MU’ALLEL
Tef’il vezninde bir
kimseyi bir nesne ile avutup eğlendirmek; illetini açığa çıkarmak manasında
ta'lilden ism-i mefuldür. Hadis ıstılahı olarak dış görünüşü itibariyle sahih olmakla
birlikte aslında gizli ve kadih bir illete sahip olan hadislere denir.
Bazı hadisler vardır ki
ilk bakışta sıhhat şartlarına uygun görünür. Fakat hadis illetlerini iyi bilen
bir alimin araştırması sonucu bu hadisin dışardan farkedilmeyen ve sıhhatini
yok edecek nitelikte bir gizli kusuru olduğu açığa çıkar. Bu gizli kusura
illet, böyle gizli kusur taşıdığı bir âlimin tetkiki ile anlaşılan hadise ise
mu'allel adı verilir.
Mu'allel yerine Buhârî,
Tirmizî, el-Hâkim ve ed-Dârekutni gibi meşhur hadis âlimlerinin bulunduğu bir
grup aynı manada ma'lul terimini kullanmışlardır. (istersen
tıkla Ma'lûl). Şuna işaret etmek yerinde olur ki, ma'lûl
yerine mu'allel ıstılahını tercih edenler, esas itibariyle, rubai mezid bir fil
oln e'lle kelimesinin ism-i mefulünün kıyasen malul değil; mu'all geleceğini,
oysa lügat yönünden illetli hadisleri en iyi ifade eden terimin aynı kökten
Tef’il babında ismi meful olan mu'allel olduğunu hesaba katmış olmalıdırlar.
İllet bahsinde de söz
konusu edildiği gibi hadis illetleri hadis ilminin en çetin ve ince
konularından biridir. Dolayısıyla mu'allel hadisler konusu, Hadis Usulünün en
önemli ve zor konularından birini teşkil eder. Hadis illetlerini ancak Allah'ın
parlak bir zeka, güçlü bir hafıza, ravilerin dereceleri hakkında tam bir bilgi,
isnad ve metinlerdeki kusurları sezebilecek kuvvetli bir meleke bahşettiği
âlimler farkedebilirler.
Bu bakımdan hadis
âlimleri arasında çok az kimse mu'allel bahsindeki bilgisiyle şöhret
kazanabilmiştir. Ali İbnu'l-Medînî, Ahmed b. Hanbel, Buhârî, Ya'kub b. Ebî
Şeybe, Ebu Hatim er-Râzi, Ebu Zûrati'r-Râzî ve ed-Dârekutni mu'allel hadisler
konusunda isim yapmış sayılı âlimlerden birkaçıdır.
İllet başlığı altında
söz konusu edildiği gibi hadisin sihhatini zedeleyen illet, daha çok hadisin
isnadında; bazen metninde bulunur. İsnadda olan illet, bazen isnad ve metnin
sıhhatini ikisini birden kadh edebilir.
Buna göre bir muallel
hadis daha çok isnad, bazen de metni yönünden mu'allel olur.
Hadisin sıhhatini yok
ederek onu mu'allel hadis haline getiren illetlerin birçok çeşidi vardır.
el-Hâkimu'n-Nîsâbûrî bunlardan on tanesine yer vermiş ve herbirinin misallerini
vermiştir. “İllet” başlığı altında bunlar hakkında yeterli bilgi verilmiştir.
Bu bakımdan burada ayrıca tekrar edilmesine lüzum yoktur.
Burada yeri gelmişken
işaret etmek gerekir ki bazı muhaddisler kadih olmayan bir sebebe de illet
derler. Meselâ Tirmizî, neshe illet demiştir. Söz gelişi sika ve dâbıt bir
ravinin müsned olarak rivayet ettiği hadisi irsal ederek rivayet etmesi bu
kabildendir ve hadisin sıhhatine mani teşkil etmez böyle rivayet edilen hadise
bazıları ma'lul sahih tabir ederler. Misal vermek gerekirse, İmam Mâlik şöyle
bir hadis rivayet eder:
“Malik'den rivayet
edilmiştir. Ona Ebu Hureyre'nin “Nebi s.a.v. şunları buyurdu” dediği
ulaşmıştır:
“Yiyeceği, adet üzere
giyeceği köle için (sahibi üzerinde) bir haktır. Köleye gücü yeteceği işlerden
başkası teklif edilmez.”
Dikkat edilirse hadis,
“ennehu belağahu” lafızlanyla rivayet edilmiştir. Bu duruma göre İmam Mâlik ile
Ebu Hureyre arasında en az iki ravi düşmüştür. Dolayısıyle mu'daldir. Oysa aynı
hadisi Müslim mevsûl olarak Mâlikin isimlerini zikretmediği ravilere tekabül
eden Bukeyr
İbnu'l-Eşecc-Aclân, Ebu
Hureyre isnadıyle rivayet etmiştir. Aynı isnadla Ahmed b. Hanbel de
nakletmiştir. Şu da var ki bu hadis, hangi tarîkdan illetli ise sadece o
tarîkdan mu'alleldir. O tarîkin illetli olması sahih tarîklari etkilemez. Şu
halde İmam Mâlik'in o rivayeti her ne kadar isnadından ravi düşmesi sebebiyle
illetli ise de başka muhaddisler tarafından sahih olarak rivayet edildiğinden o
illeti kadih illet olmaktan çıkarmıştır.
Hüküm itibariyle
mu'allel hadis, illet sıhhatini giderdiği için zayıf addedilir.
Ayrıca bakınız: