SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L İMAN

<< 10 >>

باب: المسلم من سلم المسلمون من لسانه ويده.

4. Müslüman, Müslümanların Dilinden Ve Elinden Selamette Olduğu Kişidir

 

حدثنا آدم بن أبي أياس قال: حدثنا شعبة، عن عبد الله بن أبي السفر وإسماعيل، عن الشعبي، عن عبد الله بن عمرو رضي الله عنهما، عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : (المسلم من سلم المسلمون من لسانه ويده، والمهاجر من هجر ما نهى الله عنه).قال أبو عبد الله: وقال معاوية: حدثنا داود، عن عامر قال: سمعت عبد الله عن النبي صلى الله عليه وسلم. وقال عبد الأعلى: عن داود عن عامر عن عبد الله عن النبي صلى الله عليه وسلم.

 

[-10-] Abdullah bin Amr bin As r.a. Nebiyy-i Muhterem sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Müslüman, dilinden, elinden müslümanlar selamette kalan kimsedir. Muhacir de Allâh`ın nehyettiğini terkedendir.

 

Tekrarı:  6484

 

AÇIKLAMA:     Hattabî bu hadiste şunun kasdedildiğini söylemiştir: Müslümanların en üs­tünü, Allah'ın haklarını yerine getirmesinin yanında Müslümanların haklarını da yerine getiren kişidir.

 

Bu hadisteki "Müslümanlar" ifadesi yaygın durumu İfade etmek için söy­lenmiştir. Çünkü bir müslümanın, Müslüman kardeşine eziyet etmemesi daha öncelikli bir durumdur. Ayrıca kâfirler, içlerinde dokunulmazlığı hak edenler bu­lunsa bile, potansiyel olarak kendileri ile savaşılması muhtemel kişilerdir. Hadiste dil zikredilmiştir, çünkü dil insanın içindekileri ifade etmesine yarayan organdır. El de insanın fiillerinin çoğunluğunu gerçekleştirdiği organdır. Hadis, ele göre dil açısından daha geneldir. Çünkü dil ile geçmiş insanlar, şu an yaşayanlar ve ile­ride gelecek olanlar hakkında konuşmak mümkündür, el ise böyle değildir. Evet el, yazı yazmak suretiyle bu açıdan dile ortak olabilir. Elin de bu konudaki etkisi gerçekten pek büyüktür.

 

Had ve tazir cezasını hak eden müslümana bu cezaları elle uygulamak ha­disten istisna edilir.

 

Hadiste "söz" değil de "dil" denilmesinde bir nükte vardır. Çünkü dalga geçmek için karşıdakine dilini çıkaran da bu hadisin kapsamına girer. Organlar içinden sadece elin zikredilmesinde de bir nükte vardır. Çünkü bunun kapsa­mına başkasının hakkına el koymak şeklinde, manevî el koyma durumu da gi­rer.

 

HİCRET

 

Hicret, zahirî ve bâtını olmak üzere iki türlüdür. Bâtınî hicret, nefsin ve şey­tanın teşvik ettiği kötülükleri terk etmektir. Zahirî hicret ise dinini fitnelerden korumaktır. Bu hadisle sanki muhacirlere hitap edilerek, dinin emir ve yasakla­rına uymadıkça yalnızca ülkelerini terk etmeye güvenmemeleri söylenmektedir.

 

Bu hadisin Mekke'nin fethinden sonra hicretin sona ermesiyle, buna ulaşa­mayanların gönlünü hoş tutmak için söylenmiş olması da mümkündür. Gerçek hicret Allah'ın yasak ettiğini terk edenler için de söz konusudur. Dolayısıyla Hz. Peygamber'in bu sözleri pek çok hikmet ve hüküm içermektedir.

 

 

SONRAKİ