ZADU’L-MEAD

DÖRDÜNCÜ KİTAP

PEYGAMBER'İN (S.A.) CİHADI

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

D) GANİMETLERİN TAKSİMİ

 

1- Ganimetleri Taksimi:

 

Düşmana karşı zafer elde edince bir tellala emreder, bütün ganimetleri bir araya toplatırdı. Önce düşman askerlerinin üzerinde bulunan elbise ve eşyaları hakedenlere verir; sonra kalanın beşte birini (humus) ayırır, Allah'ın uygun gördüğü yerlere sarfeder ve İslam'ın ve müslümanların yararına kullanılmasını emrederdi. Sonra geri kalanlar kadınlar, çocuklar ve köleler gibi ganimetten nasibi olmayanlara ufak bağışlarda bulunurdu. Sonra da geri kalanı süvariye üç paybir pay kendisi, iki pay atı için ve piyadeye bir pay olmak üzere askerler arasında eşit olarak paylaştınrdı. Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aktarılan sahih uygulama budur.

 

Uygun gördüğü fayda doğrultusunda asıl ganimetten pay ayırır, bağış yapardı. Ganimetten yapılan bu bağışın beşte birlik (humus) kısımdan olduğu da söylenmektedir. Deniliyor ki, bu en zayıf görüştür; ganimetten yapılan bağış beşte birin beşte birlik kısmındendi.

 

Gazalardan birinde Seleme b. Ekva'ya hem süvari, hem piyade payını birlikte verdi. Böylece o gazada büyük yararlılık gösterdiğinden ötürü ona dört pay vermiş oldu.

 

Ganimetten yapılan bağış istisna edilirse Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ganimeti zayıf-güçlü ayrımı gözetmeksizin eşit olarak paylaştırırdı.

 

Düşman ülkesine ayak bastığı vakit önden bir seriyye gönderirdi. Onların aldıkları ganimetin beşte birini ayırır, kalanın dörtte birini bağışta bulunur ve arta kalanı da o seriye ile diğer askerler arasında paylaştırırdi. Seferden döndüğü vakit de bunu yapar ve ganimetin üçte birini bağış olarak verirdi. Böyle olmakla birlikte ganimetten yapılan bağışı hoş görmez: "Güçlü mü'minler, zayıf mü'minlere iade etsin'* buyururdu.

 

Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ganimetten bir payı vardı ki, buna "safi" denirdi. İster köle, ister cariye isterse bir at olsun, onu beşte birlik kısımdan önce seçip alırdı.

 

Ebu Davud'un rivayetine göre Hz. Aişe: Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hanımlarından olan "Safiye, safidendir." demiştir. Bundan dolayı Züheyr b. Ukayşoğullarına gönderdiği mektubunda şöyle yazmıştır: "Şayet Allah'dan

 

başka tanrı bulunmadığına ve Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna şehadet eder, namazınızı kılar, zekatınızı verir ve ganimetten beşte birlik kısmı, Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) payını ve safi payını öderseniz Allah ve Peygamberinin güvencesi altında emniyette olursunuz."

 

Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kılıcı Zülfikar safiden idi.

 

Müslümanların yararına olan bir vazifeden dolayı savaşa katılamayanlara da ganimetten pay ayırırdı. Nitekim Hz. Osman'a Bedir ganimetlerinden pay ayırmıştı. Oysa Hz. Osman Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kızı ve kendi karısı olan Rukiye'nin hasta bakıcılığım yaptığından ötürü savaşa katılmamıştı. Bu sebepten Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Doğrusu Osman, Allah ve Peygamberinin işi için gitti." buyurup savaşa katılmış sevabını aldığını belirtti ve ona payını ayırdı.

 

Sahabiler gaza esnasında O'nun yanında alış-veriş yaparlardı. Onları gördüğü halde alış-veriş yapmalarını engellemezdi. Adamın biri, benzerini hiç kimsenin elde etmediği bir kazanç elde ettiğini kendisine haber verdiğinde: "Nedir bu kazanç?" diye sordu. Adam: "Alış-veriş yaptım, üç yüz ükiyye kar sağladım." dedi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ben sana, bir kimsenin kazandığı en hayırlı kazancı haber vereceğim." dedi. Adam: "Nedir o? Ey Allah'ın Rasulü?" diye sordu. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Farz namazdan sonra kılınan iki rekat" cevabını verdi.

 

Gaza için Ücretle iş yapanları iki şekilde tutuyorlardı: 1- Bir kimse bizzat gaza için yola çıkar ve yolculuk esnasında kendisine hizmet edecek ücretli hizmetçi tutardı. 2- Mal vererek cihada çıkacak insan tutardı. Buna "ceail" derlerdi. Bu konuda Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Gazaya çıkan, mükafatını elde eder. Birini ücretle harbe gönderen kimse hem bundan dolayı sevap kazanır ve hem de gazi sevabı elde eder."

 

Ganimet konusunda da iki türlü ortaklık kurarlardı. 1- Ebdan şirketi.

 

2- Bir kimse, devesini yahut atını, üzerinde savaşması ve elde ettiği ganimetin yarısını kendisine vermesi şartıyla diğer bir kimseye verir; gazinin elde ettiği payı aralarında paylaşırlardı. Hatta birine okun gövdesi, diğerine ise ucundaki demiri ve arkasına takılan yelek kısmı düşerdi.

 

ibn Mes'ud anlatıyor: Ben, Ammar ve Sa'd, Bedir savaşında elde edeceğimiz ganimetler konusunda ortaklık kurduk. Sa'd iki esir. yakalayıp getirdi, ben ve Ammar hiçbir şey getiremedik.

 

Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) seriyyeyi bazan süvari, bazan da piyade birliği şeklinde gönderirdi. Fetih olup bittikten sonra yardımcı kuvvet olarak gelenlere ganimetten pay ayırmazdı.

 

Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (ganimetin kendisinin tasarruf yetkisine verilen beşte birlik kısmından) akrabaların payını Haşimoğullarına ve Muttaliboğullarına verirdi; onların kardeşleri olan Abdişemsoğulları ile Nevfeloğullarına ise pay ayırmazdı. " M uttalib oğulları ile Haşimoğulları aynı soydandır" buyurup parmaklarım birbirine kenetledi ve: "Onlar bizden ne cahiliye, ne de İslam döneminde ayrıldılar." dedi.

 

 

2- Düşmanın Ele Geçen Yiyecekleri:

 

Müslümanlar savaşlarda O'nun yanında bal, üzüm ve çeşitli yiyecek maddeleri ele geçirirler; onları yerler, ganimetler arasına kaldırmazlardı. Ebu Davud'un rivayetine göre İbn Ömer diyor ki: "Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) döneminde bir ordu, ganimet olarak yiyecek ve bal ele geçirdi. Onlardan humus (beşte bir) alınmadı."

 

Abdullah b. Mugaffel, Hayber savaşında tek başına bir yağ tulumu ele geçirdi ve: "Bu gün bundan hiç kimseye bir şey vermem." dedi. Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun bu sözünü duydu, tebessüm etti, ona hiçbir şey demedi.

 

İbn Ebi Evfa'ya: "Siz, Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) döneminde ele geçirdiğiniz yiyecek maddelerinin beşte birini verir miydiniz?" diye sorduklarında: "Hayber savaşında yiyecek maddesi ele geçirdik. İsteyen gelir, ondan kendisine yetecek miktar alır giderdi." cevabını verdi.

 

Sahabeden biri diyor ki: Biz savaşta ele geçirdiğimiz cevizleri yer, paylaştırmazdık. Hatta eşyalarımızın yanına tulumlarımız ceviz dolu olduğu halde dönerdik.

 

 

3- Yağma ve İşkencenin Yasaklanışı:

 

Hi Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) savaşlarında yağma ve işkenceyi yasaklardı. "Yağmalayan kimse bizden değildir." buyurdu ve içlerinde yağma maldan yemek pişirilen tencereleri emredip döktürdü.

 

Ebu Davud'un rivayetine göre Ensar'dan bir adam anlatıyor: Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte bir sefere çıktık. İnsanlar şiddetli bir ihtiyaç ve zorluk içine düştüler. Bir davar sürüsüne rastgeldiler ve sürüyü yağmaladılar. Tencerelerimiz kaynarken Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yayını baston gibi kullanıp yürüyerek çıkageldi. Tencerelerimizi yayı ile ters yüz etti, döktü. Sonra eti toprağa bulamaya başladı. Sonra da: "Yağma, laşe yemekten daha helal değildir yahut laşe yemek, yağmadan daha helal değildir." buyurdu.

 

Herhangi bir kimsenin ganimet bir hayvanı binek vasıtası olarak kullanıp hayvanı zayıf düşürerek onu geri iade etmesini ve ganimet bir elbiseyi kullanıp eskiterek geri getirmesini yasakladı. Ancak savaş sırasında bunlardan yararlanmayı yasaklamadı.

 

 

4- Ganimet Hırsızlığı Konusundaki Tatbikatı:

 

Ganimet malından çalma konusunda gerçekten çok "Çalınan o mal, sahibine kıyamet günü ardır, ateştir ve yururdu.

 

Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kölesi Mid'am savaşta vurulup öldürülünce: "Cennet ona mübarek olsun!" dediler. Peygamberimiz: "Hayır, hayır. Canım elinde olana yemin ederim ki, Hayber'in fethi günü henüz taksimat yapılmadan ganimet mallar arasından çaldığı kadife şal onun üzerinde alev alev yanmaktadır." buyurdu. Bunu işiten bir adam bir veya iki nalın tasması getirdi. Peygamberimiz: "Ateşten bir veya iki nalın tasması" buyurdu.

 

Ebu Hureyre anlatıyor: Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aramızda ayağa kalktı ve ganimet malından çalmanın durumunu anlattı; günahının büyüklüğünü, bu işin korkunçluğunu belirtti. Buyurdu ki: Sakın kıyamet günü şöyle bir manzarayla karşılaşmıyayım: Birinizin omuzunda meleyen bir koyun, öbürünüzün omuzunda hım hım eden bir at; bana: "Ey Allah'ın Rasulü! İmdadıma yetiş!" diye sesleniyorlar, bense her birine: "Senin için bir şey yapamam. Ben sana vazifemi tebliğ ettim" diyorum. Bir diğerinizin omuzunda altın ve gümüş yükü, bana: "Ey Allah'ın Rasulü! İmdadıma yetiş!" diyor. Bense ona: "Senin için bir şey yapamam. Ben sana vazifemi tebliğ ettim." diyorum. Başka birimizin omuzunda dalgalanan bir elbise, bana; "Ey Allah'ın Rasulü! İmdadıma yetiş!" diye sesleniyor. Bense ona: "Senin için bir şey yapamam. Ben sana vazifemi tebliğ ettim." diyorum.

 

Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yol ağırlığı olan eşyasına bekçilik eden biri (Kirkire) ölünce Peygamberimiz: "O cehennemdedir." buyurdu. Bunu duyan sahabiler bakmaya gittiler ve onun eşyaları arasında ganimet malından çaldığı bir aba buldular.

 

Gazalardan birinde (Hayber savaşında) sahabiler: "Filan şehiddir. Filan şehiddir." diye şehidleri saymaya başladılar. Bir adamın başına varıp da: "Ve filan da şehiddir" dediklerinde Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hayır, hayır. Doğrusu ben onu ganimetten çaldığı bir bürde yahut aba içinde cehennemde görüyorum." buyurdu. Sonra Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hz. Ömer'e dedi ki: "Git, ey Hattab'ın oğlu! Git, insanlara şunu duyur: Cennete inananlardan başkası girmeyecektir! "

 

Bir adam Hayber savaşında vefat etti. Durumu Allah Rasulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ilettiler. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Arkadaşınızın cenaze namazını kılın." buyurdu. Bu söz üzerine insanların moralleri bozuldu. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) durumu görünce: "Arkadaşınız Allah yolunda iken ganimet malından bir şey çaldı." buyurdu. Sahabiler onun eşyalarını araştırdılar, iki dirhem etmez yahudi imalatı bir boncuk salkımı buldular.

 

Bir ganimet ele geçirdiği zaman Bilal'e insanlar arasında duyuru yapmasını emreder, insanlar ele geçirdikleri ganimetleri getirirlerdi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beşte birini alır, geri kalanı taksim ederdi. Ganimet paylaştırıldıktan sonra bir adam kıldan yapılma bir yular getirdi. Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Bilal'in üç kere seslendiğini işittin mi?" diye sordu. Adam: "Evet" cevabını verdi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Peki, onu getirmekten seni alıkoyan nedir?" diye sorunca, adam özür diledi. Bunun üzerine Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bunu kıyamet günü getirmiş ol, yine kesinlikle kabul etmeyeceğim." buyurdu.

 

Hz. Peygamber(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ganimet malından çalanın malının yakılmasını ve o kimsenin dövülmesini emretti. Kendisinden sonra hilafete geçen iki Raşid Halife (Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer) ganimet hırsızının malını yaktırmışlardir. Kimi alimler: "Bu uygulama, yukarıda kaydettiğim diğer hadislerle yürürlükten kaldırılmıştır. Zira bu hadislerden hiçbirinde yakma meselesi bulunmamaktadır." derken kimileri de diyorlar ki doğru olan görüş budur. Bu iş kamu menfaatine göre uygulanmak üzere devlet başkanlarının ictihadlarına bırakılmış ta'zir cezalan ve mali cezalar kabilindendir. Zira Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yaktığı da olmuştur, yakmadığı da. Kendisinden sonra gelen halifeleri de aynı uygulamada bulunmuşlardır. İçki içen kimsenin üçüncüde yahut dördüncüde öldürülmesi meselesinde olduğu gibi. Bu had cezası olmadığı gibi yürürlükten kaldırılmış da değildir. Yalnızca devlet başkanının içtihadına bağlı bir ta'zir cezasıdır.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

E) HZ. PEYGAMBER'İN (S.A.) ESİRLER KONUSUNDAKİ UYGULAMALARI