ZADU’L-MEAD |
ÜÇÜNCÜ KİTAP ADAB VE DUALAR |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
HZ. PEYGAMBER'İN
(S.A.) DUALARI
1- Çok Dua Edişi
2- Uyandığında Yaptığı Dualar
3- Evinden Çıktığında Yaptığı Dualar
4- Mescide Girdiğinde Yaptığı Dualar
5- Sabah ve Akşam Okuduğu Dualar
6- Giyinirken Yaptığı Dualar
7- Evine Girişinde Yaptığı Dualar
8- Tuvalete Girerken Yaptığı Dualar
9- Abdest Dualan
10- Ezan Duaları
11- Teşrik Tekbirleri
12- Hilali Gördüğünde Yaptığı Dualar
13- Yemek Duaları
1- Çok Dua Edişi:
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Allah'ı zikretme hususunda yaratılmışların en
üstünü idi. Hatta her söylediği Allah'ı zikir ve ona yakın şeyler idi.
Emretmesi, yasaklaması, ümmet için hüküm koyması Rasulullah'ın, Allah'ı
zikretmesiydi. Cenab-i Hakk'ın isim ve sıfatlarından, hükümlerinden ve
fiillerinden, vaadlennden ve tehditlerinden haber vermesi hep Rasulullah'ın
Allah'ı zikretmesiydi. Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Allah'ı
nimetleriyle övmesi, yüceltmesi, hamd ve tesbih etmesi hep O'nu zikirdi. Allah'tan
istemesi ve O'na dua etmesi, Allah'tan ümitvar olması ve korkması da zikirdi.
Sükut edip susması da Allah'ı kalbi ile zikretmesiydi. Her anında, her halinde
Allah'ı zikrederdi. Alıp verdiği nefeslerle birlikte Allah'ı zikrederdi.
Ayakta, otururken, yatarken, yürürken, binerken, yolculukta, konaklamasında,
seferinde ve ikametinde hep zikir halinde idi.
2- Uyandığında Yaptığı
Dualar:
Uyandığında şöyle derdi:
"Bizi ölümümüzden
sonra dirilten Allah'a hamdolsun. O'nun huzurunda toplanacağız.
Hz. Aişe anlatıyor: Gece
uyandığında on defa tekbir getirir, on defa hamd eder, ve on defa:Allah'ı
hamdiyle eksikliklerden tenzih ederim.", on defa: "Melik ve Kuddus
olan Allah'ı eksikliklerden tenzih ederim." der, on defa istiğfar eder, on
defa la ilahe illallah der, bundan sonra da on defa:
"Allah'ım! Dünya
sıkıntısından ve kıyamet sıkıntısından Sana sığınırım." der ve tekbir
getirip namaza başlardı.
Yine Hz. Aişe anlatıyor:
Geceleyin uyandığında şöyle derdi:
"Senden başka ilah
yoktur. Seni eksikliklerden tenzih ederim. Allahım! Günahlarımı bağışlamanı
isterim, rahmetini dilerim. Allah'ım! ilmimi artır. Beni hidayete eriştirdikten
sonra gönlümü dalalete meylettirme. Bana katından bir rahmet ihsan eyle.
Şüphesiz Sen, ziyadesiyle ihsan edensin." Her iki hadisi de Ebu Davud
rivayet etmiştir.
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) uykudan uyanan kişinin ne demesi gerektiğim de
bildirmiştir: Uykudan uyandığında:
"Tek Allah'tan
başka ilah yoktur. O'nun ortağı yoktur. Mülk O'nundur. Hamd O'nadır. O herşeye
kadirdir. Allah'a hamdolsun. Allah'ı bütün eksikliklerden tenzih ederim.
Allah'tan başka ilah yoktur. Allah en yücedir. Güç ve kuvvet ancak
Aliyyü'l-Azim olan Allah'a aittir." der, sonra da: "Allah'ım, beni
bağışla." derse veya bir başka şekilde dua ederse, duasının kabul
olunacağını; abdest alıp namaz kıldığında namazının kabul olunacağını haber
vermiştir. Buhari rivayet etmiştir.
İbn Abbas, Rasulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında geçirdiği geceyi anlatıyor: Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) uyandığında başını gökyüzüne doğru kaldırdı ve
"Göklerin ve yerin yaratılışında...Allah'ın varlığını gösteren deliller
vardır." ayetinden başlayarak Al-i İmran suresinin son on ayetini okudu ve
şöyle dua etti:
'Allah'ım! Hamd Sana.
Göklerin, yerin ve bunların içindekilerin nurusun Sert; Hamd Sana. Göklerin,
yerin ve bunların içindekilerin idarecisisin Sen, Hamd Sana. Sen Hak'sın.
Va'din haktır. Sözün gerçektir. Sana kavuşmak haktır. Cennet haktır. Cehennem
haktır. Peygamberler haktır. Muhammed haktır. Kıyamet haktır. Allah'ım! Sana
teslim oldum. Sana inandım. Sana tevekkül ettim. Sana sığındım. Sana yöneldim.
Davamı sana açtım ve Senin hakemliğine baş vurdum. Yapmış olduğum ve yapacağım
gizli - aşikar bütün günahlarımı bağışla. İlahım Sensin. Senden başka ilah
yoktur. Güç ve kuvvet ancak Aliyyü'l-Azim olan Allah'a aittir." Hz. Aişe
anlatıyor: Geceleyin kalktığında şöyle derdi:
"Cebrail, Mikail ve
İsrafil'in Rabbi, göklerin ve yerin yaratıcısı, gizliyi aşikarı bilen Allah'ım!
Ayrılığa düştükleri konularda kulların arasında Sen hükmedersin. İzninle hak
yolunda ayrılığa düşüldüğünde beni doğruya ulaştır. Şüphesiz Sen dilediğini
doğru yola eriştirensin."
Hz. Aişe, "Namazına
böyle başlıyordu." demiş de olabilir. Vitir kıldığında namazdan sonra üç
defa: "Melik ve Kuddus olan Allah'ı eksikliklerden tenzih ederim."
der, üçüncü söyleyişinde sesini uzatırdı.
3- Evinden Çıktığında
Yaptığı Dualar:
Evinden çıktığı zaman
şöyle derdi:
"Allah'ın adıyla.
Allah'a tevekkül ettim. Allah'ım! Sapıklığa düşmekten veya düşürülmekten,
ayağımın kaymasından veya kaydırılmasından, zulmetmekten veya zulme uğramaktan,
cehalete düşmekten veya cahil görülmekten Sana sığınının." Hadis sahihtir.
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyuruyor: "Kim evinden çıktığında:
'Allah'ın adıyla.
Allah'a tevekkül ettim. Güç ve kuvvet ancak Allah'a aittir.' derse, kendisine:
Hidayete erdirildin, kifayet olundun ve korundun, denir ve şeytan ondan
uzaklaşır." Hadis hasendir.
ibn Abbas, O'nun yanında
geçirdiği geceyi anlatıyor:
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) sabah namazına şöyle söyleyerek çıktı:
"Allah'ım! Kalbimde
bir nur, dilimde bir nur kıl. Kulağımda bir nur kıl. Gözümde bir nur kıl.
Arkamda bir nur, önümde bir nur kıl. Üstümde bir nur, altımda bir nur kıl.
Allah'ım! Bana büyük bir nur ver."
Fudayl b. Merzuk'un,
Atiyye el-Avfi yoluyla rivayetine göre Ebu Said el-Hudri anlatıyor: Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Evinden namaz kılmak için
çıkıp:
'Allah'ım! Senden
isteyenler hakkı için, beni Sana götüren şu yol hakkı için istiyorum. Ben,
taşkın bir şekilde, kibirlenerek, riyakarlıkla, gösteriş olsun diye çıkmadım.
Ancak gazabından sakınmak ve rızanı kazanmak için çıktım. Beni cehennemden
kurtarmanı, günahlarımı bağışlamam dilerim. Çünkü günahları bağışlayan ancak
Sensin.' diyen bir kimseye Allah, o kimse için istiğfar eden yetmiş bin melek
vekil kılar ve namazım bitirinceye kadar Allah, yüzünü o kulundan çevirmez.
"
4- Mescide Girdiğinde
Yaptığı Dualar:
Ebu Davud'un rivayetine
göre: Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mescide girdiğhv
"Kovulmuş şeytandan
yüce Allah'a, ulu zatına, ezeli hükümranlığına sığınırım." derdi. O böyle
söylediğinde şeytan: Günün geri kalanında benden korundun, der.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Biriniz mescide
girdiğinde Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) salavat okusun ve:
'Allah'ım! Bana
rahmetinin kapılarını aç!' desin. Çıktığında da:
'Allah'ım! Ben Senin
fazlından istiyorum.'' desin
Yine Hz. Peygamber'den
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle rivayet olunuyor:: Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) mescide girdiğinde, Muhammed'e ve ailesine salat
ü selam getirir, sonra da:
"Allah'ım!
Günahlarımı bağışla ve bana rahmetinin kapılarım aç!" diye dua eder;
çıktığında da Muhammed ve ailesine salat ü selam getirir, sonra:
"Allah'ım!
Günahlarımı bağışla ve bana ihsanının kapılarım aç!" diye dua ederdi.
5- Sabah ve Akşam
Okuduğu Dualar:
Sabah namazını kıldığı
zaman, güneş doğuncaya kadar namaz kıldığı yerde oturur ve Allah'ı (c.c.)
zikrederdi.
Sabahladığında ise şöyle
derdi:
"Allah'ım! Senin
sayende sabahladık, Senin sayende akşamladık. Senin sayende yaşayacağız, Senin
sayende öleceğiz. Senin huzurunda toplanacağız. Hadis sahihtir.
Sabahladığında şu duayı
da okurdu:
''Sabahladık, mülk de
Allah'ın olarak sabahladı. Hamd Allah'adır. Bir olan Allah'tan başka ilah
yoktur. O'nun ortağı yoktur. Mülk O'nundur. Hamd O'nadır. O herşeye kadirdir.
Rabbim! Senden, bugünün hayrını ve bugünden sonrasının hayrım dilerim. Bugünün
şerrinden ve bugünden sonrasının şerrinden Sana sığınırım. Rabbim! Tembellikten
ve yaşlılığın kötülüklerinden Sana sığınırım. Rabbim! Cehennem azabından ve
kabir azabından da Sana sığınırım." Akşamladığında ise:
"Akşamladık, mülk de
Allah'a ait olarak akşamladı ..." şeklinde bağlayıp sonuna kadar
yukarıdaki duayı söylerdi. Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir.
Ebu Bekir Siddik (r.a.),
Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem): Bana, sabahladığımda ve
akşamladığımda söyleyeceğim birkaç kelime emret, dedi. Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Gökleri ve yeri yaratan, görüneni ve
görünmeyeni bilen, herşeyin Rabbi, hükümranı ve sahibi Allah'ım! Senden başka
ilah olmadığına şahitlik ediyorum. Nefsimin şerrinden, şeytanın şerrinden ve
şirke düşürmesinden Sana sığınıyorum. Nefsime kötülük yaptığımı veya
kötülüklerimi bir müslümana dokundurduğumu itiraf ediyorum." demesini
buyurdu ve devam ederek: "Bunları sabahladığında, akşamladığında ve
yatağına vardığında hep söyle!" dedi. Hadis sahihtir.
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyuruyor:
"Her günün
sabahında ve her gecenin akşamında, kim üç defa:
'O'nun ismi yanında,
yerde ve gökte hiçbir şeyin zarar veremeyeceği Allah'ın adıyla. O, herşeyi
işiticidir ve bilicidir.' derse ona hiçbir şey, zarar veremez." Hadis
sahihtir.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) şöyle bildiriyor: "Kim sabahladığı ve akşamladığı vakit:
'Rab olarak Allah'a, din
olarak İslam'a, peygamber olarak Muhammed'e razıyım.' derse Allah'ın
kendisinden razı olmasına hak kazanmış olur." Tirmizi ve Hakim, hadisin
sahih olduğunu söylemişlerdir.
Yine Allah Rasulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor: "Kim sabahladığında ve
akşamladığında:
'Allah'ım! Ben, Seni,
arşını taşıyanları, meleklerini ve bütün yaratıklarını şahit tutarak
sabahladım: Sen, kendinden başka ilah olmayan Allah'sın. Muhammed de kulun ve
RasuTündür.' derse Allah o kimsenin dörtte birini, iki defa söylerse yarısını,
üç defa söylerse dörtte üçünü, dört defa söylerse tamamını cehennemden azad
eder." Hadis hasendir.
Yine Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyuruyor: "Sabahladığı vakit:
'Allah'ım! Benim yahut
kullarından biri yanında sabaha çıkan herhangi bir nimet sadece Sendendir.
Ortağın yoktur. Hamd Sanadır. Şükür Sanadır.' diyen kimse, o günün şükrünü eda
etmiş. olur. Kim akşamladığı vakit bunun aynım söylerse, o gecenin şükrünü eda
etmiş olur." Hadis hasendir.
Allah Rasulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) sabahladığında ve akşamladığında şöyle dua ederdi:
"Allah'ım! Senden,
dünya ve ahirette afiyet isterim. Dinim, dünyam, ailem ve malım hakkında af ve
afiyet dilerim. Allah'ım! Ayıplarımı gizle. Korkularımdan emin kıl. Allah'ım!
Beni önümden, arkamdan, sağımdan, solumdan, üstümden koru. Akımdaki yerin
çökmesinden Senin azametine sığınırım." Hakim, hadisin sahih olduğunu
bildirmiştir.
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yine şöyle buyurdu: "Sizden birisi
sabahladığında şöyle desin:
'Biz sabahladık, mülk de
alemlerin Rabbi Allah'a ait olarak sabaha erişti. Allah'ım! Senden, bugünün
hayrını; fethini, yardımım, nurunu, bereketini ve hidayetini dilerim. Bugünün
ve sonrasının şerrinden Sana sığınırım.' Sonra akşamladığında da aynısını
söylesin." Hadis hasendir.
Ebu Davud, Hz.
Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem), kızlarından birine şöyle
söylediğini nakleder: "Sabahladığın vakit şöyle de:
'Allah'ı hamdiyle tesbih
ederim. Güç ve kuvvet, şanı yüce, Sulu Allah'a mahsustur. Allah'ın dilediği
olur, dilemediği olmaz. Biliyorum ki Allah herşeye kadirdir, Allah herşeyi
ilmiyle kuşatmıştır.' Kim bunu sabahladığında söylerse akşama kadar,
akşamladığında söyleyen de sabaha kadar korunur. "
Allah Rasulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Ensar'dan bir adama şöyle dedi:
— Sana, söylediğin zaman
Allah'ın endişeni gidereceği ve borcunu ödeteceği bir söz öğreteyim mi?
— Evet, ey Allah'ın
Rasulü, dedim.
Buyurdu ki:
Sabahladığında ve akşamladığında şöyle de:
"Allah'ım, endişe
ve hüzünden Sana sığınırım. Acizlikten ve tembellikten Sana sığınırım. Korkaklıktan
ve cimrilikten yine Sana sığınırım. Borca batmaktan ve insanların bana galebe
çalmalarından da Sana sığınırım." Ravi diyor ki: Bunları söyledim, Allah
endişemi giderdi ve borcumu ödeme imkanı verdi.
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) sabahladığı vakit şöyle derdi:,
"İslam fıtratı
üzere, ihlas kelimesiyle, Peygamberimiz Muhammed'in (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) dini üzere, müşriklerden olmayan, hanif ve müslim olan babamız
ibrahim'in milleti (dini) üzere sabaha eriştik."
Bu hadisteki "Peygamberimiz
Muhammed'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem)"dini" ifadesi bazı alimlere
problem olmuştur. Fakat bunun hükmü, Rasulullah'ın hutbelerinde ve
namazlarındaki teşehhüdlerinde yer alan "Eşhedü enne Muhammeden
Rasulullah" sözüne benzer sözlerin hükmü gibidir. Zira Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), kendisinin, insanlara Allah'ın bir elçisi
olduğuna iman etmekle mükelleftir. Bunun Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) üzerine farz oluşu, kendilerine peygamber gönderilen kimselere farz
oluşundan daha büyüktür. Çünkü O, hem kendisinin, hem de aralarından çıktığı
ümmetinin peygamberidir ve O, hem kendine, hem de ümmetine Allah'ın bir
elçisidir.
Yine O'nun, kızı
Fatıma'ya şöyle dediği naklonulmuştur: "Sabaha ve akşama çıktığında:
'Ya Hayy, ya Kayyum! Senden,
rahmet ve bereket istiyorum. İşimi yoluna koy ve beni göz açıp kapayıncaya
kadar bile kendi başıma bırakma.' demene dair sana yaptığım nasihati
dinlemekten seni alıkoyan nedir?'' Naklolunduğuna göre Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), afetlere uğramaktan kendine şikayet eden bir
sahabiye: "Sabahladığında:
'Kendime, aileme ve
malıma bismillah' de, başına herhangi bir şey gelmez." Buyurmuştur.
Yine naklolunduğuna göre
Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem), sabahladığında şöyle demiştir:
"Allah'ım! Senden
faydalı ilim, temiz, helal nzik ve kabul edilecek amel niyaz ederim."
Hz. Peygamber'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yine şöyle buyurduğu naklolunmuşum "Kul,
sabahladığında üç defa:
'Allah'ım! Senden gelen
bir nimet, afiyet ve koruma üzere sabahladım. Üzerimdeki nimetini, afiyetini ve
korumanı dünyada da ahirette de tamama eriştir.' der ve akşamladığında da böyle
söylerse Allah'ın bunları kendisine tamamlamasına hak kazanmış olur."
Hz. Peygamber'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: ve akşama
çıktığında her kim yedi defa:
'Kendinden başka ilah
olmayan Allah Teala bana kafidir. O'na tevekkül ettim. O yüce arşın Rabbidir.'
derse, Alan Teala dünya ve ahiretine ait olup kendisini ilgilendiren işlerinde
ona kafidir."
Yine Allah Rasulün'den,
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şu sözleri günün başında söyleyen kişiye akşama
çıkıncaya kadar, günün sonunda söyleyen kişiye de sabaha çıkıncaya kadar bir
bela isabet etmeyeceğini buyurduğu da rivayet edilmiştir:
"Allah'ım, Sen
Rabbimsin. Senden başka ilah yoktur. Sana tevekkül ettim, Sen yüce arşın
Rabbisin; Allah'ın dilediği olur, dilemediği olmaz, güç ve kuvvet ancak sanı
yüce Allah'a mahsustur, O'na aittir. Biliyorum ki; Allah herşeye muktedirdir ve
ilmi ile herşeyi kuşatmıştır. Allah'ım, nefsimin şerrinden ve Senin perçeminden
yakaladığın her yaratıktan Sana sığınırım. Sen bana dosdoğru yolu öğreten
Rabbimsin." Ebu'd-Derda'ya: "Evin yandı" dediler. O da:
"Yanmamıştır. Allah (c.c.) bunu yapmaz. Çünkü Allah Rasulünden (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) işittiğim birtakım sözler var" dedi ve bu hadisi
zikretti.
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurmuştur: "İstiğfarların başta geleni,
seyyidu'l-İstiğfar, kulun:
'Allah'ım! Sen benim
Rabbimsin, Senden başka ilah yoktur, beni Sen yarattın, ben Senin kulunum,
gücüm yettiği kadar ahdim ve va'dim üzereyim, yaptıklarımın şerrinden Sana
sığınırım, üzerimdeki nimetini kabul ve itiraf ederim, günahlarımı da kabul ve
itiraf ederim, beni bağışla, Senden başka günahları bağışlayacak yoktur.'
demesidir. Kim, sabaha çıktığında bunu yakinen inanarak okursa ve o gün ölürse,
cennete girer. Akşama çıktığında bu istiğfan yakinen inanarak okursa ve o gece
ölürse, cennete girer."
"Kim sabaha ve
akşama çıktığında yüz defa: 'Allah'ı hamdiyle birlikte tesbih ederim.' derse,
kıyamet günü söylediğinin benzeri ya da daha fazlasmı söyleyen birileri dışında
kimse onun getirdiğinden daha faziletlisini getiremez."
Yine buyurmuştur:
"Kim sabaha çıktığında on defa:
'Allah'tan başka ilah
yoktur, O'nun ortağı yoktur, mülk O'nundur, hamd O'na mahsustur. O'nun herşeye
gücü yeter' derse; Allah, söylemiş olduğu bu sözler sebebiyle kendisine on
sevap yazar, on günahını bağışlar, on köle azad etmiş gibi olur. Allah o gün
onu kovulmuş şeytandan muhafaza eder. Akşama çıktığında söylerse, sabaha
çıkıncaya kadar benzeri mükafat vardır."
Rasulullah buyurdu:
"Sabahladığı gün yüz defa:
''Yegane Allah'tan başka
tanrı yoktur. O'nun hiçbir ortağı yoktur. Mülk O'nundur. Hamd O'na mahsustur.
O'nun herşeye gücü yeter.'' derse, on köle azad etmiş kadar sevaba girer; yüz
sevab yazılır, yüz günahı silinir; akşam oluncaya kadar o gün şeytandan
muhafaza olunur, ondan daha çok amel işleyen bir adamdan başka hiçbir kimse
onun yaptığından daha faziletlisini yapmış olamaz. "
Müsned'de ve başka
kaynaklarda Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Zeyd b. Sabit'e şunu
öğrettiği ve her sabah okumaları için ailesinden söz almasını emrettiği
kaydedilmiştir:
"Emret Allah'ım,
buyur! Emret ve saadet buyur! Hayır elindedir, Sendendir ve Seninledir ve Sana
aittir. Allah'ım, söylediğim hiçbir söz, yaptığım hiçbir yemin, adadığım hiçbir
adak yoktur ki, Senin isteğin bütün bunların önünde olmasın, dilediğin olur,
dilemediğin olmaz. Güç ve kuvvet Sana mahsustur. Sen herşeye muktedirsin.
Allah'ım! İstediğin hiçbir rahmet yoktur ki, rahmetine bürümek istediğin kişiye
ulaşmasın' okuduğun hiçbir lanet yoktur ki lanet okuduğuna ulaşmasın, Sen benim
dünyada ve ahirette velimsin, Beni müslüman olarak öldür ve salihlerin arasına
kat. Gökleri ve yeryüzünü yoktan var eden, görüneni görünmeyeni bilen, celal ve
ikram sahibi Allah'ım! Bu dünya hayatında Sana söz veriyorum ve Seni şahit
tutuyorum -Sen şahit olarak yetersin- ben şehadet ederim ki: Senden başka ilah
yoktur, Senin ortağın yoktur, mülk Sana aittir, hamd Sanadır ve Sen herşeye
muktedirsin. Muhammed'in, Senin kulun ve rasulün olduğuna da şehadet ediyorum.
Yine Şehadet ederim ki, kıyamet haktır, ve kopacağından şüphe yoktur. Senin
kabirlerdekileri dirilteceğine de şehadet ediyorum. Ve yine şehadet ediyorum
ki: Sen beni nefsime bırakırsan zafiyete, eksikliğe, günaha ve hataya
bırakmışsın demektir. Senin merhametinden başka bir şeye güvenmiyorum.
Günahlarımın, tamamını bağışla, günahları Senden başka bağışlayacak yoktur.
Tevbemi kabul et, şüphesiz Sen tevbeleri çok çabuk kabul eden ve çok merhamet
edensin."
6- Giyinirken Yaptığı
Dualar:
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yeni bir elbise giyeceği vakit onu kendi ismiyle
sarık, gömlek veya rida olarak adlandırırdı, sonra şöyle dua ederdi:
"Allah'ım, hamd
Sanadır, bunu bana, Sen giydirdin. Onun hayırlı olmasını ve yapıldığı amaçta
hayırla kullanılmasını Senden dilerim. Onun şerrinden ve kötü amaçla yapılmışsa
bu amacın şerrinden Sana sığınının." Hadis sahihtir.
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurmuştur: Kim, bir elbise giyer ve:
"Bana bunu giydiren
ve tarafımdan herhangi bir güç ve kuvvet harcamaksızın beni bununla
nzıklandıran Allah'a hamd olsun." derse; Allah geçmiş günahlarını
bağışlar.
Tirmizi, Cami'inde Hz.
Ömer'den naklediyor: Rasulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle söylerken
işittim: "Kim yeni bir elbise giyer ve:
'Avretimi
gizleyebileceğim ve hayatımda onunla süslenebileceğim elbiseyi bana giydiren
Allah'a hamd olsun.' der, sonra da ekşittiği elbisesini çıkartıp tasadduk
ederse, sağ olsun ölü olsun Allah'ın muhafazası ve Allah'ın koruması altında,
Allah'ın yolunda olur." Hz. Peygamber'in (s.a..) Ümmü Halid'e yeni bir
elbise giydirdiğinde, iki defa: "Eskit ve yıprat buyurduğu sahihtir.
Sünen-i İbn Mace'de
geçmektedir: "Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Öz. Ömdr in
üstünde bir elbise gördü de:
— Bu yeni midir, yoksa
yıkanmış mıdır?
— Yıkanmıştır.
— Yenisini giyin,
hamdederek yaşa, şehit olarak öl." buyurdu.
7- Evine Girişinde
Yaptığı Dualar:
Ailesinin yanına, onları
şaşırtacak şekilde farkına varılmadan ansızın girmezdi, aksine ailesi
girişinden haberdar olarak girerdi. Onlara selam verirdi. Girdiğinde hal hatır
sorarak başlar veya onlardan bir şey isterdi. Kimi zaman şöyle derdi:
"Yanınızda yiyecek bir şeyler var mı?" Kimi zaman da mevcut olanlar
önüne getirilinceye kadar susardı.
Hz. Peygamber'den
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) evine döndüğünde şöyle buyurduğu rivayet
edilmiştir:
"Beni koruyan ve
sığındıran Allah'a hamdolsun. Beni yediren ve içiren Allah'a hamdolsun. Bana
iyilikte bulunan ve iyiliğini arttıran Allah hamdolsun. Yarab! Senden beni
cehennemden korumanı dilerim."
Allah Rasulü'nün
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hz. Enes'e şöyle dediği de sabittir:
"Ailenin yanına girdiğinde, selam ver, sana ve ailene bereket olur."
Tirmizi, "Hasen-sahih bir hadistir." demiştir.
Sünen kitaplarında
O'ndan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rivayet olunmuştur! "Kişi evine
girdiğinde:
'Allah'ım Senden,
girişin ve çıkışın hayırlısını isterim. Allah'ın adıyla girdik ve Rabbimiz
Allah'a tevekkül ettik.' desin, sonra ailesine selam versin."
Yine Sünen kitaplarında
şöyle buyurduğu rivayet olunmuştur:
"Üç kişi Allah'ın
gözetimindedir: 1) Allah yolunda cihada çıkan gazi: Allah, ona ölümünü takdir
edip cennete koyuncaya veya sevab ve ganimetten kazandıklanyla döndürünceye
kadar Allah'ın gözetimindedir. 2) Mescide giden: Allah onun ölümünü takdir edip
cennete koyuncaya veya sevap ve ganimetten kazandıklanyla geri döndürünceye
kadar Allah'ın gözetimindedir. 3) Evine selamla giren, Allah'ın
gözetimindedir." Hadis sahihtir.
Yine Hz. Peygamber'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğu sahihtir:
"Kişi evine girer
de, girişi sırasında ve yemek yerken Allah'ı anarsa (yani besmele çekerse);
şeytan, avanesine: 'Size burada gecelemek ve akşam yemeği yok,' der. Eve girer
de, girişi sırasında Allah'ı zikretmezse, şeytan, avanesine: 'İşte
geceleyeceğiniz yer.' der. Yemek sırasında Alla"! anmadığında da: 'İşte
size geceleyeceğiniz yer ve akşam yemeği.' der." Bu hadisi Müslim,
aktarmıştır.
8- Tuvalete Girerken
Yaptığı Dualar:
Sahihayn'da. geçtiğine
göre; Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem), tuvalete girişi| r asında:
"Allah'ım, erkek ve
dişi şeytanlardan maddi ve manevi pisliklerden Sana sığınırım." diyordu.
Ahmed b. Hanbel'in
kaydettiğine göre tuvalete girene, bunu okuma! m emretmiştir.
Yine Hz. Peygamber'den
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) rivayet olunmuştur: İçinizden biriniz tuvalete
gittiğinde: ''Allah'ım! Görünen-görünmeyen, maddi-manevi bütün pisliklerden
kovulmuş şeytandan Sana sığınırım." demeye üşenmesin.
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)den rivayet edilmiştir: "Ademoğullarının
avretlerini cinlerden perdeleyen şey, birinizin tuvalete girdiğinde 'Bismillah'
demesidir."
Hz. Peygamber'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bevlederken kendisine selam veren bir adamın
selamını almadığı sabittir.
Ve Allah Teala'nın
abdest bozarken konuşana hiddetlendiğini şöylece haber vermiştir: "İki
kişi konuşup avretlerini açarak birlikte ayak yoluna gitmesin. Çünkü Allah
Teala bu davranışa hiddetlenir.
Daha önce de geçtiği
gibi Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem), küçük ve büyük abdest
bozarken kıbleyi önüne ya da arkasına almıyordu. Kendisi Ebu Eyyub, Selman-ı
Farisi, Ebu Hureyre, Ma'kıl b. Ebi Ma'kıl, Abdullah b. el-Haris b. Ceze'
ez-Zübeydi, Cabir b. Abdullah ve Abdullah b. Ömer'in -Allah onlardan razı
olsun- rivayet ettikleri hadislerde bunu yasaklamıştır. Bu hadislerin geneli
sahihtir, diğerleri ise hasendir. Bunlarla çelişen hadislerin ise ya senedleri
illetlidir, ya delalet itibariyle zayıftır. Binaenaleyh bu konuda Hz.
Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelen meşhur rivayetlerdeki nehyin açık
( = sarih) ifadesi reddolunamaz. Mesela, Irak'ın Hz. Aişe'den aktardığı hadis
gibi: Rasulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem), insanların cinsel organlarını
kıbleye çevirmeyi mekruh gördükleri söylendi. "Böyle yapmışlar ha!
Tuvaletimin yüzünü kıbleye doğru döndürün!" buyurdu. Hadisi İmam Ahmed
rivayet etmiş ve, mürsel de olsa, ruhsat hususunda rivayet edilen hadislerin en
hasenidir, demiştir. Fakat aralarında Buhari'nin de bulunduğu diğer hadis
imamları hadisi kusurlu bulup sabit görmemişlerdir. İmam Ahmed'in sözü, hadisin
sabit veya hasen olmasını gerektirmez. Tirmizi ise, el-İlelü'l-Kebir adlı
eserinde hadis için: "Ebu Abdullah Muhammed b. İsmail el-Buhari'ye bu
hadisi sordum, 'Hadiste muztariplik vardır, bence sahih olan, bunun Hz.
Aişe'nin kendi sözü olmasıdır' dedi." demektedir.
Ben de derim ki: Hadisin
başka bir illeti daha vardır: Bu da Irak ile Hz. Aişe arasındaki kesintidir,
Irak, Hz. Aişe'den işitmemiştir. Hadisi Abdülvehhab es-Sakafi, Halid
el-Hazza'dan, o bir adamdan, o da Hz. Aişe'den rivayet etmiştir. Hadisin bir
başka illeti de, Halid b. Ebu's-Salt'ın zayıflığıdır.
Yasaklanmadığına dair
hadislerden biri de Cabir hadisidir: "Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ufak abdest bozarken kıbleye yönelinmesini yasaklamıştı, fakat
vefatından bir yıl önce O'nun (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kıbleye yöneliğini
gördüm." Tirmizi, bu hadisi hasen-garib görmüş ve el-İlel'de:
"Muhammed'e, yani Buhari'ye bu hadisi sordum; sahih bir hadistir, onu İbn
ishak'tan başkaları da rivayet etmiştir, dedi." demiştir. Buhari'nin
muradı, şayet hadisin ibn Ishak'tan gelişinin sahih olduğu ise bu bizzat
hadisin sahih olduğunu göstermez. Eğer bizzat hadisin sıhhatini kasdetmişse, o
ayniyle vakidir. Hükmü de "Rasülullah'i (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
Kabe'yi arkasına alarak ihtiyaç giderirken" gördüğünü ifade eden ibn Ömer
hadisinin hükmü gibidir. Bu da altı ihtimal taşır:
a) Yasaklanmasının
kaldırıldığına,
b) Kaldırılmadığına,
yani yasaklandığına.
c) Hz. Peygamber'e
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) has bir davranış olduğuna,
d) Binalara has bir
davranış olduğuna,
e) Yerin veya başka bir
şeyin gerektirdiği bir özürden dolayı olduğuna.
f) Açıklamak için
yapıldığına. Çünkü yasaklama, haram oluşundan değildir.
Bu ihtimallerden
birisini kesin tayinde bulunmaya'yol yoktur. Cabir hadisi, bu ihtimallerden
ikincisine muhtemel değilse de bu ihtimalden ötürü meşhur, açık ve sahih
yasaklama hadislerinin terkedilmesine de yol yoktur. İbn Ömer'in: "Bunu
ancak sahrada (açıkta) iken yasakladı" sözü kendişinin yasaklamayı açık alana
has olarak anlamasındandır, yoksa yasaklayıcı ifadenin aktarılışı değildir. Bu
anlayış, yasağın genel olduğunu söyleyenlerin görüşlerinin açık alanla binayı
ayırdedenleri güç durumda bırakan çelişkiden selamette olması yanında Ebu
Eyyub'un, yasaklamanın genel olduğu şeklinde anlayışına da terstir. Onlara:
"Binalarda kıbleye yönelmeyi caiz kılan engelin ölçüsü nedir?"
denilir. Oysa ayirdedici bir ölçüden söz etmek mümkün değildir. Mutlak olarak
binanın kendisinin bunu caiz kıldığını söylerlerse, küçük abdest bozanla Kabe
arasında binada olduğu gibi uzak veya yakın bir dağın araya girmesi ile açık
alanda da caiz olması gerekirdi. Hem yasaklama kıble yönüne saygı göstermektir
ve bu durum, açıkta olsun, binada olsun fark etmez, bizzat Kabe'ye has bir
özellik de değildir. Nice dağlar ve tepeler, küçük abdest bozanla Kabe
arasında, bina duvarlarının engel olduğu gibi birer engel, hatta daha büyük bir
engel olmaktadırlar. Kıble yönüne gelince, küçük abdest bozanla onun arasında
herhangi bir engel yoktur ve yasaklama bizzat Kabe'ye değil Kabe yönünedir.
Bunu iyi düşün.
Ayak yolundan
çıktığında: "Allah'ım bağışla. derdi.
Yine Hz. Peygamber'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle dediği de rivayet edilmiştir:
"Benden sıkıntıyı
gideren ve bana afiyetler ihsan eden Allah'a hamdolsun." Hadisi İbn Mace
zikretmiştir.
9- Abdest Dualan:
Hz, Peygamber'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), ellerini içinde su bulunan bir kaba koyduğu ve
sonra sahabilere: "Allah'ın adıyla (besmele ile) abdest alın."
buyurduğu rivayet edilmiştir. Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
Cabir'e (r.a.) "Bana bir abdest suyu iste." dediği, su getirilince
de: "Ey Cabir, al, ellerime dök ve 'Bismillah' de!" buyurduğu
sabittir. Cabir (r.a.): Abdest suyunu döktüm ve 'Bismillah' dedim;
parmaklarının arasından suyun fışkırdığını gördüm, diyor."
Ahmed b. Hanbel'in Ebu
Hureyre, Said b. Zeyd ve Ebu Said el-Hudri'den (r.anhum) rivayet ettiğine göre
Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Abdest esnasında besmele
çekmeyen abdest almış değildir." buyurmuştur. Bu hadislerin senedlerinde
zayıflık vardır.
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurmuştur: "Kim güzelce abdest alır, sonra
da:
'Allah'tan başka ilah
olmadığına, O'nun tek olduğuna, ortağı bulunmadığına şehadet ederim.
Muhammed'in O'nun kulu ve rasulü olduğuna da şehadet ederim.' derse, ona
cennetin sekiz kapısı açılır, hangisinden isterse, ondan girer." Hadisi
Müslim kaydetmiştir.
Tirmizi ise bu
şehadetten sonra: "Allah'ım! Beni tevbe edenlerden eyle. Beni (her türlü
maddi-manevi pisliklerden) arınmış kimselerden eyle." duasını da
eklemiştir.
İmam Ahmed de:
"Sonra bakışlarım gökyüzüne çevirdi." ilavesinde bulunmuştur. İbn
Mace ise Ahmed'le birlikte: "Bunu (yani Müslim'in rivayet ettiğini) üç
defa söyledi." diye eklemiştir.
Baki' b. Mahled,
Müsned'inde, Ebu Said el-Hudri'den merfu olarak aktarıyor: "Kim, abdest
alır, abdestini bitirdikten sonra:
'Allah'ım! Her türlü
eksiklikten münezzehsin. Hamd Sana, şükran Sana! Şehadet ederim, Senden başka
tanrı yoktur. Affına sığınır, Sana (günahlarımdan) tevbe ederim.' derse, bu
söylediği beyaz bir kağıda yazılır, bir mühürle mühürlenir, sonra arşın altına
kaldırılır. Kıyamet gününe kadar mührü kırılıp, açılmaz." Bu hadisi Nesai,
el-Kebir adlı eserinde Ebu Said el-Hudri'den, Abdest Aldıktan Sonra Okudukları
Babı'nda kaydetmiş ve yukarıda geçen bazı şeyleri zikretmiştir. Sonra da sahih
bir isnadla Ebu Musa el-Eş'ari hadisini rivayet etti: Ebu Musa anlatıyor:
Rasulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) abdest suyu getirdim. Abdest aldı.
Sonra O'nun şöyle dua ettiğini duydum:
*'Allah'ım, günahlarımı
bağışla! Evime bolluk bereket ihsan et! Rızkımı mübarek kıl!"
— Ey Allah'ın
Peygamberi, sizin şöyle dua ettiğinizi duydum, dedim.
—"(Dua edip,
Allah'tan dilemediğimiz) bir şey kaldı mı?" buyurdu. İbnü's-Sünni, hadisi,
'Abdest Aldıktan Sonra Okudukları Babı'nda kaydetmiştir.
10- Ezan Duaları:
Hz. Peygamber'den
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ezanın terci'li ve terci'siz okunmasının sünnet
olduğuna, kamet lafızlarım çift ve tek olarak meşru kıldığına dair hadisler
gelmiştir. Ancak kamet kelimesi, "Kad kameti's-Salatü" nün iki defa
söylenmesine ait Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) nakledilen
haber sahihtir, tek söylenmesine dair kesinlikle sahih hiçbir hadis rivayet
edilmemiştir. Yine aynı şekilde Ö'ndan gelen ezanın başındaki tekbirin (Allahu
ekber sözünün) 4 defa tekrarlanması yolundaki rivayet sahihtir, yalnız iki defa
tekrarlanması yolundaki rivayetse sahih değildir.
"Bilal'e cümleleri
ezanda çift, kamette tek okunmasını emir buyurdu." hadisine gelince, çift
sözü dörtle çelişmez. Kaldı ki dört defa okumak, gerek Abdullah b. Zeyd, gerek
Ömer b. el-Hattab ve gerekse Ebu Mahzura'dan (r.anhum) gelen hadislerde açık
bir ifadeyle sahih olarak rivayet edilmiştir.
Kamette cümlelerin birer
kere söylenmesine gelince, İbn Ömer'den (r.anhuma) bundan kamet kelimesinin
müstesna olduğu sahih olarak nakledilmiştir: İbn Ömer anlatıyor: "Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zamanında Ezan ikişer ikişer, kamet ise
(Kad kameti's-Salatu) cümlesi dışında teker tekerdi.'* Nitekim Sahih-i BuharTĞt
de Hz. Enes'in rivayetine göre, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)»
BilaFe, ezan sözlerini ikişer, kamet kelimesi dışındaki kamet sözlerini de
birer kere okumasını emretti. Abdullah b. Zeyd ve Ömer'in rivayetlerinde,
kamette Kad kameti's-Salatu) sözünün iki kere okunacağının belirtildiği
sahihtir.
Ebu Mahzura'nın diğer
ezan sözlerinin yanında kamet kelimesinin de iki kere okunacağım belirten
rivayeti de sahihtir. Bu şekillerin hepsi, bazısı diğerlerinden faziletli olsa
da caizdir, kifayet eder ve hiçbirinde kerahat yoktur. İmam Ahmed, Bilal'in
ezanını ve kametini; imam Şafii Ebu Mahzura'nın ezanını, Bilal'in kametini; Ebu
Hanife Bilal'in ezanını, Ebu Mahzura'nın kametini; İmam Malik de Medinelilerin
tatbikatım, kamet ve ezanda ikişer kere tekbir getirmelerini ve kamet
kelimesini yalnız bir kere okumalarını almıştır. Allah hepsine rahmet etsin.
Çünkü onlar, sünnete uymak yolunda ictihadda bulunmuşlardır.
Hz. Peygamber'in (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ezan sırasında ve ezandan sonra okuduklarına gelince; ümmeti
için bu konuda beş çeşit sünnet koymuşlardır:
1- Birincisi: Ezanı
işitenin, müezzinin söylediklerini tekrar etmesi, ancak "Hayye
ale's-salah" ve "Hayye ale'l-felah" sözleri yerine "La
havle ve la kuvvete illa billah" sözünü söyleyerek tekrar etmesi
konusundaki rivayet sahihtir. Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
La havle ve la kuvvete illa billah sözüyle.
Hayye ale's-salah ve
Hayye ale'l-felah sözünün birlikte söylenmesiyle yalnızca Hayye ale's-salah ve
Hayye ale'l-felah sözünün söylenmesi konusunda herhangi bir haber
aktarılmamıştır. Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sahih sünneti;
bu iki sözün yerine 'La havle ve la kuvvete illa billah' denilmesidir. Bu, hem
müezzinin ve hem de ezam dinleyenin durumuna uygun düşen hikmetin gereğidir.
Çünkü ezan kelimeleri zikirdir, dolayısıyla dinleyenin onları tekrarlaması
sünnettir. Hayye ale's-salah ve Hayye ale'l-felah sözü ise ezanı işiteni namaza
çağırmadır, dolayısıyla ezanı duyanın bu çağrıya karşılık verebilmek için
yardım ifade eden cümleyle yardım dilemesi sünnettir. Yardım isteme cümlesi
ise: La havle ve la kuvvete illa billah) el-Aliyyi'l-Azim, demesidir.
2. İkincisi:"Ben de
Allah'tan başka tanrı olmadığına, Muhammed'in O'nun kulu ve Rasulü olduğuna
şehadet ederim. Rab olarak Allah'ı, din olarak İslam'ı Rasul olarak da
Muhammed'i kabul ettim." denilmesidir. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) bunu okuyanın günahlarının bağışlanacağını haber vermiştir.
3. Üçüncüsü: Müezzine
icabetinden sonra Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) salavat
okunmasıdır. Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) okunacak ve O'na
ulaşacak salavatların en mükemmeli, ümmetine kendisi için okumalarını öğrettiği
İbrahimi salavattır. Bilgiçlik taslayanlar, her ne kadar bilgiçlik taslasalar
da bundan daha mükemmel bir salavat yoktur.
4. Dördüncüsü: Hz.
Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) salavattan sonra:
"Bu eksiksiz
çağrının, vakti giren kılınacak namazın Rabbi olan Allah'ım! Muhammed'e
vesileyi ve fazileti ihsan et ve O'nu vadettiğin Makam-ı Mahmud'a eriştir.
Şüphesiz Sen vadinden caymazsın." demesidir. Makam-ı Mahmud sözü el-Makam
el-Mahmud şeklinde değil, yukarıda geçtiği gibi elif ve lam (harf-i tarif)
olmaksızın "Makamen Mahmuden" şeklinde rivayet edilmiştir ve Hz.
Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) böyle rivayeti sahihtir.
5. Beşincisi: Bundan
sonra kendisine dua edip Allah'ın fazlından, kereminden istemesidir. Çünkü bu
kimsenin duası kabul edilir. Nitekim Sünen kitaplarında Hz. Peygamber'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), "Dediklerini, yani müezzinlerin ezanda
söylediklerini tekrarla, bunu bitirince Allah'tan iste, istediğin
verilir." buyurduğu kayıtlıdır.
İmam Ahmed kaydetmiştir.
Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kim müezzinin ezanını
işittiğinde:
'Bu eksiksiz davetin ve
fayda veren namazın Rabbi olan Allah'ım, Muhammed'e salat eyle, kendisinden
sonra bir daha gazap bulunmayan bir rıza ile razı ol.' derse, Allah duasını kabul
eder."'
Ümmü Seleme anlatıyor:
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) akşam ezanı okunurken:
"Allah'ım! İşte
gecenin başlangıcı, gündüzün sonu ve müezzinlerin sesleri! Artık beni
bağışla!" dememi öğretti. Bunu Tirmizi kaydetmiştir.
Hakim, Müstedrek'te Ebu
Ümame'den merfu olarak rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ezanı işittiğinde:
"Bu eksiksiz,
icabet olunan davetin ve kendisinden ötürü dualara icabet olunan hak davetin ve
takva kelimesinin Rabbi olan Allah'ım! Beni bu inanç üzere öldür, ona bağlı
olarak yaşat, kıyamet günü amel yönünden bu inanca sahip salih kimselerden
eyle!" derdi.
Beyhaki bunu İbn
Ömer'den mevkuf (yani onun sözü) olarak rivayet ediyor.
Hz. Peygamber'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), kamet kelimesi okunurken: "Allah onu
(namazı) kıldırsın ve devam ettirsin." dediği aktarılmıştır.
Sünen'de Hz.
Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğu rivayet ediliyor:
"Ezan ile kamet arasında yapılan dua geri çevrilmez. Nasıl dua edelim, ey
Allah'ın Rasulü? dediler. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de:
"Allah'tan, dünya ve ahirette afiyet vermesini isteyin." buyurdu.
Hadis sahihtir.
Yine aynı konuda Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "İki vakit vardır.
O vakitlerde göğün kapıları açılır ve dua edenin duası pek geri çevrilmez: Ezan
okunduğunda ve Allah yolunda savaş için saf bağlandığında...
Hz. Peygamber'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaz içinde namazdan ayrıldıktan sonra okuduğu
duaları, bayram namazları, cenaze ve küsuf namazlarında okuduğu duaları
yukarıda genişçe geçti. Yine Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
güneş tutulduğunda, tutulma sona erinceye kadar Allah'ın zikrine sığınılmasını
emrettiğini, küsuf namazında ayakta ellerini kaldırarak güneş tutulması
geçinceye kadar tesbihatta bulunduğunu, tehlil ve tekbir getirdiğini, hamd ve
dua ettiğini yukarıda tafsilatıyla anlattık. Allah en iyi bilendir.
11- Teşrik Tekbirleri:
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Zilhicce'nin onuncu gününde çok dua eder; tehlil, (lö ilahe
illallah) tekbir (Allahu ekber) ve tahmid'in (elhamdülillah) bu günde çok
söylenilmesini emrederdi.
Allah Rasulü'nden
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) naklolunduğuna göre; arefe günü sabah namazından,
teşrik günlerinin son ikindi namazına kadar "Allahu ekber, Allahu ekber,
la ilahe illallahu, vallahu ekber, velillahilhamd diyerek tekbir getirirdi. Bu
hadisin isnadı her ne kadar sahih değilse de, uygulama buna göre yapılmaktadır.
Bu hadisin lafzı, hadisin evvelindeki tekbir (Allahu ekber)'in iki kere olduğu
şeklinde rivayet edilmiştir. Hadisin evvelindeki tekbirin iki yerine üç kere
olması ise, Cabir ve İbn Abbas'dan "Onlar tekbiri sadece üç kere
söylerdi." şeklinde rivayet olunan bu bir hadise dayanmaktadır. Her iki
rivayet de hasendir.
İmam Şafii: "Şayet
bir kimse buna ziyade ederse, lafızlarım söylemesi daha iyi olur"
demiştir.
12- Hilali Gördüğünde
Yaptığı Dualar:
Allah Rasulü'nden
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle dua ettiği rivayet olunur:
"Ey Allah'ım! Bu
ayı bizlere emniyet ile, ihsan ile, selamet ile, islam ile göster. (Ey hilal!)
Benim de, senin de Rabbin Allah'tır." Tirmizi, hadise; hasen-garibtir,
demiştir.
Hilali gördüğünde şu
şekilde dua ettiği de rivayet edilmiştir: "Allahu ekber. Ey Allah'ım! Bu
hilali (ayı) bizlere emniyet ile, iman ile, selamet ile, İslam ile, sevdiğin ve
razı olduğun amellere muvaffakiyet ile göster. Ey hilal! Bizim de senin de
Rabbin Allah'tır." Bunu Darimi rivayet etmiştir.
Ebu Davud'un, Katade'den
rivayetine göre, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hilali gördüğünde, üç
kere: "Hayır ve doğruluğun hilali! Hayır ve doğruluğun hilali! Seni
yaratana iman ettim!" der; sonra: "Şu ayı götürüp bu ayı getiren
Allah'a hamdolsun." buyururdu. İsnad zincirinde leyyin raviler vardır.
Sünen'in bazı
nüshalarında naklolunduğuna göre Ebu Davud: "Bu konuda Hz. Peygamber'den
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) sahihmüsned bir hadis rivayet edilmemiştir."
demiştir.
13- Yemek Duaları:
Allah Rasulü'nün
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yemekten önce ve sonra yaptığı dualar:
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) mübarek ellerini yemeğe uzattığında "Bismillahi= Allah
(c.c) ın ismiyle yemeğe başlarım" der, besmele ile yemeğe başlamayı
emreder ve "Sizden biriniz yemek yiyeceği zaman besmele çeksin.
Başlangıcında besmele çekmeyi unutursa desin." buyurdu. Hadis,
hasensahihtir.
Yemekte besmele çekmek,
sahih görüşe göre vaciptir. Bu, Hanbeli mezhebi fakihlerinin iki görüşünden
birisidir. Yemekte besmeleyi emreden hadisler sahih ve sarih (açık)tır. Bu
hadislerde kapalılık yoktur. Bunlara muhalefet etmeyi caiz gören ve bunları
zahirinden başka manaya hamleden bir icma da yoktur. Besmeleyi terkeden kişinin
yemesi ve içmesinde ortağı şeytandır.
Burada zaruri olarak şu
mesele ortaya çıkıyor:
Yemek yiyenler topluca
olduğunda içlerinden birinin besmele çekmesiyle şeytanın, onların yemeğinde
ortaklığı sona erer mi, yoksa hepsinin besmele çekmesiyle mi şeytanın ortaklığı
sona erer?
imam Şafii: Bir kişinin
besmele çekmesi, diğerlerine de yeterlidir, demiş ve bu meseleyi, toplumdan bir
kişinin selamı almasının, aksırana gruptan birinin rahmet dilemesinin yeterli
olması gibi değerlendirmiştir.
Demliyor ki: Şeytanın
ortaklığı b kişiden, bizzat kendisi besmele çekmedikçe sona ermez. Başkasının
besmele çekmesi, onun için yeterli değildir.
Huzeyfe (r.a.) hadisi
buna işaret etmektedir:
Rasulullah'la
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) birlikte bir yemeğe gittik. Bir cariye koşar gibi
geldi elini yemeğe uzattı. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) cariyenin elini tuttu. Daha sonra bir a'rabi geldi. Allah Rasulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun da elini tuttu ve buyurdu ki: "Muhakkak
şeytan besmele çekilmeden başlanan yemekten yemek ister. Şeytan, bu cariye ile
yemeğe katılmak istedi, elini tuttum. Daha sonra bu a'rabf ile geldi yine elini
tuttum. Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin olsun ki, şeytanın eli, cariye
ve a'rabinin eliyle birlikte avucumdadır. Sonra Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) besmele çekti ve yemekten yedi.
Şayet bir kişinin
besmele çekmesi yeterli olsaydı, şeytan bu yemeğe elini hiçbir şekilde
uzatamazdı.
Bu görüşe şu şekilde
cevap verilir: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) önce elini yemeğe
uzatıp sonra besmele çekmedi. Ama ilk önce cariye besmele çekmeden elini
uzatmıştı. A'rabi de böyle yapmıştı. Bundan dolayı da şeytan onlarla birlikte
yemeğe el uzatmış oldu. Dolayısıyla burada, yemeğe ilk başlayan besmele
çektiğinde, daha sonra besmele çekmeden yemeğe başlayan kişiyle şeytanın
birlikte olmasına deliliniz var mıdır? Bu şekilde cevap verilebilir, ancak bunu
nakzeden bir hadis bulunmaktadır. O da Tirmizi'nin Hz. Aişe'den (r.anha) sahih
senedle rivayet ettiği şu hadistir: Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve
Sellem), ashabından altı kişiyle birlikte yemek yiyordu. Bir a'rabi geldi, iki
lokma yedi. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şu
a'rabiye gelince besmele çekşeydi, sizin için de yeterli olurdu." buyurdu.
Şu bir gerçek ki Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) da ashabı da
(r.anhum) besmele çektiler. A'rabi besmele çekmeden gelip yediğinden dolayı
şeytan onunla birlikte geldi ve yemekten iki lokma almış oldu. Şayet a'rabi
besmele çekseydi, bu hepsi için yeterli olurdu.
Selamı geri alma ve
aksırana rahmet dileme meselesine gelince; onlarda ihtilaf vardır. Çünkü Hz.
Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sahih olarak rivayet edildiğine
göre şöyle buyurmuştur: "Sizden biriniz aksırdığında, hemen
"elhamdülillah" desin. Zira aksırmayı (veya hamdeleyi) işiten herkese
"yerhamukellah" demek haktır." Şayet bu iki hüküm kabul edilmiş
olsa dahi, bunlarla yemekte besmele arasındaki fark açıktır. Çünkü şeytan,
besmele çekilmeden yenilen yemekte, yiyene ortak olur. Başkası besmele çekse de
şeytanın ondan uzaklaşmasına sebeb olmaz. Onunla birlikte yer. Başkasının
çekmesiyle yemekte belki şeytanların ortaklığı azalır. Fakat besmele
çekmeyenlerin yanında yemeğe devam ederler. En doğrusunu Allah bilir.
Cabir'den (r.a.) rivayet
edildiğine göre Allah Rasulü "Besmele çekmeyi unutan kişi, yemeğini
bitirdiğinde ihlas suresini okusun." buyurmuştur. Bu hadis'in sübutu
hakkında ihtilaf vardır.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) yemekten sonra şöyle dua ediyordu:
'Muhtaç olmadan,
devamlı, sayısız, bereketli, temiz (layık) hamd sadece Rabbimiz Allah'a
mahsustur." Bunu Buhari rivayet etmiştir. Çoğu kere şöyle dua ederdi:
"Bizi yediren, içiren ve müslümanlardan kılan Allah'a (ö.c.)
hamdolsun."
Şöyle de dua ederdi:
"Yediren, içiren ve onu boğazdan kolayca geçiren ve ona çıkış yolu yaratan
Allah'a hamdolsun."
Buhari, Rasulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle yemek duası yaptığım
"Bize yeterli
derecede rızık veren ve bizi muhafaza eden Allah'a (c.c) hamdolsun."
Tirmizi, Allah
Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: "Kim,
yemek yer de:
'Güç ve kuvvet
harcamaksızın beni doyuran Allah'a hamdolsun.' derse, Allah (c.c.) onun geçmiş
ve gelecek günahlarını bağışlar."
Allah Rasulü'nden
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) naklolunduğuna göre huzurlarına yemek
getirildiğine "Bismillah" der, yemeğini bitirdiğinde ise:
"Ey Allah'ım!
Yedirdin, içirdin. Muhtaç etmedin, memnun ettin. Hidayet ettin. Dirilttin.
Verdiğin nimetlerin mukabilinde Sana hamdolsunt" derdi. Hadisin isnadı
sahihtir.
Sünen'de Hz.
Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rivayet edildiğine göre yemek
yediğinde şöyle dua ederdi:
"Hamd, bize ihsan
eden, bizi hidayet eden ve bizi doyuran, içiren, ve bize her türlü ihsanı
ulaştıran Allah'a (c.c.)dır." Hadis hasendir.
Yine Sünen'de rivayet
olunduğuna göre Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
"Sizden biriniz yemek yediğinde şöyle desin:
"Ey Allah'ım
yemeğimizi bereketlendir. Daha hayırlısını bize öbür alemde yedir." Allah'ın
(c.c.) kendisine süt içirdiği kişi de:
"Ey Allah'ım! Bizi
süt ile bereketlendir ve sütümüzü çoğalt." desin. Çünkü, yeme ve içme
yerine geçecek sütten başka bir nimet yoktur." Hadis hasendir.
Rivayet olunduğuna göre,
Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir kaptan su içerken üç kere nefes
alır, her nefeste "elhamdülillah'' der, sonunda ise Allah'a (c.c.)
şükrederdi.
Allah Rasulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) evine vardığında bazen: "Yemeğiniz var mı?" diye
sorardı. Hiç bir yemekte asla kusur aramaz, bilakis arzu ettiği zaman yerdi.
Şayet evde bulunan yemekten hoşlanmazsa onu bırakır, bir şey söylemezdi. Bazen
de: "Ondan hoşlanmıyorum ve ona karşı iştah duymuyorum. " buyururdu.
Bazen yemeği överdi.
Nitekim evde katık olup olmadığını sorar, onlar da: "Evde sirkeden başka
bir şey yok" dediklerinde; onu getirtir, yemeğe başlar ve: "Sirke ne
güzel katıktır.'' buyururdu.
Rasülullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu ifadelerinde, sirke; süt, et, bal ve et suyuna
üstün tutulmamış, sadece bu durumda mevcut olan katığı övmüştür. Şayet evde et
veya süt bulunsaydı, sirkeden daha fazla överdi. Sirke hakkında bu şekilde
buyurması, bir bakıma katığı sunanın kalbini hoş tutmak icab ettiğindendir.
Yoksa sirkenin diğer katıklara göre bir üstünlüğü yoktur.
Hz. Peygamber'e
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) oruçlu olduğu bir zamanda herhangi bir yemek
sunulduğunda: "Ben oruçluyum." buyururdu. Oruçluyken kendisine yemek
sunulan kişiye de, yemek takdim eden kişi için dua etmesini, şayet oruçlu
değilse, o yemekten yemesini emrederdi.
Allah Rasulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bir yemeğe davet edildiğinde, ashabından birisi de
kendilerine katıldıysa, ev sahibine: "Bu bize katıldı, istersen gelmesine
izin ver, dilersen geri dönsün." diyerek durumu, bildirirdi.
Sirke hakkındaki hadiste
geçtiği üzere, üvey evladı Ömer b. Ebi Seleme (r.a.) ile birlikte yemek yerken:
"Besmele çek ve önünden ye!" buyurduğu gibi, yemek esnasında
konuşurdu (sohbet ederdi).
Bazen misafirlerine,
ikramı çok sevenlerin yaptığı gibi defalarca yemek teklifi yapardı. Nitekim
Buhari'de, Ebu Hureyre (r.a.) hadisindeki süt içme hadisesinde tekrar tekrar:
"İç!" buyurmuş, hatta Ebu Hureyre (r.a.): "Seni hak ile gönderen
Allah'a (c.c.) yemin olsun ki, sütü boğazımdan geçirecek boş bir yol
bulamıyorum." diyene kadar: "İç!" buyurmaya devam etmiştir.
Bir toplulukta yemek
yediğinde, onlara dua etmeksizin yanlarından ayrılmazdı. Abdullah b. Büsr'ün
(r.a.) evinde:
"Ey Allah'ım,
vermiş olduğun rızıkta onları bereketlendir! Onları affet! Onlara merhamet
et!" şeklinde dua etmiştir. Hadisi Müslim rivayet etmiştir.
Sa'd b. Ubade'nin (r.a.)
evinde şu şekilde dua etti:
"Oruç tutanlar,
yanınızda iftar ettiler. Yemeğinizi iyi kişiler yediler. Melekler de sizin için
Allah'a (c.c.) istiğfar ettiler."
Ebu Davud'un rivayetine
göre, bir gün Ebu'l-Heysem b. et-Teyhan Rasulullah'ı ve arkadaşlarını
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yemeğe davet etti. Peygamber ve arkadaşları
yemeği yediler. Yemek bittikten sonra Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Kardeşinize, yediğinizin karşılığını veriniz!" buyurdu,
Ashab-ı kiram: "Karşılığı ne ile olur ya Rasulallah?" deyince,
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bir adamın evine girilip,
yemeği yenilip, suları içildiğinde, onun için (Allah'a) dua yapılır. İşte
karşılık vermek böyle olur.'' buyurdu.
Rasulullah'tan
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) sahih olarak rivayet olunduğuna göre; bir gece
evine girdi, yiyecek bir şey istedi, fakat onu bulamadı. Bunun üzerine şöyle
buyurdu: "Rabbim, beni doyuranı, doyur! Bana su verene, Sen de
suver."
Rivayet olunduğuna göre
Amr b. el-Hamik, Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) içmek üzere, süt
ikram etti. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "Ey
Allah'ım! Ona hayat boyunca gençlik hali üzere kalmasını nasip et." diye
dua buyurdu. Bu şahabı seksen yaşına bastığı halde saçının hiçbir teli
beyazlamamıştı.
Fakir ve miskinleri
misafir edenlere dua eder ve onları daima överdi. Bir keresinde; "Şu adamı
ağırlayacak biri yok mudur ki Allah'ın rahmeti onun üzerine olsun."
buyurmuş, bir diğerinde de kendilerinin ve çocuklarının azığını misafirlerine
ikram eden, Ensar'dan bir sahabi ile hanımına: "Bu gece misafirinize
yaptığınız muamele Cenab-ı Hakk'ın çok hoşuna gitti. buyurmuştur.
Allah Rasulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem), küçük büyük, hür köle, bedevi muhacir kim olursa olsun,
onlarla birlikte yemek yemekten çekinmezdi. Hatta Sünen sahiplerinin
naklettiklerine göre, cüzzamlı birinin elinden tuttu, tabağa birlikte elini
uzattı ve şöyle buyurdu: "Allah'a güvenerek ve Allah'a tevekkül ederek,
Allah'ın ismiyle, ye."
Sağ elle yemeği emreder,
sol elle yemek yemekten sakındırır ve şöyle buyururdu: "Muhakkak ki
şeytan, sol eliyle yer ve sol eliyle içer.'' Bu hadisten anlaşılan, sol eliyle
yemenin haram oluşudur ki, sahih olan görüş de budur. Çünkü sol eliyle yiyen
kişi ya şeytandır ya da şeytana benzetilmiştir. Sahih olarak rivayet olunduğuna
göre, huzurunda sol eliyle yiyen bir kişiye: "Sağ elinle ye!*'
buyurduğunda, adam (kibrinden); sağ elimle yiyemem! dedi. Bunun üzerine
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beddua ederek: "Hiçbir elinle
yiyemeyesin!" buyurdu. Adam bundan sonra o elini ağzına hiç götüremedi.
Şayet sol elle yemek caiz olsaydı, adamın bu hareketinden dolayı Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) beddua etmezdi. Eğer o adamın kibri, onu emre
uymaya sevkettiyse işte bu durum hem açıkça bir isyandır, hem de bedduaya
müstahak olmaya bir sebebtir.
Hz. Peygamber
doyamıyoruz, diye şikayet edenlere; birlikte yemelerini, ayrı yememelerini ve
bereketin artması için besmele ile başlamalarını emretmiştir.
Rasulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğu rivayet olunmuştur:
"Muhakkak ki
Cenab-ı Hakk, kulunun yemek yediğinde ve su içtiğinde kendisine hamdetmesinden
memnun kalır."
Şöyle buyurduğu da
rivayet olunmaktadır: "Yediğiniz yemekleri, Allah'ı zikrederek ve namaz
kılarak eritiniz. Yemek yer yemez hemen uyumayınız ki kalbleriniz
katılaşmasın." Bu hadis hakkında söylenecek en uygun söz, onun sahih
olmasıdır. Vakıa tecrübe de buna şahiddir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
HZ. PEYGAMBER'İN
(S.A.) SELAMLAŞMA KONUSUNDAKİ TUTUMLARI