ZADU’L-MEAD |
İKİNCİ KİTAP PEYGAMBER'İN (S.A.) İBADETLER KONUSUNDAKİ TUTUMU |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
C) KUNUT OKUMASI
1- Sabah Namazında Kunut Okuması
2- Felaket Zamanlarında Kunut Okuması
3- Kunut Hadisi Üzerindeki Tartışma
4- Tartışmanın Çözümü
5- Vitir Namazında ki Kunut
6- Sahabenin Kunutu
1- Sabah Namazında Kunut
Okuması:
Bir ay sabah namazında
rükudan sonra kunut okumuş, sonra terketmiştir. Sabah namazında sürekli kunut
okuma, Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adeti değildir. Hem şu
var ki Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) her sabah namazında
rükudan doğrulduktan sonra:
--Allahum ehdini fi men
hedeyte ve tevelleni fi men tevelleyte-- diyerek yüksek sesle konut okuması,
kendisi dünyadan ayrılıncaya kadar daima Ashabının bu duaya "amin"
demesi, sonra bunun ümmet tarafından bilinmemesi, hatta ümmetinin çoğunluğu ile
Ashabının büyük kesimir. nin, hatta hepsinin bunu zayi edip öyleki bazılarının
-nakledeceğimiz şu? rivayette olduğu gibi- buna "bid'at" demesi
imkansızdır. Sa'd b. Tarık el-Eşcai diyor ki: Babama: "Babacığım! Sen,
Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Bekir, Ömer, Osman ve
Ali'nin -Allah onlardan razı olsun- arkasında burada, Kufe'de beş yıldan beri
namaz kıldın. Onlar sabah namazında kunut okurlar mıydı?" diye sordum.
Cevab olarak: "Ey yavrum! Bu bid'attir" dedi. Bu rivayeti, Sünen
sahipleri ile Ahmed nakletmiş ve Tirmizi hadis hakkında:
"hasen-sahih" sözünü sarfetmiştir.
Darakutni'nin rivayetine
göre Said b. Cübeyr şöyle demiştir. İbn Abbas'ın: "Sabah namazında kunut
okumak bid'attir.'' dediğini işittiğime şahidlik ederim.
Beyhaki'nin rivayetine
göre Ebu Miclez diyor ki: Sabah namazını İbn Ömer'le birlikte kıldım; kunut
okumadı. Bunun üzerine "Senin kunut okuduğunu görmüyorum" dedim. O
da: "Bunu arkadaşlarımızdan herhangi birinin okuduğunu
hatırlamıyorum" diye karşılık verdi.
Kesinlikle bilinmektedir
ki, Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) her sabah kunut okusa, bu duayı
etse ve sahabiler de duaya "amin" deselerdi, bütün ümmet bunu tıpkı
sabah namazında kıraatin açıktan okunduğunu, sabah namazının kaç rekat olduğunu
ve vaktini nasıl nakletmişlerse öylece naklederlerdi. Kunut işini zayi etmeleri
mümkün olsaydı, bütün bunları da zayi etmeleri mümkün olurdu. Zira arada fark
yoktur. Yine bu yolla biliyoruz ki, sürekli, her gün her gece günde beş kere
besmeleyi açıktan okumak Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adeti
olup da sonradan ümmetin çoğunluğu bunu zayi etmiş ve bu durum onlara gizli
kalmış değildir. Böyle birşey son derece imkansızdır. Şayet böyle birşey
olsaydı; tıpkı namazların sayısı, rekatların sayısı, açıktan okuma, gizli
okuma, secdelerin sayısı, rükünlerin yerleri ve sıraları... vb. gibi hususlar
nasıl nakledilmişlerse öylece nakledilirdi. Başarıya ulaştıran yalnızca
Allah'tır.
İnsaflı bir alimin
hoşnut kalacağı insaf şunu gerektirir ki, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) besmeleyi açık da, gizli de okumuştur; (sabah namazında) hem kunut
okumuş, hem de terketmiştir. Ancak (besmeleyi) gizli okuması açık okumasına;
kunut okumaması da okumasına oranla daha çoktur. Hz. Peygamber (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) yalnızca felaket ve musibet zamanlarında (musibete uğrayan
müslüman) topluluğa dua, diğerlerine (kafirlere) de beddua etmek için kunut
okurdu. Sonra kendileri için dua ettiği kimseler esirlikten kurtulup
döndüklerinde ve beddua ettiği kimseler de müslüman olup tevbe ederek
geldiklerinde kunut okumayı terkederdi. Şu halde bir sebebe dayalı olarak kunut
okurdu. O durum ortadan kalkınca, kunut okumayı bırakırdı. Yalnızca sabah
namazına özgü kılmayıp sabah ve akşam namazlarında kunut okurdu. Bunu, Buhari
Sahih'inde Enes'ten Müslim de Bera'dan nakletmiştir.
İmam Ahmed'in rivayetine
göre İbn Abbas şöyle demiştir: Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
peşipeşine tam bir ay öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabahleyin her namazın
arkasında son rekatta: "Semiallahu limen hamiden" dedikten sonra
kunut okudu. Bu kunutunda Süleym oğullarından Ri'l, Zekvan ve Usayye kabilelerine
beddua eder, arkasında namaz kılanlar da "amin" derlerdi. Bu hadisi
Ebu Davud da rivayet etmiştir.
2- Felaket Zamanlarında
Kunut Okuması:
Yalnızca musibet ve
felaket zamanlarında, müslümanların başına önemli bir olay geldiğinde kunut
okuma Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adetiydi. Böyle bir durum
söz konusu olmadığında okumazdı. Ayrıca kunut okuması sabah namazına da Özgü
değildi. Ancak şu sebeplerden ötürü çoğunlukla sabah namazında kunut okurdu:
Sabah namazını uzatmak meşrudur; bu namaz gece namazına bitişik olup seher
vaktine, icabet saatine ve tenezzül-i ilahiye yakındır; bu namaz Allah'ın ve
meleklerinin yahut gece ve gündüz meleklerinin tanık olduğu meşhud (gözlenmiş,
tanık olunmuş) namazdır. Nitekim "Şüphesiz sabah (namazının) kıraati
meşhuddur" ayetinin [İsra, 78] her iki şekilde (yani Allah ve melekleri
yahut gece ve gündüz melekleri tarafından gözlenen namaz) tefsir edildiği
rivayet edilmiştir.
İbn Ebi Füdeyk -
Abdullah b. Said b. Ebi Said el-Makburi - babası (Said b. Ebi Said) - Ebu
Hureyre senediyle nakledildiğine göre Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) sabah namazında ikinci rekatta başını rükudan kaldırınca, ellerini
kaldırır. Şu duayı okurdu:
"Allah'ım! Doğru
yola ilettiklerinin araşma beni de kat. Sıhhat ve afiyet verdiklerinin arasına
beni de kat. Sevdiklerinin arasına beni de kat. Bana her neyi bağışlarsan
bereketli ve devamlı kıl. Hükmettiğin şeylerin şerrinden beni koru. Hükmeden
şüphesiz Sensin. Sana hükmedilmez. Senin sevdiğin (kolladığın) zelil olmaz. Yücesin,
ulusun ey Rabbimiz!"
Bu hadis sahih yahut
hasen olsaydı ne kadar da istidlale elverişli olurdu. Ancak bu seneddeki
Abdullah (b. Said) ile istidlal edilemez. Her ne kadar Hakim, Kunut'ta onun
Ahmed b. Abdullah el-Müzeni - Yusuf b. Musa - Ahmed b. Salih - İbn Ebi Fudeyl
senediyle rivayet ettiği hadisi sahih saymışsa da. Evet sahih yolla Ebu
Hureyre'nin "Vallahi sizin Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
namazına en yakın namaz kılanınız şüphesiz benim" dediği ve Ebu
Hureyre'nin sabah namazının son rekatında "semiallahu limen hamiden"
dedikten sonra kunut okuduğu ve bu kunutunda mü'minlere dua, kafirlere lanet
ettiği rivayet edilmiştir.
Şüphesiz, Allah Rasulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu yaptı, sonra terketti. Öyleyse Ebu Hureyre,
onlara bu şekil kunutun sünnet olduğunu ve Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) bunu yaptığım öğretmek istemiştir. Bu da ister felaket ve musibet
zamanlarında, isterse başka zamanlarda olsun herhalükarda sabah namazında kunut
okumayı mekruh sayan ve "bu sünnet mensuhtur ve onu yapmak bid'attir"
diyen Kufelilere reddiyedir. Hadis ehli ise bunlarla felaket ve musibet
zamanlarında da başka zamanlarda da kunut okumanın müstehab olduğunu
savunanların arasında orta yolu tutmuştur. Bu grup hadise uymada diğer iki
gruptan daha muvaffak olmuştur. Çünkü bunlar, Allah Rasulü'nün (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) kunut okuduğu yerde kunut okuyorlar, terkettiği yerde
terkediyorlar. Yapmada da terketmede de ona uyuyorlar ve: "Yapmak da
sünnet, terketmek de sünnet" diyorlar. Bunun yanında kunut okumaya devam
edeni ayıplamıyor, kunutun okunmasını mekruh görmüyor, bid'at saymıyor ve
okuyanı sünnete aykırı davranan kişi olarak nitelemiyorlar. Nitekim aynı
şekilde felaket ve musibet zamanlarında okunmasını ayıplayanları ayıplamıyor,
terkedilmesini bid'at saymıyor ve terkedeni sünnete aykırı davranan kişi olarak
da nitelemiyorlar. Aksine kunut okuyan iyi etmiş olur, okumayı terkeden de iyi
etmiş olur, onlara göre.
Rükudan doğrulma rüknü,
dua ve sena (Allah'a övgü) mahallidir. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) bu rükünde her ikisini de birlikte yapmıştır. Kunut duası hem duadır,
hem de sena. Bu yüzden bu mahalde okunması daha uygun olur. İmamın cemaate
öğretmek amacıyla kunutu zaman zaman açıktan okumasında bir sakınca yoktur. Hz.
Ömer, cemaate öğretmek amacıyla (Sübhaneke, vb.) başlangıç duasını açıktan
okumuştur. İbn Abbas da cenaze namazında, sünnet olduğunu öğretmek için,
Fatiha'yı açıktan okumuştur. İmamın açıktan "amin" demesi de
böyledir.
Bu konudaki ihtilaf,
mubah ihtilaf türündendir; yapan da terkeden de kınanamaz. Bu ihtilaf, namazda
elleri kaldırıp kaldırmama konusundaki ihtilaf gibidir. Yine bu ihtilaf,
teşehhüd (et-Tehiyyatü) türlerindeki, ezan ve kamet türlerindeki ile haccın
ifrad, kıran ve temettü türlerindeki ihtilaf gibidir.
Bizim maksadımız ise
sadece Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizzat kendisinin yapmış
olduğu hedyi (sünnet ve adetini) anlatmaktır. Çünkü onun hedyi bizim
maksadımızın kıblesidir. Bu kitapta yöneliş sadece onadır. Araştırma ve
inceleme onun etrafında dönmektedir. Bu başka birşey, yapılıp yapılmaması ayıp
sayılmayan caiz, başka birşeydir. Biz bu kitapta caiz olup olmayan şeylere el
atmadık. Buradaki maksadımız, yalnızca Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) kendisi için tercih ettiği hedyi ortaya koymaktır. Çünkü onun hedyi en
mükemmel, en faziletli hedydir. Devamlı olarak sabah namazında kunut okumak,
(namazlarda) besmeleyi açıktan söylemek Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) hedyi değildi, dediğimizde bu söz, başkasının ne mekruh, ne de bid'at
olduğunu gösterir. Ancak O'nun (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hedyi en mükemmel,
en faziletli hedydir. Yainız Allah'tan yardım dilenir.
3- Kunut Hadisi
Üzerindeki Tartışma:
Ebu Cafer er-Razi -
er-Rebi b. Enes - Enes yoluyla Müsned, Tirmizi, vs. kitaplarda rivayet edilen:
"Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dünyadan ayrılıncaya kadar
sabah namazında kunut okumayı bırakmadı" hadisine gelince, seneddeki Ebu
Cafer'i, Ahmed ve diğerleri zayıf saymış, onun hakkında ibnü'l-Medini:
"Karıştırırdı", Ebu Zür'a: "Çok vehme düşerdi." ve İbn
Hıbban: "Tek başına meşhur ravilerden münker rivayetlerde bulunurdu"
demişlerdir.
Üstadımız İbn Teymiye
-Allah ruhunu şad etsin- bana dedi ki: Bu sened, "Hani Rabbin Ademoğullarından
onların sırtlarından zürriyetlerini aldığı zaman..." diye başlayan ayet
[A'raf, 172] hakkında Übey b. Ka'b'dan nakledilen uzunca bir hadisin senedinin
aynıdır. Bu hadiste şöyle deniyor: "İsa Aleyhisselam'ın ruhu, Allah'ın
Adem zamanında ahd ve misak aldığı bu ruhlardandır. Bu ruhu, Allah, Meryem
Aleyhisselam, ailesinden ayrılıp doğu tarafına çekildiğinde ona göndermişti.
Allah, bu ruhu insan suretinde göndermiş ve bu ruh, Hz. Meryem'e tam mutedil
bir insan suretinde görünmüştü. Böylece Hz. Meryem, kendisine hitap edene
hamile kalmıştı. Bu ruh, Meryem'in ağzından girmişti." Bu rivayet tam bir
hatadır. Çünkü Hz. Meryem'e gönderilen melek, ona: "Ben yalnızca sana
salih bir çocuk bağışlamak için Rabbin tarafından gönderilmiş bir elçiyim"[Meryem,19]
demişti. Bu sözlerle Hz. Meryem'e hitap eden Meryem'in oğlu İsa değildi. Böyle
olması imkansızdır.
Sözün özü, Ebu Cafer
er-Razi münker hadisler rivayet eden bir ravidir, hadisçilerden hiç biri, onun
tek başına rivayet ettiği hadisi asla delil olarak kullanmaz. Bu hadis sahih
olsa bile onda bu muayyen kunuta asla, bir delil bulunmamaktadır. Çünkü bu
hadiste kunutun bu dua olduğu belirtilmemiştir. [Rûm, 26] Zira kunut kelimesi
(aşağıdaki ayetlerde de görüleceği üzere) kıyam, sükut, devamlı ibadet etme,
dua, tesbih ve huşu anlamlarına gelir:
"Göklerde ve yerde
kim varsa O'nundur. Hepsi O'na boyun eğicidir."
"Yoksa, o kimse
ahiret (azabından) korkarak, Rabbinin rahmetini umarak gece vakitlerinde
secdeye kapanır, kıyamda durur bir halde taat ve ibadet eden kimse (gibi)
midir?"[Zümer, 9]
"O (Meryem)
Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti. O, devamlı itaat
edenlerdendi."[Tahrim, 12]
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdular ki: "Namazın en faziletlisi
kunlnu (kıyamı) uzun olanıdır."
Zeyd b. Erkam diyor ki:
"Allah'ın (divanına) tam bir huşu ve taatle durun" ayeti [Bakara,
238] inince sükut etmemiz emredildi ve konuşmamız yaf saklandı.
Enes (r.a.); "Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rükudan kalktıktan sonra yüksek sesle:
"Allahümmehdini fi men hedeyte..." diye başlayan duayı sonuna kadar
okuyarak devamlı kunut duasında bulunurdu, arkasındakiler de amin derdi."
demiştir. Şüphesiz Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sonuna kadar
okuduğu şu dua ve sena da kunuttur.
Bu (rükudan kalkıp
doğrulma durumu olan) rükün kunuttur; kı|&ati uzatmak kunuttur, bu muayyen
dua da kunuttur. Şu halde Enes'in kunutun diğer kısımlarını değil de bu muayyen
duayı kastettiğini nereden biliyorsunuz?!
Şu sözler yerinde
değildir: Kunutu, diğer namazları bırakıp yalnızca sabah namazına tahsis etmiş
olması muayyen duanın kastedildiğine bir delildir. Çünkü zikrettiğiniz kunutun
Öteki kısımları, sabah namazı ile diğer namazlar arasında ortaktır. Enes ise
kunutu diğer namazları bırakıp yalnızca sabah namazına has kılmıştır. Kunut,
kafirlere beddua, zayıf müslümanlara duadır, denemez. Zira Enes, Hz.
Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir ay kunut okuduğunu, sonra
terkettiğini haber vermişti. Böylece Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) devam buyurduğu bu duanın bilinen kunut olduğu ortaya çıkmıştır. Ebu
Bekir, Ömer, Osman, Ali, Bera b. azib, Ebu Hureyre, Abdullah b. Abbas, Ebu Musa
el-Eş'ari, Enes b. Malik vs. sahabiler de kunut okumuştur.
4- Tartışmanın Çözümü:
Bu itirazlara birkaç
şekilde cevap verilebilir:
1- Buhari'nin
aktardığına göre Enes, Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sabah ve
akşam namazlarında kunut okuduğunu haber vermiş, kunutu yalnız sabah namazında
okuduğunu söylememiştir. Bera b. azib de aynısını bildirmiştir. O halde kunut
neden sabah namazına mahsus kılınsın?!
"Akşam kunutu
mensuhtur ( = kaldırılmıştır)" derseniz, Kufelilerden size karşı gelenler:
"Sabahın kunutu da aynen böyle mensuhtur" derlerse, akşam kunutunun
neshedildiğine dair getireceğiniz her delil, sabah kunutunun neshedildiğine de
aynen delil olacak ve asla akşam kunutunun neshedildiğine ve sabah kunutunun
hükmünün geçerliliğine bir delil ortaya koymanız mümkün olmayacaktır.
"Akşam kunutu
felaket ve musibet zamanlarında okunan bir kunuttu; ratib ( = devamlı) kunut
değildi." derseniz, hadis ehlinden size karşı gelenler ise: "Evet,
öyledir. Sabah kunutu da aynen bu şekildedir. Ne farkı var ki?" derler.
Bunlar şöyle diyorlar: Sabah kunutunun felaket ve musibet zamanlarında okunan
bir kunut olduğunu, ratib bir kunut olmadığını Enes'in bizzat kendisinin böyle
haber vermiş olması da göstermektedir. Ratib kunut olduğu konusunda tek
dayanağınız yalnızca Enes'tir. Enes ise onun, felaket ve musibet zamanında Hz.
Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) okuduğu, sonra da terkettiği bir
kunut olduğunu haber vermiştir. Sahthayn'da Enes'in şöyle dediği rivayet
edilmektedir: "Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Arab
kabilelerinden birine beddua ederek bir ay kunut okudu, sonra bunu terketti."
2- Şebabe, Kays b.
er-Rebi yoluyla Asim b. Süleyman'ın şöyle dediğini rivayet etmektedir: Enes b.
Malik'e: "Bazı kimseler, Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
sabah namazında sürekli kunut okuduğunu iddia ediyorlar" dedik, o da cevaben:
"Yanlışları var. Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Arab
kabilelerinden birine beddua ederek yalnızca bir ay kunut okudu" dedi.
Kays b. er-Rebi'in, her
ne kadar Yahya b. Mam zayıf olduğunu söylemişse de diğerleri onun sika ( =
güvenilir) olduğunu belirtmişlerdir. Kays, Ebu Cafer er-Razi'den daha alt
seviyede değildir. O halde nasıl Ebu Cafer: "Allah Rasulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) dünyadan ayrılıncaya kadar sabah namazında kunut okumayı
bırakmadı" sözünde güvenilir bir delil oluyor da Kays bu hadiste güvenilir
bir delil olmuyor? Oysa Kays, Ebu Cafer'den daha sika yahut onun dengidir. Ebu
Caferi zayıf sayanlar, Kays'ı zayıf sayanlardan daha çoktur. Kays'ı yalnızca
Yahya'nın zayıf saydığı bilinmektedir ve o da zayıf saymasının sebebini
söylemiştir. Ahmed b. Said b. Ebi Meryem diyor ki: Yahya'ya Kays b. er-Rebi'i
sordum, "Zayıftır. Rivayet ettiği hadis yazılmaz. Mansur'dan aldığı
hadisi, Ubeyde'den almış gibi rivayet ederdi." diye cevap verdi. Böylesi
bir durum ravinin rivayet ettiği hadisi reddetmeyi gerektirmez. Çünkü en
nihayetinde olsa olsa Mansur'a bedel, Ubeyde'nin söylenmesinde yanılgı ve hata
vardır. Muhaddislerden bundan kurtulabilen kim vardır ki?
3- Enes kendilerinin
(önceleri) kunut okumadıkların ve kunutun başlangıcının Hz. Peygamber'in (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Ri'l ile Zekvan kabilelerine beddua etmek için okuduğu kunut
olduğunu haber vermiştir. Sahihayn'da Abdülaziz b. Suheyb'den rivayet
edildiğine göre Enes şöyle demiştir: Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve
Sellem), Kurra denilen yetmiş adamı bir iş için gönderdi. Maune Kuyusu denilen
bir kuyu başında Süleym oğullarından Ri'l ve Zekvan kabileleri karşılarına
çıktı. Bu eşkıyaya kafile: "Vallahi, niyetimiz siz değilsiniz. Biz
yalnızca Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir işini görmek için
yola çıktık." dediyse de eşkıya, onları öldürdü. Allah Rasulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bir ay sabah namazında o kafirlere beddua etti. Kunut'un
başlangıcı işte budur. Biz daha önceleri kunut okumazdık.
Bu da gösterir ki,
devamlı kunut okumak Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adeti
değildi. Enes'in "Kunutun başlangıcı işte budur" sözü ile "Bir
ay kunut okudu, sonra terketti" sözü, okunduğunu söylediği kunutla felaket
ve musibet zamanlarında okunan kunutu kastettiğine bir delildir. Bu, Enes'in
bir aylık zamanla sınırladığı kunuttur. Yatsı namazında bir ay süreyle okunan
kunuta benzemektedir. Nitekim Sahihayn'da. Yahya b. Ebi Kesir -Ebu Seleme- Ebu
Hureyre senediyle rivayet edildiğine göre Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
bir ay süreyle yatsı namazında şöyle diyerek kunut okudu: "Allah'ım! Velid
b. Velid'i kurtar. Allah'ım! Seleme b. Hişam'ı kurtar. Allah'ım! Ayyaş b. Ebi
Rabia'yı kurtar. Allah'ım! Zayıf ve aciz Müslümanları kurtar. Allah'ım! Mudar
kabilesini daha beter çiğne. Allah'ım! Bu yılları onlara Yusuf'un yılları gibi
(kıtlık ve zorluk yılları) yap." Ebu Hureyre diyor ki: "Bir gün oldu,
onlar için dua etmedi. O'na bunu hatırlattım. Bunun üzerine bana:
"Geldiklerinden haberin yok mu?" dedi.
Hz. Peygamber'in (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) sabah namazında okuduğu kunut da işte aynen böyle
müslümanların başına önemli bir iş, felaket ve musibet geldiğinde okuduğu
kunuttu. Bundan dolayı Enes, bu kunutun bir ay okunduğunu söyledi.
Ebu Hureyre'nin de o
sahabiler için sabah namazında bir ay kunut okuduğu rivayet edilmiştir. Her
ikisi (Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile Ebu Hureyre'nin kunut
okuması) de sahihtir. İkrime'nin ibn Abbas'tan rivayet ettiği: "Allah
Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) peşipeşine bir ay öğle, ikindi, akşam,
yatsı ve sabah namazlarında kunut okudu" hadisi yukarıda geçmişti. Bu
hadis, Ebu Davud, vs.'nin rivayet ettiği sahih bir hadistir.
Taberani'nin
A/u'cem'inde Muhammed b. Enes - Mutarrif b. Tarif - Ebu'l-Cehm - Bera b. Azib
senediyle rivayetine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kıldığı
her farz namazda kunut okumuştur. Taberani: "Bu hadisi, Mutarrif'ten
yalnızca Muhammed b. Enes rivayet etmiştir." diyor.
Her ne kadar bu isnad
delil teşkil etmezse de hadis, mana itibariyle sahihtir. Çünkü kunut, duadır.
Malumdur ki, yukarıda geçtiği üzere Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
kıldığı her farz namazda dua etmiştir. Şayet sahih ise, Ebu Cafer er-Razi'nin
rivayet ettiği "Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dünyadan
ayrılıncaya kadar kunut okumayı bırakmadı" hadisi hakkında Enes'in
kastettiği işte budur. Biz bunun doğru olduğunda ve Hz. Peygamber'in {s.a.)
dünyadan ayrılıncaya kadar sabah namazında sürekli dua ettiğinde şüphe ve
tereddüt etmiyoruz.
4- Enes'in rivayet
ettiği hadislerin senedleri, maksadı ortaya koymakta ve bu senedler
birbirlerini doğrulamaktadır. Bunlar arasında bir çelişki de yoktur.
Sahihayn'da rivayet edildiğine göre Asim el-Ahvel diyor ki: Enes b. Malik'e
namazda kunut okumayı sordum: "Vaktiyle kunut vardı" cevabını verdi.
Tekrar: "Rükudan önce miydi, yoksa sonra mıydı?" diye sordum.
"Önceydi" karşılığını verdi. Ben de: "Falan bana, senin: Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rükudan sonra kunut okudu, dediğini
haber verdi." dedim. Bunun üzerine yanlışı var. Ben yalnızca, Allah Rasulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) rükudan sonra bir ay kunut okudu, dedim"
cevabını verdi.
Bi'r grup sanmaktadır
ki, bu hadis ma'luldür; Asim, onu tek başına rivayet etmiştir ve hadisi
Enes'ten rivayet eden diğer raviler ona muhalefet etmişlerdir. "asim
gerçekten sika = güvenilir biridir. Ancak iki kunutun yeri konusunda Enes'in
talebelerine muhalefet etmiştir. Hafız da bazan vehme düşer, küheylan at da
bazan sürçer" diyorlar ve İmam Ahmed'in bu hadisi illetli saydığını hikaye
ediyorlar.
el-Esrem anlatıyor: Ebu
Abdillah Ahmed b. Hanbel'e: "Enes'ten rivayet edilen hadiste, Asim
el-Ahvel'den başka herhangi bir ravi, Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) rükudan önce kunut okudu, demiş midir?" diye sordum. O da:
"Ondan başka birinin söylediğini bilmiyorum.' 'cevabını verdi.
Ebu Abdillah (Ahmed b.
Hanbel) dedi ki: Asim, Enes'ten gelen dört senedin hepsine de muhalefet etti:
1- Hişam-Katade-Enes,
2- et-Teymi - Ebu Miclez
- Enes: Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rükudan sş kunut okudu,
3- Eyyüb - Muhammed b.
Sirin: Enes'e sordum,
4- Hanzale es-Sedusi -
Enes.
Asim ise: "Enes'e
sordum... O da: Yanlışları var, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
rükudan sonra yalnızca bir ay kunut okudu, diye cevap verdi." demiştir.
Ahmed b. Hanbel'e:
"Bu hadisi asım'dan kim rivayet etmiştir?" diye sordular: "Ebu
Muaviye, vs." cevabım verdi.
Ebu Abdillah'a sordular:
"Diğer hadisler, rükudan sonra kunut okunduğu yolunda değil midir?" O
da: "Evet, öyledir. Hepsi de Hufaf b. ima b. Rahda ve Ebu Hureyre'den
rivayet edilmiştir" diye cevap verdi.
Ben (el-Esrem), Ebu
Abdillah'a: "Öyleyse, kunutun rükudan sonra olduğu yolundaki hadis sahih
iken, neden rükudan önce kunut okunmasına ruhsat veriyorsun?" diye
sorunca, şöyle cevap verdi: "Sabah namazında kunut, rükudan sonradır;
vitirde ise rükudan sonra olması tercih edilir. Kim de rükudan önce kunut
okursa -Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabının böyle yapmış
olmalarından ve bu konuda ihtilaf etmelerinden dolayı- bir sakıncası yoktur.
Sabah namazında ise, rükudan sonradır."
Artık denilmektedir ki:
Ebu Cafer er-Razi, Kays b. er-Rebi, Amr b. Eyyub, Amr b. Ubeyd, Dinar, Cabir
el-Cu'fi gibi ravilerin rivayet ettikleri hadislerle istidlal edip de sika,
sebt (güvenilir) hafız imamların rivayet ettiği ve sıhhatinde ittifak edilen bu
sahih hadisi illetli göstermek, ne kadar şaşılacak bir durum! Bir mezhebi
yüklenip de her konuda ona yardım etmeye çalışan kimsenin bu yola başvurmaya
mecbur kalmaması pek nadirdir.
Yalnız Allah'tan başarı
dileyerek deriz ki: Enes'ten gelen hadislerin hepsi de sahih olup birbirlerini
doğrulamaktadırlar. Aralarında bir çelişki yoktur. Rükudan önce olduğunu
söylediği kunut, rükudan sonra olduğunu söylediği kunuttan; vakitle sınırladığı
da mutlak ( = kayıtsız ve şartsız) bıraktığından başkadır. Rükudan önce
olduğunu söylediği, kıraat için kıyamı uzatmaktır ki, Hz. Peygamber (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bu konuda: "Namazın en faziletlisi kunutu ( = kıyamı)
uzun olanıdır" buyurmuştur. Rükudan sonra olduğunu söylediği ise dua için
kıyamı uzatmaktır; Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu işlemi bir
topluluğa beddua, bir topluluğa da dua etmek için bir ay yaptı; sonra bu rüknü,
dünyadan ayrılıncaya kadar, dua ve sena için uzatmaya devam buyurdu. Nitekim
Sahihayn'da rivayet edildiğine göre Sabit, Enes'in "Allah Rasulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize nasıl namaz kıldırdıysa size de öylece namaz
kıldırmaktan vazgeçmeyeceğim" dediğini naklediyor ve ekliyor: "Enes,
sizin yaptığınız görmediğim bir şey yapardı: Başını rükudan kaldırınca gören
(secde etmeği) unuttu diyecek kadar ayakta dikilirdi. Başını secdeden
kaldırdığı vakit de (iki secde arasında) gören unuttu diyecek kadar
beklerdi." İşte Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dünyadan
ayrılıncaya kadar bırakmadığı kunut budur.
Bilinmektedir ki, Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu kadar uzun bekleyiş esnasında sükut
etmezdi. Rabbine sena eder, O'na tazimde bulunur ve dua ederdi. Bu ise bir ayla
sınırlı kunuttan başkadır. Çünkü bu, Ri'l, Zekvan, Usayye ve Benu Lihyan
kabilelerine beddua; Mekke'de bulunan zayıf ve aciz müslümanlar için de duadır.
Bunun, sabah namazına mahsus gösterilmesi ise soran kişinin sorusuna göre bir
cevap olmasından kaynaklanmaktadır. Zira o kişi, sadece sabah kunutunu
sormuştu; O da kendisine sorulana cevap vermişti. Bir de şu var ki, Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sabah namazını, diğer namazlara göre
daha çok uzatır ve bu namazda 60-100 ayet okurdu. Bera b. azib'in de dediği
gibi rükusu, rükudan sonra ayakta bekleyişi ( = i'tidali), secdesi ve kıyamı
takriben birbirine yakındı. Sabah namazında rükudan sonra -bu namazı
uzatmasından dolayı- diğer namazlarda yaptığı görülmeyen şeyler yaptığı görülürdü.
Bilinmektedir ki, yukarıdaki hadislerde de geçtiği üzere bu i'tidal esnasında
Rabbine dua ve sena eder, tazimde bulunurdu. Bu da şüphesiz onun kunutudur.
Artık biz, Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dünyadan ayrılıncaya
kadar sabah namazında kunuttan vazgeçmediğinde ne şüphe ediyoruz, ne de
tereddüt.
Kunut kelimesi,
fakihlerin ve halkın çoğunluğunun dilinde "Allahümmehdini fi men
hedeyte..." diye başlayan bu meşhur dua anlamında kullanılıp Hz.
Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dünyadan ayrılıncaya kadar sabah
namazında kunuttan vazgeçmediğini, aynı şekilde Raşid Halifeler ve diğer
sahabilerin buna devam ettiklerini duydukları vakit, sahabenin kullanımındaki
kunut kelimesini kendi terimleri olan "kunut" kelimesi anlamına
aldılar. Arkadan bundan başkasını bilmeyenler ortaya çıktılar ve böylece Allah
Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile ashabının her sabah ona devam
ettiklerinde şüphe etmez oldular. İşte alimlerin çoğunluğunun onlara karşı
çıktıkları ve: "Bu, Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ratib
fiillerinden değildi. Hatta, onun bunu yaptığı da sabit değildir."
dedikleri bu husustur.
5- Vitir Namazında ki
Kunut:
Neticede bu kunuta dair Hz.
Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rivayet edilen', bunu Hasan b.
Ali'ye öğretmesi hadisidir. Müsned ve Dört Sünen'de Hasan b, Ali'nin şöyle
dediği rivayet edilmektedir: (Dedem) Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
bana vitirde okumam için şu duayı öğretti.
Tirmizi diyor ki: Bu
hadis hasendir. (Vitirde) kunut okumaya dair Hz. Peygamber'den (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bu hadisten daha hasen bir hadis nakledildiğini bilmiyoruz.
Parantez içi cümleyi
Beyhaki eklemiştir.
Enes'in, rükudan sonraki
kunuttan maksadının, dua ve sena için kıyamda durmak olduğunu gösteren
delillerden biri de şu rivayettir: Süleyman b. Harb, Ebu Hilal yoluyla Katade
Mescidi'nin imamı Hanzale es-Sedusi'nin şöyle dediğini nakleder: Ben ve Katade,
sabah namazındaki kunut hakkında ihtilafa düştük. Katade "Rükudan
öncedir" dedi, ben de "Rükudan sonradır" dedim. Enes b. Malik'e
gittik, ona durumu anlattık. Bunun üzerine Enes şunları söyledi: "Sabah
namazında Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gittim. Tekbir aldı,
rükua vardı, başını kaldırdı, sonra secde etti. Sonra da ikinci rekata kalktı,
(kıraati tamamlayınca) tekbir aldı, rukua vardı, sonra başını kaldırdı, bir
müddet ayakta durdu, sonra secdeye kapandı."
Bu hadis, Sabİt'in yine
Enes'ten rivayet ettiği hadisle aynı gibidir; Enes'in kunutla neyi kastettiğini
açıklığa kavuşturmaktadır. Çünkü Enes, bu hadisi "Rükudan sonra kunut
yaptı" diyene delil olarak zikretmiştir. İşte bu kıyam ve uzatma işlemi
Enes'in maksadının ta kendisidir. Böylece ondan gelen bütün hadisler bir
noktada -ittifak etmiş oldu - toplanmış oldu.
6- Sahabenin Kunutu:
Sahabeden rivayet edilen
kunut ise iki türlüdür:
1- Müslümanların başına
önemli bir iş geldiğinde, felaket ve musibet zamanlarında okunan kunut: Ebu
Bekir es-Sıddik'ın (r.a.), sahabe (yalancı peygamber) Müseylime ile savaşırken;
Hz. Ömer'in Ehl-i Kitab (Yahudi ve Hristiyanlar) ile savaşılırken; Hz. Ali'nin
Muaviye ve Şamlılar ile savaşırken okudukları kunut... gibi.
2- Mutlak (kayıt ve
şarta bağlı olmayan) kunut: Bunu Sahabeden nakleden kimsenin bununla kastı bu
rüknü dua ve sena için uzatmaktır. En iyi bilen Allah'tır.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: