ZADU’L-MEAD |
ÜÇÜNCÜ KİTAP ADAB VE DUALAR |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
HZ. PEYGAMBER'İN
(S.A.) YOLCULUK ADABI
1- İstihare Duası
2- Yolculuğa Çıkışı
3- Ashabını Uğurlaması
4- Yol Arkadaşlığı
5- Yolculuk Duaları
6- Yolculuktan Dönüşü
7- Yolculuktan Dönene
Sarılması
1- İstihare Duası:
Hz. Peygamber'den
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) sahih olarak nakledildiğine göre şöyle
buyurmuştur: "Sizden biriniz bir işe yürekten karar verdiğinde, farz
değil, (istihare niyetiyle) nafile olarak iki rekat namaz kılsın. Namazdan sonra
şöyle dua etsin:
"Ya Rab! Hakkımda
hayırlısını bildiğin için, katından hayırlısını bildirmeni dilerim. Her şeye
gücün yettiğinden, tarafından beni güçlendirmeni dilerim. Ya Rab! Hayırlı
olanın açıklığa kavuşmasını ve takdirini Senin o büyük fadl ve kereminden
isterim. Allah'ım! Senin her şeye gücün yeter; halbuki benim yetmez. Sen
herşeyi bilirsin, halbuki ben bilmem. Şüphesiz Sen, aklımızın kuşatamadığı
herşeyi pek yakından bilirsin. Ya Rab! Şu karar verdiğim iş, dinim, dünyam ve
ahiretim için hayırlı ise -ki bunu bildiğinde şüphe yoktur-, bana nasib et,
beni buna muvaffak kıl, kolaylaştır ve mübarek kıl. Eğer bu işim, dünya ve
ahiretimde benim için kötü ise onu benden, beni de ondan uzaklaştır. Hayırlısı
neredeyse bana onu takdir et, beni onunla hoşnud et!"
Hadisin ravisi Cabir
(r.a.) der ki: İstihare eden kişi, duanın "iş" denilen yerinde
isteğini ismen zikreder. Hadisi Buhari rivayet etmiştir.
Cahiliye araplarmın kuş
uçurmalarına ve müşriklerin çektikleri kur'aların bir benzeri olan fal
oklarıyla kısmet aramalarına karşı Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
bu duayı ümmetine talim buyurdu. Cahiliye araplan fal oklanyla gaybda kendileri
için taksim olunan şeyi bilmek istiyorlardı. Bu sebeple buna
"istiksam=kısmet aramak" adı verildi. Bu, kasm kelimesinin istifal
babıdır. Buradaki "sin" taleb içindir.
İşte bu batıl şeylerin
yerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem); tevhid, muhtaciyet,
ubudiyet, tevekkül, hayrın tamamı kabza-i kudretinde olan, iyilikleri O'ndan
başkasının getirmediği, kötülükleri de O'ndan başkasının geriye çevirmediği,
kuluna bir rahmet kapısı açtığında hiçbir kimsenin ona mani olamadığı, rahmet
kapısını da bir kapattı mı, hiçbir kimsenin artık onu ne uğurla ne de yıldız
doğmasına bağlayarak o rahmetin kendisine ulaşmasını sağlayamadığı Allah'tan
(c.c.) isteme manasında bu duayı tavsiye etmiştir.
İstihare duası,
bereketli, mutluluk getirici, kendileri için Allah tarafından iyilikler takdir
edilmiş olan mesut ve muvaffak kişilerin talihidir. Bu, Allah ile beraber diğer
bir tanrı edinen ve pek yakında kimin doğru olacağını bilecek olan müşrik, şaki
ve yardımdan mahrum kişilerin talihi değildir.
İstihare duası; Allah'ın
(c.c.) varlığının ikrarını, O'nun ilim, irade ve kudret gibi kemal sıfatlarının
ikrarını, rububiyetinin ikrarını, işini O'na havale etmeyi, yalnız O'ndan
yardım dilemeyi, O'na tevekkül etmeyi, nefsinin esaretinden kurtulmayı, O'nun
kuvvet ve kudretinden başka kuvvet ve kudret bulunmadığını, kulun, nefsinin
faydasına olan şeyi bilmekten, ona muktedir olmaktan ve onu istemekten aciz
olduğunu itiraf etmesini içine almaktadır. Ve bütün bunların Veli'sinin,
Halik'inin ve Hak olan ilahının elinde, kudretinde olduğunu bilmeyi öğretir.
Ahmed b. Hanbel'in
Müsned'inde, Sa'd b. Ebi Vakkas'ın (r.a.) rivayetine göre Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır: "Ademoğlunun mutluluğu,
istihare yapması ve sonucunda da Allah'ın hükmüne razı olmasıyladır.
Ademoğlunun mutsuzluğu ise istihareyi terketmesi ve sonucunda da Allah'ın
hükmüne kızmasıyladır."
Kader'in iki şeyi
kuşatarak nasıl meydana geldiğini düşünmelisin: 1) Olayın meydana gelmesinden
önce yapılan istiharenin içinde bulunan tevekkül, 2) Olayın meydana gelmesinden
sonra Allah'ın hükmüne razı olmaktır. Bu ikisi mutluluğun nişanesi ve delilidir.
Mutsuzluğun nişanesi ve
delili ise kişinin, olayın meydana gelmesinden önce tevekkül ve istihareyi
terketmesi, olayın meydana gelmesinden sonra da Allah'ın hükmüne kızmasıdır.
Tevvekkül, olayın
meydana gelmesinden önce yapılır. Kaza kesinleşip tamamlanınca kulluk,
Müsned'de de ifade edildiği gibi, Allah'ın hükmüne (kazaya) razı olmayı
gerektirir. Nesai, meşhur olan bu istihare duasına şu cümleyi ilave etmiştir:
"Ya Rab! Kazadan sonra sonuca razı olmayı Senden diliyorum." Olay
meydana geldikten sonra kazaya razı olunması, olay meydana gelmeden önce kazaya
razı olmaktan daha güzeldir. Çünkü kişi, bazen olay meydana gelmeden kazaya
razı olacağım ifade ederse de olay meydana geldikten sonra kararını
değiştirebilir. Halbuki olay meydana geldikten sonra kişi kazaya razı olursa,
"hal" veya "makam ehli" olur.
İstihareden maksat,
Allah'a tevekkül etmek, O'na işini havale etmek, O'nun ilim ve kudretiyle
kısmet aramak, O'nun kulu için seçtiği şeyi güzel bulmaktır. Bunlar, Allah'ın
hükmüne razı olmanın gereklerindendir. iman halavetini tatmamış bir kişi, her
ne kadar olaydan sonra Allah'ın hükmüne razı olsa da, onun durumu böyle
değildir. İşte kişinin tevekkül etmesi ve sonucunda da Allah'ın hükmüne razı
olması, onun saadetinin alametidir.
2- Yolculuğa Çıkışı:
Beyhaki ve diğerleri,
Enes b. Malik'ten (r.a.) şöyle söylediğini naklediyor: Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) hiçbir yolculuğa şöyle dua etmeden oturduğu
yerden kalkıp gitmezdi: "Allah'ım! Yolculuğa başladım, Sana yöneldim, Sana
sığındım, Sana tevekkül ettim. Allah'ım! Güvencem Sensin. Umudum Sensin.
Allah'ım! Beni meşgul eden, meşgul olmadığım ve benden daha iyi bildiğin
şeylerde bana destek ol. Teminatın yüce, övgün büyük, Senden başka ilah yoktur.
Allah'ım! Bana takva azığı lutfeyle. Günahımı bağışla. Her nereye yönelirsem
beni daima hayra yönelt." Daha sonra yolculuğa çıkardı.
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bineğine bindiğinde, üç defa tekbir getirir ve;
"Bunları emrimize veren Allah'ın şanı ne yücedir; yoksa bizim takatimiz
bunlara yetmezdi. Biz, elbette Rabbimize döneceğiz"[Zuhruf, 13] ayetini
okur, daha sonra şöyle dua ederdi: "Allah'ım! Bu yolculuğumuzda Senden
iyilik ve takva diler, bize Senin razı olacağın işlere muvaffak kılmanı
isteriz. Allah'ım! bu yolculuğumuzu bize kolaylaştır. Uzak yolumuzu yakmlaştır.
Allah'ım! Seferde dost, geride kalan ailem için de halife ancak Sensin.
Allah'ım! yolculuğumuzda bize arkadaş, geride kalan ailemize halife ol"
Seferden döndüğünde de aynı duayı, "Tevbekar olarak, günahlarımızdan
dönerek, Rabbimize kulluk ve O'na hamdederek geri geldik." cümlelerini
ekleyerek yapardı.
Ahmed b. Hanbel'in
rivayetine göre ise Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle dua
ederdi: "Yolculukta arkadaş, geride kalan ailemize halife ancak Sensin.
Allah'ım! Yolculuktaki darlıktan, dönülecek yerin tasasından Sana sığınırım.
Allah'ım! Yolumuzu bize kısalt. Yolculuğumuzu bize kolaylaştır."
Yolculuktan dönmek
istediğinde şöyle dua ederdi: "Tevbekar olarak, günahlarımızdan dönerek
Rabbimize kulluk ve O'na hamdedederek geri geldik." Evine geldiğinde de:
"Tevbe ederek, tevbe ederektir dönüşümüz. Bizi günahımızla başbaşa
bırakmayan Rabbımızadır yönelişimiz." derdi.
Sahih-i Müslim'de
rivayet edildiğine göre Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yolculuğa
çıkacağı zaman şöyle dua ederdi: "Allah'ım! Yolculuğun zorluklarından,
dönülecek yerin tasasından, bolluktan sonraki yoksulluktan, mazlumun anından,
ailem ve malımda kötü manzarayla karşılaşmaktan Sana sığınırım."
Allah Rasulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) hayvanına binmek için ayağını özengiye koyduğu zaman
"Bismillah" der, bineğin sırtında doğrulduğu zaman üç defa
"Elhamdülillah", üç defa "Allahu ekber" der, daha sonra
"Bunları emrimize veren Allah'ın şanı ne yücedir; yoksa bizim takatimiz bunlara
yetmezdi. Biz, mutlaka Rabbımıza döneceğiz."[Zuhruf, 13] ayetini okur;
sonra yine üç defa "Elhamdülillah", üç defa "Allahu ekber"
üç defa "Subhanallah" der, daha sonra da: "Senden başka ilah
yok. Sanın ne yücedir. Ben zalimlerden oldum. Sanı yüce olan Allah'ım! Ben
nefsime zulmettim, beni bağışla. Zira günahları ancak Sen bağışlarsın."
diye dua ederdi.
3- Ashabını Uğurlaması:
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabını sefere uğurladığında her birine şöyle
derdi: "Dinini, emanetini ve işlerinin akıbetini Allah'a emanet
ederim."
Hz. Peygamber'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına bir adam geldi ve: Ya Rasulallah! Sefere
çıkmak istiyorum. Beni hayır duanızla azıklandırınız, dedi. Allah Rasulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunun üzerine: "Allah seni takva ile
azıklandırsın." dedi. Adam: Bir dua daha yap, dedi. Allah Rasulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) "Günahım da bağışlasın." dedi. Adam:
Bir dua daha yap, dedi. Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "Nerde
bulunursan hayra kavuşmayı sana kolaylaştırsın." Dedi.
Bir adam Allah Rasulü'ne
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): Ben seyahata çıkmak istiyorum ne tavsiye
buyurursunuz? dedi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) da: "Sana
Allah'tan korkmanı ve her yüksek bir yere çıktığında 'Allahu ekber' demeni
tavsiye ederim." dedi. Adam dönüp gidince Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Ey Allah'ım! Varacağı yeri ona yakmlaştır. Yolculuğunu da asan
kıl." diye dua etti.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ve ashabı, tepelere çıktıklarında tekbir getirirler,
indiklerinde ise tesbih ederlerdi. Namazda da aynı tertip gözetilmiştir.
Enes b. Malik (r.a.) der
ki: Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yüksek bir yere veya bir tepeye
çıktığında: "Allah'ım! Her türlü yüksekliğin üstünde yükseklik Sana
aiddir. Yine her türlü övgünün, hamdın üstünde hamd Sana mahsustur." diye
dua ederdi.
Allah Rasulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) hac yolculuğunda vakur bir şekilde yürürdü. Geniş bir yer
bulduğunda, yürüyüşe orada devam ederdi ve daima; "Melekler, yanlarında
köpek ve çıngırak bulunanlara yol arkadaşlığı yapmazlar." derdi.
4- Yol Arkadaşlığı:
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yolculuk için gece tek başına yola çıkmayı hoş
karşılamaz ve: "Şayet insanlar tek başına olmanın sakıncasını bilselerdi,
hiçbir kimse tek başına gece yola çıkmazdı." Derdi.
Bir kişinin arkadaşı
olmadan seyahata çıkmasını hoş karşılamazdı. Rivayet edildiğine göre Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Bir kişi bir şeytandır, iki
kişi de iki şeytandır. Üç kişi ise topluluktur."
5- Yolculuk Duaları:
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) daima şöyle buyururdu: "Sizden birisi bir yerde
konakladığında, yaratıklarının şerrinden Allah'ın tam kelimelerine sığınırım,
desin. Çünkü bu duayı okuyana, konakladığı yerden ayrılıncaya kadar hiçbir şey
zarar veremez." Müslim rivayetinde ise şöyledir: "Kim bir yerde
konaklar da; yaratıklarının şerrinden Allah'ın tam kelimelerine sığınırım,
derse, konakladığı yerden ayrılıncaya kadar hiçbir şey ona zarar veremez.
Ahmed b. HanbeFin Hz.
Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rivayetine göre Allah Rasulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) herhangi bir gazveye veya seyahata çıktığında,
gece olunca şöyle dua ederdi: "Ey yer! Senin ve benim Rabbim Allah'tır.
Senin şerrinden, içinde bulunanın şerrinden, içinde yaratılanın şerrinden,
üzerinde yürüyenin şerrinden Allah'a sığınırım. Her türlü arslan, yılan ve
akrebin şerrinden, belde sakinlerinin şerrinden, doğuranın ve doğanın şerrinden
Allah'a sığınırım."
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) daima şöyle derdi: "Siz otların bolluk zamanında seyahat
ettiğinizde, develere yerden nasiplerini veriniz (onları otlak yerinde
otlatınız). Kıtlık zamanında seyahata çıktığınızda da açlıktan develerin ilikleri
kurumadan erken davranınız." Diğer bir rivayetinde ise hadis şu
şekildedir: "Yolculuğu hızlandırınız. Geceleyin konakladığınız zaman da
yoldan uzaklasınız. Çünkü yol, hayvanların yolları ve haşaratın
barınağıdır."
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), girmek istediği bir köyü gördüğü zaman şöyle dua
ederdi: '*Ey yedi kat göğün ve gölgelendirdikleri şeylerin, yedi kat yerin ve
üzerinde taşıdıklarının, şeytanların ve saptırdıklannın, rüzgarın ve uçurup
dağıttığı şeylerin rabbi Allah'ım! Senden bu beldenin ve sakinlerinin hayırlı
olmasını dileriz. Bu beldeden ve içindekilerin şerrinden Sana sığınırız."
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) seyahatta şafak söktüğünde şöyle dua ederdi:
"Allah'a olan hamdimizi ve hoş yorgunluğumuzu işiten işitsin. Ey bizim
Rabbimiz! Ateşten Allah'a sığınmış olarak bu yolculuğumuzda bize arkadaşlık yap
ve bizi üstün kıl."
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) düşmanın eline geçmesi endişesinden dolayı, düşmanın
bulunduğu memlekete Kur'an ile seyahat yapılmasından nehyederdi.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) takriben 12 mil mesafe dahi olsa, bir kadının mahremi
olmaksızın yolculuğa çıkmasından nehyederdi.
6- Yolculuktan Dönüşü:
Rasululah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) yolcuya, seyahat sebebi olan ihtiyacını giderdikten sonra
evine çabuk dönmesini emredirdi.
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) herhangi bir seferden dönerken, arazide her
yüksek yer üzerinde üç kere tekbir alır, daha sonra da şöyle derdi:
"Bir tek Allah'tan
başka ilah yoktur. O'nun ortağı yoktur. Mülk O'nundur. Hamd O'nadır. O herşeye
Kadirdir. Dönenler, tevbe edenler, ibadet edenler, Rabbımiza hamdedenler
bizleriz. Allah va'dini doğruladı. Kuluna yardım etti. Allah tek başına düşman
ordularını hezimete uğrattı.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) uzun süre uzak kaldıktan sonra, kişinin evine gece
gelmesinden nehyederdi.
Sahihayn'da rivayet
edildiğine göre: Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ailesinin yanına,
ya kuşluk vaktinde veya öğle ile akşam arasındaki bir vakitte girerdi.
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) seferden döndüğünde ehl-i beytinden olan
çocuklarla birlikte karşılanırdı. Abdullah b. Cafer (r.a.) diyor ki: Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir keresinde bir seferden dönmüştü. Ben önüne
geçirildim. Beni önüne aldı. Sonra torunu Fatıma'nın (r.anha) oğlu ya Hasan
veya Hüseyin (r.anhuma) getirildi. Onu da arkasına aldı. Abdullah b. Cafer
(r.a.) diyor ki: Böylece bir hayvanın üzerinde üç kişi olduğumuz halde
Medine'ye girdik.
7- Yolculuktan Dönene
Sarılması:
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) seferden dönen kişiye sarılırdı. Gelen kişi akrabasından,
ehl-i beytinden olursa öperdi. Zühri, Urve yoluyla Aişe'den (r.anha) şunları
nakletmiştir: Zeyd b. Harise (r.a.) Medine'ye geldiğinde Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) benim evimdeydi. Zeyd geldi ve kapıyı çaldı. Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) elbisesini çekerek çıplak halde Zeyd'e kıyam
etti. Allah'a yemin olsun ki ne bundan önce, ne de bundan sonra Hz. Peygamber'i
çıplak olarak görmüştüm. Hemen Zeyd'e sarıldı ve onu öptü.
Hz. Aişe (r.anha) der
ki: Cafer ve arkadaşları (r.anhum) Habeşistan'dan döndüklerinde, Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu karşıladı, iki gözünün arasını öptü ve ona
sarıldı.
Şa'bi der ki:
Rasulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabı bir seferden döndüklerinde
birbirlerine sarılırlardı.
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) herhangi bir seferden döndüğünde, önce mescide
gelir, hemen iki rekat nafile namaz kılardı.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
HZ. PEYGAMBER'İN
(S.A.) BAZI DUA VE TAVSİYELERİ