ZADU’L-MEAD |
DÖRDÜNCÜ KİTAP PEYGAMBER'İN (S.A.) CİHADI |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
B) KA'B BİN ZÜHEYR,
RASULULLAH'IN (S.A.) HUZURUNDA
Bu hadise Hz.
Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Taif ten dönüşüyle Tebük gazvesi
arasında cereyan etmiştir.
İbn İshak der ki:
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Taif ten geldiğinde Büceyr b. Züheyr
kardeşi Ka'b'a mektup yazarak, Rasühıllah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
Mekke'de kendisini hicveden ve bu yolla kendisine eziyet eden birkaç kişiyi
öldürttüğünü, geri kalan Kureyş şairlerinden İbn Ziba'ra ve Hübeyre b. Ebi
Vehb'in de sağa sola kaçtıklarını haber verdi. "Hayatına ihtiyacın varsa
koş gel Allah Rasulü'ne. (Sallallahu aleyhi ve Sellem) O, tevbe edip müslüman
olarak kendisine gelen hiç kimseyi öldürmüyor. Eğer bunu yapmazsan başının
çaresine bak!" Ka'b şöyle demişti:
Benden Büceyr'e bir
mektup iletiniz, (ve orda deyiniz ki) Dediğin şeye senin ihtiyacın yok mudur?
Eğer bunu yapacak
değilsen bize bildir. Seni bundan başkasına yönelten nedir?
Babanın ve annenin sahip
olmadığı bir ahlaka (seni iten nedir?) O hususta kendine bir kardeş de
bulamazsın. Şayet sen dediğimi yapmazsan hiç üzülmem,
Ve de ayağın sürçerse,
geçmiş olsun demem.
O Me'mun
(Peygamberimizin Kureyş kabilesi içindeki lakabı) sana kana kana bir kase
içirdi.
Sonra ikinci defa yine
içirdi."
Bu mektubu kardeşi
Büceyr'e gönderdi. Mektup kendisine ulaşınca onu Rasululİah'tan (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) gizlemeyi hoş bulmadı ve mektuptaki bu şiiri O'na okudu. Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Me'mun sana içirdi" mısraını duyunca:
"O, her ne kadar çok büyük bir yalancıysa da bunu doğru söylemiş."
buyurdu. "Babanın ve annenin sahip olmadığı bir ahlak" sözünü duyunca
da: "Evet, ne anası ne de babasını o ahlak üzere buldu." dedi. Sonra
Büceyr Ka'b'a şu mısraları gönderdi:
"Ka'b'a kim
iletecek (ve soracaktır) ki, Kınadığın şeyde bir batıl olan bir durum mu
vardır, diye. .
Senin o kınadığın şey
sadece sımsıkı Allah'a bağlar. Lafa, Uzza'ya değil! Kurtuluş istiyorsan
müslüman olur ve kurtulursun.
insanlardan hiç kimsenin
kaçıp kurtulamayacağı bir günde Yalnızca kalbi temiz olan müslüman
kurtulacaktır.
Züheyr'in dini benim
için hiçbir şey değildir. Ebu Sülma'nın dini ise bana haram kılınmıştır."
Bu mektup Ka'b'a
ulaşınca, dünya kendisine dar gelmeye başladı. Hayatından endişe ediyordu.
Kabilesindeki bazı düşmanları da onu korkuttular ve: "Ka'b
öldürülecektir." dediler. Başka çıkar yol kalmadığını görünce Allah
Rasulü'nü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öven kasidesini söyledi. Bu kasidede,
korkusunu ve iftiracı düşmanlarından duyduğu endişeyi dile getirdi. Sonra yola
çıktı ve Medine'ye geldi. Bana anlatıldığına göre, aralarında Cüheyne'den
tanışıklık bulunan bir adamın yanına misafir oldu. O adam da Ka'b'ı sabah namazını
kılmak üzereyken alıp Rasülullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) götürdü. Adam
Hz, Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte namazını kıldı. Sonra
Ka'b'a Allah Rasulü'nü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) göstererek: "İşte bu
Rasülullah'tır (Sallallahu aleyhi ve Sellem), kalk ve eman dile!"
tavsiyesinde bulundu. Bana anlatıldığına göre Ka'b kalktı, Hz. Peygamber'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına oturdu, elini eline aldı. Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisini tanıyordu. Sonra dedi ki: "Ey
Allah'ın Rasulü! Ka'b b. Züheyr tevbe edip müslüman olarak senden eman diliyor,
ben onu size getirirsem kabul eder misiniz?" Allah Rasulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Evet." dedi. Bunun üzerine: "Ben, Ka'b b. Züheyr'im
ya Rasulallah!" dedi.
İbn İshak der ki: Asim
b. Ömer b. Katade'nin bana anlattığına göre Ensar'dan bir kişi, o anda Ka'b'in
üzerine atılmış ve: "Bırak şu Allah düşmanının boynunu vurayım!"
demiş, fakat Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bırak onu, tevbe
etmiş ve eski halini terkederek gelmiştir." dedi. Ka'b, bu davranış
sebebiyle o adamın mensup olduğu Ensar kabilesine kızdı. Muhacirlerden hiç
kimse Ka'b hakkında hayırdan başka bir şey söylememiştir. Daha sonra devesini
ve sevgilisini övdüğü Kaside-i Lamiyye'sini söylemiştir ki başlangıcı şöyledir:
"Suat benden
uzaklaştı, bugün kalbim yaralıdır. O'nun peşinde esaretten kurtulamamış,
zillete düşmüştür.
Fesatçılar etrafında
koşuşturuyor ve: 'Ey Ebu Sülma'nın oğlu, sen öleceksin' diyorlar.
Böyle zamanlarda
desteğini umduğum bütün dostlar: Seninle meşgul olacak vaktimiz yok, dediler.
Onlara: Yoluma durmayın,
sizi önemsemiyorum. Rahman'ın takdir ettiği şey mutlaka gerçekleşecektir.
Sağlıklı ve huzuru
demleri ister uzun, ister kısa olsun. Herkes birgün tabuta konulup
taşınacaktır.
Bana haber verildiğine
göre Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni tehdid etmiş, -buna rağmen-
afvetmesi her zaman umulabilir.
Biraz mühlet ver. İçinde
öğütler ve hak batıl arasını ayıran (ayetler) bulunan Kur'an'ı sana veren, hidayetini
arttırmıştır.
Jurnalcilerin iftirasına
bakarak beni cezalandırma, hakkımda çok şeyler söylendiyse de hakikatte
günahsızım.
Öyle bir makamda
bulunuyorum ki, bu makamda benim görüp işittiklerimi bir fil duysa,
Rasulullah'tan
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir teminat yoksa, korkar, titrerdi.
Sözü dinlenen, emri
geçerli olan bir zatın eline elimi koydum ve hiçbir konuda onunla tartışmayı
düşünmüyorum.
Kendi kendime konuştuğum
zaman söylemediğim bir çok şeylerin bana nisbet edilmesi ve o sözlerden benim
sorumlu tutulmam...
Sık ağaçlardan meydana
gelmiş ve içinde yartıcı hayvanların bulunduğu bir ormandaki heybetli bir
arslandan daha çok korku vericidir.
O arslan, sabah vakti
avlanmaya çıkar ve parçalanmış insan etleriyle başka iki arslanın da karnını
doyurur.
Dayanıklı bir arslana
saldırdığı zaman onu yere sermeden bırakmaz.
Cev denilen bölgenin
yırtıcı hayvanları ondan uzak durur ve onun vadisinde erkek cemaatler
barınamazlar.
Onun vadisinde güvenilir
kişiler eksik değildir. (Görülen), parçalanmış silahlar ve elbiseler o aslanın
azığından arta kalanlardır.
Peygamber (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) kendisiyle aydınlanılan bir nur, Allah'ın yalın kılıçlarından
bir hint kılıcıdır.
Kureyş'ten bir cemaat
sözcüsü, onlar müslüman olduğu zaman -Mekke'den Medine'ye- intikal ediniz dedi.
Onlar intikal ettiler
ancak zayıflar, savaşta kalkanı olmayanlar, silahsızlar ve ata binemeyenler
kaldılar.
Beyaz erkek develer gibi
yürürler, kısa siyah adamlar firar ettikleri zaman bir darbe onları korur.
Onlar yüksek burunlu
kahramanlardır, harpteki elbiseleri zırh ve zırh gibi gömleklerdir.
O zırhlar beyaz, parlak,
halkaları diken gibi birbirine geçmiş vaziyette sağlam yapılıdırlar.
Süngüleri düşmanlarının
göğsüne saplansa sevinmezler, kendileri de aynı duruma düşseler üzülmezler.
Onlar ancak
boğazlarından yaralanabilirler ve de hiçbir zaman savaş meydanlarından uzak
kalmazlar."
İbn İshak, Asim b. Ömer
b. Katade'den şu rivayette bulunur: Ka'b: "Kısa siyah adamlar firar
ettikleri zaman" deyince, bu sözüyle Ensar topluluğunu kasdetti, çünkü
onlar, Ka'b'a ilk gelişinde hakaret etmişlerdi ve övgüsünü yalnızca Muhacirlere
yöneltmişti. Bunun üzerine Ensar gazaplandı. Ka'b, Müslüman olduktan sonra (bu
hatasını telafi için) Ensar'ı medheden bir kasidesinde şöyle demişti:
"Kim şerefli bir
hayat sürmek isterse, Ensar'ın salihlerinin oluşturduğu bir toplulukta yaşasın.
Onlar üstün ahlakı
atadan ve ecdattan miras aldılar ve onlar, hayırlı kimselerin evlatları olan
hayırlı insanlardır.
Savaş günü saldırılar
yapılırken canlarını Peygamberleri uğrunda feda edenlerdir.
Titreyen süngüler ve
Meşarif kılıçlarıyla insanları dinlerinden tardedenlerdir.
Boğaz boğaza gelindiği
gün ölmek için canlarını Peygamberlerine satan kimselerdir.
Kafirlerin kanlarından
bulaşan pislikleri temizler ve bunu da kendileri için bir ibadet sayarlar.
Seni korumaları için
yanlarına gittiğin zaman kendini dağ keçisinin (ulaşılması, imkansız) yerinde
gibi (emin olarak) sabahlarsın.
Onlar, yıldızların
düştükleri gecede kendilerine gelenler için aşevi vazifesi gören bir
kavimdir."
Ka'b b. Züheyr, en büyük
şairlerdendir. Ka'b, babası, oğlu Ukbe, oğlunun oğlu Avvam b. Ukbe, bunların
hepsi büyük şairlerdir. Ka'b'ın beğenilen bir şiiri şöyledir:
"Eğer bir şeye hayret
edecek olsaydım, kaderi kendisine kapalı (geleceği hakkında hiçbir şey
bilmeyen) bir gencin koşuşturmasına hayret ederdim.
O genç ulaşamadığı
şeylerin peşinde koşup duruyor, kendisi tek bir fert ama her yana dağılmış bir
yığın işi var.
Yaşadığı sürece insanın
uzun boylu emelleri vardır. Ecel dolmadan gözün (herşeyde hevesi olması)
bitmez."
Yine Ka'b'ın, Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hakkında söylediği, beğenilen
beyitlerinden biri de şöyledir: "O, cübbelere bürünülmüş olarak esmer develerin
ışığı altında sürüldüğü bir ay gibidir.
Hırkasının ve cübbesinin
altındaki takva ve cömertliğin ölçüsünü Allah bilir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: