باب:
ما يذكر في
المناولة،
وكتاب أهل
العلم بالعلم
إلى البلدان.
7. Münavele Ve İlim Ehlinin İlmi Yazarak Farklı Bölgelere
Göndermesi Konusunda Zikredilenler
-وقال
أنس: نسخ
عثمان
المصاحف فبعث
بها إلى
الآفاق.
Enes şöyle demiştir: Hz. Osman Mushafları çoğaltarak farklı
bölgelere gönderdi.
ورأى عبد
الله بن عمر
ويحيى بن سعيد
ومالك ذلك
جائزا. واحتج
بعض أهل
الحجاز في
المناولة بحديث
النبي صلى
الله عليه
وسلم، حيث كتب
لأمير السرية
كتابا وقال:
(لا تقرأه حتى
تبلغ مكان كذا
وكذا). فلما
بلغ ذلك
المكان قرأه على
الناس،
وأخبرهم بأمر
النبي صلى
الله عليه
وسلم.
Abdullah İbn Ömer, Yahya İbn Saîd ve Malik bunu caiz
görmüşlerdir. Hicaz'daki 'alimlerin bir kısmı münaveleye Nebi s.a.v.'in seriyye komutanına yazdığı bir mektubu delil
getirmişlerdir. Nebi s.a.v. komutana "Bu mektubu falan yere varıncaya
kadar okuma" demiş, o komutan da söz konusu yere ulaşınca bu mektubu
açarak okumuş ve insanlara Nebi s.a.v.'in. emrini bildirmiştir.
حدثنا
إسماعيل بن
عبد الله قال:
حدثني إبراهيم
بن سعد، عن
صالح، عن أبي
شهاب، عن عبيد
الله بن عبد
الله بن عتبة
بن مسعود: أن
عبد الله بن
عباس أخبره:
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم بعث
بكتابه رجلا،
وأمره أن
يدفعه إلى
عظيم
البحرين،
فدفعه عظيم
البحرين إلى
كسرى، فلما
قرأه مزقه، فحسبت
أن ابن المسيب
قال: فدعا
عليهم رسول
الله صلى الله
عليه وسلم أن يمزقوا
كل ممزق.
[-64-] Ubeydullah bin Abdullah bin Utbe bin Mes'ud'un zikrettiğine göre
Abdullah bin Abbas ona şunu haber vermiştir: "Resulullah sallallahu
aleyhi ve sellem bir adam'a mektup göndermiş ve bunu Bahreyn'in büyüğüne
(yöneticisine) vermesini emretmiştir. Bahreyn büyüğü de bunu Kisra'ya
vermiştir. mektubu okuyunca yırtınıştı. (ibn Müseyyeb'in şöyle dediğini zannediyorum)
Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onların (ülke ve
yönetimlerinin) parça parça olmaları için beddua etti.
Tekrar: 2939, 4424, 7264
AÇIKLAMA: İmam Buharî, işitme
ve arz konusunu yerleştirdikten sonra bunun peşinden Çoğunluk tarafından
muteber görülen hadis tahammül yollarını ele almıştır. Münavele de bunlardan
biridir. Münavele, hocanın öğrencisine (içinde hadislerin bulunduğu bir) kitap
vererek "bu benim falancadan işittiğim rivayetlerdir" veya "bu
benim yazdığım kitabımdır, bunu benden rivayet et" demesi suretiyle olur.
Arz-ı münaveleyi yukarıda anlatmıştık ki bu öğrencinin (içinde hadislerin
bulunduğu bir) kitabı hocasına getirmesidir. Çoğunluk bu şekilde rivayeti caiz
görmüştür.
"Farklı bölgelere": Yani farklı bölgelerin halkına.
Mükatebe de hadis tahammül yollarından biridir. Mükatebe hocanın kendi el
yazısı ile hadisi yazması veya yazışma güvendiği bir kişiye yazdırması,
ardından bunu kontrol ederek daha sonra öğrencisine göndermesi ve bunu rivayet
etmesine izin vermesidir. Buharî mükatebe ile münaveleyi birbirine eşit kabul
etmiştir.
"Falan yere varıncaya kadar": Cündüb'ün hadisinde de
böyle kapalı bir İfade kullanılmıştır. Urve'nin rivayetine göre ise Nebi
s.a.v. komutana şöyle demiştir: "iki gün gittikten sonra mektubu aç".
Cündüb ve Urve şöyle demişlerdir: Komutan mektubu açınca içinde şunlarm yazılı
olduğunu gördü: "Nahle mevkiine varıncaya kadar ilerle ve bize Kureyş ile
ilgili haberleri ulaştır. Hiç kimseyi zorlama". Cündüb hadisinde ise şöyle
yer almaktadır: "İki kişi döndü diğerleri devam etti. Yanında Kureyş
kabilesine ait ticarî eşyalar bulunan Amr İbn Hadramî ile karşılaşarak onu
öldürdüler. Bu İslam tarihinde kafirlerden öldürülen ilk kişi idi. Bu olay
Recep ayının ilk günü gerçekleşmişti. Gönderilen askerî birlik öldürdükleri
kişinin elindeki mal ve eşyasını ganimet olarak aldılar. Bu da İslam'daki ilk
ganimet oldu. Müşrikler onların haram aylarda adam öldürmelerini ve bu
davranışlarını kınadı. Bunun üzerine Yüce Allah şu ayeti indirdi: "Sana
haram ayı, yani onda savaşmayı soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak büyük bir
günahtır. (İnsanları) Allah yolundan çevirmek, Allah'ı inkar etmek, Mescid-i
Haram’ın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan çıkarmak ise Allah katında
daha büyük günahtır. Fitne de adam Öldürmekten daha büyük bir günahtır.[Bakara,
217]
Bu hadisin delil olma yönü açıktır. Çünkü Nebi s.a.v. mektubu
komutana vererek, emrindekilere, anlamaları için bunu daha sonra okumasını
emretmiştir. Bunda münavele ve mükatebe anlamı bulunmaktadır. Bazıları buna şu
şekilde itiraz etmişlerdir: "Bu mektubun bağlayıcı bir delil olması,
sahabenin adil olması sebebiyle mektubu değiştirme ihtimalinin
bulunma-masındandır. Sahabeden sonrakiler ise böyle değildir". Bunu
Beyhakî aktarmıştır. Ben (İbn Hacer) ise derim ki: Mükatebe yolunun delil
olmasının şartı mektubun mühürlü, taşıyan kişinin güvenilir ve gönderilen
kişinin de hocanın yazısını bilen bir kişi olmasıdır. Bunun dışında mektubun
değiştirilme ihtimalini ortadan kaldıran diğer şartlar da söz konusudur.