ZADU’L-MEAD

İKİNCİ KİTAP PEYGAMBER'İN (S.A.)

İBADETLER KONUSUNDAKİ TUTUMU

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

G) HZ. PEYGAMBER'İN (S.A.) GECE NAMAZI

 

1- Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Gece Namazı İle Vitir Namazı:

2- Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Vitirde Kunut Okuması:

3- Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kur'an Okuyuşu:

4- Hayvan Üzerinde Nafile Namaz Kılması:

 

Gerek selef, gerek halef alimleri teheccüd namazının Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) farz mı, nafile mi olduğu konusunda ihtilaf etmişlerdir. Her iki grup da: "Gecenin bir kısmında kendin için nafile olarak namaz kıl." ayetini'"[İsra, 79] delil gösterirler. Diyorlar ki: Bu ayet, (teheccüdün) farz olmadığı konusunda açıktır. Ötekiler de diyorlar ki: Bu surede Allah, Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) teheccüdü emretti. Nitekim "Ey elbiselerine bürünen (Peygamber)! Gece kalk biraz namaz kıl." ayetinde [Müzzemmil, 1] de emretmişti. Bu namazı Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kaldıran (nesheden) bir ayet gelmemiştir. ayetin; "...Kendin için nafile olarak..." kısmından maksat "nafile namaz" olsaydı, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) için nafile olmakla tahsis etmezdi. Buradaki "nafile", "ziyade = ilave, ek, fazlalık" anlamındadır. Kayıtsız, şartsız olan ziyade kelimesi ise nafile namaz anlamına gelmez. Allah (c.c.) buyuruyor ki: "Ona (ibrahim'e) ishak'ı bağışladık, nafile olarak da Yakub'u. [Enbiya, 3] Yani evladına (İshak'a) ilave olarak (torun Yakub'u İbrahim'e) bağışladık. Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) teheccüdündeki nafile de aynı şekilde derecelerinde ve sevabında artış demektir. Bu yüzden Allah teheccüdü Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) has kılmıştır. Zira gece namazı diğer insanlar hakkında mubah olup onların günahlarına keffarettir. Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise Allah, geçmiş ve gelecek bütün günahlarını affetmiştir. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) derecelerinin artması ve mertebelerinin yükselmesi için, diğerleri ise günahlarına keffaret olması için ibadet eder. Mücahid der ki: Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) İçin nafile olmuştur; çünkü onun geçmiş-gelecek bütün günahları bağışlanmıştır. Bu yüzden onun ibadeti nafile, yani sevabında artıştır, ondan başkası için ise günahlarına keffarettir.

 

İbnü'l-Münzir, Tefstr'mde; Ya'la b. Ebu Ubeyd el-Haccac - İbn Cüreyc - Abdullah b. Kesir yoluyla Mücahid'in şöyle dediğini nakleder: Farz dışında kalan namaz, günahların keffareti için kılınmadığından dolayı nafiledir. Sair insanlar için nafile yoktur. Nafile yalnız Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mahsustur. Bütün insanlar, farz dışındaki namazları günahlarına keffaret olsun diye kılarlar.

 

Muhammed b. Nasr, Abdullah - Amr - Said ve Kubeysa - Süfyan - Ebu Osman yoluyla Hasan (el-Basri)'nin, "Gecenin bir kısmında kendin için nafile olarak namaz kıl." ayeti hakkında: "Gece nafilesi, yalnız Hz, Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mahsustur" dediğini rivayet eder. Dahhak'ın da: "Nafile yalnız Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mahsustur" dediğini zikreder.

 

Süleym b. Hayyar, Ebu Galib yoluyla Ebu Ümame'nin şöyle dediğini zikreder: "Yerli yerince abdest aldığında bağışlanmış olarak yerinden kalkarsın. Kalkıp namaz kıldığında, bu namaz senin için bir fazilet ve sevap olur." Bunun üzerine bir adam: "Ey Ebu Ümame! Bir kimse kalkıp namaz kılınca onun için nafile olur mu, ne dersin?" diye sordu. Ebu Ümame: "Hayır, olmaz. Nafile yalnız Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mahsustur. Günahlar, hatalar içinde yüzen bir adam için nasıl nafile olabilir?! Onun için bir fazilet ve sevab olur." cevabını verdi.

 

Ben derim ki: Sözün özü, ayetteki "nafile" kelimesi ile -müstehab ve mendub gibi- yapılıp yapılmaması caiz olan şey kastedümemiştir. "Senin için nafile olarak" sözü, emrin delalet ettiği vücubu ( = farziyyeti) ortadan kaldırıcı olmaz. İnşaallahuteala, Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hususiyetleri anlatılırken bu meselenin daha fazla açıklaması yapılacaktır.

 

Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gerek ikamet halinde, gerek sefer halinde gece namazını bırakmazdı. Uyku yahut ağrı bastırıp da (gece kılamaz ise) gündüz on iki rekat namaz kılardı. Şeyhülislam İbn Teymiye'nin şu anlamda sözler söylediğini işittim: "Bu hadiste vitir namazının, yerini savuşturduğu için kaza olunmayacağına delil vardır. Vitir namazı, tahiyyetü'l-mescid, küsuf, yağmur duası vb. namazlar gibidir. Bu namazdan maksat, gece namazının sonunun tek olmasıdır. Nitekim Akşam namazı da gündüz namazlarının sonudur. Gece sona erip sabah namaz kılınınca artık vitir namazı, yerine gelmez."

 

Ebu Davud ve İbn Mace'nin Ebu Said el-Hudri'den naklettiklerine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kim vitiri kılmadan uyur yahut onu kılmayı

 

unutursa,'sabahleyin yahut hatırladığında kılsın." Buyurmuştur. Ancak bu hadisin bir takım illetleri vardır:

 

1- Zayıf bir ravi olan Abdurrahman b. Zeyd b. Eşlem tarafından rivayet edilmiştir.

 

2- Doğrusu bu hadis (Abdurrahman'ın) babası yoluyla Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) naklettiği mürsel bir hadistir. Tirmizi: "Bu, daha sahihtir" yani mürseldir, diyor.

 

3- İbn Mace, Ebu Said hadisini naklettikten sonra Muhammed b. Yahya'dan hikaye eder ki: Doğrusu Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sabaha çıkmadan önce vitri kılın" buyurmuştur. İbn Mace diyor ki: Bu hadis, Abdurrahman'ın naklettiği hadisin vahi (boş) olduğunu gösterir.

 

İbn Abbas ve Hz. Aişe'nin söyledikleri üzere Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gece on bir yahut on üç rekat namaz kılardı. Bu iki sahabiden her iki rivayet de sabittir. Sahihayn'da Hz. Aişe'nin "Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), ne Ramazanda ne de başka zamandaki (gecelerde) on bir rekattan fazla namaz kılmış değildir" dediği nakledilir. Sahihayn'da. yine Hz. Aişe'den: "Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gece on üç rekat namaz kılardı. Bunlardan beşi ile vitrini kılar, bu beş rekatın da yalnız son rekatında (selam teşehhüdüne) otururdu" dediği rivayet olunmaktadır.

 

Hz. Aişe'den gelen bu iki rivayetin doğrusu, birincisidir. On bir rekatın üzerindeki iki rekat sabah namazının iki rekat sünnetidir. Aynı hadiste, Hz. Aişe tarafından açıklanmış olarak bu şekilde gelmiştir. Müslim'in Sahih'inde zikrettiğine göre (Hz. Aişe): "Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sabah namazının iki rekat sünneti ile beraber (geceleyin) on üç rekat namaz kılardı" demiştir. Buhari ise bu hadisin lafzını şöyle vermektedir: "Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geceleyin on üç rekat namaz kılardı. Sonra sabah ezanını işitince kısa iki rekat namaz kılardı." Sahihayn'da nakledildiğine göre Kasım b. Muhammed diyor ki: Aişe'nin (r.anha) şöyle dediğini işittim: "Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geceleyin kıldığı namaz, on rekat idi. Bir rekatla da vitir kılar ve sonra sabah namazının iki rekat sünnetini kılardı. İşte on üç rekat bunlardır. Hz. Aişe'nin bu sözleri müfessir ve açıklayıcıdır.

 

İbn Abbas'ın ne dediği konusunda da ihtilaf edilmiştir. Sahihayn'da Ebu Cemre'den nakledildiğine göre İbn Abbas şöyle demiştir: "Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geceleyin kıldığı namaz on üç rekattı." Fakat bu rivayet ondan, sabah namazının iki rekat sünnetiyle birlikte olduğu açıklamasıyla nakledilmiştir. Şa'bi diyor ki: Abdullah İbn Abbas ile Abdullah İbn Ömer'e -Allah ikisinden razı olsun- Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gece kıldığı namazı sordum: "On üç rekattı. Onlardan sekizi gece namazı, üçü vitir namazı, ikisi de sabah namazının farzından önceki iki rekat (sünnet) namazdır" dediler.

 

Sahihayn'da Küreyb'den nakledilen, İbn Abbas'ın, teyzesi Meymune Bint el-Haris'in yanında gecelemesi olayında İbn Abbas'ın şunları söylediği de rivayet olunmaktadır: "Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) on üç rekat namaz kıldı. Sonra yattı uyudu, hatta horladı. Tanyeri ağarınca kısa iki rekat namaz kıldı." Bu hadisin diğer bir lafzında şöyle denmektedir: "Sonra iki rekat, yine iki rekat, yine iki rekat, yine iki rekat, yine iki rekat, yine iki rekat kılıp ondan sonra tek rekatlı bir namaz kıldı. Sonra müezzin çağırmaya gelinceye kadar yine uzandı. Daha sonra kalktı, kısa iki rekat namaz kıldı. Sonra da sabah namazını kıldırmak için dışarı çıktı."

 

Böylece on bir rekat üzerinde birleşme sağlanmış oldu. Son kılman iki rekatın sabah namazının sünneti mi, yoksa başka bir namaz mı olduğu konusunda görüş ayrılığı ortaya çıktı. Bunlar da Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) devamlı kıldığı farz ve ratibe sünnetlerin rekat sayısına eklendiğinde Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gece ile gündüz kıldığı toplam devamlı virdi kırk rekat olur. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) on yedi farz, on yahut on iki ratibe sünnet, on bir yahut on üç gece namazı olmak üzere toplam kırk rekat namaza sürekli devam buyururdu. Bunlardan fazlası -sekiz rekat fetih namazı, seferden döndüğünde kıldığı kuşluk namazı, ziyaretinde bulunduğu kimsenin yanında kıldığı namaz, tahiyyetü'l-mescid... vb. namazlarda olduğu gibi- ratib (düzenli ve sürekli) değil, arızidir. Öyleyse kulun, bu virde ölüme kadar devam etmesi gerekir. Her gün, her gece kırk kere kapıyı çalan kimsenin isteğine ne çabuk karşılık verilir, kapı nasıl hemen açılır, düşünüle! Kendisinden yardım dilenecek yalnız Allah'tır.

 

 

 

1- Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Gece Namazı İle Vitir Namazı:

 

Hz. Aişe (r.anha) der ki: Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yatsıyı kılıp da yanıma geldiğinde mutlaka dört yahut altı rekat namaz kılardı. Sonra yatağına yatardı.

 

İbn Abbas, Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında geçirdiği bir geceyi anlatırken: "Yatsıyı kıldı. Sonra geldi. Biraz geçince namaz kıldı, sonra da uyudu" diyor. Bu iki rivayeti de Ebu Davud nakletmiştir.

 

Uyanınca önce dişlerini misvaklar, sonra Allah Teala'yı zikrederdi. -Uyandığında okuduğu zikir yukarıda geçmiştir- Sonra abdest alır, kısa iki rekat namaz kılardı. Nitekim Sahih-i Müslim'de Hz. Aişe'nin şöyle dediği rivayet olunmuştur: "Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gece namazına kalktığında namazına önce kısa iki rekat kılmakla başlardı." Yine Müslim'in Ebu Hureyre'den (r.a.) naklettiği bir hadise göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Herhangi biriniz gece namaz kılmaya kalktığında, namazına önce kısa iki rekat kılmakla başlasın" diyerek bunu emretmiştir.

 

Bazan gece yarı olunca veya gece yarısından biraz önce ya da biraz sonra kalkar; bazan da horoz ötüşünü işitince kalkardı. Horoz yalnızca gecenin ikinci yarısında öter. Bazan virdine ara verir, bazan da çoğunlukla ardarda devam ederdi. İbn Abbas'ın, Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında geceleyişini anlattığı şu hadiste de söylediği üzere ara verirdi: Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) uykusundan uyandı, dişlerini misvakladı ve: ''Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde elbette akıl sahipleri için (Allah'ın varlığına dair) alametler vardır. [Al-i İmran, 190] ayetini okuyarak abdest aldı. Bu ayetleri, surenin sonuna varıncaya kadar okudu. Sonra kalkıp kıyam, rüku ve secdeyi iyice uzatarak iki rekat namaz kıldı. Sonra namazı bırakıp horlaymcaya kadar uyudu. Sonra bunu, altı rekat kılmak suretiyle üç kere tekrarladı. Her keresinde dişlerini misvaklıyor, abdest alıyor ve bu ayetleri okuyordu. Sonra üç rekatla vitir namazını kıldı. Peşinden müezzin ezan okudu ve Hz, Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şu duayı okuyarak namaza çıktı:

 

"Allah'ım! Kalbimde bir nur, dilimde bir nur kıl. Kulağımda bir nur kıl. Gözümde bir nur kıl. Arkamda bir nur, önümde bir nur kıl. Üstümde bir nur, altımda bir nur kıl. Allah'ım! Bana bir nur ver." Hadisi, Müslim rivayet etmiştir.

 

İbn Abbas, Hz. Aişe'nin söylediği, Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kısa iki rekatla başladığı sözünü anmamıştır. Ya Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bazan öyle, bazan böyle yapardı, ya da Hz. Aişe, İbn Abbas'ın bellemediği bir şeyi belleyip aktarmıştır. Bu ikinci şık daha doğru gözükmektedir. Çünkü Hz. Aişe, Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) daha yakın olduğundan bunu iyice gözlemlemiştir. Hem Hz. Aişe, Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gece namazını en iyi bilen insandır. İbn Abbas ise teyzesinin yanında kaldığı gece gözlemlemiştir. İbn Abbas İle Hz. Aişe, Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gece kıldığı namazın herhangi bir konusunda ayrılığa düşerlerse söz, Hz. Aişe'nin sözü olur.

 

Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gece namazı ve vitri türlü türlü idi. Bunla dan biri işte İbn Abbas'ın anlattığı bu şekli idi.

 

İkinci tür: Hz. Aişe'nin anlattığıdır ki, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazına kısa iki rekatla başlar, sonra virdini on bir rekat olarak tamamlardı. Her iki rekatta bir selam verirdi. Bir rekatla da vitir kılardı.

 

Üçüncü tür: Aynı bu şekilde on üç rekat.

 

Dördüncü tür: Her iki rekatta bir selam vererek sekiz rekat namaz kılar, sonra peşipeşine bir düzende beş rekat vitir namazı kılar, bu beş rekatın da yalnız son rekatında (selam teşehhüdüne) otururdu.

 

Beşinci tür: Dokuz rekat. Bunların sekizinin hiçbirinde oturmadan peşipeşine kılar, sekizincide oturur, Allah Teala'yı zikreder, O'na hamdedip dua eder; sonra selam vermeden ayağa kalkar, dokuzuncu rekatı kılar, sonra oturur, Tahiyyat okur, selam verirdi. Ardından selam verdikten sonra oturarak iki rekat namaz kılardı.

 

Altıncı tür: Az önce anlatılan dokuz rekat gibi yedi rekat namaz kılar; sonra iki rekat daha oturarak namaz kılardı.

 

Yedinci tür: Gece namazını, ikişer rekat ikişer rekat kılar; sonra aralarını ayırmaksızın üç rekat vitir namazı kılardı.

 

Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aralarını ayırmaksızın üç rekat vitir kıldığını İmam Ahmed (r.h.), Hz. Aişe'den rivayet etmektedir. Nesai'nin yine Hz. Aişe'den rivayetine göre ise Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vitir namazının iki rekatında selam vermezdi. Bu anlatım biraz şüphelidir. Çünkü Ebu Hatim İbn Hibban'ın Sahih'inde Ebu Hureyre'den naklettiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "Vitiri üç rekat kılmayınız. Ya beş, ya yedi rekat kılınız. Akşam namazına benzetmeyiniz" buyurmuştur. Darukutni: "Bu hadisin ravilerinin hepsi sikadır" diyor. Mühenna anlatıyor: Ebu Abdillah'a (Ahmed b. Hanbe!) sordum: "Vitir konusunda görüşün nedir, iki rekatta mı selam verirsin?" "Evet" dedi. "Neden?" diye tekrar sordum. "Çünkü iki rekatta selam verdiğine dair Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelen hadisler daha güçlü ve daha çoktur. Zühri, Urve yoluyla Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) iki rekatta selam verdiğini nakletmiştir." cevabını verdi. Harb diyor ki: Ahmed'e vitir namazını sordular; o da: "İki rekatta selam verir. Selam vermezse bir zararı olacağını ummuyorum. Ancak Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) selam verdiği rivayeti daha sağlam yolla nakledilmiştir." karşılığım verdi.

 

Ebu Talib anlatıyor: Ebu Abdillah Ahmed b. Hanbel'e sordum: "Vitir konusunda hangi hadise uyuyorsun?" Şu karşılığı verdi: "Hepsine uyuyorum: Beş rekat kılan, yalnız bu rekatların sonuncusunda oturur. Yedi rekat kılan, yine yalnız bu rekatların sonuncusunda oturur. Zürare b. Evfa yoluyla Hz. Aişe'den nakledilen bir hadise göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem), dokuz rekat vitir kılar, sekizinci rekatta otururdu. Ancak daha çok sayıda ve daha güçlü hadislere göre vitir, bir rekattır. Benim görüşüm de budur." Dedim ki: "İbn Mes'ud üç rekattır, diyor". "Evet. Hatta Sa'd b. Ebi Vakkas'ın bir rekat kılmasını ayıplamış; Sa'd da ona karşılık olarak bir şeyler söylemiş." dedi.

 

Sekizinci tür: Nesai'nin naklettiğine göre Huzeyfe, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte bir Ramazan'da namaz kıldı. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rükua varıp, ayakta durduğu kadar: "Sübhane Rabbiye'l-azim" dedi. Sonra ayakta durduğu kadar: "Rabbiğfirli, Rabbiğfirli" diyerek oturdu. Sonra secde edip ayakta durduğu kadar "Sübhane Rabbiye'l-a'la" dedi. Ancak dört rekat namaz kılmıştık. Bilal sabah namazına çağırmak için geldi.

 

Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gecenin evvelinde, ortasında ve sonunda vitir kıldı. Tam bir gece boyunca sabaha kadar bir ayeti tekrar tekrar okuyarak geceyi ihya etti (yahut namaz kıldı). Tekrar ettiği ayet: "Şayet onlara azap edersen onlar Senin kulların"[Maide, 118] ayetidir.

 

Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gece namazı üç türlüydü:

 

1- Çoğunluk ayakta kıldığı namaz.

 

2- Oturarak namaz kılar, oturarak rüku ederdi.

 

3- Oturarak kıraat eder; kıraatinin az bir kısmı kalınca ayağa kalkar, ayakta rüku ederdi. Bu üç tür namaz kılış şekli de Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sahih yolla nakledilmiştir.

 

Kıyam yerindeki oturuşunun şekline gelince; Sünen-i Nesat'de Abdullah b. Şakik yoluyla nakledildiğine göre Hz. Aişe: "Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bağdaş kurarak namaz kıldığını gördüm." diyor. Nesai der ki: Bu hadisi Ebu Davud el-Hafri'den başka birinin rivayet ettiğini bilmiyorum. Ebu Davud sika ravidir. Bu hadisin olsa olsa hata olduğunu zannediyorum. Allah en iyi bilendir.

 

Sağlam yolla nakledilmiştir ki, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vitirden sonra bazan oturarak iki rekat namaz kılardı. Bazan da bu iki rekatta oturarak kıraat eyler; rüku etmek istediğinde ayağa kalkıp rüku ederdi. Sahih-i Müslim'de nakledildiğine göre Ebu Seleme diyor ki: Hz. Aişe'den (r.a.), Allah Rasulü'nün (gece kıldığı) namazını sordum. Şöyle dedi: "On üç rekat namaz kılardı: Önce sekiz rekat kılardı. Sonra (bir rekat) vitiri kılardı. Daha sonra da oturarak iki rekat namaz kılar; rüku etmek istediğinde ayağa kalkıp rüku ederdi. Sonra sabah namazının ezanı ile ikameti (kameti) arasında iki rekat kılardı."

 

Müsned'de Ümmü Seleme'den nakledildiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem), vitirden sonra oturarak kısa iki rekat namaz kılardı. Tirmizi diyor ki: Hz. Aişe, Ebu Ümame ve pek çok sahabi tarafından Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buna benzer hadisler rivayet edilmiştir.

 

Yine Müsned'de Ebu Ümame'den rivayet edilmektedir ki, Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vitirden sonra oturarak iki rekat namaz kılardı. Bu iki rekatta "İza zülzilet" ile "Kul ya eyyühel-kafirun" surelerini okurdu.

 

Darakutni de buna benzer bir hadisi Enes'ten (r.a.) nakletmektedir.

 

Bu durum pekçok insana problem oldu. Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Gece kıldığınız en son namaz vitir otsun" hadisine aykırı olduğunu zannettiler. Malik (r.h.), bu iki rekat namazı inkar etmiş; Ahmed ise: "Ne kılarım, ne de kılanı menederim" demiş ve sözüne şöyle devam etmiştir: "Malik bu namazı inkar etti. Bir grup da 'Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu iki rekat namazı, yalnızca, vitirden sonra namaz kılmanın caiz olduğunu ve vitiri kılmanın, nafile namaza engel teşkil etmeyeceğini göstermek için kılmıştır.' deyip 'Gece kıldığınız en son namaz vitir olsun' hadisini müstehablık, vitirden sonraki iki rekat namazı da caizlik anlamına yorumlamışlardır."

 

Doğru olan şöyle demektir: Bu iki rekat namaz, sünnet namaz ve vitiri ikmal etme anlamına gelir. Çünkü vitir -bilhassa vacib olduğu söylenirse- başlı başına müstakil bir ibadettir; ondan sonra kılınacak iki rekat namaz, akşam namazının farzından sonra kılınan sünnet gibi olur. Zira akşam namazı gündüz vitridir, ondan sonraki iki rekat da onu ikmaldir. Gece vitrinden sonraki iki rekat da aynen böyledir. Allah en iyi bilendir.

 

 

 

2- Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Vitirde Kunut Okuması:

 

Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vitirde kunut okuduğu yalnızca İbn Mace'nin rivayet ettiği şu hadiste mahfuzdur: İbn Mace, Ali b. Meymun er-Rakk - Mahled b. Yezid - Süfyan - Zübeyd el Yami - Said b. Abdurrahman b. Ebza - babası (Abdurrahman b. Ebza) - Übeyy b. Ka'b senediyle nakleder ki, Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vitir namazını kılarken rükudan önce kunut okurdu.

 

Oğlu Abdullah'ın rivayetine göre Ahmed demiştir ki: "Rükudan sonra kunut okumayı tercih ederim. Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kunut hakkında sabit her rivayet, yalnızca sabah namazı hakkında olup, o da rükudan başını kaldırıncadır. Vitir kunutunun ise rükudan sonra olmasını tercih ederim. Önce veya sonra olsun vitir kunutuna dair Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sahih hiçbir hadis yoktur." Hallal diyor ki: Muhammed b. Yahya el-Kehhal bana, kendisinin Ebu Abdillah (Ahmed b. Hanbel)'a vitirdeki kunutu sorduğunu, onun da: "Bu konuda Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hiçbir şey naklolunmuş değildir. Ancak Hz. Ömer seneden seneye kunut okurdu" dediğini haber verdi.

 

Ahmed ile Sünen sahiplerinin rivayetlerine göre Hz. Hasan bipAli (r.a.) diyor ki: (Dedem) Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana vitirde okumam için şu duayı öğretti:.;

 

"Allah'ım! Doğru yola ilettiklerinin arasına beni de kat. Sıhhat ve afiyet verdiklerinin arasına beni de kat. Sevdiklerin arasına beni de kat. Bana her neyi bağışlarsan bereketli ve devamlı kıl. Hükmettiğin şeylerin şerrinden beni koru. Hükmeden şüphesiz Sensin, Sana hükmedilmez. Senin sevdiğin zelil kalmaz. (Senin düşman olduğun kimse de aziz olmaz). Yücesin, ulusun ey Rabbimiz! (Allah, Peygamber'e salat eylesin)".

 

Dua içindeki birinci parantez içi cümleyi Beyhaki ve Nesai, ikinci parantez cümlesini de Nesai ilave olarak rivayet etmiştir. Hakim Müstedrek'tt ilaveli olarak: "Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vitir namazımda başımı kaldırıp yalnız secde etmek kaldığında okuyacağım şu duayı öğretmiştir" şeklinde rivayet etmiştir. Aynı hadisi ibn Hibban da Sahih'ınde nakletmiş ve: "Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle dua ettiğini işittim" sözüyle vermiştir.

 

Tirmizi diyor ki: Bu konuda Hz. Ali'den (r.a.) de hadis rivayet olunmuştur. Bu hadis hasendir. Yalnızca Ebu'l-Havra es-Sa'di yoluyla nakledildiğini biliyoruz. Bu şahsın ismi Rabia b. Seyhan'dır. Vitirde kunut okumaya dair Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu hadisten daha hasen bir hadis nakledildiğini bilmiyoruz.

 

Vitirde kunut okuma Hz. Ömer ve İbn Mes'ud'dan mahfuzdur. Onlardan gelen bu rivayet, sabah namazı kunutu rivayetinden daha sahihtir. Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sabah namazı kunutuna dair gelen rivayet ise, vitir kunutu konusundaki rivayetten daha sahihtir. Allah en iyi bilendir.

 

Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai'nin Ali b. Ebu Talib'den (r.a.) naklettiklerine göre Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vitrin sonunda şu duayı okurdu:

 

"Allah'ım! Gazabından hoşnutluğuna, azabından affına sığınırım. Senden yine Sana sığınırım (Çok istesem de) Sana övgüler sıralayamam. Sen kendini övdüğün gibisin,"

 

Ancak bu duanın, vitiri kılıp bitirmeden önce olması da sonra olması da muhtemeldir. Nesai'nin rivayetlerinin birinde: "Namazını bitirip yatağına yatınca okurdu*' denilmektedir. Yine bu rivayette (yukarıda parantez içinde tercüme edilen) "Çok istesem de Sana övgüler sıralayamam" cümlesi nakledilmektedir. Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu duayı secdede okuduğu sabittir. Herhalde Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hem namaz içinde, hem de namazdan sonra okumuştur.

 

Hakim'in, Müstedrek'te, Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (Gece) Namazı ve Vitiri bahsinde İbn Abbas'tan naklettiği bir hadiste şöyle denilmektedir: Sonra vitir namazını kıldı. Namazını bitirince şu duayı okuduğunu işittim:

 

"Allah'ım! Kalbimde bir nur, gözümde bir nur, kulağımda bir nur, sağımda bir nur, solumda bir nur, üstümde bir nur, altımda bir nur, önümde bir nur,, arkamda bir nur kıl. Sana kavuşma gününde benim için bir nur kıl."

 

Ravi Küreyb diyor ki: Kunutta yedi kelime daha vardı. (onları unuttum). Daha sonra Abbas oğullarından biriyle karşılaştım. Bana onları anlatarak: "Etimi, kanımı, sinirimi, saçımı ve derimi" deyip iki hasleti (yani nefs ve dil) de zikretti.

 

Nesai'nin rivayetinde bu hadiste: "Bu duayı secdede okurdu" denilmektedir. Müslim'in bir rivayetinde ise bu hadiste "Ardından şu duayı okuyarak sabah namazına çıktı" deniyor ve bu dua zikrediliyor. Yine onun bir rivayetinde: "Dilimde bir nur, nefsimde bir nur kıl. Benim için büyük bir nur yarat" denilmekte; bir başka rivayetinde ise "Beni bir nur yap" denilmektedir.

 

Ebu Davud ve Nesai'nin Übeyy b. Ka'b'dan naklettiklerine göre Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vitir namazında "Sebbihisme Rabbike'l-a'la", "Kul ya Eyyühelkafirun" ve "Kul hüvallahu ehad" surelerini okurdu. Selam verince üç kere şöyle derdi: "Hükümran ve Kuddus olan Allah'ı her türlü noksanlıktan tenzih ederim." Üçüncü söyleyişinde sesini uzatır ve yükseltirdi. Bu Nesai'nin lafzıdır. Darakutni ilave olarak şu sözleri nakletmiştir. "Meleklerin ve Ruh'un Rabbi...

 

 

 

3- Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kur'an Okuyuşu:

 

Kesik kesik kıraat ederdi. Her ayette dururdu. Okurken "El-Hamdülillahi Rabbi'l-alemin"de durur, "er-Rahmani'r-Rahim"de durur, "Maliki yevmiddin"de dururdu.

 

Zühri zikreder ki, Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kıraati ayet ayetti. En faziletli olan da budur. Devamlarıyla ilişkili olsalar bile ayetlerin başlarında durulmalıdır. Kurradan bazıları, maksatların ve anlamların araştırılıp bunlar tamam olunca durulması görüşünü savunmuşlardır. Oysa Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tavrına ve sünnetine uymak daha iyidir.

 

Bunu zikredenler arasında Beyhaki - Şu'abu'l-iman adlı kitabında - ve diğer bazı alimler vardır. Beyhaki devamlarıyla ilişkili olsalar bile ayetlerin başlarında durmayı tercih etmiştir.

 

Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sureyi o kadar itinalı, yavaş ve sakin (tertil üzere) okurdu ki okuduğu sure kendisinden daha uzun olan sureden de uzun olurdu. Bir ayeti sabaha kadar tekrar ederek geceyi ihya ettiği de olmuştur.

 

Tertil üzere okuyup az okumak mı, yoksa hızlı okuyup çok okumak mı daha faziletlidir? Bu konuda alimler iki görüş ileri sürmüşlerdir.

 

1- Birinci grup: İbn Mes'ud (r.a.), İbn Abbas (r.a.) vs. alimler; az okumakla birlikte tertil üzere düşünerek okumanın hızlı okuyup çok okumaktan daha faziletli olduğunu savunmuşlardır. Bu görüş sahipleri delil olarak şunları ileri sürüyorlar: Kur'an okumaktan maksat onu anlamak, onu düşünmektir. Onun inceliklerini bulmak (fıkıh), onunla amel etmektir. Onu okuma ve ezberleme, manalarına ulaştıncı araçlardır. Nitekim seleften bazıları: Kur'an, kendisiyle amel olunmak için inmiştir. Onu okumayı iş edinin, demişlerdir. Bu yüzden Kur'an ehli, kalbleriyle ezberlememiş olsalar bile, onu bilen ve onun içindekilerle amel edenlerdir. Kur'an'i ezbere bilen, ama onu anlamayan, içindekilerle amel etmeyen kimse, harflerini ok gibi doğrultsa da Kur'an ehlinden değildir.

 

Diyorlar ki: Çünkü iman, amellerin en faziletlisidir. Kur'an'ı anlamak ve onu düşünmek, işte iman meyvesini verecek budur. Anlamadan, düşünmeden sırf okuma işini ise iyi kimse de, kötü kimse de, mü'min de, münafık da yapar. Nitekim Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurmuşlardır ki: "Kur'an okuyan münafıkın örneği ise, kokusu güzel fakat tadı acı fesleğen çiçeği örneğidir. "

 

Bu konuda insanlar dört mertebedir: 1) Kur'an ve iman ehli. Bunlar insanların en üstünüdürler. 2) Kur'an ve imana sahib olmayanlar, 3) Kur'an'a sahib olup imana sahib olmayanlar, 4) İman sahibi olup Kur'an sahibi olmayanlar.

 

Diyorlar ki: Nasıl ki, Kur'an'sız iman sahibi olanlar, imansız Kur'an sahibi olanlardan daha üstündür; tıpkı bunun gibi okurken düşünen ve anlayan da düşünmeden hızlı ve çok okuyandan daha üstündür. Yine derler ki: İşte Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sünneti ortada. O, sureyi o kadar tertil üzere okurdu ki okuduğu sure, kendisinden daha uzun olan sureden de uzun olurdu. Bir ayetle sabaha kadar namaz kılardı.

 

2- İkinci grup: İmam Şafii'nin (r.h.) müntesibleri, çok okumanın daha faziletli olduğunu söylüyorlar. Delil olarak ibn Mes'ud'un (r.a.) rivayet ettiği şu hadisi ileri sürüyorlar. Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "Kim Allah'ın kitabından bir harf okursa ona bir sevab yazılır. Her sevaba karşılık on misli verilir. Elif lam mim, bir harftir demiyorum. Elif bir harf, lam bir harf, mim bir harftir. Bu hadisi Tirmizi rivayet etmiş ve sahih olduğunu söylemiştir.

 

Diyorlar ki: Zira Osman bin Affan bir rekatta Kur'an'ın tamamım okumuştur. Bu grup kendilerine delil olması bakımından çok okuma konusunda, pekçok seleften asar nakletmektedirler.

 

Bu konuda şöyle demek doğrudur: Tertil üzere ve düşünerek okuma sevabının değeri daha büyük ve daha yüksektir. Çok okumanın sevabı ise daha çok sayıdadır. Birincisi, büyük bir mücevheri sadaka olarak veren yahut fiyatı gerçekten pahalı olan bir köle azad eden kimsenin haline benzer. İkincisi ise, çok sayıda dirhem sadaka veren yahut fiyatı ucuz olan birkaç köle azad edenin halini andırır. Sahih-i Buhari'de nakledilir ki; Katade şöyle demiştir: Enes'e, Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kıraatini sordum: "Med ile, uzatarak okurdu" cevabını verdi.

 

Şu'be der ki: Ebu Cemre bize şu olayı anlattı: İbn Abbas'a dedim ki: "Ben çok hızlı okuyan bir adamım. Bazan Kur'an'ı bir gecede bir-iki kere okuduğum olur." Bunun üzerine İbn Abbas şunları söyledi: "Bence bir tek sure okumam senin yaptığın gibi yapmaktan çok daha iyidir. İlle de öyle yapacaksan kulaklarının işiteceği, kalbinin belleyeceği bir şekilde oku."

 

İbrahim (Nehai) der ki: Alkame, İbn Mes'ud'a okudu. Sesi güzeldi. İbn Mes'ud ona: "Anam, babam yoluna feda! Tertil üzere oku. Zira böyle okumak, Kur'an'ın süsüdür" dedi.

 

İbn Mes'ud diyor ki: Kur'an'ı, şiir gibi manalarını düşünmeden hızlıca okumayın. adi hurmanın salkımından ağır ağır düşmesi gibi de dağıtmayın. İnsanı hayran bırakan güzelliklerinde durun düşünün. Onunla kalbleri coşturun. Hiç birinizin düşüncesi sureyi sona erdirmek olmasın.

 

Yine Abdullah b. Mes'ud der ki: Allah'ın "ey iman edenler!" dediğim işittiğinde, kulağını derhal ona ver. Çünkü o söz, ya sana yapman emredilen bir hayırdır, ya da kaçınman gereken bir serdir.

 

Abdurrahman b. Ebi Leyla diyor ki: Yanıma bir kadın girdi. Ben Hud suresini okuyordum. Kadın bu durumu görünce: "Hud suresi böyle mi okunur?! Vallahi ben altı aydır bu suredeyim, daha onu okuyup bitiremedim." dedi.

 

Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gece namazında bazan gizli bazan açıktan okur, bazan kıyamı uzatır, bazan kısa tutardı. Vitir namazını çoğunlukla gecenin sonunda, bazan başında, bazan da ortasında kılardı.

 

 

 

4- Hayvan Üzerinde Nafile Namaz Kılması:

 

Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gece ve gündüz seferde devesi üzerinde, hayvan nereye yönelirse yönelsin o tarafa doğru nafile namaz kılardı. Hayvan üzerinde ima ile rüku ve secde ederdi. Secdede, rükudan daha çok eğilirdi. Ahmed ve Ebu Davud'un Enes b. Malik'den rivayet ettiklerine göre, Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) devesi üzerinde nafile namaz kılmak istediğinde kıbleye yönelir, namaz için tekbir alır, sonra hayvanını salıverirdi. Sonra da hayvan nereye yönelirse yönelsin namaz kılardı.

 

Ahmed'in görüşünü nakledenler, buna (yani hayvanını kıbleye çevirmeye) güç yetiren kimsenin böyle yapması gerekir mi, gerekmez mi olduğu konusunda iki farklı görüş nakletmişlerdir. Namazın bütününde hevdec yahut amariyye denilen deve üzerine kurulan mahfe (tahtırevan) içinde olmak gibi kıbleye yönelmek mümkün olan yerlerde kıbleye yönelmek gerekli midir, yoksa hayvanın yöneldiği her yöne doğru kılınabilir mi? Muhammed b. Hakem, mahfede kılan kimse hakkında Ahmed'in: "Kıbleye yönelmeden kılması kafi gelmez. Çünkü onun kıbleye dönmesi mümkündür. Ama deve ve diğer dört ayaklı hayvanlar üzerinde olanlar için bu durum mümkün olmaz." dediğini nakleder. Ebu Talib de onun: "Mahfe içinde dönmek çok zordur. Onun için yüzü ne tarafa olursa o tarafa doğru namaz kılar" dediğini rivayet eder.

 

Mahfede secde etme konusunda da ondan farklı rivayetler gelmiştir. Oğlu Abdullah onun: "Şayet mahfe ise, mahfede secde etmeye güç yetirebileceği için secde eder." dediğini; el-Meymuni, "Mahfede namaz kıldığında, secde etmesi benim bakış'açıma göre daha iyidir. Çünkü secde etme imkanı vardır" dediğini; Fadl b. Ziyad, "Mümkün olursa mahfede secde eder" dediğini; Cafer b. Muhammed, "Mahfede bulunduğu zaman koltuk yastığı üzerine secde eder" dediğini nakleder.

 

Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bazan deve üzerinde birşeye yaslanır, ama yine de ima ile kılardı. Secdede rükudan daha fazla eğilirdi. Ebu Davud, O'nun böyle yaptığını rivayet etmiştir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

H) KUŞLUK NAMAZI KONUSUNDAKİ TUTUMU