ZADU’L-MEAD

İKİNCİ KİTAP PEYGAMBER'İN (S.A.)

İBADETLER KONUSUNDAKİ TUTUMU

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

N) HZ. PEYGAMBER'İN (S.A.) KUR'AN OKUYUŞU VE DİNLEYİŞİ

 

1- Hz. Peygamber'!n Kur'an Okuyuşu ve Dinleyişi

2- Kur'an'ı Nağmeli Okuma Konusundaki Görüş Ayrılıkları

3- Caiz Görenlerin Delilleri

4- Karşı Çıkanların Delilleri

5- Tartışmanın Çözümü

 

1- Hz. Peygamber'!n Kur'an Okuyuşu ve Dinleyişi:

 

Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) devamlı okuduğu ve asla bırakmadığı bir hizbi vardı. Tertil üzere ağır ağır sükunetle okurdu; ne hızlı, ne de acele... Öyle bir okuyuşu vardı ki, harfleri teker teker açık seçik çıkarırdı. Her ayet başında okumayı keserdi. Med ( = uzatma) harflerinde uzatırdı, "er-Rahman"ve "er-Rahim" kelimelerini uzatarak okurdu. Kur'an okuyacağı zaman ilk önce:

 

diyerek kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırdı. Bazan da şöyle derdi: "Allah'ım! Şeytanın kışkırtmasından, üflemesinden ve fısıldamasından sana sığınırım."

 

Euzu'yu, okumaya başlamadan önce çekerdi.

 

Kur'an'ı başkasından dinlemeyi severdi. Bir keresinde Abdullah b. Mes'ud'a Kur'an okumasını buyurmuş, o da Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem), kendisini dinlerken okumaya dalmış; Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) İbn Mes'ud'dan dinlediği Kur'an'a kendini kaptırmış, gözlerinden yaşlar boşanmıştı.

 

Ayakta iken, otururken, uzanırken, abdestli ve abdestsiz iken Kur'an okurdu. Cünüplük dışında hiçbir şey onun Kur'an okumasına engel olmazdı.

 

Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Kur'an'i teganni eder (nağmeli okur) ve zaman zaman da Fetih günü, Fetih suresini okurken yaptığı gibi sesini terci ederdi. Abdullah b. Mugaffel, onun terci'ini üç kere "a a a" demek şeklinde anlatmaktadır. Bunu Buhari rivayet etmiştir.

 

Bu hadisleri, "Kur'anı seslerinizle süsleyin." "Kur'an'ı teganni etmeyen bizden değildir ve "Allah, sesi güzel herhangi bir peygambere, Kur'an'ı teganni etmesine izin verdiği kadar hiçbir şeye izin vermemiştir. " hadisleriyle bir arada düşünürsen; Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu terci'i içinden gelerek yaptığını, yoksa devenin kendisini sallamasından dolayı zorunlu kaldığı için yapmış olmadığını anlarsın. Çünkü bunu devenin sallamasından dolayı yapmış olsaydı, istek dışı olmuş olurdu ve bu durumda Abdullah b. Mugaffel, sesi kesilecek kadar Hz. Peygamber'i (Sallallahu aleyhi ve Sellem) devenin salladığını gördüğü halde onu örnek alıp isteyerek terci' yapmaz ve sonra: "Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) okurken terci' ederdi." deyip terci'i Peygamberimizin (Sallallahu aleyhi ve Sellem) davranışı olarak anlatmazdı. Devenin sallanmasından dolayı olsa idi, Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) terci' denilecek bir davranışı olmazdı.

 

Bir gece Ebu Musa el-Eş'ari'nin Kur*an okuyuşunu gizlice dinledi; sonra bunu ona anlatınca Ebu Musa: "Dinlediğini bilseydim, senin için sesimi güzelleştirirdim. " yani güzel sesle okur, sesimi iyice süslerdim, demiştir.

 

Ebu Davud'un, Sünen'inde Abdülcebbar b. Velid'den, onun da İbn Ebi Müleyke'den rivayetlerine göre Abdullah b. Ebi Yezid şöyle anlatıyor: Ebu Lübabe yanımızdan geçti. Evine girinceye kadar peşinden gittik. Baktık, orada görünüşü perişan bir adam var. Şöyle dediğini duydum: Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kur'an'ı teganni etmeyen bizden değildir." dediğini işittim. Abdülcebbar diyor ki: ibn Ebi Müleyke'ye: "Ey Ebu Muhammedi Adam güzel sesli değilse ne yapsın?" diye sordum, o da: "gücü yettiğince sesini güzelleştirsin" cevabını verdi.

 

 

2- Kur'an'ı Nağmeli Okuma Konusundaki Görüş Ayrılıkları:

 

Bu konuyu aydınlatıp alimlerin farklı görüşlerini, her grubun delillerini, delil getirirlerken ortaya çıkan leh ve aleyhlerine olan durumları, Allah Teala'nın güç vermesi ve yardımıyla burada neyin doğru olduğunu belirlemek gerekmektedir.

 

a) Bir grup diyor ki: Nağme yaparak okumak mekruhtur. Ahmed, Malik vs. alimler buna parmak basmışlardır. Ali b. Said'in rivayetine göre nağme yaparak okuma konusunda Ahmed b. Hanbel: "Hoşuma gitmiyor. Bu iş sonradan ortaya çıkmadır." demiş, Mervezi'nin rivayetine göre: "Nağme yaparak okumak bid'attir; dinlenilmez" demiş, Abdurrahman el-Mütteabbib'in rivayetine göre ise: "Nağme yaparak okumak bid'attir." demiş, oğlu Abdullah, Yusuf b. Musa, Yakub b. Bahtan, Esrem ve İbrahim b. Haris'in rivayetlerine göre de: "Nağme yaparak okuma hoşuma gitmiyor. Ancak bu durum hüzünden kaynaklanır ve Ebu Musa'nın sesi gibi hüzünlü bir sesle okursa o zaman durum başkadır." demiştir. "Kur'an'ı seslerinizle süsleyin" hadisi hakkında ise Salih'in rivayetine göre yine Ahmed b. Hanbel: "Süsleme, güzel okumak anlamındadır" diyor. Mervezi'nin rivayetine göre de: "Allah, sesi güze! herhangi bir peygambere, Kur'an'ı teganni etmesine izin verdiği kadar hiçbir şeye izin vermemiştir." hadisi ile "Kur'an'ı teganni etmeyen bizden değildir." hadisi hakkında Ahmed diyor ki: "ibn Uyeyne: Teganni etmek, onunla istiğna etmek = yetinmek anlamındadır, derdi. Şafii ise: Teganni, sesi yükseltmektir, demişti." Muaviye b. Kurra'nın rivayetine göre Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Fetih suresini okuması ve okurken terci' yapması olayı kendisine hatırlatılan Ebu Abdillah (Ahmed b. Hanbel) bunun, nağme yapmak anlamına geldiğini kabul etmediği gibi, nağme yapmaya ruhsat bulunduğu yolunda delil olarak ileri sürülen hadisleri de inkar etti.

 

İbnu'l-Kasım'ın rivayetine göre namazda nağme yapma konusu Malik'e sorulduğunda şöyle cevap vermişti: "Hoşlanmam. Bu olsa olsa şarkıcıların para kazanmak için söyledikleri bir şarkı olur."

 

Enes b. Malik, Said b. Müseyyeb, Said b. Cübeyr, Kasım b. Muhammed, Hasan el-Basri, İbn Sirin ve ibrahim en-Nehai'nin de bu işi mekruh sayanlardan oldukları rivayet edilmektedir.

 

Abdullah b. Yezid el-Akberi anlatıyor: Bir adamla Ahmed b. Hanbel arasında şu konuşmanın geçtiğine şahid oldum. Adam sordu:

 

—Kur'an'ı nağme yaparak okuma konusunda ne dersin?

—Senin adın ne?

—Muhammed.

—Sana, ismin uzatılarak: "Ya Muuuhammed!" denmesi hoşuna gider mi?

 

Kadı Ebu Ya'la diyor ki: Bu tavır, onun nağme yaparak okumayı aşın derecede mekruh gördüğünü ortaya koyar.

 

Hasan b. Abdülaziz el-Ceravi anlatıyor: Adamın biri bana bir vasiyette bulundu. Geride bıraktığı şeyler arasında nağmeli Kur'an okuyan bir cariye vardı. Bu cariye mirasın çoğunluğunu yahut hepsini teşkil ediyordu. Ahmed b. Hanbel, Haris b. Miskin ve Ebu Ubeyd'e: "Cariyeyi nasıl satayım?'* diye sordum. Onlar da: "Sade sat" dediler. (Nağmeli okuma Özelliğinden satım esnasında söz etmeden sat.) O zaman satımında fiyatın düşeceğini söyledimse de, yine: "Sade sat" dediler.

 

Kadı Ebu Ya'la diyor ki: Böyle dediler; çünkü o cariyenin nağme yaparak okumasını dinlemek mekruhtur. Şarkıda olduğu gibi onun bu okuyuş özelliği için de bedel almak caiz değildir.

 

b) İbn Battal diyor ki: Bir grup da: "Kur'an'ı teganni etmek demek, onu okurken sesi güzelleştirmek ve okuma esnasında terci' yapmak demektir." diyor. Kişinin istediği ses ve nağmelerle teganni etmesinin caiz olduğu görüşü, İbnu'l-Mübarek ve Nadr b. Şümeyl'in görüşüdür. Kur'an'ı nağmeli okumanın caiz olduğunu söyleyenlerden biri olan Taberi'nin anlattığına göre Hz. Ömer b. Hattab (r.a.), Ebu Musa'ya: "Bize Rabbimizi hatırlat" der. Ebu Musa da nağme yapa yapa okurdu. Hz. Ömer (r.a.): "Ebu Musa gibi Kur'an'ı teganni edebilen etsin" demiştir. Ukbe b. Amir, Kur'an'ı en güzel sesle okuyanlardandı. Hz. Ömer, ona: "Falan sureyi bana oku" dedi. O da okudu. Bunun üzerine Hz. Ömer ağladı ve: "Bu sure indi sanmıyordum" dedi. (Yani öyle okudun ki, bana bambaşka bir sure gibi geldi).

 

ibn Abbas ve ibn Mes'ud, nağmeli okumayı caiz görmüşlerdir. Ata b. Ebi Rabah'ın da caiz gördüğü rivayet edilir. Abdurrahman b. Esved b. Yezid, Ramazan ayında mescidlerde güzel ses arardı.

 

Tahavi'nin rivayetine göre Ebu Hanife ve arkadaşları nağme ile okunan Kur'an'ı dinlerlerdi. Muhammed b.Abdülhakem: "Babam (Abdülhakem), Şafii ve Yusuf b. Ömer'in nağme ile okunan Kur'an'ı dinlediklerini gördüm" diyor. İbn Cerir et-Taberi'nin tercihi de bu görüştür.

 

 

3- Caiz Görenlerin Delilleri:

 

Caiz görenler diyorlar ki -söz İbn Cerir'indir-:

 

1- Söz konusu hadisin; şiiri teganni, dinleyeni şevke getirip coşturan makul teganni demek olduğu gibi, Kur'an'ı teganni de okuyucunun dinleyicisini tatlı tatlı hüzünlendirdiği makul teganni ve sesi güzelleştirmek anlamına geldiğinin delili; Süfyan'ın Zühri - Ebu Seleme - Ebu Hureyre yoluyla rivayet ettiği şu hadistir: Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurmuştur ki: ''Allah, terennümü güzel herhangi bir peygambere, Kur'an'ı terennüm etmesine izin verdiği kadar hiçbir şeye izin vermemiştir." Akıl sahiplerince makuldür ki; terennüm, ancak terennüm eden kişi sesini güzelleştirir ve nağme yaparsa terennüm olur. Bu hadis: "Allah, güzel sesli herhangi bir peygambere Kur'an'ı yüksek sesle okuyarak teganni etmesine izin verdiği kadar hiçbir şeye izin vermemiştir." şeklinde de rivayet edilmiştir.

 

Taberi diyor ki: Bu hadis, meselenin bizim söylediğimiz gibi olduğunun en açık bir delilidir. İbn Uyeyne'nin dediği gibi Kur'an'la yetinip başkasına ihtiyaç duymamak anlamında olsaydı, güzel sesten ve yüksek sesle okumaktan sözedümesinin bir anlamı kalmazdı. Bilinmektedir ki, Arapçada "teganni" yanhzca güzel sesle terci' etmek anlamında kullanılmaktadır. Şair der ki: "Sen söylemişsen haydi şiiri teganni et. Bu şiiri teganni, yarış alanıdır."

 

... sığasının yetindin, başkasına muhtaç olmadın anlamında kullanımı Arap dilinde yaygındır" iddiasına gelince; Arap dili uzmanlarından hiçbirinin böyle söylediğini bilmiyoruz.

 

Görüşünü doğrulamak için el-A'şa'nın şu beytini delil olarak ileri sürmesine gelince: "Ben bir zaman Irak'ta çevresi saygın ve uzun süre kalmış bir adamdım."

 

Şiirde geçen "tegannisi uzun" sözüyle "istiğnası uzun" anlamının kastedildiğini sanmıştır ki, bu onun bir yanılgısıdır. el-A'şa, buradaki teganni kelimesi ile Arapların: "Falan kimse, falanca yerde yerleşti." sözlerinde olduğu gibi "ikamet = yerleşmek, bir yerde eğleşmek" anlamını kasdetmiştir. "Şuayb'ı yalanlayanlar, sanki yurtlarında hiç eğleşmemişler gibi oldular. "[A'raf, 92] ayetinde de bu anlam vardır.

 

Diğer bir şairin şu beytiyle davasına şahit getirmeye çalışmasına gelince:

 

"İkimizden her biri diğerinin yaşamasına muhtaç değil. Öldüğümüz zaman da birbirimize daha çok müstağni kalacağız."

 

Bu da onun bir gafletidir. Çünkü  ... 'dan gelen ... kelimesi, iki kimseden herbirinin bir diğerine ihtiyaç duymaması anlamındadır. Nitekim "İki adam dövüştü" cümlesi, iki adamdan herbiri, diğerini dövdü, anlamındadır. "İki kişi sövüştü" ve "İki kişi vuruştu" sözleri de böyledir. "Bu iki kişinin fiilidir" diyen kimsenin benzeri bir durumda bir kişinin fiili olarak ve şeklinde söylemesi imkanı yoktur. Zira cümlesinin anlamında olduğunu söylemek mümkün değildir. Ancak sözü söyleyen kimsenin bu sözle, muhtaç olduğu halde muhtaç değilmiş gibi göründü (yani yapmacıktık) anlamını kastederse mümkün olur. Nitekim "Falanca kimse kahramanlık tasladı" cümlesi, kahraman olmadığı halde kendini kahramanmış gibi gösterdiği anlamına gelir. "Cesurluk tasladı" ve "Cömertlik tasladı" sözleri de böyledir. Şayet Kur'an'la teganni etmeyi, Arap dilindeki anlamından uzaklığına rağmen bu anlama alacak olursa bu hatasındaki felaket daha büyük olur. Çünkü onun bu yorumuna göre adı yüce Allah, Peygamberine Kur'an'la yetinmesine değil, kendi içinde bulunduğu halin aksini göstermesine (haşa bir tür münafıklığa) izin vermiş olur. Bunun sakatlığı ise ortadadır.

 

İbn Uyeyne'nin yorumunun sakatlığını ortaya koyan bir delil de şudur: Kur'an'la insanlardan müstağni kalmak gibi bir sıfatla, kendisine bu konuda izin veriliyor yahut verilmiyor diye herhangi bir kimsenin tanıtımı imkansızdır. Yalnız İbn Uyeyne'ye göre "serbest bırakma ve mubah kılma" anlamına gelen ise, böyle bir imkan doğar. Ancak bu da iki yönden hatalıdır: 1- Lügat (iştikak), 2- Manayı çarpıtmak. iştikak bakımından kelimesi, cümlesinde olduğu gibi kulak vermek, dinlemek anlamına gelen fiilden türetilmiş bir mastardır. "Rabbine kulak verdi ve gerçekleştirildi" [İnşikak, 2] ayetinde de bu anlamdadır. Şair Adiyy b. Yezid de diyor ki:

 

"Ey kalb! Oyun eğlence ile avun. Hüznüm, dinlemede işitmede."

 

Şu halde Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "Allah hiçbir şeye.... izin vermemiştir" hadisi, Allah, bir peygamberin Kur'an'la tegannisini dinlediği gibi insan sözünden hiçbir, şeyi dinlememiştir, anlamındadır. Çünkü Kur'an'la insanlardan müstağni kalmanın, dinlenir, kulak verilir diye nitelendirilmesi mümkün değildir.

 

Taberi'nin sözleri sona erdi.

 

Ebu'l-Hasan İbn Battal diyor ki: Bu konuda, şu rivayetten dolayı bir problem daha kaldı: İbn Ebi Şeybe'nin, Zeyd b. Habbab - Musa b. Ali b. Rabah - babası Ali b. Rabah - Ukbe b. Amir senediyle rivayet ettiğine göre Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdular ki: "Kur'an'ı öğrenin, onunla teganni edin ve onu yazın. Canım elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Kur'an hafızadan, gebe devenin bağlarından boşanıp kaçmasından daha süratli boşanıp kaçar. Ömer b. Şebbe rivayet ediyor: Ebu Asim en-Nebil'e, İbn Uyeyne'nin "Kur'an'la teganni eder" sözünü, "Onunla istiğna eder = yetinir" diye yorumladığı anlatılınca şunları söyledi: "İbn Uyeyne hiç iyi birşey yapmamış, İbn Cüreyc, Ata yoluyla Ubeyd b. Umeyr'in: Davud Peygamberin (a.s.), kendisiyle teganni ettiği, ağlayıp ağlattığı bir çalgı aleti vardı, dediğini bize haber vermiştir." İbn Abbas: "Hz. Davud, Zebur'u yetmiş türlü nağme ile okurdu. Öyle okurdu ki, herkes mest olur coşardı" demiştir. Şafii'ye (r.h.), ibn Uyeyne'nin yorumu sorulunca şu cevabı vermişti: Biz bu işi daha iyi biliriz. Şayet Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) istiğna anlamını kasdetmiş olsa: "Kim Kur'an'la istiğna etmezse..." buyururdu. Ancak "Kur'an'la teganni eder" buyurmasından anladık ki, burada teganniyi kastediyor.

 

2- Kur'an'ı süslemek, güzel sesle okumak, okurken nağme vapmak ruhlarda daha etkili ve dinlenilmesine, kulak verilmesine daha iyi bir sebeptir. Kelimeler kulaklara, manalar kalblere daha iyi yerleştirilmiş olur. Bu da maksada yardımcıdır. Nağme yaparak okumak, tıpkı hastalığın bulunduğu yere ilacı nüfuz ettirmesi için ilaca konan tatlı madde; iştahımızı daha iyi çekmesi için yemeğe katılan güzel koku ve baharat; nikahın gayelerinin gerçekleşmesine daha iyi sebep olsun diye kadının kocası için süslenmesi, güzelleşmesi ve güzel koku sürünmesi gibidir.

 

Nefsin müzik ile mest olmaya, coşmaya ihtiyacı vardır. Nasıl ki, her türlü haram ve mekruh yerine onlardan daha hayırlısı geçirilmiş; örneğin fal oklanyla şans denemesinin yerine halis tevhid ve tevekkül olan istihare, zina yerine nikah, kumar yerine ödüllü kılıç oyunları ve at yarışları, şeytani müzik yerine Rahmani Kur'an müziği... konulmuştur; işte tıpkı bunun gibi şarkı nağmesi yerine Kur'an nağmesi konulmuştur. Bunların örnekleri gerçekten çoktur.

 

3- Haram, ağırlıklı yahut katıksız bir zarar içermelidir. Nağme yaparak, ahenkli söyleyerek Kur'an okumak ise bunlardan hiçbirini içermemektedir. Çünkü nağme yapmak, sözü asıl konulduğu anlamından çıkarıp dinleyicinin sözü anlamasına engel olmamaktadır. Bu işe karşı çıkanın sandığı gibi şayet bu şekil okuyuş, harf ilavesini gerektiriyor olsaydı; sözü konulduğu anlamdan çıkarır, dinleyicinin anlamasına engel olur ve dinleyici ne anlama geldiğini bilmezdi. Oysa varolan gerçeklik bunun tam aksinedir.

 

4- Bu nağme yapma, ahenkli söyleme işi, söyleyiş şekline bağlıdır. Bazan tabii ve içten gelerek, bazan da zoraki ve yapmacıktan olur. Söyleyiş sekileri sözü, konulduğu anlamdan çıkarmaz. Bunlar tıpkı sözün inceltilmesi, kalınlaştınlması ve İmale yapılması, kurranın uzun ve orta medleri gibi, okuyanın sesinin sıfatlandır. Ancak şu sayılan şekiller harflerle ilgili; nağme yapma ve ahenkli söyleme şekilleri ise seslerle ilgilidir. Harfleri söyleyiş sekilerini nesilden nesile aktarmak mümkün olduğu halde bu (sesleri) söyleyiş şekilleri konusundaki ilk devir örneklerini ( = asar'ı) aktarmak mümkün değildir. Bu yüzden şu sayılanlar lafızlanyla aktarıldıkları halde berikilerin lafızlanyla aktarılmaları mümkün olmamış, yalnızca bunların mümkün olduğu kadarı aktarılmıştır. Mesela Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Fetih suresini okurken "a a a" diye yaptığı terci' gibi.

 

5- Nağme yapma ve ahenkli söyleme iki şeye bağlıdır: 1- Med (uzatma), 2- Terci'. Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kur'an okurken sesini uzattığı, "er-Rahman" ve "er-Rahim" kelimelerini uzatarak okuduğu sabittir. Yukarıda geçtiği üzere terci' yaptığı da sabittir.

 

 

4- Karşı Çıkanların Delilleri:

 

Kur'an'ın teganni ile okunmasına karşı çıkanlar diyorlar ki: Delillerimiz şunlardır:

 

1- Huzeyfe b. Yeman'ın rivayetine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "Kur'an'ı Arap nağme ve sesleriyle okuyun. Kitaplıların (hıristiyan ve yahudilerin) ve /asıkların nağmelerinden sakının. Çünkü benden sonra Kur'an'ı şarkı ve matem türküsü gibi tercV ile okuyacak kimseler gelecektir. Kur'an, onların boğazlarından aşağı geçmez. Onların ve hayranlarının kalpleri fitneye uğramıştır. Bu hadisi, Tecridü's-Sıhah'ta Ebu'l-Hasen Razin ve Nevadiru'l-Usul'de Ebu Abdillah Hakim et-Tirmizi rivayet etmiştir. Kadı Ebu Ya'la, el-Cami'de bu hadisi ve bir başka hadisi delil olarak kullanmıştır ki, o da şudur: Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem), kıyametin alametlerini sayarken onlar arasında şu hususu da belirtmiştir: "Kur'an eğlence aleti yapılacak. O zamanın insanları Kur'an'ı en iyi okuyan ve en faziletli insan olmadığı halde aralarından birini sırf kendilerine şarkı (gibi Kur'an 'ı) okuması için Öne çıkaracaklar."

 

2- Ziyad en-Nehdi, beraberinde kurra olduğu halde Enes'in (r.a.) yanına geldi. Ziyad'a: "Kur'an oku" dediler. O da sesini yükseltip nağme yaparak okudu. Gür sesli biriydi. Enes -yüzünde siyah bir peçe vardı- peçeyi açtı ve : "Be adam! Eskiden böyle yapmazlardı" diye çıkıştı. Enes, kötü ve yanlış saydığı bir durum görünce yüzündeki peçeyi kaldırırdı.

 

3- Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem), nağme yaparak ezan okuyan müezzini bundan menetmiştir. Ibn Cüreyc'in Ata'dan rivayetine göre Ibn Abbas diyor ki: Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) nağme yaparak ezan okuyan bir müezzini vardı. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Ezan kolaydır, kolaylıkla okunur. Şayet kolay ve yumuşak bir tarzda okuyacaksan oku, yoksa okuma." buyurdu.

 

Bu hadisi Darakutni rivayet etmiştir. Hafız Abdülgani b. Said, Katade'den, o da Abdurrahman b. Ebi Bekr'den babası Hz. Ebu Bekir'in şöyle dediğini aktarır: "Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) okuyuşu med ( = uzatma) idi. O'nun okuyuşunda terci' yoktu".

 

4- Terci' ve nağme yaparak okumak hemzeli olmayan kelimeyi hemzeli, med harfi bulunmayan kelimeyi medli okumayı; bir elifi pekçok elife, bir vav'ı pek çok vav'a, bir ya harfini de pekçok ya harfine çevirmeyi gerekli kılar. Bu da Kur'an'a ilave yapmaya götürür ki, caiz değildir.

 

5- Bu işin caiz olup olmayanı için bir sınır yoktur. Belli bir sınır konacak olursa, bu Allah Teala'nın kitabında ve dininde dilediğince tasarruf ve hükmetmek olur. Bir sınır tayin edilmezse bu da, şarkıcıların şarkı sözlerinde ve kurradan pek çoğunun cenazelerin önlerinde yaptıkları gibi, ses sanatçılarının yaptıkları şekilde, okuyucunun -Allah'ın kitabını tahrif ile onu şiir ve şarkı nağmelerine benzer bir tarzda müzik gibi okuma sayılacak şekilde- sesleri yankı yaptırmasının, terci'lerle şarkıya benzer türlü türlü nağmeler ve makamlar icad etmesinin serbest bırakılmasına götürür; artık Allah'a ve kitabına karşı cür'etkarlık göstererek, Kur'an'la oynayarak, şeytanın verdiği süse aklanarak şarkıda olduğu gibi Kur'an okumada da makamlar icad ederler, İslam alimlerinden hiçbiri bunu caiz görmez. Malumdur ki, nağme yaparak ahenkli okuma, buna doğrudan götüren bir sebeptir. O halde bu yasaklama, harama götüren yolları tıkamak gibidir.

 

İşte her iki grubun sonuca ulaşma çabalarının neticesi ve birbirlerine karşı kullandıkları deliller nihayet bu kadar.

 

 

5- Tartışmanın Çözümü:

 

Tartışma şöylece sonuca bağlanabilir: Teganni ve nağme yapma iki türlüdür:

 

1- İnsan tabiatının gereği olan, zorlamadan, alıştırma ve öğrenim yapmadan insanın içinden gelen; öyle ki, kişi tabiatıyla başbaşa kalsa, tabiatı serbest bırakılsa bu nağme ve teganni kendiliğinden gelir, işte bu şekli caizdir. İsterse kişi biraz daha süslemek ve güzelleştirmek maksadıyla tabiatına yardım etsin, yine caizdir. Nitekim Ebu Musa el-Eş'ari, Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Dinlediğini bilseydim, senin için daha güzel okurdum" demiştir. Hüzünlenen, içinden coşku, sevgi ve şevk gelen bir kimse istese de hüzünlü ve nağmeli okumayı kendisinden uzaklaştıramaz. Çünkü nefisler onu kabullenmiştir; tabiatına uygun geldiği, zorluk duymadığı ve yapmacıklık göstermediği için tatlı bulmuşlardır. Böylesi, tabii gösterilmeğe çalışılan birşey değil, doğrudan doğruya tabiidir; zoraki değil, aşkla yapılacak birşeydir. işte bu teganni selefin yapıp dinlediğidir; övülen, methedilen tegannidir. Hem okuyanın, hem dinleyenin etkilendiği tegannidir. Caiz olduğunu savunanların bütün delilleri işte buna bağlanır.

 

2- İkinci şekil: Bir sanat olan ve insan tabiatından kolaylıkla gelmeyip ancak zahmet ve zorlukla emek vererek, alıştırma yaparak elde edilen şeklidir. Bu şekli, tıpkı özel makamlar ve icad edilmiş notalara göre basit yahut mürekkeb (= birleşik) türlü türlü nağmelerle şarkı seslerini çıkarmayı öğrenmede olduğu gibi yalnız öğrenim görmek ve emek vermekle elde edilir. Selefin mekruh gördüğü, ayıpladığı, kınadığı, yasakladığı, okuyanlara çattığı işte böylesidir. Nağme yaparak okumanın caiz olmadığını savunanların ileri sürdükleri deliller ancak bu türlüsünü kapsar. Yaptığımız bu tafsilat ile karışıklık ortadan kalkmış ve doğru olan, doğru olmayandan ayrılmış olur.

 

Selefin hal ve tavırlarını bilen herkes, kesinlikle onların, Ölçülü (notalı), sayılı, sınırlı makam ve hareketlerden oluşan emek vererek öğrenilen müzik nağmeleri ile Kur'an okumaktan uzak; bu şekil okuma ve buna izin verme konusunda Allah'tan en çok korkan kimseler olduklarını da bilir. Yine kesinlikle bilir ki, onlar hüzünlü hüzünlü ve nağme yaparak Kur'an okurlar; okurken seslerini güzelleştirirlerdi. Kur'an'ı bazan gamlı, kederli; bazan neşeli, bazan da coşkulu okurlardı.

 

Bu iş, tabiatlarda gömülüdür, hakkını almak ister. Kanun koyucu, tabiatlar bundan nasibini almak isterken tutup bunu yasaklamamış; aksine bu yolu göstermiş, teşvik etmiş, bu şekilde okuyan kimseyi Allah'ın dinleyeceğini haber vermiş ve: "Kur'an'la teganni etmeyen bizden değildir." buyurmuştur. Bu hadiste iki ihtimal vardır: 1- Hepimizin yaptığı vakıayı haber vermiştir (yani biz hepimiz böyle yaparız demiştir), 2- Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem), teganni yapmayan kimsenin, kendisinin sünneti ve yolunda olmadığını bildirmiştir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

O) HZ. PEYGAMBER'İN (S.A.) HASTA ZİYARETLERİ