ZADU’L-MEAD |
DÖRDÜNCÜ KİTAP PEYGAMBER'İN (S.A.) CİHADI |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
E) HZ. PEYGAMBER'İN
(S.A.) ESİRLER KONUSUNDAKİ UYGULAMALARI
1- Esirlere Yapılan
Muamele:
Hz. Peygamber (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) esirlerin bir kısmını karşılıksız salıverir, bir kısmını
öldürür, bir kısmını fidye olarak mal alıp bırakır ve bir kısmını da müslüman
esirlerle değiş-tokuş ederdi. Bunların hepsini maslahat (kamu menfaati) gereği
yapmıştır. Bedir esirlerini mal karşılığı serbest bıraktı ve: "Mut'im b.
Adiy hayatta olsaydı da şu kokuşmuş adamlar hakkında benimle konuşup aracılık
etseydi onun hatırına bunları bırakırdım." buyurdu.
Hudeybiye anlaşması
sırasında seksen silahlı adam gafil avlamak isteyerek Hz. Peygamber'e
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) baskın yaptı. Peygamberimiz onları esir aldı,
sonra fidye almaksızın serbest bıraktı.
Hanifçoğullarının reisi
Sümame b. Üsal'i esir aldı, mescidin direğine bağladı ve sonra serbest bıraktı.
O da müslüman oldu.
2- Bedir Savaş»
Esirlerinden Fidye Alınması:
Bedir esirleri konusunda
sahabe ile istişare etti. Hz. Ebu Bekir Sıddik, düşmanlara karşı bir güç
oluşturmak için onlardan fidye almasını ve onları bu şekilde serbest
bırakmasını ve böylece belki Allah'ın onları İslam'a erdireceğini söyledi. Hz.
Ömer: "Hayır, vallahi, olmaz. Ben Ebu Bekir'in görüşünde değilim.
Fikrimce, sen bize müsaade et, onların boyunlarını vuralım. Çünkü bunlar
kafirlerin liderleri ve asilzadeleridir." dedi. Allah Rasulü'nün gönlü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hz. Ebu Bekir'in dediğine yattı, Hz. Ömer'in
dediğini arzu etmedi. Ertesi gün olunca Hz. Ömer geldi, Allah Rasulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile Hz. Ebu Bekir'in ağladığım gördü. Bunun
üzerine: "Ey Allah'ın Rasulü! Sen ve arkadaşın neden ağlıyorsunuz?
Sebebini söyleyin, ben de ağlayabilirsem ağlayayım; ağlayamazsam, siz
ağladığınız için ben de ağlar görüneyim!" dedi. Allah Rasulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Senin arkadaşlarının esirlerden fidye alınmasını bana
arzetmelerinden dolayı ağlıyorum. Onların uğrayacağı azap (yambaşında bulunan
bir ağaca işaret ederek) şu ağaçtan daha yakın bir şekilde bana gösterildi.
Allah: "Savaşta düşmanı yere sermeden esir almak hiçbir peygambere
yaraşmaz..." ayetini [Enfal, 67] indirdi.
Alimler bu iki görüşten
hangisinin daha isabetli olduğu konusunda tartışmış ve bir grup bu hadisden
dolayı Hz. Ömer'in görüşünü tercih etmiştir. Bir grup da şu sebeblerden ötürü Hz.
Ebu Bekir'in görüşünü tercih etmiştir: İş Hz. Ebu Bekir'in görüşünde karar
kılmıştır. Onun görüşü fidye karşılığı serbest bırakmanın kendilerine helal
kılınması konusunda Allah'ın daha önce indirdiği ayete uygun düşmektedir.
Ayrıca gazaba galip gelen rahmete de uygun düşmektedir. Bu olayda Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hz. Ebu Bekir'i Hz. İbrahim ile Hz. İsa'ya, Hz.
Ömer'i de Hz. Nuh ile Hz. Musa'ya benzetmiştir. Bu esirlerin çoğunluğunun
müslüman olmasıyla Hz. Ebu Bekir'in görüşü büyük hayırlara vesile olmuştur.
Onların sulblerinden de müslüman nesiller ortaya çıkmıştır. Alınan fidye ile
müslümanlar kuvvet elde etmişlerdir. Hz. Ebu Bekir'in görüşüne önce Allah
Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), sonra da Allah muvafakat göstermiştir. Zira
iş onun görüşü üzere karar kılmıştır. Sıddik'ın bakış açısının derinliği de bir
başka sebeptir. Çünkü Allah'ın hükmünün sonuçta, karar kılacağı noktayı
kendisine fikir edinmiş ve rahmet tarafını ceza tarafına baskın yapmıştır.
Diyorlar ki: Hz.
Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ağlaması ise bu işten dünyalık yarar
elde etmek isteyenlere azabın inmesinden dolayı onlara olan merhametindendir.
Bunu Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve Hz. Ebu Bekir istememiş,
sahabenin bir kısmı istemişse de fitne (azap) yalnızca bunu isteyenlere isabet
etmez, umuma isabet eder. Nitekim Huneyn savaşında içlerinden birinin:
"Bugün az bir topluluğa elbette mağlup olmayız." dediği için ve
onlardan bir kısmının, çokluklanyla böbürlenmelerinden dolayı asker hezimete
uğramıştır. Bir imtihan, bir sınama olsun diye bu yüzden ordu mağlup düştü.
Sonra işin devamında yardım ve zafer yetişti. En iyi bilen Allah'tır.
Ensar, Hz. Peygamber'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) amcası Abbas'ın fidyesini kendisine bırakmak için
izin istediğinde onlara: "Ondan bir tek dirhemi dahi bırakmayın."
buyurdu.
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Seleme b. Ekva'dan, Hz. Ebu Bekir'in,
gazalarından birinde kendisine ganimet payı olarak verdiği bir cariyeyi bağış
yapmasını istedi. O da cariyeyi Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
bağışladı. Peygamberimiz cariyeyi Mekke'ye gönderip bir grup müslümam
esirlikten kurtarmak için onu fidye olarak verdi. İki müslümam, Ukeyl
kabilesinden bir adamla değiş-tokuş etti. Ganimet paylaştırıldıktan sonra
Hevazin kabilesinin esirlerini onlara geri iade etti ve ganimetten payı
olanların gönüllerini aldı, onlar da O'nun hatırına gönüllerini hoş edip
paylarını bağışladılar. Bundan hoşnut kalmayanlara bedel olarak her bir insan
karşılığı ganimetten altı hisse verdi. Esirlerden Ukbe b. Ebi Muayt'ı ve Nadr
b. Haris'i Allah'a ve Rasulü'ne olan şiddetli düşmanlıklarından ötürü öldürttü.
İmam Ahmed'in rivayetine
göre İbn Abbas anlatıyor: Esirlerden bir kısmının hiç malı yoktu. Bunun üzerine
Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ensar çocuklarına okuma yazma
öğretme karşılığında onları serbest bırakma kararı aldı. Bu da gösterir ki,
fidye olarak mal almak nasıl caizse emek karşılığı salıvermek de öylece
caizdir.
Esir alınmadan Önce
müslüman olanları köle yapmazdı. Arap olmayan ehl-i kitabı köle yaptığı gibi
Arap esirleri de köle yapardı. Hz. Aişe'nin onlardan alınan esirlerden bir
kadın kölesi vardı. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onu azat
et. Çünkü o, Hz. İsmail evladındandır." buyurdu.
Taberani'deki bir
hadisde buyuruluyor ki: "Kimin, Hz. İsmail evladından bir kölesi varsa
Belanber'den azat etsin."
3- Kadınların Esir
Alınması:
Mustalıkoğulları
esirlerini paylaştırdığında Haris'İn kızı Cüveyriye, Sabit b. Kays b. Şemmas'ın
payına düştü. Cüveyriye kendisini kölelikten kurtarmak için belli miktar mal
karşılığında Sabit ile anlaşma yaptı. Bunun üzerine Allah Rasulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) kölelikten kurtulması için getirmesi gerekli parayı ödedi ve
onunla evlendi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onunla
evlenmesinden dolayı, Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yeni
kurulan sihri hısımlığından ötürü bir ikram olarak Mustalıkoğulları ailesinden
yüz esir köleyi azat etti. Cüveyriye halis Araptır. Asr-ı saadette müslümanlar,
esir Arap cariyeleriyle cinsel İlişki kurmak için onların müslüman olmalarını
beklemezler, istibradan (yani hamile olmadığı anlaşıhncaya kadar bekledikten)
sonra onlarla cinsel ilişkiye girerlerdi. Allah bunu onlara helal kılmış,
cariyenin müslüman olmasını şart koşmamış ve hatta: "...Evli kadınlarla
evlenmeniz de haram kılındı. Sahip olduğunuz cariyeler müstesna."
buyurmuş.[Nisa, 24] Böylece evli bile olsalar istibra için gerekli süre tamam
olunca cariyelerle cinsel ilişki kurmayı mubah kılmıştır. Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), esirlerden payına düşen Fezareoğullarından bir
cariyeyi bağış yapmasını kendisinden istediğinde Seleme b. Ekva* O'na: "Ey
Allah'ın Rasulü! Vallahi ondan çok hoşlandım. Ama bir tek elbisesini açmadım."
dedi. Şayet müslüman olmadan cariye ile cinsel ilişki kurmak müslümanlara haram
olsaydı bu sözün bir anlamı olmazdı. Cariye de müslüman olmamıştı. Çünkü Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu, Mekke'de esir bulunan bir grup
müslümam kurtarmak için fidye olarak vermişti. Müslüman fidye olarak verilmez.
Özetle, asr-ı saadette cariye ile cinsel ilişki kurmak için onun
müslümanlığının şart koşulduğuna dair sahabeden gelen haberler arasında bir
söze, bir uygulamaya kesinlikle rastlamıyoruz. Doğrusu Hz. Peygamber'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve ashabının tatbikatında Arap esirleri köle
yapma ve müslüman olma şartı getirilmek sizin cariyelik mülkiyeti ile, esir
alınan kadınlarla cinsel ilişki kurma yer almaktadır.
Esir anne ile çocuğunun
arasının ayrılmasını yasaklar ve: "Kim anne ile çocuğunun arasını ayırırsa
Allah da kıyamet günü onunla sevdiklerinin arasını ayırır." buyururdu.
Esirler kendisine getirildiğinde, aralarını ayırmak istemediği için aile
fertlerinin hepsini bir yere verirdi.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
F) HZ.
PEYGAMBER'İN (S.A.) CASUSLAR HAKKINDAKİ TATBİKATI