CUMA NAMAZI

 

 

Kurtubi

 

Muğni’l-Muhtac

 

Şafii el-Umm

 

Cum'a namazının farz oluşu "Ey iman edenler, Cum'a günü namaz'a çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alış verişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız, elbette bu sizin için daha hayırlıdır [Cuma, 9] ayetine dayanmaktadır.

DİĞER KAYNAKLARDA CUMA NAMAZI:

Buhari

 

Müslim

Tirmizi

 

Ebu Davud

Nesai

 

İbn Mace

Muvatta

 

Darakutni

Ahmed

 

Hakim

 

Zevaid’de

Metalibu’l-Aliye

 

Şafii Müsned

 

CUMA GÜNÜ VE NAMAZI:           Cuma, ictimâ'dan alınma bir isimdir. İctimâ': toplanmak demekdir. Gerçi cemaatla kılınan her namazda toplanma vardır. Fakat cuma namazı, içlerinde cum'a kılınmayan mescidlerin cemaatlarını dahî bir araya topladığı için âdeta cemaatlar cemâatidir. Zâten bu mânâda ona «câmiu'I-cemâat» (yânî cemaatları bîr araya toplayan) derler.

 

Câhiliyet devrinde cuma gününe araplar «Arûbe» derlerdi.

 

Bu güne ne için cuma denildiği ashâb-ı kiram arasında yine de ihtilaflıdır. İbni Abbâs. (Radiyallahû anh)'dan rivayet olunduğuna göre: Bu güne cum'a denilmesi, Allah Teâlâ, Âdem (Aleyhisselâm)'ın bütün azasını bu günde halk edip; bir araya getirdiği içindir.

 

îbni Huzeyme' nin Hz, Selmân (Radiyallahû anh)'dan merfû' olarak rivayet ettiği bir hadîsde: Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

 

Yâ Selmân! Cuma gününün ne olduğunu bilirmisin?» diye sordu. Ben:

 

— Allah ve Resulü bilir!., dedim. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)

 

«Babanın (yahut babanızın) âzası bu günde bir yere toplanmışdır.» buyurdular., denilmektedir.

 

Bâzılarına göre Kureyş Dâru'n-Nedve'de bu günde toplandığı için ona cuma denilmişdir.

 

Bir takımları Kâ'b b. Lüeyy'in kavmini bu günde toplayarak, kendilerine va'z-u nasîhatta bulunduğu ve Kâ'be'yi ta'zîm hususunda emir verdiği, ileride buradan bir Peygamber gönderileceğini söylediği için o güne cuma denildiğini iddia ederler.

 

Bir takımları da bu ismin namaz için cemâatin toplanmasına bakarak islâmiyet devrinde verildiğini söylemişlerdir.

 

Cum'a gününe bu ismi ilk verenlerin Medine'liler olduğu dahî söylenir. Rivayete nazaran Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) henüz Medîne'ye hicret etmezden önce Medine'de Ensâr bir araya toplanarak yahudiler'in her yedi günde toplandıklarını; hıristiyanlarında yahudîler gibi toplantı günleri olduğunu müzâkere etmişler ve: «Biz de toplanmak için bir gün tahsis edelim! O günde Allah'a şükredelim; zikirde bulunalım; namaz kılalım!..» demişler. Neticede eskiden arûbe dedikleri günde toplanmaya karar vermişler. Hz. Es'ad'in evinde toplanarak onun arkasında iki rek'at namaz kılmışlar ve bu güne cum'a demişler. Es'ad (Radiyallahû anh) bir koyun keserek onlara ikramda bulunmuş. O gün   Medîne'de müslümanlarm adedi henüz azmış.

 

Cuma namazı kitap, sünnet, icmâ-ı ümmet ve kiyâs-i fukahâ ile sübût bulmuş muhkem bir farizadır. Binâenaleyh onu inkâr eden dinden çıkar.

 

Kitap'dan delili «Ey îmân edenler! Cuma günü namaz için ezan okunduğu zaman hemen Allah'ın zikrine şitâb edin! [ Cum'a 9 ] Ve alışverişi bırakın!» âyet-i kerîmesidir. Tefsirlerin beyânına göre bu âyetdeki zikirden murâd: Namazla hutbedir.

 

İslâm ulemâsı cum'a namazının bir farîza-i muhkeme olduğuna icmâ' ve ittifak etmişlerdir.

 

Sünnet'den delili : Bahsimizde göreceğimiz hadîslerdir.

 

Kıyâs'dan delili de şudur: Biz cum'a günü öğle namazını, cum'a kılmak için terk etmeğe me'mûr olduk. Hâlbuki öğle namazını kılmak farzdı. Binâenaleyh onu terk etmek, yerine ancak ondan daha kuvvetli bir farzı îfâ için caiz olabilir.

 

Cuma namazının sâir namazlardan fazla olarak bir takım şartları vardır ki, bunlar: Biri Vücûbunun, diğeri sıhhatinin şartları olmak üzere iki nev'îdir.

 

 

 

Vücûbunun şartları: Cuma namazı farz olmak için hür, erkek, mukîm ve sağlam olmak el ve ayakları sakat olmamak gibi şeylerdir.

 

 

Sıhhatinin şartları ise: Cuma kılınacak yerin şehir hükmünde olması, cemâat, hutbe, devlet reisi veya naibi, vakit, umûmî izin gibi şeylerdir. Mezkûr şartların bâzısı bulunmadığı zaman cum'a kılınamaz..

 

FARZİYETİ VE ÖNEMİ