ZADU’L-MEAD

DÖRDÜNCÜ KİTAP

PEYGAMBER'İN (S.A.) CİHADI

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

HZ. PEYGAMBER'İN (S.A.) CİHAD KONUSUNDAKİ TUTUMLARI

 

1- Hz. Peygamber'in (s.a.) Cihadı En Üstün İdi:

2- O Her Zaman Cihadda İdi:

3- Nefisle Cihad:

4- Cihad Bir İmtihandır:

5- Gerektiği Gibi Cihad:

6- Cihadın Basamakları:

7- Hicret:

 

1- Hz. Peygamber'in (s.a.) Cihadı En Üstün İdi:

 

Cihad, yüce İslam tepesinin zirvesi ve kubbesi olup mücahidlerin cennetteki makamları da en yüksek makamlar olduğundan ötürü -ki dünyada üstünlük mücahıdlere ait olduğu gibi dünya ve ahirette en üstün olanlar da onlardır- Allah Rasulü (s.a.) cihadın tam tepe noktasında, doruğunda idi ve ulaşılabilecek bütün türlerine egemendi. Allah yolunda kalb ve gönülle, davet ve anlatımla, kılıç ve mızrakla gerektiği gibi layıkıyla cihad etmiştir. O'nun yaşamının saatleri kalbiyle, diliyle ve eliyle cihad etmekle dopdoluydu. Bundan dolayı alemlerde adı en çok anılan, adı en yüce ve Allah katında kadri en muazzam olan O'dur.

 

 

 

2- O Her Zaman Cihadda İdi:

 

Allah Teala, peygamber olarak gönderdiği vakitten itibaren O'na cihadı emretti. Buyurdu ki: "Dileseydik her kasabaya bir uyana gönderirdik. Sen, kafirlere uyma ve onlara karşı büyük bir cihad (=mücadele) ver.[Furkan, 51-52] Mekke'de inen ( = Mekki) surelerden olduğu halde Allah, bu surede hüccet (= deliller ortaya koyma), anlatım ve Kur'an'ı tebliğ suretiyle kafirlere karşı cihad açılmasını emretmiştir. Münafıklarla cihad da aynı şekilde yalnızca hücceti tebliğ iledir. Yoksa onlar zaten müslumanların otoriteleri altındadırlar. Allah buyuruyor ki: "Ey Peygamber! Kafirler ve münafıklarla cihad et. Onlara karşı sert davran. Onların barınakları cehennemdir. Kalacakları o yer ne kötüdür!" [Furkan, 51-52]

 

Münafıklarla cihad, kafirlerle cihaddan daha güçtür. Bu, ümmetin seçkinlerinin ve peygamberlerin varislerinin cihadıdır. Bu cihadı yeryüzünde ayakta tutanlar birtakım fertlerdir; bu konuda iş birliği yapanlar ve dayanışma, yardımlaşma içinde bulunanlar sayı bakımından oldukça az iseler de, bu kimseler, Allah katında kadri en yüce olanlardır.

 

En üstün cihad şekillerinden biri, karşı koyan kimsenin şiddet ve zorbalığını göze alıp -mesela, kendisinden eza ve cefa gelmesinden korkulan birinin yanında- gerçeği söylemektir ve bundan en büyük nasiplen olan peygamberlerdir. Allah'ın salat ve selamı onlara olsun. Bu konuda da en mükemmel ve en kusursuz cihad, Peygamberimize (s.a.) aittir.

 

 

 

3- Nefisle Cihad:

 

Hz. Peygamber'in (s.a.): "Mücahid, Allah'a itaat yolunda ne/siyle cihad edendir. Muhacir, Allah'ın yasakladığı şeylerden hicret edendir" hadisinde buyurduğu üzere dış alemde Allah düşmanlarıyla yapılan cihad, kulun, Allah'ın zatı konusunda nefsiyle yaptığı cihadın bir uzantısı olduğundan nefis ile cihad, dış alemdeki düşmanla cihaddan önde gelir ve ona temel teşkil eder. Zira kişi ilk olarak, emrolunduğunu yapması ve yasaklandığını bırakması için nefsiyle cihad etmez, Allah yolunda ona karşı savaşmazsa dış alemdeki düşmanıyla cihad etmesi mümkün olmaz. İçindeki düşmanı onu otoritesi altına almış, ona baskın gelmiş ve kendisi de o düşmana karşı cihad etmemiş, Allah yolunda onunla savaşmamış iken düşmanıyla cihad etme ve ondan intikam alma imkanını nasıl elde edebilir? Hatta böyle bir kimse nefsiyle cihada çıkmadıkça düşmanıyla cihada çıkamaz.

 

İşte bu iki düşmanla cihad etme konusunda kul imtihana çekilmektedir. Bunların arasında bir üçüncü düşman daha vardır ki, onunla cihad etmeden bu ikisiyle cihad etmesi mümkün olmaz. O düşman bunlar arasında durmakta ve kulu bu iki düşmanla cihad etmekten alıkoymakta, savaşı bırakmaya teşvik etmekte, onu oyalamaya çalışmakta ve devamlı surette onun hayaline bu iki düşmanla cihad ederken karşılaşacağı zorluklan, terkedeceği nazları, kaçıracağı zevklen ve iştah kabartan şeyleri getirir durur. O düşmanla cihad etmeden bu iki düşmanla cihad etmesi mümkün değildir. Onunla cihad, bu iki düşmanla cihadın temelidir. İşte o düşman şeytandır. Allah Teala: "Şüphesiz şeytan sizin bir düşmanınızdır. Öyleyse onu düşman edinin." buyurmaktadır.[Fatır, 6] Onu bir düşman edinme emri, -sanki o bıkmaz usanmaz ve alınıp verilen nefesler sayısınca (geçen sürede) kul ile savaşmaktan geri durmaz bir düşman imişçesine- onunla cihad etme ve savaşma yolunda olanca çabayı sarfetmeye bir tenbihtir.

 

 

 

4- Cihad Bir İmtihandır:

 

işte kul, bu üç düşmanla savaşıp cihad etmekle emrolundu; bu dünyada onlarla savaşmakla sınandı ve Allah'tan kendisine bir imtihan, bir deneyim olmak üzere bu düşmanlar onun üzerine salındı. Allah bu cihad için kula yardım, mühimmat, destekçiler ve silah vermiştir. Aynı zamanda kulun düşmanlarına da yardım, mühimmat, destekçiler ve silah vermiştir. Her iki grubu birbiriyle imtihan etmiş; kimilerini diğerlerine bir sınama vasıtası kılmış ve böylece onların haberlerini denemiş ve bu imtihanla O'nu ve Peygamberlerini dost edinenlerle şeytan ve taraftarlarını dost edinenleri birbirinden ayırmıştır. Nitekim Allah Teala buyuruyor ki:

 

"Sabredecek misiniz diye sizi birbirinizle sınarız. Rabbin herşeyi görür. "[Furkan, 20]

 

"işte böyle! Şayet Allah dileseydi, elbet onlardan kendisi öç alırdı. Ancak sizi birbirinizle denemek için (cihadı emretmiştir.) [Muhammed, 4]

 

"Andolsun, sizi, içinizden cihada çıkanları ve sabredenleri meydana çıkarıp haberlerinizi açığa vuruncaya kadar deneyeceğiz." [Muhammed, 33]

 

Allah kullarına kulaklar, gözler, akıllar ve güçler vermiş; onlara kitaplar göndermiş, peygamberlerini göndermiş; melekleriyle onların imdadına yetişmiş, meleklere: "Ben sizinleyim, inananlara direnme gücü verin." buyurmuş [Enfal, 12] ve böylece onlara, düşmanlarıyla savaşta kullar için en muazzam bir yardım şeklini emretmiştir. Kullara haber vermiştir ki, şayet Allah'ın emirlerini yerine getirirlerse hem Allah'ın düşmanlarına, hem de kendi düşmanlarına karşı sürekli yardım göreceklerdir; eğer düşmanı onların üstüne sarmışsa, emirlerinden bir kısmını terketmelerinden ve O'na karşı isyankar tutumlarından dolayı salmıştın Sonra Allah onların ümidini kırmamış, onları ümitsizliğe düşürmemiş, aksine onlara, işe yeni baştan başlamalarını, yaralarını tedavi etmelerini, ve düşmanlarına karşı koymaya, hücum etmeye geri dönmelerini emretmiştir ki, böylece düşmanlarına karşı onlara yardım etsin ve zafere ulaştırsın. Allah kullarına haber vermiştir ki, kendisi, onların içinden takva sahipleriyle, iyilik yapanlarla, sabredenlerle ve inananlarla birliktedir; inanan kullarını, kendilerini savunamayacakları bir biçimde savunacaktır. Hatta Allah'ın onları savunmasıyla düşmanlarına karşı muzaffer olacaklardır. Eğer Allah'ın savunması olmasa düşmanları onları ezer geçer, köklerini kazırlardı...

 

Onların bu şekilde savunulması imanları ve imanlarının gücü oranındadır. İman güçlü olursa savunma da güçlü olur. Hayır bulan Allah'a hamdetsin; hayırdan başkasını bulan ise ancak kendisini kınasın.

 

 

 

5- Gerektiği Gibi Cihad:

 

Allah kullara, kendisinden gerektiği gibi sakınmalarını nasıl emretmişse, gerektiği gibi kendi yolunda cihad etmelerini de öylece emretmiştir. Nasıl ki, O'ndan gerektiği gibi sakınmak O'na itaat edilip isyan edilmemesi, adının anılıp unutulmaması, kendisine şükredilip nankörlükte bulunulmaması ise gerektiği gibi cihad etmek de kulun, kalbini, dilini ve uzuvlarını Allah'a teslim etmek için nefsiyle cihad etmesi ve böylece kendine ait, kendi başına buyruk değil bütünüyle Allah'a ait ve Allah'la birlikte olması; va'dini yalanlamak, emrine isyan etmek ve yasakladığım yapmak suretiyle şeytanı ile cihad etmesidir. Zira şeytan ona ümitler va'deder; mal, şöhret gibi gelip geçici şeyler temenni ettirir, fakir düşmekten korkutur, kötülükleri emreder, takva ve hidayetten iffet ve sabırdan, hasılı imanın bütün güzel huylarından men eder. Kul, şeytanın va'dini yalanlamak ve emrine isyan etmek suretiyle onunla cihad eder ve böylece bu iki cihaddan bir güç, kuvvet ve destek alır; onun sayesinde Allah sözünün en üstün olması için Allah düşmanlarıyla dış alemde kalbiyle, diliyle, eliyle ve malıyla cihad eder.

 

"Gerektiği gibi cihad etme" sözünün ne anlama geldiği konusunda selef alimleri farklı sözler söylemişlerdir: İbn Abbas: "Bu yolda olanca çabayı sarfetme ve Allah yolunda hiç kimsenin kınamasından korkmama" diyor; Mukatil: "Allah için gerektiği gibi amel edin, O'na gerektiği gibi ibadet edin, anlamındadır" diyor. Abdullah İbnü'l-Mübarek ise: "Nefs ve heva ile mücahede etmektir." diyor. Bu iki ayet, güç yetirilemeyecek bir şeyi emretmeyi içermektedir zannıyla ayetlerin mensuh olduğunu söyleyenler isabet etmemişlerdir. "Gerektiği gibi cihad etme." ve "gerektiği gibi sakınma" haddi zatında her kulun gücünün yettiği şeydir. Bu da mükelleflerin kudret ve acziyet, bilgi ve cehalet konularındaki durumlarının çeşitliliğinden ötürü farklılık arzeder. Şu halde "gerektiği gibi sakınma" ve "gerektiği gibi cihad etme" güçlü, kuvvetli ve bilgili kimseye nisbetle başka bir şey; aciz, cahil ve zayıf kimseye nisbetle daha başka bir şeydir. Bunu emrettikten sonra Allah, peşinden: "O, sizi seçmiştir ve dinde sizin için bir zorluk, bir darlık kırmamıştır."[Hac, 78] cümlesini nasıl getirdi bir düşün! Hem aksine cihadı, herkesi kapsayacak şekilde geniş kılmıştır. Nitekim rızkını da her canlıyı kapsayacak şekilde vermiştir. Kula, kulun gücünün yeteceği şeyi yüklemiş ve yine kula, kendisine yetecek nzık vermiştir. Kul, mükellefiyetine güç yetirir; nzkı da kendisine yeter. Allah hiçbir şekilde kuluna, dinde herhangi bir darlık kırmamıştır. Hz. Peygamber (s.a.): "Müsamahakar, kolay bir hanif dini ile gönderildim." buyurmuştur. Yani bu din tevhid konusunda dosdoğru, amelde müsamahakar ve kolaydır.

 

Allah Teala dini, rıziklandırması, affı ve bağışlaması konularında kullarına son derece genişlik tanımış; ruh, bedende kaldığı müddetçe onlara tevbe etme imkanı vermiş; tevbe edebilmeleri için güneş batıdan doğuncaya kadar kapamayacağı bir kapı açmış; her bir günah için onu yok edecek bir keffaret olarak bir tevbe, bir sadaka yahut günahı silen bir iyilik yahut da haram kıldığı herşeye karşılık onlar için o şeye bedel, ondan daha faydalı, daha hoş, daha lezzetli bir şeyi helal kılmıştır; bu helal olan şey o haramın yerine geçer ve böylece kul haramdan müstağni kalır; helal ona yeterli olur, dar gelmez. Allah, kulları kendisiyle imtihan ettiği her bir zorluk için birisi o zorluktan önce, diğeri sonra olmak üzere iki kolaylık yaratmıştır. Artık "Bir zorluk, iki kolaylığa asla galip gelemez. " Allah Teala'nın kullarına karşı tutumu böyle olduğuna göre, takat getiremeyecekleri ve güç yetiremeyecekleri şeyden öte onların kapasitelerini aşacak bir şeyle onları nasıl mükellef tutar?

 

 

 

6- Cihadın Basamakları:

 

Bu anlaşıldıysa, şu halde cihad dört basamaktır:

 

1- Nefis ile cihad,

2- Şeytanla cihad,

3- Kafirlerle cihad,

4- Münafıklarla cihad.

 

Nefis İle cihad da yine dört basamaktır:

 

Birincisi: Doğru yolu ve hak dini öğrenme konusunda nefis ile cihad ki gerek dünyada, gerekse ahirette nefsin kurtuluş ve mutluluğu bu hak dine bağlıdır. Bu dini bilmeyi kaçırırsa her iki cihanda da bedbaht olur.

 

İkincisi: Bu hak dini ve doğruyolu öğrendikten sonra onun gereğince davranma konusunda nefis ile cihad. Aksi halde amelsiz sade bilgi ona zarar vermese de bir fayda da sağlamaz.

 

Üçüncüsü: İnsanları bu dine çağırma ve bilmeyenlere onu öğretme konusunda nefis ile cihad. Aksi halde Allah'ın indirdiği hidayeti ve açıklamaları saklayan kimseler durumuna düşer. İlmi, ona fayda vermez ve Allah'ın azabından onu kurtarmaz.

 

Dördüncüsü: Allah'a çağırmanın zorluklarına ve halkın eziyetine karşı sabretme ve bütün bunlara Allah için tahammül gösterme konusunda nefis ile cihad. Kişi bu dört basamağı tamamladığı vakit rabbanilerden olur. Zira selef, bir alimin "rabbani" ismine hak kazanması için hakkı bilip, onunla amel etmesinin ve onu öğretmesinin gerekli olduğunda hemfikirdirler. İşte ancak bilip amel eden ve öğreten kimse göklerin melekutunda "ulu kişi" diye çağrılır.

 

Şeytanla Cihad:

 

Şeytanla cihad iki basamaktır:

 

1- Şeytanın, kulun içine attığı iman konusunda k; he ve kuşkularını defetmek üzere cihad etme.

 

2- Kulun içine attığı bozuk iradeleri ve arzulan defetme konusunda şeytanla cihad. Birinci cihadın sonunda yakin (= kesin inanç), ikincisinin sonunda da sabır oluşur. Allah Teala: "Sabredip ayetlerimize kesin inanmalarından ötürü aralarından, emrimizle onları doğru yola ileten önderler çıkardık."'[Secde, 24] buyurarak din önderliğine ancak sabır ve kesin inançla ulaşılabileceğini haber vermiştir. Sabır bozuk iradeleri ve arzulan, kesin inanç ise şüphe ve kuşkuları defeder.

 

Kafirler ve Münafıklarla Cihad:

 

Kafirler ve münafıklarla cihad ise dört basamaktır:

 

1- Kalble,

2- Dille,

3- Malla,

4- Canla,

 

Kafirlerle cihad özellikle el iledir. Münafıklarla cihad ise özellikle dil dir.

 

Zalimler, bid'atçiler ve kötü işler yapanlarla cihad ise üç basamaktır: 1- Gücü yeterse el ile, 2- Yetmezse dile intikal eder, 3- Ona da gücü yetmezse kalbiyle cihad eder. İşte toplam cihadın on üç basamağı bunlardır. "Gazaya çıkmadan ve içinden gazaya çıkmayı kurmadan ölen kimse münafıklığın bir şubesi üzere ölmüş olur."

 

 

 

7- Hicret:

 

Cihad ancak hicretle, hicret ve cihad da ancak imanla tamam olur. Allah'ın rahmetini umanlar bu üçün hakkını verenlerdir. Allah Teala buyuruyor ki: "inananlar, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler; işte onlar Allah'ın rahmetini umarlar. Allah sonsuz bağışlayıcı ve merhamet edicidir."[Bakara, 218]

 

İman herkese farz olduğu gibi yine herkese her vakit iki hicret farzdır: 1- Tevhid, ihlas, bağlılık, tevekkül, korku, ümit, muhabbet ve tevbe ile Allah Teala'ya hicret. 2- Emrine uymak ve boyun eğmek, verdiği haberi doğrulamak, emir ve haberini başkalarının emir ve haberlerine tercih etmek suretiyle Allah'ın Rasulü'ne hicret. "Kimin hicreti Allah'a ve Rasulüne ise işte onun hicreti Allah'a ve Rasulü'nedir. Kimin hicreti dünyalık bir şeye ise onu elde eder, yahut bir kadına ise onunla evlenir. Onun hicreti, hicret etmiş olduğu şeyedir."

 

Hz. Peygamber (s.a.) kişinin, Allah'ın zatı konusunda nefsiyle cihad etmesini ve şeytanına cihad açmasını farz kılmıştır. Bütün bunlar farz-ı ayındır; bu konuda hiç kimse, kimse adına bir şey yapamaz. Kafirler ve münafıklarla cihad konusunda ise şayet cihaddan beklenen amaç yerine gelmiş olursa ümmetin bir kısmının cihad etmesi yeterli olabilir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

A) HZ. PEYGAMBER'İN (S.A.) DAVETE BAŞLAMASI