DEVAM: 39. Cemaatle Namaz Kılmaya Engel Olan Hastalığın Ölçüsü
حدثنا
إبراهيم بن
موسى قال:
أخبرنا هشام
بن يوسف، عن
معمر، عن
الزهري قال:
أخبرني عبيد
الله بن عبد
الله قال: قالت
عائشة: لما
ثقل النبي صلى
الله عليه
وسلم واشتد
وجعه، استأذن
أزواجه أن
يمرض في بيتي
فأذن له، فخرج
بين رجلين تخط
رجلاه الأرض،
وكان بين
العباس ورجل
آخر .قال عبيد
الله: فذكرت
ذلك لابن عباس
ما قالت عائشة:
فقال لي: وهل
تدري من الرجل
الذي لم تسم عائشة؟
قلت: لا، قال:
هو علي بن أبي
طالب.
[-665-] Aişe (r.anha)'dan nakledilen bir rivayet şöyledir:
"Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hastalığı ilerleyip ıztırabı
artınca eşlerinden izin alarak hastalığını benim yanımda geçirmek istedi. Onlar
Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bu isteğini kırmayıp kabul ettiler.
Bunun üzerine iki kişinin kolları arasında çıkıp odama gelen Resûl-i Ekrem
Sallallahu Aleyhi ve Sellem yürümekte zorlandığı için ayaklarını yere
sürüyordu. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Abbas (r.a.) ile ashabtan
başka birisinin kolları arasında gelmişti."
Aişe (r.a.)'nın sözünü İbn Abbas'a anlatan Ubeydullah bin Abdullah
ile Ibn Abbas arasında şöyle bir konuşma geçmiştir: Aişe'nin addını
zikretmediği kişinin kim olduğunu biliyor musun?
Hayır. O zat Ali İbn Ebu Talibtir.
AÇIKLAMA: Konu başlığında
geçen ..... kelimesinin anlamıyla ilgili olarak yapılan açıklamalar şöyledir:
İbn Battal ve İbnüt-Tîn şöyle demiştir: Bu kelime teşvik etmek anlamına gelir.
İbn Reşîd şöyle demiştir: Burada kastedilen cemaatle namaz
kılmaya engel olan veya olmayan hastalığın ölçüsü ve sınırıdır. Bir kimse
Resûlullah'ın durumunda olduğu gibi, başkalarının yardımı olmadan yerinden
kalkamayacak kadar hasta ise cemaatle namaz kılmak için mescide ayaklarını
sürterek gitmesi gerekmez. Resûlullah hastalığı dolayısıyla zayi düşmüş ve
cemaate ashabın yardımıyla katılabilmiştir. İşte hastalığı bu noktaya gelen bir
kimsenin cemaate katılabilmek için kendisini zorlaması ve meşakkat çekmesi
doğru değildir. Ancak kendisine yardım edecek birilerini bulabiliyorsa cemaatle
namaza devam edebilir.
(Hadiste geçen ve yufka yürekli şeklinde tercüme ettiğimiz) ....
kelimesi hüzünlü, ince duygulu, duygusal gibi anlamlara gelir. İleride
açıklayacağımız gibi bu ifade ile Hz. Ebû Bekir'in çok duygulu ve ince kalpli
biri olduğu vurgulanmak istenmiştir. Nitekim Hz. Aişe'den nakledilen bu olayı
İbn Ömer de rivayet etmiştir ve bu rivayette Hz. Aişe şöyle demiştir: "O,
çok narin, yufka yürekli biridir. Namazda Kur'an okuduğunda ağlamaya
başlar..."
Nebi s.a.v.'in sözünü üçüncü kez tekrarlayarak "Yusufun
başını derde sokan kadınlar da siz değil misiniz zaten!?" demesi şu anlama
gelir: Nebi s.a.v. burada eşlerini Hz. Yûsuf'un muhatap olmak zorunda kaldığı
kadınlara benzetmiştir. Benzetme yönü ise, asıl maksadı gizleyen farklı bir
tutum içinde olmaktır. Nitekim Züleyha, Mısır'da önde gelen ve kendisi hakkında
ileri geri konuşan kadınları davet ettiğinde bu kadınlar çok büyük bir ziyafete
çağırıldıklarını düşünüyorlardı. Zaten Züleyha da onlara böyle bir izlenim
vermişti. Fakat asıl amacı kadınlara İkramda bulunmak değildi; tek düşüncesi o
kadınların Yûsuf'un güzelliğini görmelerini ve artık dedikoduyu kesmelerini
sağlamaktı. Böylece o kadınlar da Züleyha'nm melek yüzlü Yûsuf'a olan aşkını
mazur göreceklerdi. İşte Hz. Aişe de babasının imamlığa geçmesini engellemeye
çalışırken "O namaz kıldırırken devamlı ağlar ve bu yüzden cemaat sesini
duyamaz" diyordu ama asıl düşüncesi farklı idi; O, Resûlullah'ın yerine
geçecek olan babası hakkında İnsanların kötü düşüncelere kapılmasından endişe
ediyordu. Nitekim bu düşüncesini daha sonra kendisi de açıkça dile getirmiştir:
"Resûlullah Ebû Bekir namazı kıldırsın, dedikten sonra O'nu bu emrinden
vazgeçirmek için çok çabaladım. Böyle davrandım, çünkü Resûlullah (s.a.v.)
vefat ettikten sonra O'nun yerine geçecek olan kişiyi halkın asla sevmeyeceğine
dair kalbime bir kuşku doğmuştu."
Kurtubî şöyle demiştir: "Bu rivayetten çıkarılan derslerden
biri de şudur; Namaz kıldırmak üzere görevlendirilen bir kimse başka birisini
bu iş için görevlendirebilir. Bunun için ilk olarak namaz kıldırma görevini
devreden kimsenin özel iznine gerek yoktur.
İki kişinin kolları arasında mescide gitti şeklinde tercüme
ettiğimiz ifadede geçen ... kelimesi aşırı derecede zayıf düştüğü ve takatten
kesildiği için iki kişiye dayanarak zorla yürümek anlamına gelir.
Hadisten
Çıkarılan Sonuçlar
1.Kasm, Resûlullah için vaciptir. Konuyla ilgili ayrıntılı
açıklama yeri geldiğinde yapılacaktır.
2. Hz. Ebû Bekir ashâb-ı kiram içinde en önde gelen ve en üstün
sahâbîdir. En üstün sahâbîler sıralamasında Hz. Ebû Bekir'den sonra Hz. Ömer
gelir.
3. Kendisini beğenme duygusuna ve kibre kapılmayacağından emin
olunan bir kimse yüzüne karşı övülebilir.
4. Nebi s.a.v. başta Hz. Aişe olmak üzere eşlerine hep nazik ve
sevecen davranırdı.
5. Yaş veya makam bakımından küçük olan bir kimse kendisinden
üstün olan bir kimse ile görüş alış verişinde bulunabilir, toplumun genelini
İlgilendiren konularda istişare edebilir.
6. Büyüklere ve faziletli insanlara karşı saygıda kusur etmemek
ve edepten tyrümamak gerekir. Nitekim Hz. Ebû Bekir, Resûlullah'ın gelliğini
fark edince saftan geri çekilmiş ve O'nunla aynı safta yer almak istemiştir.
Fakat Nebi s.a.v. onun yerinden aynlnamasını işaret buyurmuştur.
7. Bir kimse namazda hıçkıra hıçkıra ağlasa bile namazı
bozulmaz. Çünkü Hz. Ebû Bekir'in yufka yürekli, bağrı yanık ve gözü aslı bir
insan olduğunu öğrendikten sonra bile isteğinden vazgeçmemiş ve ona ağlama
şeklinde bir emir de vermemiştir.
8. Ne kastedildiği
anlaşılabilen işaretler sözlü anlatım gibi değerlendirilir.
9. Mümkün olduğu ölçüde cemaate devam etmek gerekir. Hatta bu
konuda dşi olanca gücünü sarf etmeli, haklı bir mazereti ve hastalığı olsa bile
cemaate çağırmak için bütün gayretini göstermelidir.
10. İmam herhangi bir zorunluluk bulunmasa bile kendi yerine
imamlık /apması için birisini görevlendirebilir. Nitekim Hz. Ebû Bekir böyle
yapmıştır.
11. Namazı ayakta kılabilecek durumda olan bir kimse, takati olmadığı
için oturarak namaz kılan bir kimseye uyabilir. Mâlikîler bu görüşü kabul
etmezler. İbn Hanbel ise, bir kimse oturarak namaz kılamıyorsa cemaatin de
oturarak ona uyması gerekir, demiştir.
Bu konuyla ilgili ayrıntılı açıklamalar, Allah (c.c) İzin verirse
"İmam kendisine uyulmak üzere başa geçmiştir" başlığı altında ele
alınacaktır.