ZADU’L-MEAD |
DÖRDÜNCÜ KİTAP PEYGAMBER'İN (S.A.) CİHADI |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
A) HİCRET'İN DOKUZUNCU
YILI SERİYYELERİ
1- Uyeyne b. Hısn
Seriyyesi:
Uyeyne b. Hısn el-Fezari
komutasında bir seriyye bu senenin Muharrem ayında Temimoğulları üzerine yola çıktı.
Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu bu seriyye ile, içlerinde
Muhacir ve Ensar'dan kimsenin bulunmadığı elli kişilik bir süvari birliğinin
başında onlarla savaşmak için göndermişti. Askeri birlik gece yürüyor, gündüz
gizleniyordu. Temimoğullarına vardıklarında, bir grup insan sahrada
hayvanlarını otlatırlarken onlara hücum ettiler. Çobanlar da gelen kalabalığı
görünce bırakıp kaçtılar. Orada bulunan on bir erkek, yirmi bir kadın ve otuz
çocuk tutuklanarak Medine'ye getirildi ve Remle bt. Haris'in evine konuldular.
2- Temimoğullarının
Medine'ye Gelişi:
Bunların arkalarından
Utarid b. Hacib, Zibirkan b. Bedr, Kays b. Asim, Akra' b. Habis, Kays b. Haris,
Nuaym b. Sa'd, Amr b. Ehtem ve Rebah b. Haris gibi Temimoğullarının ileri
gelenlerinden oluşan bir heyet Medine'ye geldi. Kadınlarını ve çocuklarını
görünce ağladılar ve sabırsızlanarak Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) kapısına geldiler, "Ey Muhammedi Dışarı çık!" diye
bağırdılar. Rasülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dışarı çıktı. Bilal (r.a.)
namaz için kamet getirdi. Bu arada heyet üyeleri Rasülullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) ile konuşmak istiyorlardı. Peygamberimiz bir müddet onların yanında
durdu, sonra geçip öğle namazını kıldırdı. Daha sonra mescidin avlusunda oturdu.
Heyet üyeleri, Utarid b. Hacib'i öne çıkardılar. Utarid, heyet adına bir
konuşma yaptı. Allah Rasülü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de Sabit b. Kays b.
Şemmas'a, cevaben bir konuşma yapmasını emretti. Allah (c.c), heyeti teşkil
edenler hakkında şu ayet-i kerimeleri indirdi: "(RasuFüm) Sana odaların
arkasından bağıranların çoğu, aklı ermez kimselerdir. Eğer onlar, sen yanlarına
çıkıncaya kadar sabretselerdi elbette kendileri için daha iyi olurdu. Allah çok
bağışlayan, çok esirgeyendir."[Hucurat, 4-5] Hz. Peygamber (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) esirleri geri verdi. Temimoğullarının şairi Zibirkan kalktı
ve övünerek şu şiiri söyledi:
"Bizler kerim
insanlarız, bize denk olacak bir kabile yoktur. Krallar bizden çıkar, mabedler
bizimle imar olunur.
Ganimet toplama
sırasında kabilelerin çoğunu mağlup ettik. İzzetin -ve kuvvetin- faziletine
tabi olunur.
Biz öyle kimseleriz ki
kıtlık vakti, yağmur yağmadığı zaman, İkramda bulunanlarımız -başkalarını- et
kebabıyla doyurur.
Şu gördüğün şeylerle, insanların
efendileri her bir yöreden bize süratle gelirler, biz de -getirilen şeyleri
yemek olarak- hazırlayıp Allah yolunda infak ederiz.
Asaletimizden
kaynaklanan bir cömertlikle gelenler İçin semiz, iri hörgüçlü, hastalıksız
develeri keseriz ve yiyenlerin hepsi doyarlar.
Herhangi bir kabileye
karşı övündüğümüzde, bu övünmeden yararlandıklarını, nasiplerini aldıklarım
görürsün.
Bu konuda bize karşı
övünenleri tanırız ve kavmimiz çeşitli haberler dinlerken geri dönerler.
Biz herkese karşı
dururuz ama kimse bize karşı duramaz. Aynı zamanda kendimizi överken
yüceliriz."
islam şairi Hassan b.
Sabit kalktı ve irticali olarak cevaben şu surem:
"Fihr ve
kardeşlerinin önde gelen kişileri, insanlara uyacaktan bir adeti açıkladılar.
Kalbinde Allah'a karşı
takva duygusu bulunanlar ve her türlü hayrı işleyenler bu adeti memnuniyetle
kabul ederler.
O öyle bir kavimdir ki
savaştıkları zaman düşmanlarını zarara sokar, taraftarlarına da faydalı olmaya
çalışırlar ve olurlar da...
Bu onların cevherlerinde
mevcut olan bir haslettir. Biliniz ki hasletlerin en kötüleri sonradan ortaya
çıkanlardır.
Diğer insanlardan
onların önüne geçenler olursa, onların bu geçişi o kavmin -yani bizim- en basit
geçişimizin gerisinde kalır.
İnsanlar savunma
sırasında ellerinin tahrip ettiği şeyleri tamir etmezler, tamir ettiklerini de
tahrip etmezler.
Eğer başkalarıyla
müsabakada bulunurlarsa onları geçerler. Ya da en şerefli kimselerle boy
ölçüşürlerse onlara da galip gelirler.
Çok iffetlidirler.
Onların bu iffeti hakkında vahy nazil oldu. Hiç bir pisliğe bulaşmazlar.
Dünyaya düşkünlükleri de onları kirletmez.
Komşularına ikram ve
ihsanda bulunmak hususunda cimrilik etmezler. Dünya hırsından bir pislik de
onlara bulaşmaz.
Bir kabileye karşı düşmanlığımızı
açığa vurduğumuz zaman, biz o kabileye doğru, yavrusunun yaban ineğine doğru
yürüdüğü gibi yürümeyiz.
Harbin pençeleri bize
ulaştığı ve karşımızdaki ödlekler bu pençelerin tırnaklarından irkildiği zaman
biz yüceliriz.
Düşmanlarım kahrederlerse
bundan dolayı böbürlenmezler. Kendileri bir felakete uğrarlarsa bundan dolayı
da zillete düşüp paniğe kapılmazlar.
Sanki onlar harpte, ölüm
karşılarında çok cılız bir mahluk gibi acizleşen, ayaklarının bağ yerlerinde
eğrilik bulunan Hüye'deki (Yemen'de arslanlarıyla meşhur bir yer) arslanlar
gibidirler.
Gazaplandıkları zaman
kendiliğinden sana geleni al. Sakın vermek istemedikleri şeyi almaya kalkışma.
Onlara düşmanlığı
terket. Çünkü onlarla savaşmakta üzeri ze hirli otlarla kaplanmış bir şer
vardır.
Arzular ve taraftarlar
farklılık arzettikleri zaman sen Rasulullah'ın kendilerine taraftar olduğu
kavme ikramda bulun.
Bu övgümü onlara,
sevdiği şeyleri vasfetmede gergef işler gibi mahare olan bir dilin kendisine
yardımcı olduğu dil hediye etti.
Onlar bütün kabilelerin
en faziletlisidirler, ister ciddi olarak konuşsunlar, isterse alay etsinler (bu
hüküm değişmez.)"
Hassan şiirini bitirince
Akra' b. Habis dedi ki: 'Bu adam hakikaten başarılı birisi, konuşmacısı bizim
konuşmacımızdan, şairi de şairimizden daha kudretli, sesleri de sesimizden gür
çıkıyor." Daha sonra oradakilerin hepsi müslüman oldu. Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) da en güzel hediyeler takdim ederek onları
mükafatlandırdı.
ibn İshak der ki:
Temimoğulları heyeti gelince mescide girdiler ve heyettekiler: "Dışarı çık
ey Muhammedi" diye bağırdılar. Bu şekilde bağırmaları Rasulullah'ı
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) rahatsız etmişti, daha sonra yanlarına gelince de
şöyle dediler: "Seninle Övünme yarışı yapmaya geldik, şairimize ve konuşmacımıza
izin ver." Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Evet, konuşmacınıza izin verdim, haydi kalksın." karşılığını
verince, Utarid b. Hacib kalktı ve şöyle bir konuşma yaptı: "Bizlere
ihsanda bulunan ve bizleri kral yapan Allah'a hamdolsun. O bize hayır işlerde
kullandığımız pek çok servet vermiştir. O bizi şark milletlerinin en azizi, en
kalabalığı ve savaş için en -kısa zamanda hazırlananı kılmıştır. İnsanlar
arasında kim bizim gibidir? İnsanların reisleri ve fazilet sahibi olanları biz
değil miyiz?. Kim bizimle övünme yarışını göze alabilecekse bizim saydığımız
meziyetlerin benzerlerini saysın bakalım! İsteseydik daha çok şeyler
söyleyebilirdik fakat biz, bize ihsan olunan nimetler üzerine sözü uzatmaktan
utanırız. Bu sözleri, bizimkine benzer bir sözünüz, işimizden üstün bir işiniz
varsa getiresiniz diye söylüyorum." Böylece sözünü bitirip oturdu. Daha
sonra Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Sabit b. Kays b. Şemmas'a:
"Kalk ve cevap ver." diye emretti. O da kalktı ve şöyle dedi:
"Gökleri ve yeri yaratan Allah'a hamdolsun. Göklerde ve yerde hükmünü
yürüten O'dur. İlmi, kürsisini kuşatmıştır. Herşey O'nun ihsanındandır. Sonra
bizi hükümran kılması da O'nun kerem ve ihsanındandır. O, mahlukatın en
hayırlısını Peygamber olarak seçmiştir. O Peygamber ki, baba tarafından
insanların en şereflisi, insanların en doğru sözlüsü ve ana tarafından en
üstünüdür. Allah (c.c.) O'na kitabını indirmiş ve kulları üzerine emin
kılmıştır. O, bütün alemlerin en hayırlısıdır. Sonra O, bütün insanları Allah'a
iman etmeye çağırmış, ilk olarak bu davete karşılık vererek iman edenler
Muhacirler olmuştur. Onlar kendi kavminden ve akrabasındandirlar, insanların
soyca en şereflisi» simaca en güzeli, iş bakımından en hayırlısıdırlar. Daha
sonra Allah'ın Rasulü davet ettiği zaman, yaratıklar içinde bu davete ilk
icabet eden biz olduk. Bizler Allah'ın yardımcıları ve Rasulü'nün her bakımdan
destekçileri olduk, insanlar imana kavuşuncaya kadar onlarla harbe devam
edeceğiz. Kim Allah'a ve Rasulü'ne iman ederse, malı ve kanı korunmuştur. Kim
küfrüne devam ederse, onunla Allah yolunda sonuna kadar savaşırız. Öylelerini
katletmek bize göre çok kolaydır. Bu sözümü söyler, erkek kadın bütün
müslümanlar için Allah'ın mağfiretini niyaz ederim. Size selam olsun."
Daha sonra İbn İshak,
Zibirkan'ın şiir okumasını ve Hassan'ın daha önce naklettiğimiz beyitlerle ona
cevap vermesini zikreder. Hassan sözünü bitirince, Akra' b. Haabis dedi ki:
"Bu adamın konuşmacısı bizim konuşmacımızdan, şairi de bizim şairimizden
daha kudretli, sözleri bizim sözlerimizden daha yüce." Daha sonra
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), herbirine en güzel şekilde ikramda
bulundu.
3- Kutbe b. Amir b.
Hadide Seriyyesi:
Seriyyenin gidişi hicri senenin
Safer ayında idi. İbn Sa'd, bir rivayetinde der ki: Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem), Kutbe b. Amir M yirmi kişilik bir birlikle Tebale
taraflarında Has'amlılar'ın bulunduğu bölgeye gönderdi ve onlara baskın
yapmalarını emretti. Binmek için yanlarına on deve alıp yola çıktılar. Yolda
birini yakaladılar ve sorguya çektiler, ama hiçbir bilgi alamadılar. Aynı adam,
az sonra orada bulunanlara bağırıp uyarmak istedi, bu yüzden boynunu vurdular.
Gecenin yaklaşıp oradakilerin uyumasını beklediler, sonra da baskın yapıp
şiddetli bir çarpışmaya başladılar. Her iki tarafta da çok sayıda yaralı vardı.
Kutbe b. Amir, öldürebildiğini öldürdü. Ele geçirdikleri deve, davar ve kadın
cinsinden ganimetleri, Medine'ye getirdiler. Bu rivayette şu bilgi de vardır:
Has'amlılar toplanıp, hayvanlarına binip müslüman birliği takip etmek istedi. O
sırada Allah (c.c.) büyük bir sel gönderdi ve bu sel Has'amlılar ile müslüman
birliğin arasında öyle bir engel oluşturdu ki, müslümanlar deve, davar ve
esirleri sürüp götürürken onlar bakıp duruyor, ama selden karşıya
geçemiyorlardı. Müslüman birlik gözden kayboluncaya kadar bu hal böyle devam
etti.
4- Dahhak b. Süfyan
el-Kilabi Seriyyesi:
Dahhak b. Süfyan
el-Kİlabi seriyyesiirin, hicretin 9. senesi Rabiulevvel ayında Kilaboğullarına
gönderilmesi.
Nakledildiğine göre
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kilaboğullarına bir askeri birlik
gönderdi. Başlarında Dahhak b. Süfyan b. Avf et-Tai vardı. Beraberinde de Asyad
b. Seleme bulunmaktaydı. Züccü Lave denilen mevkide kilaboğullarına rastladılar
ve onları İslam'a davet ettiler, reddetmeleri üzerine de onlarla savaşıp mağlup
ettiler. Asyad, babası Seleme'yi yakaladı. Seleme o esnada Zücc'de bir nehirde
atının üzerindeydi. Asyad onu İslam'a davet edip kendisine eman verdi. Fakat o,
hem oğluna hem de oğlunun dinine sövdü. Bunun üzerine Asyad babasının atının
iki bacağını kılıçla vurdu. At arkası üstü düşünce Seleme de suya düştü ve oğlu
mizrağıyla bastırarak onu suda tuttu ve bir başkası gelip öldürdü. Asyad
(edebinden dolayı) babasını kendi eliyle öldü rmemişti.
5- Alkame b. Mücezziz
Seriyyesi:
Alkame b. Mücezziz
el-Müdlici seriyyesinin, hicretin 9. yılı Rabiulevvel ayında Habeşliler üzerine
gönderilmesi.
Nakledildiğine göre, Hz.
Paygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir grup Habeşlinin Ciddeliler
tarafından görüldüğü haberi ulaştığında, Alkame b. Mücezziz'i üç yüz kişilik
bir askeri birlikle üzerlerine gönderdi. Birlik denizde bir adaya varmıştı,
ancak dalgaların kabarmasından korkup geri döndüler. Bu arada bazıları ailelerinin
yanına dönmek için acele ediyorlardı. Bunun için Alkame'den izin istediler.
Alkame de bunlara izin verdi ve aralarında bulunan Abdullah b. Huzafe
es-Sehmi'yi başlarına emir olarak tayin etti. Abdullah, şakacı bir şahıstı. Bir
aralık yolda konaklamış ve ısınmak için ateş yakmışlardı. Abdullah: "Şu
ateşe atılmanızı kesinlikle emrediyorum." dedi. İçlerinden bir grup ayağa
kalktı ve hazırlandı. Oradakiler ateşe atılacaklarını sandılar. Bu arada
Abdullah: "Oturunuz, ben size şaka yaptım." dedi. Bu olayı
Rasülullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) anlattıklarında buyurdular ki:
"Kim size günah işlemenizi emrederse, ona itaat etmeyiniz."
Ben derim ki: Buhari ve
Müslim'in Sahih'ler'mde Hz. Ali'den şöyle bir rivayet nakledilmektedir: Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem), bir askeri birlik gönderdi. Başlarına
Ensar'dan birini komutan tayin etti. Birliktekilere de, başlarında bulunan
şahsın sözünü dinlemelerini ve kendisine itaat etmelerini emretti. Bir ara
komutanı kızdırdılar. O da: "Odun toplayıp bana getirin." dedi.
Topladılar. "Ateş yakın." diye emrettikten sonra: "Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) size, beni dinlemenizi emretmedi mi?" diye
sordu. Onlar da: "Evet, emretti." dediler. Bunun üzerine: "Öyleyse
girin şu ateşe!" dedi. Oradakiler birbirlerine bakakaldılar ve dediler ki:
"Biz Allah Rasulüne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ateşten kurtulmak için
sığınmıştık." Sonunda öfkesi geçinceye kadar bu vaziyette kaldılar ve ateş
söndürüldü. Medine'ye döndüklerinde bu olayı Allah Rasulü'ne (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) anlattılar. O da buyurdu ki: "Eğer ateşe girselerdi, bir daha
ondan çıkamazlardı." Ve yine buyurdu ki: "Allah'a isyan sözkonusu
olan hususlarda başkasına itaat edilmez; itaat ancak iyi olan, meşru olan
şeyler hususundadır."
Hz. Ali'nin bu rivayeti,
yukarıda bahsi geçen komutanın Ensar'dan olduğunu; Alkame tarafından değil, Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tarafından tayin edildiğini ve
öfkelenmesinin onu bu işe sevkettiğini açıklığa kavuşturmaktadır.
Ahmed b. Hanbel'in Müsnedinde
İbn Abbas'tan rivayet ettiğine göre, "Ey inananlar! Allah'a itaat edin,
Peygamberce ve sizden olan buyruk sahiplerine itaat edin."[Nisa, 59]
ayet-i kerimesi, Abdullah b. Huzafe b. Kays b. Adiy hakkında nazil olmuştur.
Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu bir askeri birliğin başında
göndermişti. Bu duruma göre yukarıdaki rivayetler, iki ayn olaydan
bahsetmektedir. Şayet öyle değil de aynı olaya işaret ediyorlarsa Hz. Ali'nin
(r.a.) rivayeti daha güvenilir gözükmektedir. Allah (c.c.) en doğrusunu
bilendir.
6- Hz. Ali b. Ebi Talib
Seriyyesi:
Nakledildiğine göre
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ali b. Ebi Talib'i (r.a.) Ensar'dan
toplanan ve yüz kişisi develi, ellisi atlı olmak üzere toplam yüz elli kişilik
bir kuvvetle, yanlarına da siyah bir bayrak ve beyaz bir sancak vererek Tayy
kabilesinin putu olan Füls'ü yıkmaya gönderdi. Fecir vakti Hatim ailesinin
konakladığı bölgeye baskın yaptılar. Putu yıktılar ve çok sayıda esir, davar ve
deveyi ganimet olarak ele geçirdiler. Esirler arasında Adiy b. Hatim'in
kızkardeşi de vardı. Adiy'in kendisi Şam'a kaçtı. Deposunda üç kılıç ve üç zırh
buldular. Hz. AH, esirlerin başına Ebu Katade'yi, deve ve davarlar ile diğer
ganimet mallarının başına da Abdullah b. Atik'i görevlendirdi. Yolda ganimetler
taksim edildi. Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hissesi ayrıldı.
Hatim ailesinden alınan esirler Medine'ye gelinceye kadar taksim dışı
bırakıldı.
7- Adiy b. Hatim'in
Medine'ye Gelişi:
İbn İshak, Adiy b. Hatim'in
şöyle dediğini nakletmektedir: Rasülullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
adini duyduğum zaman, Araplar içinde O'na benden daha çok nefret duyan kimse
yoktu. Ben hiristiyandım ve şerefli bir insandım. Kavmimde ganimetlerin dörtte
birini alırdım. Dindar bir insandım. Kabilemin reisi idim. Hz. Peygamber'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) haberini alınca nefret duydum. Develerimi otlatan
Arap bir uşağım vardı. Ona dedim ki: "Develerimden semiz ve uysal olanları
hazırla ve bana yakın bir yerde beklet. Muhammed'in askerlerinin bu beldeye
ayak bastığını duyar duymaz bana haber ver." Dediklerimi yaptı. Daha sonra
bir sabah bana geldi ve dedi ki: "Muhammed'in süvarileri seni kuşattığı
zaman ne yapacak idiysen hemen onu yap! Ben bayraklar gördüm ve ne olduklarını
sordum. Bunlar Muhammed'in askerleri, dediler." Uşağıma: "Develerimi
yaklaştır." dedim, yaklaştırdı. Ailemi ve oğlumu bindirdim. Sonra dedim
ki: "Şam'da hıristiyan dindaşlarımın yanına varırım." Hatim'in kızını
geride, kabilede bıraktım. Şam'a gelince orada kaldım. Benden sonra
Rasulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) süvarileri gelmişler. Hatim'in kızı
da esirler arasındaydı ve Tayy kabilesinden esir alınanlar Allah Rasulü'ne
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) takdim edildi. Benim Şam'a kaçtığım haberi Hz.
Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ulaşmıştı. Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bir gün Hatim'in kızının yanına uğramıştı. Hatim'in kızı Hz.
Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dedi ki: "Ya Rasulallah!
Ziyaretçi kalmadı, babam gitti, ben yaşlı bir kadınım. Benden herhangi bir
hizmet de beklenmez. Sen bana bir iyilik yap. Allah da sana ikramda
bulunsun." Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): " Ziyaretçin
kim?" diye sordu. "Adiy b. Hatim." dedi. Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah ve Rasulü'nden kaçan mı?" dedi.
Hatim'in kızı: "Bana iyilik yap." dedi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) geri döndüğünde yanında birinin olduğunu farketti ve bir de baktı
ki, yanındaki Ali. Hz. Ali, Hatim'in kızına: "O'ndan bir binek iste."
dedi. Hatim'in kızı der ki: "Ben de istedim". Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona bir binek verilmesini emretti.
Adiy der ki: Kizkardeşim
bana geldi ve dedi ki: "O bana öyle bir iyilik yaptı ki, baban o yaptığını
yapamaz. İstesen de istemesen de O'na gitmeiisin. Falan ve falan O'na geldiler,
şu şu ihsanları aldılar."
Adiy der ki: Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mescidde oturuyorken yanına vardım.
Oradakiler: "İşte bu Adiy b. Hatim'dir." dediler. Ne bir eman, ne bir
mektup getirmiştim. Rasulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına
itildiğimde elimden tuttu. Daha önce O şöyle demişti: "Umarım ki Allah,
ellerimizi tutuşturur." Benim İçin ayağa kalktı. Bu sırada yanında çocuğu
olan bir kadın geldi ve: "Sana ihtiyacımız var." dediler. Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) kalktı, onlarla beraber gitti ve ihtiyaçlarını
giderdi. Sonra elimden tutup beni evine götürdü. Bir çocuğun getirdiği mindere
oturdu. Ben de önüne oturdum. Allah'a hamd ve senada bulundu. Sonra: "Seni
kaçmaya sevkeden sebep nedir, yoksa o sebep: Lailahe illallah demek midir? Sen
Allah'tan başka bir ilah tanıyor musun?" dedi. "Hayır" dedim.
Sonra bir müddet konuştu ve dedi ki: "Sen yalnız Allahü Ekber
denilmesinden kaçıyorsun, Allah'tan daha büyük bir şey biliyor musun?"
"Hayır," dedim. Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Yahudiler Allah'ın gazabına uğramışlar, hıristiyanlar da sapıklığa
düşmüşlerdir." buyurdu. Adiy devamla diyor ki: "Ben Hanif dini üzere
bir müslümanım." dedim.
Hatim anlatmaya devam
ediyor: Ben bu sözü söyleyince Hz. Peygamberdin (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
yüzü sevinçli bir hal aldı. Sonra Ensar'dan birinin evinde misafir olmamı
emretti. Sabah akşam yanına gidip gelmeye başladım. Bir gün ben yanındayken,
siyah beyaz çizgili yün kıyafetler içinde bir grup geldi. Namaz kılıp ayağa
kalktı, onları teşvik edici şeyler söyledi ve sonra dedi ki: "Ey insanlar!
Bir ölçek vermek suretiyle de olsa iyilikte bulununuz. Hatta yarım ölçek, bir
kabza, hatta daha azıyla da olsa iyilik yapınız. Sizden biriniz yüzünü cehennem
ateşinden bir hurma tanesi, hatta yarısıyla koruyabilir. Bunu da bulamazsanız
güzel bir sözle... Herhangi biriniz Allah'a kavuştuğunda, şu anda size
söyleyeceklerimi söyleyecektir: "Sana mal ve çocuk vermedim mi?" O
kimse: "Evet." diyecek. Allah: "Kendin için hazırlayıp
gönderdiklerin nerede?" buyuracak. O kişi önüne bakacak, sonra arkasına,
sağma, soluna bakacak ve cehennem ateşinden yüzünü koruyacak hiçbir şey
bulamayacaktır. Sizden biriniz yüzünü cehennem ateşinden, yarım hurma tanesiyle
de olsa korusun, onu da bulamazsa güzel bir sözle... Ben sizin adınıza
fakirlikten korkmuyorum. Allah size, öylesine yardım edecek ve ihsanda
bulunacaktır ki, devesinin hevdecinde bir kadın Medine ile Hire arasında
(Allah'tan başka hiçbir şeyden korkmadan) yolculuk yapacaktır. Devesi için
hırsızlardan da korkmayacaktır." Adiy der ki: "Kendi kendime,
'Tayy'ın hırsızları nerdeler?' dedim."
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
B) KA'B BİN
ZÜHEYR, RASULULLAH'IN (S.A.) HUZURUNDA