doldurmuş dişi deve" olarak tercüme
ettiğimiz, "bint-i mahad" kelimesi, iki yaşından gün almış ve
annesinin de hamile olabilme vakti giren deve anlamında kullanılır.
Buhari, 1453 nolu hadisin sonunda, şu cümleyi burada eksik
bırakmıştır: Eğer mükellefte, bir yaşını doldurmuş deve yerine, iki yaşını
doldurmuş bir tek deve varsa bu, zekat olarak kabul edilir. Beraberinde başka
bir şey vermesi istenmez." Bu herkesin ittifak ettiği bir hükümdür.
Eğer bunlardan hiçbirini bulamıyorsa, Şafiîler'de sağlam olan
görüşe göre (zekat olarak vermek üzere) dilediğini satın alabilir. Bir görüşe
göre ise, mutlaka, bir yaşını doldurmuş dişi deve alması gerekir. İmam Malik ve
Ahmed İbn Hanbel bu görüştedir.
Beraberinde yirmi dirhem veya İki koyun verir": Şafiî,
Ahmed ve ehl-i Hadîs bu görüştedir. Sevrî ise on dirhem verileceği
görüşündedir. İshak'ın da bu görüşte olduğu nakledilir. Malik'e göre, mutlaka
belirtilen yaşta bir deve satın alması gerekir.
Hattabî şöyle der: "Bana öyle geliyor ki, Şari' bu tür
durumlarda, meseleyi zekat memurunun içtihadına bırakmamak İçin iki koyun veya
yirmi dirhem olarak belirlemiştir. Çünkü zekat memurları, zekatı, hakim ya da
değer takdirinde bulunabilecek bir experin bulunmadığı ortamlarda
toplamaktadır. Bundan dolayı Nebi (s.a.v.), çekişmeye yol açmayacak şekilde
ölçüyü kesin olarak belirlemiştir. Nitekim musarrat olayında verilecek sa' ve
ana rahmindeki çocuğun öldürülmesinde verilmesi gereken tazminatta da aynı
şekilde davranmıştır. Allah (c.c) en iyisini bilir.
"Üç yüz koyundan sonra her yüz koyun için bir koyun vermek
gerekir.": Buna göre, dört yüz olmadıkça dördüncü bir koyun vermek
gerekmez. Fakihler çoğunluğunun görüşü böyledir. Kendisinden sonra gelen nisabı
beyan etmek amacıyla "üç yüz" ifadesi kullanılmıştır. Çünkü öncesinde
yer alan matrahlar belirli bir artışla değil, muhteliftir.
Hasen İbn Salih gibi Kufe'li bazı alimlere ve Ahmed İbn Hanbel'e
göre, üç yüz koyundan bir fazla olsa dört koyun zekat verilmesi gerekir.
Yüz doksan dirhem olursa" ifadesinden, sanki iki yüz
dirheme varıncaya kadar yüz doksandan bir miktar fazla olsa zekat verilmesi
gerektiği anlamı çıkmaktadır. Oysa hüküm böyle değildir. Yüz doksan şeklinde
anılması, iki yüze ulaşmadan önceki son ondalık rakam olmasındandır. Hesap tam
sayıyı aştığında onluk yüzlük ve binlik sayılara göre hesaplanır. "Yüz
doksan olursa" ifadesi, iki yüz dirheme ulaşmadıkça zekat vermek
gerekmediğini göstermek içindir. Öncesinde yer alan "Beş ukiyyeden (iki
yüz dirhem) aşağı gümüşte zekat vermek gerekmez" ifadesi de buna delildir.
Yine "sahibi istemedikçe" yani bağış olarak vermek istemedikçe
İfadesi de bunu gösterir.