DEVAM-3: 32. Nebi s.a.v.'in Şu Sözü: "Ölü, Ailesinin
Ağlamasının Bir Kısmı Sebebiyle Azap Görür"
حدثنا
عبد الله بن
يوسف: أخبرنا
مالك، عن عبد الله
بن أبي بكر،
عن أبيه، عن
عمرة بنت عبد
الرحمن أنها أخبرته
: أنها
سمعت عائشة
رضي الله
عنها، زوج
النبي صلى
الله عليه
وسلم، قالت:
إنما مر رسول
الله صلى الله
عليه وسلم على
يهودية يبكي
عليها أهلها،
فقال: (إنهم
يبكون عليها،
وإنها لتعذب
في قبرها).
[-1289-] Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in eşi Aişe r.anha. şöyle
demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), ölmüş bir Yahudi kadın için
ailesinin ağladığını gördü. Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Bunlar onun için
ağlıyorlar. O ise kabrinde azap görüyor."
حدثنا
إسماعيل بن
خليل: حدثنا
علي بن مسهر:
حدثنا أبو
إسحاق، وهو
الشيباني، عن
أبي بردة، عن
أبيه قال: لما
أصيب عمر رضي
الله عنه، جعل
صهيب يقول: وا أخاه،
فقال عمر: أما
علمت أن النبي
صلى الله عليه
وسلم قال: (إن
الميت ليعذب
ببكاء الحي).
[-1290-] Ebu Bürde babasından şunu aktarmıştır: Ömer r.a. yaralandığında
Suheyb: "Vah kardeşim!" diyordu. Bunun üzerine Ömer şöyle dedi: Sen
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle dediğini bilmiyor musun?
"Şüphesiz ki ölü, diri'nin ağlaması sebebiyle azap görür."
AÇIKLAMA: Konu başlığındaki
"ölünün sağlığında iken ölüler için feryad eden (bağırıp-çağıran) bir
kimse olması durumunda" ifadesi ilk bakışta hadisin devamı imiş gibi
görünmekle birlikte bu Buharî'nin sözüdür. Buharî bunu söz konusu hadisten
anladığı anlam olarak zikretmiştir.
"Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi cehennemden
koruyunuz]" ayetinin bu konuya delil getirilme sebebi şudur: Ayetteki
emir, cehennemden korunma konusunda genel niteliklidir. Bunlardan biri de
kişinin dince hoş görülmeyen bir şeye düşkün olmaması, ta ki kendisinden sonra
ailesinin de onun peşinden gitmemesidir. Yahut da kişi ailesinin dince hoş
görülmeyen bir fiili işleme adetlerinin olduğunu bildiği halde bundan
vazgeçmeleri konusunda ihmalkar davranır, bu durumda da kendisini ve ailesini
ateşten korumamış olur.
"Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüğünüzden
sorumlusunuz" hadisinin bu konuya delil getirilme sebebi şudur: Kişinin
ailesini kontrol altında tutması gereken konulardan biri de şudur: Kendisinin
kötü bir gidişatı olur ve ailesi de bunu benimser. Kendisi ailesinin kötülük
yaptığını gördüğü halde onları engellemez. Bu sebeple kıyamet günü bundan
dolayı sorguya çekilir, bundan sorumlu tutulur.
Buhari, konu başlığındaki ayet ve hadisleri, konu içindeki
hadise dair kendi yorumuna delil getirmesi sebebiyle eleştirilmiştir. Çünkü
hadiste, ölünün ailesinin ağlaması sebebiyle azap görmesinden bahsetmektedir.
Konu başlığındaki ayet ve hadis ise kişinin adeti sebebiyle ağlaması halinde
azap göreceğini ifade etmektedir. Bu durumda konu başlığındaki ayet ve hadisler
ile konu içindeki hadisler aynı konu ile ilgili değildir.
Bu itiraza şöyle cevap verilmiştir: Bazı genel ifadelerin
kapsamını daraltmak ve bazı mutlak ifadeleri sınırlandırmak suretiyle bunları
ortak bir noktada buluşturmak mümkündür. Hadis her ne kadar bütün ölülerin,
her türlü ağlama sebebiyle azap göreceğini ifade etse bile, diğer deliller bu
ağlamanın kapsamını daraltmaktadır. Yine bunu yapmayı adet edinen kişi veya
ailesinin bunu yapmasını yasaklamayan kişi ile sınırlandırmak da mümkündür.
Buna göre hadisin anlamı şöyle olur: Ailesinin bir tür ağlaması sebebiyle azap
gören kişi, bu kendisinin adeti olduğu için kendisine de böyle yapılmasına razı
olan kişidir. Bu sebeple Buharî şöyle demiştir: "Ölü ardından feryat etmek
kendisinin adeti değil ise ölü azap görmez." Yani ailesinin bunu
yapacağını bilmeyen veya onların böyle yapmalarını yasaklamak suretiyle üzerine
düşeni yapan kimse için başkasının yaptığı fiilden dolayı sorumluluk yoktur. Bu
yüzden İbnü'l-Mübarek şöyle demiştir: Kişi, hayatta iken ailesinin ölünün
ardından feryat etmesini yasakladığı halde, kendisi öldükten sonra ailesi onun
arkasından ağlarsa bundan dolayı kendisine sorumluluk yoktur.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in "Haksız yere öldürülen
her insanın kanından Adem'in ilk oğlu için bir pay vardır" sözüne gelince;
Buharî özetle kendisi sebep olmadıkça kişinin bir başkasının fiilinden dolayı
azap görmeyeceğini söylemektedir. Başka birinin yaptığı şeyden dolayı kişinin
azap göreceğini söyleyenler, söz konusu şahsın buna sebep olmasını kasdederken,
başka birinin yaptığı bir şeyden dolayı kişinin azap görmeyeceğini söyleyenler
ise bu şeye sebep olunmayan durumu kasdetmektedirler.
İbnü'l-Murabıt şöyle demiştir: Kişi, ölünün arkasından feryat etme
konusundaki yasağı ve ailesinin de bu tür davranışlar göstereceğini bildiği
halde onlara bunun haram olduğunu belirtmemiş ve bunu yapmalarına engel
olmamışsa, bundan dolayı azap gördüğünde aslında başkasının fiilinden dolayı
değil, kendi fiilinden dolayı azap görmüş olur.
İsmaili şöyle demiştir: Bu meselede alimler farklı görüşler
ileri sümüşlerdir. Her biri kendi içtihadına göre görüş belirtmiştir. Bu konuda
başkasının zikrettiğini görmediğim, aklıma gelen en güzel yorum şudur: Araplar
cahiliye devrinde birbirine saldırır, birbirini esir eder ve öldürürlerdi.
Onlardan biri öldüğünde ağıt yakan kadın, ölen kişiyi bu haram fiilleri saymak
suretiyle methederek ağlardı. Hadisin anlamı şudur:
Ölü, ailesinin kendisine bu şekilde ağlaması sebebiyle azap görür.
Çünkü ölünün ardından onun en güzel fiilleri zikredilir. Cahiliye devri
Araplarının en güzel fiilleri ise bunlardı. Bu ise kişinin günahlarına günah
katmakta ve onu azaba müstehak hale getirmekteydi.
Diğer bir görüşe göre ölünün azap görmesi, ailesinin feryat
etmesinden elem duymasıdır. İlk dönem alimlerinden Ebu Cafer et-Taberî bu
görüştedir. Sonrakilerden de İbnü'l-Murabıt, Kadı Iyaz, İbn Teymiyye'nin tabî
olduğu ve desteklediği kimseler ve bir grup alim bu görüştedir. Onlar buna
Kayle bintİ Mahreme'nin şu hadisini deli! getirmişlerdir:
Kayle: "Ya Resulallah! Onu ben doğurdum. Sonra seninle
birlikte Rebeze'de savaştı. Sonra Humma'ya yakalandı ve vefat etti. Beni de bir
ağlama tuttu." dedi. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Sizden biri
dünyada sevdiğine (hayatta) iken iyilik yapmaktan, öldüğünde "inna lillahi
ve inna ileyhi raciun" (Biz Allah'tan geldik, sonunda yine ona döneceğiz)
demekten aciz midir? Muhammed'in canını elinde tutan Allah'a yemin ederim ki,
sizden biri ölen yakını için ağladığında bu kendisine bildirilir. Ey Allah'ın
kulları! Ölülerinize azap etmeyin!" buyurdu.
Bu hadis, hasen senetli uzunca bir hadisin bir bölümüdür. Hadisi
Ibn Ebi Hayseme, İbn Ebî Şeybe, Taberanî ve diğer hadis alimleri rivayet
etmiştir. Bu konuda yapılan yorumları, Nebi s.a.v.'in ölen kişiye göre bu
sözleri söylediğini kabul etmek suretiyle şu şekilde birleştirmek mümkündür:
a. Bir kimsenin ölülerin arkasından feryat etme adeti varsa ve
ailesi de onun ölümünden sonra onun yolunda yürürse, yahut da kişi kendisi için
bunun yapılmasını vasiyet ederse ailesinin ağlaması sebebiyle azap görür.
b. Haksızlık yapan bir kimse için, öldükten sonra yaptığı
haksızlıklar zikredilerek ağıt yakılırsa, zikredilen bu haksızlıkları sebebiyle
azap görür.
c. Kişinin ailesi ağıt yakmakla meşhur olduğu halde, onların bu
fiillerine engel olmayı ihmal ederse, şayet onların bunu yapmalarına razı ise
hükmü ilk durumdaki gibi olur, razı değilse ailesinin bunu yapmasına niçin
engel olmadığı sorularak azarlanır.
d. Bir kimse yukarıda sayılan durumlardan uzak durduğu, ihtiyat
göstererek ailesinin günaha girmelerini yasakladığı halde ailesi ona muhalefet
ederse, ölen kimse ailesinin kendisine muhalif davrandıklarını ve Rablerine
isyan ettiğini gördüğünde onların bu hareketinden elem duymak suretiyle azap
çekmiş olur.
Hz. Zeyneb'in
Çocuğunun Vefatı İle İlgili Hadis
Aldığı da verdiği de Allah'a aittir" sözünde -gerçekte
vermek almaktan önce olduğu halde- konum gereği Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem almayı vermekten önce zikretmiştir.
Bunun anlamı şudur: "Allah'ın almayı istediği şey, kendi verdiği şeydir.
Kendisine ait bir şeyi aldığında sabırsızlık göstermek uygun değildir. Çünkü
kendisine emanet bırakılan kişiden emanet geri istendiğinde onun sızlanması
doğru değildir. Buradaki vermek" ile kasdedilen, ölüden sonra hayatta
kalan kimselere hayat vermek, musibetten dolayı sevap vermek ya da daha genel
bir anlamdır.
Zeynep r.anha yemin etmek suretiyle Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in gelmesi konusunda ısrarda bulunmuştur. Çünkü bazı cahiller onun Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem nezdindeki konumunun düşük olduğunu
düşünebilirlerdi. Yahut Allah Zeyneb'e Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
gelmesinin, duasının bereketiyle içinde bulunduğu elemi dağıtacağını ilham
etmiştir. Allah da onun düşündüğü şeyi gerçekleştirmiştir.
Anlaşıldığı kadarıyla Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Rabbi'ne
olan teslimiyetini göstermek için ilk başta gitmemiştir. Yahut da böyle bir
durumda çağırılan kişinin, düğün yemeği vb. davetlerin aksine gitmesinin gerekli
olmadığını belirtmek istemiştir.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in "Bu (gözyaşı) rahmet
eseridir" sözü, kasıtsız olarak ve zorlanmaksızm kalbin üzüntüsünden
kaynaklanan ağlamadan dolayı kişi için sorumluluk söz konusu olmadığını gösterir.
Yasaklanan yalnızca ağlanıp-sızlanmak ve sabırsızlık göstermektir.
Hadisten Çıkan
Sonuçlar
1- Ölmekte olan kimselerin yanına, bereketlerinden yararlanmak
ve dualarını almak için fazilet sahibi kimselerin davet edilmesi caizdir.
Onların gelmeleri için yemin etmek de caizdir.
2- Düğün yemeğinin aksine, ölü evine taziye ve hasta evine
ziyaret İçin izinsiz olarak gitmek caizdir.
3- Olması yaklaşan bir şeyden olmuş gibi bahsederek, gelmesi
istenen kişinin bu sayede çabuk davranmasını sağlamak caizdir.
4- Ye mini yerine getirmek müstehaptır.
5- Ölüm gerçekleşmeden önce, (yakınlarından birinin ölümü
yaklaşan ve bu şekilde) musibetle karşılaşan kimseye, yakınının ölümünü hoşnut
bir şekilde karşılaması ve üzüntüye dayanması için sabırlı olmasını emretmek
müstehaptır.
6- Bir şeyden dolayı çağrılan kişiye, ne için çağrıldığı
bildirilmelidir,
7- Konuşmadan önce selam verilir,
8- Kişi kendinden daha alt seviyedeki çocuk veya hastayı ziyaret
eder.
9- Fazilet sahipleri, ilk defasında reddetmiş olsalar bile insanlardan
iyiliklerini sakınmamalıdır.
10- İlk anda çelişik gibi görünen bir durumu, tabi olan kişi
önderine sorar.
11- Soru sormada edepli olmak gerekir. Çünkü Kayle İsimli kadın
Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'e soru sormadan önce "Ya Resulallah" diyerek bunu
göstermiştir.
12- Allah'ın yarattıklarına şefkatli ve merhametli davranmaya
teşvik, kalp katılığı ve gözün yaşarmamasından sakındırmak.
13- Bağırıp çağırmaksızm ölünün arkasından ağlamak caizdir.
Ümmü Gülsüm r.anha'nın
Kabre Konulması İle İlgili Hadis
Nebi s.a.v.'in "İçinizden dün gece günah işlememiş kimse
var mı?" sorusu "İçinizden dün gece cinsel ilişkide bulunmayan var
mı?" şeklinde de anlaşılmıştır. İbn Hazm soru ile kesin olarak bunun kasdedildiğini
söylemiştir. Sabit-'in rivayet ettiği hadisteki şu ifade de bu anlamı
güçlendirmektedir: "Kabre önceki gece hanımı ile ilişkide bulunmayan kişi
insin.."
Hadisten Çıkan
Sonuçlar
1- Ölü için ağlamak caizdir.
2- Erkekler kadınlardan daha güçlü olduğundan, kadın cenazeyi
kabre erkekler koyar.
3- Kadın cenazesi de olsa ölüyü gömme İşi için, (cinsel İlişki)
lezzetini daha uzun zaman önce tatmin etmiş kimseler baba ve kocaya tercih
edilir.
4- Cenazeyi gömme sırasında kabrin bir kenarına oturulabilir.
Hz. Osman'ın Kızının
ölümü İle İlgili Hadis
Hz. Osman'ın bahsi geçen kızının adı Ümmü Eban'dır.
İbn Abbas'ın "Güldüren de ağlatan da O'dur" ayetini
okuması şu anlama gelmektedir: Hayatta olan bir insan bile gülme ya da ağlamayı
yaratamaz, buna sebep de olamaz. Hal böyle iken bu sebeple ölünün ceza görmesi
nasıl olabilir? Davudî şöyle demiştir: Bunun anlamı şudur; Allah güzel bir
şekilde (haddi aşıp bağırıp çağırmaksızın) ağlamaya İzin vermiştir. Dolayısıyla
izin verdiği bir konuda azap etmez.