ZADU’L-MEAD |
DÖRDÜNCÜ KİTAP PEYGAMBER'İN (S.A.) CİHADI |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
B) HZ. PEYGAMBER’İN
(S.A.) İSLAM’A DAVET MEKTUPLARI
1- Heraklius'e
Gönderdiği Mektup
2- Kisra'ya Gönderdiği
Mektup
3- Necaşi'ye
Gönderdiği Mektup
4- Mukuvkıs'a
Gönderdiği Mektup
5- Münzir b. Sava'ya
Gönderdiği Mektup
6- Umman Melikine
Gönderdiği Mektup
7- Yemame Hükümdarı
Hevze b. Ali'ye Gönderdiği Mektup
8- Haris b. Ebi Şimr
el-Gassani'ye Gönderdiği Mektup
1- Heraklius'e
Gönderdiği Mektup:
Hem Sahih-i Buhari'de
hem de Müslim'de Rasulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Heraklius'e şu
şekilde mektup yazdığı rivayet etilmiştir.
"Rahman ve Rahim
olan Allah'ın adıyla: Allah'ın Rasulü Muhammed'den, Romalıların büyüğü Heraklius'e.
Selam, hidayete tabi olanlara olsun. Bundan sonra (bilesin ki); ben seni
İslam'a davet ediyorum; müslüman ol, selamet bul, (müslüman ol da) Allah senin
mükafatını iki kat versin. Şayet -yüz çevirirsen ırgat ve çiftçilerin vebali de
senin üzerine olur. Ey Ehl-i Kitap! Sizinle bizim aramızda eşit olan bir
kelimeye geliniz. Allah'tan başkasına tapmayalım, O'na hiçbir şeyi ortak
koşmayalım. Allah'ı bırakıp birbirimizi Rabblar kabul etmeyelim. Şayet yüz
çevirirlerse siz deyiniz ki: Şahit olunuz ki, biz müslümanlarız.
2- Kisra'ya Gönderdiği
Mektup:
Kisra'ya şu mektubu
yazdı: "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Allah'ın Rasulü Muhammed'den
İran'ın büyüğü Kisra'ya. Selam hidayete tabi olan, Allah'a ve Rasulü'ne
inananlara, Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in de O'nun kulu ve
Rasulü olduğuna şehadet edenlere olsun. Seni Allah'ın daveti ile davet
ediyorum. Ben, hayatta olan herkesi inzar etmek için (mutlak olarak gelecek
cehennem azabıyla korkutmak için ve de inkara devam eden) kafirler üzerine
azabın hak olması için bütün insanların hepsine gönderilmiş bir Allah
elçisiyim. Müslüman ol, selamet bul. Şayet bu daveti reddedersen, (tebaandaki
bütün) mecusilerin vebali senin üzerinedir."
Bu mektup kendisine
okununca Kİsra mektubu parçaladı. Bu durum Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) haber verilince: "Allah da O'nun mülkünü (saltanatını)
parçalasın!" dedi.
3- Necaşi'ye Gönderdiği
Mektup:
Necaşi'ye de şöyle
yazdı: "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Allah'ın Rasulü Muhammed'den
Habeşistan kralı Necaşi'ye. Sen müslüman ol. Ben senden dolayı O'ndan başka
ilah olmayan, Melik, Kuddus, Seİam ve Müheymin sıfatlarıyla muttasıf olan
Allah'a hamdederim. Şehadet ederim ki İsa b. Meryem, Allah'ın çok iffetli ve
temiz, dünyadan el etek çekmiş Meryem'e ilka ettiği Ruhu ve kelimesidir ki
Meryem bu ilka ile hamile kalmış ve Allah, Adem'i eliyle yarattığı gibi O'nu da
ruhundan üfleyip yaratmıştır. Ben seni hiçbir ortağı bulunmayan Allah'a, O'na
itaat etmeye, bana tabi olmaya ve bana gelen vahye iman etmeye davet ediyorum.
Ben, Allah'ın elçisiyim. Ben, seni ve askerlerini Allah'a çağırıyorum. Ben sana
tebliğimi yapmış ve gerekli nasihatta bulunmuş oldum. Selam, doğru yola tabi
olanlara olsun."
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu mektubu, Amr b. Ümeyye ed-Damri ile gönderdi.
İbn İshak der ki: Amr,
Necaşi'ye şöyle dedi: "Ey Ashame! Benim görevim söylemek, seninki ise
dinlemektir. Sen bize nezaketle davrandm, biz de sana güven duyduk. Çünkü
senden görmeyi umduğumuz her iyiliğe kavuştuk, senden korkuğumuz her kötülükten
de emin olduk. Sana karşı kullandığımız delilimiz senin ağzından çıkanlardır.
İncil seninle bizim aramızda reddedilmeyecek bir şahit, zulmetmeyecek bir
hakim, bu konuda da davamızı halledici ve isabetli hüküm vericidir. Şayet bunu
kabul etmezsen sen bu Ümmi Peygamber karşısında yahudİlerin İsa b. Meryem
karşısındaki durumuna düşmüş olursun. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
elçilerini bütün krallara gönderirken geçmişteki hayır ve iyiliklerinden dolayı
başkalarından ummadığı iyilikleri senden umdu ve başkalarından korktuğu
hususlarda sende emniyet buldu." Bu sözler üzerine Necaşi dedi ki:
"Allah'a şehadet ederim ki O, ehl-i kitabın beklediği Ümmi Peygamberdir.
Musa Peygamber'in 'merkebe biner'diyerek İsa Peygamber'ı müjdelemesi, İsa
Peygamber'in, 'deveye biner' diyerek O'nu müjdelemesi gibidir. Bir şeyi gözle
görmek, haberini duymaktan daha çok tatmin edici değildir."
Daha sonra Necaşi, Hz.
Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle bir cevap yazdı:
"Rahman ve Rahim olan
Allah'ın adıyla. Necaşi Ashame'den, Allah'ın elçisi Muhammed'e. Selam senin
üzerine olsun ey Allah'ın Nebisi! Allah'ın fazlı, rahmeti ve bereketi sana
olsun. Allah, kendinden başka ilah olmayandır. Bundan sonra (bilesin ki)
İsa'nın durumunu zikrettiğin mektubun bana ulaştı ey Allah'ın Rasulü. Yerin ve
göğün Rabbına yemin ederim ki, İsa da senin zikrettiğin konulara hiçbir ilave
yapmamıştır; aynen senin dediğin gibidir. Bize göndermiş olduğun şeyleri
öğrenmiş, amcanın oğluna ve onun arkadaşlarına yakınlık göstermiş bulunuyoruz.
Şehadet ederim ki sen, kendisi doğru söyleyen, kendinden önceki peygamberleri
de doğrulayan Allah Resulü'sün. Ben hiç şüphe etmeden sana biat ettim. (Senin
adına) amcanın oğluna biat edip onun elinde (müslüman olarak) alemlerin Rabbi
olan Allah'a teslim oldum."
Necaşi, hicretin 9.
yılında vefat etti. Vefat haberi aynı gün Rasulullah'a (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) bildirildi. Bunun üzerine ashabıyla beraber musallaya çıkıp gıyabında
dört tekbir ile cenaze namazını kıldı.
Ben derim ki: -Allah
daha iyi bilir- ama bu haberde ravinin bir yanlışı vardır. Çünkü ravi,
Rasulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) cenazesini kıldığı iman eden ve
Resulullah'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabına ikramda bulunan Necaşi
ile, Rasulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mektup yazdığı Necaşi'yi
birbirinden ayıramamıştır. Bunlar ayrı ayrı şahıslardır. Bu konu, Sahih-i
Müslim'de açık bir şekilde nakledilmiş ve: "Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) Necaşi'ye mektup yazdı; fakat bu, cenazesini kıldığı Necaşi
değildi." denmiştir.
4- Mukuvkıs'a Gönderdiği
Mektup:
Mısır ve İskenderiye
kralı Mukavkıs'a yazdığı mektupta şöyle dedi: ''Rahman ye Rahim olan Allah'ın
adıyla. Allah'ın kulu ve Rasulü Muhammed'den Kıbt kavminin büyüğü Mukavkıs'a. Selam
hidayete tabi olanlara olsun. Bundan sonra (bilesin ki); ben seni islam
davetiyle davet ediyorum. Müslüman ol, selamete er. Müslüman olursan Allah sana
iki kat mükafat verir. Şayet yüz çevirirsen bütün Kıptilerin gühahı sana
aittir. Ey ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda anlamı eşit olan kelimeye gelin:
Yalnız Allah'a tapalım, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp da
kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın. Eğer onlar, yine yüz çevirirlerse, işte o
zaman: Şahit olun, biz müslümanlarız! deyin.[Al-i İmran, 64]
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) mektubu Hatıb b. Ebi Beltea ile gönderdi. Hatıb,
Mukavkıs'in yanına girince dedi ki: "Senden önce, en yüce Rabb olduğunu
iddia eden bir adam vardı. Allah onu dünya ve ahiret azabıyla cezalandırarak
ondan intikam aldı. Sen başkalarından ibret al ki, başkalarına ibretlik
olmayasın." Mukavkıs dedi ki: "Bizim bir dinimiz var, daha hayhrhsı
olmadıkça dinimizi terketmeyiz." Bunun üzerine Hatıb: "Seni, Allah'ın
dinine davet ediyoruz. O bütün dinlerin ortadan kalkmasına kafi gelecek olan
İslam'dır. Bu peygamber herkesi (bu dine) davet etti. Kendisine en büyük bir
şiddetle karşı çıkanlar Kureyşliler, en çok düşman olanlar da yahudiler; en
yakın olanlar ise hıristiyanlardı. Yemin olsun ki Musa Peygamber'in İsa
Peygamber'ı müjdelemesi, İsa Peygamber'in Muhammed Peygamber'i müjdelemesi
gibidir. Bizim seni Kur'an-ı Kerim'e davet etmemiz, senin Tevrat'a inananları
İncil'e davet etmen gibidir. Her peygamberin yetiştiği kavim o peygamberin
ümmetidir; O'na itaat etmeleri o peygamberin hakkıdır. Sen bu Peygamberin
yetiştiği kimselerdensin. Biz seni isa Mesih'İn dininden alıkoymuyor, bilakis
onu emrediyoruz." Mukavkıs dedi ki: "Ben bu Peygamberin durumuna
baktım, gördüm ki ne işe yaramaz şeyleri emrediyor, ne makbul olan şeyleri
yasaklıyor. O'nu ne sapık bir sihirbaz, ne de yalancı bir kahin olarak
görmedim. O'nda gizli şeyleri açığa vurma, kapalı şeyleri haber verme gibi
peygamberlik alametleri gördüm. Bu konuyu biraz düşüneceğim."
Sonra Mukavkis, Hz.
Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mektubunu aldı, fildişinden yapılmış
bir kutuya koyup, kutuyu mühürledi ve bir cariyeye verdi. Sonra katiplerden
Arapça yazabilen birini çağırtıp Rasulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
cevaben şu mektubu yazdı:
"Rahman ve Rahim
olan Allah'ın adıyla. Kıpt kavminin büyüğü Mukavkıs'dan Muhammed b. Abdillah'a.
Selam senin üzerine olsun. Bundan sonra (bilesin ki): Mektubunu okudum. Orada
zikrettiğin konulan ve davet ettiğin hususu anladım. Ben, gelecek bir nebi'yi
bekliyordum; fakat O'nun Şam'da ortaya çıkacağını zannediyordum. Elçine ikramda
bulundum. Sana Kiptiler arasında büyük değeri olan iki cariye ve bir elbise
gönderiyorum. Binmen için de bir katır gönderiyorum. Sana selam olsun."
Mektup bu kadardı,
müslüman olmamıştı.
Cariyelerin adı: Mariye
ve Şirin idi. Katırın adı Düldül idi. Muaviye (r.a.) zamanına kadar yaşamıştır.
5- Münzir b. Sava'ya
Gönderdiği Mektup:
Münzir b. Sava'ya bir
mektup gönderdi. Vakıdi, senediyle birlikte İkrime'den (r.a.) şu sözleri
nakleder: Bu mektubu vefatından sonra İbn Abbas'ın kitapları arasında buldum ve
istinsah ettim. Mektupta şunlar vardı: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
Ala b. el-Hadrami'yi, Münzir b. Sava'ya gönderdi ve onu İslam'a davet eden bir
mektup yazdı. Münzir de cevaben Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
şu mektubu gönderdi: "Bundan sonra (bilesin ki) Ya Rasulallah! Ben,
gönderdiğin mektubu Bahreyn halkına okudum. Bazıları İslam'ı beğendi, müslüman
olmayı arzu etti ve oldu. Bazıları ise islam'ı kabul etmedi. Benim beldemde
mecusi ve yahudiler de var. Bu konuda bana emirlerini yaz. Bunun üzerine
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şu mektubu gönderdi:
"Rahman ve Rahim
olan Allah'ın adıyla. Allah'ın Rasulü Muhammed'den Münzir b. Sava'ya. Selam
senin üzerine olsun. Ben senden dolayı kendinden başka ilah olmayan (Allah)a
hamdederim ve şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur, Muhammed O'nun
kulu ve Rasulüdür. Bundan! sonra (bilesin ki); ben sana Allah azze ve celleyi
hatırlatıyorum. Kim ihlas üzere olursa, kendi nefsine karşı ihlaslı davranmış
olur. Kim elçilerime itaati eder, emirlerine tabi olursa, bana itaat etmiş
olur. Kim onlara ihlaslı ve samimi muamelede bulunursa, bana ihlasla muamele
etmiş olur. Elçilerim senden övgü ile bahsettiler. Senin, kavmin hakkındaki
tavassutunu kabul ettim. Müslümanları, İslam'ı kabul ettikleri hal üzere bırak.
Günahkarlan affettim, sen de onları kabul et. İtaatkar olduğun müddetçe seni
görevinden azletmeyeceğiz. Kim yahudi veya mecusi olarak kalırsa cizye vermesi
gerekir."
6- Umman Melikine
Gönderdiği Mektup:
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Umman kralına bir mektup yazdı ve Amr b ile
gönderdi.
"Rahman ve Rahim
olan Allah'ın adıyla. Muhammed b. Abdillah'tan. Cülenda'nın iki oğlu Ceyfer ve
Abd'a. Selam hidayete tabi olanlara olsun. Bundan sonra (bilesiniz ki); ben
ikinizi de İslam'ın davetiyle davet ediyorum. Müslüman olunuz, kurtuluşa
eriniz. Ben bütün insanlığa gönderilen bir Peygamberim, ta ki hayatta olanları
(Allah'ın azabıyla) korkutayım ve Allah'ın kafirler üzerindeki hükmü
gerçekleşsin. Şayet İslam'ı kabul ederseniz sizi, beldenize emir tayin ederim.
İslam'dan yüz çevirirseniz, mülkünüz elinizden çıkar ve atlılarım ülkenize
girer ve böylece benim peygamberliğim sizin krallığınıza karşı açığa çıkmış olur."
Mektubu Übey b. Ka'b yazdı ve mühürledi.
Amr der ki: Yola çıktım
ve Umman'a kadar geldim. Oraya varınca Abd'ın yanına gitmek istedim. O, daha
halim selim ve daha temiz ahlaklıydı. Dedim ki: "Ben, Allah Rasulü'nün
sana ve kardeşine gönderdiği elçisiyim." Dedi ki: "Kardeşim yaşça da,
krallıktaki mevkisi itibariyle de benden önce gelir. Seni ona götüreyim,
mektubunu okusun." Sonra "Neye davet ediyorsun?" dedi.
"Seni eşi ortağı olmayan tek Allah'a, O'ndan başkasına ibadetten geri durmaya
Ve Muhammed'in O'nun kulu ve Rasulü olduğuna şehadet etmeye çağırıyorum"
dedim. "Ey Amr! Sen, kavminin efendisi olan bir adamın oğlusun. Baban bu
konuda nasıl hareket etti? Bize söyle de onu örnek alalım." dedi.
"Babam, Muhammed'e iman etmeden öldü. O'nu tasdik edip müslüman olmasını
çok isterdim. Allah beni İslam'a erdirene kadar, ben de babam gibi
düşünüyordum." dedim. "Peki, sen ne zaman O'na tabi oldun?"
dedi. "Yakında müslüman oldum." dedim. Bana: "Nerede müslüman
oldun?" diye sordu. Ben de: "Necaşi'nin yanında." dedim ve ona,
Necaşi'nin de müslüman olduğunu söyledim. Bunun üzerine: "Peki, halkı onun
(müslüman olmasından sonra) krallığını nasıl karşıladı?" dedi. "Kabul
edip ona tabi oldular." dedim. "Rahipler, piskoposlar da tabi oldu
mu?" diye sordu. "Evet." dedim. "Bak ey Amr, sen ne
diyorsun, bir erkek için yalandan daha çirkin bir ahlak yoktur." dedi.
"Yalan söylemedim, hem dinimizde de yalan söylemek helal değildir."
dedim. Sonra: "Sanmam ki Heraklius, Necaşi'nin müslüman olduğunu duymuş
olsun." dedi. "O da duydu." dedim. "Nereden
biliyorsun?" diye sordu. Dedim ki: "Necaşi ona haraç ödüyordu.
İslam'ı kabul edip Muhammed'i tasdik edince dedi ki: 'Hayır vallahi, (bundan
sonra) benden bir dirhem bile istese vermem.' Busöz Heraklius'a ulaştığında
kardeşi Yennak: 'Kulunu, böyle haracını ödemeden ve yeni bir dine girmiş olarak
bırakacak mısın?' dedi. Heraklius: 'Bir adam kendisi için bir din seçmiş, ben
ona ne yapayım. Vallahi, krallığımdan korkum olmasa, ben de aynen onun yaptığı
gibi yapardım.' dedi." Bunun üzerine Abd: "Ne dediğine dikkat et, ey
Amr!" dedi. Ben de: "Vallahi doğru söyledim." dedim. "O
halde bana (peygamberin) neleri emrettiğini ve neleri yasakladığını haber
ver." dedi. "Allah azze ve celle'ye itaati emrediyor. O'na isyan
etmeyi yasaklıyor. İyilik yapmayı ve sıla-i rahm'i (akrabayı gözetmeyi)
emrediyor; zulmü, düşmanlığı, zinayı, içkiyi, taşa, puta ve haça tapmayı
yasaklıyor." dedim. "Bu davet ettiği şeyler ne güzeli Şayet kardeşim
bana uysaydı; Muhammed'e iman eder ve O'nu tasdik ederdik. Fakat kardeşim
krallığına çok düşkündür, onu bırakıp tabi durumuna düşmek istemez." dedi.
"Eğer o müslüman olursa, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu,
memleketine kral olarak tayin eder, zenginlerinden zekat alır, fakirlere
dağıtır." dedim. "Şüphesiz bu çok güzel bir ahlak. Zekat nedir?"
dedi. Ben de Rasulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem), mallarda farz kıldığı
zekatı haber verdim, nihayet deve için konulan zekattan bahsedince dedi ki:
"Ey Amr, otlaklarda yayılan, suya gidip suyunu içen hayvanlarımıza da
zekat va*r mı?" Ben de: "Evet." dedim. Bunun üzerine dedi ki:
"Vallahi, bu uzaklıktaki ve bu çoğunluktaki kavmimin buna itaat edeceğini
hiç sanmıyorum."
Amr der ki: Günlerce
Abd'ın kapısında bekledim. O da kardeşine gidiyor, benimle ilgili haberleri
veriyordu. Sonra kardeşi bir gün beni çağırdı. Yanına girdim, hemen adamları
kollarımdan beni yakaladı, fakat o da anında müdahale ederek: "Bırakın
onu!" dedi. Beni bıraktılar. Serbest kalınca oturmak için ilerlerken bana
engel olup oturtmadılar. O anda Ceyfer'e baktım. O da bana: "Ne istediğini
söyle." deyince mühürlü olarak mektubu verdim. Mühürünü açıp mektupu
sonuna kadar okudu. Sonra kardeşine verdi. O da sonuna kadar okudu. Ancak
kardeşinin daha yumuşak huylu ve nazik olduğunu gördüm. Bana: "Kureyş'in
ne yaptığım bana haber verir misin?" dedi. "Bazıları isteyerek,
bazıları da kılıç zoruyla O'na tabi oldular." dedim. "Yanında kimler
var?" diye sordu. "Yanında kendi istekleriyle müslüman olanlar var
dedim. Onlar, O'nu başkasına tercih ettiler, akılları ve Allah'ın kendilerine
hidayeti sayesinde daha önce sapıklık içinde olduklarını anladılar. Bu topluluk
içinde ise senden başka bu işe karar verecek kimse göremiyorum. Sen şayet bugün
İslam'ı kabul etmez ve O'na tabi olmazsan, atlılar ülkeni basıp herşeyi alt üst
ederler. İyisi mi, sen bir an önce müslüman ol ve kurtul, Allah Rasulü de seni
kavminin başına emir tayin etsin ve ne atlı, ne piyade hiçbir asker ülkeni
çiğnemesin." Dedi ki: "Beni bugün bırak ve yarın yanıma gel."
Ben de kardeşine gittim. Dedi ki: "Ey Amr, şayet krallığından endişesi
olmazsa İslam'ı kabul edeceğini sanıyorum." ''
Ertesi gün yanına
gittim. Beni kabul etmedi. Ben de kardeşine gidip yanına girmem için bana izin
vermediğini haber verdim. O benim için izin aldı ve girdim. Bu sefer dedi ki:
"Beni davet ettiğin hususları düşündüm ve gördüm ki, elimdekileri bir
adama verirsem, Arapların en zayıfı olacağım. (Onun için davetini
reddediyorum.) Sonra, O'nun süvarileri buraya kadar gelemez. Şayet gelirse,
şimdiye kadar hiç görmediği bir muharebe ile karşılaşır/' Ben (bu sözleri
duyunca): "O halde yarın yola çıkıyorum." dedim:
Onlar benim bu
niyetimden emin olunca kardeşi, ağabeyi ile başbaşa kalıp dedi ki: "Biz
senin O'na gösterdiğin kuvvete sahip değiliz. (Muharrimed) kime elçi
gönderdiyse hepsi olumlu cevap verdiler." Ertesi gün sabahleyin bana bir
adam gönderdi ve her ikisi de -Abd ve Ceyfer- müslüman olup Hz. Peygamber'i
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) tasdik ettiler. Zekat toplama ve aralarında
hükmetme konusunda beni serbest bıraktılar. Bana karşı çıkanlar olunca da beni
desteklediler.
7- Yemame Hükümdarı
Hevze b. Ali'ye Gönderdiği Mektup:
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem), Yemame kralı Hevze b. Ali'ye şu mektubu yazıp Selit b, Amr
el-Amiri ile gönderdi:
"Rahman ve Rahim
olan Allah'ın adıyla. Allah'ın Rasulü Muhammed'den Hevze b. Ali'ye. Selam,
hidayete tabi olanlara olsun. Bilesin ki dinim her yere yayılacak. Müslüman ol,
kurtuluşa er ve elinin altındaki mülkünü sana vereyim."
Selit, Hz. Peygamber'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) mektubunu mühürlü olarak getirince, Hevze onu
karşılayarak ağırladı, mektubu okudu ve davetini raddetmeyen bir karşılık
verdi. Rasülullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şu mektubu yazdı: "Ne
güzel ve ne iyi bir şeye davet ediyorsun. Araplar benim mevkiime saygı
gösterirler, bu sebeple bana da bazı yetkiler verirsen sana tabi olurum."
Selit'e hediyeler ikram
etti. Hecer kumaşından bir de elbise giydirdi. Selit, bu hediyelerle birlikte
Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldi ve (olup bitenleri) haber verdi.
Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mektubunu okuyunca dedi ki:
"Benden hurma tanesi kadar bir yer istese vermem. Hem kendisi hem de mülkü
helak olsun."
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem), Fetihten dönünce Cebrail (a.s.) gelip Hevze'nin öldüğünü
haber verdi. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu: "Yemame'de peygamberlik iddiasında bulunan bir yalancı çıkacak ve
benden sonra öldürülecek." O esnada birisi dedi ki: "Ya Rasulallah!
Onu kim öldürecek?" Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) o şahsa:
"Sen ve arkadaşların." dedi ve aynen öyle oldu.
Vakıdi der ki: Hevze'nin
yanında Erkevun Zemşak adında hıristiyan büyüklerinden biri vardı. Hevze'ye
Rasulullah*ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sordu. Hevze: "Beni İslam'a
davet eden mektubu geldi, ama olumlu cevap vermedim." dedi. Erkevun:
"Niçin olumlu cevap vermiyorsun?" diye sordu. Hevze: "Ben
kavmimin kralı olarak dinime düşkünüm. (Yani kral olmam beni buna mecbur
ediyor.) Şayet O'na tabi olursam kral olamam." Erkevun şöyle dedi:
"Hayır vallahi. Şayet O'na tabi olsaydın seni kral yapardı. O'na tabi
olman -her halükarda- senin için daha hayırlıdır. O şüphesiz ki isa b.
Meryem'in geleceğini haber verdiği, Arap soyundan olan peygamberdir. İncil'de,
'Muhammedun Rasulullah = Muhammed Allah'ın elçisidir.' diye yazılıdır."
8- Haris b. Ebi Şimr
el-Gassani'ye Gönderdiği Mektup:
Bu şahıs Şam
civarındaydı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hudeybiye'den döndükten
sonra bu şahsa şu mektubu yazdı ve Suca' b. Vehb ile gönderdi:
*'Rahman ve Rahim olan
Allah'ın adıyla. Allah'ın Rasulü Muhammed'den Haris b. Ebi Şimr'e. Selam
hidayete tabi olanlara, iman ve tasdik edenlere olsun. Ben seni tek olan, eşi
ve ortağı olmayan Allah'a iman etmeye davet ediyorum. (Şayet iman edersen)
krallığın sana kalır. Bu mektup daha önce de nakledilmişti.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
A) BEDENİ
HASTALIKLAR VE TEDAVİ