ZADU’L-MEAD |
ÜÇÜNCÜ KİTAP ADAB VE DUALAR |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
HZ. PEYGAMBER'İN
(S.A.) BAZI DUA VE TAVSİYELERİ
1- Hz. Peygamber'in (s.a.) Nikah
Duaları
2- Sevinip Böbürlenen Kimseye Öğrettiği
Dua
3- Üzüntülü Bir Kimseyi Görünce Ne
Demeli?
4- Uğursuzluğa Karşı Okunacak Bua
5- Kötü Rüya Gören Kimsenin Okuyacağı
Dua
6- Vesveseye Karşı Okunacak Dua
7- Öfkelenen Kimsenin Okuyacağı Dua
8- Hoşlandığı Kimselere Duası
9- Eşek Anırması, Horoz Ötüşü, Yangın
10- Her Toplantıda Allah Zikredilmeli
11- Uykuda Korkan Kimseye Öğrettiği
12- Söylenilmesin! Hoş Karşılamadığı
Sözler
1- Hz. Peygamber'in
(s.a.) Nikah Duaları:
Rivayet edildiğine göre
Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashaba, ihtiyaç hutbesi (duası)nı şu
şekilde öğretmiştir:
"Hamd Allah'a
mahsustur. O'na hamdeder, O'ndan yardım diler, O'nun mağfiret etmesini isteriz.
Nefislerimizin ve kötü amellerimizin şerrinden Allah'a sığınırız. Allah'ın
hidayet ettiğini, kimse saptıramaz. Allah'ın saptırdığım da kimse hidayet
edemez. Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet ederim. Muhammed'in O'nun kulu
ve Rasulü olduğuna şehadet ederim." Daha sonra şu üç ayeti okurlardı:
"Ey inananlar; Allah'tan, O'na yaraşır biçimde korkun ve ancak müslümanlar
olarak ölün."[Al-i İmran, 102], "Ey insanlar; sizi bir tek nefisten
yaratan ve ondan eşini yaratıp ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten
Rabbinizden korkun. Adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve
akrabalık bağlarını kırmaktan sakının.
Şüphesiz Allah, sizi
üzerinizde gözetleyicidir."[Nisa, 1] "Ey inananlar, Allah'tan korkun
ve doğru söz söyleyin ki Allah işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı
bağışlasın. Kim Allah'a ve Rasul'üne itaat ederse büyük bir başarıya ermiş
olur."
Şu'be diyor ki; Ebu
İshak'a: Bu nikah hutbesi mi, yoksa başka bir hususta mı? diye sordum. Her
ihtiyaç anında okunur, dedi.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "Sizden biri, bir kadın veya bir hizmetçi
veya bir hayvan aldığında, onun alnından tutsun, Allah'a bereketle dua etsin,
Allah'ın ismini zikretsin ve:
Allah'ım! Bunun ve
huyunun hayırlı olmasını Senden diliyorum. Bunun ve huyunun şerrinden Sana
sığınırım, desin. "
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), evlenen bir kişiyi tebrik edeceği zaman:
"Allah mübarek
etsin, seni mutlu kılsın, Allah ömür boyu birlikte mesut ola ak yaşamanızı
ihsan buyursun." derdi.
Allah Rasulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) şöyle buyururdu: "Sizden biriniz ailesine yaklaşacağı
zaman:
'Allah'ın ismiyle
başlarım. Ey Allah'ım! Bizi şeytandan, şeytanı da bize vereceğin zürriyetten
uzak tut!' derse, eğer aralarında bir çocuk olması takdir olunmuşsa, şeytan ona
hiçbir zaman zarar veremez."
2- Sevinip Böbürlenen
Kimseye Öğrettiği Dua:
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ailesi ve malından dolayı sevinip böbürlenen
kişiye şöyle söylerdi:
Enes b. Malik'den (r.a.)
rivayete göre Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Cenab-ı Hak bir kuluna, hanım, mal ve çocuk nimeti ihsan ederse, o kişi:
'Bu Allah'ın dilediği ve ihsan ettiğidir. Allah'ın yardımından başka hiçbir
kuvvet yoktur.' demelidir. Aksi halde ölüm dışında bir afet görür. Nitekim
Cenab-ı Hak: 'Bağına girdiğinde: MaşAllah! Kuvvet yalnız Allah'ındır, deseydin
ya!' buyurmuştur.
3- Üzüntülü Bir Kimseyi
Görünce Ne Demeli?
Hz. Peygamber'den
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) sahih olarak rivayet edildiğine göre şöyle
buyurmuştur: "Kim dini veya dünyevi bir hususta dertli birini görür de:
'Seni uğrattığı dertten
bana afiyet veren ve beni yarattıklarının birçoğundan bu şekilde üstün kılan
Allah'a hamdolsun' derse, o dert onun başına ebediyyen gelmez."
4- Uğursuzluğa Karşı
Okunacak Bua:
Allah Rasulü'nden
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) rivayet edildiğine göre, huzurunda bazı şeylerin
uğursuzluk alameti olarak kabul edilmesinden bahsedildi. Bunun üzerine şöyle
buyurdu: "Bunun en güzeli falfgüzel sÖz)dır; fal (güzel söz) müslümana
zarar vermez. Şayet uğursuzluk sayılmasından dolayı hoşuna gitmeyecek bir şey
görürsen şu şekilde dua yap:
Ey Allah'ım! İyilikleri
getiren ancak Sensin. Kötülükleri çeviren ancak Sensin. Senin kuvvet ve
kudretinden başka kuvvet ve kudret yoktur."
Ka'bu'l-Ahbar daima
şöyle dua ederdi: "Ey Allah'ım! Senin uğur kabul ettiğinden başka uğur
yoktur, Senin hayrından başka hayır yoktur, Senden başka Rab yoktur, Senin
kuvvet ve kudretinden başka kuvvet ve kudret yoktur." Ka'b der ki: Nefsim
kabza-i kudretinde olan Allah'a yemin olsun ki bu dua tevekkülün başı, kulun da
cennetteki hazinesidir. Bu duayı kim okur da, geçip giderse ona hiçbir şeyin
zararı dokunmaz.
5- Kötü Rüya Gören
Kimsenin Okuyacağı Dua:
Rasulullah'tan
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) sahih olarak rivayete göre, şöyle buyurmuştur:
"Salih rüya Allah'tandır. Kötü rüya ise şeytandandır. Kim hoşlanmadığı bir
rüya görürse, sol tarafına üç kere tükürür gibi tuh desin ve şeytandan Allah'a
sığınsın. Bu surette o rüya ona zarar vermez. Bu rüyayı hiç kimseye de
anlatmasın. Eğer güzel bir rüya görürse, sevinsin ve sadece sevdiği kimseye
anlatsın."
Yine hoşlanmadığı bir
rüya gören kimseye Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem), diğer yanına
dönmesini ve namaz kılmasını emretmiştir.
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) kötü rüya gören kişilere, beş şey emretmiştir: 1)
Sol tarafına tükürür gibi tuh demesini, 2) Şeytandan Allah'a sığınmasını, 3)
Hiç kimseye anlatmamasını, 4) Diğer yanına dönmesini, 5) Namaz kılmasını.
Bunları yaptığında kötü rüya ona zarar vermez; aksine bu hareketler, rüyanın
şerrini uzaklaştırır.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "Rüya tabir olunmadığı müddetçe kuşun
ayağındadır. Tabir olunduğunda ise tahakkuk eder. Rüya ya sevilen bir dosta
veya rüya tabirinde isabetli görüşleri olan bir kişiye anlatılmalıdır."
Hz. Ömer'e (r.a.) bir
rüya anlatıldığında: "Ey Allah'ım! Şayet hayırlıysa bize, şerli ise
düşmanlarımıza olsun." derdi.
Rasulullah'tan
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle rivayet edilmiştir: "Kime bir rüya
anlatılırsa, bu kimse, rüya görene; hayırdır, desin."
Rivayet edildiğine göre
Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem), rüya gören kişiye, rüyasını tabir
etmeden önce "hayır görmüşsün" der, sonra tabir ederdi.
Abdürrezzak, Ma'mer -
Eyyub - İbn Sirin kanalıyla şöyle naklediyor: Hz. Ebu Bekir (r.a.) bir rüya
tabir edeceği zaman: Şayet rüyan doğruysa, şöyle şöyle olacak, derdi.
6- Vesveseye Karşı
Okunacak Dua:
Salih b. Keysan,
Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe b. Mes'ud'dan, o da İbn Mes'ud'dan merfu olarak
şöyle rivayet etmiştir: Ademoğlumın kalbine bir meleğin, bir de şeytanın etkisi
vardır. Meleğin etkisi hayır va'detmesi, hakkı tasdik etmesi, ibadetlerinin
sevabını umması, şeklinde tezahür eder. Şeytanın etkisi ise şerri va'detmesi,
hakkı tekzib etmesi, hayırdan umut kesmesidir. Kalbinizde meleğin etkisini
bulduğunuzda Allah'a hamdedip fazlım vermesini dileyin. Fakat şeytanın etkisini
hissettiğinizde, Allah'a sığının ve O'ndan size mağfiret etmesini
dileyin."
Osman b. Ebi'l-As, Hz.
Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem): Ya Rasulallah! Şeytan benimle,
namazım ve kıraatim arasına girdi, deyince, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Bu, Hinzeb denilen şeytandır. Onu hissettiğinde ondan Allah'a
sığın ve sol tarafına üç defa tükürür gibi tuh de." buyurdu.
Sahabe-i kiram Hz.
Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "Bizden biri kalbinde inanç
yönünden kötü birşey hissediyor. Onu anlatmasından yanıp kül olması daha
iyidir." diye şikayette bulundular. Bunun üzerine Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) "Allahu ekber, Allahu ekber. Şeytanın
hilesini vesveseye çeviren Allah'a hamdolsun.'' buyurdu.
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), "Bu Allah mahlukatı yarattı. Öyleyse
Allah'ı kim yarattı?" diyerek failler (sebebler)'in devir ve teselsülü
vesvesesine tutulan kişiye şu ayeti okumasını irşad buyurdu:
O (Allah) Evvel'dir,
Ahir'dir; Zahir'dır, Batın'dır. Ve herşeyi bilendir."[Hadid, 3]
Ebu Zümeyl Semmak b.
el-Velid el-Hanefi, İbn Abbas'a "Kalbimde (inanç yönünden) bulduğum şey
nedir?" sordu. ibn Abbas, o nedir? dedi. O'na "Allah'a yemin olsun ki
ondan bahsedemem." dedim. Bunun üzerine İbn Abbas "O bir şüphe
midir?" deyince "evet" dedim, İbn Abbas, bana şöyle dedi: Allah,
"Eğer sana indirdiğimizden şüphede isen, senden önce Tevrat'ı okuyanlara
sor." (Yunus, 94) ayetini indirinceye kadar hiç kimse şüpheden
kurtulamamıştı. İbn Abbas, bana: Nefsinde bir şüphe bulduğun zaman, "O
(Allah) Evvel'dir, Ahir'dir, Zahir'dir ve Batın'dır. O her şeyi bilendir."
de, dedi.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem), ashabı bu ayet ile hemen ve imali fikre muhtaç olmadan batıl
olan teselsülün butlanına irşad buyurdu. Aynı şekilde irşad buyurdu ki,
mahlukatın yaratılış sebeblerinin teselsülü, başlangıç itibariyle O'ndan önce
hiçbir şey olmayan "el-Evvel"e kadar gider, bu teselsül sonuç
itibariyle, O'ndan sonra başka bir son olmayan "el-Ahir"e dayanır, zuhuru
kendisinin üstünde hiçbir şey olmayan yüceliktedir. Batın oluşu ise, O'nun
altında hiçbir şeyin bulunmadığı bir ihatadır. Şayet O'ndan önce bir şey
olsaydı, varlığında bir müessir olurdu. Ve elbette o şey Hallak olan Rab
olurdu. Hiç şüphesiz iş, şu vasıflan taşıyan mutlak kudret sahibi bir varlıkta
sonuçlanır: Mahluk olmayan bir Halık, kendisinden başkasına muhtaç olmayan,
herşey kendisine muhtaç olan, zatiyle kaim, herşey O'nunla kaim, zatiyle
mevcut, her şey O'nunla mevcut, başlangıcı olmayan kadim, O'ndan başka her şey
yokluktan (Adem) var olan, zatıyla baki herşeyin bekası O'nun bekası ile olan.
İşte O, O'ndan önce hiçbir şeyin olmadığı el-Evvel, O'ndan sonra hiçbir şeyin
olamayacağı el-Ahir, O'nun üstünde hiçbir şeyin olamayacağı ez-Zahir, O'nun
altında hiçbir şeyin olamayacağı el-Batın'dır.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "İnsanlar, biri şu şekilde sorana kadar soru
sormaya devam edecekler: Bu Allah bütün mahlukatı yarattı. O halde Allah'ı kim
yarattı? Böyle bir soru kimin kalbinden geçerse Allah'a sığınsın ve bu şekilde
düşünmeyi bıraksın." Zira Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: "Eğer
şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah'a sığın.
Çünkü O, senin sığındığını işiten, niyetini de çok iyi
bilendir."[Fussilet, 36]
Şeytan iki nevidir.
Açıkça görülen insandan şeytan. Görülmeyen cinsi olan cinden şeytan. Bundan
dolayı Cenab-ı Hak, Nebi'sine (Sallallahu aleyhi ve Sellem) insandan olan
şeytanın şerrinden, ondan yüz çevirerek, terkederek, en uygun bir yolla
yanından uzaklaştırarak; cinden olan şeytanın şerrinden de, Allah'a sığınarak
korunmasını emretmiştir. Her iki cins şeytanın hilelerini ve onların şerrinden
kurtulmanın yollarını, A'raf, Mü'minun ve Fussilet surelerinde bildirmiştir.
Okumak ve zikretmek suretiyle yapılan istiaze, cin şeytanlarının şerrini
uzaklaştırmanın en güzel yoludur. Terketmek yüz çevirip aldırış etmemek ve
uygun bir biçimde uzaklaştırmak ise insan şeytanlarının şerrini uzaklaştırmanın
en güzel yoludur.
Nitekim şair şöyle
demiştir:
"Şeytanı boyun eğdirmek
için istenilen en güzel şey; ya Allah'a sığınmadır veya uygun bir biçimde onu
uzaklaştırmaktır. Birincisi, görünmeyen senanın şerrinden kurtuluş çaresidir.
İkincisi de görünen şeytanın şerrinden kurtuluş ilacıdır."
7- Öfkelenen Kimsenin
Okuyacağı Dua:
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem); öfkeli birisine, gazap ateşini abdest alarak,
ayakta ise oturarak, oturuyorsa yatarak, Allah'ın rahmetinden koğulmuş Şeytanın
şerrinden Allah'a sığınarak söndürmesini emretmiştir.
Gazap ve şehvet, Ademoğlunun
kalbinde, ateşten birer parça olarak bulunduğundan, Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bunların; abdest, namaz ve şeytanın şerrinden Allah'a
sığınmakla söndürülmesini emretmiştir. Nitekim Cenab-ı Hak: "Kendi
nefislerinizi unuttuğunuz halde insanlara iyiliği mi
emrediyorsunuz?"[Bakara, 44] buyurmuştur. Şiddetli şehvet, gazab hükmünde
kabul edilmiştir. Bu sebeple şehvet azgınlığı ateşinin, sabır ve namazdan
yardım alınarak söndürülmesini; şeytanın dürtüşlerinden de O'na sığınılmasını
emretmiştir. Günahların hepsi, gazap ve şehvetten kaynaklanır. Gazap kuvvetinin
varacağı en son nokta adam öldürmek; şehvet kuvvetinin en son noktası ise
zinadır. Bu sebeple Cenab-ı Hak, adam öldürmekle zinayı bir araya getirmiş ve
En'am, İsra, Furkan, Mümtehine surelerinde onları yan yana zikretmiştir.
Maksad; Cenab-ı Hak'ın,
kullarım, gazab ve şehvet kuvvetinin şerrinden, ancak namazla ve O'na
sığınmakla kurtulabileceklerinin belirtilmesidir.
8- Hoşlandığı Kimselere
Duası:
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem), sevdiği bir şey gördüğünde: "Nimetiyle hayırlı şeyleri
tamamlayan Allah'a hamdolsun."; hoşlanmadığı bir şey gördüğünde de:
"Her halükarda hamd, Allah'adır." derdi.
Allah Rasulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem), yanına yaklaşan kişiye, sevdiği ve uygun gördüğü şekilde dua
ederdi. İbn Abbas (r.anhuma) abdest suyunu hazırladığında Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Allah'ım! Onu dinde fakih kıl. Ve ona
te'vili öğret." diye dua etmişti.
Bir gece seferinde,
bineğinin üzerinde uyuduğundan dolayı düşecek gibi eğilen Hz. Peygamber'e, gece
boyunca hiç uyandırmaksızın destek veren Ebu Katade'ye (r.a.) Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Peygamberini koruduğun gibi Allah da seni
korusun." diye dua etmişti.
Allah Rasulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Kendisine iyilik yapılan kişi,
iyiliği yapana: 'Allah seni dünya ve ahirette hayırla mükafatlandırsın.' derse,
şüphesiz ona karşı en güzel övgüsünü yapmış olur."
Abdullah b. Ebi
Rabia'dan borç para (mal) aldı, daha sonra da borcunu ödedi ve şöyle buyurdu:
"Allah seni, aileni ve malım mübarek kılsın. Çünkü daha önce yapılan bir
yardımın mükafatı, ancak o şahsı övmek ve borcunu da ödemekle Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Cerir b. Abdullah'ın Zü'l-Halasa'da bulunan Devs
kabilesinin putunu yok etmesinden dolayı Cerir'in kabilesi Ahmeslilerin
atlarını ve süvarilerini beş kere tebrik etmiştir.
Hz. Peygamber'e bir
hediye takdim edildiğinde» onu kabul eder ve fazlasıyla karşılığını verirdi.
Şayet hediyeyi kabul edemeyecekse, hediyeyi takdim eden kişiye özür beyan
ederdi. Nitekim Sa'b b. Cessame'ye, kendisine av eti takdim ettiği sırada:
"Biz onu reddetmiyoruz, fakat biz ihramlı bulunuyoruz." diyerek
gönlünü almıştı. En doğrusunu bilen Allah'tır.
9- Eşek Anırması, Horoz
Ötüşü, Yangın:
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ümmetine, eşek anırmasını işittiklerinde, Hakk'ın rahmetinden
koğulmuş şeytanın şerrinden Allah'a sığınmalarını; horozların ötüşünü
işittiklerinde de Allah'ın lütfunu istemelerini emretmiştir.
Rivayet edildiğine göre
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), yangın görüldüğünde tekbir
getirilmesini emretmiştir. Çünkü tekbir, ateşi söndürür.
10- Her Toplantıda Allah
Zikredilmeli:
Allah Rasulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem), bir toplantı yapıldığında Allah (c.c.) zikredilmeksizin
dağılmaktan hoşlanmazdı. Şöyle buyurmuştur: "Bir meclisten Allah'ı
zikretmeksizin kalkan bir topluluk ancak eşek leşi gibi kalkmış olun"
Allah Rasulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "Allah'ın zikredilmediği bir yerde oturan
kişiye Allah'tan bir nedamet ve hasret ulaşır. Yine içinde Allah'ın
zikredilmediği bir yatağa uzanan kişiye de Allah'tan bir nedamet ve hasret
ulaşır. "
Bir başka rivayetinde
ise şöyledir: "Allah'ın zikredilmediği bir yola giren kişiye ancak
pişmanlık vardır."
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "Kim bir topluluğun arasına gelir de çok
gürültü yapar ve oturduğu yerden kalkmadan: --Sübhaneke Allahumme ve bi hamdike
Eşhedu en la ilahe illa ente, Estağfiruke ve etubu ileyk-- duasını okursa; o
mecliste işlediği bütün günahları mağfiret olunur. "
Ebu Davud'un Sünen'inat
ve Hakim'in Müstedrek'inde rivayet olunduğuna göre; Hz. Peygamber, bir
meclisten kalkıp gitmek istediğinde, bu duayı okudu. Bunun üzerine bir adam: Ya
Rasulallah; daha önce hiç söylemediğin bir sözü söylemiş oldun, deyince, Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Okuduğum dua, bu mecliste
işlenen günahlara keffarettir." diye buyurdu.
11- Uykuda Korkan
Kimseye Öğrettiği
Halid b. Velid (r.a.),
gece uyuyamadığından şikayet edince Hz. Peygamber (s.al Yatağına yattığında şu
duayı oku, buyurdu;"Ey yedi kat göğün ve gölgelendirdiklerinin Rabbi, yedi
kat yerin ve üzerinde taşıdıklarının Rabbi, şeytanların ve saptırdıklarının Rabbi
olan Allah'ım! Bütün yaratıklarının şerrinden, bana saldırmaları ve
zulmetmelerinden beni koru. Senin yardımın yüce, övgün büyük, Senden başka da
ilah yoktur."
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashab-ı kirama, korktukları zaman şu duayı okumaların
öğretmiştir:
"Allah'ın
gazabından, kullarının şerrinden, şeytanların dürtmelerinden, benim yanıma
sokulmalarından, Allah'ın tam olan kelimelerine sığınırım."
Rivayet edildiğine göre,
bir adam Hz. Peygamber'e, uykusunda korktuğundan şikayet etmişti. Bunun üzerine
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): Yatağına gittiğinde şu duayı oku,
diyerek yukarıdaki duayı öğretti. Adam duayı okuyunca bu korkusu kayboldu.
12- Söylenilmesin! Hoş
Karşılamadığı Sözler:
"Midem
bulandı" veya "içim bozuldu" yerine; "fenalaştım"
demeyi tavsiye etmiştir.
Üzüm'ün (mü'minin kalbi
manasına geldiğinden) "Kerm" ismiyle adlandırılmasını yasaklar ve:
"Kerm demeyin, fakat İneb ve Halebe deyin. " buyururdu.
"İnsanlar helak
oldu" denmesinden hoşlanmaz ve: "Böyle diyen kişi, insanların en
perişanı olmuştur." derdi. "İnsanlar bozuldu", "zaman
bozuldu" ve benzeri tabirler de bu manadadır.
"Allah ve falan ne
güzel diledi" denmesinden nehyeder, bunun yerine; "Allah ne güzel
diledi, daha sonra falan ne güzel diledi." denmesini isterdi. Bir
keresinde, "Allah ve sen ne güzel dilediniz." diyen birine, Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sen beni Allah'a denk mi
tutuyorsun?! Sadece 'Allah ne güzel diledi' desene!" demiştir.
Yine bu manada şu tabir
de vardır ki bu, yukarıdakinden daha çirkin ve kötüdür: "Şayet Allah ve
falan olmasaydı, iş böyle olmazdı.", "Ben, Allah ve falancayla
birlikteyim.", "Allah'a ve falana sığınırım.", "Bana
Allah'ın ve falancanın koruması yeter.", "Ben Allah'a ve falana
dayanırım." Ve bunları söyleyen kişi, o söylediği falancayı Allah'a (c.c.)
denk tutmuş olur.
"Şu veya bu
yıldızın doğmasından dolayı yağmur yağdı." demek yerine, "Allah'ın
fazlı ve rahmetinden dolayı yağmur yağdı.*' demeyi tavsiye etmiştir.
Allah'tan gayrısına
yemin etmekten de nehyetmiştir. Sahih olarak rivayet edildiğine göre,
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah'tan
başkasına yemin eden kişi, Allah'a şirk koşmuştur."
Bir kişinin yemininde,
başkası için; "Şayet şöyle yaparsa o yahudidir veya hıristiyandır veya
kafirdir." demesinden de nehyederdi.
Bir müslümana, "Ey
kafir" diye hitap edilmesinden nehyetmiştir.
Padişaha
"Meliklerin Melik'i" denmesinden nehyetmiştir ki, buna göre
"Kadıların kadısı" demekten de nehyetmiş oluyor.
Efendi, köle ve cariyesine
"kulum", "cariyem"; köle de efendisine "Rabbim"
dememeli; bunun yerine efendi, köle ve cariyesine: "oğlum",
"kızım" demeli; köle de, efendisine "beyefendim",
"hanımefendim" demelidir.
Esen rüzgara
sövülmemesi, aksine Allah'tan rüzgarın hayrım ve sürükleyip getirdiği şeyin
hayrını dilemek, şerrinden de Allah'a sığınmak gerekir.
Sıtmaya sövmekten de
nehyetmiş ve buyurmuştur ki: "Sıtma Ademoğullarının hatalarını körük
demirin pasını giderdiği gibi siler süpürür."
Horoza sövmekten'de
nehyetmiştir. Rasulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sahih olarak rivayet
edildiğine göre şöyle buyurmuştur: "Horoz'a sövmeyiniz. Çünkü horoz
insanları sabah namazına kalkmaları için ikaz eder."
Cahiliye dönemindeki
iddialara ve neseb üstünlüklerine insanları davet etmek mesela; kabilelere,
kabile taassubuna, soyla övünmeye davet etmek de nehyedilmiştir. Bunun
zamanımızdaki misalleri ise şunlardır: Mezheb, tarikat ve şeyhlere taassubla
bağlanmak, nefsani heva ve taassubla bazı alimleri diğerlerine üstün tutmak, sırf
kendi ona müntesib olduğundan dolayı milleti ona davet etmek, onun peşinden
gitmek, onun yüzünden insanlara düşmanlık edip, insanları onunla ölçmek. İşte
bunların hepsi cahiliyet davalarının kalıntılarıdır.
Gecenin ilk karanlığı
veya akşamla yatsı arası manasına gelen "işa" kelimesi yerine, gece
karanlığı veya gecenin ilk üçte biri, yatsı vakti manasına olan
"ateme" kelimesinin daha fazla kullanılması "işa"
kelimesini unutturmuştur.
Müslümana sövmekten, üç
kişinin bulunduğu bir yerde iki kişinin gizlice fısıldaşmalarından bir kadının,
kocasına başka bir kadının güzelliklerinden bahsetmesinden de nehyetmiştir.
Bir kişinin, duasında:
"Ya Rabbi, şayet dilersen beni affet, istersen merhamet et." demesini
nehyetmiştir.
Çokça yemin etmekten
nehyetmiştir.
Gökte görülen
gökkuşağına "kavs-i kuzah" denilmesini, (kuzah şeytanın bir ismi
olduğundan) hoş karşılamamıştır.
Kişinin, "Allah'ın
yüzü suyu hürmetine" diyerek dua etmesini hoş karşılamamıştır.
Medine'ye Yesrib denmesi
de nehyedilmiştir.
Bir adama, zaruret
olmadıkça, karısını niçin dövdüğünün sorulmasını nehyetmiştir, "Ramazanın
tamamını oruçlu geçirdim.", "Gecenin tamamını ibadetle
geçirdim." denmesinden de nehyetmiştir.
Kinaye ile kullanılması
gerektiği halde, açık olarak söylenilmesi mekruh olan cümleler:
Kişinin, birisine:
"Allah (dünyadaki) bekanı uzatsın.", "Günlerini devamlı
kılsın.", "Bin sene yaşayasın." gibi sözleri söylemesi
mekruhtur.
Oruçlu olan bir kişinin:
"Mührü kafirin ağzında olanın hakkına yemin olsun ki" demesi
mekruhtur.
Vergilere (mükus),
"hukuk" demek; Allah yolunda infak ettiği şeyler için: "Şu
kadar, bu kadar borçlandım, zarar ettim" demek, "Şu dünyada şu kadar
çok mal infak ettim" demek mekruhtur.
Kendisine fetva sorulan
bir müftünün, hakkında helal veya haramlığına dair nas olmayan ictihadi
meselelerde: "Cenab-ı Hak şunu helal kıldı, bunu haram kıldı" demesi
mekruhtur.
Kur'an ve Sünnet
delilleri, lafzi zahirler ve mecazlar olarak isimlendirilemez. Çünkü bu şekilde
isimlendirilirse hürmeti kalblerden silinmiş olur. Bu, özellikle kelamcı ve
felsefecilerin şüpheli şeyleri "akli kesinlikler" diye
isimlendirmeleri gibidir. Allah'tan başka bir ilah yoktur, zira bu, çok kötü
bir tesmiyedir. Nitekim bu türlü ikili, çarpık isimlendirme, akılların,
dinlerin, dinin dünyanın bozulmasına sebeb olmuştur.
Kişinin ailesiyle nasıl
cima yaptığını, kendisiyle ailesi arasında olan gizli şeyleri, akılsız, sefih
kişilerin yaptığı gibi anlatması da mekruhtur.
Şu cümleler de mekruh
olan kullanışlardır: Senedsiz, kaynaksız sözleri, "zannettiler,"
"rivayet ettiler", "dediler" ve benzeri lafızlarla
nakletmek.
Sultana, "Allah'ın
halifesi" veya "yeryüzünde Allah'ın naibi" demek de mekruhtur.
Zira halife ve naib, gaib olan birisinin yerine nasbedilir. Halbuki Allah Teala
hazretleri, ailesinden uzak olan (gaib) kişinin halifesi, mü'min kulunun
vekilidir.
"Ben",
"bana ait", "benim katımdan" kelimeleriyle azgınlaşmaktan
son derece sakınmalısın. Zira bu üç lafız da İblis, Firavun ve Karun'un
ayaklarının kaydığı kelimelerdir. İblis: "Ben ondan daha
hayırlıyım.", Firavun; "Mısır'ın mülkü ve saltanatı benimdir.",
Karun ise; "Ben bu mülkü, benim katımda bulunan ilimle elde ettim."
demiştir. "Ben" kelimesinin en güzel kullanılışı, "Ben günahkar,
hatalı, af dileyen, günahını itiraf eden bir kulum" gibi yerlerde;
"bana ait" kelimesinin en güzel kullanılışı; "Günah, suç,
meskenet, fakirlik, hakirlik bana aittir." gibi yerlerde; "benim
katımdan" kelimesinin en güzel kullanılışı ise: "Ciddiyetimi, şakamı,
hatamı, kastımı ve benim katımdan sadır olan herşeyi mağfiret et."
cümlelerindedir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
HZ. PEYGAMBER'İN
(S.A.) CİHAD KONUSUNDAKİ TUTUMLARI