ZADU’L-MEAD |
İKİNCİ KİTAP PEYGAMBER'İN (S.A.) İBADETLER KONUSUNDAKİ TUTUMU |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
F) RATİBE SÜNNETLERİ
1- Vitir mi, Sabahın
Sünneti mi Daha Üstündür?
2- Sabahın Sünnetinden
Sonra Yatması
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yolculuk dışında, ikamet halinde iken on rekat
(sünnet) namaza devam buyururdu. Bunlar da İbn Ömer'in naklettiği şu hadiste
bildirilenlerdir: "Hz. Peygamberden (Sallallahu aleyhi ve Sellem) on rekat
namaz belledim: İki rekat öğle namazından önce, iki rekat da ondan sonra, akşam
namazından sonra evde iki rekat, yatsı namazından sonra evde iki rekat ve sabah
namazından önce iki rekat. "
Bu namazları Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ikamet halinde iken asla bırakmazdı.
Öğleden sonraki iki rekatı kaçırmıştı da, onları ikindiden sonra kaza etmişti.
Bu iki rekat namaza devam buyurmuştur.* Çünkü Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) bir amele başladı mı, onda sebat ederdi. Yasak vakitlerde ratibe
sünnetleri kaza etme, hem O'nun hakkında hem de ümmeti hakkında genel hükümdür.
Yasak vakitte bu iki rekat namaza devam etme ise -inşaallah, açıklaması Hz.
Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hususiyetleri bölümünde geleceği
üzere- yalnız O'na mahsustur.
Zaman zaman öğleden önce
dört rekat kılardı. Nitekim Sahih-i Buhari'de Hz. Aişe'nin (r.a.): "Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Öğleden önce dört, sabahtan önce de iki
rekat sünnet namaz kılmayı terketmezdi." dediği rivayet edilir'. Şu halde
ya Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) evinde kıldığında dört, camide
kıldığında iki rekat kılardı demek gerekir -ki bu daha açık gözükmektedir ya da
öyle de yapardı, böyle de, demelidir. Hepsi de Hz. Aişe ve İbn Ömer'den gözlem
niteliğinde aktarılmıştır. Her iki hadis de sahihtir; ikisinden birisinde kusur
yoktur. "Bu dört rekat namaz, öğlenin sünneti değildi; zevalden sonra
kıldığı başlı başına müstakil bir namazdı" da denilebilir. Nitekim İmam
Ahmed'in Abdullah b. Saib'den rivayetine göre Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi
ve Sellem), güneşin zevalinden sonra dört rekat namaz kılardı ve: "Bu
saat, göğün kapılarının açıldığı saattir. Bu vakitte salih bir amelimin (Arş'a)
yükselmesini arzu ederim." buyururdu.
Yine Hz. Aişe'den
(r.anha), Sünen'de nakledildiğine göre Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) öğleden önce dört rekat kılamadığında, bu dört rekatı öğleden sonra
kılardı. İbn Mace diyor ki: "Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
öğleden önceki dört rekatı kaçırdığında, onları Öğleden sonraki İki rekatın
arkasında kılardı." Tirmizi'de, Ali b. Ebu Talib'in (r.a.) şöyle dediği
nakledilir: "Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öğleden önce dört,
ondan sonra da iki rekat namaz kılardı. Yine İbn Mace, Hz. Aişe'nin şöyle
dediğini aktarır: "Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öğleden önce
dört rekat namaz kılardı. Bu dört rekatta kıyamı uzatır; rüku ve secdeyi güzel
yapardı." Hz. Aişe'nin, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
terketmezdi diye kastettiği işte -Allah daha iyi bilir ya- bu dört rekattır.
Öğlenin sünneti ise İbn
Ömer'in söylediği iki rekattır. Diğer namazların sünnetlerinin ikişer rekat
olması ve insanların en boş bulundukları bir vakit olduğu halde sabahın
sünnetinin iki rekat olması bunu açıklığa kavuşturur. Buna göre öğleden önceki
bu dört rekat» sebebi günün yarılanması ve güneşin zevali olan müstakil bir
virddir. Abdullah b. Mes'ud, zevalden sonra sekiz rekat namaz kılar ve:
"Bunlar, misilleriyle gece namazına bedeldirler" derdi. Allah daha
iyi bilir ya, bunun sırrı şudur: Gündüzün ortası, gecenin yarısına karşılıktır.
Göğün kapıları zevalden sonra açılır. Nüzul-i ilahi (ilahi iniş) ise gece
yarısından sonra gerçekleşir. Bu iki vakit, yakınlık ve rahmet vakitleridir.
Birinde göğün kapıları açılır, diğerinde Rab Tebareke ve Teala dünya göğüne
iner.
Müslim'in Sahih 'indeki
rivayetine göre Ümmü Habibe diyor ki: Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Kim bir gün, bir gecede on iki rekat
namaz kılarsa, o namazlara karşılık o kimse için cennette bir ev bina
edilir." Nesai ve Tirmizi, bu hadise şu İlaveyi getiriyorlar: "Dört
öğleden önce, iki rekat sonra, iki rekat akşamdan sonra, iki rekat yatsıdan
sonra, iki rekat sabah namazından önce. " Nesai: "İki rekat yatsıdan
sonra" yerine: "İki rekat ikindiden önce" şeklinde rivayet
ediyor. Tirmizi, bu hadisin sahih olduğunu söylemiştir. ibn Mace, Hz. Aişe
aracılığıyla Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu naklediyor:
"Kim şu on iki rekat sünnet namaza devam ederse Allah onun için cennette
bir ev bina eder; Dört rekat Öğleden önce, iki rekat ondan sonra, iki rekat
akşamdan sonra, iki rekat yatsıdan sonra, iki rekat sabahtan önce." Yine
İbn Mace'nin Ebu Hureyre kanalıyla Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) naklettiği buna benzer bir hadiste şöyle deniliyor: "İki rekat
sabahtan önce, iki rekat öğleden Önce, iki rekat ondan sonra, iki rekat
-zannederim- ikindiden önce, iki rekat akşadan sonra, -zannederim- iki rekat da
yatsıdan sonra." Bu açıklamanın, ravilerin birinin sözünün hadise
sokuşturulmuş (müdrec) şekli olması da, doğrudan doğruya Hz. Peygamber'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) sözü (merfu hadis) olması da muhtemeldir. Allah
en iyi bilendir.
İkindiden önceki dört rekata
gelince; Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu dört rekat namazı
kıldığına dair, Asim b. Damra'nın Hz. Ali'den naklettiği uzun bir hadisten
başka sahih bir hadis yoktur. Bu hadiste deniyor ki: "Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) gündüzün on altı rekat (sünnet) namaz kılardı:
Güneşin şuradan yüksekliği, öğle namazına buradan yüksekliği gibi kalınca dört
rekat namaz kılardı. Öğleden önce dört rekat, öğleden sonra iki rekat ve
ikindiden önce dört rekat namaz kılardı." Bu hadisin bir başka metninde
şöyle deniliyor: "Güneş şuradan (tam tepeden) kayıp ikindi vaktinde
buradan yüksekliği gibi bir yükseklikte olunca iki rekat namaz kılardı. Güneşin
şuradan yüksekliği, öğle vaktinde buradan yüksekliği gibi olunca dört rekat
namaz kılardı. Öğlenin farzından Önce dört ve ondan sonra iki rekat kılardı.
İkindiden önce dört rekat kılar ve her iki rekatın arasım Mukarreb Meleklere,
(Peygamberlere) ve onların yolundan giden mü'min ve müslümanlara selam vermek
suretiyle ayırırdı.
Şeyhülislam İbn Teymiye'nin
bu hadisi inkar ettiğini, hiddetle reddettiğini ve: "Bu hadis mevzu =
uydurmadır" dediğini işittim. Ebu İshak el-Cüzcani'nin hadisi inkar
ettiğini söylerdi.
Ahmed, Ebu Davud ve
Tirmizi'nin İbn Ömer'den rivayetlerine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Allah, ikindiden önce dört rekat kılan kimseye rahmet
etsin" buyurmuştur. Bu hadis hakkında farklı görüşler ileri sürülmüş, İbn
Hibban sahih saymış, diğerleri ise illetli (muallel) bulmuştur. İbn Ebi Hatim
anlatıyor: Babam Ebu Hatim'in şöyle dediğini işittim: Ebu'l-Velid
et-Tayalisi'ye, Muhammed b. Müslim b. el-Müsenna'nın, babası Müslim b.
el-Müsenna yoluyla İbn Ömer'den, onun da Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) rivayet ettiği: "Allah, ikindiden önce dört rekat kılan kimseye
rahmet etsin'* hadisini sordum, o da; karşılığında "Bırak şunu!"
dedi. Bunun üzerine: ('Bu hadisi Ebu Davud rivayet etmiştir" dedim; şöyle
karşılık verdi: Ebu'l-Velid der ki: ibn Ömer: "Hz. Peygamber'den
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir gün ve gecede on rekat belledim" derdi.
Şayet bu (ikindiden önceki dört rekat) da olsaydı, elbet onu da sayardı...
Babam (Ebu Hatim) dedi ki: Yani İbn Ömer o zaman: "On iki rekat
belledim" derdi. Bu durum hadis için asla bir illet değildir. Çünkü İbn Ömer,
yalnızca Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bellediği fiili haber
vermiş, bundan başka birşeyi haber vermiş değildir. Öyleyse asla iki hadis
arasında çelişki yoktur.
Akşamdan önceki iki
rekat namaza gelince; Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu iki
rekatı kıldığı naklolunmamıştır. Ancak arkadaşlarının bu namazı kılmalarına ses
çıkarmamıştır. Onların kıldığını gördüğü halde ne onlara bunu emretmiş, ne de
yasaklamıştır. Sahihayn'da Abdullah el-Müzeni'den nakledildiğine göre Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Akşamdan önce namaz kılınız.
Akşamdan önce namaz kılınız" buyurmuş ve üçüncüde halkın bu namazı
(ileride) adet edinmelerinden çekindiği için (bunun önüne geçmek isteyerek):
"Dileyen kılsın" demiştir. Bu iki rekat hakkında doğru olan görüş
işte budur. Yani bu iki rekat namaz müstehabtır, mendubtur; diğer ratibe
sünnetler gibi bir ratibe sünnet değildir.
Hz, Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) genellikle sünnetleri, bir sebebe bağlı olmayan
nafile namazları ve bilhassa akşamın sünnetini evinde kılardı. Akşamın
sünnetini camide kıldığı kesinlikle nakledilmemiştir.
Hanbel'in rivayetine
göre imam Ahmed (b. Hanbel) diyor ki: Kişinin, akşamdan sonraki iki rekatı
evinde kılması sünnettir. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve O'nun
sahabilerinden bu şekilde rivayet edilmiştir. Saib b. Yezid: "Ömer
İbnü'l-Hattab devrinde insanların akşam namazını kılınca hep birden
dağıldığını, camide bir tek kimse bile kalmadığını gördüm. Herhalde akşamdan
sonra ailelerinin yanına dönünceye kadar da namaz kılmazlardı." diyordu.
Bir kimse iki rekatı
camide kılarsa onun için yeterli olur mu ve bu iki rekat (akşamdan sonra evde
kılman) namaz yerine geçer mi? Bu konuda İmam Ahmed'den farklı görüşler
naklolunmuştur. Oğlu Abdullah, şöyle dediğini rivayet ediyor: Bir adamın -İmam
Ahmed, o adamın adını vermiştir- şöyle dediği kulağıma kadar geldi: "Bir
adam iki rekat (sünneti) akşamdan sonra camide kılsa kafi gelmez" Bu sözü
naklettikten sonra imam Ahmed: "Bu adamın sözü ne kadar güzel! Kaçındığı
şey ne kadar hoş!" dedi. Ebu Hafs der ki: "İmamın böyle demesinin
sebebi, Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu namazı evlerde
kılmayı emretmiş olmasıdır." el-Mervezi ise: "Kim akşamdan sonra
camide iki rekat kılarsa asi olur" dedi.
Ahmed b. Hanbel:
"Bunu bilmiyorum" dedi. Ben (oğlu Abdullah) de ona: "Ebu
Sevr'in: O kimse asidir, dediği söyleniyor" dedim. "Herhalde Hz.
Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem): Akşamın sünnetini evlerinizde
kılın, hadisi doğrultusunda bu görüşe varmıştır" dedi. Ebu Hafs diyor ki:
"Bu sözlerin yorumu şöyledir: Bir kimse farzı evinde kılıp camiyi terketse
namazı yerini bulur. Sünnet namaz da işte böyledir." Ahmed'e göre durum
böyle değildir. Sözünün yorumu ancak şöyle olabilir: Sünnet namazlar için belli
bir yer ve cemaat şartı yoktur. Hem evde hem de camide kihnabilirler. En iyi
bilen Allah'tır.
Akşam sünnetinde
(uyulacak) iki sünnet vardır:
Birinci sünnet: Akşamın
farzı ile sünneti arası sözle bölünmemelidir. el-Meymuni ve el-Mervezi'nin
rivayetlerine göre Ahmed (r.h.): "Akşamın farzından sonra, iki rekat
sünnetten önce bu iki rekat sünneti kılıncaya kadar kişinin konuşmaması
müstehabdır." demiştir. Hasan b. Muhammed anlatıyor: "Ahmed'in akşam
namazından selam verip çıktığım, ayağa kalktığını; evine girmeden önce camide
namaz kılmadığını ve bu arada konuşmadığım gördüm." Ebu Hafs diyor ki:
"Ahmed'in böyle yapmasının sebebi Mekhul'ün şu sözüdür: Allah Rasulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdular ki: 'Kim akşamdan sonra konuşmadan iki
rekat kılarsa, kıldığı bu namaz İlliyyin'e yükseltilir. Zira böylece nafile,
farza bitişmiş olur."
İkinci sünnet: Evde
kılmak. Nesai, Ebu Davud ve Tirmizi'nin Ka'b b. Ucra'dan naklettiklerine göre
Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Abdüleşhel oğullarının mescidine
geldi, orada akşam namazını kıldırdı. Namazlarını bitirince Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) baktı ki nafile namaz kılıyorlar. Bunun üzerine:
"Bu, evlerin namazıdır." buyurdu. Bu hadisi İbn Mace, Rafi' b.
Hadic'den rivayet etmiş ve o rivayete göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Bu iki rekatı evlerinizde kılınız" buyurmuştur.
Sözün özü, genellikle
sünnetleri ve nafile namazları evde kılma Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) adeti idi. Nitekim Sahih'de nakledildiği üzere İbn Ömer şöyle
demiştir: "Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) on rekat namaz
belledim: İki rekat öğleden Önce, iki rekat da ondan sonra, akşamdan sonra evde
iki rekat, yatsıdan sonra evde iki rekat ve sabah namazından önce iki
rekat."
Sahih-i Müslim'de Hz.
Aişe'nin (r.anha) şöyle dediği nakledilir: "Hz. Peygamber (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) evimde, öğleden önce dört rekat namaz kılar, sonra mescide
gider cemaata namaz kıldırırdi. Sonra gelir iki rekat namaz kılardı. Cemaata
akşam namazını kıldırır; sonra gelir, iki rekat namaz kılardı. Cemaata yatsıyı
kıldırıp evime gelir iki rekat kılardı.
Sabah namazının sünneti
hususunda O'ndan gelen sahih rivayet de böyledir. Bu namazı Hafsa'nın da
söylediği üzere evinde kılardı.
Sahihayn'da İbn Ömer'den
gelen bir rivayete göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) evinde
cumadan sonra iki rekat namaz kılardı. Cumadan önce ve sonra kılınan sünnet
namaz hakkında, -inşaallahuteala- Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) cuma konusundaki adet ve tutumları anlatılırken, söz edilecektir. Bu
durum Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şu sözüne muvafıktır:
"Ey insanlar! Namazlarınızı evlerinizde kılınız. Çünkü farz namaz hariç,
kişinin kıldığı en faziletli namaz, evinde kıldığıdır.
Sünnetleri ve nafileleri
-bir arızi durum olmazsa- evde kılma Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) adetiydi. Nitekim yolculuk, hastalık, vb. gibi camiye gitmeyi
engelleyen arızi bir durum bulunmadığında farzları camide kılmak da O'nun
adetiydi.
Sabah namazının
sünnetini kılmaya bütün nafile namazlardan daha çok dikkat eder, bu namaza daha
fazla devam buyururdu. Bu yüzden hem bu namazı, hem de vitir namazım ne
yolculuk esnasında, ne de ikamet halinde terkederdi. Yolculukta sabah namazının
sünnetine ve vitire diğer sünnetlerden öte bütün nafilelerden daha fazla devam
buyururdu. Yolculukta, bu iki namazdan başka bir ratibe sünnet kıldığı
naklolunmamışım Bundan dolayı İbn Ömer (yolculukta) iki rekattan fazla kılmaz
ve: "Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile, Ebu Bekir ve Ömer ile
-Allah onlardan razı olsun- yolculuk ettim. Yolculukta iki rekattan fazla
kılmazlardı." derdi. Her ne kadar bu söz, onların sünnet namaz kılmayip
farz namazı ise dört rekata tamamlamadıkları ihtimalini taşıyorsa da sağlam yoldan
tesbit edildiğine göre İbn Ömer'e yolculukta öğlenin sünnetini kılma meselesi
sorulmuş, o da: "Nafile namaz kılacak olsaydım, namazı (dört rekata)
tamamlardım." demiştir. Bu, onun -Allah ondan razı olsun- fakihliğinin
göstergelerindendir. Çünkü Allah Teala, yolcudan hafifletmek kastıyla dört
rekatlı namazın yarısını kaldırmıştır. Şayet o kisalmış namazdan önce veya
sonra iki rekat namazı meşrulaştıracak olsaydı, bu namazı (dört rekata)
tamamlaması daha uygun olurdu.
1- Vitir mi, Sabahın
Sünneti mi Daha Üstündür?
Fakihler, sabah
namazının sünneti mi, yoksa vitir mi daha güçlü (müekked) sünnettir, sorusuna
iki ayrı görüşle cevap vermişlerdir. Fakihlerin vitirin vacibliği konusunda
ihtilaf etmiş olmalarım ileri sürerek tercih yapmak mümkün değildir. Çünkü
sabah namazının sünnetinin de vacib olup olmadığında ihtilaf etmişlerdir.
Şeyhülislam İbn Teymiye'nin şöyle dediğini işittim: "Sabahın sünneti
amelin başlangıcı, vitir ise sonu mesabesindedir. Bundan dolayı Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), sabahın sünnetini ve vitiri kılarken ihlas
surelerini (Kul hüvallahu ahad ile Kul ya eyyühe'l-kafirun'u) okurdu. Bu iki
sure ilim-amel, marifet-irade ve inanç-niyet tevhidlerini bünyelerinde
toplamışlardır."
"Kul hüvallahu
ahad" suresi, şu hususları içerir: İnanç ve marifet tevhidini; ve Rab
Tealada varlığına inanılması gerekli şu konuları: Her yönden mutlak surette
ortaklığa aykırı anlam taşıyan ahadiyyet = teklik vasfını; hiçbir şekilde
noksanlığın ilişemeyeceği sıfatların hepsinin O'nda varlığını gösteren
samediyyet vasfını; samediyyetin ayrılmaz özelliklerinden olan çocuksuzluk ve
babasızlık durumunu ve tesbih, temsil, başkalarıyla benzer olma özelliklerini
ortadan kaldırma anlamını taşıyan herşeyden müstağni olması, ahadiyyeti ve
denginin bulunmaması özelliklerini. Bu sure O'nda her türlü üstün özelliklerin
varlığını, O'nda hiçbir noksanlığın bulunmadığını, üstünlüğünde O'nadenk yahut
benzer birinin olmadığını ve mutlak surette O'nun ortağının olamayacağını ifade
etmektedir. İşte bu temel esaslar, itikadi ilmi tevhidin kavşak noktalarıdır.
Bu tevhide sahib olan kimse, bütün sapık ve müşrik fırkalardan ayrılır. Bundan
dolayı bu sure, Kur'an'ın üçte birine denktir. Çünkü Kur'an'ın esası haber ve
inşaya dayanır. inşa üç kısımdır: 1- Emir, 2- Nehiy (yasaklama), 3- İbaha
(mubah kılma). Haber ise iki çeşittir: 1- Yaratıcıdan (c.c), O'nun
isimlerinden, sıfatlarından ve hükümlerinden haber, 2- O'nun yaratıklarından
haber. "Kul hüvallahu ahad" suresi, tamamen yalnızca O'ndan, O'nun
isimlerinden ve sıfatlarından haber vermektedir. Bundan dolayı da Kur'an'ın
üçte birine denktir. "Kul ya eyyühe'l-kafirun" suresi (kendisine
inanan okuyucusunu) kasdi, iradi ve ameli (pratik) şirkten kurtardığı gibi bu
sure de kendisine inanan okuyucusunu ilmi şirkten kurtarır. İlim, amelden önce
ve amelin önderi, lideri, komutanı, ona hükmeden hakimi, onu uygun yerlere
oturtan yönlendiricisi olduğu için "Kul hüvallahu ahad" suresi,
Kur'an'ın üçte birine denktir. Bunu bildiren hadisler neredeyse mütevatirlik
derecesine ulaşmaktadır. "Kul ya eyyühe'l-kafirun" suresi, Kur'an'ın
dörtte birine denktir. Bunu bildiren hadis, Tirmizi'de İbn Abbas (r.a.) yoluyla
şu şekilde nakledilmektedir: "İza zülzilet suresi, Kur'an'ın yarısına
denktir. Kul hüvallahu ahad suresi, Kur'an'ın üçte birine denktir. Kul ya
eyyühe'l-kafirun suresi, Kur'an'ın dörtte birine denktir. Bu hadisi Hakim de
Müstedrek'tz rivayet etmiş ve "isnadı sahih" demiştir.
Nefisler nevalarına
uydukları için ve birtakım maksatlara ulaşmak yolunda pekçoklarmın, zararlı ve
batıl olduklarını bildikleri halde nevalarına kapıldıkları için iradeye dayalı
ameli şirk, nefisler üzerinde daha baskın rol oynamaktadır. Bu şirki
nefislerden temizlemek, söküp atmak, ilmi şirkin temizlenmesinden, sökülüp
atılmasından daha zor, daha güçtür. Çünkü ilmi şirk, ilim ve delil ile yok olur
gider; böyle bir şirk içinde bulunan kimse bir şeyi olduğundan başka bir
şekilde bilme imkanına sahip değildir. Ama kasıt ve irade şirkinde durum böyle
değildir. Çünkü bu şirkin içinde olan kimse, nevasının baskınlığı ile şehvet ve
gazap sultasının, nefsi egemenliği altına alması sebebiyle ilmin batıl ve
zararlı olduğunu gösterdiği şeylere kapılır. Bu yüzden ameli şirki gidermeyi
üstlenen "Kul ya eyyühe'l-kafirun" suresinde, benzeri
"Kulhuvallahu ahad" suresinde görülmeyen bir tekrar ve vurgulama
sözkonusu olmuştur. Kur'an iki bölüm olduğundan; bir bölümü dünyaya, onun
ahkamına, onunla ilişkili hususlara ve orada yaşayan mükelleflerin davranışları
vs. konulara; diğer bölümü de ahiret ve orada olacaklara dairdir. "İza zülzilet"
suresi, başından sonuna kadar yalnızca bu (ikinci) bölüme ayrılmış olup, bu
surede sadece ahiret ve o zamanda yeryüzü ile yeryüzü sakinlerinin durumlarının
ne olacağı anlatılmıştır. Bunun için Kur'an'ın yarısına denk olmuştur. Bu
hadisin -Allah daha iyi bilir ya- sahih olması çok uygundur. İşte bu sebepten
Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) iki rekat tavaf namazında bu iki
sureyi okurdu. Çünkü bu sureler, ihlas ve tevhid sureleridir. Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu surelerle günün ameline başlar, onlarla son
buldururdu. Tevhidin sembolü olan hacda bu iki sureyi okurdu.
2- Sabahın Sünnetinden
Sonra Yatması;
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) sabahın sünnetini kıldıktan sonra sağ yanı
üzerine yatardı. Sahihayn'da Hz. Aişe'den (r.anha) gelen rivayet işte budur.
Tirmizi, Ebu Hureyre'den
(r.a.) şu hadisi nakleder: Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu
ki: "Herhangi biriniz sabah namazından önceki iki rekatı kılınca sağ yanı
üzerine yatsın. Tirmizi der ki: Bu hadis, hasen-sahih-garibtir.
İbn Teymiye'nin şöyle
dediğini işittim: Bu hadis batıldır, sahih değildir. Sahih olan Hz.
Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu emretmiş olması değil, sadece
yapmasıdır. Emir şeklinde yalnızca Abdülvahid b. Ziyad rivayet etmiş ve bu
rivayetinde yanılmıştır. İbn Hazm ve onun peşinden gidenler bu yatışı farz
sayıyorlar ve İbn Hazm bu hadise dayanarak yatmayanın namazını batıl sayıyor.
Bu, onun ümmetten ayrıldığı noktalardan biridir. Arkadaşlarından birinin yazmış
olduğu bir ciltlik bir kitap gördüm. Abdürrezzak'ın Musannef'te Ma'mer'den,
onun Eyyub'dan, onun da İbn Sirin'den naklettiğine göre; Ebu Musa (el-Eş'ari),
Rafı' b. Hadic ve Enes b. Malik -Allah onlardan razı olsun- sabahın iki rekat
sünnetini kıldıktan sonra yatarlar ve bunu da emrederlerdi. Yine Abdürrezzak,
Ma'mer -Eyyub - Nafı', senediyle İbn Ömer'in bunu yapmadığını ve: "Selam
vermemiz yeterlidir" dediğini aktarır. Ayrıca İbn Cüreyc'in şöyle dediğini
nakleder: Güvenilir bulduğum birisi bana haber verdi ki, Hz. Aişe (r.anha)
"Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sünnet olduğundan yatmazdı.
Gece boyunca yorulurdu da, onun için istirahat ederdi." derdi. (İbn
Cüreyc) diyor ki: İbn Ömer sağ yanlan üzerine yatanları görünce üzerlerine
çakıl taşı atardı.
ibn Ebi Şeybe'nin,
Ebu's-Sıddik en-Naci'den naklettiğine göre Ibn Ömer, sabahın iki rekat
sünnetinden sonra yatan bir grup gördü; bunun üzerine birini gönderip onları
menetti. Onlar: "Biz bununla sünnete uymak istiyoruz" dediler. Bu
cevap üzerine İbn Ömer (adamına): "Dön, onlara bid'at olduğunu söyle"
dedi. Ebu Miclez der ki: ibn Ömer'e, bu yatma işini sordum; "Şeytan
sizinle oynuyor." cevabını verdi. İbn Ömer demiştir ki: Ne oluyor adama
ki, iki rekatı kılınca toprağa bulanan eşeğin yaptığını yapıyor?!
Bu yatış konusunda iki
grup aşırılığa düşmüş, bir üçüncü grup da orta yolu tutmuştur. Zahirilerin bir
bölümü bu yatışı farz saymıştır. İbn Hazm ve ona uyanlar, yatılmadığında
namazın batıl olacağını savunmuşlardır. Fakihlerin bir bölümü bu yatışı mekruh görmüş
ve "bid'at" diye isimlendirmiştir. Malik, vs. alimler bu konuda orta
yolu tutmuş ve rahatlamak maksadıyla yatan kimse için bu yatışın bir sakıncası
olmadığı, sünnet kastıyla yatan kimse içinse mekruh olduğu görüşüne
varmışlardır. Bir grup ise her halükarda -ister istirahat için olsun, ister
olmasın- müstehab saymış ve Ebu Hureyre hadisini delil olarak ileri
sürmüşlerdir.
Mekruh görenlerin bir
kısmı İbn Ömer vs. gibi sahabilerin söz ve davranışlarım -İbn Ömer'in yatanlara
çakıl taşı atması gibi- delil olarak ileri sürmüş; bir kısmı ise Hz.
Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yattığını inkar etmiş ve demişlerdir
ki: Sahih olan şudur: ibn Abbas hadisinde de belirtildiği üzere Hz.
Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yatışı vitirden sonra, sabahın iki
rekat sünnetinden önce idi. Hz. Aişe hadisine gelince, seneddeki İbn Şihab'ın
ne dediği konusunda farklı şeyler söylenmiştir. Malik ondan rivayetinde:
"Gece namazını bitirince, müezzin çağırmaya gelinceye kadar sağ yanı
üzerine yatardı. Müezzin gelince kısa iki rekat namaz kılardı" demiştir.
İşte burada yatışiri sabah namazının sünnetinden önce olduğu açıkça
görülmektedir.
Malik dışında İbn
Şihab'dan nakledenler ise: "Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
müezzin sabah ezanını okuyup sustuktan ve tanyerinin ağardığım anladıktan,
çağırmak için müezzin de geldikten sonra kalkıp kısa iki rekat namaz kılar,
sonra sağ yanına yatardı" demektedirler. (Mekruh olduğu görüşünü
savunanlar) diyorlar ki: İbn Şihab'ın talebeleri ihtilaf ederlerse söz, Malik'in
söylediğidir. Çünkü ibn Şihab konusunda onların en sağlam ve en hafız olanı
odur. Diğerleri ise diyorlar ki: Bu konuda doğru, Malik'e muhalif olanlarla
birliktedir. Ebu Bekir el-Hatib der ki: "Malik'in, Zühri - Urve - Hz. Aişe
yoluyla rivayetine göre Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geceleyin on
bir rekat namaz kılar. Bu on bir rekattan biriyle vitir yapardı. Gece namazını
bitirince, müezzin çağırmaya gelinceye kadar sağ yanı üzerine yatardı. Müezzin
gelince kısa iki rekat namaz kılardı. Ukayl, Yunus, Şuayb, ibn Ebi Zi'b,
el-Evzai ve diğerleri burada Malik'e muhalefet etmişler ve hadisi Zühri'den:
'Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) iki rekat sabah sünneti kılar,
sonra müezzin gelinceye kadar sağ yanı üzerine yatardı. Müezzin gelince, onunla
birlikte çıkardı.' şeklinde rivayet etmişlerdir. Malik, Hz. Peygamber'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yatışının, sabahın sünnetinden önce olduğunu
söylemiştir. Grubun rivayet ettiği hadiste ise, sabahın sünnetinden sonra
yattığı belirtilmiştir. Alimler Malik'in hata, diğerlerinin ise isabet ettiğine
hükmetmişlerdir."
Ebu Talib anlatıyor:
Ahmed'e: "Ebu's-Salt, Ebu Küdeyne - Süheyl b. Ebi Salih - babası (Ebu
Salih) - Ebu Hureyre senediyle Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
sabahın sünnetinden sonra yattığını bize rivayet etti" dedim. O da:
"Şu'be bu hadisi Peygamber'e nisbet etmiyor." dedi. "insan
yatmazsa bir şey olur mu?" diye sordum. "Hayır. Hz. Aişe rivayet
ediyor, İbn Ömer inkar ediyor." cevabını verdi.
Hallal anlatıyor:
el-Mervezi bize haber etti ki; Ebu Abdillah (Ahmed b. Hanbel): "Ebu
Hureyre hadisi böyle değildir" dedi. "el-A'meş, bu hadisi Ebu Salih
yoluyla Ebu Hureyre'den naklediyor'' dedim. "Abdulvahid, tek başına bu
hadisi rivayet ediyor" dedi. İbrahim b. el-Hais diyor ki: Ebu Abdilah
(Ahmed b. Hanbel)'a, sabahın iki rekat sünnetinden sonra yatma meselesi
sorulunca şu cevabı verdi: "Ben yatmam. Herhangi bir kimse yatarsa,
iyidir."
Abdulvahid b. Ziyad'ın
el-A'meş yoluyla Ebu Salih'ten rivayet ettiği hadis İmam Ahmed'e göre sahih
olsaydı; bu işin, onun bakış açısından, en alt derecesi müstehab olmasıydı.
Denilir ki, Hz. Aişe (r.anha) hem onu, hem bunu rivayet etmiştir: Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bazan öyle, bazan böyle yapardı; bu konuda
ihtilaf yoktur; Çünkü bu iş mubahtır. En iyi bilen Allah'tır.
Hz. Peygamber'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) sağ yanı üzerine yatışında şu incelik vardır.
Kalb, sol yanda asılıdır. insan sol yanı üzerine uyuyunca ağır uykuya dalar.
Sakin ve rahat olduğu için uykusu ağırlaşır. Sağ yanı üzerine uyuyunca kalbin
sallanmasından ve yerine yerleşmek isteyerek oraya doğru meyletmesinden dolayı
hareket halinde olduğu için uykuya dalamaz. Bundan dolayı hekimler daha rahat
etmek ve hoş uyuyabilmek için sol yana yatıp uyumayı iyi sayarlar. Şeriat
sahibi (Hz. Peygamber s.a.) ise uykusu ağırlaşıp gece ibadetinden geri kalmamak
için sağ yana yatıp uyumayı tercih
etmiştir. Sağ yana
yatmak kalb için, sol yana yatmak ise beden için d faydalıdır. En iyi bilen
Allah'tır.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
G) HZ.
PEYGAMBER'İN (S.A.) GECE NAMAZI