ZADU’L-MEAD

İKİNCİ KİTAP PEYGAMBER'İN (S.A.)

İBADETLER KONUSUNDAKİ TUTUMU

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

K) HZ. PEYGAMBER'İN (S.A.) GÜNEŞ TUTULMASINDA KILDIĞI NAMAZ

 

1- Hz. Peygamber'in (s.a.) Küsuf Namazı Kılması:

 

Güneş tutulunca Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ridasını sürüyerek korku ve endişe içinde hızlıca mescide gitti. Güneş doğup günün ilk vakitlerinde iki üç mızrak boyu yükseldikten sonra tutulmuştu. Öne geçip iki rekat namaz kıldı. İlk rekatta açıktan Fatiha ve uzunca bir sure okudu. Sonra rükua vardı ve rükuu uzattı. Sonra başını rükudan kaldırdı ve kıyamı uzattı ise de bu ikinci kıyam evvelki kıyamdan az sürdü. Başını rükudan kaldırdığında: deyip kıraate başladı. Sonra rükua vardı ve rükuu uzattı ise de bu ikinci rüku evvelki rükudan az sürdü. Sonra başını kaldırdı, ardından secdeye gidip uzun bir secde etti. Secdeyi bayağı uzattı. Sonra ikinci rekatta, birinci rekatta yaptığı gibi yaptı. Böylece herbir rekatta iki rüku iki secde yapılmış oldu. iki rekatta toplam dört rüku dört secdeye tamamlanmış oldu.

 

 

2- Küsuf Namazındaki Hutbesi:

 

Bu namazında cennet ve cehennemi gördü. İnsanlara göstermek için cennetten bir salkım üzüm almayı düşündüyse de almadı. Azap çekecek olanları da cehennemde gördü. Bir kadının bir yere kapatıp aç ve susuz bırarak ölmesine sebep olduğu bir kedinin o kadını tırmaladığını gördü. Hz. İbrahim'in dinini ilk değiştiren Amr b. Malik'in cehennemde bağırsaklarım sürüdüğünü gördü. Hac eden birinin mallarını çalan kimsenin de azap çektiğini gördü. Sonra dönüp son derece edebi ve etkili bir hutbe okudu. Bu hutbesinden bize kadar gelen bölümleri şöyle sıralayabiliriz:

 

"Şüphe etmeyiniz ki, güneş ve ay Allah'ın (kendi varlığına delalet eden) -açık alamet- ayetlerinden iki ayettirler. Bunlar, hiç kimsenin ölümü veya dirimi için tutulmazlar. Tutulduklarını görünce Allah'a dua edin, tekbir alın, namaz kılın, sadaka verin. Ey Muhammed ümmeti! Allah'a yemin ederim ki, erkek veya kadın bir kulunun zina edişinden dolayı Allah kadar kıskanç hiçbir kimse yoktur. Ey Muhammed ümmeti! Allah'a yemin ederim ki, benim bildiğimi bilseniz az güler, çok ağlardınız."

 

"Size va'dolunan herşeyi şu makamımda -yemin olsun- gördüm. Hatta ileri atıldığımı gördüğünüzde cennetten bir salkım üzüm almak arzu ettiğimi hissettim. Geri çekildiğimi gördüğünüzde ise cehennemdekilerin birbiri üzerine yığıldığım gördüm."

 

"Cehennemi de gördüm. Ömrümde bugün gördüğüm kadar iğrenç bir manzara görmemiştim. Baktım ki, cehennem halkının çoğunluğunu kadınlar oluşturuyor."

 

Sordular: "Neden, ya Rasulallah?" Cevap verdi: "Küfrettiklerinden" Tekrar: "Allah'a mı küfrediyorlar?" diye sordular. Cevaben: "Kocalarına ve kendilerine yapılan iyiliklere (nankörlük) ederler. İçlerinden birine dünya durdukça iyilik etsen, sonra da senden hoşlanmayacağı birşey görse: Şimdiye kadar senden hiçbir hayır görmedim ki, der." buyurdular.

 

"Bana vahyolundu ki, sizler kabirlerinizde Deccal fitnesine benzer -yahut yakın- bir imtihana tabi tutulacaksınız. Herhangi birinize gelip: Bu adam hakkında ne biliyorsun? diye soracaklar. Mü'min -yahut mukın = kesin inançlı- kimse: 'Allah'ın elçisi Muhammed'dir. Bize açık deliller ve hidayet sundu. Biz de onun isteğine cevap verdik, inandık, peşine düştük.' diye cevap verecek. Ona: 'Rahat uyu! Senin gerçek mü'min olduğunu anladık.' diyecekler. Münafık -yahut şüphe eden- kimse: 'Bilmiyorum. Halkın birşey dediğini duydum, ben de söyledim' diyecektir."

 

Başka bir yoldan Ahmed b. Hanbel (r.h.) de şöyle naklediyor: Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazdan selam verip çıkınca Allah'a hamdetti. O'na övgüde bulundu, Allah'tan başka tanrı bulunmadığına ve kendisinin O'nun kulu ve elçisi olduğuna tanıklık etti. Sonra: "Ey insanlar! Size Allah için soruyorum, söyleyin bana Rabbimin mesajını sizlere iletmekte herhangi bir kusur gösterdim de bunu bana haber vermediğiniz oldu mu?" diye sordu. Bunun üzerine bir adam ayağa kalktı ve: "Tanıklık ederiz ki, Rabbinin mesajını ilettin, ümmetine nasihat ettin, üzerine düşen vazifeyi yaptın." dedi. Sonra Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdular ki:

 

"Bazı insanlar yeryüzü halkından büyük adamların ölümlerinden dolayı ay ve güneşin tutulduklarını, yıldızların yerlerinden kaydıklarını iddia ediyorlar. Şüphesiz bunlar yalan söylüyorlar. İş onların dediği gibi değil. Bu hadiseler Allah Teala'nın, kullarına ibret almaları ve kimin tevbe edip etmediğini kontrol etmek için verdiği ayetlerden birkaçıdır."

 

"Allah'a yemin ederim ki, az önce namaza durduğum müddet içinde sizlerin dünya ve ahiret işlerinizde karşılaşacağınız herşeyi gördüm. Allah en iyi bilendir ya, otuz yalancı çıkıncaya kadar kıyamet kopmayacak. Onların sonuncuları sol yüzü bulunmayan şaşı Deccal'dir. Gözü sanki -o devirde Hz. Peygamber'le (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hz. Aişe'nin odası arasında oturan Ensar'dan bir ihtiyar olan- Ebu Tihya'nın gözü gibidir. Deccal ortaya çıktığında Allah olduğunu iddia edecektir. Ona inanan, söylediğim kabullenen ve onun yolundan gidene daha Önce işlediği hiçbir iyilik fayda vermez. Onu inkar edip söylediği sözleri yalanlayan da daha önce yaptığı hiçbir günahın cezasını çekmeyecektir. Deccal, Harem ve Beytü'l-Makdis dışında bütün yeryüzüne galip gelecektir. Mü'minleri Beytül'l Makdis'e sıkıştıracak; mü'minler çok şiddetli bir sarsıntıya uğrayacaklar, sonra Allah (c.c.) Deccal'i ve ordusunu helak edecektir. Hatta öyle ki, duvarın temeli yahut kökü ile ağaç kökleri bile: 'Ey müslüman! Ey inanan! Orada bir yahudi -yahut kafir- vardır! Gel buraya, öldür onu!' diye bağıracaktır. İçinizdeki durumları kalblerinize korku salacak derecede olan birtakım işleri görüp birbirinize: 'Peygamberiniz size bunlardan hiç bahsetmiş miydi?' diye soruşturuncaya ve dağlar yerlerinden kayıncaya kadar bunlar olmayacaktır. Bunlar olduktan sonra bütün canlar alınacaktır."

 

Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) güneş tutulması (küsuf) namazı ve hutbesi ile ilgili naklolunan sahih rivayetler işte böyledir. Bu namazı başka şekillerde kıldırdığı da naklolunmustur:

 

1. Her rekat üç rüku ile,

2. Her rekat dört rüku ile

3. Küsuf namazı da, her rekatta bir rüku ile kılınan herhangi bir namaz gibidir. Ancak İmam Ahmed, Buhari ve Şafii gibi büyük imamlar bu rivayeti sahih bulmuyor, yanlış sayıyorlar.

 

 

3- Diğer Rivayetler:

 

Bir şahıs İmam Şafii'ye: "Bazıları Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (küsuf namazını) herbir rekatta üç rüku ile kıldırdığını naklediyorlar?" diye sormuştu. Olayı anlatan İmam Şafii diyor ki: O şahsa: "Sen de bu görüşte misin?" diye sordum. "Hayır. Ancak ben bu hadis sizin kabul ettiğiniz bir rekatta iki rüku hadisine ilave bir hüküm getirdiği halde niçin kabul etmediniz, onu merak ediyorum." diye cevap verdi. Ben de ona dedim ki: "Birinci sebep, munkatı = kesik olması. Biz munkatı hadisi başlıbaşına sabit bir delil olarak görmüyoruz. Diğer bir sebep -Allah en iyi bilendir ya- bu hadisi yanlış (galat) buluyoruz."

 

Beyhaki diyor ki: "Şafii'nin "munkatı"dan maksadı Ubeyd b. Umeyr'in 'Doğruluğuna güvendiğim biri bana anlattı.' sözüdür. Ata: Zannederim Ubeyd bu sözüyle Hz. Aişe'yi kastediyor, deyip hadisi naklediyor. Bu hadiste: 'Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) her rekatta üç rüku, dört secde yaptı.' deniliyor. Katade, Ata - Ubeyd b. Umeyr - Hz. Aişe senediyle Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) altı rüku, dört secde ile kıldırdığını rivayet etmiştir. Öyleyse Ata, Hz. Aişe'ye bu rivayeti kesin bildiğinden değil, zan ve tahminle isnad etmiştir. Bu rivayet Hz. Aişe'den nasıl naklolunmuş olabilir? Oysa Urve ve Amra'nın (v.98/716) Hz. Aişe'den aksini rivayet ettikleri sabittir. Urve ve Amra, Ubeyd b. Umeyr'e göre Hz. Aişe ile daha yakın ilişki içinde bulunmuşlardır. Hem bunlar iki kişidir. İki kişinin rivayetinin sağlam olması akla daha yakındır. Şafii'nin yanlış bulduğu hadis, zannederim Ata'nın Cabir'den naklettiği şu hadistir: 'Hz. Peygamber fs.a.) devrinde Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) oğlu İbrahim'in öldüğü gün güneş tutuldu. Halk: Güneş, İbrahim'in ölümünden dolayı tutuldu, dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ayağa kalkıp altı rüku, dört secde ile halka namaz kıldırdı...'"

 

Beyhaki der ki: "Bu hadiste geçen olay ile Ebu'z-Zübeyr'in naklettiği hadiste geçen olayı inceleyen kimse, bu ikisinin aynı olay olduğunu naklolunan namazı Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sadece bir kere kıldırdığını, onu da oğlu İbrahim'in (a.s.) öldüğü gün kıldırmış olduğunu anlar."

 

"Sonra bir de Abdülmelik b. Ebi Süleyman - Ata - Cabir senedi ile Hişam ed-Destevai - Ebu'z-Zübeyr - Cabir senedinden gelen iki rivayette herbir rekattaki rükuların adedi farklı gösterilmiştir. Biz Hişam'ın rivayetini, yani herbir rekatta yalnızca iki rüku rivayetini daha münasib bulduk. Zira Hişam, Ebu'z-Zübeyr ile birlikte Abdülmelik'ten daha sağlam hafızaya sahiptir. Hem rükuların sayısı konusunda ondan gelen rivayet de, Amra ve Urve'nin Hz. Aişe'den; Kesir b. Abbas ve Ata b. Yesar'ın İbn Abbas'tan; Ebu Süleym'in Abdullah b. Amr'dan yaptıkları rivayetler ile Yahya b. Süleym gibi birtakım ravilerin yaptıkları rivayetlere uygundur. Abdülmelik'in Ata'dan yaptığı rivayete muhalefet edilmiş; İbn Cüreyc ve Katade, Ata'dan, o da Ubeyd b. Umeyr'den altı rüku, dört secde ile kılındığını rivayet etmişlerdir. Ayrılık bulunmayan ve pekçok sayıda kimsenin muvafakat ettiği, Hişam - Ebu'z-Zübeyr - Cabir rivayeti, Ata'dan gelen iki rivayetten doğruya daha çok yakındır. Çünkü bu iki rivayetten birisinin senedi tevehhümle sabit olmuş, diğerini ise pekçok hadiste yanlışlık yapmakla suçlanan Abdülmelik b. Ebi Süleyman tek başına rivayet etmiştir."

 

"Habib b. Ebi Sabit, Tavus aracılığıyla İbn Abbas'ın şu rivayette bulunduğunu naklediyor: Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir güneş tutulması münasebetiyle namaz kıldı. Namazda kıraat'tan sonra rükua gitti. Sonra yine kıraat eyleyip rükua gitti. Sonra yine kıraat eyleyip rükua gitti. Sonra yine kıraat eyleyip rükua gitti. Sonra secdeye gitti. Diğer rekatı da yine aynı şekilde (dört rüku ile) kıldı."

 

"Bu hadisi Müslim, Sahih'inde rivayet etmiştir. Hadis, Habib b. Ebi Sabit'in tek kaldığı hadislerdendir. Habib her ne kadar sika bir ravi ise de tedlis yapardı. Burada da (mu an'an rivayetle naklederek) Tavus'tan hadisi işittiğini açıklamamıştır. Bu durumu, güvenilir olmayan birinden nakil yapmasına yüklemek uygun olur. Bu hadisin Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) nisbetinde ve metninde Süleyman el-Mekki el-Ahvel, ona muhalefet etmiş ve hadisi Tavus aracılığıyla bir rekatta üç rüku şeklinde İbn Abbas'ın fiili olarak nakletmiştir. Süleyman'a da rükuların adedinde muhalefet edilmiştir. Bir topluluk bu hadisi İbn Abbas'ın fiili olarak nakletmiştir. Nitekim Ata b. Yesar gibi bir kısım raviler de İbn Abbas'tan Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) herbir rekatta iki rüku yaptığını rivayet etmişlerdir."

 

"Muhammed b. İsmail el-Buhari bu üç rivayetten de yüz çevirmiş; senedi daha sahih, ravi sayısı daha çok ve ravileri daha güvenli olan hadise aykırı oldukları için bunlardan hiçbirini Sahih'ine almamıştır. Ebu İsa et-Tirmizi'nin nakline göre Buhari şöyle demiştir: Küsuf namazı konusunda gelen rivayetlerin bana göre en sahih olanı dört rüku, dört secde rivayetidir..."

 

Beyhaki der ki: "Huzeyfe'den Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) nisbetle rivayet edilen: 'Her bir rekatta dört rüku' hadisinin senedi zayıftır."

 

"Übey b. Ka'b'tan da Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) nisbetle 'Herbir rekatta beş rüku' hadisi naklolunmaktadır. Sahih sahipleri (Buhari ile Müslim) bu hadisin senedinde olduğu gibi böyle bir senedi delil olarak kullanmamışlardır."

 

Yine Beyhaki diyor ki: "Hadisçilerden bir topluluk rükuların sayısı konusunda gelen bütün rivayetleri sahih sayma yolunu tutmuş ve bu rivayetleri Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu namazı defalarca kıldırdığına, dolayısıyla bütün bu şekillerin caiz olduğuna yüklemişlerdir. İshak b. Rahuyeh, Muhammed b. İshak b. Huzeyme, Ebu Bekir b. İshak ed-Dabi ve Ebu Süleyman el-Hattabi bu görüştedirler. İbnu'l-Münzir de bu görüşü güzel bulmuştur. Buhari ve Şafii'nin haberler arasında tercih yapma görüşleri daha uygundur. Çünkü daha önce de belirttiğimiz üzere, bütün haberler Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) oğlunun vefat ettiği gün kıldırdığı namazın anlatımı ile ilgilidir."

 

Ben derim ki: Kendisinden aktarılan açıklamaya göre İmam Ahmed de sadece herbir rekatta iki rüku iki secde ile kılındığına dair Hz. Aişe'den naklolunan hadisi esas almıştır. Mervezi'nin nakline göre: "Küsuf namazının herbir rekatta iki rüku iki secde olmak üzere dört rüku, dört secde ile kılınacağı görüşündeyim. Bu konuda Hz. Aişe'den naklolunan hadisi izliyorum. Hadislerin çoğunluğu bu noktadadır." demiştir. Hanbelilerden Ebu Bekir (v.311/923) ile ilk devir hanbeli alimleri bu görüşü tercvh etmişlerdir. Üstadımız Ebu'l-Abbas İbn Teymiye de bunu tercih etmiş olup buna muhalif olan bütün hadisleri zayıf sayar ve: "Bunlar yanlıştır! Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) küsuf namazım yalnız bir kere -oğlu İbrahim'in öldüğü gün- kıldırmıştır." derdi. Allah en iyi bilendir.

 

Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem), güneş tutulduğunda Allah'ın zikredilmesini, namaz kılınmasını, dua edilmesini, Allah'tan af dilenmesini, sadaka verilmesini ve köle azad edilmesini emretmiştir. Allah en iyi bilendir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

L) HZ. PEYGAMBER'İN (S.A.) YAĞMUR DUASINDAKİ TUTUMLARI