باب:
فضل العلم.
1. İLMİN FAZİLETİ
-وقول
الله تعالى:
{يرفع الله
الذين آمنوا
منكم والذين
أوتوا العلم
درجات والله
بما تعملون خبير}
/المجادلة: 11/.
وقوله عز وجل:
{وقل رب زدني
علما} /طه: 114/.
Allah siz'den inananları ve kendilerine ilim verilenleri
derecelerle yükseltsin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.[Mucadele, 11] /
(Deki:) Rabbim, ilmimi artır.[Ta-ha, 114]
AÇIKLAMA: Ayetlerin
Tefsiri: Allah sizden inananları ue kendilerine ilim verilenleri derecelerle
yükseltsin": Bu ayet şu şekilde tefsir edilmiştir: "Allah alim olan
mü'mini alim olmayan mü'minin üzerine yükseltsin". Derecelerin yükselmesi
fazilete işarettir. Çünkü bundan kasdedilen sevabın çok olmasıdır. Dereceler
bununla yükselir. Derecelerin yükselmesi ifadesi dünyada manevî yükselmeyi
yani; konumun yükselmesini ve iyi bir isim bırakmayı içerdiği gibi ahirette
derecenin yükselmesi şeklindeki hissî yükselmeyi de içerir ve cennette makamın
yücelmesine delalet eder.
Sahİh-i Müslim'de Nafi' b. Abdülharİs el-Huzaî'den -ki bu şahıs
Hz. Ömer'in Mekke'deki zekat memuru idi- rivayet edildiğine göre Hz. Ömer Asfan
denilen yerde onu görmüş ve "Yerine kimi bıraktın" diye sormuş o
Yerime bizim azatlımız olan İbn Übzî'yi bıraktım" demiştir. Bunun üzerine
Hz. Ömer ona "Sen bir azatlıyı mı yerine bıraktın?" diye sormuş,
Nafi' "O Allah'ın kitabını okur ve feraizi/miras ile ilgili hükümleri iyi
bilir" demiştir. Bunun üzerine Hz. Ömer şöyle demiştir:
"Peygamberiniz 'Allah bu kitap ile bazılarını yüceltir bazılarını
alçaltır' buyurdu".
Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz" ayeti hakkında Zeyd
b. Eslem'in "ilim sahibi olmaları sebebiyle yükseltiriz anlamına gelir
dediği rivayet edilmiştir.
De ki: Rabbim, ilmimi artır": Bu ayet İlmin faziletini açık
bir şekilde göstermektedir. Çünkü Yüce Allah Nebi s.a.v.'den ilim dışında
başka bir şeyin artırılması için dua etmesini istememiştir. Buradaki ilimden
kasdedilen dinî ilimdir. Bu ilim; mükellefin ibadetler ve muamelatı bilmesini,
Allah'ı ve sıfatlarını, O'na karşı yerine getirmesi gereken şeyleri, O'nu her
türlü noksanlıklardan tenzih etme bilgisini kapsar. Bunların esasını ise
tefsir, hadis ve fıkıh İlimleri teşkil eder.
باب:
من سئل علما
وهو مشتغل في
حديثه، فأتم
الحديث ثم
أجاب السائل.
2. Bir Şey Konuşurken Kendisine Soru Sorulan Kişinin Konuşmasını
Bitirdikten Sonra Soran Kişiye Cevap Vermesi
حدثنا
محمد بن سنان
قال: حدثنا
فليح (ح).
وحدثني إبراهيم
بن المنذر
قال: حدثنا
محمد بن فليح
قال: حدثني
أبي قال:
حدثني هلال بن
علي، عن عطاء
بن يسار، عن
أبي هريرة قال: بينما
النبي صلى
الله عليه
وسلم في جلس
يحدث القوم،
جاءه أعرابي
فقال: متى
الساعة؟. فمضى
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يحدث،
فقال بعض القوم:
سمع ما قال
فكره ما قال.
وقال بعضهم:
بل لم يسمع.
حتى إذ قضى
حديثه قال:
(أين - أراه -
السائل عن
الساعة). قال:
ها أنا يا
رسول
الله، قال:
(فإذا ضعيت
الأمانة
فانتظر الساعة).
قال: كيف
إضاعتها؟ قال:
(إذا وسد
الأمر إلى غير
أهله فانتظر
الساعة).
[-59-] Ebu Hureyre'den rivayet edilmiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) bir mecliste toplulukla konuşurken bir bedevî gelerek ona: Kıyamet ne
zaman?" diye sordu. Allah Resulü konuşmasına devam etti. Bazıları
"Nebi s.a.v. adam'ın sorusunu duydu ama soru sorma şeklini yadırgadı, bu
sebeple cevap vermedi" derken bazıları da "Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) adamın sözünü duymadı" dediler. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
konuşmasını tamamlayınca: Kıyametin vaktini soran kişi nerede?" buyurdu.
Adam: "Buradayım ey Allah'ın elçisi!" dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)
Emanet kaybedildiğinde kıyameti bekle" buyurdu. Adam:
"Emanet nasıl kaybedilir?" diye sordu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)
İş ehil olmayana bırakıldığında kıyameti bekle" buyurdu.
Tekrar: 6496
AÇIKLAMA: İlim Öğrenme ve
Öğretme Adabı "konuşması devam ederken kendisine soru sorulan kişi":
Bu hadiste alim ve öğrencinin uyması gereken edebe işaret edilmektedir.
Alimin uyması gereken adap şunlardır; Soru soran kişiyi
azarlamamak, konuşmasını tamamlayıncaya kadar onunla ilgilenmemek sonra ona
cevap vermek, ona yumuşak davranmaktır. Çünkü hadiste soru soran kişi
insanlara karşı kaba hareketlerde bulunan bedevilerdendi. Soru ve cevabı net
olmasa bile bir kimsenin sorduğu soruya özen göstermek gerekir.
Öğrencinin uyması gereken adap şunlardır: Başka biri ile meşgul
olan alime soru sorulmaz, çünkü ilkinin hakkı daha öncedir. Ders alma, fetva ve
hüküm gibi konularda öncelik sırasına riayet edilir. Yine Öğrenci hocanın
verdiği cevabı anlamadığında daha da açık hale getirmek için hocaya müracaat
eder. Hadiste Rasûlullah'a soru soran kişinin "emanet nasıl
kaybolur?" sorusunda olduğu gibi.
İbn Hibban bu hadise başlık olarak "soru sorulan kişinin
derhal cevap vermemesinin mubah olması" ifadesini kullanmıştır. Ancak
hadisin baş tarafı bunun mutlak olarak bu şekilde olmadığını göstermektedir.
Bu hadis ilmin soru ve cevaptan ibaret olduğunu anlatmaktadır.
Bu sebeple "güzel soru ilmin yarısıdır" denilmiştir.
Hutbe
Sırasında Sorulan Soruya İmamın Cevap Vermesi
İmam Malik ve İmam Ahmed, hutbe konusunda bu hadisin zahirini
esas alarak şöyle demişlerdir: Bir kimse soru sorduğunda hutbe yarıda kesilmez,
kişi hutbeyi bitirdiğinde sorulana cevap verir. Alimlerin çoğunluğu ise şöyle
bir ayırım yapmıştır: Şayet soru hutbenin farzları eda edilirken sorulursa
cevap ertelenir, hutbenin farz olmayan bölümlerinde sorulan soruya ise cevap
verilir. Bu konuda şöyle bir ayırım yapmak daha iyidir: Şayet din işi ile
ilgili önemli bir soru ise, özellikle de yalnızca soru soranla ilgili bir durum
ise soruya cevap vermek müstehaptır, sonra imam hutbeye devam eder. Hutbe ve
namaz arasında da durum böyledir. Bunun dışında bir soru olursa cevabı erteler.
Bazen hutbenin farzlarından biri yerine getirildiği sırada sorulan soruya
derhal cevap vermek gerekebilir. Ancak en doğru görüşe göre, imamın soruya
cevap vermesi halinde hutbeye baştan başlaması gerekir. Bu hükümlerin tümü konu
ile ilgili farklı hadislerden elde edilmiştir. Şayet sorunun cevabının hemen
bilinmesi önemli değilse bu hadiste olduğu gibi, özellikle de bu konuda soruyu
terk etmek daha evla olduğundan, cevap ertelenir. Bunun bir benzeri de namaz
için kamet getirildiği sırada kıyametin vaktini soran kişinin durumunda söz
konusudur. Namaz bitince Nebi s.a.v. Soru soran nerede?" diye sormuş ve
ona gerekli cevap verilmiştir. Bu hadisi de Buhari ve Müslim rivayet
etmektedir. Şayet soruyu soran kişi için zorunlu bir durum söz konusu ise imam
ona cevap verir. Nitekim Müslim'de Ebu Rifaa hadisinde yer aldığına göre Nebi
s.a.v. hutbe okurken dinini bilmeyen yabancı bir adam din konusunda ona soru
sormak üzere geldi. Nebi s.a.v. hutbeyi bırakarak bir kürsüye oturdu ve ona
dinini öğretmeye başladı. Daha sonra hutbesine kaldığı yerden devam ederek
konuşmasını bitirdi. Yine Sahihayn'da Salim ile ilgili kıssada yer aldığına
göre o Nebi s.a.v. hutbe okurken mescide girdiğinde Nebi s.a.v. ona "İki
rekat namaz kıldın mı?" diye sormuştur.
Bu hadisin ilim konusu ile ilgisi şudur: İşin ehil olmayan
kimselere verilmesi ancak cehaletin yaygınlaştığı ve ilmin kaldırıldığı durumda
olur. Bu da kıyamet alametlerindendir. Bu, ilim mevcut olduğu sürece durumun
normal olduğunu gösterir. Buharî bu hadisle İlmin yalnızca büyüklerden
öğrenileceğine İşaret etmiş, Ebu Ümeyye el-Cumahî'nin Nebi s.a.v.'den rivayet
ettiği "ilmin küçüklerde aranması kıyamet alametlerindendir" hadisine
işaret etmiştir.